Enes adında genç bir adam vardı, otizmliydi ve en büyük tutkusu üzümlü kek yapmaktı. Konuşamıyordu ama iyi bir gözlemciydi. Hayata dair bambaşka ritimler duyuyor ve her defasında şaşırıyordu. Ancak insanların mutsuz olduğu, durmaksızın birbirini çekiştirdiği; savaşların, ölümlerin yaşandığı bu dünyayı anlayamıyor, sorguluyordu.
Bir kez olsun Enes’in gözlerinden bakmalısınız dünyaya… Mutluluğu, sevgiyi, acısıyla tatlısıyla yaşamı; güneşin sıcağını, yağmurun serinliğini, karın beyazını bir de onun hikâyesini dinledikten sonra kucaklamalısınız, çünkü yaşam çok kısa…
Enes’in sözlerine kulak verdikten sonra aşkın her rengini tatmak, yaşamı dolu dolu içinize çekmek isteyecek ve sahip olduklarınıza şükredeceksiniz...
Bugüne dek yazdıklarıyla hayata bakışınızı değiştiren davranış bilimleri uzmanı Aşkım Kapışmak, yepyeni ve sarsıcı romanı Üzümlü Kek ile yüreğinize dokunacak bir hikâye anlatıyor.
“…Cenevizliler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler, Türkler, Kürtler, Iraklılar, Siyahlar ve Translar isyan etme noktasına gelmiş. Kurtuluş çok bozulmuş. Suriyeliler basmış muhiti. Üstelik Suriyelilerin gelişinden daha bir ay geçmeden hırsızlık, uğursuzluk, âlemcilik, gasp ve fuhuş başlamış semtte...”
“...Kendisine taşınacak bir semt arıyordu Barış. Adalara gelmek en çok istediği şey olsa da, kış tarifesi vapur saatleri mesai saatlerine bir türlü denk gelmiyordu. ‘Kurtuluş olabilir o vakit,’ dedi. Her kültürün iç içe yaşadığı bir semt çok cazip geliyordu medeni bir insana neticede.
‘Olmaz oğlum,’ dedim pişkin pişkin... ‘Kurtuluş çokbozuldu, başka semt bulalım sana.’
‘Şaşırdım bu söylediğine,’ dedi.
‘Daha yeni sordum Pakrad Abi’ye, Kurtuluş harika bir semt dedi.’
‘Nesi harika be!’ dedim; demez olaydım...”
Hayko Bağdat, kimsenin kimseyi beğenmediği yurdumuzda yeni kitabı Kurtuluş Çok Bozuldu ile kahkaha ve gözyaşını aynı satırlara sığdırırken, uzun yıllar yerini kaybetmeyecek bir çentik de atıyor edebi hayatımıza...
O dükkana ne açılsa tutmadı cümlesindeki “dükkân” gibi bir insanım. Alışmakla kabullenmek arasındaki o ince çizgide çömelmiş bir halde… Bazen kendimi aşure götürdüğüm komşularımızın kaçının kâseyi geri getirdiğini sayarken falan buluyorum. Öyle bir testosteron saçmalaması bendeki. Kâse demişken, Melahat Abla hiç geri getirmiyor kâselerimizi! Geçen gün irmik helvası götürdüğüm kâseyle bize sütlaç getirip kâseyi geri istedi. İki saat anlattım, bir kâse hakkında ne kadar uzun konuşulabilirse o kadar uzun konuştum. Ama kâseyi kurtaramadım, Melahat yine kazandı.
Neymiş efendim; iyi şeyler düşünelim ki iyi şeyler olsunmuş, hayır abicim; önce iyi şeyler olsun, sonra iyi düşünelim.
Bu arada edebiyat dünyasına yeni bir soluk getirmekten ziyade edebiyat dünyasına tavla, okey takımı, oyun konsolu, disko topu gibi şeyler getirme peşindeyim. Arz ederim.
Sarı Paşam, yirminci yüzyılın en büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluğuna, gençliğine, psikolojik ve düşünsel köklerine yapılan derin ve büyülü bir yolculuğun gerçek hikâyesidir. 1800’lü yılların sonudur... Osmanlı İmparatorluğu, emperyalist bir kuşatmayla çevrilmiştir. İstanbul’da Sultan II. Abdülhamit nefes aldırmayan bir istibdat düzeniyle tüm dizginleri ele geçirmeye çalışmaktadır. Selanik’te vatansever, özgürlükçü subaylar gizli bir cemiyet kurmuş, ihtilal hazırlığı yapmaktadırlar. Jön Türkler Avrupa’da çalışmalarını sürdürmekte, İttihatçı fedailer içeride kan dökmeye devam etmektedirler. Mustafa Kemal, bir taraftan geleceğini hazırlarken diğer taraftan vatan ve hürriyet mücadelesi vermekte, bazen de aşk acısıyla yanmaktadır. Bu kitap sizi geçmişte bir yolculuğa çıkaracak: Önce Mustafa Kemal’i tanıyacaksınız bu yolculukta; hiç bilinmeyen özelliklerini öğreneceksiniz; gerçekleşecek çocukluk düşlerine tanık olacaksınız. Onunla Manastır, Selanik, Şam ve İstanbul arasında gidip geleceksiniz. Sonra, Jön Türklerle ve İttihatçılarla tanışacaksınız: Enver, Talat ve Mithat Şükrü’yle Selanik’in arka sokaklarında bir evde yapılan vatan ve hürriyet konulu gizli toplantılara kulak misafiri olacaksınız. Teğmen Atıf ve Yakup Cemil’le silahların gölgesinde çatışmaya girecek, icabında "yarıp çıkacaksınız!" Ve sonra Sultan II. Abdülhamit’i tanıyacaksınız; Padişah’ın gizli dünyasının kapılarını ardına kadar aralayacak; duygularını, düşüncelerini, kaygılarını, korkularını, doğrularını ve yanlışlarını öğreneceksiniz. Yıldız Sarayı’nın büyük salonunda Padişah’la diz dize oturup konuşacaksınız!
Yenecek ve Kazanacaksın Bireylerden en üst kurumsal yapı olan devletlere kadar, tüm mücadele ve süreçler; aşama aşama önce politika, sonra strateji, daha sonra da taktiklerden geçer. Strateji, bütün faaliyet alanları için ihtişamlı öngörüdür. Strateji, kazanmak ve yenmek için mevcut olanakların beceriyle kullanılması sanatıdır. Mutlak ve mükemmel bir başarı, ancak kusursuz bir stratejiyle elde edilebilir. Stratejinin uygulama vasıtaları taktiklerdir. Sağlam olmayan kötü bir stratejiyi en iyi taktikler de düzeltemez. Stratejinin; zaman, kuvvet ve mekândan kaynaklanan gücünü hiçbir çağ değiştiremez. Strateji, büyük başarılar için yaşamın gereğidir. (Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 463 Baskı Yılı: 2016 Dili: Türkçe Yayınevi: İnkılap Kitabevi
Türkiye’de “radyo” denilince ilk akla gelen isimlerden biridir Nihat Sırdar…
Yıllardır en çok dinlenen ve en çok sevilen programlar onun eseridir.
Nihat Sırdar’ın radyoda yaptığı ilk programı dinleyemedim ama ilk kitabının heyecanına tanık oluyorum. Eminim ki, o ilk programı dinleyenler, geleceğin başarılı bir radyocusuna kulak verdiklerinin farkındaydılar. Sırdar’ın ilk kitabını okuyanlar da, yazın dünyası için aynı düşünceye sahip olacaklar.
Elinizde tuttuğunuz “Bir Nihat Sırdar Kitabı”…
Ve 35 numaralı otobüs, içine sizi de almak için kapılarını açıyor…
Sunay Akın
Nihat Sırdar ilk kitabı Otuz Beş’i Beklerken’le hayatı ıskalamayan bir dille İstanbul’un o eski sokak aralarında dolaşıyor, dükkan önlerinde top koşturup misket oynayan çocuklarla zamanın uçuculuğuna keskin bir parantez açıyor. Söyleyecek bir sözümüzün her zaman olduğunu hissederek yapıyor bunu.
Artık Kocamustafapaşa 35 C Taksim tabelalı otobüse atlayıp Nihat Sırdar’la zamanda bir yolculuğa çıkma vaktidir. Yitip giden zamanda ülkece neleri geride bırakıp nereye doğru yol alıyoruz bir de onun hikâyelerinden dinleyin…
Değerli edebiyatçı ve edebiyat araştırmacısı Cevdet Kudret tarafından hazırlanmış "Üç Büyükler" dizisinde, edebiyatımızın çeşitli kesimlerinin ve türlerinin temsilcileri ve temel taşları sayılan üçer sanatçının hayat ve sanatlarını inceleyen geniş birer araştırma yazısı ile, seçme parçalara yer verilmiştir. Bütün öğrencilerin ve edebiyat meraklılarınnın gereksemelerini karşılamak ve kolayca anlamalarının sağlamak amacıyla , seçilen parçalara açıklama ve notlara eklenmiştir. Dizinin "Halk Şiirinde Üç Büyükler" bölümünde Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan; "Divan Şiiirinde Üç Büyükler" bölümünde de Fuzuli, Baki, Nedim ele alınmıştır.
Elinizdeki eser, yaşadığımız toprakların kutsal bildiği ama gereğince tanımadığı bir ölümsüz önderin savunması olduğu gibi, gerçek Ehlisünnet’in yani ‘İmamı Âzam Ehlisünneti’nin de savunmasıdır. Bu eser, sinema ve tiyatro dünyamızın öncülerini, hatta bütün sanatçılarımızı heyecan ve harekete sevk etmelidir. Etmiyorsa kubbemiz de biz de sağırız demektir. Gönlüm de aklım da kitabın yayını ardından sinema ve tiyatro üstatlarımızın işe el koyacaklarını, İmamı Âzam’ı kısa zamanda sahneye ve perdeye taşıyacaklarını umuyor ve bekliyor. İmamı Âzam’ın, siyasal mücadeleler tarihi içindeki yeri fıkıh tarihindeki yerinden çok daha büyüktür. Çünkü bu yer, İmamı Âzam’ın kanıyla yazdığı eserin yükseldiği yerdir. Arabizmin ilahlaştırılmış imparatorluğu olan Emevî Halifeliği, İmamı Âzam’ı kan ve şiddet berzahlarının girdabında, kırbaçlar altında ‘fıkhî görüşleri’ yüzünden inletmemiştir. Ve Arapçı Abbasî Hilafeti, onu fıkıh veya kelamdaki görüşleri yüzünden şehit etmemiştir. İşkencelerin de idamın da esas sebebi İmamı Âzam’ın, sarıklı despotizme isyan eden siyasal kişiliğidir. Günümüzün siyaset ve saltanat dinciliği, işte bu gerçek sebebe asla girmemekte, İmamı Âzam’ın siyasal kişiliğinden tek kelimeyle söz etmemektedir. Varsa yoksa ‘fıkıh mollası’ İmamı Âzam... Peki, başını bir ideal uğruna veren İmamı Âzam ne olacak?! Uğruna baş verilen o idealler ne olacak?! Bir tarihî şahsiyetin kanıyla yazdığı destan, onun mürekkeple yazdığı kitapların altında ve gölgesinde bırakılabilir mi? ‘Bırakılabilir’ diyenlere ‘namuslu adam’ gözüyle bakılabilir mi? O halde, İmamı Âzam bahsi açıldığında ele alınması gereken ilk alan, bu ‘kanla yazılan alan’dır. Bu bilindiği içindir ki, İmamı Âzam’ı sömürenler onun siyasal mücadelesine, bu alandaki öncülüğüne, eşsizliğine hiç temas etmezler; onu fıkıh tarihinin kalıpları içine sıkıştırarak esas büyüklüğünü gözden kaçırırlar. ‘İmamı Âzam Savunması’, işte o esas büyüklüğü tüm yönleriyle ortaya çıkarmaktadır.
Türk siyasi tarihinin en önemli kırılma anlarına damgasını vuran bir gelenek İttihat ve Terakki... Gizli bir cemiyetten örgütlü ve güçlü bir yapıya ulaşarak hem Türk siyasi tarihinin hem de siyasal kültürünün seyrini değiştiren İttihat ve Terakki'nin bilinmeyenleri Erol Şadi Erdinç ve İlber Ortaylı'nin dilinden elinizdeki kitapta bir araya geliyor.
Yeni Osmanlılar, Jön Türkler, Babıali Baskını, 31 Mart Ayaklanması, asker-siyaset ilişkisi, İttihat ve Terakki'nin iki döneminden, suikastar, gizli örgütlenmeler ve darbelere bir dönemin zihniyet ve eylem haritası ile İttihat ve Terakki: Osmanlı İmparatorluğu'nda Gizli örgütlenmeler ve Darbeler önemli bir boşluğu dolduruyor.
''Erol Şadi Erdinç yazmayan değil, kolay yazmayan biriydi. Herkesi eleştirdiği gibi en başta da kendini eleştirdiği anlaşılırdı. Nitekm önemli bilgelerin yer aldığı bu eseri yayımlamak ölümünden sonra nasip oldu.
Türkiye tarihi, bütün Ortadoğu ve Balkanlar için önemi olan bir çalışma daha okuyucunun önüne çıkıyor.''
Issızlığının içinde en kalabalık yanındır aşk…
Sözcükleri uykusundan uyandır…Ne söylesen eksik kalacak bir yolculuktur kalbin yolculuğu.Yüreğine, gönlüne akan her şey mavi bir sessizliktir kimi zaman. Sessizliğin yorganını üstüne örtersin. Sıcak tutsun diye değil, seni korusun diye. Sözcüklerden bir ormanın olur kimi zaman. O ormanda kaybolmak, şarkılar mırıldanmak istersin. Ayağına dolansın istersin börtü böcek. Kuş seslerinden, rüzgârın uğultusundan, yaprağın hışırdayışından, karıncanın telaşından ince bir düş senfonin olsun istersin. Telaşla değil, incelikle kalbin yolunu adımlamak istersin. Düşlerinden yaşama sarkıttığın bir ipin olsun istersin. O ipe tutunmak ve kendi şarkını mırıldanmak istersin. Uzun sürsün, hiç bitmesin istersin kalbindeki uyku.
“Mutluluğa gelince... Büyük mutluluklar, büyük hüzünler... Büyük kavuşmalar, büyük ayrılıklar... Büyük umutlar, büyük hayal kırıklıkları... Hep oldu. Ama şunu gördüm ki: Kim olursan ol ya da kiminle olursan ol, bir insanı bedbaht eden devamsızlık değil, istikrarsızlıktır! Ve inan bana; istikrarsız bir katılımcıyla kıyaslıyorsan eğer, istikrarlı bir devamsız, bin kat daha iyi insandır.”
“Alkol kötü bir alışkanlıktır, ama bütün kötülüklerin anası olduğu kesinlikle doğru değildir. Hatta evrendeki kötülükler listesinde ilk üçe bile giremez alkol... Bütün kötülüklerin anası ne midir? Yalandır. Rakı içeni siroz eder, bilemedin öldürür. Yani zararı içenedir. Oysa yalanın zararı söyleyenden çok söylenenedir. Söyleyeni öldürdüğüne rastlamadım, ama söyleneni süründürdüğüne defalarca tanıklık ettim şu hayatta...”
“İhsan, ‘Konuşmak şart mı? İnsan birlikte susarak da mutlu olabilir... Hele böylesine mucizevi bir an yaşamışken,’ diye cevap verdi. Azize gülümsedi,
‘O zaman birlikte huzur içinde susabilenlere,’ diyerek kadehini kaldırdı.”
Candaş Tolga Işık’ın kaleminden sessizce ve kesintisiz bir şekilde yaşama teğet geçen anlar…
O nasıl yaptı ötekiler nasıl yıktı? "Devrim ve Karşı Devrim" Dünyaya parmak ısırtan Cumhuriyet mucizesi akıllı projelerin, akıllı projeler ise Akl-ı Kemal’in (Atatürk’ün aklının) bir ürünüdür. Akl-ı Kemal’in 1. cildinde yer alan "Atatürk’ün Akıllı Projeleri" şunlardır: Çağdaş Trükiye Projesi Türk Ulus Devlet(Millet) Projesi Rumeli Savunma Hattı Projesi Ordu ile Siyaseti Ayırma Projesi Spor ve Beden Eğitimi Projesi Anadolu’nun İşgalini Önleme Projesi Anadolu’ya Gizli Geçiş Planı Örnek Çiftlikler (Yeşil Cennet) Projesi Atatürk, akıllı projelerini geliştirirken tarihi tecrübelerden; Tanzimat’tan beri devam eden kırılgan ve kararsız Osmanlı modernleşmesinden, 15. yüzyılda başlayan Avrupa aydınlanmasından, Türk-İslam tarihinin aydınlık sayfalarından, okuduğu 5000’e yakın kitaptan ve Allah vergisi dehasından yararlanmıştır. "Atatürk’ün Akıllı Projeleri", Atatürk’ün ölümünden hemen sonra yok edilmeye başlanmıştır. "O’nun nasıl yaptığını, O’nun yaptıklarını ötekilerin nasıl yıktığını?" öğrenmek, gerçek Atatürk’ü tanımak ve Türkiye’nin gerçek kurtuluş reçetesini görmek için Akl-ı Kemal’i okumalısınız... "Allah aklını kullanmayanların üstüne pislik bırakır (yağdırır)." -Kuran-ı Kerim - Yunus/100 "Benim manevi mirasım ilim ve akıldır." -Mustafa Kemal Atatürk- "Ben bu konuları daha gençliğimden beri düşünen bir insanım. Eğer size, bu konuları yeni düşünmeye başladığımı söylersem inanmayınız." -Mustafa Kemal Atatürk-
Pozitif bilimler arasında her zaman saygın bir yere sahip olan sosyoloji, zaman içinde dallanıp budaklanarak önemini her geçen gün daha da artırmıştır. Elinizdeki kitap bu çok önemli bilim dalının geçirdiği evrimlere dair küçük bir giriş niteliğinde. Sosyolojinin tarihi eskiçağdan Rönesans’a, rasyonel bir sosyoloji kavramının doğuşundan iyimser öğretilere, tarih felsefesinden romantik yazgıcılığa, psikoloji okulundan dinamik sosyolojiye dek uzanan pek çok alana yayılmış, neredeyse uçsuz bucaksız bir bilgiler deryası halini almıştır.
Sosyolojinin doğuşundan itibaren gösterdiği gelişimdeki önemli isimler, ulaşılan kavşak noktaları, merak eden okurları daha derin araştırmalara yöneltecek küçük küçük ipuçları, Cemal Süreya’nın özenli çevirisiyle kısa kısa, ama son derece anlaşılır biçimde aktarılıyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.