Bu kitabı yazarken, şimdi ancak rüyalarımda gördüğüm kişilerle görüştüm, onlarla sohbet ettim, hem de yüz yüze. Hayatımı tekrar yaşadım sanki.
Kitabı kapatıp geriye baktığımda, ortaya çıkan tek gerçek dünyanın faniliği…
Çocukluğumu yaşarken güzel bulduğum şeyler, gerçekten de güzel olan dereler ve ırmaklar, birbiri ardınca ölüp gitmişler bu dünyadan. Bir daha geri dönmemek, inşallah cennette akmak üzere…
Uçurtma uçurduğumuz yeşil ovalar, hep birlikte piknik yapıp gezdiğimiz tepeler, kıvrım kıvrım derelerle serinleyen ormanlar; sanki müthiş bir depremle beton blokların altına gömülmüşler. O bâki diyarda tekrar yeşermek duasıyla…
Sevdiğim insanlarsa, belki onda dokuzu, başta gül kokulu Resul olmak üzere, ebedi bir diyara göç etmişler. Kalanlarsa yüzlerini oraya çevirmişler.
Bu kitabın başlarında önce cennetteymiş gibi geçen çocukluğumu, daha sonra gençlik yıllarımı dile getirirken son elli yıl içersinde neler kaybettiğimizi gözyaşları içinde fark edeceksiniz.
Kısaca dünya müziği olarak adlandırılan kültürel çeşitliliğin özünde bir karşılaşmalar tarihi olduğu önermesini savunuyor elinizdeki çalışma. Hac kafilelerinin terennüm ettiği ilahilerden Yiddiş halk şarkılarına, melez müziklerden ulusal marşlara kadar çok geniş bir yelpazede tartışıyor temel öncüllerini. Bugün de süregelen bu karşılaşmaların çoğu kez müzikal bağlamda verilen basit yanıtları aşan bir kültürel çokrenklilik sunduğunu ileri sürüyor. Grammy Ödüllerinden Marley ve Dibango'ya, Eurovision Şarkı Yarışmasından Bartók'un derlediği halk şarkılarına, ilk öncülerden modern kayıt-miksaj stüdyolarına kadar dünya müziğinin tarihsel seyrine dair sanatsal ve etnolojik bir çözümleme.
Osmanlı/Türk kültürünün dayandığı temel öğretim yöntemi, meşk’tir. Musıkiden hat sanatına kadar geleneksel estetiğin doğasını şekillendiren bu yöntem, aynı zamanda usta-çırak ilişkisi etrafında örülen toplum ahlakının da aynası olmuştur. Meşk, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e sanatkar kuşakları arasındaki bilgi ve tecrübe aktarımını sağlayan bir kültür köprüsü özelliğini de taşır. Bu açıdan tarih boyunca toplumsal hafızayı temsil etmiş; sanatçıları ortak bir aidiyet duygusuyla kuşatarak, bütün geleneksel sanat türleri için adeta bir harç ödevi görmüştür. Cem Behar, bugüne kadar basit bir pedagojik uygulama sayılan, bu nedenle de kıyasıya eleştirilen meşk yöntemini, geleneksel Osmanlı/Türk musıkisi bağlamında farklı bir bakış açısıyla inceliyor. Meşk’in tarihi, pratiği ve ahlakı, dün-bugün ekseni üzerinde ilk defa bu detaylı araştırmayla günışığına çıkmakta.
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.