Yıllardan beri her iktidar döneminde, hep aynı iddiayı taşıyan politik demeçler çınlatılır; "Hukukun üstünlüğüne inanmış bir hukuk devleti olarak..." Derken kıyısından köşesinden; tetikçileri, suikastçıları, haraççıları, uyuşturucu kaçakçılarıyla resmi kimliklere de bürünmüş yasa dışı suç örgütlerinin umacı tırnakları görünmeye başlar; onların peşine düşmeye kalktıkları halde, başarıya ulaşamamış bazı sorumlu kişilerin açıklamalarıyla, önleri barikatlanmış bazı savcı iddianamelerinde. Zaman zaman dört bin savcı ve yargıç eksikliğiyle, üç bin de mahkeme binası eksikliğinin dile geldiği ve Adalet Bakanlığı’nın bütçeden ancak binde 9’luk pay aldığı bir ülkede; kazara, "hukuk betonarmesi" çürük bir "devlet"in gerçekte "gizli bir çeteye" dönüşeceği korkusundan dem vurunca da; Solmaz Kâmuran’ın, ince bir titizlikle gerçekleştirdiği bu kitaptaki belgesel serüvenler yaşanır. On yıl önce yaşanmış olan o serüvenlerde ortaya çıkan umacı tırnakları; bugün de, "Ergenekon davası" etiketli haber yayınlarında kıpırdarken, ne tür kanlı darbelerin planlandığı da ortaya döküldükçe dudakları uçuklatmakta. "Devlet çeteye dönüşmemeli" uyarısıyla temennisinde bulunurken; çok da haksız olmadığımızı kanıtlamayı, bugün de sürdürüyor olaylar. Ve bu kitabın sunduğu gözlüklerle, sütrelenmiş bambaşka bir Türkiye başlıyor görünmeye... Çetin Altan
İyi şeyler yürekle algılanır. Yürek, öncelikle korunmalıdır. Çünkü; her şey ondan kaynaklanır ve gözler açılır. Eğer açabilirsek... Ruh veya yürek, ilke ve kalıplara, programlara karşılık vermez. O, şekil değil tutku arar. Yüreği uyandıran; sanat, şiir, güzellik, gizem ve coşkudur. Ruhun dili budur. Akılları meşgul etmekle olmaz, ruhun ele geçirilmesi lâzım...
Olcay Sönmez, doğaya açılan yolculuğunda bilge şarabın izinden gidiyor ve ulaştığı lezzetleri bizlerle paylaşıyor. Minicik bir üzüm tanesinin doğumundan başlayıp, cins-cins lezzet salkımlarına uzanan macerasını, o büyülü sıvıya dönüşümünü, her toprakta başka bir tat, başka bir kişiliğe bürünerek gönlümüzü hoş edişini sıcacık bir dille anlatıyor. Şarabı zevkle yudumlamanın, o lezzeti tanımanın hayattan zevk almayı isteyen herkes için mümkün olabileceğini söyleyerek heyecanlandırıyor bizi. Yazar bu kitapta, insanoğlunun şarabı ilk tattığı andan başlayarak çağlar boyunca Anadolu’dan alıp yerkürenin türlü topraklarına yaymasını anlatıyor. Bunun yanı sıra uygarlık tarihi, din, kültür ve ekonomideki izlerini de gösteriyor bize. Şarabın macerasında önce Nuh’un gemisine biniyor, Dionysos ile sarhoş oluyoruz. Sonra Knidos’tan koca Roma ordusuna şarap yetiştirip, Ortaçağ’da binbir badire atlatıyor ve derken İstanbul meyhanelerinin kuytu köşelerinde gözlerden uzak demleniyoruz. Olcay Sönmez "gönül işi" dediği şarapla, dostlarına gönlünü açıyor ve kendi şarabını yapmanın sırlarını paylaşıyor. Bir gün hepimizin bilge şarabın rehberliğinde kendi lezzetlerimizi yaratabileceğimizi umarak...
Kiraze’nin yazarı bu kitabında kimlik sorunu çerçevesinde bir aşkı anlatırken, Atatürk’ün ölümünden sonra çalkanan Türkiye’den, Varlık Vergisi’ne, Auschwitz’den İstanbul’a kadar uzanıyor. Okur ise bu öyküde, yakın geçmişteki Çanakkale’nin Müslüman, Levanten, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yahudi, Rum ve Ermenilerden oluşan kozmopolit yapısına tanık olurken, çok küçük yaşlardan itibaren kemanı ile çevresini büyüleyen Bedia’nın hüzünlü aşk dolu hikayesine eşlik ediyor.
Bu kitap içinde yer alan teknik bilgiler ve açıklamalı modeller bakımından, yazarların yayınlanmış ilk kitabının devamı ve tamamlayıcısı niteliğindedir. Örnekler eşliğinde farklı tasarım ve teknikler, boncuk, yarı değerli taşlar, tığ örgü, tel, polimer kil gibi malzemelerle uygulanmıştır. Yine kitapta basitten zora doğru bir anlatım gerçekleştirilmiştir. Bu kitapta da amaç, okurda var olduğuna inanılan yeteneğin, sade anlatımlı fotoğraf ve grafiklerle desteklenmiş örnekler ışığında tasarımlara dönüştürülebilmesidir.
Deniz, kurşuni gökyüzünün altında, heybetli kükreyişleriyle, uçsuz bucaksız koskoca meydan bana kaldı, der gibiydi. Azgın dalgalar hüzünle ürperen kıyıları olanca gücüyle dövüyordu. Yaşlı kadın sahile inen yamacın üstünde durdu. Rüzgarla sertleşen kar serpintilerinden yüzünü sakınmak için defne ağaçlarını kendine siper yapmaya gayret ederek, karşısındaki çetin ve sonsuz suya baktı. Bu gözler, geniş göklere, açık ufuklara, deli rüzgarların çığlıklarına, denizlere, ormanlara, dağların ötesine, yalnız bir ağaca; bir ardıç, bir pınar, bir dereye hep aşinaydı. Bu deniz ne istiyordu? Her yer siyah, karanlık ve sinsiydi... Bugün deniz ve orman sınırında kartalın hava nakşını seyretme günü olmadığını o da biliyordu. Uçuk benziyle yırtılan denize daldı gözleri... Buraya her gelişinde olduğu gibi, yine oğlundan duyduğu Son sözleri aklından geçirdi: "Ana, ver çıkınımı, gün doğdu yolum gider; köz iner yüreğime..."
Ünlü fotoğrafçı ve dijital uzmanı Tom Ang özel terimlerin bulunmadığı bu kitapta, dijital fotoğrafçılığın temelleri konusunda ustalaşmanıza yardımcı oluyor. Ne tür bir makine almanız gerektiğinden, fotoğraflarınızı internette yayınlamaya kadar, ihtiyaç duyduğunuzdan daha fazla bilgiyi içeren bu kitabı keşfedin.
Ege’nin Muğla’sı ile Miami’nin Lauderdale’i birbirine ne kadar benzer, birbirinden ne kadar farklıdır? Belki de bunu en iyi, bu iki kıyı arasında milyonlarca yıldır gidip gelen caretta caretta bilebilir. Onun bu romandaki adı Minta... Özgürlüğün simgesi Minta... O sessizce her şeyi gördü ve anlattı. Yelkenlileri, buharlı gemileri, denizaltıları, plastik torbaları, zehirli atıkları... Ve elbette insanları da... "Minta", efendilerin ve kölelerin yüzyıllık tarihiyle, 20. yüzyılın hikâyesiyle buluşturuyor bizi. Bir yanda köle Nada, Mısırlı Hüsnü Paşa, Salima Hatun, Amira Kadın, Arap Nijad, Hamra ve Şerif... Diğer yanda Naja, Seminol Reisi Yaralı Tilki, Nay, Thomas James, Rose, Ray... Hepsi de farklı coğrafyalarda aynı kaderi paylaştılar... Köleliğin, savaşların, ırkçılığın ve göçlerin acısıyla insanların öfkeleri, isyanları, günahları, sırları, suçları ve tabii ki aşklarıyla yüz yüze gelirken, son yüzyılın şarkılarını da dinleyeceksiniz...
Bir kitap, ya sorular sormalı ya da yanıtlar vermelidir. Özellikle de birey ve toplumun daha çok gerçeklere ihtiyaç duyduğu, sisli ve yarı karanlık dönemlerden geçerken... Elinizdeki kitap, insan, devlet, politik liderlik, demokrasi konularını evrensel olarak inceledikten sonra, Türkiye’de devlet, cumhuriyet ve demokrasi anlayışı ile bugün yaşanan Türkiye’yi yorumlayıp değerlendirmektedir. Türk ulusu ve devletine yönelik öncelikli tehlike olarak kıymetlendirilen; PKK’nın silahlı gücü ve siyasal gelişimi, Ortadoğu’da yürütülen emperyalizm ve Avrupa Birliği ile Kuzey Irak’taki Kürt devleti girişimi, din istismarcılığı ve dinin siyasallaşması ayrıca ele alınmaktadır. Eserin, "İleri, Daha İleri, Ama Nasıl?" bölümü ise ferdin ve toplumun düşünce, fikir ve hareketlerinin nasıl olması gerektiğini açıklamaktadır. "Bir şey yapmaya karar verdiğin gün, şanslı gündesin demektir!..."
Yetenekli, genç bir doktor olan Raj Rabban, sevginin ve ölümün anlamını bildiğini düşünürken, Manhattan metrosunda alev saçlı Molly ile karşılaşır. Bu karşılaşma, onun hayal bile edemeyeceği kadar derinlere nüfuz eder. Raj, ailesinin kendisi için seçtiği Maya ile nişanlı olmasına rağmen, Molly onun ruhundaki ateşi yakan alev olur. Kısa bir süre, ancak gerçek ruh eşlerinin paylaşabileceği bir rüyayı yaşarlar. Önünde uzanan yol, onu ve ona yakın olanları ölümün kapısından içeri taşıyacaktır. Ruh İkizi, sadece iki kadına birden duyduğu aşkla bölünmüş bir adamın hikâyesini anlatmamaktadır. Deepak Chopra’ya özgü sezgilerle de zenginleştirilmiştir. Yazarın zihin, beden ve ruh anlayışı, yeni ve cesur bir ifade kazanmakta; kendisine, tutkulu ve saplantılı bir aşk hikâyesi sunulan okuyucu, sevginin bizi ölümlü hayatın sınırları dışına nasıl taşıyabileceğini keşfetmeye davet edilmektedir.
Tıbbi gerilimin ustası Robin Cook, çarpıcı bir romanla geri dönüyor. Sean McGillin, New York City’deki Central Park’ta paten yaparken bacağını kırana kadar, tam bir saflık timsalidir. Ameliyatından sonraki yirmi dört saat içinde ölür. Otuz altı yaşındaki genç anne Darlene Morgan, kopan bir bağ yüzünden dizinden ameliyat olur ve o da yirmi dört saat içinde ölür. New York City adli tıp doktorları Doktor Laurie Montgomery ve Doktor Jack Stapleton, sıradan ve başarılı ameliyatlar geçiren genç ve sağlıklı insanların şaşırtıcı ölümleriyle karşı karşıyadırlar. Zaman hızla akarken, doktorlar noktaları birleştirip cinayetleri çözmek ve bu sırada kendi hayatlarını da kurtarmak zorundadır... Robin Cook, artık imzası haline gelmiş olan gerilim ve bilim harmanıyla, bugünün gazete manşetleri kadar canlı, çarpıcı ve bir solukta okunacak bir roman sunuyor.
Ülkemizin en zengin mutfaklarından birine sahip olan Ayvalık’ın, yemek kültürüne ve 1923 mübadelesi sonucunda oluşan sosyal dokusuna ayna tutan kitap aynı zamanda birbirinden lezzetli yemek tariflerini de içermektedir. Egenin iki yakasından sentezler içeren yemeklerin isimleri de son derece ilginç. Kitapta ki tarifler basit, pratik ve son derece sağlıklı. Zeytinyağının kaynağı olan Ayvalık yöresinin yemeklerini bu kitaptan bir kez deneyenler bir daha asla vazgeçemeyecekler.
Kitapevimiz, tarihsel kalıntılara meraklı, bu kalıntıların bulunduğu yöreleri gezmeyi seven okurlarımız için özetlenmiş, yol gösterici bilgiler içeren ve görsellikle de zenginleştirilmiş bir dizi kitap yayınlama projesini "Karia" adlı kitapla hayata geçirmiş, ardından da "Lykia", "Kilikia", "Karadeniz Kappadokia’sı", "Ionia", "Lydia", "Troia", "Aiolis", "Bithynia" ve "Mysia" adlı kitapları sunmuştu okurlara. Elinizdeki kitap yine aynı yazarın, Bilge Umar’ın bir çalışması: "Paphlagonia"... Bu kitapta "Paphlagonia"nın tarihsel süreç içindeki serüvenine, yine güvenilir bilgi ve yorumlar ışığında tanık olacaksınız...
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.