O çağın iki süper gücü olan, Hitit ve Mısır medeniyetlerinin birbirleri ile yaptıkları savaştan sonra imzalanan; tarihteki ilk yazılı barış antlaşması, Nato antlaşmasına ilk beş maddesini verdiği, 2. Ramses’in yirmi yılda yaptırdığı Ebu Simbel tapınağının duvarlarına tarihin ilk asparagas haberini yazdırdığı, günümüzde kullandığımız medeni hukukun atasının Hititler olduğunu, bu tarihi romanda şahıs ve yer isimleri o tarihe sadık kalınarak yazılmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 11/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 275
Ağırlık : 275
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺50,00

1-Kitap; Sahibini Arayan Toprak
Bir toprağa sahip olmak isteyenin o topraktan çok daha fazla zengin olması lazımdır. Dili, dini, inancı ve umutları ne kadar güçlüyse; geleceğe dönük hayalleri umutlarına ve inançlarına ne ölçüde bir güven veriyorsa o ölçüde de toprağa sahip olunur. Sıradan bir toprağın vatan olabilmesi için terler, emekler gerekir; o toprağın uğruna ölebilmeyi de düşünmelisin! Canın o topraktan daha değerliyse üzerinde yürüdüğün yer senin vatanın olamaz; havasını soluduğun göğün altında yabancı sayılırsın. Adamıza gelenler terlemediler, terlettiler; emeklerini esirgediler, göz nuru dökmediler, bizim emeğimizin zengini oldular; ölmediler, bizi öldürdüler. Bu yüzden de onlar gitti. Bizler kaldık..

2-Kitap; Zaman Toprak ve Sahibi
Fransa, Venedik teklifine evet diyemez baylar, lütfen aklınızı kullanınız, evet diyemez Fransa. Çünkü Fransa'nın daha birkaç on yıl hayat damarları Türklerin elinde sayılacaktır, Türkler, Fransızları güçleninceye kadar besleyecekler. Şimdiki padişah Selim, babası Sultan Süleyman'ın Fransızlara bağışladığı hakları geri alabilir her an; kendi genişlettiği hakları da genişletilmemiş, hatta hiç verilmemiş sayabilir. O vakit Fransa çöker. Zayıf, para-sermaye durumu sıfır, ordusunu zor besler bir Fransa, cihan devleti kurmuş Türklerin koltuğundan ayrılmamak, dümen suyunda yüzmek zorundadırlar.

3-Kitap; Zaman Yürüyüşü
İspanya'da Endülüs Emevileri süse verdiler kendilerini, bir toprağın vatanlaşmasını değil, bir toprağın oyuncak süslenmesinde süsünü düşündüler...sanırım. Toprağın vatanlaşması kalıcı olabilmek demektir, kıyamete kadar senin soyunun devletleşmesi yerine geçer. Kıbrıs, şu anda bizim vatanın yüreği olmuş durumdadır. Ben derim ki..yürek önemlidir. Günümüz, birkaç yüzyıldan beri Müslümanların koruyucusu, İslam Dini'nin bayraktarı Türklerdir ve bize soracak olursanız kıyamet gününe sürüp gidecektir bayraktarlık, o halde, Kıbrıs'ı tutsaklığından kurtaracak, işkencesine son verebilmek güç de Türklerin gücüdür, ki başbuğları yüce padişahın başta gelen ve artık geciktirmeyeceği bir kutsal görevidir bu.

4-Kitap; Zaman Bir Dar Kapıda
Lala Mustafa Paşa'yı Ayasofya'nın girişindeki Yasemenci Baba karşıladı. Girişdeki karşılıklı iki çukura çağırdı. Töredendir paşa, bilirsiniz dedi; Atalarımız yeni aldıkları şehirlere fetih çınarları dikerler. Çınarlar toprakta köklendikçe yurdu pekiştirir, dallı budaklı yeşerdikçe vatanı sağlamlaştırır, gölgesi çoğaldıkça toprağına huzur serper. Bizim fetih çınarlarımız da bu yüzdendir. Islak çuvallarda sarılı, kökleri topraklı iki çınar fidanını gösterdi: Bunları ben İstanbul'dan, kendi bahçemden getirdim. Asılları İstanbul'umuza dikilen fetih çınarlarımızdandır, onların asılları Bursa'dan, Söğüt'ten getirilme çınarlardır. İnşallah bunlardan yetişecek onları da günü gelince başka topraklara dikenlerimiz bulunacaktır..

5-Kitap; Zaman Sarkacı
Bir toprağa sahiplenmek kolay değildir, sen bilirsin, bir toprağı yurd edinmek bu dünyada işlerinin en zorudur. Elin üstünden ayrılmayacak bir an bile o toprağın, gözün üstünden eksilmeyecek. Elini fazla bastıramazsın, bastırırsan ezersin, ezilen toprak ürün vermez hay oğul, ben denedim, vermiyor. Ezilen toprakta insanlar köleleşiyor çünki..Fakat bu böyle diye gevşek de tutamazsın elini..toprak kayıverir..Fazla okşarsan şımarır. Ne kayan toprak senindir, ne şımarandan güven bekleyebilirsin. Ya na yapacaksın? Eğitmek kalıyor geriye, eğitim! Sen Kıbrıs'ta Türkmen'i başıboş bırakırsan kopar, çabuk kopar.

6-kitap; Zaman.. Yok
Girne piskoposu: "1600 yılı başlarında bir kutsal başpiskoposumuzun Savoy Dükü Şarl Emanuel'e başvurusunu hatırlayacağınızı biliyorum" dedi, kimseyi kınamadan, suçlamadan; sesi sadece bir unutulmuşu hatırlatmanın hazzını yaşıyordu; "İstediğimiz şu idi. Noel gecesi biz uyanık oluruz. Türkler uykudadır. Biz Tanrı'ya şükür duası yapıyor iken dinsiz türkler horulduyordur. Kıbrıs'ta Hıristiyanlar o gece ansızın bastırır, Türkleri çoluğuyla çocuğuyla kesip yok edebilirler. Biz dinsiz Türkleri keserken Savoy Dükü de Kıbrıs'a asker çıkarır, yönetimini ele alır... Bunu teklif etti o kutsal başpiskopos; biliyorsunuz, başarılamadı. Başarılamaması da bu duygumuzu köreltmedi lakin, isteğimizden vazgeçmiş olamayız..."

7-Kitap; Zaman Dönümü
"Paşanın davranışı..? Bilmiyorum, bana ters geliyor. Diyor ki; Hıristiyanlar da bizim yurddaşlarımızdır, aman incinmesinler...kırılmasınlar, buruncukları kanamasın! Yarın Ahiret'te sorulursaymış ki kilise de benim bir ayrı evimdir, bu papazlar da din adamıdır; ilahi düzeni savunurlar, neden onları tedirgin edersin, veya ettin? Üstelik canları malları sana emanet edilmişti, neden gözetmedin? Kıyamet Günü böyle sorularla karşılaşınca cevap veremez imiş... Eh, padişah da yüz yıl önce neredeyse... Hoş tutulsunlar diye ferman yollamış ya!." Bre Mehmedim, akıl alacak iş mi şimdi bu? Ya Allah sormaz mı; önce şu benim Türkmen milletimi neden acımasız papazın, Frenkin tıynetsizliğine karşı korumadın bte paşa?... Diye.. Der ve sorarsa ne yapacak o vakit?" Biraz öfkelice sorulmuştu ama Boyacı Ahmed Ağa kendi sorusunun cevabını öfkesiz verdi; "Tabiii senin paşanın sırtını okşayıp sakalına inci dizildikçe kiliseye ne diyeiblir ki? Karşısında iki büklüm olduklarını görüyor ya Kocabaşların, arkasından hançer bileyledikleri kimin umurunda?...

8-Kitap; Zaman .uyanışı
"Bakarsın bu yol Kıbrıs'ı Türkiye'ye götürür" dedi Arslan Bey yılgınlık göstermeden. Yüzünün yakınında dolanan bir inatçı arıyı sinirli el hareketleriyle kovdu o sırada. Şık Mehmed Bey ağzı açık kalmış baktı o söze: "Nasıl olur? İmkansız!" "Olur..niye olmasın? Olur! Bu Rumların şamatacılığı, şirretliği, yalancılığı, yaygarası... Adına ne dersen de, bir gün öyle bir hal alır ki İngiltere'nin de dehşetli başı ağrır; dikkat edersen Kıbrıs'ta Rumu dengelemek için Türkü kullanıyor. Huyudur çünki... Başı ağrıdığında denge için Türkü palazlandırır; gel al, biraz da senin başın ağrısın.. Diyebilir."


Basım Ayı/Yılı : 2016
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 3
Sayfa Sayısı : 8068
Ağırlık : 8068
En / Boy : 14 / 19
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺3.530,00
Trablusgarp'ta Bir Avuç Kahraman

Milli şairimiz Mehmet Akif « Bir avuç Trablusgarp kahramanı »için haykırıyordu arkalarından…
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz,
Bu yol hak yoludur ; dönme bizmez, yürürüz,
Düşer mi tek taşı sandınharim-i namusun ?
Meğerki harbe giren son nefer şehit olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıkdırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanar dağlar
Taşıp da kaplasa afakı bir kızıl sarar
Değil mi cehennemin sinesinde iman bir,
Sevinme bir, acı bir,gaye aynı, vicdan bir,
Değil mi cenge koşan Çerkez’in, Laz’ın, Türk’ün
Arap’la, Kürt ile bakidirittihadı bugün
Değil mi ortada bir sine çarpıyor…
Yılmaz cihan yılıksa emin ol,
Bu cephe sarsılmaz !..


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 458
Ağırlık : 458
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺95,00

Türkiye tarihinin en ümitsiz ve zayıf günlerinde “Vatan bir bütündür, parçalanamaz.” “Manda ve himaye kabul edilemez!” şuuru ile haykıran, umudun doğduğu şehrin hikâyesini anlatan bu kitap Erzurum’un tarihine vâkıf bir tarihçinin, güçlü bir kalemin ancak yazabileceği geniş oylumlu bir roman olarak tarihe geçecek, Muzaffer Taşyürek’in “Ustalık Eseri” olarak kütüphanelerimizde yerini alacaktır.
Bu kitapta Tarih’in sayfalarından silinmek istenen bir milletin, koca bir İmparatorluğun küllerinden yepyeni bir devletin doğuşuna, kıyasıya mücadelelerle doğru atılmış adımlara tanık olacaksınız! Sindirilmiş insanlar içerisinden sorumluluk sahibi bir avuç vatan evladının; milleti ve memleketi için bir araya gelerek bitkin, yorgun ve yılgın haldeki insanları uyandırması sayesinde Erzurum’da yakılan meşalenin bütün vatan sathına yayıldığına; boyunduruk altına alınmak istenen bir yurdun yeniden toparlanmasına, ayağa kalkmasına vesile olduğunu göreceksiniz!
Yer yer 1906 Erzurum İsyanı, Ermeni mezalimi, Muhacirlik günleri, Millî Mücadele için baş koymuş ümerâsı, ulemâsı, eşrafı, esnafı ve memuruyla bir şehir halkının başlattığı diriliş hikâyesine ve milletine öncü oluşuna tanık olacak; bilmediğiniz, duymadığınız, tarih kitaplarına girmemiş birçok gerçekle karşılaşacak, roman kahramanlarının ağzından çıkan sözlerle aktarılmış hâtıra ve mütalaaları gözyaşları içerisinde okuyacak, öğreneceksiniz!


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 621
Ağırlık : 621
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00
Bir Melikşah Romanı

Büyük Selçuklu İslam sancağını dur durak bilmeyen fetihler ile yaymaya devam ediyordu. Dünyada İslam sancağı altında bir birlik sağlanmaya çalışılıyordu. Bakışları keskin olan bir kartalın bu dönemlerde yetişmesi çileli bir yolculuğu andırıyordu. Büyük bir medeniyetin müjdecisi idi bu yolculuk. Yeni bir çağın başlangıcı için nice dikenli yollar döşeniyordu.
Vakit dardı. Kartal, büyük bir ideal için belli eğitimlere talip olmuştu. Keskin bakışlarını daha ulvi bir yolculuk için hazırlayacak bir Atabeg’e ihtiyacı vardı. O ise Hasan et-Tusî idi. O’nun devlet tecrübesinin, bilgisinin, teşkilatçılığının eleğinden geçecek bir melik vardı daha dokuz yaşlarında. Bu eğitim basit bir eğitim değildi.

İşte bu eğitimleri babasının talimatı ile üstlenen melik; Melikşah’tı. Ailevî eğitimlerinden sonra, askerî eğitimleri bizzat aylar, yıllar süren talimlerle Atabeg’inden öğrenecek, İdarî alandaki eğitimleri ise bizzat katılacağı divanlarda tecrübe edecek, bu tecrübeleri ise savaş meydanlarında kullanacaktı.

Zübeyir Kamil Akkaya’nın kaleminden Melik’in Doğuşu adlı bu romanı okurken Selçuklu Medeniyetine adını altın harflerle kazımış Melikşah’ın eğitim dönemine hayretler içerisinde tanıklık edeceksiniz.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺88,00

Fethin Güzel Sultanı Fatih Sultan Mehmed, emsalsiz kişiliğiyle tarihe damga vurmuş bir cihan sultanını akıcı bir öykü diliyle ilk gençlik çağına tanıtma amacı taşıyan bir kitap. Fatih gibi çok yönlülüğüyle asırları aşmış bir şahsiyeti kaleme almanın zorluğu herkesin malumudur. Buna rağmen elinizdeki bu kitap fetihler çağının kokusunu odanıza taşımayı; bir cihangirin coşkulu yüreğinin kıvrımlarında sizi dolaştırmayı vaat ediyor. Kalbinize dokunan, hayal dünyanızda ardı ardına pencereler açan bir üslubu var. Okurken kendinizi surlara kanca atmış bir çeri gibi hissetmiyorsanız ya yer altında lağım atan bir kapıkulusunuzdur ya da Galata sırtlarından çekilmiş bir kadırganın vardavela tellerine ayak basıp göğsünü rüzgâra vermiş bir levent…

“Ne adamlarımın çokluğuna ne de savaş aletlerime güvenirim. İtimadım yalnız Hakk’ın lütuf ve yardımınadır… Eğer o kalenin benim elimle fethi takdir olunmuşsa kale burçları taştan değil saf demirden de olsa kahır ateşiyle onu eritip mum gibi yumuşatırım. Hem ben bu şehri alamasam da niyetimin sevabına erişirim… (Sultan II. Mehmed)”


Basım Ayı/Yılı : 2/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 120
Ağırlık : 120
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺30,60
Anadolu’da Emperyalist Sarmal

Ülkeleri işgal eden emperyalistler, ülke insanını önemsemediği gibi ülkenin değerlerini de önemsemez.

Anadolu’yu işgal edenler hep bu yanılgıya düşmüş derslerini alıp geldikleri gibi değil, birçok fire vererek gitmişlerdir.

İşte Anadolu yine böyle bir Emperyalist sarmalda, özgürlük uğruna örgütlenenler sadece askerler değil, çocuk denebilecek yaştaki yurtseverlerin işgalcilere karşı nasıl direnip, dünyanın en güçlü istihbaratlarını nasıl çaresiz bıraktığını, mücadelelerini bu romanda şiirsel bir anlatımla okuyacaksınız.

Her şey Tiflis’te yaşayan Ali’nin Ermeni papazlarından birini öldürmesiyle başlıyor. Bu olayla, Posof’a kaçan Ali’nin peşinden ağabeyi Nizam ve ailesinin de gelmesiyle ailenin, Tiflis’ten İstanbul’a uzanan “kaça-kaçlık” öyküsü de başlamış oluyor.

Eski bir Osmanlı subayı olan Nizam, Ardahan’da da takip edildiklerini ve orada daha fazla kalamayacaklarını anlayınca, ailesi ile birlikte, içinde yer aldığı teşkilatın yönlendirmesiyle; kimliklerini gizlemek için “konar-göçer” bir çingene kafilesinin içine giriyor.

Önceleri yadırgadıkları bu millete zamanla alışmaya başlıyor, zorluklara karşı beraber mücadele veriyorlar. Burada da yağmacı çeteler yakalarını bırakmıyor. Nizam’la birlikte, onurlu yaşamın önemini öğrenen kafile, yaşamları uğruna kendilerini savunmaya başlıyorlar. Bu sırada Nizam ve ailesini yeni bir yolculuk bekliyor. Gemiyle Samsun’a giden aile, işgal topraklarından çıkmanın özgürlüğünü tadıyor ve buradan da yine bir gemiyle İstanbul’a gidiyorlar. Kendilerine orada yeni bir hayat kuran aile bir kez daha yeni bir işgalle karşı karşıya kalıyorlar. Ailedeki her birey, Kurtuluş Mücadelesi’nde farklı sorumluluklar üstleniyor. Kitap, yıllarını mücadeleye vermiş bir ailenin savaşla, acılarla ancak umutla ve yer yer mutluluklarla geçen öyküsünü anlatıyor.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 344
Ağırlık : 344
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺87,60

ÖLMEK İÇİN YAŞAYANLAR

-Baykoca-

Mehmet Fatih Oruç

"Ölmek için yaşayanlar için son, aslında yeni bir başlangıçtır."

Artık Osmanlı İmparatorluğu’nun tohumlarının atılma vaktiydi.

Artık Ertuğrul’un ocağının, Osmanlının ocağı haline gelme vaktiydi.

Üç kafadarların yeni maceralara doğru yol alma vaktiydi.

Vakit, imparatorluk olma, Peygamber sancağını, Bizans surlarında dalgalandırma vaktiydi.

Şimdi vakit, ölmek için doğanların ölüm yolculuğuna çıkma vaktiydi.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 304
Ağırlık : 304
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺90,00

O zamanına hükmedenlerden bir büyük muallim, dürüst ve güzel ahlaklı bir Allah dostu

Peygamber izinde yürüyüp, bu yolda inançlarından asla taviz vermemiş mütevazı bir kuldu. 1960 yılının soğuk bir Şubat günü Konya’da vefat ettiğinde kırk bini aşkın insan onu ebedi istirahatgahına uğurladı. Şehir halkı bu eşsiz öğretmenlerine, dürüst ve güzel ahlaklı Hoca Efendilerine son vazifelerini yapmak için çırpındılar. Yıllarca engin hoşgörüsüyle kucakladığı her fikirden, her cenahtan insan kadın, erkek onun cenazesinde buluştular. Mevlâna Celaleddin Rumî’den sonra Konya halkı en çok onun arkasından ağladı. En çok ona ağıt yaktı.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 256
Ağırlık : 256
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00

Meydandaki mahşeri kalabalıktan çıt çıkmıyordu. Herkes, biraz sonra Selçuklu Tahtına oturacak olan Alp Arslan’ı dinliyordu. Sesi ne kadar gür çıksa da sözcüklerin boğazına düğümlenmesine engel olamıyordu Alp Arslan. “Aziz Türk Milleti ve Soylu Selçuklu Halkı!” dediği anda yeri göğü inleten; “Sultanımız çok yaşa…” nidaları gözlerini bulutlandırmaya yetmişti. Duygularını halkından gizlemedi Alp Arslan. Düşürdüğü iki damla gözyaşı, yüreğinde hissettiği coşkunun göstergesiydi. O biliyordu ki gözyaşı insan olmanın gereğiydi. Yeri ve zamanı geldiğinde sultanlar da gözyaşı dökerdi. Saray’ın duvarlarını göstererek:

“İnsanlık adına yemin ederim ki, şu gördüğünüz taş duvarlar benimle sizin aranızda bir engel teşkil etmeyecek. Dinim İslam adına yemin ederim ki, benim menfaatim sizin menfaatinizden önde olmayacak. Ben sizlere huzur, güven ve adalet vadediyorum. Zira bütün bunları sizler, benden çok daha önce hak ediyorsunuz.”
Okurlarımız dünyanın en önemli tarihsel dönemlerinden birini ve Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Sultan Alp Arslan’ı farklı bir yaklaşım ve akıcı bir üslupla anlatan yazar İlhan Akın’ın bu romanını ellerinden bırakamayacaklar.

 

Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 280
Ağırlık : 280
En / Boy : 12 / 19
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

1-Kitap; Sahibini Arayan Toprak
Bir toprağa sahip olmak isteyenin o topraktan çok daha fazla zengin olması lazımdır. Dili, dini, inancı ve umutları ne kadar güçlüyse; geleceğe dönük hayalleri umutlarına ve inançlarına ne ölçüde bir güven veriyorsa o ölçüde de toprağa sahip olunur. Sıradan bir toprağın vatan olabilmesi için terler, emekler gerekir; o toprağın uğruna ölebilmeyi de düşünmelisin! Canın o topraktan daha değerliyse üzerinde yürüdüğün yer senin vatanın olamaz; havasını soluduğun göğün altında yabancı sayılırsın. Adamıza gelenler terlemediler, terlettiler; emeklerini esirgediler, göz nuru dökmediler, bizim emeğimizin zengini oldular; ölmediler, bizi öldürdüler. Bu yüzden de onlar gitti. Bizler kaldık..

2-Kitap; Zaman Toprak ve Sahibi
Fransa, Venedik teklifine evet diyemez baylar, lütfen aklınızı kullanınız, evet diyemez Fransa. Çünkü Fransa'nın daha birkaç on yıl hayat damarları Türklerin elinde sayılacaktır, Türkler, Fransızları güçleninceye kadar besleyecekler. Şimdiki padişah Selim, babası Sultan Süleyman'ın Fransızlara bağışladığı hakları geri alabilir her an; kendi genişlettiği hakları da genişletilmemiş, hatta hiç verilmemiş sayabilir. O vakit Fransa çöker. Zayıf, para-sermaye durumu sıfır, ordusunu zor besler bir Fransa, cihan devleti kurmuş Türklerin koltuğundan ayrılmamak, dümen suyunda yüzmek zorundadırlar.

3-Kitap; Zaman Yürüyüşü
İspanya'da Endülüs Emevileri süse verdiler kendilerini, bir toprağın vatanlaşmasını değil, bir toprağın oyuncak süslenmesinde süsünü düşündüler...sanırım. Toprağın vatanlaşması kalıcı olabilmek demektir, kıyamete kadar senin soyunun devletleşmesi yerine geçer. Kıbrıs, şu anda bizim vatanın yüreği olmuş durumdadır. Ben derim ki..yürek önemlidir. Günümüz, birkaç yüzyıldan beri Müslümanların koruyucusu, İslam Dini'nin bayraktarı Türklerdir ve bize soracak olursanız kıyamet gününe sürüp gidecektir bayraktarlık, o halde, Kıbrıs'ı tutsaklığından kurtaracak, işkencesine son verebilmek güç de Türklerin gücüdür, ki başbuğları yüce padişahın başta gelen ve artık geciktirmeyeceği bir kutsal görevidir bu.

4-Kitap; Zaman Bir Dar Kapıda
Lala Mustafa Paşa'yı Ayasofya'nın girişindeki Yasemenci Baba karşıladı. Girişdeki karşılıklı iki çukura çağırdı. Töredendir paşa, bilirsiniz dedi; Atalarımız yeni aldıkları şehirlere fetih çınarları dikerler. Çınarlar toprakta köklendikçe yurdu pekiştirir, dallı budaklı yeşerdikçe vatanı sağlamlaştırır, gölgesi çoğaldıkça toprağına huzur serper. Bizim fetih çınarlarımız da bu yüzdendir. Islak çuvallarda sarılı, kökleri topraklı iki çınar fidanını gösterdi: Bunları ben İstanbul'dan, kendi bahçemden getirdim. Asılları İstanbul'umuza dikilen fetih çınarlarımızdandır, onların asılları Bursa'dan, Söğüt'ten getirilme çınarlardır. İnşallah bunlardan yetişecek onları da günü gelince başka topraklara dikenlerimiz bulunacaktır..

5-Kitap; Zaman Sarkacı
Bir toprağa sahiplenmek kolay değildir, sen bilirsin, bir toprağı yurd edinmek bu dünyada işlerinin en zorudur. Elin üstünden ayrılmayacak bir an bile o toprağın, gözün üstünden eksilmeyecek. Elini fazla bastıramazsın, bastırırsan ezersin, ezilen toprak ürün vermez hay oğul, ben denedim, vermiyor. Ezilen toprakta insanlar köleleşiyor çünki..Fakat bu böyle diye gevşek de tutamazsın elini..toprak kayıverir..Fazla okşarsan şımarır. Ne kayan toprak senindir, ne şımarandan güven bekleyebilirsin. Ya na yapacaksın? Eğitmek kalıyor geriye, eğitim! Sen Kıbrıs'ta Türkmen'i başıboş bırakırsan kopar, çabuk kopar.

6-kitap; Zaman.. Yok
Girne piskoposu: 1600 yılı başlarında bir kutsal başpiskoposumuzun Savoy Dükü Şarl Emanuel'e başvurusunu hatırlayacağınızı biliyorum dedi, kimseyi kınamadan, suçlamadan; sesi sadece bir unutulmuşu hatırlatmanın hazzını yaşıyordu; İstediğimiz şu idi. Noel gecesi biz uyanık oluruz. Türkler uykudadır. Biz Tanrı'ya şükür duası yapıyor iken dinsiz türkler horulduyordur. Kıbrıs'ta Hıristiyanlar o gece ansızın bastırır, Türkleri çoluğuyla çocuğuyla kesip yok edebilirler. Biz dinsiz Türkleri keserken Savoy Dükü de Kıbrıs'a asker çıkarır, yönetimini ele alır... Bunu teklif etti o kutsal başpiskopos; biliyorsunuz, başarılamadı. Başarılamaması da bu duygumuzu köreltmedi lakin, isteğimizden vazgeçmiş olamayız...

7-Kitap; Zaman Dönümü
Paşanın davranışı..? Bilmiyorum, bana ters geliyor. Diyor ki; Hıristiyanlar da bizim yurddaşlarımızdır, aman incinmesinler...kırılmasınlar, buruncukları kanamasın! Yarın Ahiret'te sorulursaymış ki kilise de benim bir ayrı evimdir, bu papazlar da din adamıdır; ilahi düzeni savunurlar, neden onları tedirgin edersin, veya ettin? Üstelik canları malları sana emanet edilmişti, neden gözetmedin? Kıyamet Günü böyle sorularla karşılaşınca cevap veremez imiş... Eh, padişah da yüz yıl önce neredeyse... Hoş tutulsunlar diye ferman yollamış ya!. Bre Mehmedim, akıl alacak iş mi şimdi bu? Ya Allah sormaz mı; önce şu benim Türkmen milletimi neden acımasız papazın, Frenkin tıynetsizliğine karşı korumadın bte paşa?... Diye.. Der ve sorarsa ne yapacak o vakit? Biraz öfkelice sorulmuştu ama Boyacı Ahmed Ağa kendi sorusunun cevabını öfkesiz verdi; Tabiii senin paşanın sırtını okşayıp sakalına inci dizildikçe kiliseye ne diyeiblir ki? Karşısında iki büklüm olduklarını görüyor ya Kocabaşların, arkasından hançer bileyledikleri kimin umurunda?...

8-Kitap; Zaman .uyanışı
Bakarsın bu yol Kıbrıs'ı Türkiye'ye götürür dedi Arslan Bey yılgınlık göstermeden. Yüzünün yakınında dolanan bir inatçı arıyı sinirli el hareketleriyle kovdu o sırada. Şık Mehmed Bey ağzı açık kalmış baktı o söze: Nasıl olur? İmkansız! Olur..niye olmasın? Olur! Bu Rumların şamatacılığı, şirretliği, yalancılığı, yaygarası... Adına ne dersen de, bir gün öyle bir hal alır ki İngiltere'nin de dehşetli başı ağrır; dikkat edersen Kıbrıs'ta Rumu dengelemek için Türkü kullanıyor. Huyudur çünki... Başı ağrıdığında denge için Türkü palazlandırır; gel al, biraz da senin başın ağrısın.. Diyebilir.


Basım Ayı/Yılı : 2014
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 2776
Ağırlık : 2776
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺1.320,00

Adanmış hayatlarla kuruldu bu cumhuriyet. Hepsinin hayalleri vardı; planlan ve umutlan...
Kiminin yari sevdiceği, kiminin anası babası bacısı... Ama herkesin bir geride kalanı. Vazgeçtiler yaşamaktan.
Vatan olmadan hiçbiri olmazdı.
Takvimler 1908'i gösteriyordu. İstanbul konferansı entrikalar ve bir ülkeyi savaşa götüren imzalar...
Zaman akarken tarih yazma telaşında bir grup insandılar. Gerçektiler ve bir o kadar yoktular. Ve bu ülkeye inandılar.
İşte okuyacaklarınız; bu vazgeçilen yaşamların ve vatana adanmış hayatların hikayesi.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 480
Ağırlık : 480
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺166,00

İngiliz devlet adamı Churcill “Bir damla kan, bir damla petrol” demiştir. Birinci Dünya Savaşı, bir petrol paylaşım savaşı olduğu kadar da aynı zamanda büyük oyunlar ve casuslar savaşıdır da. Özellikle de Osmanlı’nın vermemek için can havliyle son bir hamle yaptığı petrol zengini Ortadoğu coğrafyası ve Arap yurtları. 
Gertrude Bell, romandaki adıyla Hatun, Ortadoğu ve İran’ı parmağında oynatan müthiş bir kadın. Onun için nice romanlar, yazılar, anılar yazıldı, filmler çevrildi. 
Kerküklü yazarımız Necmettin Bayraktar da Bell’in yani Hatun’un, özellikle kendi ana yurdu olan Irak topraklarında yaptıklarını işliyor bu romanında.
Hicaz’da İngilizlerin iğvasına ve lirasına kapılıp Osmanlı’ya karşı ayaklanan Mekke Şerifi Hüseyin’in çocuklarından Faysal’ı alıyor Gertruda Bell, cetvelle çizip çöl kumlarından oluşturduğu krallıklardan birinin, Irak’ın tepesine oturtuyor ve halkın karşı çıkmasının karşılığını şiddet ve nefretle veriyor.
Gertrude Bell’in sonu ne oluyor, bunu da okuyacaksınız bu romanda.
“Tarihin satırları öyle kolayca silinemiyor; kapanan, kabuk bağlayan yaralardan bile kan sızdığı görülüyor” der Octavia Paz. Bu roman bu sözün kanıtlandığı da bir yapıttır.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 110
Ağırlık : 110
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺32,85

Dımdım Kalesi, 17. yüzyılda kale halkı olan Kürtlerin, Osmanlı ve İran ordularına karşı kendilerini koruma amaçlı savaşının tarihini anlatıyor. Kitap, kale halkının kendilerine sağladıkları güvenlikli ortamın, refah ve adaletli yönetiminin zalim ve kötü örnek despotların tahammülsüzlüklerine karşı direnişinin tarihi aynı zamanda. Kitap Edib Polat tarafından bir çırpıda ve rahat okunan bir üslupla Kürt Edebiyatını tanımak isteyen Türkçe okurlarına kazandırılmış.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 4
Sayfa Sayısı : 240
Ağırlık : 240
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,60

Atilla Ünsal'dan sürükleyici bir tarihsel roman: Sultan Bayezid-i Veli Han’ın namdar kemankeşleri, Bursalı Şüca ile Tozkoparan İskender’in amansız ve hazin sergüzeşti.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺114,40

Amerika Birleşik Devletleri 6 Ağustos 1945 Pazartesi günü Hiroşima yerel saatiyle 08.15’te Uranyum-235 tipi ‘Little Boy / Küçük Çocuk’ adı verilen atom bombasıyla nükleer saldırı gerçekleştirdi. Hiroşima’da yaklaşık 140.000 kişi yaşamını yitirdi, 100.000 kişiyi yaraladı. Amerika üç gün sonra 9 Ağustos 1945 Perşembe günü Nagasaki yerel saatiyle 11.02’de Plütonyum-239 tipi ‘Fat Man / Şişman Adam’ adı verilen ikinci bir atom bombasıyla nükleer saldırı gerçekleştirdi. Nagasaki’de yaklaşık 143.124 kişi yaşamını yitirdi. Patlamadan hemen sonra birkaç saniye içinde yaşamını yitirenler yaklaşık 74 bin kişiydi. Saniyeler içinde ortaya çıkan üç yüz bin santigratlık ısı üç kilometre çapındaki her şeyi yaktı, saatte bin sekiz yüz kilometre hızla esen alev rüzgarı çevredeki her şeyi yıktı patlamadan birkaç dakika sonra başlayan yağmur radyoaktif serpintiyi Hiroşima ve Nagasaki üzerine indirdi.

‘Hiroşima’daki Küçük Çocuk, Nagasaki’deki Şişman Adam’ Japonların Pearl Harbor saldırısından başlayarak Hiroşima ve Nagasaki’nin yaşadığı iki nükleer katliamın romanı.

“Sekiz’i çeyrek geçe Enola Gay’ın karnında taşıdığı Küçük Çocuk, Aioi Köprüsü’ne bırakmak üzereydi, bomba bölmesinin kanatları iki yana açıldı, bomba tavana asılı olduğu bağlarından kurtuldu, irtifa yitirerek hızla hedefine doğru alçaldı.. Binbaşı Thomas Ferebee’nin heyecanlanarak erken bıraktığı Küçük Çocuk, hedefini ıskalayarak, Aioi Köprüsünün beş yüz elli metre uzağındaki Shima Kliniği’nin bin dokuz yüz atmış sekiz feet yüksekliğinde patladığında Hiroşima güzel bir yaz gününe uyanmak üzereydi.”

 


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 314
Ağırlık : 314
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺30,00
Semiramis ve Nebukadnezar

Babil efsanelere konu olmuş ve kutsal kitapların hepsinde yer bulmuş bir kentti. Kentin yapımında kullanılan kerpiç malzemelerden ve çevresinde beslenen düşmanlıklardan, kinden, nefretten yerle bir olmuştu. Modern çağlara kadar da izine rastlanmamıştı. Arkeoloji bilimi 19. yüzyılın sonlarına doğru Babil’in kalıntılarını bularak efsaneden gerçeğe dönüşmesini sağladı. Babil’in Asma Bahçeleri’nin izi ise hiç bulunamadı. Bu kentle adları özdeşleşmiş üç isim vardır: Nebukadnezar, Semiramis ve Büyük İskender. 
Ancak Babillilere fikrini soracak olursanız bu üç isimden daha önemli tek bir şey vardı: Tuz. Kadim Babil halkı için tuz, altından bile daha kıymetliydi. Yiyeceklerin korunması, lezzetlendirilmesi, derinin işlenmesi gibi hayati öneme sahip yapısı, tuzu insanların temel ihtiyaç maddesi ve ticaretin en kazançlı unsuru haline getirmişti.
Bu roman, bir tuz madeninin keşfi sayesinde Babil Krallığı’nın el değiştirmesinden, Semiramis ve onun için dünyayı fethetmeye hazır Nebukadnezar’ın azim ve hırs dolu serüvenine kadar giden bir hikayeyi konu alıyor.
Babil herkesin bir şeyler bulmayı umut ettiği bir kentti. Kimileri gücü, iktidarı, serveti; kimileri de tanrı Marduk’un adaletini veya ölümsüzlüğü arıyordu. Büyük İskender burada ölümsüzlüğü ararken aslında ölümün kendisine şah damarından daha yakın olduğunu nereden bilecekti? İşte efsaneler diyarı Babil böyle bir yerdi. Belki de değildi. Kim bilebilir?


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 384
Ağırlık : 384
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺139,40
Göç 1.Kitap

Onlar, Osmanlının Ruslarla her kapışmasında ortada kalan ve Osmanlının yenilgisiyle sonuçlanan savaşların mağdurlarıydı.  Dağıstan, Kırım, Ahıska gibi bölgelerde yaşayan Kafkas halkları peş peşe gelen sürgünlerde ve zorunlu göçlerde sahip oldukları her şeyi geride bıraktılar.  Kış Güneşi, canlarını kurtarmanın derdine düşen bu insanların ölüm kalım savaşını, sürgünlerin yarattığı psikolojik travmaları, göçtükleri yerlerde yaşama yeniden tutunma mücadelesini tarihî gerçeklere uygun olarak, duru bir dil ve akıcı üslupla, roman çerçevesinde ele almaktadır.

“Kış Güneşi” bizim yurt coğrafyasında az tanıdığımız bir bölgede geçiyor. 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl dönemecindeki Türkiye tarihinin hareketliliği içinde bu bölgenin nelere tanık olduğunu pek öğrenemedik. Belki bundan yarım asır önce Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” adlı eserinde Birinci Cihan Savaşı’ndaki Doğu Anadolu ve Kafkaslar birlikte tasvir edildikten sonra bu tip bir edebiyatın noksanlığı hep hissedildi. Ümran Dağaşan Özlük’ün “Kış Güneşi” böyle bir aile göçünü, ortam değişimini anlatıyor. Tarihi sadece kuru tarih çalışmalarından öğrenemeyiz ve Türkiye halkının dramı henüz edebiyatın konusu oluyor.

- İlber Ortaylı


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 492
Ağırlık : 492
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,20
Esma Bint Umeys

Müşriklerin zulümleri, baskı ve işkenceleri dayanılmaz bir hadde ulaşmıştı. Allah’ın Elçisi, müminlerin Habeşistan’a hicret etmelerini buyurdu. Hicret yurdu olarak Habeşistan’ın seçilmesinin nedeni, Kral Ashame’nin zulme rıza göstermeyen, adil bir Kral olmasıydı.
Müslümanlar, ilki Allah Elçisi’nin peygamberlikle görevlendirilişinin beşinci yılında, ikincisi de altıncı yılın başlarında olmak üzere iki defa hicret ettiler. Bu hicretler birinci Habeşistan hicreti ve ikinci Habeşistan hicretidir.

İkinci Habeşistan Hicretinde kafileye Cafer Bin Ebu Talip başkanlık etti. Habeşistan’a giden Allah dostları uzun yıllar hayatlarını burada sürdürdüler. Sahih kaynaklardan yararlanılarak yazılmış olan bu özgürlük yolculuğunda, okuyucuya Esma Bint Umeys eşlik edecek.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 32
Ağırlık : 332
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺175,00

Özgürlük Savaşı, ikinci dünya savaşında geçen bir partizan romanıdır. Savaşın en zorlu yıllarında, Bulgaristan dağlarında faşizme karşı direnişten bir karedir.

Okurlarımızın Parti Sırrı adlı romanıyla tanıdığı Marko Marçevski bu hüzünlü romanında küçük Mitko ve ailesinin öyküsünü anlatıyor. Ağır baskı koşullarında, faşizme karşı mücadeleye destek veren ailenin etrafındaki çember adım adım daralıyor ve son anda polisin elinden kurtularak partizanlara katılıyorlar. Mitko ve ailesi, açlık, katı disiplin, silahlı çatışmalar ve tehlikelerle dolu partizan hayatına ayak uydurabilecek mi? Zaferi hepsi sağ salim kucaklayabilecek mi?


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 325
Ağırlık : 325
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺172,00

Daha önce devrim ve iç savaş yıllarını anlattığı Okul adlı eserini yayınladığımız usta yazar Arkadi Gaydar, hayatının son anına değin halkı için yazmış, çalışmış, savaşmış bir sosyalistti. 1941 yılında, Nazi işgali sırasında, Ukrayna’ya, düşman hatlarının gerisinde bir partizan birliğine gazeteci olarak gönderildi. Ancak partizanlar Nazi askerleri tarafından kuşatıldığında orada kaldı. Öncü kolunda olduğu bir gün, düşmanın kurduğu pusuyu fark eden Gaydar hayatı pahasına arkadan gelen arkadaşlarını uyardı ve Nazilerin ateşiyle öldürüldü.

Arkadi Gaydar, Sovyetler Birliği'nin en sevilen ve tanınan yazarlarından biridir. Roman ve öykülerinde genellikle gençleri anlatan Gaydar, Küçük Trampetçi adlı bu kısa romanında da bizi heyecanlı bir maceraya davet ediyor.

Kahramanımız, genç piyonerler bandosunda bir trampetçi olan Sergey’in başına gelen talihsizlikler annesini kaybetmesiyle başlar, bir süre sonra yeniden evlenen babası gizli bir fabrikada mühendistir. Sergey’in hayatı babasının önemli dökümanları kaybetmesi yüzünden tutuklanması ve üvey annesinin de çekip gitmesiyle alt üst olur. Yapayalnız kalır ve casusların, karşı devrimci bir suç şebekesinin hedefi haline gelir. Hayatın tüm zorluklarına karşı koyan küçük trampetçinin haydutların elinden kurtulmak için verdiği mücadeleyi okudukça heyecanlanıyor, iyi bir dostun insanın yaşamında nasıl önemli bir yeri olduğunu bir kez daha anlıyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 146
Ağırlık : 146
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺125,00
Partizan

Georgi Karaslavov’un yayınevimiz tarafından daha önce Partizan adıyla yayınlanan Beklenen Gün adlı bu romanında, Bulgaristan anti-faşist mücadelesinden bir kesit anlatılmaktadır. İkinci dünya savaşının son günleri yaşanırken Kızıl Ordu ilerlemekte, Naziler ise sürekli geri çekilmektedir. İşgalci Nazilerle işbirliği yapan faşist hükümet güçleriyle partizanlar arasındaki mücadeleyse amansızca sürmektedir.

İşte kahramanımız küçük Lenko’nun gözünden bu mücadelede, yoksul halkın çektiği acılara, faşist hükümet görevlilerine, toprak ağalarına, partizanların zorlu yaşamına, sert çatışmalara, direnişe, zafere ve coşkuya tanıklık etmekteyiz.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 326
Ağırlık : 326
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺189,00

Sovyetler Birliği’nde, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra patlak veren iç savaşta, Kafkasya’nın Kuban bölgesinde isyan eden Kazaklar tarafından yerlerinden yurtlarından edilen on binlerce insan göç etti. İsyancı Kazaklar arkalarından kovalıyor, yolları üzerinde başka düşmanlar da bekliyordu: Almanlar, Kadetler, Menşevikler, karşı-devrimciler... Tek umutları, ufukta, görünmez uzaklıkta, mavi sisler içindeki Kızılordu’yla birleşmekti. Genç, ihtiyar, çocuk, kadın, asker, sivil bu insanlar, günlerce kızgın göğe asılı duran, gözleri körleştiren yakıcı güneş altında, aç-susuz, dipsiz kuyu gibi sessiz ve karanlık Kafkas gecelerinde savaşmayı sürdürerek, olanca hızlarıyla ilerliyorlardı. Süngüleri demirden, iradeleri demirden, devrime ulaşma azimleri demirdendi. Demir Tufanı gibi, önlerine çıkan engelleri yıkıyor, demir seli gibi ileri, hep ileri akıyorlardı.
Aleksandr Serafimoviç’in bu olayı anlatan, sonradan tüm Devrim’in, tüm devrimci halkın simgesine dönüşüp destanlaşan Demir Tufanı romanı, Ekim Devrimi konusunda yazılan ilk romanlardan biridir.  Bu eserle birlikte, yeni devrimci edebiyatın ilk anıtsal kahramanı, ilk halk önderi imajı da doğdu. Kitlelerce liderliğe seçilen, kitlelere kopmaz bağlarla bağlı, köy kökenli Komutan Kozhuk, sarsılmaz iradesi, yiğitliği, demokratik düşüncesiyle savaşan tüm halkların evrensel, örnek öncü tipidir.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 220
Ağırlık : 220
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺155,00


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 252
Ağırlık : 252
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺87,00
Kore Savaşından Bir Sahne

Hançer, Kore Savaşında, ABD saldırganlığına karşı omuz omuza direnen Çin ve Kore halklarının öyküsüdür. Ülkelerinden Kore’ye giden Çin Halk Gönüllüleri Birliği’nin öncü müfrezeleri, o dönemdeki Kore Başkanı Syngman Rhee’nin emrindeki “çatlak” Kurt Alayının gerisine sokulup Koreli gerillalarla birlikte düşman ateş hatlarının gerisinde harekatlar düzenlemişti.

Romanda, bu müfrezelerden birinin, ABD’den getirtilen, yeri askeri bir sır olarak gizlenen “Kobra” top bataryalarını imha edişi ve Kurt Alayının ağır bir yenilgiye uğratılarak savaş dışı bırakılışı anlatılıyor. Genç bir Koreli gerillanın kullandığı hançer, ortak mücadelede, Çin ve Kore halklarının kanla mühürlenen ve proletarya enternasyonalizmiyle parıldayan dostluğunun simgesi haline geliyor.

Yazar, Hançer’de, Çin Halk Gönüllüleri Birliği’nin öncü müfrezesi lideri Liang Han-kuang, Koreli gerilla komutanı Kim Jong Man ve daha birçok savaşçının portrelerini çarpıcı bir biçimde çiziyor.


Basım Ayı/Yılı : 2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 380
Ağırlık : 380
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺203,00

Cumhuriyet, Türkiye Üçlemesi'nin üçüncü kitabıdır (birincisi Diriliş, ikincisi Şu Çılgın Türkler). Objektif bilim insanları Milli Mücadele ile başlayıp Cumhuriyet'le süren bu dönemi Türk Mucizesi diye adlandırıyorlar. Bir yanda cumhuriyetçiler var, öte yanda bu daha iyi, daha insanca, daha onurlu düzeni istemeyenler. Ders ve ibret verici, uyarıcı bir dönem.

Cumhuriyet Türk Mucizesi 1. kitapta Büyük Zafer'den Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadar yaşanan gelişmeler yer alıyor.

2. kitapta ise 1923'ten 1938'e kadar olan gelişmeler anlatılıyor.

Bu sette iki kitabı bir arada sunuyoruz.


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1288
Ağırlık : 1288
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺361,25

Kûtülamâre zaferinin perdesi bu romanla aralanıyor. Hasan Basri Şenel bugüne kadar göz ardı edilen Kut zaferine ışık tutuyor. Olayları bütün çıplaklığıyla, eğip bükmeden ustalıkla anlatıyor. Bir mücadelenin hikâyesinin, sarsıcı olayları ve askerimizin stratejik hamleleriyle nasıl bir zafer hikâyesine dönüştüğü çarpıcı biçimde anlatılıyor. Kut’un Dört Delisi Eşik Yayınları’nda…


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 274
Ağırlık : 274
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00

Sayfa Sayısı : 168

Ebat : 13.7x21.5

Kağıt/İç Baskı : III Hm Enzo 55 gr

Cilt/Kapak : Amerikan Bristol 230 gr

Kapak Tasarımı : Rüveyda Kul

₺98,28

“Otuza yaklaşmaktayım… Bugüne kadar ne yaptığımı düşündüm. Bir sıfırdan başka netice alamadım. Hayatta hiçbir şey yapmış olmamak gibi korkunç ve utandırıcı bir şey var mı? Son zamanlara kadar ‘Fena bir şey yapmıyorum ya!’ der ve kendimi temize çıkarmaya çalışırdım. 

 

Fakat hadiseler gösterdi ki, fena olmayışım tesadüf eseriymiş, fırsat düşmemiş, zaruret olmamış.

Nitekim hayatın ilk çelmesinde yuvarlanıverdim. İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir. 

Bende bu fena cevher fazla miktarda mevcutmuş. Belki herkeste var… Fakat insan olan onu söküp atmasını, yahut boğmasını biliyor… Dokunmadan bırakmak, bir gün başını kaldırmasına meydan vermek olur…”

Sayfa Sayısı : 328

Ebat : 13.5x19.5

Kağıt/İç Baskı III Hm Enzo 55gr

Cilt/Kapak : Amerikan Bristol 230 gr

₺64,68

“Kafasından hatıralar birbirini kovalayarak 

geçmekte idi. Bütün hayatında kendine göre bir iş bile yaptığını hatırlamıyor, bu ömrü başka birinin yaşadığını sanıyordu. Çocukluğu, delikanlılığı, etrafıyla olan münasebetleri hep yabancı bir dünya ile yapılan temaslara benziyordu. 

Şimdi o, kendine bu kadar uzak bulduğu bu dünyada, ne kadar müthiş azaplar çekiyordu! Bunlara ne lüzum vardı? Neden böyle korkunç çemberler onu sımsıkı bağlıyor, neden ona yavaş yavaş, sindire sindire en öldürücü işkenceler yapılıyordu? Ne için, kim için?” 

Sayfa Sayısı : 312

Ebat : 13.5x19.5

Kağıt/İç Baskı : III Hm Enzo 55 gr

Cilt Kapak : Amerikan Bristol 230 gr

₺62,16

"Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler, bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır...

 

Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.”

Sayfa Sayısı : 184

Ebat : 13.5x19.5

Kağıt/İç Baskı : III Hm Enzo 55gr

Cilt/Kapak : Amerikan Bristol 230gr

Kapak Tasarımı : Rüveyda Kul

₺42,84

Nizamülmülk, şehri dolaşmak için dışarıya çıktı. Saray ortamında son zamanlarda çok sıkılmaya başlamıştı. Kendisini ve kendisi ile birlikte olanların güvende olmadıklarını düşünüyordu artık. Devletin zor durumda kalmasını isteyen güçlerin işbaşında oldukları aşikardı. Şimdiye kadar birçok defa böylesi durumlarla karşılaşmıştı ama kısa zamanda çözülmüştü her şey.

Sultan Alp Arslan zamanında, her yandan akın akın gelmeye başlamışlardı. Savaş meydanlarından çok içerideki hainlerle uğraşmaya harcamıştı hizmetinin büyük bölümünü. Ancak düşman hiçbir zaman boş durmaz ve devleti yıkmak için sürekli plan yapardı, şu an olduğu gibi.

Nizamülmülk, devleti yıkmak isteyenlerin yine işbaşında olduklarını biliyordu ancak onlarla mücadelede kime ya da kimlere güveneceğini bilmiyordu. Üstelik Sultan Melikşah’ı her türlü tehlikeden haberdar etmek ve onun can güvenliğini sağlamak gibi bir sorumluluğu vardı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2018
₺45,00

1492’de düştü Endülüs’ün son incisi Gırnata.1800’lere kadar bir Hristiyan gibi yaşadı son Müslümanlar.Fark edildiklerinde diri diri yakıldılar.Engizisyonlarda işkenceler gördüler.Bu eserde haklarında çok az bilgiye sahip olduğumuz Endülüs Müslümanlarının son topluluğunu anlatıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 144
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 3.2018
₺80,00

Bu ülkede yaşayan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Alevi, Sünni ve adını tek tek sayamayacağımız herkes bilmelidir ki; bu ülke hepimizin eşit miktar, şart ve kurallar dahilinde ortak vatanımızdır. Kim ki bu vatanın sadece kendisine ait olduğunu iddia eder, o düşüncenin sahibi bu ülkenin hainidir.

İşte biz bu ülkeyi eşit ülkemiz, vatanımız, milletimiz, sevgimiz ve sevdamız olarak görenlerle birlikteyiz. Bu birlikteliğin dışında kalan, kim ve nerede olursa olsun, en basit ifadeyle gafildir ve bunun ötesi ihanettir.

Biz; işte bu birlikteliğin adına “Vahdet Milliyetçiliği” dedik. Ülkemiz ve milletimizin hayrına olsun duamızla…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺15,20

Güçlü ve kararlı Prenses Emmaçin, daha önce hiçbir kadının başaramadığı bir şeyi başarmaya karar vermiştir: Büyükbabası, Büyük Kubilay Han’ın ordusunda bir savaşçı olmak. Moğol dünyasında saygı kazanmanın tek yolu savaş meydanında cesaret göstererek şan kazanmaktır. Emmaçin’in isteyeceği son şey ise inandığı her şeyin yabancı bir adam, Marco Polo tarafından Xanadu bahçelerinde sorgulanmasıdır. Marco Polo, “erkek sanatları” olan at sürmede, ok atmada ve güreşte hiçbir yeteneği olmayan gezgin bir tüccardır. Yine de Marco zekası ve hikaye anlatıcılığındaki yeteneğiyle Kubilay Han’ı etkilemeyi başarabilmiştir. Ama “barbar” Batı’dan gelmiş, savaştan anlamayan bir tüccarın Emmaçin’e verebileceği neyi olabilir?

13. Yüzyıl Çin’inde Emmaçin ve Marco Büyük Han’ın emriyle uzun süren bir göreve çıkarlar. “Ejderha” avlarken ve fil sırtındaki savaşçılarla cenk ederken Emmaçin bambaşka bir Marco bulur karşısında. Şimdi Emmaçin, Marco’ya olan ilgisi ile asker olarak orduda şan kazanma hayali arasında zorlu bir karar vermek zorundadır.






Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 403
En / Boy : 13,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2012
₺28,16
Tükendi

AJAN SONYA
1942 yılında İngiltere’nin sakin bir köyünde bir kadın üç çocuğu ve yakınlarda çalışan kocasıyla birlikte küçük bir kulübede yaşıyordu. Ursula Burton arkadaş canlısı ama çekingen birisiydi ve İngilizceyi hafif bir aksanla konuşuyordu. Komşuları onun yüksek rütbeli bir Sovyet istihbarat subayı olduğunu bilmiyorlardı. Burton, Sovyetler Birliği’nin atom bombası yapmasını sağlayacak bilimsel sırları toplayan bir komünist, bir Sovyet albayı ve kıdemli bir ajandı.
Yaşamı boyunca Çinliler, Japonlar, Naziler ve MI5, MI6 ve FBI tarafından peşine düşülen ancak her defasında kaçmayı başaran casusun hikâyesi 20. yüzyılda faşizm, komünizm ve Batı demokrasisi arasındaki ideolojik çatışmayı yansıtıyor ve zamanımızın casus savaşlarına yeni bir ışık tutuyor.
***
… Ursula Kuczynski Burton, bir anne, ev hanımı, romancı, uzman radyo teknisyeni, casus şebekesi yöneticisi, kurye, sabotajcı, bomba imalatçısı, Soğuk Savaşçı ve gizli ajandı ve hepsi de aynı zamandaydı.
Kod adı “Sonya” idi. Bu, onun hikâyesidir. …

***
“Macintyre casuslukla ilgili efsaneleri hem yüceltiyor hem de yıkıyor.”
—The New Yorker


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 448
Ağırlık : 448
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺143,50
Tükendi
İkinci Dünya Savaşı’nın En İlginç Casusluk Vakası

Yıl 1943; İkinci Dünya Savaşı’nın tüm tarafları için en şiddetli ve entrika dolu dönemi: Almanya’da Naziler soykırıma devam ediyor, İngiltere Ege açıklarında tehlikeli bir oyun oynuyor ve Türkiye iki tarafın baskılarına karşı tarafsız kalmaya çalışırken kendi savaşını veriyor.

İşte böylesi karmaşık bir dönemde kimsenin tahmin edemeyeceği bir casus çalışmaya başlıyor: Arnavut asıllı bir Türk olan Elyasa (İlyas) Bazna, uşak olarak çalıştığı İngiliz büyükelçiliğindeki konumunu kullanarak elde ettiği belgeleri Almanlara satıyor. Ankara-Berlin arasında dört ay boyunca devam eden bu casusluk oyunu, sonunda Bazna’nın en derin kâbuslarında göremeyeceği kadar büyük bir hayal kırıklığıyla sonlanıyor. Kod Adı Çiçero İngilizlere duyduğu nefretle yola çıkan hırslı bir adamın, savaşın kaderini değiştiren bir casusa dönüşmesinin tarihi kanıtlara dayanan ilginç ve heyecanlı hikayesi.


Basım Ayı/Yılı : 3/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 376
Ağırlık : 376
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺123,00
Tükendi

Kahraman(!) ve hain(!). Her ikisi de önce kahraman, sonra hain... Çerkes Ethem Yunan saflarına geçtiğinde, yanındaydı. Yüz ellilikler listesinde altmışıncı sırada. İttihat ve Terakki’nin, Teşkilat-ı Mahsusa’nın fedaisi. Gerçekle efsane arasındaki gölge. Uçan Şeyh, Kuşların Şeyhi… Enver Paşa’nın en güvendiği insan. Birinci Paylaşım Savaşı’nın hazırlıklarının yapıldığı Balkan Savaşı sonrası Enver Bey, iki rütbe birden terfi ettirilerek yarbaylıktan mirlivalığa yükseltildi. Otuz beş yaşındaydı. Apandisiti alınmış, henüz nekahet dönemindeydi. Beşiktaş’taki evinde dinleniyordu. Kapı sabırsızlıkla vurulmuş, içeriye çok sevdiği, ‘aşere-i mübeşşere’den saydığı iki arkadaşı girmişti; Kuşçubaşı Eşref ve Dr. Nazım. Arkadaşlarının geliş sebebi, kendisine Harbiye Nazırlığı teklifi nedeniyleydi. Sessizce söylenilenleri dinlemiş, bir şartla Nazırlığı kabul edebileceğini belirtmişti: “Bir tek şartla bu teklifinizi kabul edebilirim” demişti. “Ben Harbiye Nazırı olduktan sonra, bu makamın benden beklediğini tereddüt etmeden yapabilmek isterim. Ne siz ne de diğer arkadaşlarım benden hiçbir istisnai muamele istemeyeceksiniz. Bunun için söz verin.” Enver Bey de Kuşçubaşı Eşref de Dr. Nazım da sözlerinin arkasında durdular. Birinci Paylaşım Savaşı, Paşalar Savaşı’dır. Osmanlı, bir oldubittiyle kendini hazırlıksız ve donanımsız olduğu bir savaşın içinde buldu. Kuşçubaşı Eşref, bu savaşın içindeydi. İngiliz altınları ve silahlarıyla donatılmış iki bin kişilik Hicaz Ordusu’na karşı koyan kırk kişiden biriydi. Birinci Paylaşım Savaşı’ndan Malta sürgünlüğüne uzanan serüvenini içeriyor “Çöl Fedaisi Kuşçubaşı Eşref”.


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺86,00
Tükendi

XV. Yüzyılın en önemli Aristoteles uzmanı filozof Trabzonlu Yorgo (1395-1467). Latince ve Grekçeye hakim. Roma’da Papalık Üniversitelerinde profesör,din adamı.

Filozofumuz Fatih Sultan Mehmet’e aşık. Çünkü İstanbul’u fethedip çağ değiştiren Osmanlı Sultanı bir Aristoteles hayranı. Üstelik dört lisan biliyor,son derecede kültürlü. Fatih gelmiş geçmiş en büyük, en kaliteli, en dirayetli emirlerinbaşında gelir.Dünyayı o yönetmeli.Hristiyan Aleminin de İslam’ın da tepesinde böyle bir monark bulunmalı. Farklı din mensubu insanlar ve devletler onun hükümranlığı altıda kardeşçe, yan yana yaşamalı. Açıkça bunu söylüyor ünlü düşünür.

Mektuplar döşeniyor Fatih Sultan Mehmet’e. Ama ulaştıramıyor. Filozofu olmak istiyor. Yıl 1466, yollara koyuluyor. Ver elini İstanbul. Bakalım neler yaşayacak. İslam âlimleriyle sohbetler. Girit, İstanbul, Balkan seyahatleri.Roma’ya döndüğünde neden onu Osmanlı casusu olmakla suçlayarak zindana atıyorlar? Hem de yetmiş yaşını aşmışken.

Gerçeklere dayanan bir öykü... Felsefi, tarihi bir roman...

Prof. Dr. Niyazi Öktem


Basım Ayı/Yılı : 2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 254
Ağırlık : 254
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺95,00
Tükendi

Çağrı, bizi bize davet ediyor... Sürgünde olan ruhlara bir davetiye gönderiyor... Ziğra bunca uzaklaşma, bu kadar istikamet sapmasının sonuçlarını gösterirken adrese dair de önemli pencereler açıyor.

Yunus'tan Mevlana'ya; İbn Arabi'den Süleyman Çelebi'ye, Gazali'den İbn Hazm'a varıncaya kadarmühim ruh şubelerinin dökümünü yapıyor Çağrı. Bu ruh şubelerşnde gezerken, akıldan gönüle, dünyadan ukbaya, ruhdan bedene pek çok boyutta istikametten sapmanın anlamı da görülmüş olacak...


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 200
Ağırlık : 200
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺95,45
Tükendi

Bu çalışma, Avustralya’da bir kasabaya isyan eden iki insanın çevresine, hayat hikayelerine ve “savaş” kararı alan iç dünyalarına odaklandı. Saldırıya karar vermelerine sebep olan hayatları, ruh halleri ve Avustralya’ya gelmeden önceki geçmişleri incelendi.

Tarihe geçmiş bu olay, dönemsel ayrıntılarla, uzun ve heyecanlı bir macera eşliğinde anlatılırken, roman sanatının geniş kurgusal imkânlarından da yararlanıldı. Şahıslardan birinin dondurmacı olması dolayısıyla eser, 1910’larda Anadolu’ndan, bir Osmanlı şehrinden, dondurmasıyla meşhur Maraş’tan başlatıldı.

1915 yılında yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazılan eseri, sürükleyici kurgusuyla ve inanç sosyolojisine getirdiği farklı yorumlarıyla ilginç bulacağınızı umuyoruz.

Elinizdeki kitap, yüzyıldır bu konuda yazılan ilk roman olma özelliğini de taşıyor.

İki Osmanlı ve bir Afgan Broken Hill kasabasında 1915 yılında kendi yaptıkları Osmanlı bayrağı altında Çanakkaleye Anzak askeri taşıyan bir trene saldırdılar.

Ülke topraklarında yapılan ilk ve son savaş olan bu çarpışma tarihe “Broken Hill Savaşı” olarak geçti.

Dondurmacı Muhammed’in 1915’teki Maraş’tan Avusturalya’ya yolculuğu bu romanda…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 464
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2018
₺0,00
Tükendi

Rüzgar Gibi Geçti romanı Amerika Birleşik Devletleri tarihinde çok derin izler bırakan iç savaşın geniş bir öyküsüdür. Yayınlandığı ilk günden itibaren ABD’de satış rekorları kıran Rüzgar Gibi Geçti, daha sonra Fransa, Almanya ve İngiltere’de de çok büyük bir ilgi görmüştür. Roman, Hollywood’da aynı adla filme alındıkta sonra ise bütün dünyaya yayılan bir üne ulaşmış ve film dünya sinemalarında aylarca kapalı gişe oynamıştır. Romanda, 1861 yılında Amerika’nın kuzey ve güney devletleri arasında patlak veren Ayrılık Savaşı boyunca yaşanan olaylar anlatılıyor. Romanın baş kadın kahramanı Scarlett O’Hara’dır. Sert bir karakter sergileyen bu genç, güzel, atak ve bencil kadının başından geçenler akıcı bir dille anlatılmıştır. Filmde Scarlett’i Vivien Leigh canlandırmıştır. Savaşın neden olduğu felaketler, eserde bir fotoğraf gibi bütün çıplaklığıyla ve tüm gerçek yanlarıyla gözler önüne serilmektedir. İkincii derecede önemli karakter Rhett Butler’da bütün özellikleriyle tanıtılmaktadır. Filmde Rhett Butler karakterini ünlü aktör Clark Gable canlandırmıştır. Romanın önemli karakterlerinden bir diğeri olan Ashley Wilkes da iç savaş bittikten kısa bir süre sonra "Güney intikamını alıyor!" diyerek tabacasını çeken ve Başkan Abraham Lincoln’u öldüren John Wilkes adlı Güneyli’nin oğludur. Ashley rolünü ise Leslie Howard oynamıştır.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 1328
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .1995
₺375,00
Tükendi

1- Kilit:
Türü: Tarihi Roman ISBN: 978-975-371-000-8/ 37. Baskı (2012)
Selçuklu üçlemesinin ilk kitabıdır. Selçuk Türklerinde Kınık Boyu’nun, Orta Asya’dan gelen oymakları toplayarak birliği sağladıktan sonra yarı açılmış kilit olan Anadolu’ya akarak burayı vatan yapmaları; Bizans’ın bu akışı durdurmak için Peçenekleri kullanma çalışması, Alpaslan ve onu yetiştiren çevre anlatılmaktadır.

2- Anahtar:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-001-5/ 34. Baskı (2012)/
Selçuklu üçlemesinin ikinci kitabıdır. Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’yu vatan yapmak için uğraşan beylerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerinin önemi, iktidar hırsından dolayı başlayan kardeş kavgalarının Türk birliğine-dirliğine verdiği zararlar üzerinde durularak Melikşah ve adamlarının Bizans içlerindeki aktif faaliyetleri anlatılıyor.

3 - Kapı:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-002-2/ 32. Baskı (2013)/
Selçuklu üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Selçuklu Türklerinin Anadolu’daki varlıklarını giderek güçlendirmeleri Bizans’ı rahatsız eder ve Türk birliğini bozmak, Türkleri Anadolu’dan silmek için faaliyetlerine hız verir. Bunu başarmak için bir yandan Haçlı Seferlerine, diğer yandan Hasan Sabbah fedailerine destek verir. Selçuklu beylerinin de zaman zaman iktidar hırsına kapılmaları birlik için en büyük tehlikedir.

4- Konak:
Türü: Tarihi Roman /ISBN: 978-975-371-003-9/ 36. Baskı (2013)/
İlk Osmanlı üçlemesinin birinci kitabıdır. Tarihin en büyük ve ihtişamlı devletlerinden birinin kuruluş macerası, bu kuruluşun harcına ruh üfleyen alperenler ve bu devletin kurucusu Osman Gazi’nin bir menkıbeden daha güzel, daha manalı ve gerçeklere dayalı destanî hayatı anlatılmaktadır.

5 - Çatı:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-004-6/ 33. Baskı (2013)/
İlk Osmanlı üçlemesinin ikinci kitabıdır. Kayı Boyu’nun, göçebe bir hayattan ve aşiret düzeninden yerleşik bir hayata geçerken karşılaşılan kültürel, sosyal ve ekonomik bazı zorluklar, Anadolu’nun batısındaki tekfurlarla olan mücadeleler ve ilişkiler üzerinde durulmaktadır. Artık çatı çatılmış ve geleceğe köprüler kurulmuştur..

6 - Üçler Yediler Kırklar:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-004-6/ 22. Baskı (2012)/
İlk Osmanlı üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Osmanlıların Rumeli’ye geçişleri, bu geçişin altyapısını hazırlayan dervişlerin faaliyetleri, Orhan Bey zamanındaki siyasi ve sosyal çalkantılar, denize açılma isteği ve bunun felsefesi anlatılmaktadır.

7- B Atlı Geçide Gider:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-006-0/ 23. Baskı (2012)/
Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin ilk kitabıdır. Osmanlı Devleti’nin birliğini kökünden sarsan Fetret Dönemini hazırlayan sebepler, ikbal, ihtiras, kıskançlık, toprak hırsı gibi duygu ve düşüncelerin devlette açtığı yaralar üzerinde durulmaktadır. Savaş meydanlarındaki gazilerle, tekkelerde ve zaviyelerdeki erenler bu yaraları sarmak için aynı idealler etrafında birleşmişlerdir.

8- Geçitteki Ülke:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-007-7/ 19. Baskı (2012)/
Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin ikinci kitabıdır. Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü tehdit eden iç ve dış unsurların çabaları, Niğbolu Zaferinin önemi, Timur’un Anadolu’ya hareketini kışkırtanlar ve bunu engellemeye çalışanlar konu ediniliyor.

9- Darağacı:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-008-4/ 17. Baskı (2012)/
Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Ankara Savaşı’nın önemi ve Sultan Bayezid’in hazin sonunu takiben Osmanlı birliğinin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalması vurgulanıyor. Ayrıca Sultan Bayezid’den sonra şehzadeler arasındaki hilenin, ihtirasın, ikbal hırsının, benliklerini aşamamanın zararları ve Şeyh Bedreddin’in, kendisinin belirlediği sonu anlatılıyor.

10- Ebemkuşağı:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-009-1/ 13. Baskı (2011)/
Fetih üçlemesinin birinci kitabıdır. Anadolu’nun mânevî mimarlarında Hacı Bayram Velî, Akşemseddin, Horoz Dede’nin Osmanlı birliğinin yeniden güç bulması ve düşmana karşı birlik içinde hareket edebilmek için verdikleri çabalar, alp ve eren tipinin sentezi, Türk’ün Türk’ü öldürmesinden, kardeşin kardeşi düşman görmesinden duyulan rahatsızlık, iç kavgaların dış kavgalardan tehlikeli olduğu anlatılıyor.

11- Sabır:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-010-7/ 13. Baskı (2011)/
Fetih üçlemesinin ikinci kitabıdır. Adalet, metanet, doğruluk ve sabrın her engeli aşacağı, Osmanlı Devleti’nin bu değerler üstünde daha da kuvvetli olacağı, devletin bekasında ve sağlam temeller üzerinde yükselmesinde mânevî dünyaları büyük insanların rolü anlatılıyor.

12 - Gündönümü:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-011-4/ 15. Baskı (2012)/
Fetih üçlemesinin üçüncü kitabıdır. İstanbul’un fethini hazırlayan sebepler, Fatih Sultan Mehmed’in azmi, dirayeti ve tarihi misyonu, fethin mana ve önemi.... çağ açıp çağ kapayan Fetih anlatılıyor...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 4076
En / Boy : 12,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2012
₺0,00
Tükendi

1- KİLİT:
Türü: Tarihi Roman ISBN: 978-975-371-000-8/ 37. Baskı (2012)
Selçuklu üçlemesinin ilk kitabıdır. Selçuk Türklerinde Kınık Boyu’nun, Orta Asya’dan gelen oymakları toplayarak birliği sağladıktan sonra yarı açılmış kilit olan Anadolu’ya akarak burayı vatan yapmaları; Bizans’ın bu akışı durdurmak için Peçenekleri kullanma çalışması, Alpaslan ve onu yetiştiren çevre anlatılmaktadır.

2- ANAHTAR:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-001-5/ 34. Baskı (2012)/
Selçuklu üçlemesinin ikinci kitabıdır. Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’yu vatan yapmak için uğraşan beylerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerinin önemi, iktidar hırsından dolayı başlayan kardeş kavgalarının Türk birliğine-dirliğine verdiği zararlar üzerinde durularak Melikşah ve adamlarının Bizans içlerindeki aktif faaliyetleri anlatılıyor.

3 - KAPI:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-002-2/ 32. Baskı (2013)/
Selçuklu üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Selçuklu Türklerinin Anadolu’daki varlıklarını giderek güçlendirmeleri Bizans’ı rahatsız eder ve Türk birliğini bozmak, Türkleri Anadolu’dan silmek için faaliyetlerine hız verir. Bunu başarmak için bir yandan Haçlı Seferlerine, diğer yandan Hasan Sabbah fedailerine destek verir. Selçuklu beylerinin de zaman zaman iktidar hırsına kapılmaları birlik için en büyük tehlikedir.

4- KONAK:
Türü: Tarihi Roman /ISBN: 978-975-371-003-9/ 36. Baskı (2013)/
İlk Osmanlı üçlemesinin birinci kitabıdır. Tarihin en büyük ve ihtişamlı devletlerinden birinin kuruluş macerası, bu kuruluşun harcına ruh üfleyen alperenler ve bu devletin kurucusu Osman Gazi’nin bir menkıbeden daha güzel, daha manalı ve gerçeklere dayalı destanî hayatı anlatılmaktadır.

5 - ÇATI:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-004-6/ 33. Baskı (2013)/
İlk Osmanlı üçlemesinin ikinci kitabıdır. Kayı Boyu’nun, göçebe bir hayattan ve aşiret düzeninden yerleşik bir hayata geçerken karşılaşılan kültürel, sosyal ve ekonomik bazı zorluklar, Anadolu’nun batısındaki tekfurlarla olan mücadeleler ve ilişkiler üzerinde durulmaktadır. Artık çatı çatılmış ve geleceğe köprüler kurulmuştur..

6 - ÜÇLER YEDİLER KIRKLAR:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-004-6/ 22. Baskı (2012)/
İlk Osmanlı üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Osmanlıların Rumeli’ye geçişleri, bu geçişin altyapısını hazırlayan dervişlerin faaliyetleri, Orhan Bey zamanındaki siyasi ve sosyal çalkantılar, denize açılma isteği ve bunun felsefesi anlatılmaktadır.

7- BU ATLI GEÇİDE GİDER:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-006-0/ 23. Baskı (2012)/
Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin ilk kitabıdır. Osmanlı Devleti’nin birliğini kökünden sarsan Fetret Dönemini hazırlayan sebepler, ikbal, ihtiras, kıskançlık, toprak hırsı gibi duygu ve düşüncelerin devlette açtığı yaralar üzerinde durulmaktadır. Savaş meydanlarındaki gazilerle, tekkelerde ve zaviyelerdeki erenler bu yaraları sarmak için aynı idealler etrafında birleşmişlerdir.

8- GEÇİTTEKİ ÜLKE:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-007-7/ 19. Baskı (2012)/
Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin ikinci kitabıdır. Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü tehdit eden iç ve dış unsurların çabaları, Niğbolu Zaferinin önemi, Timur’un Anadolu’ya hareketini kışkırtanlar ve bunu engellemeye çalışanlar konu ediniliyor.

9- DARAĞACI:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-008-4/ 17. Baskı (2012)/
Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Ankara Savaşı’nın önemi ve Sultan Bayezid’in hazin sonunu takiben Osmanlı birliğinin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalması vurgulanıyor. Ayrıca Sultan Bayezid’den sonra şehzadeler arasındaki hilenin, ihtirasın, ikbal hırsının, benliklerini aşamamanın zararları ve Şeyh Bedreddin’in, kendisinin belirlediği sonu anlatılıyor.

10- EBEMKUŞAĞI:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-009-1/ 13. Baskı (2011)/
Fetih üçlemesinin birinci kitabıdır. Anadolu’nun mânevî mimarlarında Hacı Bayram Velî, Akşemseddin, Horoz Dede’nin Osmanlı birliğinin yeniden güç bulması ve düşmana karşı birlik içinde hareket edebilmek için verdikleri çabalar, alp ve eren tipinin sentezi, Türk’ün Türk’ü öldürmesinden, kardeşin kardeşi düşman görmesinden duyulan rahatsızlık, iç kavgaların dış kavgalardan tehlikeli olduğu anlatılıyor.

11- SABIR:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-010-7/ 13. Baskı (2011)/
Fetih üçlemesinin ikinci kitabıdır. Adalet, metanet, doğruluk ve sabrın her engeli aşacağı, Osmanlı Devleti’nin bu değerler üstünde daha da kuvvetli olacağı, devletin bekasında ve sağlam temeller üzerinde yükselmesinde mânevî dünyaları büyük insanların rolü anlatılıyor.

12 - GÜNDÖNÜMÜ:
Türü: Tarihi Roman/ ISBN: 978-975-371-011-4/ 15. Baskı (2012)/
Fetih üçlemesinin üçüncü kitabıdır. İstanbul’un fethini hazırlayan sebepler, Fatih Sultan Mehmed’in azmi, dirayeti ve tarihi misyonu, fethin mana ve önemi.... çağ açıp çağ kapayan Fetih anlatılıyor...

13-14-15 … Ve Çanakkale Geldiler, Gördüler, Döndüler 3 kitap
... Bence önemli olan Çanakkaleye gelenlerin gelmesi değildir. Onlar, nasıl olsa geleceklerdi. 1071 Ağustosundan beri gelmeği her fırsatta denediler. Çanakkale'ye, 1914 ile birlikte geldiler. Önemli olan onları Çanakkale'de durduran ruh idi. İşte bu, o ruhun destanıdır. Olayları ve tarih sıralamasını romana uygun değişmelerle, bazen ayrı zamanları aynı zaman diliminde; bazan aynı zaman dilimindekileri ayrı ayrı zamanlara aktararak yazdı isem, sebebi budur...
... Ve Çanakkele Üçlemesi, Dünki Türkiye Dizisinde yayınlanmış olan Selçuklu ve Osmanlı Üçlemelerinin bağlantısı olarak da Bugünki Tüirkiye Dizisi romanlarına köprülük edebilir diye düşünüyorum. Biliyorum ki bir kısım tarih yazarlarıyla pek sevgili eleştirmenler (!) birçok şey söyleyip hiçbir şey anlatmadan, ... Ve Çanakkale hakkında da yazacaklardır. Varsın yazsınlar. Çünki ben biliyorum ki, ... Ve Çanakkale´den önce bizim dillimizde yazılmış böyle bir roman yoktu.... şimdi var, Bu bile benim için bir şereftir, önceliği olan ders kitaplarından da değil. Bir milletin namusu olduğu için, Plevneden sonra ana topraklarımızdaki en büyük direniştir; karşı geliştir, gücü bu savaşlardan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, bilinen tarih sıralaması yerine, taşıdığı destan havasının bozulmamasını gayret ettim. Çanakkale Savaşlarımızın başladığı günü, nerelerden nasıl bir sırayla uzayıp hangi tarihte sona erdiğini herkes, ortaokul öğrencileri bile, çok iyi bilirler...

16- Cevahir ile Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu / Bugünki Türkiye Dizisi
Türü: Roman ISBN: 978-975-371-012-1 14. Baskı (2008)
İkinci Dünya Savaşı Türkiye’sinde tek parti döneminde gelenek ve göreneklerine bağlı, kanaatkâr, samimi millet evlâtlarıyla devrin iktidarına sırtını dayamış, kesesine ve midesine düşkün, menfaatçi, inancı zayıf eşraf takımının ve aydın sınıfın mücadelesi, yöneticilerin halktan kopukluğu anlatılıyor.

17- Karanlıkta Mum Işığı / Bugünki Türkiye Dizisi
Türü: Roman ISBN: 978-975-371-013-8 8. Baskı (2004)
Osmanlı Devleti’nden bu yana çok önemli sosyal müesseselerden biri olan vakıfların yüklendikleri fonksiyonlar üzerinde durulurken, 1946 Türkiyesi’nin sosyal-ekonomik ve kültür yapısından kesitler sunuluyor. Ayrıca, adalet mekanizmasının işlemediği bir devlette görülen rahatsızlıklar, devleti idare edenlerle idare edilenlerin duyuş, düşünüş, kültür ve inanç ayrılıklarından dolayı açılan sosyal yaralar üzerinde duruluyor.

18- Güneşin Dört Köşesi / Bugünki Türkiye Dizisi
Türü: Roman ISBN: 978-975-371-014-5 8. Baskı (2006)
Demokrat Parti iktidarının son günlerindeki siyasi hadiseler, devleti yıkmak isteyen azınlıkların faaliyetleri, bazı siyasilerin her gün biraz daha kazanabilmek için çeşitli entrikaların peşinde olmaları, kendi halindeki bir Anadolu kentinde yönetici, eşraf ve halkın birbiri ile ilişkileri anlatılıyor.

19- Kutsal Maphus Ebu Hanife
Türü: Roman/ISBN: 978-975-371-043-5/ 10. Baskı (2010)/
Ebu Hanife’nin Hak yolundan yalnız da olsa dönmediği, işkence görse bile inandıklarını söylediği, ikbal ve mevkı hırsıyla hareket etmediği, hırstan, kinden uzak durduğu anlatılıyor.

20- Sonsuza Uyanan Taşlar
Türü: Araştırma/ ISBN: 978-975-371-015-2/ 13. Baskı (2005)/
Türk edebiyatının ilk yazıtları olan, Türk adının, yeryüzünde ilk defa, Türkçe yazıldığı, milletimizin milli kimlik belgeleri Orhun Abideleri’nin bulunuşları, Türk Edebiyatı, tarihi, coğrafyasındaki önemi üzerinde duruluyor.

21- Karşılaştırmalı Türk Destanları
Türü: İnceleme/ ISBN: 978-975-371-042-8/ 10. Baskı (2012)/
Genel olarak destanların ortak özellikleri milli destanlar, Türk destanları, İslâmiyet’ten önceki Türk destanları, İslâmiyet’ten sonraki Türk destanları, mahallî destanlar örnekleriyle ve karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.

22- Türk İslam Efsaneleri Bir Büyülü Dünya ki-:
Türü: Efsaneler/ ISBN: 978-975-371-038-1/ 9. Baskı (2014)/
İman, sevgi, insanlık, doğruluk, adalet gibi konuların yer aldığı, Türk-İslâm Efsaneleri okuyucuya sunulmaktadır.

23- Can Ocağında Pişen Aş
Türü: Roman/ ISBN: 978-975-371-016-9/ 15. Baskı (2012)/
Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun roman kahramanlarının kültürel kodları ve milli kültürümüzün mânevî temellerinin inşacısı Hoca Ahmed Yesevî ve yolu konu edinilmiştir.

24- Dedem Korkut’un Kitabı:
Türü: Destan/ ISBN: 978-975-371-044-2/ 11. Baskı (2010)/
Halkımızın ölümsüzleştirdiği; efsanelerde yaşattığı bir şahıs olan, gerçekte belli bir tarihte bir şahsiyet olarak yaşamış olan Dede Korkut’un oniki hikâyesi dili sadeleştirilerek verilmiştir.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 8068
En / Boy : 13,5 / 19
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2014
₺496,82 KDV Dahil
Tükendi

1-Kitap; Sahibini Arayan Toprak
Bir toprağa sahip olmak isteyenin o topraktan çok daha fazla zengin olması lazımdır. Dili, dini, inancı ve umutları ne kadar güçlüyse; geleceğe dönük hayalleri umutlarına ve inançlarına ne ölçüde bir güven veriyorsa o ölçüde de toprağa sahip olunur. Sıradan bir toprağın vatan olabilmesi için terler, emekler gerekir; o toprağın uğruna ölebilmeyi de düşünmelisin! Canın o topraktan daha değerliyse üzerinde yürüdüğün yer senin vatanın olamaz; havasını soluduğun göğün altında yabancı sayılırsın. Adamıza gelenler terlemediler, terlettiler; emeklerini esirgediler, göz nuru dökmediler, bizim emeğimizin zengini oldular; ölmediler, bizi öldürdüler. Bu yüzden de onlar gitti. Bizler kaldık..

2-Kitap; Zaman Toprak ve Sahibi
Fransa, Venedik teklifine evet diyemez baylar, lütfen aklınızı kullanınız, evet diyemez Fransa. Çünkü Fransa'nın daha birkaç on yıl hayat damarları Türklerin elinde sayılacaktır, Türkler, Fransızları güçleninceye kadar besleyecekler. Şimdiki padişah Selim, babası Sultan Süleyman'ın Fransızlara bağışladığı hakları geri alabilir her an; kendi genişlettiği hakları da genişletilmemiş, hatta hiç verilmemiş sayabilir. O vakit Fransa çöker. Zayıf, para-sermaye durumu sıfır, ordusunu zor besler bir Fransa, cihan devleti kurmuş Türklerin koltuğundan ayrılmamak, dümen suyunda yüzmek zorundadırlar.

3-Kitap; Zaman Yürüyüşü
İspanya'da Endülüs Emevileri süse verdiler kendilerini, bir toprağın vatanlaşmasını değil, bir toprağın oyuncak süslenmesinde süsünü düşündüler...sanırım. Toprağın vatanlaşması kalıcı olabilmek demektir, kıyamete kadar senin soyunun devletleşmesi yerine geçer. Kıbrıs, şu anda bizim vatanın yüreği olmuş durumdadır. Ben derim ki..yürek önemlidir. Günümüz, birkaç yüzyıldan beri Müslümanların koruyucusu, İslam Dini'nin bayraktarı Türklerdir ve bize soracak olursanız kıyamet gününe sürüp gidecektir bayraktarlık, o halde, Kıbrıs'ı tutsaklığından kurtaracak, işkencesine son verebilmek güç de Türklerin gücüdür, ki başbuğları yüce padişahın başta gelen ve artık geciktirmeyeceği bir kutsal görevidir bu.

4-Kitap; Zaman Bir Dar Kapıda
Lala Mustafa Paşa'yı Ayasofya'nın girişindeki Yasemenci Baba karşıladı. Girişdeki karşılıklı iki çukura çağırdı. Töredendir paşa, bilirsiniz dedi; Atalarımız yeni aldıkları şehirlere fetih çınarları dikerler. Çınarlar toprakta köklendikçe yurdu pekiştirir, dallı budaklı yeşerdikçe vatanı sağlamlaştırır, gölgesi çoğaldıkça toprağına huzur serper. Bizim fetih çınarlarımız da bu yüzdendir. Islak çuvallarda sarılı, kökleri topraklı iki çınar fidanını gösterdi: Bunları ben İstanbul'dan, kendi bahçemden getirdim. Asılları İstanbul'umuza dikilen fetih çınarlarımızdandır, onların asılları Bursa'dan, Söğüt'ten getirilme çınarlardır. İnşallah bunlardan yetişecek onları da günü gelince başka topraklara dikenlerimiz bulunacaktır..

5-Kitap; Zaman Sarkacı
Bir toprağa sahiplenmek kolay değildir, sen bilirsin, bir toprağı yurd edinmek bu dünyada işlerinin en zorudur. Elin üstünden ayrılmayacak bir an bile o toprağın, gözün üstünden eksilmeyecek. Elini fazla bastıramazsın, bastırırsan ezersin, ezilen toprak ürün vermez hay oğul, ben denedim, vermiyor. Ezilen toprakta insanlar köleleşiyor çünki..Fakat bu böyle diye gevşek de tutamazsın elini..toprak kayıverir..Fazla okşarsan şımarır. Ne kayan toprak senindir, ne şımarandan güven bekleyebilirsin. Ya na yapacaksın? Eğitmek kalıyor geriye, eğitim! Sen Kıbrıs'ta Türkmen'i başıboş bırakırsan kopar, çabuk kopar.

6-kitap; Zaman.. Yok
Girne piskoposu: "1600 yılı başlarında bir kutsal başpiskoposumuzun Savoy Dükü Şarl Emanuel'e başvurusunu hatırlayacağınızı biliyorum" dedi, kimseyi kınamadan, suçlamadan; sesi sadece bir unutulmuşu hatırlatmanın hazzını yaşıyordu; "İstediğimiz şu idi. Noel gecesi biz uyanık oluruz. Türkler uykudadır. Biz Tanrı'ya şükür duası yapıyor iken dinsiz türkler horulduyordur. Kıbrıs'ta Hıristiyanlar o gece ansızın bastırır, Türkleri çoluğuyla çocuğuyla kesip yok edebilirler. Biz dinsiz Türkleri keserken Savoy Dükü de Kıbrıs'a asker çıkarır, yönetimini ele alır... Bunu teklif etti o kutsal başpiskopos; biliyorsunuz, başarılamadı. Başarılamaması da bu duygumuzu köreltmedi lakin, isteğimizden vazgeçmiş olamayız..."

7-Kitap; Zaman Dönümü
"Paşanın davranışı..? Bilmiyorum, bana ters geliyor. Diyor ki; Hıristiyanlar da bizim yurddaşlarımızdır, aman incinmesinler...kırılmasınlar, buruncukları kanamasın! Yarın Ahiret'te sorulursaymış ki kilise de benim bir ayrı evimdir, bu papazlar da din adamıdır; ilahi düzeni savunurlar, neden onları tedirgin edersin, veya ettin? Üstelik canları malları sana emanet edilmişti, neden gözetmedin? Kıyamet Günü böyle sorularla karşılaşınca cevap veremez imiş... Eh, padişah da yüz yıl önce neredeyse... Hoş tutulsunlar diye ferman yollamış ya!." Bre Mehmedim, akıl alacak iş mi şimdi bu? Ya Allah sormaz mı; önce şu benim Türkmen milletimi neden acımasız papazın, Frenkin tıynetsizliğine karşı korumadın bte paşa?... Diye.. Der ve sorarsa ne yapacak o vakit?" Biraz öfkelice sorulmuştu ama Boyacı Ahmed Ağa kendi sorusunun cevabını öfkesiz verdi; "Tabiii senin paşanın sırtını okşayıp sakalına inci dizildikçe kiliseye ne diyeiblir ki? Karşısında iki büklüm olduklarını görüyor ya Kocabaşların, arkasından hançer bileyledikleri kimin umurunda?...

8-Kitap; Zaman .uyanışı
"Bakarsın bu yol Kıbrıs'ı Türkiye'ye götürür" dedi Arslan Bey yılgınlık göstermeden. Yüzünün yakınında dolanan bir inatçı arıyı sinirli el hareketleriyle kovdu o sırada. Şık Mehmed Bey ağzı açık kalmış baktı o söze: "Nasıl olur? İmkansız!" "Olur..niye olmasın? Olur! Bu Rumların şamatacılığı, şirretliği, yalancılığı, yaygarası... Adına ne dersen de, bir gün öyle bir hal alır ki İngiltere'nin de dehşetli başı ağrır; dikkat edersen Kıbrıs'ta Rumu dengelemek için Türkü kullanıyor. Huyudur çünki... Başı ağrıdığında denge için Türkü palazlandırır; gel al, biraz da senin başın ağrısın.. Diyebilir."


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 2776
En / Boy : 13,5 / 19
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2011
₺0,00
Tükendi

1- Kilit:

Selçuklu üçlemesinin ilk kitabıdır. Selçuk Türklerinde Kınık Boyu'nun, Orta Asya'dan gelen oymakları toplayarak birliği sağladıktan sonra yarı açılmış kilit olan Anadolu'ya akarak burayı vatan yapmaları; Bizans'ın bu akışı durdurmak için Peçenekleri kullanma çalışması, Alpaslan ve onu yetiştiren çevre anlatılmaktadır.

2- Anahtar:

Selçuklu üçlemesinin ikinci kitabıdır. Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'yu vatan yapmak için uğraşan beylerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerinin önemi, iktidar hırsından dolayı başlayan kardeş kavgalarının Türk birliğine-dirliğine verdiği zararlar üzerinde durularak Melikşah ve adamlarının Bizans içlerindeki aktif faaliyetleri anlatılıyor.

3 - Kapı:

Selçuklu üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Selçuklu Türklerinin Anadolu'daki varlıklarını giderek güçlendirmeleri Bizans'ı rahatsız eder ve Türk birliğini bozmak, Türkleri Anadolu'dan silmek için faaliyetlerine hız verir. Bunu başarmak için bir yandan Haçlı Seferlerine, diğer yandan Hasan Sabbah fedailerine destek verir. Selçuklu beylerinin de zaman zaman iktidar hırsına kapılmaları birlik için en büyük tehlikedir.

4- Konak:

İlk Osmanlı üçlemesinin birinci kitabıdır. Tarihin en büyük ve ihtişamlı devletlerinden birinin kuruluş macerası, bu kuruluşun harcına ruh üfleyen alperenler ve bu devletin kurucusu Osman Gazi'nin bir menkıbeden daha güzel, daha manalı ve gerçeklere dayalı destanî hayatı anlatılmaktadır.

5 - Çatı:

İlk Osmanlı üçlemesinin ikinci kitabıdır. Kayı Boyu'nun, göçebe bir hayattan ve aşiret düzeninden yerleşik bir hayata geçerken karşılaşılan kültürel, sosyal ve ekonomik bazı zorluklar, Anadolu'nun batısındaki tekfurlarla olan mücadeleler ve ilişkiler üzerinde durulmaktadır. Artık çatı çatılmış ve geleceğe köprüler kurulmuştur..

6 - Üçler Yediler Kırklar:

İlk Osmanlı üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Osmanlıların Rumeli'ye geçişleri, bu geçişin altyapısını hazırlayan dervişlerin faaliyetleri, Orhan Bey zamanındaki siyasi ve sosyal çalkantılar, denize açılma isteği ve bunun felsefesi anlatılmaktadır.

7- Bu Atlı Geçide Gider:

Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin ilk kitabıdır. Osmanlı Devleti'nin birliğini kökünden sarsan Fetret Dönemini hazırlayan sebepler, ikbal, ihtiras, kıskançlık, toprak hırsı gibi duygu ve düşüncelerin devlette açtığı yaralar üzerinde durulmaktadır. Savaş meydanlarındaki gazilerle, tekkelerde ve zaviyelerdeki erenler bu yaraları sarmak için aynı idealler etrafında birleşmişlerdir.

8- Geçitteki Ülke:

Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin ikinci kitabıdır. Osmanlı Devleti'nin bütünlüğünü tehdit eden iç ve dış unsurların çabaları, Niğbolu Zaferinin önemi, Timur'un Anadolu'ya hareketini kışkırtanlar ve bunu engellemeye çalışanlar konu ediniliyor.

9- Darağacı:

Şeyh Bedreddin-Timur-Bayezid üçlemesinin üçüncü kitabıdır. Ankara Savaşı'nın önemi ve Sultan Bayezid'in hazin sonunu takiben Osmanlı birliğinin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalması vurgulanıyor. Ayrıca Sultan Bayezid'den sonra şehzadeler arasındaki hilenin, ihtirasın, ikbal hırsının, benliklerini aşamamanın zararları ve Şeyh Bedreddin'in, kendisinin belirlediği sonu anlatılıyor.

10- Ebemkuşağı:

Fetih üçlemesinin birinci kitabıdır. Anadolu'nun mânevî mimarlarında Hacı Bayram Velî, Akşemseddin, Horoz Dede'nin Osmanlı birliğinin yeniden güç bulması ve düşmana karşı birlik içinde hareket edebilmek için verdikleri çabalar, alp ve eren tipinin sentezi, Türk'ün Türk'ü öldürmesinden, kardeşin kardeşi düşman görmesinden duyulan rahatsızlık, iç kavgaların dış kavgalardan tehlikeli olduğu anlatılıyor.

11- Sabır:

Fetih üçlemesinin ikinci kitabıdır. Adalet, metanet, doğruluk ve sabrın her engeli aşacağı, Osmanlı Devleti'nin bu değerler üstünde daha da kuvvetli olacağı, devletin bekasında ve sağlam temeller üzerinde yükselmesinde mânevî dünyaları büyük insanların rolü anlatılıyor.

12 - Gündönümü:

Fetih üçlemesinin üçüncü kitabıdır. İstanbul'un fethini hazırlayan sebepler, Fatih Sultan Mehmed'in azmi, dirayeti ve tarihi misyonu, fethin mana ve önemi.... çağ açıp çağ kapayan Fetih anlatılıyor...

13-14-15 … Ve Çanakkale Geldiler, Gördüler, Döndüler 3 kitap

... Bence önemli olan Çanakkaleye gelenlerin gelmesi değildir. Onlar, nasıl olsa geleceklerdi. 1071 Ağustosundan beri gelmeği her fırsatta denediler. Çanakkale'ye, 1914 ile birlikte geldiler. Önemli olan onları Çanakkale'de durduran ruh idi. İşte bu, o ruhun destanıdır. Olayları ve tarih sıralamasını romana uygun değişmelerle, bazen ayrı zamanları aynı zaman diliminde; bazan aynı zaman dilimindekileri ayrı ayrı zamanlara aktararak yazdı isem, sebebi budur...

... Ve Çanakkele Üçlemesi, Dünki Türkiye Dizisinde yayınlanmış olan Selçuklu ve Osmanlı Üçlemelerinin bağlantısı olarak da Bugünki Tüirkiye Dizisi romanlarına köprülük edebilir diye düşünüyorum. Biliyorum ki bir kısım tarih yazarlarıyla pek sevgili eleştirmenler (!) birçok şey söyleyip hiçbir şey anlatmadan, ... Ve Çanakkale hakkında da yazacaklardır. Varsın yazsınlar. Çünki ben biliyorum ki, ... Ve Çanakkale´den önce bizim dillimizde yazılmış böyle bir roman yoktu.... şimdi var, Bu bile benim için bir şereftir, önceliği olan ders kitaplarından da değil. Bir milletin namusu olduğu için, Plevneden sonra ana topraklarımızdaki en büyük direniştir; karşı geliştir, gücü bu savaşlardan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, bilinen tarih sıralaması yerine, taşıdığı destan havasının bozulmamasını gayret ettim. Çanakkale Savaşlarımızın başladığı günü, nerelerden nasıl bir sırayla uzayıp hangi tarihte sona erdiğini herkes, ortaokul öğrencileri bile, çok iyi bilirler...

16- Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu / Bugünki Türkiye Dizisi

İkinci Dünya Savaşı Türkiye'sinde tek parti döneminde gelenek ve göreneklerine bağlı, kanaatkâr, samimi millet evlâtlarıyla devrin iktidarına sırtını dayamış, kesesine ve midesine düşkün, menfaatçi, inancı zayıf eşraf takımının ve aydın sınıfın mücadelesi, yöneticilerin halktan kopukluğu anlatılıyor.

17- Karanlıkta Mum Işığı / Bugünki Türkiye Dizisi

Osmanlı Devleti'nden bu yana çok önemli sosyal müesseselerden biri olan vakıfların yüklendikleri fonksiyonlar üzerinde durulurken, 1946 Türkiyesi'nin sosyal-ekonomik ve kültür yapısından kesitler sunuluyor. Ayrıca, adalet mekanizmasının işlemediği bir devlette görülen rahatsızlıklar, devleti idare edenlerle idare edilenlerin duyuş, düşünüş, kültür ve inanç ayrılıklarından dolayı açılan sosyal yaralar üzerinde duruluyor.

18- Güneşin Dört Köşesi / Bugünki Türkiye Dizisi

Demokrat Parti iktidarının son günlerindeki siyasi hadiseler, devleti yıkmak isteyen azınlıkların faaliyetleri, bazı siyasilerin her gün biraz daha kazanabilmek için çeşitli entrikaların peşinde olmaları, kendi halindeki bir Anadolu kentinde yönetici, eşraf ve halkın birbiri ile ilişkileri anlatılıyor.

19- Kutsal Maphus Ebu Hanife

Ebu Hanife'nin Hak yolundan yalnız da olsa dönmediği, işkence görse bile inandıklarını söylediği, ikbal ve mevkı hırsıyla hareket etmediği, hırstan, kinden uzak durduğu anlatılıyor.

20- Sonsuza Uyanan Taşlar

Türk edebiyatının ilk yazıtları olan, Türk adının, yeryüzünde ilk defa, Türkçe yazıldığı, milletimizin milli kimlik belgeleri Orhun Abideleri'nin bulunuşları, Türk Edebiyatı, tarihi, coğrafyasındaki önemi üzerinde duruluyor.

21- Karşılaştırmalı Türk Destanları

Genel olarak destanların ortak özellikleri milli destanlar, Türk destanları, İslâmiyet'ten önceki Türk destanları, İslâmiyet'ten sonraki Türk destanları, mahallî destanlar örnekleriyle ve karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.

22- Türk İslam Efsaneleri Bir Büyülü Dünya ki-:

İman, sevgi, insanlık, doğruluk, adalet gibi konuların yer aldığı, Türk-İslâm Efsaneleri okuyucuya sunulmaktadır.

23- Can Ocağında Pişen Aş

Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun roman kahramanlarının kültürel kodları ve milli kültürümüzün mânevî temellerinin inşacısı Hoca Ahmed Yesevî ve yolu konu edinilmiştir.

24- Dedem Korkut'un Kitabı:

Halkımızın ölümsüzleştirdiği; efsanelerde yaşattığı bir şahıs olan, gerçekte belli bir tarihte bir şahsiyet olarak yaşamış olan Dede Korkut'un oniki hikâyesi dili sadeleştirilerek verilmiştir.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 8068
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2016
₺0,00
Tükendi

 

Nermin Bezmen, tarihin eski sayfalarında kalmış, artık yaşamayan insanların, artık var olmayan mekanların, gerçek öyküsünü anlatıyor.


Mahmutpaşa'nın, Çiftesaraylar Caddesi'nde bir göçmen mahallesi. Bizanslılardan kalma surların çevirdiği altmış hanelik küçük bir dünya. Kafkas, Kırım göçmenlerinin dünyası. Mahmutpaşa'nın ortasında bir küçük Kafkasya, bir küçük Kırım. Adı; Mengene Bölgesi. Ve 1892'nin Silistre'sinde parçalanan bir ailenin bu küçük dünyaya sığınan bireyleri.

Gönülsüz göçlerin cefakârlık, fedakârlık ve ardı kesilmeyen savaşlarla yoğrulan dramında doğan, büyüyen çocuklar. Çocukluklarını bilemeden gençliğe, gençliklerini tadamadan ihtiyarların yorgunluğuna erişen nesiller. Yasak, ayıp ve günah kavramlarının gölgesinde yaşanan masum aşklar, kalp kırıklıkları, zamanın kıskançlığında kurulan hayaller ve ilişkiler.

Bugün yerinde yeller esen Mengene'den geriye fazla bir şeyler kalmadı gibi. Ama anılar hep taze. Aynen, Mengene içinde doğan Mürvet'in anıları gibi. Kurt Seyit'in Murka'sı olduğu günlerinin anıları kadar taze...

Yazar Hakkında:
Minyatür ustası, özgün baskı sanatçısı, restoratör ve yazar Nermin Bezmen,
uzun zaman sanayi dünyasında yönetici asistanlığı, pazarlama-satın alma
görevlerini yaptıktan sonra atölyesinde yetişkinlere ve çocuklara 27 yıl
resim dersi verdi. Yoga eğitmenliği, TRT’de canlı yayın sunuculuğu, çeşitli dergilerde köşe yazarlığı, dizi röportajlar, halkla ilişkiler ve panel-organizasyon yönetimi de yapan Nermin Bezmen roman yazmaya 1991 yılında başladı. Daha çok uzun süren araştırmalardan sonra yazdığı tarihi romanlarıyla tanınan Nermin Bezmen, roman ve öykülerindeki karakter analizleri, gerçekçi anlatımı ve ustalıklı kurgusuyla kısa sürede azımsanmayacak bir hayran kitlesi edindi; kitapları aylarca çoksatanlar listelerinde kaldı.




Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 283
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2014
₺140,27
Tükendi

"Onun kollarında mı uyuyorsun? Gözlerine bakıp şarkı söylüyor musun? Söyleme ne olur! Bütün şarkıları içinde tut. Benim kulağıma söyle yalnızca.

Sevme onu! Kimseleri sevme benden başka!

Seni gördüğüm an bir şarkı başladı içimde. Sözlerini yakalayamadığım, kasıp kavuran bir şarkı. Yolunu kaybetmiş yıldızları gördüm gözlerinde. Sahipsiz, yol kenarında açan çiçekleri. Ölümün ıssızlığını, insanın yalnızlığını, yaşamın büyüsünü gördüm. Ab-ı Hayat suyu sunacakmış, sonsuz bir ömür armağan edeceklermiş gibi ellerin. Senin kollarında cennet bahçesi varmış gibi. Bir sarsan ölümsüz olurum. Ömrümün yegane sahibi sen ol. Geleceğim, umudum, düşlerim, ömrüme eşlik edecek sultanım ol."

Elini balkonun kenarına koydu. Mermerden yapılmış balkon kenarına parmakları değince içi ürperdi. Başını geriye doğru attı. Saçları kıvrım kıvrım, kuzgun kanadı gibi belinden aşağı süzülüyordu. Siyah, yakası açık bir elbise vardı üzerinde. Gecenin, elbisenin siyahı birbirine karışıyor; ayın beyazlığı ak gerdanında inci gibi ışıldıyordu. Gece kadar güzeldi Kösem. Gece kadar karanlık, sırlarla doluydu. Gece kadar kötülüğü çağrıştırıyordu. Ama diğer yandan ay ışığı kadar güzeldi Kösem. Karanlığa ışık saçıyor, yol açıyordu. Ay ışığı kadar masum görünüyordu.

Kanlı taht yolunun ölüm meleğiydi o… Aşkın, öfkenin, hırsın, ölümün masum yüzüydü. Valide-i Muazzama Mahpeyker Kösem Sultandı. Ama kan, çıkmaz bir leke gibi bulaşınca akla, ele, yüreğe zaman bile çıkaramazdı o lekeyi bulaştığı yerden.

Üzüm karası gökyüzünü aydınlatan bir meşaledir ölüm. Kimin elindedir, kimi yakacaktır bilinmez. Sırdır ölüm. Aynaların ardıdır; bakanın kendinden başkasını görmez olduğu bir yalana inanmaktır. Sustur ölüm. Ardında bıraktığı yeri göğü delen feryatlara sus olmaktır. Sestir ölüm. En sevdiğinin, kulağına söylediği güzel bir şarkıdır. Yoldur ölüm, yoldaştır; anadan, babadan, atadan, kardeşten, en sevdiğinin elinden çıkmazsa başlangıçtır ölüm.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 413
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2015
₺37,43
Tükendi

“Savcı Bey ile Osman Bey vuruldu !”
Bunu duyan Turgut ve Aykut Alp başta olmak üzere gâziler adeta çıldırmıştı sanki. Dağ olup yıkarcasına alpler, Savcı ve Osman Bey’in yanında bitmişlerdi.

Kesilen kollar, eller, dirhem dirhem düşmeye başladı. Pusat sesleri kulaklarda çınlıyor, inlemeler İkizce’yi yıkıyordu. Dağ taş o gün güneşe karşı tekbir getiriyordu.
At kişnemeleri şehâdet getiren alplerin ve çığlık atan Bizans şövalyelerinin seslerine gark oluyordu.

Osman Bey, ağasına ilk bakışında kan kustuğunu gördüğünde şehit olduğunu anladı.
Hemen ağası Savcı’nın cansız bedeninin yanında aldı soluğu. Yavaşça başını kucağına aldı.
Savcı Bey, boylu boyuna uzanmış gazâ yolunda kardeşini, beyini korumak için şehit olmuştu. Osman Bey, yaşlı gözlerle dile düştü.
    "Şehadetini melekler mi haber verdi ağam ? Senin için yanardı da benim yanmaz mı sandın ağam?   


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 208
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺30,00
Tükendi

Kayı Beyi Süleyman Şah isimli bu eserimiz, Kaya Alp’in yiğit oğlu Süleyman Şah ile İran üzerinden Anadolu’ya büyük göçünü ve yurt tutmasını ele alır.
Kitabımız iki bölümden oluşur, buna göre:
İlk elli yedi sayfalık bölüm, Türklerin şeceresi, Oğuzlar, Kayılar ve Ertuğrul Gazi’nin babasının kim olduğu erişilebilen kaynakların belgelerinden hazırlanmış araştırma dizinidir.

İkinci bölüm, Süleyman Şah’ın babası Kaya Alp’in vefatından sonra bey seçilmesiyle başlayıp, Anadolu’ya göçünü ele alan Fırat Nehri’nde son bulan hayatını, var olma mücadelesini verdiği bu topraklarda, oğullarıyla yönettiği Kayıları ele alan tarihi romandır.

Türkler Hz.Nuh’un oğlu Yafes’in çocukları mı?
Türklerin kaynaklarla soy ağacı nasıldır?
Oğuz Kağan gerçekten Müslüman mıydı?
Oğuzlar kimdir? Hangi boylardan oluşur?
Kayıların tarihi ve beyleri kimdir?
Kayılar hangi bölgelerde yaşarlar?
Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp’mi yoksa Süleyman Şah mı?

On dokuz adet farklı kaynaklardan faydalanılarak hazırlanmış bu eser, yukarıdaki tüm sorularınıza cevap verecek ve Anadolu’da doğacak büyük devletin temel kuruluşuna ışık tutacak.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 171
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺11,55
1 2 3 ... 5 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı