Melih Cevdet Anday’ın yaklaşık 60 yıl boyunca gerçekleştirdiği söyleşileri bir araya getiren Dakika Atlamadan, usta şairin yazı hayatının bir özeti olarak değerlendirilebilir. Anday’ın söyleşilerde ve soruşturmalarda verdiği cevaplara topluca bakıldığında, onun hiç değişmeyen meselelerini de, zaman içinde değişim geçiren fikirlerini de görmek mümkün.Şair üzerine yapılacak çalışmalarda öncelikli kaynaklardan biri olarak da okunabilecek olan söyleşi ve soruşturmalar, 1930’ların sonundan 1990’ların sonuna, Türk edebiyatının 60 yıl içindeki temel meselelerini görmeye imkan sağlıyor, bu dönem boyunca edebiyatın hangi sorular etrafında şekillendiğini görmeye olanak veriyor.
“Eskiden romanların sonuna ‘Bitti’, ‘Son’ gibi notlar düşülürdü. Bu, daha çok, olay aktaran, serüven aktaran romanlar için geçerli. Okur da buna alışmış, romanın sonunda ‘Bitti’yi göremeyince son sayfaların kopup yittiği duygusuna kapılırmış. Hayat gibi romanın da biten değil, süren bir şey olduğunu anlayan romancı, son sayfasından ‘Bitti’, ‘Son’ uyarısını kaldırıyor.”
Adalet Ağaoğlu Karşılaşmalar’da hem okurlarıyla hem kendisiyle karşılaşıyor, karşı karşıya kalıyor, “karşı duruyor”: Dergi ve gazete yazılarıyla, denemeleriyle, söyleşileriyle, bunu yeniden yapıyor. Çeşitli kentlerden başlayıp Ankara’ya, İstanbul’a, erotizmin dilinden “oda romanı”na, tiyatroya, Tanpınar’dan Oğuz Atay’a ve Brecht’e uğruyor.
Enis Batur, Türkiye'de zenginliğin ölçütünü sanatla değiştiren Portakal ailesini Raffi Portakal'a soruyor.
Yol haritasını Enis Batur'un çıkarttığı uzun soluklu bir söyleşinin ürünü olan Raffi Portakal - Portakal'ın Yüzyılı'nda Enis Batur ve Raffi Portakal, İstanbul'un sanat ve kültür ortamına odaklanan, antikalar, Osmanlı eserleri ve büyük ustaların tabloları arasında dolaşan koleksiyonerler, meraklılar, zanaatkarlar ve esnaflardan söz açıyor. Osmanlı'nın son döneminden günümüz Türkiyesine uzanan bir yolda zevk, merak, ustalık ve kültür kavramlarını, müzayedeleri, sergileri ve müzeleri tartışan kitap, 1914'ten bugüne günlük hayatın içine sızan sanat tutkusunun dönüşümünü gözler önüne seriyor.
Tarih Vakfı’nın sözlü tarih projesi kapsamında 1995 yılında yapılan Vüs’at O. Bener’le kardeşi Erhan Bener’in video kayıtlarından ortaya çıkan Kurmacasız Bir Yaşam, epizodik belleğe dayalı bir geçmiş zaman hikâyesi.Bener kardeşlerin çocukluk, gençlik ve yetişkinlik yılları; başlarından geçen birbirinden ilginç olaylar; yakın tarihimizin bilinen olaylarının perde arkası ve tanınan simalarla ilişkileri; meslek hayatları ve gönül kırıklıkları; edebiyata girişleri 1950’ler Ankara’sının kültürel ortamı... Kısacası, Kurmacasız Bir Yaşam’ı okurken kendinizi hayata, edebiyata, tarihe ilişkin tanıklıkların ve lezzetli bir sohbetin ortasında bulacaksınız.
Tomris Uyar’ın Elele dergisindeki unutulmaz yazılarından Handan İnci’nin derleyip hazırladığı Aşkın Yıpranma Payı Yapı Kredi Yayınları’nın 4500. kitabı oldu. Bu kitapla birlikte yazarın külliyatı da tamamlandı.
Tomris Uyar Aşkın Yıpranma Payı’nda 1976-1985 yıllarının Türkiyesi’nden kesitler vermekle kalmıyor, esasında kimi sorunların kılık değiştirerek sürdüğünü gösteriyor. Toplumsal, ekonomik ve siyasi çarpıklıklara keskin eleştiriler getirirken umudu da hep yedeğinde tutuyor. Kürtajdan çiğköfteye ve kadın tutuklulara, cinsellikten anneliğe ve kadın haklarına uzanan yazılarında Tomris Uyar sokaktaki kadını ve Türkiye’nin ruhunu ustalıkla yansıtıyor. O günlerden bu günlere çok şey söylüyor Tomris Uyar. Öte yandan arka fonda hep İstanbul ve gündelik hayat var. Hem keyifle okunan hem de çok şey öğretip bilinçlendiren bir kitap Aşkın Yıpranma Payı. Okumak için ne çok nedenimiz olduğunu okuyunca anlıyoruz.
Elele’ye yazma önerisi aldığım günlerde yazar olarak bir kavşağa geldiğimi düşünüyordum. Ne de olsa gazeteciliğe bulaşıyordum bir anlamda. Bir yazımda da belirttiğim gibi sorularla doluydum: Edebiyat görüşümden ödün vermeden yüzü belirsiz bir okur kitlesine nasıl seslenebilirdim? Zamanla, o okur kitlesinin yüzü yavaş yavaş belirdi. En rahat yazılarımı (elbette kolay anlamında değil) onlar için yazdım.
Hülya Okur’un sorularıyla açtığı yapraklar, birer kaynak olduğu gibi aramızdan ayrılanlarla bizi yine biraraya getirdiği için ocakbaşı söyleşisi yaşatıyor.
- Yekta Güngör Özden
Hülya Okur önsözünde müthiş bir benzetme yapmış. Gerçekten de bağışlanan organlar başka hayatlara nasıl can veriyorsa, insanların geride bıraktıkları düşünceleri de başka düşüncelere hayat verir.
- Mehmet Barlas
Hülya konuklarıyla gönül yoldaşlığı kurmuş, zorlamadan merak edilenleri öğrenmek istemiş, sorguçluk yapmamış...
- Timur Selçuk
Sevgili okurlar, Ölmeden Az Önce’yi mutlaka okuyun. Birbirinden çok değerli ve birbirinden çok değişik hayatlara, sevgiyle dokunacaksınız.
- Ayşe Kulin
Değerli insanlar biraz daha fazla yaşasınlar, dileğimiz bu. Sizi bu kitaptan dolayı gerçekten kutluyorum, sağcıydı, solcuydu, üstçüydü, altçıydı demeden insanların kaliteli taraflarını ortaya çıkartan, iç dünyalarına eğilen bir kitap yapmışsınız, bu yolda yürüyün derim.
- Fikret Hakan
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.