O milyonlarca kişi için bir başkahraman. Bazılarına göre de devrime giden yolda acımasız, gözü pek bir cellat. O, Yirminci yüzyılın hayatı gizemlerle dolu ikonik karakteri. Henüz yaşarken bile efsaneye dönüşmüş devasa bir adam. Hayatı hayal kırıklıklarıyla, fırtınalı aşklarla dolu bir gizem yumağı. Ününün zirvesindeyken, 2 yıl ortadan kaybolmayı başarabilen ilginç bir karakter. Hızlı, öfkeli, ironik bir yaşam süren Arjantli doktor, devrimci, gerilla ve bürokrat. 39 yıl süren yaşamına yüzlerce yıl sığdırabilen coşku insanı. Ölümünden sonra kitleleri, eylemi, söylemi, imajıyla peşinden sürükleyen bir yıldız. Meşhur posteri, kapitalist ürünlere, sosyalist meydanlara renk veren romantik devrimci. Adaletsiz dünyaya karşı protest bir çığlık, daha iyi bir dünya için silahlı eylemi referans alan, insan için insan öldürmeyi referans gösteren bir kişilik… Şair, yazar. Peki, gerçekte kimdi Ernesto Guevara de la Serna? Birilerinin kusurlarını göstermeden, idealize, kristalize ederek dünyaya sundukları bir aziz miydi o? Yahut başka birilerinin gösterdiği gibi megoloman, uyumsuz, sorumsuz, maceraperest bir cellat mı? İşte naçizane elinizde tuttuğunuz bu kitap, size ‘insan’ Ernesto’yu olduğu gibi göstermeye gayret edecek. Sizler onu bir ‘insan’ olarak tanımış olacak, onunla ilgili yorumu hiçbir yönlendirme olmadan özgürce yapmış olacaksınız.
“Can Paker benim iyi bir dostumdur. 360 derece açıklıkla düşünebilir. Benim için kıymetlidir. Dostluğu da kıymetlidir. Gerek üniversite gerekse başka konularda daima aklına güvendiğim birisidir.” – Güler Sabancı
“Can Paker, sosyal sorumluluğa önem veren, katkıda bulunacağını bildiği zaman, ciddi bir şekilde bu sorumluluğu üstlenen, fikirler yaratan, sosyal sorumluluk fikri, sivil toplum örgütlerine dair fikri çok gelişmiş bir arkadaşımdır.” – Bülent Eczacıbaşı
“Can Paker’in herhangi bir konuda belli değerleri vardır. Mühendis tarafının da ağırlıklı bir yanı vardır o sosyal tarafının içinde. Açıktır, nettir. Tabulardan çekinmez. Hangi konuda ne pozisyon alacağını aşağı yukarı ben bilirim. O da açıklığından geliyor. Bu, çok önemli bir şey.” – Halis Komili
“Can’ın hastalığı, vesayetin kırılmaya başladığı döneme denk gelir. Telefonda daha demokrasiye nasıl destek vereceğimizin planını yapardık. Öleceğini bilse bile son dakikaya kadar iyi bir dünya için mücadele edendir.” – Ethem Sancak
“Can gerçekten dinamosu oldu TESEV’in. Sadece ve sadece ideolojik çizginin doğru saptanması anlamında değil, iş bitirilmesi, para bulunması, riskli konulara girme cesaretinin gösterilmesi… Can ağırlığını koydu, risk aldı, para buldu.”
– Asaf Savaş Akat
“Can Paker, değerlendirilmesi gereken bir beyindir. Çünkü gerçek anlamda bir entelektüeldir. Türkiye’de kanaat önderi diyebileceğimiz insanların önemli bir üyesidir. TESEV’de yaptıkları çok önemlidir.” – Cem Duna
“Toplum çok değişti ve birçoğumuz bu değişimin doğal yolla olduğunu kabul etmek istemiyoruz. Bu bir gerçek. Can bunu kabul ediyor ve görüyor; ama birçoğumuz bunu görmüyoruz.” – Tosun Terzioğlu
Philip K. Dick’i nasıl bilirsiniz? Yapıtları Bıçak Sırtı, Gerçeğe Çağrı, Azınlık Raporu gibi unutulmaz filmlere konu olan dahi bilimkurgu yazarı olarak mı? İnsanın ve gerçekliğin doğasını anlatmak için bilimkurgu yazmayı seçen üretken bir dahi olarak mı?
Dick hayatı boyunca beş kez evlendi. Üçüncü eşi Anne R. Dick’le 1958-1964 yılları arasında evli kaldı. Bu dönemde Dick, Yüksek Şatodaki Adam, Mars’ta Zaman Kayması, Palmer Eldritch’in Üç Bilmecesi gibi en ünlü romanlarını yazdı.
Dick’in üçüncü eşinin bu şaşırtıcı biyografisi yalnızca bu dönemi anlatmak kalmıyor, bir muammanın portresini çiziyor. Görünüşte yakışıklı ve çekici bu zeki adam gerçekte kimdi? İçindeki huzursuzlukla ve giderek artan bir paranoyayla mücadele eden, gerçeklikten giderek kopan sorunlu bir adam mı? Hayatına giren herkesi büyüleyen bir binbir surat mı? “Romanları rüyaların dilinde yazılmış bir otobiyografiydi. Kendiyle ilgili çok fazla şey açık ettiğini hissettiğinde başka bir konuya geçer ya da karakterin cinsiyetini değiştirirdi. Altmışların başındaki romanlarında ne kadar çok şey anlattığını fark ettiğini sanmıyorum ya da o kadar meçhul bir yazar olduğunu düşünüyordu ki, kimse söyledikleriyle kişisel hayatını birbirine bağlayamazdı. Belki de umurunda değildi.”
Çakırcalı Memed Efe, on beş yıldan fazla bir zaman boyunca eşkıya olarak Osmanlıya baş kaldırmış, binden fazla insanı öldürmüş, öte yandan fakir fukaranın koruyucusu olmuştur. Yaşar Kemal, Çakırcalı’yı öldüren müfrezenin kumandanı Albay Rüştü Kobaş’ın verdiği bilgiler ışığında eşkıyanın hayat hikayesini, tanıklarının yorumlarına da yer vererek anlatır. "Yaşar Kemal insanoğlunun çektiklerini hırs dolu bir beceriyle anlatan yürekli bir yazardır. O isyan ve öfkesini, insanlara karşı Batı yazarlarında az görülen bir güvenle desteklemesini bilmiştir." New Statesman, (İngiltere) "Bir epik kültürün bu ölçüde derinliklerine inmiş birini daha bulmak çok güç." Norrtelje Tidning, (İsveç) "Yaşar Kemal çağdaş edebiyatın eşine az rastlanır devlerinden biridir." Le Figaro, (Fransa)
6 Ocak 1896-16 Temmuz 1969 yılları arasında yaşayan Vecihi Hürkuş, Türkiye'nin havacılık tarihinde önemli bir ad. Hiçbir devrin ve hiçbir kimsenin adamı olmayan Vecihi Hürkuş, üstün yetenekli bir pilot, başarılı bir uçak mühendisi, havacılığa âşık bir idareci olarak yaşadı. Kurtuluş Savaşı'na katılmış, Türkiye'nin hem bağımsızlık savaşında hem sivil havacılık tarihinde yer almış Vecihi Hürkuş'un anıları, tarih kitaplarında rastlanamayan gerçekleri de gün ışığına çıkarıyor.
“Benim amacım, gerçek bir yaşamöyküsü yazmak değil, ben sadece gerçek yolunda edindiğim sayısız tecrübemi anlatmak niyetindeyim.”
Mohandas K. Gandhi 1869’da Hindistan’da doğdu. Londra’da eğitim gördü ve daha sonra ırkçılığın en kötüsünü bizzat yaşadığı Güney Afrika’da avukatlık yapmaya başladı. Yaşarken İngilizler için bir suçlu, Müslümanlar için bir kahraman, Hindular içinse kutsal bir adamdı. Irkçılığa, sömürgeciliğe karşı gösterdiği pasif direnişle koca bir ulusu bağımsızlığa taşıyan, tarihin akışını değiştiren kişiliklerden biri oldu. Gandhi’nin yaşamının önemli olaylarını anlattığı bu kitap, yoluna bağlılığından ve dürüstlüğünden bir an olsun taviz vermeyen, değişime önce kendinden başlayan büyük bir ruhun büyüleyici bir portresi aynı zamanda. Bir insanı büyük bir insan yapan nedir sorusuna verilecek en güzel yanıtı Gandhi’nin kendi sözlerinden, Vedat Günyol’un Türkçesiyle okuyun.
“Gelecek kuşaklar onun gibi birinin yeryüzüne gelmiş olduğuna inanmakta güçlük çekeceklerdir.”
- Albert Einstein.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.