Felsefe…

İnsanlığın ortak değeri.

Batıdan yükselip Doğu’ya kadar genişlemiş ve kültür ve medeniyetleri etkilemiş en esaslı zihinsel faaliyet.

 

Platon, Sokrat, Aristo…

Felsefe Batı’da onlarla başladı. Sonrasında pek çok büyük filozof yetişti.

İslâm dünyası da gecikmeden felsefe ile tanıştı; Fârâbî, İbn Sînâ veya el-Kindî gibi öncüler geldiler. … Onları da başka başka meşrepten düşünürler takip ettiler.

 

İnsan, varlık, hayat, dünya neydi? İnsan nereden gelip nereye gidiyordu? İnsan bu dünyada ne arıyordu? İnsan kaderin mahkûmu muydu? İnsan kendi kaderini kendisi mi çizerdi? Külli ve cüzi irade neydi? Sorular soruları izledi. Soru soruyu doğurdu.

 

İslam filozofları kendi zaviyelerinden hem felsefenin iç aleminde derinleştiler hem de özgün yorumlarıyla Batı Felsefesi üzerinde de etkili oldular.

 

Majid Fakhry, alanında klasik sayılan İslam Felsefesi Tarihi ile öz ama kapsamlı bir çerçeve sunuyor. İslam Felsefesi’nin serencamı kendi yüksekliğinde kalarak çağ için bir düşünme vizyonu çiziyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 480
Ağırlık : 480
En / Boy : 13,5 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺203,35

Algı ve deneyimlerden bağımsız-a priori mantıksal ilkelerden ari akıl ve aynının ihtimalinin ve sınırlarının genelde araştırılması: insan bu kabiliyetle hemen sadece kendi kuramsal kullanımında, kendi özel ilkelerine göre pratik akıl olarak kendi yetisini bile araştırmayı istemeksizin, bu isim altındaki ilk çalışmada da olduğu gibi sadece aklı anlayıp anlamasa da, ari aklın eleştirisi diye nitelenebilir. İlki öyleyse, şeyleri/Dinge a priori-algı ve deneyimden bağımsız anlamak için ve demek ki sadece anlayış kabiliyetiyle haz ve nefretin ve arzu etme yetisinin dışlanmasıyla bizlerin salt kabiliyetine bakar; ve idrakle kendi ilkelerine göre anlayış yetisi adı altında a priori-algı ve deneyimden bağımsız muhakeme kabiliyetinin ve aklın (keza kuramsal anlayışa uygun yeti olarak) dışlanmasıyla, çünkü ilerlemede bulunduğu için, idrakten başka hiçbir anlayış yetisi yapıcı anlayış prensiplerini a priori-algı ve deneyimden bağımsız ele verebilir. Demek ki, diğerlerinin her birini kendi kökeninden anlayışın hakiki mülkiyetinde olduğunu iddia eden top yekun hisseye göre elekten geçiren eleştiri, idrakin a priori-algı ve deneyimden bağımsız doğa için yasa olarak, (biçimi her ikisine de a priori-algı ve deneyimden bağımsız verilmiş) görüngülerinin timsalinin buyurduğu şeyden başka bir şey geride bırakmaz; fakat diğer tüm ari kavramları, teorik anlayış yetimiz için mübalağalı olan, bu arada ama yine takriben yararsız veya aralarında vazgeçilmez fikirlere değil, özellikle düzenleyici ilkeler olarak: kısmen idrakin kaygı verici hodpesentliği /haksız iddia ve talebi, sanki idrak (anlayabildiği tüm şeylerin/Dinge olasılığının a priori-algı ve deneyimden bağımsız koşulları tayin edebilmek suretiyle) bu yüzden genelde her şeyin/Dinge olasılığını da bu sınırlar içinde kararlaştırmış gibi, ihtiyatlı davranmak, kısmen ona bile doğanın tetkikinde eksiksizliğin bir prensibine göre, idrakin ona asla erişememesine rağmen, rehberlik etmek ve bu nedenden tüm anlayışın nihai amacını desteklemek için işe yarayanlara havale eder. 


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 336
Ağırlık : 336
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺190,96

Türkiye’de düşünce çevrelerinin Spinoza ile tanışıklığı –ne mutlu ki– erken yıllara rastlar. Spinoza’nın Avrupa’da yeniden keşfedildiği yıllardan önce, henüz 1945’te, Etika’nın tam metin çevirisi Hilmi Ziya Ülken tarafından yapılır. Bu girişim, Spinoza’nın felsefesini anlamaya yönelik kararlı adımlardan ilkidir ve Spinoza etkisi o gün bugündür neşesini ve canlılığını sürdürmektedir.

Ülken, Etika’ya yazdığı önsözde felsefe tarihinde son derece özgün bir isimle karşı karşıya olduğumuzu belirtir. Varlıkları sonsuzluğun bakışı altında özgürce tanımayı bize teklif eden birinin felsefesini herhangi bir şekilde yorumlamak mümkün mü? Belki Etika’nın beş bölümü bir dramın beş perdesine benzetilebilir. İlk iki bölümde geometrik bir sırayla kavramlar tanımlanır, düzenlenir ve birbirleriyle ilişkileri gösterilerek, klasik felsefenin temel akıl yürütmeleriyle perde açılır: Tanrı, insan, tabiat, ruh ve beden... (Önermelerden sonra gelen notlar, kanıtlama ve açıklamalarla düşünceler pekiştirilir). Üçüncü bölümde –muhtemelen Spinoza’yı günümüze ulaştıran ve Etika’yı başucu bir kitap kılan– “Duyguların Tanımlanışı” bölümüne geçilir. Sevinç, keder, kin, gurur, alay, hor görme, haset dolu insanlar, yüce gönüllülük, arzu ve hazlar vb. birçok iyi ve kötü duygu arasında yaşadığımız dünyanın hakiki özü betimlenir. Dördüncü ve beşinci bölümler, insanı güçsüz kılan edilgin (pasif) kılan duygulanışlar (passion), sonsuz akıl ve özgürlük üzerinedir. 

Etika, özetle, tüm güçlükler ve ruhsal dalgalanışlar (kararsızlıklar) arasında yürüdüğümüz yolun ne kadar zahmetli olduğunu defalarca hatırlatır fakat yalnızca aklın rehberliğinde erdeme ulaşabileceğimizi de bize öğütler. 

Gözden geçirilmiş 13. basımını sunduğumuz Etika’nın bu ilk çevirisi, Spinoza’nın hiç tükenmeyen neşesine ortak olma çağrısıdır.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 410
Ağırlık : 410
En / Boy : 13 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺123,00

Bu kitap, Yol'u öğrenmek isteyen herkes için spiritüel bir rehberdir.
Beş Çember Kitabı, Asya kültüründe çatışma ve zaferin ince sanatlarıyla ilgili en bilgilendirici metinlerden biridir. Sadece dövüş sanatçıları için değil, aynı zamanda bu metnin zamansız prensiplerini hayatlarına uygulamak isteyen herkes için yazılmıştır. Kitap, insan etkileşiminin her seviyesinin temelinde yatan çatışma ve ustalık sürecini analiz eder.

Kitap ilk bakışta kılıç tekniklerini anlatıyor gibi görünse bile, sözcüklerin ötesini görmek için çaba gösteren bir okur, mücadele ruhuna yönelik öğretileri keşfedecek ve bunu kendi hayatına da uygulamayı öğrenecektir. Beş Çember Kitabı, hayatın tüm alanlarına yönelik bir strateji kitabı olarak dünya çapında bir başvuru kaynağıdır.


Basım Ayı/Yılı : 9/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺49,92

Vahiy epistemolojik açıdan ele alındığında, “dil” bir yana bırakılarak anlam veya yorum üzerine konuşmak pek mümkün görünmemektedir. Bu yüzden özellikle dil felsefesi kapsamında üretilmiş “anlam teorileri” ve onların yansımalarından yola çıkmak daha doğru bir tercih olabilir. Bu çalışma, söz konusu teorilerin bazılarının ön plana çıkardığı “kullanım”, “bağlam” ve “içlemsel semantik” ışığında vahyin anlamına dair bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 108
Ağırlık : 108
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,20

Bu kitap, yazarın 2013 yılında yazdığı Nietzsche on the Relation between Language and Philosophy adlı yüksek lisans tezinin genişletilmiş ve revize edilmiş bir çevirisidir. Yapıtın ilk bölümünde, Nietzsche'nin temel kavramlarından giriş seviyesinde ve açıklayıcı bir biçimde bahsedilmektedir. Dolayısıyla bu kitap tam veya kısmi olarak kullanılabilecek bir ders kitabı olarak düşünülebilir ancak bu şekilde kullanılmaya oldukça müsait olsa da bu kitabın özünde bir ders kitabı olduğunu söylemek yanlış olur. Çünkü sonraki bölümlerdeki tartışma; Nietzsche'nin yaşam, dil, felsefe ve bu üçünün birbirleriyle olan ilişkileri üzerine düşünceleri hakkında detaylı bir akademik tartışmadır. Dahası, bu kitap; Nietzsche'nin Türkçe literatürde birkaç istisna haricinde neredeyse hiç üzerinde durulmayan ama popülarite konusunda ne kadar fakirse ilham konusunda o kadar zengin olan “Müzik ve Söz Üzerine (Alm. Über Musik und Wort)” adını taşıyan yazısı üzerine kapsamlı bir incelemeyi de içermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 108
Ağırlık : 108
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺54,00

Cumhuriyet’in Felsefesi | Afşar Timuçin

Cumhuriyet Kavramının Anadolu’da / Türkiye’de Düşünsel Kökleri | Onur Bilge Kula

Cumhuriyetimizin Felsefi Kökenleri | Yakup Kepenek

Cumhuriyet Kavrayışı ve Çağdaş Uygarlığın Temel Kavramları | Ali Timuçin

Hukukun Üstünlüğü ve Özgürlüğün Uylaşımsallığı Bağlamında Cumhuriyetçilik | Murat Bayram

Cumhuriyetimizin Tinsel Bir Düşünüm Ve Dönüşüm Kaynağı Olarak Sapere Aude! | Fatih Yıldız

Atatürk’ün Düşüncesinde Özgürlük | Ayşe Çiğdem Kocaman

Cumhuriyetin Birinci Yüzyılının Son Çeyreğinde Felsefe Eğitiminde Neler Oldu? | Betül Çotuksöken

Baha Tevfik ve “Yeni Ahlak” ı | Cemzade Kader Düşgün

Cumhuriyet Döneminde Felsefenin Gelişimi | H. Haluk Erdem

Cumhuriyet Döneminde İlk Kuşak Felsefeciler | Mustafa Günay - Sevgican Akça Fişenk

Macit Gökberk: Devrimin Felsefesi ya da Felsefesini Arayan Devrim | Hatice Nur Beyaz Erkızan

Mengüşoğlu’nun Felsefi Antropolojik Güzergâhı | Mehmet Fatih Işık

Hilmi Ziya Ülken’in Düşüncesinde İnsan Anlayışı | Sevgican Akça Fişenk

Bir Cumhuriyet Felsefesi İncelemesi: Shayegan ve Uygur | Sinem Özdemir

Bilgi, İnanma, İnsan Filozofu Uluğ Nutku: A Priori, Kurmaca ve Anlama Sorunu | Adnan Gümüş

Cumhuriyet Döneminde Hermeneutik Gelenek | Sait Vesek

Erken Cumhuriyet Döneminde Modern Devlet, Laiklik ve Kadına Bakışın

Sosyoloji Ders Kitaplarına Yansımaları | Çiğdem Özbay

Gecikmiş Modernleşmenin İmgesi: Türk Sinemasının 100 Yılı | Volkan Koyutürk

Öğrenmeye Değer Olana Dair: Eğitim ve Değerler | Pelin Özdemir Taşdelen

Kitap İnceleme

Türkiye’de Felsefenin Gerçekliği ve Eleştirisi | Tanju Toka

Cumhuriyet Döneminde Felsefe | Aziz Şeker

Soruşturma

Cumhuriyetin 100. Yılında Felsefe ve Güncel Konular: Oğuz Adanır, Hasan Aydın, Betül Çotuksöken,

İsmail Demirdöven, Doğan Göçmen, Yasemin Işıktaç, Yavuz Kılıç, Örsan Öymen, Afşar Timuçin

Dosya Dışı

Martin Heidegger’in Savaş Sonrası Felsefesi | Doğan Göçmen

Murray Bookchin’de Doğa-Toplum Dikotomisine Karşı Sosyal Ekoloji | Demet Altun

Sözcükler Bize Ne Anlatır? | Hasan Gençcan


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 472
Ağırlık : 472
En / Boy : 16,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺198,00

İnsan işikilerinde sorunlar yumağına felsefi bir yaklaşım.

Şair ve felsefeci Osman Çakmakçı, bu kısa kitapta, Platon’un Diyaloglar adlı eserinden bildiğimiz “karşılıklı konuşma” yapısını kullanarak insanın çevresiyle ilişkisinde ortaya çıkan temel bir sorunu ele alıyor.

İnsanın hem kendi yaşamına hem de onu çevreleyen doğaya anlam dayatma çabasının incelendiği kitap, yaşama dair farklı bir bakış açısı sunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 3
Sayfa Sayısı : 88
Ağırlık : 88
En / Boy : 13,4 / 19,8
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺46,00

İlk yayımlanışının ardından 30.000 adet satan kitabın yeni basımı...

Şair ve felsefeci Osman Çakmakçı, bu kısa kitapta, Platon’un Diyaloglar adlı eserinden bildiğimiz “karşılıklı konuşma” yapısını kullanarak insan ilişkilerinde temel bir sorunu ele alıyor

Kurduğumuz cümleler ifade etmek istediklerimizi tam olarak ne kadar yansıtabiliyor? Karşımızdaki, söylediklerimizi bizim aklımızdan geçen gibi algılayabiliyor mu? İşte bu eksen üzerinde yoğunlaşan kitap, konuşma ve anlaşma üzerine ufuk açıcı açıklamalar getiriyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 11
Sayfa Sayısı : 88
Ağırlık : 88
En / Boy : 13,4 / 19,8
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺46,00

Arzuya bakış açısı felsefe, psikoloji ve edebiyat alanında pozitif ve negatif aşkınlık olarak iki yönden ele alınmaktadır. Bu kitapta arzu negatif aşkınlık üzerinden temellendirilmiştir. Arzunun dile getirilişi Aristophanes mitine, Platon’un Şölen’ine yani Antik Yunan felsefesinden günümüze kadar uzanmaktadır. Cinsel arzu, kapitalist arzu, bilinçdışı arzu, oedipal arzu, arzunun politikası, arzunun pazarlanması gibi günlük dilde sıkça kullanılan “güçlü istek, heves, dilek, tutku” olarak tanımlanan, “arzu” bu kadar basit bir kavram mıdır? Arzu; ekonomi, felsefe, sosyoloji, psikoloji, edebiyat, sinema gibi birçok bilim ve sanat alanının buluştuğu ortak bir paydadır.
Türk Romanında Arzunun Görüngüleri kitabı felsefe, psikanaliz ve edebiyat ekseninde ortaya koyulmuş disiplinler arası bir çalışmadır. Bu çalışma için seçilen, gerçekçiliği farklı yorumlayan, bireyin dünyasına eğilen, bireyi yaşadığı toplumun içinde ele alan romanlarda Freud’un haz kavramı, Lacan’ın jouissance’ı psikanaliz-edebiyat açısından; Hegel’in istek, Spinoza’nın cupiditas kavramları felsefe-edebiyat açılarından ortaya konularak çalışmanın kendinden sonra yapılacak arzu konulu araştırmalara bir basamak teşkil etmesi amaçlanmaktadır. 
Bu kitapta Milli edebiyat döneminden başlayarak yaklaşık seksen yıllık bir süreci kapsayan romanlar üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Geleneksel roman incelemelerinden farklı olarak Türk romanlarında arzunun görünümleri roman karakterleri üzerinden saptanmaya çalışılırken okurun kendi arzularıyla yüzleşmesi ve aslında kendi arzularıyla hareket ettiğini zanneden öznenin arzusunun kaynağını sorgulaması istenmiştir. 


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 242
Ağırlık : 242
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺170,00

Spinoza 17. yy. felsefesinin en önemli figürlerinden biridir ve bu felsefe, tarihsel olarak tam bir geçiş ve kriz dönemi içinde konumlanır. 17. yy. kapitalizmin yavaş yavaş tarih sahnesine çıktığı, seküler dünya görüşünün kamusal alanda yaygınlaştığı fakat siyasal alanda hala eski-yeni çatışmasının tüm şiddetiyle devam ettiği bir dönemdir. Bu tarihsellik Spinoza felsefesine de yansımıştır. O, öncelikle mutlak bir Tanrı ispatı çabası içine girmiş, epistemoloji, etik, siyaset alanlarını sonraya bırakmıştır. Bizim bu kitapta sorunsallaştırmaya çalıştığımız şey; Spinoza felsefesinin yine siyasetin en önemli kavramlarından biri olan ideoloji ile ilişkisini kurmak olacaktır. Bilindiği üzere İdeoloji kavramının temel bir siyaset kavramına dönüşmesi süreci oldukça yenidir. Marks’la birlikte özellikle vücut bulan kavram, 19. yy.ın kurumsallaşmış kapitalist dünyasından 20. yy. faşizm rejimlerine kadar uzanan izlekte ve günümüzün post-modern toplumunda güncelliğini hala muhafaza etmektedir. Bu anlamda, Spinoza’nın kurduğu ontolojik-etik-siyaset evreninin, kavramın derinleştirilmesinde bize önemli imkânlar sağlayacağını düşünerek, özellikle Marks’ın farklı ideoloji yorumlarının, Spinoza’daki karşılığı veya yankısı üzerine bir soruşturma yapılacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 234
Ağırlık : 234
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺139,50

Kitap, İslamcı politik düşüncenin evrimi ve modernleşme ile ilgilidir. Birinci bölümde, İslam politik metafiziğinin kurulması ve gelişmesi ele alınır. Bu politik metafizik, Osmanlıda kısmen yenilenerek devam eder. Modernleşme ile birlikte bu metafizik, Namık Kemal, Tunuslu Hayrettin Paşa ve Suavi gibi aydınlar tarafından yeni bir dil içinde yeniden yorumlanır. Bu tarihte, adalet, terakki, meşveret ve meşrutiyet kavramları, Osmanlı siyasal kültürünü yeniden biçimlendirir. Sonraki yüzyıl, İslamcı siyasal düşünce açısından kopmanın, süreksizliğin etkili olduğu bir dönemdir. Osmanlı Devleti’nin yıkılması, II. Dünya Savaşı’nın oluşturduğu yeni koşullar içinde, İslamcı siyasal söylem, ana kaynaklara yönelerek güya yeni bir siyasal dil oluşturmaya çalışır. Bu yeni düşüncenin temel özelliği, tarihi, mekânı ve zamanı platonik bir evren içinde kurmasıdır. Böylece, ideal olan bir İslami yönetimin zihinsel olarak yeniden inşa edilebileceğine inanılır. Bu yeni düşünce, geleneksel politik metafiziğin yerini alır.

İkinci bölümünde, modern dünyanın kuruluşu ve felsefesi hakkında, eleştirel bir tutum alan Abdurrahman Arslan’ın düşüncelerini tartışır. Arslan’ın modernizm eleştirisi, İslamcı gelenek içinde en tutarlı, kapsamlı eleştirilerden biridir. Çağımızın Said Halim Paşa’sıdır. Arslan’ın bundan çeyrek asır önce ifade ettiği kaygıların bugün tezahür etmesi, Arslan’ın görüşlerinin niteliğini göstermektedir. Bu nitelik, modernizm eleştirisinin spekülatif bir üslup yerine yaşamda vücut bulan bir dile dayanmasına bağlıdır.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 166
Ağırlık : 166
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺103,50

İbn Sînâ felsefeye, bilimlere ve tıbba muazzam katkılar sağlamış bir filozoftur. Bunun bir örneği onun, Fârâbî’nin Arapçada kurduğu ve geliştirdiği Aristoteles mantığını daha da geliştirmesi ve sistemleştirmesidir. Bu çalışmada varlık ve mahiyet (öz) ilişkisini İbn Sînâ’nın felsefesi açısından çözümledik. Bunu kavramın kendisinin incelenmesini merkeze alarak yapmaya çalıştık. İbn Sînâ felsefesinin temel düşüncesini oluşturan varlık ve mahiyet kavramları arasındaki mantıksal bağıntıları tanımak isteyen okuyucular için bu araştırma ufuk açıcı olacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 272
Ağırlık : 272
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺140,00
Allah / Vatan / Özgürlük

Teolojinin Jeopolitiği

Allah / Vatan / Özgürlük

Yarın Yayınları


Basım Ayı/Yılı : 12/2016
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 3
Sayfa Sayısı : 307
Ağırlık : 283
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺205,00

Değerli okur,
Elinde tuttuğun bu kitapta sana sarsıcı bir deneyim vaat etmiyorum, kimsenin aklına gelmeyen parlak fikirlerim de yok, yüksek siyasi söylevler de verecek değilim ama bu satırları okuyor olduğunu umut ederek sana uzun zamandır toplumumuzun canını yakan, tedirgin eden bir mevzuya dair, hepimizin hissettiği, ancak çoğu zaman dile getirmediği ortak duygu ve düşüncelerden bir demeti ilginize arz ediyorum.
Dayatma ideolojilerle harmanlanan ham hayallere, çoğun kabuslara dair.
Kürt Meselesi diye kavramlaştırdıkları, üzerine ciltlerce kitaplar yazdıkları, her gün bir tarafımızı kanatarak, gönlümüze her gün bir derin şüphe tohumu ekerek ağır bir terör ile sürekli gözümüze gözümüze soktukları mevzuya dair birkaç satır karaladım bu kitapta. Bu satırlarda derin stratejik analizler yoktur, örgütlerin, onlarca devletin, gölgede gezinen yapıların hesaplarına dair ince politik analizlere dair de çok şey bulamayacaksınız. Bu kitapta insana dair, sokakta yaşayan canlı duygu ve düşünceye dair, kurguya değil gerçeğe dair şeyler bulacaksınız. Kurgunun gerçekten çok daha çarpıcı olduğunu biliyorum ama kurgunun hadsiz etkisine rağmen gerçeğin kapasitesi sonsuzdur, kurgu geçer ama gerçek kalır. Size bu kitapta gerçeklere dair şeyler yazmaya çabaladım.

Binlerce veçhesi olan gerçeğin bana görünen, benim nüfuz edebildiğim yüzüne.


Basım Ayı/Yılı : 5/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 156
Ağırlık : 156
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺82,00
Esseyyid Abdülhakim Arvasi

İrşad edicim, Kurtarıcım ve Efendim Abdülhakîm Arvasî Hazretleri´ne ait, dışından öğretici mahiyette bu son asrın en büyük din eserini, en titiz sadakat, en derin dikkat ve en keskin haşyetle sadeleştirirken, kendimden ekleyeceğim biricik ölçü, Büyük Veli´nin muazzez ruhaniyetine sığınmak ve affını dilemektir. / N.F.K.

Kitapta, tarifinden başlayarak, Tasavvufun gayesi, konusu ve terimleri; Nakşî Yolunun Hususiyetleri ve ayrıca Sufî, Mutasavvıf, Melamî ve Fakir gibi tabirler izah edilmektedir.

 


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺83,00

Dinî yaşantıyla kültürün şekillenmesi arasında canlı bir bağ bulunmaktadır. Bir taraftan dinî yaşantı kültürü inşa ederken öte yandan kültürel ortam da dinin şekillendirilmesinde ciddi bir paya sahip olabilmekte ve dinî metinlerin inşasında görünürlüğünü hissettirebilmektedir. Bu açıdan din-kültür ilişkisi çoğunlukla antropolojik bir perspektifi zorunlu kılmaktadır. Elinizdeki bu çalışmayla ülkemizde sosyal bilim müktesebatına çoklu bilim anlayışına sadık kalarak genel okur kitlesinin din ve kültür ilişkisi hakkında farklı alanlardan metinler okumasına katkı ağlamayı umuyoruz. Bir deneme girişimi olarak nitelenebilen bu çalışmaların daha iddialı çalışmalara kapı aralaması temennimizdir. Elbette ki bu çalışma dizisi temelde İslamî terminolojinin hakim olduğu metinlerden oluşmaktadır. Bu anlayış çerçevesinde İslamî geleneğin anlaşılmasında din ve dinin gelenek içindeki yerinin daha iyi anlaşılması için farklı İslamî ilim dallarının bu konudaki anlayış ve yaklaşımı önem arz etmektedir. Çünkü din, nihayetinde toplumsal bir kurumdur ve toplumsal bir kurum olarak dinamik bir yapı arz etmektedir. Aynı zamanda bu yapı sürekli değişim ve dönüşüm geçirerek farklılaşabilmektedir. Bu bağlamda dinî olanın değişim ve dönüşümünü iyi şekilde anlayabilmek dinin geçmiş, mevcut ve gelecek tasavvurları hakkında en iyi kanaatlere varmaya yardımcı olacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 318
Ağırlık : 318
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺112,50

Yeni fikirler ve buluşlara açık olan Fransız ihtilali döneminde yeni yaşam anlayışı Tanrı’nın emrine değil aydınların zihninde sistemleşmiş akıl ürünü ilkelere dayanıyordu. Bu nedenle kutsal değerler inanç, din ve gelenek aklın süzgecine tabi tutularak yeni yorumlar, bakış açıları ifade edilmiştir. Özellikle kurulu düzen Soylu ve Rahip sınıfın Tanrı ve din adına dogmaları halk nezdinde eleştirilmiştir. İnsanların eşitliği, hürriyet ve siyasi haklar gibi yeni fikirler kısa zaman içerisinde bildiriler haline gelmiş ve her yeni gelişme toplumda beğeni kazanmıştır. İşte bu eleştiri ve beğeni dönemine Fransa’da öncülük eden düşünürler/filozoflar Montesguieu (1689-1755), Voltaire (1694–1778), Rousseau (1712–1778), Diderot (1713–1789) ve Baron d’Holbach (1723–1789)’tır. Dönemin bu düşünürleri 1700-1789 yılları arasında yeni fikri, siyasi, iktisadi ve dini yorumlara çanak tutmuştur. Bu çerçevede eserin ana teması 1789 Fransız ihtilali döneminin fikri ve dini dönüşüm sürecini kapsamaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 94
Ağırlık : 94
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,50
Mülakatlar ve Denemeler 1993 - 1998

Murray Bookchin, gençken New York City’deki sosyalist kalabalığın önünde konuştuğu ve İspanyol İç Savaşı’nda Franco’yla savaşanlar için destek çalışmalarına başladığı 1930'lardan beri dinamik bir devrimci propagandacıdır.
Şimdi, kitap biçiminde ilk kez bu cilt, sosyal ekolojinin kurucusuyla bir dizi heyecan verici ve ilgi çekici röportaj ve ondan makaleler sunuyor. Bu geniş koleksiyon, Bookchin’in Büyük Buhran sırasında genç bir Komünist olarak gençlik yılları, 1960’lardaki deneyimleri ve bu on yılın dersleri üzerine düşünceleri, özgürlükçü komünist toplum vizyonu, özgürlükçü siyaset, anarşizm ve teori ile pratiğin birliği ekseninde Solun geleceğinin ele alındığı bir çalışmadır. Bugün radikalizmin krizini değerlendirmeye devam ediyor ve devrimci bir Solun gerekliliğini savunuyor. Son olarak, böyle bir Solun inşasında hem anarşizmde hem de Marksizmde neye değer verilmesi gerektiğini belirtir ve yeni bir devrimci toplumsal hareket oluşturmak için kılavuzlar sunar.


Basım Ayı/Yılı : 12/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 280
Ağırlık : 280
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺143,50

Evren ve insan hakkında modern görüşleriyle tanınan Hollandalı filozof Spinoza, varlık problemi üzerine çalışmıştır. Eserlerinde, aklı kullanarak insanlığı ulaşabileceği en üst bilgi ve seviyeye ulaştırmayı amaçlamıştır. Spinoza’nın “her şeyi tek bir temelde birleştirmek” düşüncesi modern felsefeye çağ atlatmıştır.

Bu kitap, Spinoza’nın felsefesinden, sözlerinden, fikirlerinden ilham alınarak yazıldı. Onu anlamak, sözlerini modern çağa göre yorumlamak ve felsefenin hayata dokunan değiştirici gücünü keşfetmek isteyenler için.


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 138
Ağırlık : 135
En / Boy : 13 / 18
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺105,78

Her şeyin sürekli bir akışta olduğunu ve değişime uğradığını savunan Yunan filozof Herakleitos, evreni oluşturan ana maddenin ne olduğunu sorgulamış, yaşamın özünde kaos olduğunu ifade etmiştir. Bunun karşılığı olarak da düzenin özü kavramını ortaya atmıştır. Değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu felsefesiyle diğer filozofların çalışmalarına ilham olmuştur.

Bu kitap, Herakleitos'un felsefesinden, sözlerinden, fikirlerinden ilham alınarak yazıldı. Onu anlamak, sözlerini modern çağa göre yorumlamak ve felsefenin hayata dokunan değiştirici gücünü keşfetmek isteyenler için.


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 120
Ağırlık : 115
En / Boy : 13 / 18
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺105,78

Benim gözümdeki ideal devlet insana benzer. Mesela insan kendi kararlarını nasıl kendi alıyorsa devlet de halkın seçtiği kadro ile karar alır. Zaten günümüzde birçok devlet bunu uygulamaktadır. Devletin oluşumuyla otomatik olarak halkın bir nizam içerisinde yaşamlarına devam ettiğini söyleyebiliriz. Bunu da şuna bağlayabiliriz: İnsan kendi üstündeki bir güçten haberdar olduğu sürece hayatına çekidüzen verir. 

Devlet oluştuğunda toplum içindeki birçok sıkıntıyı bitirmesi gerekmektedir. Bu sıkıntıları bitirdikten sonra (zararda olan bir dükkânı zararından kurtardıktan sonra) işleri doğru yapıp toplumun dağılmasını engellemek gerekir. Bunlar da insanı tek bir şeye götürür: İyi yaşama. Eğer devlet, insanı buraya götürmüyorsa devletin temeli bozulmuş demektir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 110
Ağırlık : 110
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺45,76
Antik Şârihler ve Etkileri

“Şârihlerin önemi, bir yönüyle Aristotelesçi ve Yeni-Platoncu okulların düşüncelerini ve tedrisatını temsil etmelerinde, diğer yönüyle kayıp felsefi eserlerden birçok orijinal alıntıyı koruyarak Antik Yunan felsefesinin 1100 senelik panoramasını sunmalarında yatmaktadır. Daha da önemlisi şârihler, kendilerinden sonraki dönemde İslam ve Avrupa felsefesi üzerinde derin etkiler oluşturmuşlardır. Bu, kısmen Orta Çağ ve Rönesans bilimine ilham veren Aristoteles karşıtı malzemeyi korumalarından, ama daha çok Aristoteles’i Hristiyan Kilisesi tarafından kabul edilebilir hâle gelecek şekilde dönüştürülmüş bir surette sunmalarından kaynaklanıyordu. Daha sonraki düşünürlerin görüşlerinin arka planını, sadece orijinal Aristoteles değil, dönüştürülmüş ve şârihlerin felsefesine gömülü olan bu Aristoteles oluşturmaktadır.”
İlk kez Türk okuruyla buluşan Aristoteles’in Dönüşümü, Aristoteles’in eserlerine şerh yazan antik dönem şârihlerinin öyküsünü kitap ölçeğinde ve bütünlüklü bir şekilde anlatan ilk eserdir. Richard Sorabji’nin editörlüğünde bir araya getirilen ve Aristoteles’in antik şârihler eliyle nasıl bir dönüşümden geçtiğini ve şerh geleneğinin arka planını gözler önüne seren makalelerin her biri, bu dönüşümde katkısı olan isimler ve metinlere ilişkin kapsamlı bir inceleme yürütmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 680
Ağırlık : 680
En / Boy : 13,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺280,00
Hayatın En Ağır Sorunları için Samimi Bir Kılavuz

Hayatımızın sahiden bir anlamı var mı yoksa –dostlar arasındaki avutucu söz ve küçük yaşam bilgeliklerini saymazsak– tamamen anlamdan mahrum bir sürecin içinde miyiz? Çaresizliğimizin ne kadar farkındayız? Ölüm denilen kaçınılmaz son bizim için kötü bir şey midir? Ölümsüzlük hayalleri insanlık adına bir ilerleme sayılabilir mi? Her türlü içinden çıkılmaz durum göz önüne getirildiğinde, ölümleri intiharla hızlandırmak daha mı iyi olur? İnsanın dünyaya gelişindeki temel çaresizlik durumunu gizleyen felsefe gelenekleri ve hattâ “açıklık ve netlik” konusunda övünen kimi analitik filozoflar hayatın anlamına dair bu temel sorular karşısında suskun kaldılar. Ağır sorular önlerine geldiğinde ya kaçamak yollara başvurdular ya da popüler ve kişisel gelişim yazarları gibi rahatlatıcı, iyimser cevaplar üretme eğiliminde oldular.

İnsanın Çaresizliği, okuyucularını daha açık ve net bir şekilde düşünmeye davet ediyor. David Benatar hayatlarımızın bir anlamı olsa da ne kadar önemsiz varlıklar olduğumuzu hatırlatıyor. Karamsarlık olarak adlandırılan süreç esasında gerçeğin bütününü görebilmektir. Benatar yaşamın geçiciliğini, mutlu görünen yaşamların kalitesinin fazlasıyla düşük olduğunu, insanın büyük acı ve hastalıkları karşısında evrenin kayıtsız tutumunu çözümlerken diğer taraftan aşama aşama ilerleyen kendi mantıksal ve özgün perspektifini okura sunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 247
Ağırlık : 247
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺106,60

Bir ulusun hafızası hangi ögelerden oluşur? Alışılmış ve tekrar edilegelen yıldönümleri, bayram ve kutlamalar, şenlikler, anma törenleri ve övgü sözleri bir halkın hafızasında hangi büyük boşlukları doldurur? Hafızanın somutlaştığı yapılar, kentin mimarisi, anıt ve müzeler, arşiv ve mezarlıklar, tarihsel anlamı olan ve sonsuzluğu çağrıştıran her türden mekân, hafıza içinde ne tür bir sürekliliğe kavuşur? Bir ülkenin ortak mirası, mitleri, sembolleri ve dili nasıl çözümlenmelidir?

Pierre Nora, Fransa örneğinden hareketle bir ulusun geçmişten günümüze çatışmalarını ve sürekliliğini inceler. “Hafıza mekânları” kavramı aracılığıyla “tarih”in geçmişten farklı olarak bugün hangi koşullarda yeniden üretildiğini büyük bir ustalıkla ortaya koyar:

“Ulus, aynı zamanda hem kendi içindedir hem de dışında: Manevidir ama zaman içindedir, tarihseldir ama coğrafya içindedir, ideolojiktir ama tenseldir, belirsizdir ama sınırları vardır, evrenseldir ama tekillik içindedir, ebedidir ama kronoloji içindedir.”


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 334
Ağırlık : 334
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,20

Sokrates gerçekte kimdi, Atina’da, halkın arasında dolaşırken nasıl bir yaşam sürmüştü, gençlere ne anlatıyordu, yargıçlar karşısında onu haksız yere mahkûm olmaya iten ne tür düşüncelere sahipti? Felsefe tarihinin bu en eski sorularına, şimdiye kadar sayısız yorum katılmış, bazen birbirinden farklı Sokrates resimleri ortaya çıkmıştır.

Sokrates’in öğrencisi olan, gençliğinde bir dönem yanında bulunmuş Ksenophon’un bu ünlü yapıtı, Sokrates’in gündelik yaşamını, ev hayatını, vakti nasıl geçirdiğini, kişiliğini ve düşüncelerini birçok yönüyle yansıtan en önemli tanıklıklardan biridir:

“Sokrates’in nasıl bir insan olduğunu bilenler arasından erdemi bulmaya çalışan kimseler bugün hâlâ en çok onu özlüyorlar, çünkü erdem arayışında onlara en çok yararı dokunan oydu. Bana gelince, onun nasıl bir insan olduğunu anlattığım kadarıyla, o kadar dindar bir insandı ki, Tanrıların görüşünü almadan hiçbir şey yapmazdı; o kadar adaletli idi ki, hiç kimseye küçücük bir zarar bile vermezdi; yanındakilere hep yararı dokunurdu; kendini o kadar iyi denetlerdi ki, daha zevkli diye hiçbir şeyi iyiye yeğlemezdi; o kadar akıllı idi ki, iyi ile kötüyü ayırmada hiç yanılmazdı; başkalarına ihtiyacı yoktu, bu ayırımı kendi başına yapabilirdi; mantık yürütmede ve böyle şeyleri tanımlamada ustaydı; başkalarını sorgulamada, hatalarını bulup onları erdeme ve mükemmelliğe yönlendirmede ustaydı: bu haliyle bana en üstün ve en mutlu insan olarak görünüyordu. [Bunlar yetmiyorsa, bu söylediklerimle başka insanların karakterini karşılaştırın, ondan sonra karar verin.]”


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 171
Ağırlık : 171
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺90,20

Türkiye’de ilk ve kapsamlı Felsefeye Giriş kitaplarından birinin Hilmi Ziya Ülken’e ait olması, eserin bütünlüğü ve konuların ele alınış tarzı düşünüldüğünde tutarlı bir gerekçeye yaslanır. Öncelikle Ülken, felsefeyi sosyal bilimlerin bir alt dalı olarak görmemiş, felsefi bir bakış açısıyla bilimleri kuşatan bir yaklaşım geliştirmiştir. Diğer bir özellik, birbirinden farklı düşünce ve ekolleri incelerken felsefe ve bilimin çok yönlülüğünü belirli bir etkileşim ve neden-sonuç ilişkisi içinde yorumlamıştır. Tarihsel olarak Antik Yunan’dan modern felsefeye, Doğu kültürlerinin düşünsel birikimini de dâhil ederek, birbiriyle kaynaşan ufukların zengin mirasını günümüze taşımıştır. Fenomenolojik betimleme diyebileceğimiz bir yöntemle kavramların öz ve bütünlüklerini, içerik ve bağlamlarını korumuştur. Her düşüncenin başka bir düşünceyi çağıran; yaratıcılığa ve özgür bir zihne kapı aralayan bir üstünlüğü vardır. Aristoteles, Hume, Kant ve Descartes gibi rasyonel çizgide ilerleyen isimler felsefe tarihine kritik katkılarda bulunurken Platon, Augustinus, Pascal, Bergson ve Heidegger gibi düşünürler de ince duyuş ve sezgileriyle okurda bambaşka bir felsefi ve estetik tavır yaratır. Kuşkusuz bu tarz düşünme alışkanlığının Türkiye’de yeşermesinde, Ülken’in düşünce tarihimizin en renkli simalarından biri olmasının büyük payı vardır.

Daha önce iki cilt halinde yayımlanan eser, bu yeni basımda tek ciltte toplandı. Kitap felsefenin doğuşu, felsefenin ana konuları ve yöntemi, mantık problemi, bilgi ve varlık kuramları ile başlar. Felsefenin matematik düşünce, fizik ve biyoloji ile ilişkisi üzerinde ayrıntılarıyla durulur. Bunun yanında sosyoloji, tarih, psikoloji ve din konularının felsefe ile ilişkisi birçok yönüyle değerlendirilir.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 592
Ağırlık : 592
En / Boy : 15,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,40

Kartezyen Prens, Türkçe felsefe literatüründe çok nadiren tartışmaya açılmış bir konuyu ele alıyor: René Descartes’ın siyasi fikirleri. Modern felsefenin kurucusu Descartes’ın epistemolojiden metafiziğe, töz öğretisinden özne tasarımına kadar pek çok alandaki düşünceleri felsefe tarihçilerinin gündemini sürekli meşgul ederken, siyasete ilişkin fikirleri çoğu zaman bir suskunluk sarmalında unutuşa terk edilir. Özmakas ise siyaset üzerine konuşmaktan ısrarla imtina eden düşünürün metinlerini titizlikle tarayarak siyasi metaforlarının bir haritasını çıkarıyor, ardından da Prenses Elizabeth’le mektuplaşmalarına odaklanarak bu sarmalı aşacak ipuçlarını bulmaya ve “Kartezyen Prens”in robot resmini çizmeye çalışıyor.

Descartes’ın düşüncesini on yedinci yüzyılın genel krizi içerisinde ele alan ve filozofun yaşamının fikirleri üzerindeki etkilerini soruşturarak ilerleyen bu metin, aynı zamanda felsefe tarihinin nasıl felsefi bir polisiye gibi yazılabileceğini de örnekliyor. “Devrimci Descartes” tablosunun arkasındaki sırrı aralamaya çalışan bu kitap, okurunu sistematik görünen bir düşünsel çerçevenin içinde türeyen kavramsal ve metaforik gerilimleri tespit etmeye, yorumcularının jet lag yaşamasına sebep olan saat farklarını görmeye, ezberlerimizin tozunu almaya davet ediyor.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 150
Ağırlık : 150
En / Boy : 13 / 19
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺37,50

Demosthenes halkın karşısına çıktığında, onun ilk sözleri Atinalılar arasında gülüşmelere yol açmıştı, hiç kuşkusuz başarısız konuşma denemeleriydi bunlar ama sonrasında o azmini hiçbir zaman yitirmeyerek en etkileyici söylevleri verdiğinde dinleyenler derhal harekete geçecekti.

Plutarkhos’un anlattığına göre Demosthenes evinin alt katında bir çalışma odası yaptırmıştı ve dışarı çıkmamak için saçının yarısını kazıtmıştı. Sözcükleri “anlaşılmaz biçimde ve kekeleyerek” söylüyordu ve bunun üstesinden gelmek için ağzına çakıl taşları doldurarak konuşuyordu. Koşarken ya da soluk soluğa kaldığında ise şiirler okuyup konuşma gücünü dengelemeye çalışıyordu. Erken yaşlarda atıldığı siyaset sayesinde, dost ve düşmanlarının arasında hitabet sanatının bütün inceliklerini öğrenecekti.

Cicero’nun gözünde retoriğin mimarı Lysias değil Demosthenes’tir. Roma’daki okullarda uzun bir süre hitabet derslerinde Demosthenes’in söylevleri okutuldu. Bu söylevler Ortaçağ ve Rönesans’ta güzel söz söyleme sanatına ışık tutmuştu. Werner Jaeger gibi antik dünya uzmanları, siyasal sorunlar karşısında güçlü bir hatibin ne denli etkili olabileceğini Demosthenes’in yaşamından hareketle incelemiştir.

Ölümünden kırk yıl sonra, Atinalılar bronz bir heykelini dikerek ona olan minnet borçlarını ödemişlerdir. Heykelin kaidesinde bir de yazıt vardı: “Gücün dehana denk olsaydı, Yunanistan hiçbir zaman tiranlara boyun eğmezdi.”


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 139
Ağırlık : 139
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,36

Farklı dünyalara mensup kişiler arasında bir diyalog kurulacaksa, önce aklın ilkeleri üzerinde uzlaşılmalıdır. Abelardus’un bu klasik yapıtında görüleceği üzere, Abelardusçu akılcılığı, filozof temsil eder ve diyalog hem Yahudiye hem de Hıristiyana dinsel tavrın temelinde aklın olması gerektiği yönünde ilerler.

Diyaloglar şeklinde ilerleyen eser, Ortaçağ’da yaygın bir şekilde kullanılan üslup olan “rüya görme” ile başlar ve hakem, teistik inanca sahip bir filozof, Hıristiyan ve Yahudi olmak üzere dört karakterin birbiriyle diyaloglarından oluşur. Kısa bir girişin ardından, ilk münazarada Yahudi ile filozof; ikinci münazarada ise Hıristiyan ile filozof çeşitli felsefi ve teolojik konular üzerine tartışırlar. Giriş bölümünde hakem, önce Yahudi ve filozofun sonrasında Hıristiyan ve filozofun kendi aralarındaki tartışmalarını dinledikten sonra inanç bakımından kimin haklı olduğuna dair düşüncesini dile getirir.

Eserde konuşmacı olarak geçen dört karakterden birisi olan filozof, tıpkı Hıristiyan ve Yahudi karakterleri gibi tek tanrı inancına sahip olsa da onlardan farklı olarak kutsal kitaplara değil, doğal yasaya (Lex naturalae) bağlı olduğunu dile getirmekte ve tartışmaya “tüm disiplinlerin amacı olan ahlâk felsefesini” ortaya koymak için geldiğini belirtmektedir. Ona göre, ahlâk felsefesi nihai iyinin ve nihai kötünün ne olduğunu ve nihai iyiye ulaşmanın ve nihai kötüden kaçınmanın yollarının ne olduğunu gösteren bilimdir.


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26

İnsanları nasıl, ne ölçüde ve hangi koşullarda tanıyoruz? Yaşamın sonuna dek hiç bitmeyen, yanıtlanması zor bir soru… İnsanlar arasındaki deneyimler göstermiştir ki, hata paylarını göz önüne almadan başkası hakkında aceleyle varılan iyimser hükümler çoğu zaman hayal kırıklığıyla sonuçlanır. 

Kendini tanımanın ve gerçek bir eğitimin belki de ilk koşulu birbirinden oldukça farklı insan tiplerini, yani karakterleri gözlemlemektir. Batı edebiyatının temel yapıtlarından olan Theophrastos’un bu kısa ve özlü çalışması, başta La Bruyère’in Karakterler’i olmak üzere birçok esere ilham vermiş, psikolojik çözümlemelerin kaynağı olmuştur. Theophrastos insan doğasının son derece karmaşık yapısına –belki de yaşanan deneyimlerin acısına dikkat çekmek amacıyla– ironik ve eğlenceli bir üslupla eğilmiştir.

Milattan önce 300’lü yıllarda yazılmış eser, insana dair güncelliğinden bir şey yitirmemiştir. O günden bugüne “dalkavuk” hâlâ güzel sözlerle karşısındakini okşamaya devam eder, “sinsi” nefretini ustalıkla gizlemeyi becerir, hiç durmadan konuşan “geveze” birilerine çevremizde hep rastlarız, peki yol yordam bilmeyen “köylüler” ve “görgüsüzler” etrafımızdan hiç mi eksik olmaz, hesap yapıp toplamı bulduktan sonra hâlâ sonucu bize soran “şapşal” arkadaşlarımızı hatırlayalım, “beleşçi” ve “pinti”ler ise canımızı pek sıkar, “kendini beğenmişler”den, “fesat”lardan ve “fırsatçılar”dan söz ederek tadımızı ise hiç bozmayalım. 


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 78
Ağırlık : 78
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺63,96

Dil felsefesi ve zihin felsefesi artık ayrışmaz bir bütün oluşturur. Dilsel anlatım “anlam içerir”. Peki, bu ne anlama gelir? François Recanati üç olası yanıtı birbirinden ayırt eder. Birinci yanıta göre anlam içermek, (dilsel bir anlatım için) zihinsel temsillerle ilişkilendirilmektir. İkici yanıta göre anlam içermek, “atıfta bulunmak” ve dünyada bir şeye –dil dışı bir gerçekliğe– gönderme yapmaktır. Üçüncü yanıta göre ise anlam içermek, söz denilen bu toplumsal etkinlikte ayırt edici bir rol oynamaktır. Birinci yanıt zihinsel temsillere gönderme yapar. Ancak zihinsel temsil için bir içeriğe sahip olmak ne demektir? Asıl soru daha geneldir diye bir düşünceye yöneliriz: Anlam içermek ya da bir içeriğe sahip olmak ne demek? (Dilsel ya da zihinsel) bir temsil nedir? Çağdaş filozoflar, düşüncenin yanısıra dile de uygulanabilecek kadar geniş bir içerik kuramı arayışındadırlar. François Recanati bunların çabalarını bize tanıtıp Wittgenstein’dan ilham alınmış “pragmatik” yaklaşım lehinde bir sonuca ulaşır. Düşünceyi ve dili dünyayı temsil ettiren şey, her şeyden önce düşünce ve dilin dünyada olması, ‘burada’ bir yere sahip olması ve ‘burada’ bir rol oynamasıdır.


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 191
Ağırlık : 191
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺90,20

Roma’nın belki de en tartışmalı imparatorlarından Nero’nun eğitmenliğini yapmış, Roma’nın o çetin ve katlanılması zor dönemlerinde Stoa felsefesine sığınıp ahlâk üzerine pek çok eser vermiş olan Lucius Annaeus Seneca bu eserinde ‘tutkuların en kötüsü’ olarak nitelediği öfkenin kaynağını, türlerini ve çarelerini araştırıyor. İnsanların kötülüğe olan meylinin ancak mantık yoluyla dizginlenebileceğini savunan Seneca, öfke kontrolünde de mantık yürütme sonucunda ortaya çıkması gereken yüce gönüllülüğü, hoşgörüyü ve telkinleri ön plana çıkarıyor. Romalı bir yazarın tüm insanlığı ilgilendiren bir sorun olan öfke üzerine yazdığı bu eser, evrensel çapta uygulanabilecek pek çok öğüdü de içermektedir:

“Kısa süre sonra şu son nefesimizi vereceğiz. Bu anda, henüz nefes alıp verirken, henüz insanların arasındayken insanlığı onurlandıralım. Kimseye korku salmayalım, kimse için tehlike arz etmeyelim, kayıplarımızı, uğradığımız haksızlıkları, suiistimalleri, sataşmaları hiçe sayalım ve zaten kısa ömürlü olan aksiliklere yüce gönüllülükle katlanalım. Dedikleri gibi, biz hesap kitap yapıp kaygılanmakla meşgul olurken ölüm her an bizi bulabilir.”


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 138
Ağırlık : 138
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26

Felsefe tarihi anlatılarında uzunca bir dönem Fichte ve Hegel arasındaki bir geçiş filozofu olarak anılan, buna bağlı olarak felsefesi de çoğunlukla Fichte’ninkine benzerliği ya da Hegel’inkinden eksikliği üzerinden değerlendirilip yorumlanmış olan Schelling, son yıllarda özellikle tüm dünyada iklim krizi ve ekoloji politikaları tartışmalarının yoğunluk kazanmasının yanısıra yeni materyalizm ve yeni realizm akımlarının da kayda değer yankı uyandırmasıyla birlikte dikkatleri üzerine çekmiş, kıyaslamaya dayanan okumanın manipüle edici etkisinden arındırılıp kendi başına ele alındığında felsefesinin çağdaş dünya gündemi için yeni bir düşünsel imkânı saklı tuttuğu fark edilmiştir. İnsan ile doğa, düşünce ile madde, logos ile mitos, kavram ile sezgi arasındaki ilişkileri tekrar gözden geçirmek kaçınılmaz bir hal aldığında, düşünürler kendilerini ister istemez Schelling felsefesinde bulmuşlardır. Schelling’i bu anlamda çağının önüne taşıyan, Kant’la birlikte kemikleşmeye başlamış olan rasyonalizm, kendinin zemini olan akıl veya kavramsal düşünmede tamamlanabilecek akıl sistemi fikrinde en başından açtığı çatlaktır. İşte bilinçsizi, sezgiyi ve sanatı felsefenin çıkmazına anahtar olarak sunan Schelling’in, Doğa Felsefesi’nin ardından kronolojik anlamda ikinci büyük eseri olan 1800 tarihli Transandantal İdealizm Sistemi, ben’im diyebilmesiyle tam kendini bulmuşken, bu kez de doğasından ayrı düşmüş olan benin, sonu sanat deneyimine çıkan tamamlanma, kendiyle bir ve bütün olma sürecidir; özbilincin tarihidir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 330
Ağırlık : 330
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺114,80

Nietzsche’nin 1886 yılında yazdığı İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eseri, zamanın çok ötesine geçebilmiş, yeni bir bakış açısının ürünüdür. Çeşitli sembollerle ve edebî bir üslupla, bir dağın tepesinde, -Böyle Buyurdu Zerdüşt-, birbirleriyle örülen konular, bu sefer tamamlayıcı nitelikteki bu başyapıtta yeryüzüne iner; daha açık, ayrıntılı ve eleştirel bir üsluba kavuşur.
Nietzsche daima gelecekte kendisini keşfedecek okurlar için yazdığını söyler. Bu yüzden “uyarıcı” çağrısıyla modernitenin ilk kapsamlı eleştirisi ona aittir. Nietzsche geleneksel Batı düşüncesindeki Tanrı, hakikat, iyi ve kötü gibi kavramları tersine çevirirken uygarlığın altında yatan karanlık tortuları, habis ruhları ve kendine güvenli limanlar bulmaya çalışan filozofları deyim yerindeyse yerden yere vurur. Nietzsche, kendisinden önceki ve çağdaşı olan filozofları ahlâk felsefesi çerçevesinde dogmatik ön kabullerle fikir yürüttüklerini ve dolayısıyla eleştirel bir bakış açısından yoksun olduklarını belirtir. Ahlâk düşüncesi diye benimsediğimiz şey esasen bir “köle ahlâkı”dır. O, iyi ve kötü kavramlarını metafiziksel bir yaklaşımla tanımlamaz, aksine ironi ve neşesiyle, içtenliği ve felsefi derinliğiyle içinde bulunduğumuz gerçeklere ve insan doğasına odaklanır.
Nietzsche bu eserinde geleneksel kalıpların tümüyle karşısında konumunu alırken zamanı aşan yönüyle yeni bir tür filozof neslinin ortaya çıkması için vaktin artık tamam olduğunu haykırır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 258
Ağırlık : 258
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26
XXVIII, XXIX ve XXX. Kitap

Yaşlı Plinius’un (MS 23-79) bu eseri, antik dünyadaki sağlıkla ilgili bilgilere yer veren çalışmalardan biridir. O dönemde, tedaviler için geliştirilen farklı yöntemlerle, şifanın, doğanın nimetlerinde nasıl arandığına, bulunan devaları kaydedip sistemleştirme çabalarına tanıklık ederiz. Yaşlı Plinius doğaya bakışında daima olağanüstü bir merak içindedir, birbirinden ilginç gözlemlerini aktarır. Yazar, bu kitaplarında bizlere sağlık konusunda Antik Yunan, İtalya, Trakya, Anadolu, İran ve Mısır’daki önceki çağlara ait uygulamaları ve şifaları ayrıntılarıyla betimler. Ayrıca MS 1. yüzyıl itibarıyla Roma’da, bugünkü tıp ve eczacılık dünyasını doğrudan ilgilendiren verilerin ansiklopedik olarak kayda geçirilmesiyle birlikte insanlığın farmakololojik düzeyde nasıl bir birikim sağladığını ve nerelerden gelindiğini göstermesi açısından da eşsiz bir eserdir.

Büyü, şifa ve şifacılar üzerine bilgilerin aktarıldığı bu eserde büyülü söz, tükürme, dokunma gibi unsurlarla insanın insana sunduğu şifaların ardından sayısız hayvan türünün sütü, idrarı, kanı, bağırsağı, beyni, ciğeri, içyağı, safrası, başı, ayağı vb. unsurlarının; dereotu, un, rezene, nane, kekik, zambak, ökse otu, semizotu, geven otu vb. gibi bitkilerle birlikte çeşitli usullerde sirke, bal, şarap, balmumu, arpa suyu, reçine, türlü yağlara, suya ve zifte katılarak nerede ve ne şekilde kullanılacağı üzerine bilgiler verilmektedir. Böylece her türden ağrılar, cilt, göz hastalıkları, yaralar, irinler, menenjit, epilepsi, yanıklar, kadın, çocuk hastalıkları, gut, varis vb. gibi birçok rahatsızlığa karşı uygulanan tedavi yöntemleri gösterilmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 271
Ağırlık : 271
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺61,50

Modern Batı düşüncesinin kendi dönemindeki fikri tartışmalarını tarihsel perspektifi içinde, kendi entelektüel yönelimleri ve çatışmalarını da yansıtacak şekilde yorumlayarak aktaran Hilmi Ziya Ülken, 20. yüzyılın önemli filozofları ve düşünceleri üzerinden idealizm ile realizm arasında yaşandığını düşündüğü bunalımı tüm yönleriyle ele alıyor.

Bir yandan baş döndürücü bilimsel gelişmeler ve onların felsefedeki izdüşümlerini, mesela Viyana Çevresi’nin merkezde olduğu, Schlick, Carnap, gene Einstein, Mach ya da Gödel vd. üzerinden yürüyen tartışmaları yansıtırken, diğer yandan bir ara yakın ilgi duyduğunu belirttiği fenomenolojinin ve sezgiciliğin önemli isimlerinin, yani Husserl, Heidegger, Bergson vd.; ve gene Scheler, Russell, Whitehead, Cassirer, Simmel’in etrafında odaklanan tartışmaları ve düşünceleri, güncel bilgiye erişimin bugüne göre oldukça kısıtlı olduğu o dönemde, büyük bir yetkinlikle ortaya koyuyor.

“Yirminci Asır Filozofları, bugünkü felsefe akımlarını mümkün olduğu kadar doğrudan filozofların ağzından izaha çalışan bir kitaptır. Bu akımlar hakkında ayrı ayrı veya umumi bir tenkide girmezden önce onların tanınmış olmaları lâzım geldiği düşüncesiyle, bilhassa felsefe sistemlerinin anlatılmasında objektif kalmaya gayret ettim.

Böyle olmakla beraber bu kitap, âdeta müellifin fikrî hayatının bir tarihçesi olduğu için, orada sırasıyla meyledilen ve tesiri altında kalınan akımlar görülecektir.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 504
Ağırlık : 504
En / Boy : 15,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺196,80

Jacques Derrida Mahmuzlar: Nietzsche’nin Üslupları’nda göstereni, logos ve bağıntılı hakikat kavramı ya da ilksel gösterilen kökeninden özgürleştiren, yorum, perspektif, değer biçme ve fark kavramlarını radikalleştiren Nietzsche’yle doğrudan karşılaşma arıyor. Son derece özgün ve keskin tarzıyla cinsellik, politika, yazı, yargı, doğurma, ölüm, hattâ hava durumu gibi sorunları, Nietzsche’nin modern dünyaya miras bıraktığı meydan okumalara ilişkin kapsamlı bir analizde birleştiriyor. Nietzsche’nin yoruma açık metinlerini bir sondaj alanı olarak kullanan Derrida, Nietzsche’deki dil, üslup, varlık ve hakikat sorunlarını ele alıyor ve iç içe geçmiş bu sorunları topluca kadın olarak adlandırıyor. Böylelikle kadın-hakikat-üslup motifleri Nietzsche-Heidegger-Derrida figürleriyle iç içe geçiyor.

Mahmuzlar, Nietzsche’nin yayımlanmamış manüskrileri arasında bulunan ve editörleri tarafından Şen Bilim dönemine tarihlenen –tek başına, tırnak içinde– “Şemsiyemi unuttum” fragmanı üzerine bir tartışmayla kapanıyor. Derrida, Nietzsche’nin terekesinden özellikle seçtiği bağlamsız ama gene de esere dâhil bu fragmana odaklanarak stratejik kullanımları örnekliyor. Çağrışımsal enerji devreye sokulduğunda, “şemsiye”nin simgesel kararsızlığı yorumun çoğulluğunu olanaklı kılıyor.

Nihayet Mahmuzlar çok isabetli bir başlık, çünkü Derrida’nın Nietzsche’nin anlamlarına ilişkin “yapıbozumlar”ı kesinlikle daha fazla düşünmeyi ve tartışmayı teşvik edecek mahmuzlar olarak işliyor. Mahmuzlar, okuruna Derrida’nın yazılarının –özellikle “üslup sorunu” analizi için önem taşıyan yazılarının– üslup ustalığını inceleme fırsatı sunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 79
Ağırlık : 79
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26

“Nietzsche” ismine ve bu isme iliştirilen otoriteye ilişkin en tutkulu sorgulama örneklerinden bazıları, Nietzsche’nin ya da Nietzsche metninin tek bir hakikati olmadığı vurgusuyla Derrida’nın yazılarında bulunabilir. Derrida’nın kariyeri boyunca “Nietzsche” özel ismi önemli noktalarda ortaya çıkar ve Derrida’nın kendi entelektüel soykütüğünün izini sürdüğü merkezî figürlerden birini işaretler.

Nietzsche’yle doğrudan karşılaşma aradığı metinlerinde Derrida, bir yandan, artık klâsikleşen Nietz­sche sorununa, özgün yorumlar getirirken, diğer yandan Nietzsche’nin ismi, imzası ve metni üzerinden genel yorum politikası, özel isim ve imza, otobiyografi, Devlet’in ideolojik aygıtı olarak öğretim kurumları ve üniversite, Heideggerci Nietzsche okuması, Nazizmin Nietzsche’yi temellüğü, üslup sorusu, Varlık sorusu, hakikat/kadın sorusu, simülasyon, ayartma, vaat, bulaşma, demokrasi/gelecek demokrasi, felsefe/gelecek felsefe, adalet, Mesihçilik/mesihsellik, yeni Enternasyonal gibi konuları tartışır.

Derrida’nın Nietzsche’yle olumlayıcı bir ortak imza sahibi olarak karşılaşmaları yapıbozumun kendi soykütüğüyle bir hesaplaşması olarak da değerlendirilebilir. Elinizdeki çalışma, Nietzsche’nin isimleri, takma isimleri, eşisimleri, maskeleriyle boy ölçüşen, etkiye açık imzasını taklit ederek, kendi adına kullanarak, bir ortak imza geliştiren Derrida’nın, Nietzsche’nin korpusunda kendi söylemine bir zemin aralayan metinleri üzerinden “Derrida’nın Nietzsche’si”ni sorunlaştırıyor.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 213
Ağırlık : 213
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺98,40

François Y. Doré, hayvanların zihinsel davranışları üzerine araştırmalar yapan uluslararası saygınlığa sahip bilim insanlarından biri. Elinizdeki araştırma, uzun yıllara dayanıyor. Hayvan davranışı üzerine en güncel bilgi ve araştırmaları, deneyleri ve bunların şaşırtıcı sonuçlarını derliyor... Okumanızı öneriyoruz.

“Ezop ya da La Fontaine’in fablları, Andersen ya da Perrault’nun masalları ve çizgi filmler, onlardan ders çıkarmak veya sadece eğlendirmek amacıyla, hayvanlar için karakteristik şekilde insanlara has olan kişilik özellikleri tasarlar. Bu tasvirlere göre karınca çalışkan, ağustosböceği aylaktır; saksağan geveze, karga ise saftır. Oysa aslında ağustosböceği karınca kadar gayretlidir. Saksağan diğer kuşlardan daha geveze değildir. Karga ise, saf olmak şöyle dursun, en az tilki kadar kurnazdır ve hatta olağanüstü bir zekâya sahiptir.”

 


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 248
Ağırlık : 248
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,80

Schopenhauer, 1819 yılında Berlin Üniversitesine yaptığı başvurudaki özgeçmişinde kendini “yersiz yurtsuz” olarak tanımlar. Gerçekten de onun yaşamının ilk 45 yılı bir göçebe hayatını andırmaktadır. Aynı zamanda Schopenhauer, ana eseri İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’nın basılmasının ardından tam 17 sene hiçbir şey yayımlamaz. Fakat tüm bunlar Schopenhauer’ın 1833 yılında 45 yaşındayken Frankfurt’a yerleşmesiyle değişir: Hem ölene dek buradan hiç ayrılmayacak hem de artık belirli bir yalnızlık ve münzevilik içinde yayın hayatına dönecektir.

İşte onun bu döneminin ilk meyvesi, 1836 yılında basılan Doğadaki İsteme Üzerine’dir. Schopenhauer, bu kitapta ana eserinde ortaya koyduğu metafizik ile empirik bilimlerin sonuçlarının uyum içinde olduğunu göstermek istemektedir. Bunu yaparken bilim dünyasındaki gelişmelerin sadece bir takipçisi ve kayıtçısı değil, bunların müthiş bir yorumcusudur da. Kitapta evrime dair tartışmasından Çin’in tanrısız dinlerine, bitki fizyolojisinden dilbilime pek çok konu parlak bir biçimde işlenmektedir.

Tıpkı İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya ve Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Üzerine’de olduğu gibi Türkçeye kazandırarak yayımladığımız Doğadaki İsteme Üzerine ile birlikte Schopenhauer’ın felsefesinin –popülerliği değil– tanınırlığı adına dev bir adım daha atmış oluyoruz. A. Onur Aktaş’ın tutarlı ve okurun merak edebileceği her noktada açıklık sunan çevirileri Türkçe Schopenhauer çalışmalarına ivme kazandırmaya devam ediyor.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 244
Ağırlık : 244
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺98,40

Anarşi ve anarşizm sözcükleri ve ifade ettikleri anlamlar geçmişte olduğu gibi bugün de bir ürkütücülüğe ve bir o kadar da çekiciliğe sahiptir. Öyle ki tarihsel gelişim süreci içerisinde anarşizm, pek çok kimsenin sakıncalı bularak söz konusu dahi etmekten çekindiği buna karşın pek çok kimsenin de sesini yükselterek ısrarla sahip çıktığı; muhaliflerine göre oldukça kışkırtıcı, aykırı, ütopik ve alışılmadık, taraftarlarına göre ise gayet doğal ve insani bir düşünceyi ifade eder. Bu farklı uç bakışlar, onun oldukça girift ve tartışmalı bir mesele etrafında şekillendiğini gösterir ki, bu da bireysel ve toplumsal özgürlük meselesidir. Anarşizm, Doğu ve Batı arasında daha derin tarihsel-düşünsel köklere sahip olmakla birlikte, en belirgin biçimde modern zamanlarda ortaya çıkarak yerleşik toplumsal-siyasal düzene ve onu biçimlendirmeye aday teori ve ideolojilere karşı özgürlük adına yaptığı itirazlarla açık hale gelmiştir. Ancak bu itirazlarını bazen yıkıcı şiddet yoluyla ortaya koymasından dolayı belli çevrelerde adının kötüye çıkmasına, terörle ilişkilendirilmesine ve rasyonel temelden yoksun abartılmış duygusal bir tepki olarak görülmesine, bazen de yapıcı, şiddetsiz ve pasif bir tavır almasından dolayı barışçıl bir hareket olarak değerlendirilmesine sebep olmuştur. Her ne şekilde değerlendirilirse değerlendirilsin, insani bir tavır olarak tüm insanlık tarihinde bir felsefe, ideoloji, sosyal ve siyasal teori olarak da son üç yüz yıllık yakın tarihte etkin bir biçimde varlık gösteren anarşizm, bugün de varlığını ve etkinliğini sürdürmektedir. Bu bağlamda tarihsel ve güncel bir gerçekliğe sahiptir ve insanın, toplumun ve onlara ilişkin tarihsel ve güncel fenomenlerin anlaşılması ve doğru bir biçimde değerlendirilebilmesi açısından incelenmeyi ve araştırılmayı hak eden bir düşüncedir.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 704
Ağırlık : 704
En / Boy : 15,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺258,30
Lisans Birinci Sınıf Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma

Üniversite yaşantısı, üniversiteye yeni başlayan öğrenciler için psikolojik, sosyal ve akademik alanlarda birçok değişimi beraberinde getirmektedir. Yapılan pek çok çalışma üniversiteye yeni başlayan öğrencilerin üniversiteye uyum sağlamalarında, sahip oldukları kişisel ve sosyal özelliklerin oldukça etkili olduğunu göstermektedir.

Özellikle uzun bir sınava hazırlık maratonundan sonra üniversite eğitimine başlamaya hak kazanan birinci sınıf öğrencilerinin yeni dahil oldukları bu ortama uyum sağlamalarında bir çok faktör etkili olabilmektedir. Bu doğrultuda, çalışmanın temel odak noktası Yükseköğretim Kurumları Sınavına YKS girip herhangi bir üniversiteye kayıt olan öğrencilerin, üniversite yaşamına uyum sağlamalarında etkili olan temel faktörlerdir.

Sözü edilen bu alt boyutların belirlenmesi ve öğrencilerin sosyo demografik özellikleri ile ilişkilendirilmesi çalışmanın araştırma konusunu oluşturmaktadır. Bu amaçla Aladağ vd.’nin 2003 üniversiteye yeni başlayan öğrencilerin genel olarak üniversite yaşamına uyum düzeylerini, üniversiteye uyumun farklı yönleri ile ölçebilmek amacıyla geliştirdikleri ve yapı geçerliliğini sınadıkları “Üniversite Yaşamı Ölçeği” kullanılmıştır. Oluşturulan anket formunda, ölçeğe ilişkin ifadelerin yanı sıra öğrenciler arasında farklılaşmaya neden olacağı düşünülen bazı kişisel ve tanımlayıcı bilgilere de yer verilmiştir.

Çalışma son yıllarda mezun olduktan sonra iş bulabilme ya da mezuniyet özelliklerine uygun olan bir işe yerleşebilme konusunda sıkıntılar yaşadığı düşünülen İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi birinci sınıf öğrencileri için tasarlanmıştır. Öğrencilerin meslek sahibi olma kaygılarından bağımsız olarak daha başarılı olmalarını sağlamak için üniversiteye uyumlarının ne denli önemli olduğu düşünüldüğünden çalışma sonucunda elde edilen bulguların bu konular hakkında katkı sağlaması beklenmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 11/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 73
Ağırlık : 73
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺60,45
Epiktetos’dan Altın Deyişler ve Düşünceler

Epiktetos’un katkılarıyla zenginleşen Stoa Felsefesi, daha sonrasında insan hakları, özgürlük, dünya vatandaşlığı, evrensel kardeşlik gibi yüksek değerlerin temelini oluşturacaktır. Zorluklar karşısında dayanıklı olmak, zihne hâkim olmak, doğaya uygun yaşamak gibi konuları ele alan bu felsefeye bütün dünya, giderek artan bir ilgi göstermektedir. Epiktetos’a atfedilen metinlerin bir derlemesi olan bu eserin, gerçek özgürlüğü keşfetmek isteyen herkese ilham vermesi dileğiyle...

Tanrı, her insana içsel özgürlük bahşetmiştir. Bir evde sevgiyi, bir şehirde uyumu, bir ülkede barışı yaratan ilkeler bunlardır. Nerede olursa olsun bir insana, dışsal şeylerle ilgilenirken Tanrı’ya minnettar olmasını ve neşeli bir şekilde güven duymasını bunlar öğretir.


Basım Ayı/Yılı : 3/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 116
Ağırlık : 116
En / Boy : 15 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00

Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta yaşayan insanlarla ilgili çalışmaları Lucien Levy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Levy-Bruhl, kendi sahasındaki muazzam birikimi bu kitapta bir araya getirirken antropoloji dünyasının temellerini atar.

Levy-Bruhl’ün çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowski, G. Frazer, Louis Dumont, Levy-Strauss gibi antropologların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolojik, demokratik, bilimsel vb. gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir. Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Levy-Bruhl, bu kitabında ilkel toplumlarda ruh kavramının var olup olmadığını tartışıyor. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntının arasından çıkarıyor.

“Şimdi çalışmamızın en zor kısmına geliyoruz. Kurum ve töreler çözümlemesi, ilkel insanların çevrelerindeki birey, nesne ve özellikle de sosyal grupla olan ilişkilerini kafalarında nasıl canlandırdıklarını belli bir ölçüde belirlememizi sağlamıştı. Ancak tek başına ele alındığında, bireyin, onların gözünde hangi tinsel ve maddi unsurlardan oluştuğunu, nasıl yaşadığını ve öldüğünü söyleyebilmek için sanki çok daha zor soruların yanıtlanması gerekiyor.”


Basım Ayı/Yılı : 11/2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 424
Ağırlık : 424
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺127,10

“Hatalarımızdan ders alırız ya da en azından başkaları ders alır. Hakikate veda ederek, ‘İktidar’a karşılıksız bir armağan vermekle kalmaz, büyük ölçüde insanın yanılsama ve büyüye karşı elindeki yegâne özgürleşme şansından yani gerçekçilikten vazgeçmiş oluruz.”

Kıta felsefesi geleneği içinde gerçekçiliğe dönüş çağrısını ilk yapanlardan İtalyan felsefeci Maurizio Ferraris’in bu çalışması postmodernizmin özgürleştirici amaçlarla çıktığı yolun bugün içinde bulunduğumuz itaat düzenine nasıl vardığını Nietzsche’den Heidegger’e, Foucault, Lyotard, Feyerabend’den Derrida’ya uzanan bir hatta ele alıyor.

Kitap bir postmodernizm eleştirisi ortaya koymakla birlikte postmodernizmin ideolojik sonuçlarından yararlanan; gerçek dünyanın reality show’a, eleştirinin dedikoduya, umudun endişeye, kesinliğin belirsizliğe ve inkârın genel bir tavra dönüştüğü hakikat sonrası çağdan beslenen popülizmin felsefi temellerini de gösteriyor ve çıkış yolu için ne pozitivizme ne postmodernizme yaslanan bir eleştirel felsefeyi yeniden gündeme getirme amacı taşıyor. Ferraris için yeni gerçekçilik eleştirel bir yön değişiminin adı, bununla toplumsal gerçekliği somut bir analiz ve dönüşüm zeminine dönüştürebilmek adına maskenin ardında başka maskeler aramak yerine örtüyü kaldırmayı öneriyor. Aslında bu çağda işe koşabileceğimiz felsefenin imkânlarını sorguluyor.


Basım Ayı/Yılı : 6/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 119
Ağırlık : 119
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,20
Politikada Yönümüzü Nasıl Bulacağız?

“Yaşayabileceğimiz bir toprağı nasıl bulacağız? […] Nereye gideceğimizi de, nasıl yaşayacağımızı da, kimlerle birlikte yaşayacağımızı da bilmiyoruz. Bir yer bulmak için ne yapmalıyız? Yönümüzü nasıl bulacağız?”

Toprak mefhumunun yapısı değişiyor, tüm aidiyetler dönüşüm sürecinde, herkes evrensel anlamda paylaşılabilir bir dünyanın, içinde yaşanabilir bir toprağın eksikliğiyle karşı karşıya ve yerküre direnmeye başladı; tarihte ilk defa insan toplumları, yer sisteminin insan eylemine verdiği tepkileri kavramak zorunda… Bruno Latour, Rota’da çizdiği bu manzaranın “belli bir tarihsel eğrinin sonu”na işaret ettiğini iddia ediyor ve bunu toplumsal sınıf mücadelesinin, bir jeo-toplumsal yer mücadelesine dönüşümü olarak yorumluyor.

Latour dünyanın karşılaştığı üç büyük sorunu bu dönüşüm temelinde değerlendirerek göç krizinin, iklim durumunun inkârının ve inanılmaz boyutlara ulaşan eşitsizliğin aslında tek bir olay olduğunu iddia ediyor. Artık Küresellik/Yerellik, Sağ/Sol, Batı hayranlığı/karşıtlığı üzerinden politika yapmanın geçersiz kaldığını, onun yerine “Modernleşmenin birbiriyle çelişkili kıldığı, aslında birbirini tamamlayan iki hareketi” gözetmemiz gerektiğini söylüyor: bir yandan toprağa bağlanmak, öte yandan dünyasallaşmak.


Basım Ayı/Yılı : 1/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺66,30
Abbasi Veziri Tahir'den Oğlu Abdullah'a

"Tahir b. Hüseyin, din, dünya, yönetim, re’y ve siyaset işleri ile devlet ve tebaanın ıslahı, devlet başkanının muhafazası, halifelere itaat ve hilafetin dört dörtlük olabilmesiyle ilgili ne varsa hepsini hakkıyla yazmış ve tavsiye etmiştir." -Abbâsî Halifesi Me’mûn (v. 218/833)- "Aklî siyaset hakkında gördüğüm en güzel metin budur." -İbn Haldûn (v. 808/1406)- Bu çalışma Abbâsî veziri Tahir b. Hüseyin’in (v. 207/822) Rakka ve Mısır valisi olan oğlu Abdullah’a (v. 230/844) yazdığı mektup çerçevesinde gelişen bazı metinleri konu edinmektedir. "İdarecinin sahip olması gereken olumlu nitelikler ile idaresini dayandırması öngörülen temel dinî/ahlâkî ilkeleri" ele alan siyasî nasihatnâme literatürünün ilk örneklerinden birisi olan bu mektup, 18. yüzyıl Osmanlı Devleti şeyhülislâmlarından Damadzâde Ebu’l-Hayr Ahmed Efendi tarafından Arapça olarak şerh edilerek III. Ahmed dönemi sadrazamı Nişancı Mehmed Paşa’ya takdim edilmiştir. Bu şerh, ilmiye mensubu Mehmed Selim Efendi tarafından aynı dönemde Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir. Elinizdeki çalışma mektuba telif, şerh ve tercüme vesilesiyle müdahil olan şahısların hayat hikayeleri ile mektubun muhtevasını tahlil eden bazı değerlendirmelerden müteşekkil bir giriş bölümü ile mektubun şerh ve tercümesinin muhtelif yazma ve matbu eserlerle mukayeseli olarak tahkikli neşirlerinden oluşmaktadır. Mektubun kaleme alındığı 206/821 yılı İslâm dünyasında değişik ilimlere ait telif eserlerin ortaya çıkmaya başladığı teşekkül dönemine denk geldiğinden bu mektubun, kendisinden sonraki İslam siyaset düşüncesi literatürünü derinden etkileyen bir "kurucu metin" olarak görülmesi mümkündür.


Basım Ayı/Yılı : 1/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 3
Sayfa Sayısı : 139
Ağırlık : 225
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺111,75

Herder gelecekte yazmayı tasarladığı başyapıtı için günlüğüne şu notları kaydedecektir: “İnsan türü üzerine nasıl bir yapıt! İnsan ruhu üzerine! Dünyanın kültürü! Bütün mekânların! Zamanların! Halkların! Güçlerin! Karışımların! Biçimlerin kültürü! Asya dini!... Yunan’a dair her şey! Roma’ya dair her şey! Kuzey dinleri, hukuku, töreleri, savaş, onur! Papalık dönemi, keşişler, bilgelik!.. Çin, Japon politikası! Yeni bir dünyanın doğa öğretisi! Amerikan töreleri vs. İnsanlığın eğitiminin evrensel tarihi!” Bu amaçla romantikler arasında farklı iklimlere ve kültürlere açılan ilk düşünürdür o. Tarih felsefesi, dil felsefesi, çalışkanlık ve deha kavramı, tanrısallık, doğanın organizasyonu ve işbirliği, uygarlık tarihi alanlarında sürekli kendisine dönülen bu eser, Hegel dâhil birçok filozofu derinden etkileyecektir.

Herder’e göre mitoloji, şiir, folklor, halk şarkıları, masallar ve efsaneler, örf ve gelenekler bir ulusun gerçek yaratıcı kuvvetleridir. Sanat ve uygarlık bu kökler sayesinde gelişir ve serpilir. Herder, ulusal geleneklere eğilirken dar bir yurtseverlik sergilemez, bunların yaratıcılık için en değerli ilham kaynakları olduğunu belirtir. İnsanlığın zenginliğini, kültürlerin çeşitliliğini taçlandırmak ister. Tüm çağların ve toplumların aynı düzlemde topyekûn değerlendirilmesine karşıdır. Esasen her çağ ve her kuşak kendi bulunduğu koşullar içinde geçmişini yeniden yorumlamak durumundadır. Tarih doğal olgulardaki gibi bir süreklilik ve tekrarlardan oluşmaz. Onun kendisine özgü bir kavrayışı ve derinliği vardır. Herder’in Tarih Felsefesi’ni okurken her sayfada şu soru zihnimizin bir köşesinde yer edinir: “Dünyada her şeyin bir felsefesi ve bilimi varken bizi en yakından ilgilendiren genel insanlık tarihinin de bir felsefesi ve bilimi olamaz mı?”


Basım Ayı/Yılı : 11/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 747
Ağırlık : 747
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺221,40

Yaşamın trajik unsurunu anımsatan her şey bir varoluş sorunudur. Can sıkıntısı, umutsuzluk, şiddet, kırılganlık ve intihar gibi eski dünyanın “ölümcül” farz ettiği küçük ve büyük günahlar, esasen insanlık tarihinin varoluşsal krizlere içkin olduğunu gösterir. Yaşam, temelde bir uyumsuzluktur. Bu farkı ve uçurumu hesaba katmayan her türlü yaklaşım insana yabancıdır. Modern dönemde bilimsel düşünce daha çok bedeni ve iktidarı korumaya hizmet ederken, varoluşsal eğilim dikkat ve hedefini aşkınsal bir boyuta taşımıştır.

İnsanın dünyadaki serüveni herhangi bir ölçüye sığmamaktadır. Dünyaya gelen ve nihayetinde ölecek olan, merak eden ve ürperen, konuşan ve hisseden, o ölçüde acı çeken ve mutlu olabilen insan türü, mekanik bir işleyişin sınırlarına hapsedildiğinde ruhsal bakımdan iflas etmesi kaçınılmazdır. “Fiyasko” ile neticelenen sayısız yaşam bunun örneğidir. Başka bir yolda giden, varoluşun gizemini açık ve dürüstçe sorgulayanlar ise kendi iç seslerine kulak vermişlerdir: Simone Weil insanın sefaletine işaret etmiştir. Dostoyevski’nin kahramanları düşkünlüklerini ve uyumsuzluklarını sergilediği ölçüde şahsiyet kazanmışlardır. Kierkegaard’ın ironisinde her şeyi standartlaştıran ve birey ahlâkını oluşturamayan kalabalığın tehlikesi vardır. Bu yüzden Nietzsche daima güçsüz insanların kitlelere kabul ettirdiği güç oyunundan söz etmektedir.

Yapıtları ve çevirdiği isimlerle yaşamı ve yolculuğunu özdeş kılan Mukadder Yakupoğlu bu çalışmasıyla düşünce dünyasına farklı bir yerden bakmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 142
Ağırlık : 142
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺77,90
1 2 3 ... 113 >

Felsefe Kitapları

Felsefe Nedir?

Felsefe, var olanı düşünme üzerine odaklı bir bilim dalıdır. Kısaca düşünme bilimi de denilmektedir.  Tarih boyunca bilim insanlarının merakı felsefe biliminin çeşitli alanlara ayrılmasına neden olmuştur. Orta çağda din felsefesi, yeni ve yakın çağda ise fenomenoloji alanları ortaya çıkarak felsefi bilgi genişlemiştir. Bu durumda farklı konularda çeşitli felsefik kitaplar yazılmasını sağlamıştır. Bu kitaplar gerek okuma kitabi gerekse ders kitabı olarak okullarda okutulan felsefeyi daha iyi anlamaya yarayan edebi eserlerdir. Felsefe kitapları, soru sormanın önemi üzerine durularak, çeşitli sorunlar karşısında düşünmeyi akıl yürütmeyi ve soru sormanın önemini okuyuculara anlatmaya çalışmıştır. 

Felsefe ile uğraşan, felsefe biliminin gelişmesine katkı sağlayan insanlara filozof denilmektedir. Tarihte pek çok önemli filozof yetişmiştir. Bu filozoflardan biri olan Sokrates, insanın hakikate ulaşmak için felsefeden yararlanması gerektiğini vurgulamıştır. Sokrates’e göre insan ancak soru sorarak hakikate ulaşacaktır. Bu düşünceyi destekleyen başka filozoflarda vardır.  Bilgi nedir, nasıl ulaşılır, gerçek bilgi var mıdır gibi sorular felsefe biliminde düşünürlerin sorduğu sorular arasında gösterilebilir. Bu soruları soran filozofların her biri felsefenin gelişmesine katkı sağlayıp, felsefe ile ilgili kitaplar yazarak okuyucuların bilgilenmesine imkân sunmuşlardır. 

En İyi Felsefe Kitapları

Türk ve Dünya edebiyatında felsefe konulu birçok önemli felsefe kitapları yazılmıştır. Bu kitaplar okuyucuların beğenisini kazandığı için çok satan kitap listelerinde yer bulmuştur. Felsefe düşünce kitapları çeşitli kurgularla birleştirilerek roman haline de getirilmektedir. Bu şekilde daha kolay anlaşılan felsefenin amacı kitap severler tarafından daha sık okunmasına imkân sunmuştur. Felsefe hakkında yazılmış en iyi felsefe kitapları şu şekilde sıralanabilir:

 

  • Ütopya – Platon: Felsefe romanları içinde yer alan bu eserde Platon,  ideal devletin nasıl olması gerektiği hakkında bilgiler verilmiştir. İdeal devlette, işçiler, bekçiler ve yöneticiler diye üç ana sınıf olması gerektiği ve bu sınıflarda bulunan kişilerde olması gereken başlıca değerleri anlatmıştır. 
 
  • Poetica – Aristoteles: Aristo antik çağ filozoflarından biridir. O dönemde yaşamış devletlere kaynaklık eden bu eserde devlet toplum ilişkisinin nasıl olması gerektiği anlatılmış ve nasıl biçimleneceği konusunda bilgiler vermiştir 
 
  • Deliliğe Övgü – Erasmus: Eleştiri niteliğinde yazılmış bir eserdir. Bu eserde yazar dönemin kilisesine çeşitli eleştirilerde bulunmuş ve bağnazlığa karşı çıkmıştır. Eserde doğru, yanlış, bilgelik cehalet gibi kavramlar birlikte verilerek insanların sorgulama ve düşünme becerilerinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. 
 
  • Böyle Buyurdu Zerdüşt – Friedrich Nietzsche: Bir filozofun hayata olan bakış açısını anlatmaktadır. Felsefe klasikleri içinde yer alan bu kitap günümüzde de çeşitli yayınevleri tarafından basılarak okuyucularına sunulmaktadır. 
 
  • Sokrates’in Savunması – Platon: Sokrates’in düşünceleri ve inançlarından dolayı şehrin tanrıları tarafından yargılanmasını konu edinmiştir. 
 
  • İdeal Devlet – Farabi: Türk edebiyatının felsefi düşünürleri arasında yer alan Farabi yazmış olduğu sayısız eser ile toplumu bilinçlendirmeyi amaçlamıştır. El Medinetül Fazıla olarak da bilinen bu kitap, toplumun sınıflara ayrılarak yönetilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ancak bu şekilde erdemli bir devlet oluşturabileceğini savunmuştur. 
 
  • Düşünceler – Blaise Pascal: Yazarın kendini anlattığı, rabbini algılayışı ve anlaması üzerinde durduğu felsefe klasikleri içinde yer almaktadır. Düşünceler kitabında insanın aciz olması, modern hayatın getirileri, insanların tutarsızlığı gibi kavramlardan bahsedilmiştir. 
 
  • Bulantı – J. Paul Sartre: Günlük tarzında yazılmış bir kitaptır. Günlük yaşamın sıkıntıları eleştirel bir bakış açısı ile anlatılmıştır. Kitabın ana kahramanı sadece dış dünyaya karşı değil kendi iç dünyasına da eleştiriler yapmaktadır. 
 
  • Kendime Düşünceler – Marcus Aurelius: Evren, doğa, akıl, ölüm, yaşam gibi konuların üzerine tutulmuş notlardan meydana gelen bir felsefi romandır. Yazar evrensel konuları kitapta işleyerek okuyan kişilerin ders çıkarmasını hedeflemiştir. 

En Çok Okunan Felsefik Kitaplar

İnsanlara soru sormanın önemini vurgulayan felsefe bilimi hem geçmişte hem de günümüzde ilgi duyulan bir alan olmuştur. Önemli felsefe kitapları aracılığı ile yayılan düşünceler evreni, varlığı, aklı, bilgiyi her türlü kavramı açıklamaya çalışmaktadır. Merak eden, sorgulayan ve eleştiren insanların felsefe ile ilgili kitaplar her dönemde büyük öneme sahiptir. Çünkü doğru düşünme insanı başarıya götüren başlıca eylemlerden biridir. Bunu da felsefe bilimi öğretmektedir. Bu amaçla yazılmış en çok satan felsefe kitapları şunlardır:

Ütopya – Thomas More: Felsefe klasikleri içinde yer alan bir eserdir. Bir adada geçen olay örgüsü ideal devlet yapısının nasıl olması gerektiğini vurgulamıştır. Okurlarına geçmişte yaşamış devletler ile şimdiki devletler arasında kıyaslama imkânı sunması açısından önemli felsefi kurgu kitapları içindedir.  

Sofie’nin Dünyası – Jostein Gaarder: Dünya edebiyatında farklı dillere çevrilmiş çok okunan ve çok satan felsefik kitaplar arasındadır. Felsefeyi öğrenmek isteyenlerin okuduğu bu kitap felsefe hakkında bilinmesi gereken her türlü kavramı açıklamaktadır. 

Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür Değildir – Epiktetos: Yazar kitapta Dünyanın geçici olduğunu, dünya malının ölümsüz olduğu gibi durumlara değinmiştir. Bunun yanı sıra gerçek mutluluğun tanrısal sevgiyle gerçekleştiğini vurgulamaktadır. 

Dava – Franz Kafka: En çok satan felsefe kitapları arasında yer alan Dava, İnsanın korkularını konu edinmiştir. 

Felsefenin Tesellisi – Boethius: Ünlü düşünürleri seçip bu düşünürlerin günlük yaşamdaki yaklaşımları hakkında bilgiler veren bir eserdir. Kitap 6 bölümden oluşmaktadır. Her bölüm farklı filozof ve bu filozofun yaptıkları üzerinden çeşitli sorunlar ele alınmaktadır.

Felsefe Kitap Önerileri

Felsefe ile ilgili kitaplar Dünyanın her bir köşesinde okurlar tarafından ilgi gören edebi eserlerdir. Hem geçmişte hem de günümüzde felsefenin çeşitli alanlarını ilgilendiren felsefe düşünce kitapları insanların düşünce sisteminin gelişmesine ve olaylara farklı bakış açısı getirmelerine katkı sağlamaktadır. Hem Türk edebiyatında hem de dünya edebiyatında yazılmış çeşitli kurguları olan ve önerilen başlıca felsefe kitapları:

  • İnsanın Doğası Üzerine – David Hume
  • İsteme ve Tasarım Olarak Dünya – Arthur Schopenhauer
  • Yaratıcı Tekâmül – Henri Bergson
  • Özgürlüğe Uçuş – D. Steinberg Guzman
  • Toplum Sözleşmesi – J.J. Rousseau
  • Cahil Filozof – Voltaire
  • Kendileriyle Savaşanlar – Stefan Zweig
  • Etika – Spinoza
  • Bu Ülke – Cemil Meriç
  • Ermiş – Halil Cibran

Bu kitapların yanı sıra felsefeyi anlamaya çalışan okurlar için yazılmış, yeni başlayanlar için felsefe kitapları şunlardır:

  • Felsefe 101 – Paul Kleinman
  • Felsefe Nedir? – Gilles Deleuze
  • Felsefeye Giriş – Nigel Warburton
  • İtiraflar – J.J. Rousseau
  • Felsefe Tarihi – Ahmet Cevizci
  • Aylaklığa Övgü – Bertrand Russell

Felsefe Kitap Fiyatları

Felsefik kitaplar düşünme üzerine yazılmıştır. Antik çağda başlayan felsefe bilimi günümüzde de oldukça popüler bilim dallarından biridir. Bu amaçla kitapseverlere sunulmuş felsefi kurgu kitapları oldukça ilgi görmektedir. Bu kitaplar genellikle roman şeklinde yazıldığı için içinde ders niteliğinde birçok kurgu bulunmaktadır. Aynı şekilde felsefe öğretmen kitabı olarak da bilinen ders kitapları daha çok akademik bilgiler içeren çeşitlerindendir. Her iki türde de yazılmış kitapların fiyat farklılıkları bulunmaktadır. Bu fiyatlarda kitap tasarımı, sayfa sayısı, içerik yoğunluğu gibi etmenler oldukça etkilidir. Ayrıca en çok satan felsefe kitapları arasında yer alan popüler kitaplar, diğer felsefi kitaplara göre daha yüksek fiyat aralıklarında satışa sunulmuştur. 

 

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı