Derlenen memoratlardan da görülmüştür ki insanımız ister İstanbul’da yaşasın ister Mardin isterse de Kars’ta ülkenin neresinde olursa olsun hepsinin dertleri de devaları da rüyaları da birbirine benzemektedir. Hadiseler karşısında insanımızın vermiş olduğu tepkilerde, etmiş olduğu dualarda bir ortaklık bulunmaktadır. Muhtaç insanlara karşı olan şefkatli yaklaşıma ülkenin her yerinden derlenen benzer memorat örneklerinde rastlanabilmektedir. Muhtaç olduğu halde sabretme erdemine, derdinin devasını bulamayınca Allah’a karşı tam bir yönelişe, muhtaç olduğu halde cebindeki son parasını daha fazla muhtaç olduğunu düşündüğü ve hiç tanımadığı bir başkasına verip Allah büyüktür demeye, evladının istediği bir şeyi başkasının evladı ağlamasın diye ona vermeye, kul olarak yanlış yolda gittiği zamanki pişmanlığına, anne ve babaya karşı olan saygı ve hürmete, büyük duasının kadrini kıymetini bilmeye, aza kanaat etmeye, kapısına geleni ne olursa olsun boş çevirmemeye ve daha nice mükemmel insan davranışlarına derlemiş olduğumuz memoratlarımızda rastlanabilmektedir. Görülmektedir ki milletçe ortak bir vicdana sahibiz ve merhameti yüksek bir milletiz. Çalışmamızın belki de en önemli amaçlarından biri aslında insanımızın bu eşsiz güzelliklerini tespit ederek yine insanımızın faydasına sunmak şeklinde özetlenebilir.


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 252
Ağırlık : 252
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺139,50
(İnceleme - Metin)

Abdullah Ferdî, 19. yüzyıl mutasavvıf şairlerindendir. Manisa Turgutlu’da müftülük yapan, İstanbul’da hayatının son döneminde bir Nakşi tekkesi olan Emir Buhârî’de kısa süre post-nişin olan Ferdî, vefatından sonra buraya defnedilmiştir. Müftülük yapmasının yanı sıra Arapça ve Farsça şiir yazabilecek, tercüme yapabilecek müktesebata sahip oluşundan onun düzenli eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Tarikata ilk intisabı Muhammed Cân’adır. Daha sonra Hâlid-i Bağdâdî’ye intisab etmiştir. Bunun öncesinde Hâlid-i Bağdâdî’nin olaylı bir şekilde tarikattan uzaklaştırdığı halifesi Abdülvehhâb es-Sûsî’ye de bağlılığı söz konusudur. 

Kaynaklar onun şairliğinden çok şeyhliği ve müftülüğü üzerinde durur. Bu sebeple Abdullah Ferdî'nin şairlik yönü gölgede kalmıştır. Bu çalışmada onun şiir dünyası bir parça aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Mürettep bir divan hususiyetini haiz olan Ferdî Dîvânı’nın kütüphanelerde iki yazma nüshası bulunmaktadır. Elinizdeki çalışma, bu iki yazma nüsha değerlendirilerek vücuda getirilmiştir.

İki bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde Ferdî’nin hayatı, tarikatı silsileleri, edebî kişiliği ele alınmıştır. Farklı eserlere saçılmış manzum silsilelerinden tenkitli bir metin oluşturulmuştur. Şairin biyografisi, eserlerinden ve Devlet Arşivleri’ndeki kayıtlar esas alınarak hazırlanmıştır.

İkinci bölümde ise nüshaların tavsifi konu edilmiş, tenkitli metin oluşturulurken izlenen metot hakkında bilgi verilmiştir. Ardından tenkitli metin ve son olarak da nüshalardan birinin tıpkı baskısı ek olarak verilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 414
Ağırlık : 414
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺211,50

İsyan, Mehmet Celâl’in Sultan II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesinin hemen ardından yazdığı romandır. Romanda, başkişi Vedat’ın trajik aşk hikayesinin yanında II. Meşrutiyet’in ilânına giden süreçte yaşananlara ve hemen sonrasındaki gelişmelere yer verilmiştir. Vedat, dönemin sıkıntılarını yaşamasına rağmen Meşrutiyet’in ilânını görmüş şanslı muhalif aydınlardandır. Romanda siyasî meseleler dışında asıl konu Vedat’ın kişisel yaşamıyla ilgilidir. O, çocukluk aşkı olan Zekiye’yle evlense de trajik bir sonuçla karşılaşmaktan kurtulamaz. Vedat’ın kişisel yaşamı kitap yazarının hayatından, romantik ve aşırı duygusal mizacından izler taşır.

Kanunuesasi ilân olunmuş! Abdülhamit çaldığı hürriyeti iade etmiş! Şaşırdım, alık alık bakmaya başlamışım! Recep Paşa’nın şu sözleri, hâlâ beynimin içinde uğulduyor:

- Kendine gel çocuk!.. Çok felâket gibi. Çok meserret de insanı öldürür!..

Ağlaya ağlaya, güle güle, haykıra haykıra âdeta, ihtinak-ı rahim nöbeti geçiren, çılgın bir kadın gibi “Hürriyet geldi!.. Hürriyeti aldık!.. ” diye memleketin sokaklarında koşmaya başladım!..

….

Şimdi, Zekiye dalgın dalgın bakmaya başladı ve öyle zannettim ki bu dalgın bakışın içinde iri bir damla gözyaşı Virjini’nin kumral kirpiklerini ıslattı!. İçimden “Zavallı Zekiye!” diye bir hıçkırık koptu, müteakiben a‘mâk-ı kalbimde mütehassis bir kuvve-i asabiyenin kırıldığını, parça parça olduğunu hissettim!. Artık öyle bulanık, öyle bî-me’âl bir fikirle, yüzümü avuçlarımın içine aldım.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,50

Klasik Türk Şiiri sahasında kullanılmış her bir nazım şeklinin elde bulunan hemen tüm divanların taranması suretiyle incelenip tarihsel seyrinin ortaya konması, edebiyat tarihimizin bir bütün olarak değerlendirilmesi açısından oldukça zaruridir. Altı yüz yıllık tarihi geçmişe sahip Klasik Türk şiirinin asırları aşıp günümüze kadar gelen her bir nazım şeklini biçim ve muhteva bakımından ayrı ayrı değerlendirerek ortaya çıkarmak, bu sahaya gönlünü ve ömrünü vermiş birçok araştırmacının ortak arzusudur. Bu arzu neticesinde bu çalışmamızda, tamamen millî bir nazım biçimi olarak kabul gören tuyuğ nazım şeklinin biçimsel ve tarihsel serüvenini, tespit edilen yaklaşık 1500 tuyuğu da çalışmaya katmak suretiyle ortaya koymaya çalıştık.


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 356
Ağırlık : 356
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺189,00

Hayatın önemli geçiş dönemlerinden biri olan evlenme, ritüel içeriğiyle içinde yaşatıldığı toplumu birbirine bağlayan kültürel kodların barındırıldığı önemli bir olgudur. “Düğün Dernek – Sivas‘ta Evlenme Gelenekleri” adını taşıyan bu çalışma, Sivas evlenme geleneklerinde geçmişten günümüze meydana gelen değişim ve dönüşümün tespit edilmesi, Sivas evlenme gelenekleri konusunda ayrıntılı ve nitelikli bir arşiv oluşturulmasına katkı sağlanması ve gelecekte yapılacak benzer çalışmalar için bir örnek oluşturulması amacıyla gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Sivas’ta kültürel unsurların derlenmesi ve yaşatılması adına, Söküm (Somut Olmayan Kültürel Miras) Sözleşmesi ile belirlenen sorumluluğun yerine getirilmesine bir katkı olarak planlanmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 432
Ağırlık : 432
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺220,50

Bolu folklorunu derleme çalışmalarımız kapsamında 2016 yılının ilk yarısında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde “Türk Kültüründe İnanç ve İnanışlar” seçmeli dersi ile “Bolu Şehir Folkloru” seçmeli dersi kapsamında yaklaşık olarak 200 lisans öğrencisinin derleyici olarak katıldığı bir derleme çalışması yürütülmüştür. Bu derleme çalışmasında Bolu merkez köyleri de dâhil olmak üzere 7 ilçe ve 100’ün üzerinde köy, öğrenciler tarafından taranmıştır.
Derleme çalışmasında Bolu folklorunun “Doğum”, “Evlenme” ve “Ölüm” gelenekleri üzerinde durulmuş ve bu geleneklerle alakalı olarak sahada kaynak kişilere çeşitli sorular sorulmuş; adet ve uygulamalara, inanç ve inanışlara dair çeşitli derlemeler yapılmıştır. Doğum, evlenme ve ölüm gelenekleri ile ilgili olarak kaynak kişilere yaklaşık 300 kadar soru sorulmuş ve bu sorulara verilen cevaplar da kayıt altına alınmaya çalışılmıştır. Kayıtlar; ses kayıtları, fotoğraflar, anketler ve video kayıtları şeklindedir. Elinizdeki kitap bu çalışmanın “Doğum Geleneği” kısmını ihtiva etmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 184
Ağırlık : 184
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺108,00

Priştineli Begzâde Nureddin, XVIII. yüzyıl şairlerindendir. Aslen Priştinelidir, fakat ömrünün bir kısmını İstanbul’da geçirmiştir. Begzâde Nureddin’in hayatı ve eserleri hakkında devrinin edebî kaynaklarında pek fazla bilgi bulunmadığı için, bu çalışmada Priştineli Begzâde Nureddin’in hayatı, tarihî kaynaklardan ve kendi eserlerinden yola çıkılarak aydınlatılmaya çalışılmıştır. Onun tespit edebildiğimiz kadarıyla, iki Dîvân’ı vardır. Bu iki eserden yola çıkarak, şairin samimi ve sade bir şiir dili olduğunu ve çoğunlukla âşıkâne şiirler kaleme aldığını söyleyebiliriz. Aşk, gurbet ve ayrılık onun en çok kullandığı temalardandır. Bunun yanı sıra, şairin hikemî şiirleri de bulunmaktadır. Bu çalışmada, öncelikle Priştineli Begzâde Nureddin’in hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiş ardından ikinci Dîvân’ındaki şiirler, Latin harflerine ve günümüz Türkçesine çevrilerek okuyucunun istifadesine sunulmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 3/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 209
Ağırlık : 209
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺121,50

Osmanlı Devleti’nde 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla birlikte başlayan siyasi ve sosyal dönüşüm, edebiyat alanında da etkilerini gösteriyordu. Türk edebiyatında Batıya açılma olgusu, basın ve yayın dünyasında yeni anlayışların ve buna bağlı olarak yeni eserlerin ortaya çıkmasına yol açıyordu. Osmanlı aydınları, Batı edebiyatından roman, tiyatro ve şiir gibi türlerde yaptıkları tercümeleri, çıkardıkları gazete ve dergiler vasıtasıyla topluma aktarıyorlardı. Bu süreçte Türk edebiyatında pozitivizmin önemli temsilcilerinden biri olan Beşir Fuad’ın öncülüğünde 1884 yılında Güneş mecmuası basıldı. Zengin bir içeriğe sahip olan mecmua, pek çok alanda yazılar yayımlıyordu. Bu yönüyle edebiyat, tarih, fen, coğrafya, astronomi, fizik, kimya, pedagoji, fizyoloji, dil, tıp vs. alanlarda konular ele alan ansiklopedik bir eser olma niteliği taşıyordu. Ne var ki yayım hayatı uzun sürmeyen bu mecmua, on beş günlük olarak sadece on iki sayı çıkarılabildi. Bir dönemin edebiyat ve fen alanlarındaki bilgi ve birikimlerini, yaklaşımlarını ortaya koyan mecmua, günümüz insanının hizmetine sunulmayı bekleyen önemli bir birikimi temsil etmekteydi. Bu nedenle bu kitabın hazırlanması elzemdi.
Bu kitapta, bir dönemin dikkate şayan Pozitivist yazarı Beşir Fuad’ın öncülüğünde yayımlanan, on iki sayıdan, Edebiyat ve Fünûn olmak üzere ikişer alt başlıktan oluşan Güneş mecmuası, metnin orijinaline sadık kalınarak Osmanlı Türkçesinden Latin alfabesine çevrilmek suretiyle yayıma hazırlanmıştır. Önemli bir kaynak olan bu mecmua, dönemin bilimsel bilgisini ve edebi birikimini gün yüzüne çıkarmak üzere insanlığın istifadesine sunulmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 396
Ağırlık : 396
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺207,00

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali’nin 1937 yılında yayımlanan ilk romanıdır. Türk edebiyatının en romantik kahramanı olarak anılan Kuyucaklı Yusuf, aynı zamanda yiğit ve sözünü sakınmayan bir kahramandır ve bu özelliklerinden dolayı pek çok sorun yaşasa da her seferinde bir şekilde kendini kurtarmakta ve hayatına devam etmektedir.

Yalnızlığı kendisine yoldaş edinen Yusuf’un saflığına, temizliğine, suskun ama derin hallerine kendimizi kaptıracağımız bir eserlerle karşı karşıyayız. Eser, hem akıcılığı hem betimlemeleri hem de kurgusuyla dönemimize kadar kalıcılığını kaybetmeyen efsaneler arasında haklı yerini almıştır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00

“Halbuki ne şeytan azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde acizlik var…”

İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayımlanmış ikinci romanıdır. Her biri farklı söylemlerin taşıyıcısı olan kahraman ve karakteriyle, sürükleyici bir roman yapısı içinde, dönemin aydın yapısına geniş bir bakış açısıyla yaklaşabilmeyi de sağlar. İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin duygusal ve derin psikolojik tahlilleri ile okuyanı sağa sola savurduğu, içimizdeki şeytanı –ya da olmayan şeytanı- bize göstermesi bakımından etkileyici bir kitaptır.

Kitabın bütününe baktığımızda karakterlerin iç konuşmaları, kendileri ile hesaplaşmaları ve duyguları çok başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın kapana kısılmışlığını anlatan Sabahattin Ali, okurken bizi kendimizle yüzleştiriyor.


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00

...günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuz buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.

Sabahattin Ali'nin 13 öykü ve 4 masaldan oluşan ve 1940 -1950 tarihinde kaleme aldığı bu eseri, okuyucuya yine sarsıcı ve mükemmel dersler veriyor. Osmanlı Devleti'nin çöküşü ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu dönemlerini görmüş olan Sabahattin Ali, Sırça Köşk ile bu dönemin etkilerini kusursuz biçimde ele alarak günümüze kadar taşımaktadır.

Kitabın son hikâyesi olan Sırça Köşk, Sabahattin Ali'nin toplumsal adaletsizliğe, işçi sınıfının sömürülmesine karşı olan tepkisini ortaya koymaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺50,00

İçine kapanıklığı, melankolik halleri ve yaşadığı dış dünyaya her ne olursa olsun uyum sağlayabilmiş olması ile Raif Efendi, bizlere sınırların denendiği, sevmenin sınırının olmadığı, sınırlardan korkmamamızı öğretmektedir.

Sabahattin Ali, romanın ana fikrini; “Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahlûku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” sözleriyle açıklamıştır.

Kürk Mantolu Madonna; defalarca okunabilen, her okunuşta yeni dokunuşlar bulabilen, Türk edebiyat tarihinin en güzide, en naif ve en sarsıcı eserlerinden biridir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺50,00

Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi Cilt : 22 (Karaçay-Malkar Edebiyatı)


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 624
Ağırlık : 624
En / Boy : 21 / 28
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

Hendek


Basım Ayı/Yılı : 12/2017
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 69
Ağırlık : 69
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺41,85

Başta tiyatro oyunları ve öyküleriyle edebiyatımızda biricik bir yere sahip olan Memet Baydur’un ilgi ve bilgi coğrafyasının genişliğini ortaya koyan denemeler toplamı Hepsini Okudunuz mu?

Edebiyattan sinemaya, tiyatrodan müziğe, fotoğraftan tütüne, gündelik hayattan sanatın gündemine birçok konu, derinlemesine ve Baydurca yer alıyor kitapta. Okuruyla konuşuyor, onlara tavsiyelerde bulunuyor, neler okuduğunu ve okuduklarından neler çıkardığını aktarıyor. Okurun rolünü hatırlatıyor her satırında. Caz müziğinden yazdığı oyunlara, Beethoven’dan Truffaut’ya, Onat Kutlar’dan Ara Güler’e, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Nâzım Hikmet’e yazıya döktüğü her konu ve ismi kendine has yaklaşımıyla ele alıyor Baydur.

Çağdaş edebiyatımızın en çalışkan oyun yazarından rengârenk denemeler.

 


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 296
Ağırlık : 296
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺45,00

İki ünlü arkadaşım oldu biri Gezmiş, diğeri Gezen. İkisi de halkın mutluluğu için yola çıkmışlardı. Gezmiş’in yolu kesildi, Gezen yola devam etti. Aslında biri güldürerek, mizah yaparak, diğeri bozuk düzeni değiştirerek halkın mutlu olması için çaba gösteriyorlardı.

İkisini de faşist cunta rejimi sevmedi. Gezmiş’i düzeni değiştirmek istemesi nedeniyle tutuklayanlar, Gezen’i de Çizgilerle Nâzım Hikmet kitabı yazdığı için tutukladılar.

Ben Müjdat Gezen’in basit ama inatçı, yumuşak ama dirençli, kırılan fakat eğilmeyen tavrını, dik duruşunu, korkulardan korkmamasını sevdim.

Elinizdeki kitap Gezen’in yaşamından damıttığı ürünler. Bu kitap sade, basit ve içten bir biçemle kaleme alınmış denemeler. Kolayca sarıp sarmalayacak sizi.

Bu kitap yaşamdan kesitlerin üçüncü kitabı. Son kitap da değil bu. Bu ırmaktan daha çok sular akacak.
Tarihsel ve toplumsal gelişme sürecimiz içinde yaratılan her türlü değerleri sonraki kuşaklara iletmede bu üçlü kitap seti kilometre taşı oldu.

Bu üçlü seti çocuklarınıza da okutun. Yaşamı, yükseği alçağı, yokuşu inişi, acıyı tatlıyı öğrensinler… Ekin biriktirsinler.
Celal ÜLGEN

 


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 272
Ağırlık : 272
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺48,75

Edebiyat tarihleri, dil vasıtasıyla üretilen sözlü ve yazılı ürünleri temel malzeme olarak yapı, içerik, sanatkâr, devir bağlamında genelde kronolojik olarak sistemli değerlendirmeye tabi tutar. Temelde edebi eser ve sanatkârını değerlendirmek olarak görülen edebiyat tarihinden aslında o milletin veya toplumun kültür ve medeniyet hayatının edebiyat şubesindeki bütün gelişmeleri aydınlatması beklenir. Bir edebiyat tarihinin bu yüksek beklentiyi karşılayabilmesi için edebiyat tarihi yazarı veya yazarları tarafsız olmak zorundadır. Böyle bir mecburiyetle hareket eden bir edebiyat tarihçisi, temel malzemesi olan edebi ürünü objektif bir şekilde incelemeye, edebî kıymetini belirlemeye, o ürünün yazıldığı devir ve sanatkârın hayatının yanında edebî cereyanları etraflıca aktarmaya, döneme damgasını vuran tarihî, siyasî, toplumsal olayları isabetli bir şekilde değerlendirmeye çalışır. Bu çerçevede bir milletin dünya kültür ve medeniyet tarihinde diğer milletlerden edebi ürünler ve sanatkârlar yönünden farklarını ortaya koymak bakımından edebiyat tarihi yazmak yüksek sorumluluk gerektirir.


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1976
Ağırlık : 1976
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺784,00

Uyanacak kimse olmasa başlayacak bir hayat olur muydu?
Bazı pencereler bakmamak için mi yapılmıştır?
Silahını ateşlerken eli titreyen bir katil, gerçek bir katil sayılır mı?
Bir dağ nasıl depresyona girer?
Ben bir başkasıysam, başkası kimin nesidir?
Oyuncaklarla oynayan çocuklar, kendileriyle oynayan
yetişkinlerin oyuncakları mı?
Yoksa kaldırım taşları bizden daha mı huzurlu?
Sonlu olmak hangi durumlarda sonsuz olmaktan daha iyidir?
Bir evlâdın hayatının bedeli bütün bir hayat olabilir mi?
Bezdirici alışkanlıkların içinde ne tip bilgelikler bulunabilir?
Huzuru bozulan bir tembel, nasıl öldürücü bir gayretkeşe dönüşür?
İnsanlar kötü dedikleri şeyleri neden hep karanlıkta yaparlar?
Bir sabah uyandığında nereden başlayacağını bilemeyen bir hafızayla ne yaparsın?
İnsanların ölmemek için durmadan ölüm hikâyeleri yazmaları ölmemelerini sağlar mı?
Bir insanın hayat anlayışında yer almayan tek şey insansa o insanın hâli nicedir?
Ellerini hareket ettirmeyi düşünmeden ellerini hareket ettirmek bir yetenek midir, yaşlılık belirtisi mi?
Şu insanoğlu kendi elini kendi elinde nasıl taşıyor?
Bir gün gök yarılıp herkesin birbirine çektirdiği acılar, üzüntü ve sıkıntılar sağanak halinde üstümüze yağsa, bu yağmurun ağırlığını taşıyacak bir beden bulunabilir mi?
Bir son eser kadar yoğun, bir soy eser kadar kafa karıştırıcı sorular sorduran bir ilk eser.
Özcan Doğan'ın ilk öykü kitabı...
Bay How Ne Yapmalı?

 


Basım Ayı/Yılı : 3/2011
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 116
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26
Kurmacanın, Popülerin ve Nasrin İzinde Yazılar

Yılmaz Daşcıoğlu, Tanzimat döneminden 80 sonrası kuşağına kadar geniş bir yelpazeden seçtiği eserleri odağına alıyor. Hangi tür kitaplara popüler diyoruz? Türk popüler edebiyatı kiminle ve nasıl başladı? Ahmet Mithat Efendi bir üstkurmaca ustası mıydı? Rasim Özdenören Kuyu hikayesinin taşlarını nasıl ördü? 80 sonrası eserlerde şiirle nesrin sınır çizgisi nerede başlar nerede kaybolur? Kitapta bunlar gibi pek çok soruya uzun yılların gözlem, inceleme ve tecrübesine dayalı cevaplar sunuluyor.

Eser, okurun metinler labirentinde yolunu bulabilmesini kolaylaştıracak adımları nasıl atabileceğini Türk edebiyatından seçilen örnekler üzerinden gösteriyor. Gerçek eleştirinin gücünü fark ederken, kitapta ele alınan ve bugüne dek okuduğunuz eserlere yeniden, yeni bir bakışla dönmek isteyeceksiniz.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 109
Ağırlık : 109
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺52,00

Anadolu’nun bereketli topraklarında bilinen en az otuzaltı uygarlık, yüzyirmi civarında antik kent ve yirmibinlerde yakın sayılarda hüyükler ve Tümülüsler bulunmaktadır ve bu otuzaltı ayrı uygarlıktan yirmibir tanesi Çukurova’nın bereketlerinden nasibini almak üzere Türkiye’nin en büyük deltasında yaşamışlardır. Devlet bu hazine varlıklarını kayıt altına almış olabilir ancak; Nasıl her bir köyün delisi var ise özellikle tarihle bütünleşmiş köylerin fazladan en az iki de definecisi vardır ve bu defineciler, kaçak kazıcılar her bir yerde devletten çok daha önce bilinçsizce de olsa, bazen de gerçek bulgularla işlerini yapıp organize suçlara koşar adım karışmaktadırlar.

Tesadüf eseri bir araya gelen dört farklı insanın çevresinde oluşan, başlangıçta hiçbirini ilgilendirmeyen sonrasında ise enayi gibi kullanılmalarına sebep olan kesişmeler. Tarihine sahip çıkmaya çalışanların tanıştıkları andaki ortak zevkleri ve tarihinin kaçırmaya çalışanların talan sevdası.


Basım Ayı/Yılı : 5/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 387
Ağırlık : 387
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05

Klasik edebiyatımızın ikinci büyük mesnevîsi ve bütün bir dünya edebiyatının en görkemli eserle-rinden biri olan Hüsn ü Aşk ne yazık ki şimdiye kadar yanlış ve eksik çevirilerin kurbanı olmuş ve bu çok renkli ve çok yönlü eser, hep tek yanlı ve dar bir çerçeveden de-ğerlendirilmiştir. Sebk-i Hindi (Hint üslûbu) dediğimiz girift hayallerin, çok zengin tarihi, estetik, kültürel çağrışımların hakim olduğu bir üslûpla kaleme alınan Hüsn ü Aşk'a bütüncü bir açıdan bakıldığında görülecektir ki; onda sadece tasavvuftaki vahdet-i vücut düşüncesinin sembolik ve alegorik anlatımı yoktur. O, klasik edebiyatın bütün meselelerine vâkıf büyük bir sanatkarın, Hint üslûbunun insan düşüncesini muhayyilenin engin denizinde sonsuz derinliklere dal-dırtan etkisi altında altı aylık müt-hiş bir beyin fırtınası ile kaleme aldığı, fantastik ve poetik yanının tasavvufî yanından hiç de geri kalmadığı bir şiir anıtıdır...

Kitapta, sol sayfalarda Hüsn ü Aşk'ın bugünkü harflerle okunu-şu verilmiş; sağ sayfalarda da o beyitler nesir diline aktarılmıştır. Beyitlerin anlaşılabilmesi için yapılması gereken açıklamalar da (597 madde halinde) ilgili sayfala-rın altlarına konulmuştur.

Bu notlar ve açıklamalar ve ayrıca beyitlerin nesre çevrilişi sı-rasında parantez içerisinde yapılan ilavelerle kitap bir nesre çevirinin boyutlarını aşmış ve artık bir "Hüsn ü Aşk şerhi" niteliğini kazanmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 10
Sayfa Sayısı : 536
Ağırlık : 536
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺237,50

Hanımlar Arasında (1914) eserinde sekizi hikâye, ikisi makale olmak üzere on metin bulunur. Hikâyelerin ana kahramanları genç kadınlar ve erkeklerdir. Bu eserler çoğunlukla kadın-erkek ilişkileri, hayal-hakikat çatışması, çağdaşlaşma, evlilik, cariyelik, sosyal adaletsizlik, hayal kırıklığı ve ölüm endişesi gibi konular etrafında şekillenir. "Çarşaf Altında" (1909) eseri hariç tüm metinler Servet-i Fünûn döneminde yazılır. Bunlardan "Teâdül", "Bir Mevsimin Hikâyesi", "Mehtapta", "Çarşaf Altında", "Fenerci", "Nekahette", "Çayırdan Sonra", "Bir Hikâye" adlı metinler hikâye; "Asıl Romanlar" ve "Tedkîkât-ı Edebiye" ise makale türündedir.

Hanımlar Arasında eseri kurmaca ve öğretici metinleri bir arada bulundurmasıyla Türk edebiyatında farklı bir yerde durmaktadır. Makale ve hikâyelerin aynı kitapta yer alması, alışılmadık bir durum olarak görünse de hem hikâyelerin hem de makalelerin merkezinde kadın hususu vardır. Eser, yapı ve izlek olarak Mehmet Rauf'un Servet-i Fünûn dönemindeki yazarlık çizgisinin özelliklerini barındırması yönüyle Rauf hikâyeciliğinin devamı niteliğindedir.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 126
Ağırlık : 126
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺67,50

Bu kitabı derlemek benim için çetin oldu. Çünkü büyük bir dava... Büyük bir insan... Olgun insan... Benim ise sadece adım Kemal, Namık Kemal ‘‘yazıcı olgun.’’Ama ben olgunluktan da yazıcılıktan da çok uzaklardayım.

Bu kitabı yazmadım, sadece derledim. Bahçe çok büyüktü... Güller... Çiçekler... Benim ellerim küçüktü. Takatım yetersiz... Ne kadar derleyebildiysem onu size sunuyorum. Bunlar solmayan güllerdir. Bu kitabı seven olursa, bir kere değil, sık sık okumasını dilerim. Ben öyle yapmak istiyorum. Belki bir gün, derlediklerim beni etkiler de, adıma uygun olurum. Tanrı’dan ümit kesilir mi?

Namık Kemal Zeybek


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺45,00
Beden ve Ruh Savaş Halindedir

Aklımda acıların olgunlaştırdığı bir düşünce, kalbimde insanların vahşiliğinin verdiği kırılganlık, düşlerimde ay tozu, yoldaydım. Heybemde defterim, cebimde Arzu’nun mendili aklımdan hiç çıkmıyordu. Oyalı mendili sıktım. Kızdım kendime bazen. Arzu öldükten sonra neden hemen çıkmamıştım bu yolculuğa? Kendi soruma cevabımı veriyordum. Hayatla ve dünyayla hesaplamaya oturmuştum.

Tam olgunluk Vuslat’ın anlamını daha da yüceltecekti. Onu beklemiştim. İnsanlarla, doğayla, acılarla, kin, nefret ve sevgiyle de hesaplaşmıştım. Sonsuz dönüşüme bilinçli bırakıyordum kendimi. Gitme vakti, uygun olgunlukta olduğum zamana denk gelmişti. Bu dünyaya ait tüm borçlarımı ödemiştim. Hiçbir borcum ve beni tutacak bir anlaşmam yoktu bu dünyayla. Tüm dünyevi öğretilerle birlikte kendi genlerime aktarılan bilgi ve büyülere dönme vaktiydi bu yolculuk. Adımlarım daha kararlıydı. İzliyordum bacaklarımın muntazam şekilde ileri doğru gitmesini.

Nefes alıp verişimi daha keskin duyabiliyordum.

Dolunay’ın içindeki Vuslatlar Vadisi’ne inanıyordum. Onun ışığı yıldızları aydınlatırken büyüyen hayali ile düşler ülkesi,Vuslatlar Vadisi’ni de ışıl ışıl yapıyordu. İnanıyor, inandıkça görebiliyordum.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺57,67

Televizyonun toplum hayatına, ilk yıllardan bugüne kadar üzerinde en çok tartışılan alanlara ve bu alanların, televizyon - izleyici ilişkisine farklı bir gözle bakıyor.

Bugün izleyicinin televizyonla kurduğu ilişki, eskisinden farklıdır. Sürekli bir değişim hali içindedir.

Medyanın, “İzleyicinin” görünmez oluşunda önemli payı vardır. Güdümlü medyaya göre ise bugün televizyonculuk eskisinden çok daha kötü notlarla yol almayı başarı sayıyor.

Okuyacağınız bu kitapta eskiyle yeninin birlikteliğinin ve yarışının izlerini süreceksiniz. Eskiden dantelin altından gerçek haber, kültür, sanat, eğitim ve güzellikler akardı. Şimdi dantel de yok, zaten altından başka şeyler akıyor, danteli kirletecek...


Basım Ayı/Yılı : 5/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 196
Ağırlık : 196
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺72,27

Ölmek diyebildi, güçsüz bir şekilde Agron. Fae’nin elmacık kemiklerinden kulaklarına doğru süzülen iki küçük damlacığı gördü. Anlıyordu; Fae’nin içindeki boşluk, bedeninden süzülen hafiflik, fiziki çürümenin hiç görünmediği, ama hayata olan inancı çoktan çürümüş ölülere aitti. Kendisinden biliyordu; kokusuz, yarasız beresiz çürümenin ne demek olduğunu.

"Özür dilerim." Dedi, binlerce yıldır bu dünyaya ayak basmış her insan adına kurdu bu cümleyi. Kolaylıkla yerinden doğruldu ve Fae'nin yanına uzandı. Aradaki mesafeyi adımlamamıştı da uçarak gitmişti sanki. Ritmik sallanışlarla düşen bir kuş tüyü gibi ayakları ve başı kendiliğinden yerleşti yatağa.

Fae’nin derisinin altında biriken hüzün ve öfke öyle bir şiddetle patladı ki kendi yerküresine ait bir depreme tutulmuş gibi sarsılıyor, öğürüyordu. En son göz yaşı izi çocukluktan kalma Agron da ağlıyordu. Fae’nin bedeninde sarılabilecek her uzva sarılıyor; kendi depremine tutulmuş bu güzelim dünyayı çatlamaktan, kırılmaktan korumak için sıkıca tutuyordu.

En kötü gerçekliğin kendisiyle yüzleşiyorlardı. Bu dünyaya doğmak, kıyametti.


Basım Ayı/Yılı : 5/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 334
Ağırlık : 200
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺72,27

Cezmi, Namık Kemal’in İntibah’tan sonra kaleme aldığı ikinci romanıdır. Türk edebiyatında tarihi roman türünde yazılmış ilk eser kabul edilen kitap, aslında iki cilt olarak planlanmış ancak ikinci cildi yazılamamıştır. İkinci cildin yazılamayışını Mehmet Kaplan, iki değişik tarzda izah etmektedir. Namık Kemal’in Abdülhak Hamid’e yazdığı bir mektupta Cezmi’yi isteksiz kaleme alışı anlatılır: “Ne yazdığımı, ne okuduğumu soruyorsun. Hiçbir şey yazmıyorum veya tabir-i sahihi ile memuriyet hasebiyle evrak-ı resmiye yazıyorum. Tarih okuyorum, felsefiyat okuyorum. Cezmi’yi ikmal etmek kolay fakat gönlüm istemiyor. Mamafih yakında bitireceğim.” Romanda üç devletin tarihi hayatı vardır. Bunlar Osmanlı İmparatorluğu, İran Şahlığı ve Kırım Hanlığıdır. Eser 10 fasıl ve 41 kısımdan ibarettir

Kitap Adı: Cezmi – Yeni Kapak
Kitap Yazar Adı: Namık Kemal
Yayın Direktörü: Gülşen İşeri
Düzelti: Saliha Ulusoy
Son Okuma: Gökçe Şenoğlu
Sayfa Tasarım: Aslı Varol
Sayfa Sayısı: 376
Ebat: 13,5x19,5
Tür: Klasik Türk Edebiyatı
Kağıt / İç Baskı: III. Hamur Enzo, 52 gr.
Cilt / Kapak: Amerikan Bristol 230 gr.
ISBN / Barkod: 9789751044778

₺91,00

1924 yılından günümüze kadar Mehmed Akif ’in 7 kitaptan oluşan eseri Safahât’ın Osmanlıca muhtelif baskıları yapıldı ve yapılmaktadır. Ne var ki devrin teknik imkanlarından dolayı bu baskılarda imla birliğinin eksikliği; harf, kelime ve noktalama hususundaki baskı hataları dikkat çekmektedir. Ketebe Yayınları olarak hem merhum Akif’in ruhunu taziz etmek, hem de giderek talibi artan Osmanlı Türkçesi ilgililerine sağlam ve eksiksiz bir nüshayı hediye etmek üzere bu meşakkatli yolculuğa çıktık.

Günümüzün teknik imkanlarından faydalanılarak kolay okunan harf lerle ve tıpkıbasımlardaki hatalar giderilmiş olarak vücuda getirilen elinizdeki Safahât’ta, aynı zamanda Osmanlı Türkçesiyle tarafımızdan ilk defa neşredilen, 1898 yılında Mehmed Akif ’in ilk şiirlerini neşrettiği Resimli Gazete’deki bazı manzumeleriyle birlikte, onun şairlik serüvenine ve mesleğine uygun düşen diğer şiirleri de “Safahat Dışında Kalan Şiirler” başlığıyla yer almaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 12/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 880
Ağırlık : 880
En / Boy : 10 / 17
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺114,73

Bütün büyük edebiyatların bel kemiğini teşkil eden maddi-manevi temel, ölçü, mizan, denge gibi unsurları bizim klasik ve çağdaş edebiyatımızda nasıl ve nerede görüyoruz? Dünden bugüne, geçmişten günümüze özelde edebiyatımızın, genelde de medeniyetimizin “ayarı” ve o ayarın ölçüldüğü “mi’yarı” nedir? O “ayar” ve “mi’yar” bugün hâlâ elimizde mi, yoksa onu kayıp mı ettik? Başka bir deyişle bizi “herkes gibi” olmaktan kurtarıp “kendimiz” kılan şey nedir? Yoksa kendimiz değil miyiz, yoksa herkes gibi miyiz?

M. Fatih Andı İnce Ayar Hassas Mi’yar’da Tevfik Fikret’ten Yahya Kemal’e, Ahmed Midhat Efendi’den Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’a yalnız edebiyatımızı mihenk taşına vurmuyor, edebiyatımızdan yola çıkarak bütün bir medeniyetimizi, dünya uygarlıkları arasındaki mevzimizi, dünden bugüne yaşadığımız pek çok değişimi de kılı kırk yaran bir gözle tahlile tabi tutuyor.


Basım Ayı/Yılı : 4/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 216
Ağırlık : 216
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺68,53

Divan Edebiyatı ve Eski Türk Edebiyatı adlarıyla da anılıp yaklaşık 700 yıllık (13-19. yüzyıllar arası) bir döneme yayılan Klasik Türk Edebiyatı, işlediği konular ve konularının kaynağı bakımından evrensel bir içeriğe sahiptir. Klasik Türk Edebiyatı bu içeriği İslamiyet’in kabulünden sonra dinin temel kitabı Kur’an, Kur’an’ın açıklanıp anlaşılmasını amaçlayan bilim dalları, Türk kültürü ile dünyanın farklı millet, kavim ve topluluk kültürlerinin harmanlanması sonucu kazanmıştır demek yanlış olmaz. Çok kültürlü içeriği dikkate alındığında Türk edebiyatının bu dönemde, Klasik Türk Edebiyatı şair - yazarları ve onların eserleri ile kavmi - milli özelliğin boyutlarını aşıp bölgesel ve evrensel bir görünüme büründüğü, kavmi-milli kimlik esası üzerinde yükselen bölgesel ve evrensel bir kimliğe kavuştuğu söylenebilir.

Söylemiyle günümüz insanına yabancı kalan divan edebiyatı metinlerinin anlaşılabilmesi terim, deyim ve sanatlarının açıklanması yanında olayların seyrinde etkili kişi, varlık, kavram ve tabiat güçlerinin tanınmasını da gerektirir. Genellikle olayların merkezinde yer alan kişi, varlık, kavram ve tabiat güçlerinin bilinmesi divan edebiyatı metinlerini anlaşılır bir hale getirecek, anlam kapılarını okuyuca açacaktır. Bu kapının açılmasına katkıda bulunmak amacıyla hazırladığım Klasik Türk Edebiyatı Sözlüğü (Kişiler-Varlıklar-Tabiat Güçleri ve Kavramlar) adlı eserimin ilk basamağı tamamlamanın mutluluğu içerisindeyim. Mutluluğumun bir nedeni de eseri atfettiğim, yıllar önce ebedi yolculuğa çıkmış annem ve babama karşı bir görevi yerine getirebilmiş olmam.

Kökü mazide, dalları ise atide bir ağacı andıran insanın geçmişi, geçmişte adı duyulmuş kişi, kişi, varlık, tabiat güçleri ve kavramları bilmesi geleceğini sağlam temeller üzerine kurması açısından önemlidir. Bu bağlamda tarihe kayıtsız kalmamak, dünya tarihinin oluşumuna etkide bulunmuş kişi, varlık, tabiat güçleri ve kavramları tanımak, öykülerinden gerekli dersleri çıkarmak bir sorumluluk olarak algılanmalıdır. Tarihe adını yazdırmış kişi, varlık, tabiat güçleri ve kavramlar bakımından divan edebiyatı zengin bir hazine niteliğindedir. Uzak Doğu’dan Avrupa ortalarına, Karadeniz’in kuzeyinden Afrika içlerine uzanan bölgenin kültürünü yansıtan bu edebiyat metinlerinde binlerce kişi, varlık ve kavramın sözü edilir, bir kısmının da öyküsü anlatılır.

Dünya tarihinin oluşumunda tabiat güç ve olayları ile diğer varlıkların etkisi olsa da insanın önemli bir yeri vardır. Yaratılış silsilesi mahlukat-ı selasenin son halkası, yaratılmışların en şereflisi (eşref-i mahlukat) ve üstünü olan insan ilk çağlardan beri dünya tarihinin itici gücü olmuştur. Aklını kullanma ve konuşabilme yeteneği ile olayların merkezinde yer almış, tarihin seyrini ve olayların gelişimini kendi isteği doğrultusunda yönlendirme çabasında olmuştur.

Bu çaba içerisinde çeşitli sıfat ve kimlikleriyle öne çıkan kişilerin dünya tarihinde özel bir yeri vardır. Farklı dil, din, ırk, boy (kavim) ve milliyetten olan bu kişiler olayların seyrini olumlu ya da olumsuz yönde etkilemiş, dünya tarihinin sayfalarında yer alan öyküleri yüzyıllarca ağızdan ağıza anlatılıp kulaktan kulağa yayılmıştır. İnsanın yanı sıra canlı - cansız bazı varlıklar, tabiat güç ve olayları ile kavramlar da ya doğal kimlikleri ya da kişileştirilmiş halleri ile olayların seyrine katkıda bulunmuş ve katkıları ile tarih sayfalarında kendilerine yer edinmişlerdir.

Böyle bir sözlüğün hazırlanmasının uzun ve yorucu bir çalışma sürecini gerektireceği açıktır. Özverili ve sabırlı bir çalışma sonucu okuyucuya sunduğum Klasik Türk Edebiyatı Sözlüğü (Kişiler-Varlıklar-Tabiat Güçleri ve Kavramlar) adlı eserin bu haliyle sınırlı kalmayacağını, gözden geçirilecek eserlerle daha da genişleyeceğini söyleyebiliriz. Büyük bir olasılıkla, sonraki baskılarında farklı kişi, canlı-cansız varlık, tabiat güç ve olayları ile kavramlar da sözlüğe dahil olacak, bu durum sözlüğün hacmini genişletecektir.

Dersleri ve eserleriyle bende bu sözlüğü hazırlama fikrinin oluşmasını sağlayan ve üniversiteden hocalarım olan değerli öğretim üyelerine teşekkür ederim. Hayatta olanları saygıyla, ebediyete göçenleri ise rahmetle anarım. Bulunduğum yerde onların emeği büyüktür. Ayrıca, eserleriyle ufkumu açan sahanın değerli araştırmacılarına da teşekkür ederim. Sözlüğü hazırlama aşamasında eserlerinden büyük ölçüde yararlandığımı belirtmek isterim.


Basım Ayı/Yılı : 10/2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 782
Ağırlık : 790
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺450,00
Kuralsızlığın Masalları

daha yeni sustu radyodaki her dakikadaki nostaljik müzik. telefon telesekretere bağlı ve televizyon kapalı. ben insanlığımı yaşıyorum dışarıdaki yıldızların içerideki aydınlığında. parmaklarım beynime hükmediyor, ellerim yüreğime el koymuş. gözlerim kulaklarımla bir söyleşide deme gitsin. ayaklarım her bir yere gidiyor hiç gitmediği halde. şimdi hiçbir şey hatırlamıyorum. ne güzel, sadece bakıyorum. şimdi hiçbir cevap sormuyorum, sağırlığımla mağrurum. vay vay insanlığıma vay yıldızlara vay aydınlığa.


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 133
Ağırlık : 110
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Gece yarısı verdiği katî bir karar üzerine, sabahleyin erken kalkarak ne kadar eşyası varsa bir sandığa koyup aşağıya, taşlığa indirdi. Arkasına paltosunu, başına şapkasını giyerek iplerle bağladığı sandığın üstünde oturmuştu.

İşte o zaman, “Ya ben, ya kediler?” sorusunu sormuş ve kendisini ümitsizliğe düşüren, “Kediler!” yanıtını almıştı.

Elveda! Elveda! Artık bir daha dönmemek üzere yola çıktı. Hüzünlü, düşünceli bir hâl ile küçüklü büyüklü birtakım evlerle dükkânlardan müteşekkil çarşıdan geçiyordu.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 72
Ağırlık : 72
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺25,50

Sır Kutusu, okuyan her insanın geçmişine tuttuğu bir ayna adeta ve elden bırakmak olanaksız, peşi sıra akıp gidiyorsunuz... Hangimizin sevinç ya da keder anları yoktur ki, paylaşarak çoğalttığı yahut azalttığı ya da hiç aklından çıkaramadığı yahut hatırlamak istemediği…
Ve evet, Hayat öğretir “Aşk da 3 harftir Acı da…”
Kaleminize, yüreğinize sağlık değerli Ertuğrul Filizay!
Dr. Hüsnü Bozkurt “Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı”

“Kim bilir insanların sır kutularının içinde neler vardır? İhanetler, yalanlar, beyinlerinin arkasında bir yerlere attıkları gizli aşklar, uzaklarda yaşayan ya da yaşamını yitirmiş olanlara duyulan özlemler, yıllar sonra aklına düşen karşılıksız aşklar! Lise ya da üniversite sıralarında içten içe sevdiği ama bir türlü açılma cesaretini gösteremediği, yıllarca o sevgiyi içinde taşıyıp yıllar sonra onların evlendiklerini gördüğünde iç çekerek anımsadıkları buruk anlar! Hiç kimseyle paylaşmadıkları üç beş dakikalık, hatta belki de üç beş saniyelik bir bakışma kadar kısacık, minicik mutluluk kırıntıları…

Peki, ya aşağılanan, şiddet gören, hakaret edilen, sokak ortasında saçlarından, “sürüklenirken tekmelenen, otobüslerde, metrolarda sırtından, karnından bıçaklanan, ormana götürülüp diri diri yakılan, mini etek giydi diye dolmuşlarda saldırıya uğrayan kadınların sır kutularını merak ettiniz mi? Bu romanda onların sır kutularına sızmaya çalıştım… Bir nebze başarabildiysem ne mutlu bana…”


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 180
Ağırlık : 180
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺123,00

Onlar herkes gibi ama herkes onlar gibi olamıyor. Dört lise öğrencisi fazlaca sorun ve ön yargıya maruz kalıyor. Asla kendi sorunlarıyla ilgilenirken sorumluluktan kaçmıyorlar. Asla pes etmiyorlar ve birlikteyken hayattan zevk alıyorlar.
Birbirlerinden çok farklılar fakat farklarının onları nasıl birbirlerine yaklaştırdığını okuyacaksınız. Okudukça farkların ne denli önemsizliği zihninizde çark edecek.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 104
Ağırlık : 104
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺86,10

- Kürk Mantolu Madonna
- Sırça Köşk
- Değirmen
- İçimizdeki Şeytan
- Kuyucaklı Yusuf


Basım Ayı/Yılı : 3/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 1035
Ağırlık : 1035
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺244,50

Aşk Sultanı... Bizce bu ad, "Ya Rab bela-yı ışk ile kıl âşinâ meni / Bir dem belâ-yı ışkdan etme cüdâ meni" diyen, beşeri ve ilahi aşkın Sözcüsü Mehemmed Fuzûli'nin yaşamını konu edinen bir romana verilebilecek en güzel adlardan biridir. Kerbelâ çöllerinde eşinden dostundan ayrı bir hayat süren Fuzûlî, ruhundaki ilahi vergi sonucunda aşka yönelmiş, kendisini aşka adamıştır. Öyle ki aşkı bir din gibi yüce görmüştür. Bu kitapta Fuzûli'nin âşıklığı, hayatının önemli perdeleri, yapıtlarının ortaya çıkışı gibi konular Azize Caferzade'nin içten üslubuyla öyküleştirilmiştir. Ayrıca romanda Fuzûli'nin birçok gazelinden beyitlere yer verilmiştir. Fuzûli'ye büyük sevgi besleyen, Bağdat'ın fethinden sonra burada kurdurduğu edebî meclislere Fuzûli'yi özel olarak çağıran Kanuni Sultan Süleyman romanın bir diğer kişisidir. Sizlerin beğenisine sunduğumuz Azize Caferzade'nin bu yapıtının size aşk kapısını açması dileğiyle...


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 232
Ağırlık : 232
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺98,40

Kültür, bir millet veya topluluğa özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünüdür. Tarihî ve toplumsal gelişme süreci içerisinde oluşturulan maddi ve manevi değerlerin tamamıdır.

Bu yüzden Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini yüksek Türk kültürü olarak belirlemiştir.
Halk Hikâyeleri, gerçek ya da gerçeğe yakın olayların anlatıldığı uzun soluklu anlatım türüdür. Geleneksel bir içeriği olan, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan öykülerdir.

“Uluğ Türkistan’dan Anadolu’ya Türk Halk Hikâyeleri-1” adlı yeni eserimizde Türkistan ve Türkiye coğrafyasında Türk milleti tarafından ortaya konmuş birçok halk hikâyesini bir araya getirdik. Bu sayede Türkistan ile Anadolu arasında bir köprü kurup Türk okuyucusu ile buluşturduk.

Gayemiz, Türk Halk Hikâyeleri hakkında okuyucumuza bir fikir vermek ve zengin bir bilgi kaynağı sunmaktır. Bin bir emekle ve göz nuru dökerek hazırladığımız bu eserimizin okuyucu tarafından bolca okunması ve sahip çıkılması dileklerimle…


Basım Ayı/Yılı : 10/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺56,25

"Fakat sergide gördüğüm bu kürk mantolu resim, ona hayalen dokunmama imkan vermeyecek derecede beni sarmıştı. Onunla bir aşk sahnesi tasavvur etmek değil, karşı karşıya, iki dost gibi oturmayı düşünmek bile elimden gelmiyordu. Buna mukabil, gidip o tabloyu seyretmek, bana bakmadığına emin olduğum o gözlere saatlerce dalmak arzusu gitgide artmaktaydı. Paltomu sırtıma geçirerek tekrar serginin yolunu tuttum ve bu hal, günlerce devam etti."

Sabahattin Ali; aşkın tutku halini anlattığı bu kitabında, in-sanın bilinmeyen yüzlerini seriyor gözlerimizin önüne. Sistem içinde karakterini kaybedenlerden, ruhunu korumak adına sistem dışı kalanlardan ve aşkın bu hengamede kayboluşundan dem vuruyor. Bizi bize yanıtlaması zor sorular ve kabullenmesi daha zor yanıtlarla anlatıyor.


Basım Ayı/Yılı : 2/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 184
Ağırlık : 200
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺30,00

Ufuk çizgisindeki muazzam kızıllığa bakışını çevirdiğinde gözlerinden iki damla yaş yanağına damlamıştı ve orada kalmıştı. İki kızıl elmas gibi parlıyordu gözyaşları elmacık kemiklerinin çıkıntısında. O sırada sağ yanına biri gelip oturdu ama Nevra farkına bile varmadı. Oturan kişi; dağa tırmanırken Nevra’nın dikkatini çeken koşan adamdı. Nevra’nın yüzündeki hüznü ve gözlerindeki yaşları çoktan fark etmişti. “Tanrıça kadar güzel görünen bu muhteşem kadına hüzün hiç yakışmıyor” diye içinden geçirdi adam.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 320
Ağırlık : 320
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺41,25

60. Doğum Yılı Münasebetiyle M. A. Yekta Saraç Armağanı, üstlendiği vazifelerle İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne ve ülkemiz yükseköğretimine uzun yıllar hizmet etmiş kıymetli hocamız Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç’a naçiz bir armağan sunma fikir ve niyetinin meyvesidir. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Eski Türk Edebiyatı kürsüsünde birçok öğrenci yetiştiren ve Klasik Türk Edebiyatı alanında başta belagat olmak üzere farklı konularda kaynak değerinde kitaplar ve makaleler kaleme alan Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Yükseköğretim Kurulu’nda üyelik, başkan vekilliği ve başkanlık görevlerinde bulunmuş, bu görevleri boyunca ülkemiz yükseköğretim sistemini geliştirmeye, başlattığı ve desteklediği projelerle üniversitelerimizin kalitesini arttırmaya gayret etmiştir.
Kitapta, kısa bir biyografi ve mülakatın ardından Prof. Saraç’ın dostları ve yakın çalışma arkadaşlarının hatıra yazıları ile akademideki dostları, öğrencileri ve onun çalışma alanlarıyla ilgili konularda araştırma yapan meslektaşları tarafından yazılmış 46 makaleye yer verilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1216
Ağırlık : 1216
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺600,00

Bu kitapta yer alan yazıların her biri, yine de, insan(lar)ın kendi(leri)ne insanca bir dünya yaratabilme yetisine güven ve umutla kaleme alındı. Farklı tarihlerde yazılmalarına ve farklı konuları irdelemelerine karşın tümü birkaç öncüle dayanıyor. Neler mi? -Öncelikle kültürel biçimlenişle emek süreci arasındaki kopartıl(a)maz bağlantıya... -İkinci olarak, kültürlerin, toplumlar üzerinde, atalarının buyurgan mirası olmaktan çok, yaşayan kuşakların elinde sürekli yeniden yorumlana-bilen/biçimlendirilebilen esnek kendilikler olduğuna... -Ve kültürün her toplumda, egemenlere denetim araçları sağladığı kadar, ezilenlerin örtülü ya da açık direnişlerinin silahlarını da sağlayageldiğine... Bu öncüllerin, geçmişin olduğu kadar, bugünün dünyasının yorumlanışı için de geçerli olduğu kanısındayım. Kitapta yer alan yazılar, geçmişte, "ötelerde" ve günümüzde, insanî bir yarını biçimlendirecek ipuçlarının arayışını seslendiri-yorlar. "İnsanım, insan olan hiçbir şey bana yabancı değildir," diyen bir empati ve Kuzey damgalı talan altında giderek kırılganlaşan gezegenimizde, yaşanabilir, barışık ve emekten yana bir geleceği tüm "ötekiler"le ortaklaşma umut ve bilinciyle...


Basım Ayı/Yılı : 1/2003
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 428
Ağırlık : 318
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺155,80

Ben Google Değilim ifadesindeki en kritik sözcük ilk başta sanılabileceği gibi Google değil ama Değilim. Amblematik bir kitap, neredeyse bir geçiş dönemi şiirinin iğnelenmesi gibi. Neşesi aldırmazlıkla bezeli. Sadece bir an için her şey yolunda. ‘Henüz’ Google olmadığı(mız) an için. Bu kitaptan sonra, Mehmet Öztek dahil, herkes ve hepimiz Google’ız.

- Süreyyya Evren


Basım Ayı/Yılı : 2/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 4
Sayfa Sayısı : 48
Ağırlık : 48
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺41,50

Yunus Emre hakkında bildiklerimiz üç kaynaktan gelir. Bunlardan biri yazılı kaynaklardır. Bize yazılı ulaşmış olsalar da bunların çoğunun kaynağı sözlüdür, bu nedenle doğruluklarına güvenilmez. İkincisi sözlü tarih yahut sözlü kültür geleneğidir. Yunus Emre yedi yüz yıldır halkın dilinde, telinde ve gönlünde yaşamıştır. Orada Yunus bazen gaipten bilen derviş, bazen çiçeklerin dilinden anlayan bir ermiş, bazen şiirlerini balıklara ve meleklere okutan bir büyük sanat ustası, bazen de çiftinde çubuğunda, gün bulup gün yiyen yoksul bir ekincidir. Üçüncü kaynak ise Yunus Emre'nin şiileridir. Bunlar bize hem sözlü hem yazılı kaynaklar aracılığıyla ulaşmıştır.
Bu kitap, Yunus Emre'nin şiirlerinden bir güldeste ve Yunus Emre'nin şiir üzerine İlhan Başgöz'ün bir incelemesini içermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 5
Sayfa Sayısı : 360
Ağırlık : 262
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺145,25

On yılı aşkın süredir şiirleri ve inceleme yazılarıyla edebiyat dünyamızda yer alan Faris Kuseyri’nin ilk kitabı Orontes Mensurları Islık Yayınevi tarafından yayımlandı.

Kadim Antakya ve Ortadoğu kültürünü kaynak edinen Kuseyri, kişisel serüvenini yetiştiği coğrafyanın mitolojisi, tarihi ve bugünüyle harmanlıyor. ''Narı bıçaksız bölüşen'' ancak tarih boyunca birbirine düşman edilmek istenmiş kardeş halkların hikayesini, kendine özgü epik bir dille anlatıyor. Orontes, yani Asi Nehri bu güçlü hikâyeye sesini ve akışını veren imgesel damar olarak beliriyor.

26 düzyazı şiiri bir araya getiren Orontes Mensurları günümüz siyasi karmaşası içinde bölgede öteye itilmiş, perdelenerek görünmez kılınmaya çalışılan, gerçekteyse halklar arasında alttan alta hiç yitirilmemiş ve hep yaşatılmaya çalışılmış olan kardeşliğe, muhtemel ortak kıyamete de vurgu koymaktan kaçınmayan bir övgü. Hafızanın lirik çağrısını ve imgelemin derin akışlı ırmağını izleyen Orontes Mensurları düğün şarkılarını, unutulmuş unutturulmak istenen acıları, ağıtları, yakın tarihimizin utanç sayfalarını, yasaklanan dilleri, kitapsız aşksız ve lisansız bırakılan kayıp kuşakları, babalarıyla aynı dili konuşamayan çocukları, çocuklarını çaresizce toprağa veren yaslı anneleri işliyor. Tematik bütünlüğü içinde söylenceyi şimdiye ve sokağa taşıyan kitap, güncel olanıysa gerçeklikten koparmadan söylenselleştiriyor.

Islık Yayınları olarak, şiir için yola çıkma azmimizi kuvvetlendiren Orontes Mensurları’nı güçlü bir şairin gecikmiş ilk kitabı olarak edebiyat dünyasına sunmaktan gurur duyuyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 12/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 88
Ağırlık : 88
En / Boy : 13 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Düşünce yolculuğumuzu nereden başlatmalıyız? Bunu belirleyecek olan, şu ana kadar bize verili bilgiler mi yoksa kendi çabamızla elde edeceğimiz bilgiler midir? Yani, kabaca taklide dayalı bir yapının mensubu olarak mı hareket etmeliyiz yoksa bundan daha fazlasını isteyerek zorlu bir uğraşı mı tercih etmeliyiz? Kuşkusuz ilk öncüllerde dile getirilenler konforumuz açısından daha uygun görünüyor. Ancak, bu dünyada bulunuyor olmamız sadece bir konfor arayışı içinde olmayı mı yoksa her türlü zorluğa ve riskli yanlarına rağmen taşın altına elimizi sokmayı mı gerektiriyor? Varlık içerisinde farklı bir yere sahip olduğumuz varsayımı belirli bir oranda risk almamızı salık vermektedir. Bunu teolojik kabuller üzerinden değerlendirdiğimizde sadece bir tavsiyeyle değil, onun ötesinde bir zorunlulukla karşılaşırız. Çünkü geleneksel anlayışlar açısından farklılığımızı sağlayan bir görev omuzlarımıza yüklenmiştir. Bu görev ve akabinde dile getirilen sorumluluk “yaratılmışların en değerlisi” olmak gibi bir getiriye sahiptir. Ancak, nimet-külfet dengesi hesaba katıldığında gerekli bedelleri ödeyemeyenlerin “en değerli”nin diğer kutbundaki değersizliğe savrulmaları adeta kaçınılmaz hale gelmektedir. Kendisini teolojik çerçevenin dışında konumlandıranlar açısından da sonuçları itibariyle benzer bir durumu gözlemleyebiliriz. Kendi dışımızdan bize üstün bir paye verilmemiş olsa bile, göstereceğimiz gayretle bu payeyi kendimiz elde edebiliriz veya buna mecburuz. Şu veya bu şekilde kendimizi merkeze alan bakış açımızın sürekliliğinden söz etmek mümkün değildir. Çünkü bizim dışımızdaki evrenin devasa büyüklüğü ve varlıktaki çeşitlilik gözlerimizi dış dünyaya çevirmekte ve henüz keşfedemediğimiz alanlar üzerine düşünmeye bizi sevk etmektedir. Öyleyse, söz konusu çeşitlilik içerisinde kendimize nasıl bir konum bulabiliriz yahut verili bilgiler bizi hangi yöne doğru ilerletir? Bu durum, varlığı belirli bir yapı içinde anlamaya çalışmamıza yol açar ve hiyerarşik tabakalar üzerinden bir değerlendirmede bulunmamıza yardımcı olur. Bu nedenle, bütün düşünce tarihi hiyerarşik bir konumlandırma üzerinden bir okuma yapmayı esas alan eğilimlerle doludur. Ancak, bu eğilimler homojen değildir ve her düşünür yahut ekol kendine mahsus bir bakış açısına sahiptir. Geleneksel düşünceler içerisinde gerek diğerleriyle olan benzerlikleri gerek özgün yanlarıyla İslam Düşünce Geleneğinin hatırı sayılır bir yeri vardır. Pek çok farklı tasnife konu olmakla birlikte İslam Düşüncesinin felsefe, kelam ve tasavvuf olmak üzere üç temel alana ayrıldığı ifade edilir. Ancak, bazı farklılıklarla birlikte konuları, yöntemleri ve gayeleri açısından birbirine oldukça yakın olan bu alanlar, zaman zaman iç içe geçen bir yapıya bürünürler. Hatta bu alanlarda faaliyet yürüten düşünürlerin kimi zaman hangi alana dâhil edilecekleri hususunda bir kafa karışıklığı yaşayabiliriz. Bu çalışmada genelde varlığın, özelde insanın anlaşılmasına ve konumlandırılmasına yönelik olarak, İslam düşünce geleneğindeki üç alanın görüşleri ele alınmaya çalışılmıştır. Bu geleneğe mensup olan düşünürlerin tümünün görüşlerinin incelenmesi bir kitabın hacmine sığdırılamayacağından dolayı, bahsi geçen üç alanda temayüz etmiş üç düşünür İbn Rüşd, Fahreddin er-Râzî ve Molla Sadrâ’nın yaklaşımlarına odaklanılmıştır. Bu isimler belirlenirken, felsefe ile olan iştigalleri ve yakınlıkları belirleyici olmuştur. Bu çerçevede, düşünürlerin görüşleri felsefenin üç temel alanı olan varlık, bilgi ve değer açısından irdelenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda, onların hiyerarşik yapılanmanın ontolojik, epistemolojik ve aksiyolojik boyutlarına yönelik değerlendirmeleri üzerinden bir kurgu yapılmıştır. Çalışma ana hatlarıyla odaktaki düşünürlerin fikirleri üzerinde etkileri bulunan ve hiyerarşiye ilişkin görüşleri dikkat çeken bazı filozof ve ekollerin değerlendirmelerini içeren bir giriş ve üç düşünürün anlayışlarını ayrı ayrı ve ayrıntılı bir şekilde ele alan üç bölümden oluşmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 307
Ağırlık : 307
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺176,40
İnceleme-Metin

19. yüzyıl, belli kalıplar dâhilinde yüzyıllarca kaleme alınan klasik tarzdaki şiirlerin gittikçe etkisini 
kaybetmeye başladığı bir süreçtir. Dönem şairleri dil ve muhteva yönünden birtakım yenilik arayışlarına başlamış; 
Tanzimat’ın ilanından sonra da uzun yıllar sürecek eski-yeni çatışmasının içerisine girmişlerdir. Bu yüzyılın ilk 
yarısında yetişen şairlerden biri de tahsilli bir çevrede büyüme imkânı bulan Recâî-zâde Ahmed Cevdet (öl. 
1831)’tir. 
Recâî-zâde Ahmed Cevdet, genç yaşta vefat ettiği söylenmesine rağmen ömrüne üç eser sığdırmış bir 
şairdir. Bu eserler: Nevâdirü’l-Âsâr fî Mütâla’ati’l-Eş’âr, Zînetü’l-Mecâlis ve çalışmaya konu olan Dîvançe’dir. 
Dîvânçe’yi Latinize etmek ve tanıtmak maksadıyla ikisi İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde, diğer ikisi ise 
Millet Kütüphanesinde bulunan müstensih hattı dört nüshaya ulaşılmıştır. Nüshaların hepsi göz önünde 
bulundurularak tenkitli bir metin ortaya konmuş ve bu metin üzerinden şekil ve muhtevaya yönelik 
değerlendirmelerde bulunulmuştur. 
Çalışma “giriş”, “şairin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri”, “inceleme”, “tenkitli metin”, “sonu甓kaynakça” ve “ekler” bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş kısmında 19. yüzyılın edebî görünümü hakkında genel bir bilgi verildikten sonra, birinci bölümde şair hakkında biyografik kaynaklarda söylenenler ile Dîvânçe’den hareketle müellifin yaşantısına dair yapılan çıkarımlar aktarılmıştır. İlgili bölümde son olarak Ahmed Cevdet’in edebî kişiliği ve eserleri tanıtılmaya çalışılmıştır. İkinci bölüm eserin incelenmesine ayrılmıştır. Nazım şekillerinin dağılımı, vezin, redif ve kafiyenin kullanımı şekil özellikleri; şairin nasıl bir anlatıma yer verdiği ise üslup özellikleri bahsinde ele alınırken nazım şekillerinde hangi konuların işlendiği muhteva başlığıyla ortaya konulmuştur. Üçüncü bölümde tespit edilen dört nüshanın tavsifi yapılmış, metin neşrinde takip edilen yol hakkında bilgi verilmiş ve metin, transkribe edilmiştir. Şair ve eser üzerine yapılan tespitler, sonuç kısmında değerlendirilmeye alınırken ekler bölümünde de her nüshadan örnek sayfalar verilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 256
Ağırlık : 256
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺163,80

Akâid ilmi, başlangıcından beri temel itikâdî meselelerle ilgilenmiştir. Bu muhteva, Türk edebiyatı tarihi içerisinde en çok dîvân edebiyatı metinlerinde işlenmiştir. İmanî esaslar, bazen manzumelerde bazen de müstakil olarak yazılmış eserlerde ele alınmıştır. Bu eserlerin bir kısmı tercüme, bir kısmı da telif mahiyetindeki eserlerdir. Tercüme edilmiş eserler içerisinde yeni bir tespit olarak bu çalışmada 18. asırda yaşadığı anlaşılan Reyyî Yûsuf Konevî’nin Akâ’idü’n-Nesefî’den tercüme etmiş olduğu Nûrü’l-hüdâ adlı eseri incelenmiştir. Eserden hareketle mütercim hakkında yeni bilgilere de ulaşılmıştır. İnceleme sırasında dinî/edebî bir tür olarak manzum akâidnâmeler hakkında kısaca bilgi verilmiş; ayrıca literatürde tespit edilmiş akâid-nâme özelliği taşıyan tercüme ve telif eserlerin bir listesi sunulmuştur. Bunların dışında Reyyî’nin manzum akâid-nâmesinin tespiti ile akâidnâmelere kaynaklık eden eserlere göre yapılan tasnifin güncellenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Daha önce yapılan çalışmalarda İmâm-ı A‘zam’ın el-Vasiyye ve Fıkh-ı Ekber’i, Ali b. Osman el-Ûşî’nin Emâlî Kasîdesi, Hızır Bey’in Kasîde-yi Nûniyye’si ve Molla Câmî’nin İ‘tikâd-nâme’si, akâid-nâmelere kaynaklık eden eserler olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmayla akâid-nâmelerin esas aldıkları kaynak eserlere Nesefî’nin Akâ’idü’n-Nesefî’si ile Adudüddîn el-Îcî’nin el-Akâ’idü’l-Adudiyye adlı eseri de eklenmiştir


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 197
Ağırlık : 197
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺163,80

Güfte mecmuaları kadim mûsikȋ tarihimiz için önemli kaynakların başında gelmektedir. Bu mecmualar yazıldığı 
dönemde revaçta olan makamlar, usuller ve formlar hakkında fikir verirken bestekârlar ve güfte sahipleriyle ilgili 
kıymetli bilgiler de içermektedir. Bu tür eserler güftelerin doğru şekillerini karşılaştırarak sağlam metinler 
oluşturmada kolaylık sağlamaktadır. Mûsikȋ ile edebiyat arasındaki güçlü ilişki divan şairlerinin hangi 
makamlarda şiirlerinin bestelendiğine bakılarak rahatlıkla tespit edilebilir. Kimi şairlerin mûsikȋ ile ilgili 
kavramları şiirlerinde sıklıkla kullandıkları görülmektedir. İşret meclisleri daha çok mûsikȋ ile şiirin iç içe icra 
edildiği müstesna ortamlar olarak bilinmektedir. 
Güfte mecmuaları dinȋ ve din dışı muhtevalı zengin bir literatüre sahiptir. Sadece Türkçe değil, Farsça ve Arapça 
güftelerin de yer aldığı bu mecmualarda dinȋ mûsikȋnin her formunda eserlerin bulunduğu görülmektedir. 
Manzum ve matbu şeklinde olabilen güfte mecmuaları üzerine onlarca akademik tez çalışması yapılmıştır. 
Mecmuaların son birkaç yüzyılda sayısı artmıştır. Özellikle 18. ve 19. yüzyılda güfte mecmuası sayısının arttığı 
görülmekte, mecmualarda aynı güftelere rastlanılmaktadır. Güfte mecmuaları üzerine genellikle yüksek lisans 
seviyesinde ve aruz bilgisine tam olarak hâkim olmayan öğrenciler tarafından çalışmalar yapılmış, bu durum 
metin okumalarındaki hataları beraberinde getirmiştir. Kanaatimizce güfte mecmualarının divan edebiyatı 
alanında çalışma yapan akademisyenlerce okunması ve incelenmesi -bu çalışmada yaptığımız gibi- müzik 
alanının uzmanlarından destek alınması daha sağlıklı sonuçlar verecektir.Çalışmamızın konusu olan “Mecmû’atü’l-Letâ’if ve Sandukatü’l-Ma’ârif” ile aynı ismi taşıyan iki doktora tezi yapılmıştır. Bunlardan ilki Erdal Kılıç tarafından 2013 yılında yapılmış doktora tezidir. Bir güfte mecmuası olan eserin muhtevası çalışmamızın konusu olan eserden farklı ve daha kapsamlıdır. Aynı isimdeki ikinci çalışma ise bir nazire mecmuası özelliği taşımaktadır. Müellifi belli olmayan bu eser İncinur Atik Gürbüz tarafından doktora tezi olarak çalışılmış, aynı çalışma Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2018 yılında e-kitap olarak yayınlanmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 346
Ağırlık : 346
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺200,70

İslâmiyetin kabulünden sonra sosyal ve kültürel yapı değişmiş ve bu etkileşimin tabiî bir neticesi olarak edebiyat da dinden etkilenmiştir. Dinî muhtevalı eserler; tefsîr, hadîs, fıkıh, kelâm, tasavvuf, tecvîd gibi ilimlerin kaynaklarından istifade ile oluşturulmaya başlanmış ve daha sonra bilhassa Osmanlı Devleti’nin teşekkülü ile bu alanda önemli eserler verilmiştir. Bahsi geçen bu ilimlerden ilm-i fıkha dair ilmihâl, şurûtu’s-salât/salât-nâme, menâsikü’l-hac, ferâ’iz-nâme ve manzum fetvâ türlerinde yazılmış olan çok sayıda eserin her birinin kendi muhtevasında bir gelenek oluşturduğu görülmektedir. İlmihâl türündeki mensur ya da manzum eserler; inanç, ahlak, muâmelât ve ibadet gibi konulara dair muhtasar bilgileri içermektedirler. Bu muhtevanın anlatıldığı eserlerden biri de bu çalışmanın konusu olan ve 18. asırda tertip edilen Süleymân-nâme’dir. Çalışmanın inceleme bölümünde eserin ilmihâl türüne ait olduğu düşünülmüş ve çalışma buna göre düzenlenmiştir. Çalışmanın adı, 18. Asırda Telif Edilmiş Manzum Bir İlmihâl Kitabı: Süleymân-nâme (Hanefî ve Şâfi‘î Fıkhı Bağlamında Namaz) şeklinde tesmiye edilmiştir. Aslında bir kitap için uzun olan adlandırmanın bu şekilde yapılmasının bazı nedenleri vardır. Kitap adında muhtevası ve hangi asırda yazıldığı hakkında bilgi verilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 289
Ağırlık : 289
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺181,80

Mutluluğun resmini ben çizemedim,
Çünkü fırçamda sadece ayrılık siyahı var.
Başka renkler gönlümde göremedim.
Yoksa ayrılık sadece bana mı var?

Yalnızlık, senden yadigâr hatırşinas bir yara,
Kanatır kendini kesilen her düğün pastasında.
Gece sonunda bana kalan, ortak temenni “darısı başına”,
Ve inceden bir dilim bayatlamış yalnızlık, el sürülmeden bekler tabağımda.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 125
Ağırlık : 125
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺69,00
1 2 3 ... 175 >

Türk Edebiyatı Yazarları

Edebiyat insanın birçok alanda gelişimine katkı sağlayan sanat dalı olmaktadır. Farklı dönemlerde ortaya konulan eserlerin ortaya konulmasını sağlayan Türk yazarlar kaleme aldıkları en iyi Türk romanları ile yazıldığı döneme ışık tutmaktadır. Okur bu eserler sayesinde geçmişle olan bağını kurup geleceğe yön verebilmektedir. Farklı dönemlerde yazınsal eserler veren Türk yazarlar listesi oldukça uzun tutulmaktadır. Her dönemin kendine has özelliklerini bünyesinde barındıran yazarlar ve eserleri toplumun yaşantısına ayna olmaktadır. Okuyucu bu yazarlar sayesinde dönemin sosyal ve siyasi yapısı hakkında bilgi sahibi olabilmektedir.

Türk edebiyatı tarihi farklı dönemlere ayrılarak incelenmektedir. Her dönemin kendine özgü özellikleri bulunmaktadır. Dönem yazarının edebi kişiliği ve eserde kimliği de her edebi dönemde farklılık göstermektedir. Türk edebiyatı tarihi boyunca eserler ortaya koyan birçok önemli Türk yazarlar bulunmaktadır.  Bunlardan bazıları şu şekilde listelenmektedir:

  • Şinasi
  • Namık Kemal
  • Ahmet Haşim
  • Ahmet Hamdi Tanpınar
  • Arif Nihat Asya
  • Ahmet Kutsi Tecer
  • Cemal Süreya
  • Oğuz Atay
  • Cahit Sıtkı Tarancı
  • Halikarnas Balıkçısı
  • Halid Ziya Uşaklıgil
  • Reşat Nuri Güntekin
  • Sabahattin Ali
  • Tevfik Fikret
  • Eflatun Cem Güney
  • Oğuz Atay
  • Aziz Nesin
  • Haldun Taner
  • Halide Edip Adıvar
  • Namık Kemal
  • Ömer Seyfettin 

Türk Edebiyatı Eserleri

Türk edebiyatı tarihinde yüzyıllar boyunca yazılı ve sözlü eserler ortaya konmaktadır. Bu eserler toplumun değer yargıları dikkate alınarak yazılmaktadır. Sosyolojik etkenlerin yanı sıra dönemsel olarak değişen olayların etkisi ile ortaya konulan eserlerde kalıplar ve gelenekler değişebilmektedir. 

Türk edebiyatın Batı etkisine girmesiyle birlikte sözlü geleneğin yerini yazılı eserler almaya başlamıştır. Yazılı türler arasında yer alan roman, tiyatro, deneme ve eleştiri gibi türler sözlü eserlerden daha fazla yazılmaktadır. Türk edebiyatı 19. yüzyılda Tanzimatın ilanıyla birlikte gelişim göstermiştir. Bu sebeple toplumun siyasi alanda yenilik ve değişikliği eserlere de yansıtılmıştır. Eserler ait olduğu Türk toplumunun ve yazıldıkları dönemin özelliklerini okuyucuya yansıtmaktadır. 

Sözlü edebiyatın yerini Batı kaynaklı eserlerin almaya başlamasıyla Türk edebiyatında geniş çeşitliliğin oluşması sağlanmıştır. Bu dönem eserlerinde toplumsal sorunlar ve problemler gerçekçi bir dil ve üslupla kaleme alınmıştır. Zaman içerisinde gittikçe çoğalan Türkçe romanlar  geniş okuyucu kitlesine hitap edebilmektedir. Yazıldığı dönemin özelliklerini ve detaylarını okuyucusuna sunan Türk roman kitapları ortaya koyduğu duygu ve düşünceleri belirli bir edebi türe uygun olarak kaleme alınmıştır. Yazılan eserler sayesinde toplumun düşünce yapısı, kültür ve uygarlık birikimleri de yeni nesillere aktarılmaktadır.

Türk Edebiyatı Klasikleri

Her toplum kendi kültür ve değerlerini sanata aktarması farklılık göstermektedir. Toplumların yaşadığı coğrafya, gelenek ve görenekleri sanat anlayışlarına etki eden etkenler arasında yer almaktadır. Farklı toplumlarda meydana gelen değişimler ve yenilikler de toplumların sanat anlayışını etkileyen önemli etkenler arasında yer almaktadır. Bu sebeple klasik haline gelen eserlerin belirli değişim ve yeniliklerin etkisinde kaldığı bilinmektedir. 

Okuyucuların yeni keşifler ve değer yargıları kazanmasını sağlayan Türk edebiyatı klasikleri gelecek nesillere bırakılan miraslar olmaktadır. Önceden edinilen bilgileri yeniden zihinlerde canlandıran Türk edebiyatı kitapları özel eserler olmaktadır. Türk klasikleri toplumunun kültür ve medeniyet değerlerinin gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktadır. 

Uzun yıllar geçse de tekrardan okunduğunda aynı hissiyatı yansıtan Türk klasikleri her okunduğunda farklı ve yeni bilgiler sunmaktadır. Bu sayede klasikler her okunduğunda farklı bilgiler edinilmesine olanak sağlamaktadır. Gerçek hayatla paralel konuların eserlerde işlenmesi sürükleyici bir anlatım tarzının oluşturulmasını sağlamaktadır. 

Türk klasikleri listesi içerisinde yer alan kitaplar her okurun kitaplığında bulunması gereken eserler içerisinde yer almaktadır. Türk edebi romanları toplumun değer ve yargılarının gelecek nesillere aktarılmasında önemli rol oynamaktadır. Edebiyat yazarları toplumun gelenek ve görenek gibi kültür izlerini okuyucuya aktarmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Türk edebiyatı romanları yazıldıkları dönemin özelliklerini ve detaylarını ayna görevi üstlenerek okuyucuya yansıtmaktadır. 

Türk edebiyatı klasikleri listesi kendi içerisinde farklı türlere ayrılmaktadır. Türk klasikleri roman, şiir, tiyatro ve hikaye gibi alt başlıklara ayrılmaktadır. Bu eserler gerçek hayattan alıntı yapılarak veya kurmaca metinler şeklinde yazılmaktadır. Türk yazarlar tarafından kaleme alınan Türk edebiyatının en iyi romanları içerisinde de yer alan Türk edebiyatı klasiklerinden bazıları şu şekilde listelenmektedir:

  • Acımak
  • Çalıkuşu
  • Aşk-ı Memnu
  • Araba Sevdası
  • Kürk Mantolu Madonna
  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
  • Kuyucaklı Yusuf
  • Sinekli Bakkal
  • Eylül
  • Yaban
  • Zübük
  • Şair Evlenmesi
  • Vatan yahut Silistre
  • Küçük Şeyler
  • İntibah
  • Mai ve Siyah
  • Mürebbiye
  • Zehra
  • Falaka
  • Genç Kız Kalbi
  • Aşk-ı Memnu
  • İçimizdeki Şeytan

Okunması Gereken Türk Edebiyatı Kitapları 

Çeşitli türlerde ortaya konulan eserleri ile Türk edebiyatı Türk roman yazarları sayesinde dünya literatüründe kendine üstün bir yer edinmiştir. Türk edebiyatının en iyi romanları yüzlerce dile çevrilerek dünya okurları ile buluşmaktadır. En ünlü romanlara sahip olan Türk edebiyatı kitapları dünya okurları tarafından sevilerek okunan eserler arasında kendine yer edinmiştir. Oldukça derin bir edebiyata sahip olan Türk edebiyatı en iyi Türk yazarlar tarafından kaleme alınan eserler ile adını duyurmuştur. Türk edebiyat klasikleri arasında her okurun mutlaka okunması gereken Türk klasikleri olarak isimlendirdiği belli eserler yer almaktadır. Bu eserlerden bazıları şu şekilde listelenmektedir:

  • Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
  • Zübük – Aziz Nesin
  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu- Peyami Safa
  • Hababam Sınıfı – Rıfat Ilgaz
  • Alemdağ’da Var Bir Yılan – Sait Faik Abasıyanık
  • Yılanların Öcü – Fakir Baykurt
  • Bereketli Topraklar Üzerinde – Orhan Kemal
  • Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin
  • Esir Şehrin İnsanları – Kemal Tahir
  • İnce Memed – Yaşar Kemal
  • Memleket Hikayeleri – Refik Halit Karay
  • Yaban – Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  • Hallaç – Leyla Erbil
  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü – Ahmet Hamdi Tanpınar
  • Korsan Çıkmazı – Nezihe Meriç
  • Aylak Adam – Yusuf Atılgan
  • Kırk Yedi'liler – Füruzan
  • Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu
  • Sevgili Arsız Ölüm – Latife Tekin
  • Bitmeyen Aşk – Pınar Kür
  • Aylin – Ayşe Kulin
  •  Masumiyet Müzesi – Orhan Pamuk 
  • Serenad – Zülfü Livaneli

En Çok Okunan Türk Edebiyatı Kitapları

Türkiye’de en çok okunan kitaplar arasında yer alan eserler her kesimden okuyucunun beğenisini kazanmış kitaplar olmaktadır. Bu eserler birçok okurun kütüphanesinde yer sahibi olan en iyi Türk romanları listesinde yer alan isimlerdir. En iyi Türk kitapları kategorisinde de yer alan bu eserler okuyucuların beğenisi kazanarak önerilen eserler olmaktadır. Bu eserlerden bazıları şu şekilde listelenmektedir:

  • Kuyucaklı Yusuf
  • İçimizdeki Şeytan
  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
  • Çalıkuşu
  • Fatih Harbiye
  • Yaban
  • Eylül
  • İntibah
  • Acımak
  • Yaprak Dökümü
  • Araba Sevdası
  • Korkuyu Beklerken
  • Ateşten Gömlek
  • Vatan yahut Silistre
  • Yalnızız
  • Felatun Bey ile Rakım Efendi
  • Kaşağı
  • Kiralık Konak
  • Aşk-ı Memnu
  • Huzur
  • Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
  • Şair Evlenmesi
  • Küçük Şeyler
  • Son Kuşlar
  • Zehra
  • Vurun Kahpeye
  • Dede Korkut Hikayeleri
  • Sözde Kızlar
  • Gulyabani 
  • Matmazel Noraliya’nın Koltuğu
  • Falaka
  • Bir Tereddüdün Romanı
  • Dudaktan Kalbe
  • Mürebbiye
  • Genç Kız Kalbi
     
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı