Yüzlerce kişisel gelişim ve iletişim semineri; binlerce kişisel gelişim, dil eğitimi ve farkındalık videosu ile tanınan Haluk Tatar, okurlarıyla bu kez O Panda Benim kitabıyla buluşuyor.
O Panda Benim, içinden çıkılamayan durumlarda uzanan dost elini ve iyi niyet taşlarıyla döşenen yolları anlatıyor. Bu kitapta dostluk, evlilik ve delirme üzerine ders veren bir büyüleyici bir hikâye sizi bekliyor.
Yeniden başlamak, güvenmek ve affetmek üzerine düşündüren O Panda Benim ile an geliyor korkularımızla yüzleşiyoruz, an geliyor deliliğimizden utanıyoruz.
Zaten Haluk Tatar da “Herkesin bir hikâyesi var. Hikâyeler, insanların büyüsüdür.” diyerek anlatmaya başlıyor ve ekliyor:
“Baştan uyarayım. Bu kitapta okuyacaklarını, bana deli deme diye olabildiğince yumuşattım. Olaylar burada okuyacaklarından daha da vahim ve inanılması zor şekildeydi. Birazdan okuyacaklarının hepsinin açıklaması da, yine bu kitap bitmeden sana verilmiş olacak.”
Bu çalışma, ailede samimi olarak sevgi, huzur ve mutluluk arayan ve mutluluğa katkı sağlamak isteyenlere doğru adresi göstermek için yapıldı. Bilinenkonu ve problemlere, bir kısmı bilinen ama göz ardı edilen çözüm önerileri sunuldu.Çalışmamızın, mutluluk arayanlara, sorunun değil. çözümün bir parçası olmak isteyenlere yararlı olacağını umut ediyoruz.
"Eric Siu ile Level Atlamaya Hazır Mısın? Başarıya Giden Yolda Eğlenceli ve Etkileyici Rehber!"
Eric Siu'nun Leveling Up kitabı, başarıya giden yolculuğunuza heyecan katıyor! Sıcak ve eğlenceli anlatımıyla size ilham veren bu kitap, kendi potansiyelinizi keşfetmek, hedeflerinizi belirlemek ve hayallerinize ulaşmak için gereken stratejileri sunuyor. Motivasyonu artırmak, zamanı etkili kullanmak, ilişkileri güçlendirmek, güveni artırmak gibi konularda pratik tavsiyelerle dolu olan kitap, liderlik, girişimcilik ve kişisel gelişim konularında size rehberlik ediyor. Eric Siu'nun sıcak ve samimi anlatımı, okurken size keyifli bir deneyim sunuyor. Hazır mısınız? Eric Siu ile level atlamaya başlayın!
Trans çalışmaları alanına giriş niteliğinde olan bu eserin ikinci kitabı feminist kuşatmalarla ilgili olan metinleri içeriyor.S.J. Kessler ile W. McKenna’nın bu kitaptaki ezber bozan yazılarında dedikleri gibi, “Şu an sahip olduğumuz tüm bilgiler, değişimden korkanların dertlerinin ‘toplumsal cinsiyet’ ayrışmasından ziyade cinsiyet atfı olduğu iki cinsiyetli bir dünyanın gündelik toplumsal cinsiyet inşasına dayanmaktadır. Yeni bilimsel bilgilere ulaşmaya ve gündelik yaşamda yeni gerçeklikler inşa etmeye ancak düzeltilemez önermelerimizle yüzleşmeye, onları anlamaya ve yeniden tanımlamaya cesaret ederek başlayabiliriz”. Judith Butler’ın da katkısını içeren bu eser, serinin diğer kitapları gibi trans ve feminist literatür için önemli bir kaynak niteliğinde
Çeşitli medya ortamlarının giderek ağırlık kazandığı çağın koşulları içerisinde önemini yitirmiş gibi gözükmesine rağmen hâlâ etkin bir mecra olan radyo, günümüz teknolojilerine ayak uydurmasıyla birlikte sadık dinleyicilerini etrafında toplamayı başarmaktadır. Radyonun yeni teknolojiler karşısında hem teknik hem de içerik bakımından zorunlu olarak yaşadığı bu dönüşüm, dinleyiciler tarafında da dinleme alışkanlıklarının değişmesine neden olmuştur. Öte yandan temel malzemesi müzik olan radyo, diğer tüm kitle iletişim araçlarına göre duygularımızla daha güçlü bir bağa sahiptir. 21. Yüzyılın başlarına kadar kişilik özellikleri ile müzik tercihleri arasındaki ilişkiyi ölçen çok fazla çalışma bulunmamasına rağmen yakın tarihli meta-analizler kişilik ve müzik arasında çok güçlü bir ilişki olduğunu ortaya çıkartmıştır. Çıkış noktasını kullanımlar ve doyumlar yaklaşımından alan bu araştırmalara göre, insanların kitle iletişim araçları aracılığıyla ihtiyaçlarının tatminine ilişkin bireysel psikolojik ve sosyal ihtiyaçların yanı sıra belirli beklentileri bulunmaktadır. Bu bağlamda bireylerin belirli müzik türlerini tercih ettikleri varsayılmakta çünkü kişilik özellikleri onları o müzikle tatmin edebilecek belirli hedefler peşinde koşmaya yönlendirmektedir.
Günümüzün modern toplumlarında kadınlar, tarih boyunca yaşadıkları deneyimler ve mücadeleleriyle şekillenen önemli aktörler olarak kabul edilmektedir. Kadınların tarihsel, kültürel, sosyal ve ekonomik bağlamdaki rolü, çağlar boyunca çeşitlilik kazanarak zengin bir hikayeyi yansıtmaktadır. Farklı disiplinlerden önemli akademisyenlerin katkılarıyla bir araya getirilen bu kitap, kadınların tarih boyunca yaşadığı deneyimleri ve günümüz toplumlarındaki konumunu anlamak isteyen okurlar için önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Tarih, edebiyat, sosyoloji, psikoloji ve feminizm gibi farklı disiplinlerden gelen derinlemesine çalışmalar, kadınların evrensel ve bölgesel anlamda tecrübe ettiği zorlukları, başarıları ve toplumun genel algısını yansıtıyor."Kadın ve Yaşam", kadınların günlük yaşamlarındaki deneyimlerine, aile yapısına, eğitim ve iş hayatındaki yerlerine, siyasi katılımlarına ve toplumsal değişimdeki rollerine odaklanarak, kadınların evrenine kapı açıyor. Kitapta, Eski çağlardan Orta Çağ'a, sanayi devriminden modern çağa uzanan uzun bir süreç içinde kadınların rolü, değişen toplumsal normlar ve mücadeleleri inceleniyor.Farklı disiplinlerden uzmanların katkılarıyla oluşturulan bu kitap, hem akademisyenlerin hem de genel okuyucuların ilgisini çekecek bir kaynaktır. "Kadın ve Yaşam” okurlarını, kadınların geçmişteki köklerinden günümüzdeki etkileyici varlıklarına uzanan bir keşfe davet ediyor.Bu kitap, nesilden nesile tüm benliğiyle kaynak oluşturan kadınlara gelsin…
Aile içinde mutlu musun?Eşiniz sizi seviyor mu?Aileniz yıkılmak üzere mi?Sağlıklı bir aile nasıl olmalı?Ruh sağlığınız yerinde mi?Stressiz bir aile ortamı nasıl sağlanır?Sevgi ve aşk tekrardan canlanır mı?Eşimle hangi cümlelerle konuşmalıyım?Olumlu iletişim nasıl kurulur?Aile olarak ekranın kapanında mıyız?
Aile nedir? Bu soru son zamanlarda küresel çapta yaşanan hızlı değişimlerle anlamını yitirmiştir. Aile birliğine düşman olan çeşitli oluşumlar bu birliği bozmak için her türlü yola başvurmuştur. Sağlıklı ve mutlu bir toplum, mutlu fertlerle sağlanır. Mutlu fertler, mutlu ailelerin ürünüdür. Bu yüzden aile kavramına tekrardan gerçek anlamını yüklemeli ve aile nedir sorusunu cevaplamalıyız.
Aile bir kalkandır.Aile sığınaktır…Aile sıcacık duyguların yaşandığı bir kucaktır.Toplumsal çürümenin ilacıdır.Bireysel ve hazcı bir dünyada huzura, paylaşmaya bir kapıdır.Yıkılan, sıkılan, daralan minicik kalbimizin ferah bulacağı oksijendir.Aile oksijendir; havadır, nefestir, sana hayat verendir, ayakta tutan can verendir.Can verendir aile; neşedir, keyiftir, hayata ruh katandır, moral veren, enerji verendir.Aile eğitimdir; terbiyenin mebaı, güzel ahlakın kaynağıdır.Aile dokunmadır; sarmalayıp kucaklayıp koruyandır.Aşktır, mutluluktur, sevgidir, heyecanlar ve hevesler merkezidir.En önemlisi de aile güven hanesidir. Seni ayakta tutan, sana kim olduğunu hatırlatan, düştüğünde kaldıran, seni ötelemeyen bir yuvadır.
İnsanlığın sorunlar içinde yaşamasının temel nedeni toplum yönetimini “kutsal makamı” temsil ettiğine inanılan tepedeki lider veya kral gibi birilerine bırakmak olmuştur. Anadolu’da 12 bin yıl öncelerinden beri egemen olan özgür ve eşitlikçi bir hayat tarzı vardı ve bu hayat tarzı ahilik gibi iş-ve-meslek eğitimine ağırlık veren bir kültürü içeriyordu. Bunu görmezden gelip, din ve ırk ayrımına dayalı asil-soyluluk – kutsallık gibi doğal sisteme tamamen ters bir hayat görüşünü benimseyip islamiyeti kabul eden Türk BEYLERİ biz Anadoluların geleceğini karartmıştır.
Altmış yıllık bir ömür ve profesyonel olarak yapılan meslek kapsamında derlenen bilgilerden oluşan bu kitap, pratik bir arkadaş ve eş seçim rehberidir. Ayrıca kitapta tanışmadan, nikah (düğün)’a kadar geçen dönemde ailelerle ilişkilere de yer verilmiştir.
Hedefiniz yalnızca bir arkadaş ve yalnızca bir eş seçimi değil de size en uygun olacak arkadaş ve eş seçimiyse bu kitabı mutlaka okumalısınız.
Aşka cesaret ederken yaşadığımız acı ve tatlı deneyimlerimizi bu kitapta anlattık. Deneyimlerimizi sizinle paylaştık. Allah'a yalvarmak ve dua etmek, dualarımızın önemi. Aşka cesaret ederken güven içinde yaşamayı seçmek ve bu uğurda çalışmak. Aşka cesaret ederken empati yoluyla ilişki kurmak. Aşkınızla ortak yönünüzü bulmak ve affetmenin önemi üzerinde durmak. Hayalimizdeki evliliği kurmak. Aşka cesaret ederken hayallerimizin farkına varmak. İstediğimiz kişiyi hayatımıza çekmek ve hayalimizdeki evliliği yapmak ve aile içi iletişim konularına değindik ve aşkımıza "seni seviyorum" dedik. Aşka cesaret ederken hayatın bize getirdiklerini görmemiz ve onlara sahip çıkmamız gerektiğini bu kitapta siz okurlara anlattık. "Var mısın aşka cesaret etmeye" dedik. Yeni bir aşka merhaba dedik ve aşkımıza sahip çıkmayı öğrendik. Her insan sevmeye ve sevilmeye layıktır dedik, aşkımızı bulduk… Ruh eşimizi seçtik ve romantizme zaman ayırdık. Dürüst olmayı ve güzel konuşmayı seçtik. Olduğumuz gibi olmayı seçtik. Aşka cesaret ederken.
Büyükannemden zevkle dinlediğim, yıllar içinde benimle birlikte büyüyen ve daha anlamlı hâle gelen bir masalı sizlere anlatmak istiyorum. Çocukken dünyanın nasıl olduğu ya da nasıl oluştuğu ile ilgili birçok sorumuz oluyor. Etrafımızı anlamaya çalışırken neyin üzerinde yaşadığımızı, yaşadığımız yerin neye benzediğini düşünüp duruyoruz. Uzaydan çekilen fotoğraflardan Dünya’nın neye benzediğini bilmeyenimiz yok. Bugün uzayı ve gezegenleri, karadelikleri anlamaya çalışırken eskilerin hikâyeleri hâlâ bize çok şey anlatıyor. Bu masalları ister gerçek manalarıyla dinleyin, ister kendi hayal gücünüzde kaybolun ve yeniden kendinizi bulun, ister hiç düşünmeden öylece durun. İçinde türlü manalar barındıran evrenin, dünyanın hatta insanın zamanla dengesini kaybetmesi, yeniden hayat bulması ve dengeye gelmesiyle ilgili masallarımız olması gerektiği gibi hep bir tekerlemeyle başlar: Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken...
İnsanlığı yeni bir boyuta taşıyan dijital dünya, sadece zengin bir gruba değil tüm insanlığa hizmet etmeliydi. Keşfetmek ve sıra dışı olanı ortaya çıkarabilmek, sadece farklı düşüncelere sahip insanların başarabildiği bir özellikti. Hayalleri sınırların ötesini aşan, fikirleriyse milyonlarca insanı gönüllü esir alan düşünce gücünü kontrol edebilenlerin dönüştürdüğü bu dünya, her zaman iyi yönde değişmiyordu elbette! Dünya da en sonunda yolunu kaybetti! Döndüğü yönü bile karıştırır oldu. İnsanlar da onunla birlikte savrulup durdu! Yeni bir dönüşüm yaşanması ise artık tam anlamıyla zorunluydu!
Uzun ve büyülü bir zamanın derinliklerinde, insanların zihnini anlamak ve ruhlarını keşfetmek için yola çıkan bilgeler ve filozoflar vardı. Yıldızların parıltılı dansını izleyen bu bilgeler, insanların iç dünyalarına dair merakla doluydu. İşte böyle bir zamanda, psikoloji adı verilen büyülü bir bilim doğdu.Uzun yıllar boyunca, psikoloji adım adım olgunlaştı ve gelişti. Bir zamanlar sadece karanlık sırlarla dolu olan insan zihni, bilginin gücüyle aydınlandı. İnsanların içindeki derin duyguları ve düşünceleri anlamak için psikologlar insanlık tarihindeki en güçlü sihirbazlar haline geldi.Psikolojinin temel tanımı, insan zihninin, davranışlarının ve deneyimlerinin bilimsel bir şekilde incelenmesidir. Bu büyülü bilim, sırları çözmek için deneyler ve gözlemlerle donatılmıştır. Psikologlar, insanların neden korktuğunu, sevdiğini ve hayal kurduğunu anlamak için çılgınca eşleştikleri pusulalardır.Ancak psikoloji sadece zihinlerin keşfine odaklanmaz, aynı zamanda ruhların beslenmesine de yardımcı olur. Derin acılarla yüklü bir yola adım atanlar, psikologların sihirli elinde huzur ve anlayış bulur. Psikoloji, kırık kalpleri tamir eden bir sihirli iksir gibidir, içinde umut dolu bir sırdır.
Kendinize Ve Dünyaya Bilgece Farkındalıkla Bakın…Bilgece Farkındalık” Mindfulness), Anlık Deneyimlerinize Ve Duygularınıza Dikkatli, Farkında Ve Kabul Edici Bir Şekilde Odaklanmanızı İfade Eden Çok Özel Bir Zihinsel Süreçtir. Bu Süreci Anlatan Bilgece Farkındalık El Kitabı” Da Yaşadığınız Her Anı Bilinçli Bir Şekilde Deneyimlemek İçin Günlük Yaşamınızda Mindfulness Becerilerini Kullanmanıza Rehber Olacak Çok Özel Bir Kitaptır. Okuduğunuzda Kendinize, Başkalarına Ve Dünyaya Bilgece Farkındalıkla Bakarak, Mutluluğu Ve Huzuru İçselleştirmenin Kapılarını Aralayacaksınız. Zihninizi Sakinleştirerek, Stresle Daha Etkili Bir Şekilde Başa Çıkarak, Duygusal Dengenizi Koruyarak, İç Huzurunuzu Arttırarak Ve Etkili Mindfulness Uygulamalarını Keşfederek Daha Derin Bir Yaşam Deneyimi Elde Edeceksiniz.Psikoterapist & Yazar & Eğitmen Dr. Cem KeçeWww.Cemkece.Com.Tr
Bilgece Farkındalıkla Yaşamınızı Dönüştürün…Bilgece Farkındalık El Kitabı” Modern Hayatın Karmaşıklığından Sıyrılmanıza Ve İçsel Huzurunuzu Keşfetmenize Yardımcı Olacak Mindfulness Uygulamaları, Pratik İpuçları Ve İlham Verici Hikâyelerle Sizi Yaşamınızı Dönüştürecek Bir Yolculuğa Çıkaracak. Sayfalar Arasında Dolaşırken, Yavaşlayacak Ve Anı Yaşamanın Gücünü Keşfedeceksiniz. Kendinizi Kabul Etme, Duygusal Dengeyi Sağlama Ve Zihinsel Berraklığı Artırma Konularında Güçlü Bir Anlayış Kazanacak Ve Gerçek Potansiyelinizi Ortaya Çıkarmak İçin İçsel Kaynaklarınızı Keşfedeceksiniz.Uluslararası Entegratif Kognitif Psikoterapi Enstitüsü Iıcpı)Www.İcpi.Org
Yaşamın Tadını Çıkarmanıza Yardımcı Olacak Yeni Bir Bakış Açısı…Bilgece Farkındalık El Kitabı” Her Anınızda Daha Fazla Huzur, Memnuniyet Ve Mutluluk Hissetmenizi Sağlayacak Mindfulness Uygulamalarıyla Zihninizin Gücünü Keşfetmeniz, İçsel Huzurunuzu Korumanız Ve Kendinizi Daha Değerli Bir Yaşama Bağlamanız İçin Size Kılavuz Olacak. Pratik Egzersizler, Meditasyon Teknikleri Ve Farkındalık Artırıcı Yönergeler, Kendinizi Daha İyi Hissetmenize, Olumlu İlişkiler Kurmanıza Ve Yaşamın Tadını Çıkarmanıza Yardımcı Olacak Yeni Bir Bakış Açısı Kazandıracak. Bilinçli Farkındalığın Size Nasıl Daha Mutlu, Sağlıklı Ve Tatmin Edici Bir Yaşam Sunabileceğini Keşfedeceksiniz.
Ülkemizde çizgi film ve animasyonunun büyük gelişme gösterdiği 2000’li yıllara kadar çocuklar yabancı yapımların etkisine maruz bırakıldı. Temel Reis, Pembe Panter, Tom ve Jerry, He-Man, Superman, Örümcek Adam, gibi pek çok Amerikan yapımlarıyla büyüdüler. Bu yüzden çocukları ilk etapta eğitici, eğlendirici yerli çizgi film ve animasyonlarla tanıştırmak gerekir. İyi hazırlanmış bir yapım, çocuğun sadece bilişsel ve ruhsal gelişimine değil aynı zamanda kültürel bakımdan zenginleşmesine de olumlu katkılar sağlar. Çocuk çizgi film ya da animasyon seyrederken başka kültürlerle tanışarak gerçek hayattan hayal dünyasına kapı aralar. Çocukların seyredeceği yapımlar onları eğlendirirken eğitmelidir. Zira çocuklar ekran karşısında hoş gibi görünen boş vakit geçirmeye maruz bırakılamayacak kadar önemlidir.Bu kitapta çizgi film ve animasyonun tarihi sürecinden başlayarak ülkemizdeki son dönem yapımlara kadar birçok konu incelenmiştir. Çocuk ve çizgi film, çizgi film ve toplum, çizgi film ve animasyonun kullanıldığı alanlar gibi konularla çizgi film ve animasyonun tarihi serüveninde bir yolculuk yapılmıştır. Özellikle eğitsel boyutunun ele alındığı bu yapımların sosyal bilimlerden fen bilimlerine, ana dilden yabancı dil öğretimine kadar birçok alanda materyal olarak kullanılabileceğine dikkat çekilmiştir.
Yaşadığımız dönemde dijitalleşme hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu ve pek çok şey gibi kültürü de dijital düşünmeye mecbur hale geldik. Artık kişiler gibi kurumlar da dijital dönüşümü yakından takip etmek, adapte olmak ve iletişim stratejilerinin merkezine koymak durumundalar. Kalkınma ve çevre dengesinin yeniden gözden geçirildiği çağımızda "kültür”ü göz ardı ederek ilerlemek mümkün görünmemektedir.Kültürel mirasın korunması ve bu mirastan toplum yararına faydalanılması, özellikle 21. yüzyılda uluslararası toplumun ve devletlerin büyük önem atfettiği konulardan biridir. Kültürel mirası korumak, tanıtmak ve onunla ilgili farkındalığı artırmak çeşitli ortam ve araçlardan faydalanmayı gerektirir. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte kültürel miras yönetimi ve kültürel miras hakkında bilginin aktarılmasına yönelik faaliyetler hızlı bir dijitalleşme sürecine girmiştir. Bu kitapta kültürel mirasın yönetimi ve tanıtımında başvurulabilecek dijital iletişim araçlarının neler olduğu ve bu araçlardan nasıl faydalanılabileceği incelenmektedir.
REHBER HAYVANLAR
Hayatın Mesajlarını Okumayı Öğrenin!İnsanlar olarak dünyadaki serüvenimize başladığımızdan beri, doğayı, geleceği ve anı okumak için hayvan rehberliğine başvuruyoruz. Hayvanların bilgeliğinden aldığımız ilhamla hayallerimize dair yaratımlar yapabilir, saplanıp kaldığımız sorunların üstesinden gelebilir, hayata geliş amacımızı ve dünyaya sunacağımız armağanları daha net şekilde anlamlandırabiliriz.
Hayvanlardan insanlara akan birçok rehberlik vardır ancak bu rehberliği doğru okuyabilmenin yolu, onların dilini anlamaktan geçer. Kalbinizi ve zihninizi hayvanlar dünyasının bilgeliğine açın. Çakallar, bizi değişen koşullara uyum sağlamaya teşvik ederler. Aslanlar, güç ve cesareti simgeler. Su samurları, bize, oyun oynamaya zaman ayırmayı hatırlatırlar.
Rehber Hayvanlar kitabında sunulan teknikler sayesinde artık doğal dünyanın işaretlerini, alametleri ve size gönderilen mesajları tanıyıp yorumlayabilirsiniz. Hayvanların alışkanlıklarını, avlanma döngülerini, beslenme ve üreme yöntemlerini öğrenerek hayvan totemleriniz ve ruh hayvanlarınızla tanışıp onların erki ile uyumlanabilirsiniz.
Sadece kendine ait olan bir karaktere sahipsin bu nedenle kitabını okurken bir yandan okuduklarını kendine uyarlamanı istiyorum. Arka sayfada her bölümün kendine ait boş sayfaları var. Bu sayfalar okuduğun her bölümü kendine özel kılman için yapıldı.
Her bölümü okuduktan sonra kendi hayatında yapman gereken değişiklikleri, kendi planlarını ya da bölümü okurken aklına gelen her şeyi bu sayfalara yazmanı istiyorum. Bölümlerin içerisinde de ne yazmanı istediğimle ilgili seni bilgilendiriyor olacağım. Buralardan da fikir alabilirsin. Kendini bir kitap okuyor gibi değil, muhteşem bir değişim yolculuğuna çıkıyor gibi hissetmeni istiyorum. İçinde o kıpırtıyı beslediğini umuyorum. İnanıyorum ki bu kitap bittiğinde kendindeki değişimi sen de göreceksin.
Ben çok heyecanlıyım. Senin de heyecanlı olduğunu biliyorum.
Hadi başlayalım...
Kadınlar cinsel hazlarını orgazm ile taçlandırmak isterler. Çok sayıda kadın organik veya psikoseksüel nedenlerden dolayı orgazma ulaşamaz.Bu kitap kadınların orgazm beklentisini dikkate alarak temel kavramları ve teknikleri kademeli yapılandırılmış bir içerik olarak kurgulanmış vaka örneği üzerinden aktarmaktadır.Özellikle tıp, seksoloji ve psikoloji alanlarını temel alan bu çalışma, her kadının anlayacağı sadelikte hazırlanmıştır.
Hayatın içinden her kadın bu kitabı okuyarak kendi cinsel davranışını analiz edebilir ve daha doyurucu cinsel yaşam için aktarılan bilgi ve teknikleri cinsel davranışına entegre edebilir.Cinsel terapi alanında çalışan uzmanlar anorgazmi ile ilgili çalışmalarını ve danışanlarını desteklemek için bu kitapta aktarılan seksofonksiyonel cinsel terapi yaklaşımını kullanabilirler.
Eski ya da yeni bütün iletişim araçlarının hâkim üretim ilişkilerinden bağımsız düşünülemeyeceği vurgusu, yeni medyada aynı zamanda hem üretici hem tüketici (üretketici) olarak bulunan ücretlendirilmemiş emeğin analizini gerektirmiştir. Kapitalist toplumun her dönem kendini yapısal olarak yenileyen ama özü aynı kalan yasalarına göre yeni medyayı tartışmaya açmak, iletişim çalışmaları açısından hala güncelliğini korumaktadır. Fakat asıl merak uyandıran ve önemli olan enformasyonel, maddi olmayan, duygulanımsal ve dijital emek olarak nitelenen emek gücünün, küresel bilgisayar ağlarında sermaye birikimi açısından hangi işlevleri yerine getirdiği veya nasıl değer sağladığıdır. Diğer bir kritik soru ise yeni medya kullanıcı emeği üzerinden nasıl ideoloji yayar olmalıdır. Yeni medyanın katılımcı veya etkileşimli yapısının, kullanıcıları; aracı-tüketici konumundan birer kaynak-üretici konumuna getirdiği iddia edilse de günümüz sosyal ağların uyguladığı hedefli reklamcılık modelleri ve sosyal ağa üye olabilmek için onaylamamız gereken gizlilik koşulları bunun tam tersini söylemektedir. Sosyal ağlarda aracı olan kullanıcı ağın zorlayıcılığına çabucak boyun eğer.
The rise of the Internet has brought social media into our lives. In one way or another, a huge portion of the population utilizes social media daily. Yet many fail to consider the impact of social media in their lives. To what extent has social media changed your life? Are there sides to it that we are unaware of? The analysis of social media may seem straightforward on the outside, however, research has revealed its multifaceted impact. What is the difference between active and passive users? Has social media increased our tolerance? How has social media changed the landscape for businesses? What type of algorithms are used to decide what appears on a user’s newsfeed? These questions as well as many others are addressed in this book. The book also provides different worksheets that help the reader implement what is discussed and to become aware of how they utilize social media in their lives.
Dijital yayıncılık; içeriğin dijital ortamda, dijital kullanıcılarına özel dijital ortamın dinamikleriyle üretilerek yine bu ortam aracılığıyla kullanıcılara sunulmasına olanak tanımaktadır. Geleneksel medyada habercilik faaliyeti gerçekleştiren gazeteciler de bu dönüşümden etkilenmiş ve habercilik faaliyetlerini YouTube, GAIN TV gibi dijital mecralara taşımışlardır. Gazeteciler dijital yayıncılık mecraları üzerinde habercilik faaliyetini gerçekleştirirken sosyal medyadaki gündemin nabzını tutarak, geleneksel medyanın gündemine taşımadığı, taşımaktan “çekindiği” konulara yer verirken kimi zaman da geleneksel medya ile paralel bir gündemi masaya yatırmaktadırlar.Geleneksel medya izleyicilerinin sayısı hızla azalırken dijital mecra kullanıcıları da aynı hızla artmaktadır. Bu değişim, geleneksel medyanın izleyicilerini dijital mecranın sağladığı etkileşimle birer çevrimiçi kullanıcıya dönüştürmektedir. Artık sadece geleneksel medya izleyicileri değil aynı zamanda hem geleneksel medya kanalları hem de geleneksel medyaya içerik üreten kişiler de dijital medyaya geçmektedir.
Türk Ekranından Yansımalar başlıklı bu çalışma günümüz Türkiye’sinde Türk toplumunun kültürünü ve zihniyetini türeten ve dönüştüren Türkçe “ekranların” içeriklerine ilgi duyan okuyucuya katkı sunmak üzere hazırlanmıştır. Kitaptaki her bölümde farklı metin çözümleme yöntemleriyle farklı medya içeriklerinin analizi sunulmaktadır. Ayrıca kitapta, medya söylemlerinin oluşmasına imkân veren sosyo-politik gerçekliğe ve tarihsel konjonktüre değinilmekte olup çağdaş Türk medyasında dolaşımda olan Türk milliyetçiliği, neoliberalizm, postfeminizm, hegemonik erkeklik/kadınlık, homososyalleşme, tüketim kültürü, dindarlık ve muhafazakârlık gibi normatif söylemlerin yeniden ürettiği kimlikler veya öznellikler incelenmektedir.
Kitap kapsamında son dönemde Kovid 19 pandemisinin bir toplumsal kriz olarak dijital alana internet mimleri şeklinde yansıması, izlenme rekorları kıran gündüz kuşağındaki realiti şov programlarının anlatısal türleri kullanarak gerçeklikle kurmacanın sınırlarını esnetmesi, popüler tarihi dizilerde türetilen toplumsal söylemler ve erkeklik temsilleri, dini içerikli çizgi filmlerin yerel ve global değerleri uzlaştırarak tanımladığı yeni muhafazakâr toplumsal söylemler ve ideal Müslüman kimliği, kadın reklamlarında postfeminizm ve neoliberalizm gibi global popüler söylemlerin türettiği güçlü kadın ve bireysel tercihlerin kutsallığı anlayışıyla marjinal kimliklerin normalleştirilmesi şeklinde özetlenebilecek Türkiye’deki farklı ekran içeriklerinin toplumsal kültürdeki yansımalarını ele alan araştırmalara yer verilmiştir.
Günümüzde toplumsal kültür, gündelik hayatın akışı içerisinde yüz yüze insan etkileşiminin ötesinde çeşitli medya araçlarının ekranları üzerinden ve ekran etkileşimi yoluyla sürdürülmekte ve dönüştürülmektedir. Kitap kapsamında son dönemin en popüler dijital platform dizilerinden olan Squid Game ve benzeri dijital içeriklerle tüketim kültürünün etkileşimi; Türkiye’deki gündüz kuşağında yayınlanan ve izlenme oranları yüksek reality programları ve buralara konu edilen bireylerin mahremiyet, otorite ve itaat kavramlarına dair algılarının dönüştürülmesi; TRT Kûrdi gibi Kürtçe yayın yapan bir devlet televizyonunun yayın içerikleri ile kültürel kimliğin etkileşimi; Disney gibi büyük bir animasyon şirketinin tüm dünyadaki izleyiciye sunduğu prenseslik anlatıları üzerinden belirli toplumsal cinsiyet temsillerini ve kapitalizm ideolojisini türetmesi; medya içeriklerini tüketen izleyicilerin karakterler ile kurdukları duygusal ve tek yönlü bağın, yani parasosyal etkileşimin dijitalleşmeyle beraber yeniden şekillenmesi; ve son zamanlarda faydalı bir kişisel gelişim yöntemi olarak tercih edilmekte olan dijital radyo platformlarının, podcast hizmeti ile postmodern dünyada eğitim alanını ve deneyimini dönüştürmesi gibi günümüzde Türk toplumunun zihniyetini/zihniyetlerini türeten, şekillendiren ve de dönüştüren farklı ekran içerikleri ve bunların kültürel dönüşüme etkileri ele alınmaktadır
Dördüncü sanayi devrimini diğer devrimlerden ayıran en önemli özelliği, tüm toplumun dijital ortamlara doğrudan dahil olmasıdır. Daha önceki dönemlerde bireyler pasif iken artık bu dönem de hem üreten hem de tüketen durumundadır. Dijitalleşme, iletişim olanaklarını tüm dünyaya yaymasıyla birlikte toplumsal yaşamları da derinden etkilemiştir. Dijitalleşme bir nevi küreselleşmedir. Dijitalize olmuş küreselleşme içinde, ekonomi, klasik bağlamından kopmuş küresel haline gelmiştir. Ürünlerin satışı, üretimi ve pazarlanması yeni akışkanlıklar içinde farklılaşmıştır. Dijitalleşmenin önemli sonuçlarından birisi de sosyal iletişim ağlarının internet üzerinden sağlanmasıdır. Sadece sosyal medya bile gerek bireysel gerekse toplumsal ilişkiler üzerinde başlı başına bir sarsıntıya neden olmuş; sanal kimlikler, e- ticaret, farklı pazarlama teknikleri, reklamlar, yeni toplumsal politik hareketler bu ağlar üzerinden sağlanmıştır. Sosyal medyanın iletişim üzerindeki etkileri tüm alanlar üzerinde hissedilmiştir.
Doğa ve kültür, arkaik zamanlardan beri edebiyata konu olmuş kavramlardır. Aralarındaki dikotomik ilişki, felsefenin de ilgisini çekmiştir. Çalışmanın kuramsal çerçevesini oluşturan Kültürel Ekoloji Olarak Edebiyat, sistemin hegemonik güçleri ile toplumun marjinalize edilmiş konuları arasında dengeyi sağlayan bir mekanizma gibi çalışmaktadır. Hayatın ikilemlerden ibaret olduğunu söylemek ya da bu durumu kabullenmek yeterli değildir. Önemli olan dikotomik ilişkiler içerisindeki sistematik olgular ile bastırılanlar arasında bir ilişki oluşturmak, homojen bir birliktelikten ziyade bir arada olmalarını sağlamaktır. Bu kuram, içinde barındırdığı alt metinlerle felsefi, sosyolojik ve antropolojik bir edebiyat sentezi ortaya çıkarmaktadır.Kültürel-ekolojik bir yaklaşımla ele alınan Venedik, birincil kaynakça olarak incelenen eserlerde ortak uzam olarak yer almakta ve ‘Kurmaca Karşıt Söylem’ olarak ortaya çıkmaktadır. Venedik’in katastrofik ve liminal gücü sayesinde aydınlanmacı toplumlarda bireylerin ve olayların Diyonizyaklaştırıldığı ve resmi söylemlerin çözüldüğü görülmüştür. Eserlerin sonunda görülen sembolik ölümler, doğa ile kültürün karşı karşıya gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Halkla ilişkiler, özünde bir değişim, dönüşüm ve etkileşim süreci… Halkla ilişkiler, aynı zamanda hedef kitleler üzerinde etkili olmayı, kalıcı izler bırakmayı ve olumlu bir izlenim oluşturarak/imaj yaratarak onları istendik davranışlara yönlendirmeyi amaçlayan ikna temelli bir disiplin. İkna temeli itibariyle halkla ilişkilerin; bireylerden oluşan hedef kitleleri duygularıyla, düşünceleriyle, amaçlarıyla ve tüm var oluşlarıyla tanımaktan, arzu edilen zihinsel tutumlara/davranışsal eylemlere yönlendirmekten ve gönüllü bir kabullenişe/boyun eğişe teşvik etmekten geçtiği ise bir gerçek. Söz konusu gerçekten hareketle bu kitapta; dijital pazarlamadan müşteri ilişkilerine ve satışa, kurumsal iletişimden etkili iletişim tekniklerine, diplomatik iletişimden siyasal ikna mekanizmalarına, sosyal medya paylaşımlarından tanıtım filmlerine kadar pek çok halkla ilişkiler konusu ikna kavramları, yasaları ve ikna teknikleri temelinde ele alınmış ve tartışılmıştır.
İletişim, hedeflenen kişi ya da grupta davranış değişikliği yaratmak amacıyla gerçekleştirilen bir süreçtir. Halkla ilişkiler, reklam, gazetecilik, sinema, radyo-televizyon, sosyal medya ve aklınıza gelebilecek tüm iletişim alanlarında amaç hedef kitleyi sunulan mesajla ilgili inandırma ve harekete geçirmektir. Bu yüzden de en önemli aracı iknadır. İkna ise inandırmak, beğendirmek, yönlendirmek, harekete geçirmek amacıyla gerçekleştirilen kasıtlı eylemlerdir. İknaya konu olan hedef kitle, sunulan mesaja inanmakta ve rıza göstererek gönüllü olarak ona boyun eğmektedir. Bu yüzden ikna ve iletişim çalışmalarını birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bu bağlamda eser, iletişim çalışmalarında iknanın önemini ve ayrılmazlığını gösterecek kriz iletişiminden haberciliğe, propagandadan diyalojik iletişime, emniyet teşkilatında ikna ve iletişimin öneminden artırılmış gerçekliğe kadar pek çok örnek sunmakta ve alana katkı sağlamaktadır.
Bu kitap, Görsel iletişim sürecinde görsel pedagojik farkındalığın geliştirilmesi noktasına odaklanarak oluşturulan bir araştırma sürecini kapsamaktadır. Kitapta yer verilen araştırmanın amacı, Güzel Sanatlar Eğitimi bölümündeki seçmeli sanat atölye Grafik Tasarım dersinde görsel kültür odaklı görsel pedagojik farkındalığın nasıl geliştirilebileceğini ve tasarım süreçlerine nasıl yansıdığını ortaya koymaktadır. Kitapta görsel kültür, görsel okuryazarlık, dijital ve yeni medya okuryazarlıkları, görsel algı, görsel algı yönetimi oluşturmak, retorik söylem, rizomatik analiz süreci gibi konu başlıklarına yer verilmiştir. Kitapta yer alan araştırmanın bulguları kapsamında görsel pedagoji eğitiminin görsel sanatlar eğitimine yönelik katkı sağladığı, öğrencilerin yaşadıkları kültüre, çevresine, çevresindeki görsellere, görsel kültür öğelerine, sosyal medyadaki görsel imgelere yönelik farkındalık geliştirdikleri ve bu bağlamda öğrencilerin görsel pedagojik farkındalığa dayalı tasarım çalışmaları oluşturabildikleri gözlemlenmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular alanyazında tartışılarak önerilerde bulunulmuştur. Bu çerçevede kitap, görsel farkındalık geliştirme sürecine ve Görsel İletişim alanına katkı sunmaktadır.
Gençliğin dine bakışı, dine karşı tutumları, dinle ilişkisi, dine hayatlarında yer verme biçimi ve nihayetinde hayatı anlamlandırma serüvenlerinde dine atfettikleri değer, özelde ülkemizin genelde ise dünyanın gündemini meşgul eden problem alanlarından biridir. Bilhassa ekonomi ve teknolojide meydana gelen değişimlere binaen bilgi anlayışında ve buna bağlı olarak değerler sisteminde meydana gelen değişimlerin, tüm dünyada gençlerin dinle ilişkisini etkilediği düşünüldüğünde, söz konusu etki ve değişimi anlamak, gençlik ve din ilişkisini çok farklı açılardan ele almayı ve incelemeyi gerekli kılmaktadır. Elinizdeki çalışma, bu gerekliliğin yerine getirilmesine katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır.
Cinsiyete dair kabullerimiz ataerkil bir toplum yapısı içinde oluştuğu için kadınlar ve erkekler arasında bir hiyerarşi kurarak; kadınlığa ve erkekliğe ilişkin tanımlamalar yapar. Bu tanımlamalar bireysel ve toplumsal olarak sorgulanmadığı müddetçe varlığını sürdürür. Bu eserde cinsiyete dayalı ayrımcılık ve cinsiyete dair içselleştirilmiş kabuller Manisa Celal Bayar Üniversitesi öğrencileri örneklemi üzerinden Glick ve Fiske’nin “çelişik duygulu cinsiyetçilik” ve “erkeklere ilişkin çelişik duygular” adlı ölçekleri kullanılarak analiz edilmiştir.
İletişim alanında, birbirinden çok farklı perspektiflerden hareketle sıklıkla çalışılan konuların, kanal/endüstri, içerik ve izleyici olduğu bilinmektedir. Emek süreci ise sosyal bilimler yazınında olduğu gibi iletişim araştırmalarında da neredeyse görünmezdir. Alandaki temel incelemelere ve kuram kitaplarına bakıldığında, bu görünmezlik belirginleşse de, konuyu ele alan sınırlı sayıdaki incelemenin teorik ve kavramsal yönelimleri önemli bir birikim oluşturmaktadır. İletişim alanında, emek süreci incelemelerinin dayanağı olan iki temel yaklaşım, ana akım yaklaşımlar ve Marksizmden beslenen eleştirel yaklaşımlardır. Ana akım yaklaşımlar, odağına işçi verimliliği nasıl artırılır? sorusunu yerleştirirken, eleştirel yaklaşımlar, ekonomi politiğin sonunun ilanı ile gelerek emek sürecini, kimlikler, yaşam tarzları, dilbilimsel pratikler ve sınıfların sosyolojik görünümlerinden hareketle açıklamaktadır. Bu kitap ise alanda “görünmez” olan bir konuyu “görünmez” olan ekonomi politik yaklaşımdan hareketle ele almaktadır. Televizyon dizilerinin üretiminde emek sürecine odaklanan çalışma, sahada gerçekleştirilen bir araştırma eşliğinde, dizi üretim sürecinde kontrol ve denetim sorununu, set işçilerinin çalışma koşulları ve bu koşullara ilişkin olarak emek ve sermaye örgütlenmeleri arasındaki mücadele biçimlerini içermektedir.
Dünya genelinde yaşanan gelişme ve ilerlemeler sonucunda ortaya çıkan yeni toplum düzeni içerisinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığının azalmadığı, hatta zaman zaman şekil değiştirerek arttığı izlenmektedir. Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı 2022 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre mevcut ilerleme hızıyla cinsiyet eşitsizliğini tam anlamı ile sıfırlamak tahmini olarak 132 yıl alacaktır.
Birleşmiş Milletlerin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları içerisindeki 17 amaçtan biri de “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” amacıdır. Ancak günümüzde gelişmiş ülkeler dâhil hemen her ülkede cinsiyet ayrımcılığı hemen her alanda varlığını sürdürmektedir. Kadının sadece kadın olduğu için maruz kaldığı haksız, hukuksuz, eşitliksiz, keyfi, kayıt dışı uygulamalar sadece bir cinsiyet sorunu değil, toplumsal refah sorunudur. Aile, iş ya da sosyal hayatta fırsat eşitliğini yakalayamayan kadınların ortaya koyabilecekken koyamadığı her değer toplum için bir kayıptır. Bireyler sahip olduğu yetenek, kazandığı donanım ve ortaya koyduğu becerileriyle toplum içinde yer almalı ve değer görmelidir. Toplumlar toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzaklaşıldıkça ekonomik olarak zengin olsalar da refah düzeyi ve hayat kalitesi açısından çok gerilerde kalmaya mahkûm olacaklardır.
Tüm insanlık için daha adil bir dünya dileğiyle…
Aşk denizcisiyim,Onun açık denizlerinde yelkendeyim,Bir limana varır mıyım, varmaz mıyım,Ümitsizce yollardayım.Uzaktan izlediğimBir yıldızın peşindeyim (Çev. Banu Karakaş )
Bu çalışma, daha önce İspanya-Kültür, Toplum, Edebiyat İncelemeleri başlığıyla yayımlanmış olan kitabın bir devamı olarak düşünülebilir. Bu defa İspanya’daki çağdaş yazarlar arasından seçilen Anjel Lertxundi Esnal, Rosa Montero, Eduardo Mendoza Garriga ve Manuel Vázquez Montalbán’ın İspanyol edebî kültürü içerisinde edindikleri yere değinilmiştir. 1939 ile 1951 yılları arasında doğmuş olan bu yazarlar içlerinde ezelden beri var olan okuma ve yazma aşkıyla edebî dünyanın peşine düşmüşlerdir. Aynı çağın şartlarını, birbiriyle benzeşen sıkıntıları ve kaderleri aynı coğrafya üzerinde paylaşmış, benzer ödevler ve sorumluluklar yüklenmişlerdir. Kendi toplumlarını, yetişme tarzlarını, onları şekillendiren, edebî kişiliklerine yön veren çevresel faktörleri ve benliklerini eserlerine incelikle işlemişlerdir. Dünya edebiyatındaki sayısız hazineler içerisinde yer alan İspanya’nın bu çağdaş dört yazarına ayna tutarak ışıltılarını yansıtma, onların arasından bilinmeyenleri tanıtma, bilinenlerin bilinirliklerini artırma isteği ise bu çalışmanın hazırlanmasındaki en önemli etkendir.
Son yıllarda sosyal ağ sitelerinin çeşitlenmesi, kullanıcılar tarafından yaygın bir şekilde kullanılması ve çevrimiçi reklam gelirlerindeki hızlı büyüme beraberinde sosyal ağ reklamcılığının bir trend haline gelmesine neden olmuştur. Öte yandan sosyal ağ reklamcılığının popülaritesi ve bu reklamların tüketici tutumları üzerindeki gücü ve etkinliği ise reklam uygulayıcılarının bu reklamları sıklıkla kullanmalarını gerekli kılmıştır. Dolayısıyla reklam uygulayıcılarının, tüketicilerin sosyal ağ sitelerinde yer alan reklamlara yönelik yaklaşımlarını, gösterdikleri tepkileri ve bu tepkilere neden olan parametreleri saptamaları gerekmektedir. Tüketicilerin reklamlara yönelik verdiği tepkilerden biri de şüpheci yaklaşımdır. Reklama şüphe duyan tüketici, çok büyük bir ihtimalle markaya güven duymayacak ve reklamı izlemekten kaçınacaktır. Söz konusu durum markaların reklam çabalarının ve maliyetlerinin boşa gitmesine neden olacaktır. Bundan dolayı sosyal ağ sitelerinde yer alan reklamlara yönelik şüpheciliğin öncülleri belirlenerek reklam tasarımlarının yapılması gerekmektedir. Bu bağlamdan hareketle kitapta, şüphecilik temelinde sosyal ağlar ve reklamlar ele alınmaktadır. Diğer taraftan kitapta, teorik bilgilerin yanı sıra uygulamalı bir araştırma gerçekleştirilerek sosyal ağ sitelerinde yer alan reklamlara yönelik şüpheciliğe neden olan değişkenler detaylı bir biçimde incelenmektedir.
Bu kitap, toplumsal yaşamın her alanında her birimizin hayatına dokunan toplumsal kimliklerin nasıl ve hangi yollarla inşa edildiğini ele almayı amaçlıyor. Bu nedenle çalışma, her biri alanlarında uzman akademisyenler tarafından farklı perspektiflerden ele alınan kimlik ve toplumsal kimlik kavramına dair derinlikli pek çok araştırmayı sizlere sunuyor. Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe, Halkla İlişkiler, Gazetecilik, Sinema ve Yeni Medya dünyasını ortak noktada buluşturan bu kitap, bireyin yaşamını tümden etkileyen toplumsal kimliklerin dünü, bugünü ve gidişatı üzerine birçok önemli sorgulama ve alternatif çözüm arayışlarını içeriyor.Kitapta, tartışmalı bir kavram olan postmodern düzlemde kimlik üzerine her şeyi söyleyemesek de pek çok önemli sorunu tartışmayı amaçladık. İçinde yaşadığımız ve deneyimlemeye devam ettiğimiz postmodern çağ bir arada olmanın güzelliklerini ve çatışmalarını ortaya koyarken aynı zamanda içinde duvarın ötesini görebilmenin imkânlarını da barındırıyor. Bu nedenle hazırladığımız bu çalışma siz değerli okuyucularımıza kimlik konusunu farklı açılardan sorgulayabileceğiniz kapılar açıyor.
Bu kitapta, iletişim çalışmaları disiplinlerarası bir yaklaşımla incelenmektedir. İletişim alanı, köken itibariyle zaten tek bir boyuta ya da yaklaşıma indirgenemeyecek kadar çeşitlilik arz etmektedir. Ancak zaman içerisinde bir bilim dalı olarak, kendi sınırlarını genişletmek amacıyla yeni kavramları da içerisine dahil etmiştir. İletişimin bu bütüncül yapısı içerisinde farklı disiplinlerden, kavramlardan ve iletişim türlerinden beslenmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda iletişimin, teknoloji ve değişen araçlarla birlikte farklı türleri de açığa çıkmaktadır. Bu türlerden bazılarını; iletişim ve toplum, transmedya ve FoMO, sosyo-psikolojik iletişim, dijital pazarlama iletişimi, iletişim tasarımı, kurumsal iletişim, çalışan sessizliği ve çalışan muhalefeti, spor ve sağlık iletişimi oluşturmaktadır. İletişim alanında çeşitlilik arz eden bu yapı gün geçtikçe artmakta ve yeni yaklaşımların inşa edilmesine neden olmaktadır.20. yüzyılın ilk yarısında disiplinlerarası bir eksen oluşturan iletişim çalışmaları, bu tarihsel olguya yakın bir biçimde kitap içerisinde de yer edinmektedir. İletişimin bir mesajı hedef kitleye doğru bir biçimde ulaştırma gayesi birçok yöntemi, disiplini ve aracı içerisinde barındırmak zorunda olduğu için disiplinlerarasılık en doğru yaklaşım olarak görünmektedir.
Dijital medya, iki binli yıllardan itibaren yeni bir sosyal çevre yarattı. Bu yeni sosyal çevre uzak-yakın, tanıdık-yabancı, çocuk-yetişkin, köy-kent farklılıklarını bir araya getirmektedir. Çocukların yetişme sürecinde bu yeni ortamın avantajlarını nasıl kullanması gerektiği ya da dezavantajlarından nasıl kaçınması gerektiği önemli bir sorundur. Bu sorun, en başta çocukların dijital medya okuryazarlık düzeyleriyle ilgili olduğu kadar, ebeveynlerin bu konuda yeterlilik düzeylerini de yakından ilgilendiriyor. Özellikle büyük kentlerde geleneksel mahalle kültürü, komşuluk ve akrabalık ilişkilerinin zayıflaması veya değişmesi, ebeveynlerin çocuk yetiştirmedeki yüklerini son derece artırmıştır. Komşular, mahalledeki akran grupları, sokak, park gibi açık alanlar, çocuklara güven içinde zaman geçirecekleri bir çevre olmaktan çıkmıştır. Çocuklar, az sayıdaki aile bireyleri ve tanıdıkları ile güvenli ilişkiler kurabilmekte, ancak zamanının önemli bir bölümünü dijital medya platformlarında geçirmekte, bilgi, deneyim ve arkadaşlık ilişkilerini daha çok buradan yürütmektedir.
Bu kitap, çocukların dijital medya ile ilişkilerinde yaşanan sorunları ebeveynler açısından değerlendirmektedir.
Bireysellik Yanılsaması Sözden Yeni Medyaya Etkileşim kitabı, ‘’bireyi’’ etkileşim perspektifinden ele alıyor. Antik Çağın bireysellik anlayışından Modern Çağ’ın bireyine uzanan süreçte geliştirilen iletişim araçlarını; bireyin etkileşim olanaklarını, toplumsal dönüşümlerini ve en önemlisi bu sarmalın nasıl yanılsamaya dönüştüğünü inceliyor.
Henüz sözün hakim olduğu dönemlerdeki etkileşim olanaklarından, yazının bulunmasıyla değişen insan yaşamına, matbaanın, telgrafın radyonun ve yeni medya teknolojilerinin kullanımıyla çeşitlenen iletişim pratiklerine, bireyin, kendisiyle ve toplum ile olan etkileşim mücadelesini yanılsama üzerinden sorgular.
İnsan yaşamının devamını sağlayan temel ihtiyaçlarından biri olan bilginin, hiç olmadığı kadar hızlı üretildiği, yayıldığı ve depolandığı günümüzde yanlış bilginin, çeşitli türlerde ve medya formlarında üretilmesi, paylaşılması ve kabul görmesi, bilgi ekosisteminde düzensizliklerin varlığına ve doğrulanamayan bilgi yoğunluklarının oluşmasına neden olmaktadır. Toplumsal, ekonomik, siyasal çerçevede ve farklı bağlamlarda çeşitli eşitsizlikleri ve etik ihlalleri doğuran yanlış bilgi tüm biçimleriyle, insan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye meydan okumaktadır.
Yanlış bilgi içerikli komplo teorilerine dâhil olan bireyler, sosyal medyanın kutuplaştırıcı etkisiyle, yanlış bilgilerin yeniden üretimini sağlamaktadır. Özellikle yapay zekâ teknolojilerinin gelişimi, yanlış bilgi üretiminde gerçek ile sahte arasındaki ayrımı silikleştirmeye başlamış, doğrulama pratiklerinin sürekli biçimde işleyiş gücünü zayıflatarak bilgiye yönelik güveni derinden sarsmıştır.
Yanlış bilgi, interdisipliner biçimde, tüm alanlarda eşitlikçi yaşam ortamının zarar görmesine neden olmuş ve bu nedenle gerekli çözümlerin üretilmesini zorunlu kılmıştır. Bu düşünce düzleminden hareketle hazırlanan çalışma, yanlış bilginin, üretim, yayılım ve katılım çerçevesinde irdelenmesini ve iletişim alanından farklı perspektiflerle tartışılmasını amaçlamaktadır.
Bu kitap, Türkiye’de medya okuryazarlığı dersi uygulamaları ve buna paralel olarak öğrencilerin medya okuryazarlığı dersi kazanımlarını artırabilmeye yönelik öneriler geliştirmeyi hedeflemektedir. Kitab’ın bir diğer amacı da Türkiye’deki Medya Okuryazarlığı Eğitiminden sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilileriyle yüz yüze görüşmeler sağlanarak, Türkiye’deki Medya Okuryazarlığı Eğitimi Uygulamaları hakkında bilgi edinebilmek, şuana kadar yapılan çalışmaları öğrenmek ve bundan sonraki süreçte ne gibi bir yol haritası izleneceğini ortaya çıkartmaya çalışmak olmuştur.
Alandaki orijinal ve temel çalışmalardan yararlanılarak hazırlanan bu çalışmayı okuyan bir kişi, genel olarak realite şovların ne olduğunu, nasıl olduğunu tam ve doğru bir şekilde öğrenip anlayabilmeli; özel olarak da realite şovların içeriğinin nelerden oluştuğunu ve kapsamının ne olduğunu görmelidir. Bu kitapta farklı akademik ilgi ve birikime sahip kişiler için anlaşılır olabilmek amacıyla özellikle dilin sade tutulmasına özen gösterilmiştir.
Özetle çalışmada, egemen olanın izleyici üzerinde otorite kurmasını sağlayan toplumsal normların yeniden üretiminde önemli rol oynayan medya, realite şovlar aracılığı ile izleyiciye, belirli bir çerçeve içinde kendi televizyon gerçekliğini oluştururken tüketim toplumuna yeni popüler ürünler yaratmaktadır. Bu ürünlerin sunumu ise izleyicinin sevdiği karakterlerden anlatıcı/sunucu seçilerek ikon (bilirkişi) oluşturulmaktadır. “Evim Şahane” programında da görülmektedir ki, mobilya sektörünün popüler ürünleri, yoksulluk ya da zenginlik gözetilmeksizin sunulup, toplumsal cinsiyet normları da egemene göre yeniden üretilmiştir.
Son olarak, bundan sonraki dönemlerde konuyla alakalı çalışma yapmak isteyen araştırmacılar, realite şov programlarının etkilerini diğer televizyon programlarının etkileriyle, ülkemizde yayınlanan realite şov programlarıyla diğer ülkelerde yayınlanan realite şov programlarını kıyaslamaya ve realite şov programlarının toplum ve birey üzerindeki olumsuz etkilerini önlemeye, ayrıca programda sponsor firmaların kullandıkları ürün yerleştirmeye yönelik çalışmalar yapabilirler.
Tükenmişlik sendromunun hem bireylerin kendilerinde hem de çalıştıkları örgütlerde ciddi sorunlara yol açması bu kavramın araştırılması gerekliliğini doğurmuş olup; bu kitapta tükenmişlik sendromunun tanımı, nasıl ortaya çıktığı, alt boyutlarının neler olduğu, belirtileri, nedenleri, sonuçları ve nasıl baş edilmesi gerektiğine dair temel bilgilere yer verilmektedir. Kitapta yer alan bu bilgilerin, tükenmişlik sendromunun ne olduğunu anlamak; kavrama dair geliştirilen modelleri, bireysel ve örgütsel düzeyde var olabilecek nedenlerini ve belirtilerini öğrenmek; sendromun neden olduğu sonuçlara ve bu sonuçlarla nasıl baş edilebileceğine, tükenmişliğin nasıl önlenebileceğine dair bilgi edinmek isteyen kişilere faydalı olacağı umulmaktadır. Bu doğrultuda kitabın hem bireyler hem de örgütler için kaynak niteliğinde olduğu ifade edilebilir.
Tüketim toplumu olarak nitelendirilen günümüz toplumu reklamlar aracılığıyla daha da fazla tüketmeye yönlendirilmektedir. Medya ve reklam artık iyice iç içe girmiş durumdadır. Birbirinden ayırt etmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Reklamcılık, genel çerçevede insanbilimlerinin özelde ise iletişim biliminin ve aynı zamanda kendisi de bir iletişim bilimi olan göstergebilimin önemli çalışma sahalarından birini teşkil etmektedir. İnsana ve evrene ilişkin her şeyi inceleme konusu olarak ele alabilen göstergebilim alanında reklamcılık konusunda da birbirinden farklı inceleme yöntemleri geliştirilmiş, “reklam göstergebilimi” sayesinde reklam iletişimi / bildirişimi iletişim bilimleri literatürüne kazandırılan konulardan biri olmuştur.
Göstergebilim, reklam incelemelerinde sıklıkla kullanılan betimsel, yöntembilimsel ve bilimkuramsal bir bilimsel yaklaşım, bir üstdildir. Dünya üzerindeki farklı ortamlara erişebilmeyi ve farklı kültürel biçimlere sahip insanlarla iletişebilmeyi olanaklı kılan (yazılı / görsel / işitsel / dijital) iletişim teknolojilerinin yaydığı reklamlar günümüzde farklı bir boyut kazanmış durumdadır. Temel amacı satışın artmasına katkıda bulunmak olsa da reklam, aynı zamanda (kendine has dili - söylemi ve ideolojisi ile) bir popüler kültür üreticisi ve ürünüdür. Reklam metinleri, içinde iletilerin düzenlendiği - kodlarla örüldüğü - iletişim birimleri, gösterge dizgeleridir. Reklam metinlerinin anlamlama dizgeleri niteliğinde oluşu, dolayısıyla reklam söyleminin de göstergebilimsel incelemeye uygunluğunu öngörmektedir.
Bu kitapta, dili ve söylemiyle iletişim olgusu ve sürecine dahil olan ve metinlerarası metin özelliğindeki reklamların göstergebilimsel ilişkiler bağlamında kuramsal ve görgül bir değerlendirmesi yapılmaktadır. Çalışma aynı zamanda göstergebilim, iletişim, sosyoloji, feminizm ve felsefe kuramlarının düşüngü ekseninde reklam ideolojisi üzerine kavramsal ve kuramsal bir eleştiriyi içermektedir. “Reklam göstergebilimi” üzerine bir genel kavramsal örnekçe içermekte olan çalışma, reklam söyleminin göstergebilim kuram(cı)ları ışığında özgün bir çerçevesini ortaya koymayı denemektedir. Reklam Göstergebilimi, toplumsal cinsiyet politikalarının / pratiklerinin reklam metinlerindeki görünümlerine ve toplumsal yapıdaki muhafazakâr dönüşümlerine ilişkin bir çalışma sunmakta olup göstergebilim ve reklam alanının yanı sıra toplumsal cinsiyet çalışmaları ile ilgilenen okurlara yol göstereceği umulan semiyotik çözümleme örnekçeleri önermektedir.
Content and business processes such as news texts, spots, subtitles, title arrangement, headlines and subtitles, columns, visual material editing, photographs, cartoons, drawings, graphics, illustrations, cartoons in the traditional press changed as video and music, moving photos, moving texts, the latest news, news feed, news sharing and archive in internet journalism. In the book, what kind of content and design should be created in the adaptation of web pages of newspapers to mobile devices is analyzed within the framework of interaction design.
Bu yöntem ile objelerin negatif görüntüleri elde edileceğinden dolayı fotogramı yapılacak objelerin niteliği, ışık geçirgenliği, yapısı ve objenin kendi yapısındaki ara boşlukları (espas) çok önemlidir. Çünkü fotogramda objenin negatif görüntüsü karta yansıyacağından, objenin ara boşluğundan ışık geçerek farklı görüntüler elde edilecektir.
Fotogramda kullanılan objenin ışığı geçirgenlik durumu karta yansıyan görüntünün oluşumunu etkilemektedir. Eğer hiç ışık geçirmeyen ojeler kullanılacaksa kartın üzerinde o alanlar tam siyah olarak ortaya çıkacaktır. Işık geçirgenliği olan objeler kullanıldığında ise kart üzerinde hayali görüntüler meydana gelir.
Fotogram sonucunda bir fotoğraf oluşur fakat fotoğraf makinesine gerek kalmadan fotoğraf oluşmaktadır.
Fotogram aynı zamanda agrandisörde yapılan bir kart baskısıdır. Fakat bu baskıda agrandisörde negatif film olması gerekmektedir. Oysaki fotogram çalışmasında filmsiz de fotoğraf oluşmaktadır. Fotogram çalışması için; ışık, kimya, fotoğraf, negatif-pozitif görüntü ve fotoğraf bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır.
“Medya ve İletişim Çalışmaları” kitabı geleneksel medya, yeni medya ve iletişim alanlarını kapsayan geniş bir yelpazedeki çalışmalara yer vermektedir. Kitabın medya ve iletişim alanına ilgi duyan okuyucular için de farklı medya türlerine ilişkin çalışmaları bulabilecekleri bir kaynak olması amaçlanmıştır. Bu bağlamda kitapta, sinema ve dönüşen yapısıyla interaktif sinema, televizyon ve televizyon dramalarının toplumsal boyutu, internet ve sosyal medya bağımlılığı, podcast, twitch gibi yeni medya araçları ve geleneksel medya ile olan etkileşimleri, büyük veri, medyaya olan güven, simgesel anlamın dijitalleşme ile dönüşümü konularında alanında uzman akademisyen ve araştırmacılar tarafından kaleme alınan çalışmalar yer almaktadır.
Televizyon yayıncılığı, görsel ve işitsel özellikleri bir arada barındırmasıyla medyanın görünürlüğünü sağlayan güçlü bir alanı teşkil etmektedir. Bu alana dair yürütülen bilimsel çalışmalar ise, akademik yayınlarda ayrıca öne çıkmaktadır.
Nitekim bu kitapta da, televizyon yayıncılığının gerek geleneksel medyadaki gerekse dijital platformlardaki mevcudiyeti ele alınmaktadır ve her biri özgün içerikler olan güncel çalışmalar eşliğinde, literatüre yeni bir katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Türkiye’nin farklı üniversitelerinden akademisyenlerin ve alanında uzman kişilerin katılımlarıyla hazırlanan kitap, aynı zamanda televizyon alanında sürdürülecek olan yeni çalışmalar için kaynak niteliği taşımayı hedeflemektedir.
Bu kitap, yediden yetmişe geniş bir izler kitleye sahip çizgi filmlerin aktardığı toplumsal değerleri irdelemektedir. Renkli ve eğlendirici bir dünya evreninde çizgi filmler, medya-toplumsal değerler tartışmasında önemli bir paradigma oluşturarak izleyicisine gündelik yaşamın keşmekeşinde bir ışık olmaktadır. Eğlenceye dayalı bilgi aktarımı sürecinde çizgi filmler, bir yandan çocuklara diğer yandan yetişkinlere gündelik yaşamlarını organize etme, sorunlarla baş edebilme ve hangi değerlerle toplumsal hayatta oryantasyon sağlayabileceklerini göstermektedir.
Tüm bu tespitler ışığında bu kitap, eğlendirerek toplumsal değerleri edindiren çizgi filmlerin insanın sorunlarla başa çıkabilmesini ve gündelik yaşamda ihtiyaç duyduğu değer yönelimlerinin neler olabileceği sorunsalının cevabını aramaktadır. Zira alınacak cevap, kuşkusuz insana değer yönelimlerinde edineceği özdeşleşme fırsatlarını da gösterecektir.
Kelime karşılığı olarak Antroposen, insan çağı anlamını taşımaktadır. Etimolojik olarak Eski Yunanca’da “insan” anlamına gelen anthrōpos [ἄνθρωπος] ve “yeni” anlamını taşıyan kainos [καινός] kelimesinden türeyen bir takının birleşmesinden meydana gelmektedir. Kavramın sosyal bilimler alanında çok ilgi görmesinin belli başlı sebepleri vardır. Öncelikle Antroposen kavramı bir hikâye anlatma kapasitesine sahiptir. İnsanın tarihsel toplumsal serüvenini, yeryüzünün, toprağın, hayvanların, bitkilerin ve türlü canlılığın yaşamı ile birlikte anlatma imkânı verir. Antroposen ve onun etrafında örülen tartışmalar kitabımızın ortak temasıdır. Kavram ve eleştirileri kitabın tüm makalelerinin içinden geçiyor ve bu derlemenin yazarlarını ortak bir tartışma gündeminde buluşturuyor. Tüm bu ufuk açıcı makaleleri içeren Antroposen’in İzleri: İnsanın Dünya İle İlişkisi Üzerine Tartışmalar derlemesinin, Türkiye’de sosyal bilimler literatüründe kendine yeni yeni yer bulan Antroposen kavramının anlaşılmasına, tartışılmasına, kullanılmasına ve eleştirilmesine bir katkı sağlamasını umut ediyoruz. NIHAN BOZOK
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.