Dua... Allah ile konuşmanın, dertleşmenin, O'na karşı itirafta bulunmanın ve O'nun küçük bir kulu olduğumuzu hatırlamanın en kolay yolu... Öyle bir yol ki, O'ndan bir şeyi isterken bile bize sevap yazar, bizi daha çok sever, lütfünü genişletir; biz istediğimizi artırırız, O da keremini...
Umut... Duanın ardından ilahi bir bekleyiş... Allah'ın kullarına verdiği nimetlerin çoğu, Müslüman-Kafir gözetmeksizin bahşettiği ve irademiz dışında takdir ettiği şeylerdir; ama Allah'ın lütfü geniş, hazineleri sonsuzdur. Bir tek davranış, bir tek kıpırdama allah'ın "Kerem" sıfatını harekete geçirmek için yeterlidir. O vakit Allah kendisine uzanan elden, yakaran dilden, ağlayan gözden haya eder ve takdirini genişletir. Zaten bunu kendi de taahhüt etmiş, "Çağırın beni, icabet edeyim size" buyurmuştur.
Ancak her şeyin olduğu gibi duanın da bir adabı vardır. İnsanoğlu hangi duayla, nerede ve nasıl dua etmek gerektiği konusunda bir öğretmene ihtiyaç duyar. Allah katındaki saklı hazinelere ulaşmak için en güzel yol ise bu öğretmenlerin bizlere öğrettiği şekilde Allah'a ulaşmak, O'na yakarmak ve O'ndan istemektir. İşte, bu kitapta, Allah'ın bizlere öğretmen olarak tanıttığı Ehlibeyt'in (s.a) duaya yönelik engin öğretilerinden bazılarını bulacaksınız...
Aşk yolunun çilesi huzur, karanlığı nurdur. Hakiki aşk; görünen-görünmeyen, bilinen-bilinmeyen, manalı-manasız tüm mesafeleri aradan kaldırır, uzağı yakın eder. Göğsüne sabrı ve duayı kuşanan âşık, vuslat ümidiyle her an sefer hâlindedir. Ruhları arıtan vuslat ümidinde samimiyet vardır, gayret vardır, gözyaşı vardır, teslimiyet vardır. Her ses, her nefes bir diriliştir aşk yolcusu için. Seher vakti, sefer vaktidir. Zamanın sinesinde emin ve aheste bir yürüyüş, adım adım, bir başka âleme yolculuk. Uyanma, ferahlama, yaklaşma, yakınlaşma ve sığınma anı…
Mavi bir güzellikti secde... Kaybolmak, yok olmak, bırakmak...
İçimde bir şiir var, dışarı çıkmak bilmiyor.
Öyle şeyler var ki, anlatılmıyor...
Gitmek iste, mühim değil, gidilmiyor...
Gündüze iyi deme, akşam oluyor. Geceye alışma Güneş doğuyor.
Bir büyük plan kusursuz işliyor. İlahiî nizam sapmıyor, şaşmıyor. Hep bir hikmet var, sonunda anlaşılıyor.
Her şeyin bir vakti var. Acele et ya da etme. Zamanı hep yavaş yavaş geliyor. Muratlar tek bir atölyede işleniyor.
Ne zaman korksan “Korkma”, biraz şımarsan “Şımarma” deniyor. Anla ki hep dengede kal isteniyor. Ve şunu bil, Allah yardım ederse seni kimse yenemiyor.
Sen, her kimsen, eğer gerçekten inanıyorsan, zannın boşa çıkartılmıyor. Bir kere Allah demeye gör, yolların açılıyor.
Dün hep gidiyor. Ve yarın, bugün Allah diyenler için geliyor...
Tasavvuf, kendi müntesiplerini her zaman kalbi bir yola davet eder. Manevi ve kalbi yöntemlerle seyr-u sülük kapılarını aralar. Bunu yaparken aklın sorgulaması, düşünmesi, manevi hakikatleri kavramaya çalışması söz konusu değildir. Tavsiye edilen tefekkür ise daha ziyade kalbi ve ruhidir. Halbuki bu kitapta akıl da devreye konulmakta, aklî ilimlerde kullanılan hafıza fotografları tekniği ve çağrışım metodu bu çalışmanın temelini teşkil etmektedir. Yani akıl ve kalp bütünlüğü içinde tasavvufi ahlaki kavramların "hafıza çivileri denilen anahtar kelime ve kavram tekniği" ile okuyucu tarafından özümsenmesi hedeflenmektedir.
Aslında bu yöntemin hafızayı ve zekayı geliştirme yönü de söz konusudur. Bir diğer ifadeyle, bir yandan tasavvufî kavramlara dair eğitim verilirken, diğer yandan zeka ve hafızanın eğitimi de söz konusudur.
Elinizdeki kitapta uygulanan fotografik hafıza teknikleri sayesinde herkes, tasavvufi kavramları ve bu kavramların şekillendirdiği değerler sistemini çok daha hızlı, çok daha etkin bir özgüven içinde öğrenebilecektir.
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.