Türkiye’de düşünce çevrelerinin Spinoza ile tanışıklığı –ne mutlu ki– erken yıllara rastlar. Spinoza’nın Avrupa’da yeniden keşfedildiği yıllardan önce, henüz 1945’te, Etika’nın tam metin çevirisi Hilmi Ziya Ülken tarafından yapılır. Bu girişim, Spinoza’nın felsefesini anlamaya yönelik kararlı adımlardan ilkidir ve Spinoza etkisi o gün bugündür neşesini ve canlılığını sürdürmektedir.

Ülken, Etika’ya yazdığı önsözde felsefe tarihinde son derece özgün bir isimle karşı karşıya olduğumuzu belirtir. Varlıkları sonsuzluğun bakışı altında özgürce tanımayı bize teklif eden birinin felsefesini herhangi bir şekilde yorumlamak mümkün mü? Belki Etika’nın beş bölümü bir dramın beş perdesine benzetilebilir. İlk iki bölümde geometrik bir sırayla kavramlar tanımlanır, düzenlenir ve birbirleriyle ilişkileri gösterilerek, klasik felsefenin temel akıl yürütmeleriyle perde açılır: Tanrı, insan, tabiat, ruh ve beden... (Önermelerden sonra gelen notlar, kanıtlama ve açıklamalarla düşünceler pekiştirilir). Üçüncü bölümde –muhtemelen Spinoza’yı günümüze ulaştıran ve Etika’yı başucu bir kitap kılan– “Duyguların Tanımlanışı” bölümüne geçilir. Sevinç, keder, kin, gurur, alay, hor görme, haset dolu insanlar, yüce gönüllülük, arzu ve hazlar vb. birçok iyi ve kötü duygu arasında yaşadığımız dünyanın hakiki özü betimlenir. Dördüncü ve beşinci bölümler, insanı güçsüz kılan edilgin (pasif) kılan duygulanışlar (passion), sonsuz akıl ve özgürlük üzerinedir. 

Etika, özetle, tüm güçlükler ve ruhsal dalgalanışlar (kararsızlıklar) arasında yürüdüğümüz yolun ne kadar zahmetli olduğunu defalarca hatırlatır fakat yalnızca aklın rehberliğinde erdeme ulaşabileceğimizi de bize öğütler. 

Gözden geçirilmiş 13. basımını sunduğumuz Etika’nın bu ilk çevirisi, Spinoza’nın hiç tükenmeyen neşesine ortak olma çağrısıdır.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 410
Ağırlık : 410
En / Boy : 13 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺127,50

Bu kitap, yazarın 2013 yılında yazdığı Nietzsche on the Relation between Language and Philosophy adlı yüksek lisans tezinin genişletilmiş ve revize edilmiş bir çevirisidir. Yapıtın ilk bölümünde, Nietzsche'nin temel kavramlarından giriş seviyesinde ve açıklayıcı bir biçimde bahsedilmektedir. Dolayısıyla bu kitap tam veya kısmi olarak kullanılabilecek bir ders kitabı olarak düşünülebilir ancak bu şekilde kullanılmaya oldukça müsait olsa da bu kitabın özünde bir ders kitabı olduğunu söylemek yanlış olur. Çünkü sonraki bölümlerdeki tartışma; Nietzsche'nin yaşam, dil, felsefe ve bu üçünün birbirleriyle olan ilişkileri üzerine düşünceleri hakkında detaylı bir akademik tartışmadır. Dahası, bu kitap; Nietzsche'nin Türkçe literatürde birkaç istisna haricinde neredeyse hiç üzerinde durulmayan ama popülarite konusunda ne kadar fakirse ilham konusunda o kadar zengin olan “Müzik ve Söz Üzerine (Alm. Über Musik und Wort)” adını taşıyan yazısı üzerine kapsamlı bir incelemeyi de içermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 108
Ağırlık : 108
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺54,00

Arzuya bakış açısı felsefe, psikoloji ve edebiyat alanında pozitif ve negatif aşkınlık olarak iki yönden ele alınmaktadır. Bu kitapta arzu negatif aşkınlık üzerinden temellendirilmiştir. Arzunun dile getirilişi Aristophanes mitine, Platon’un Şölen’ine yani Antik Yunan felsefesinden günümüze kadar uzanmaktadır. Cinsel arzu, kapitalist arzu, bilinçdışı arzu, oedipal arzu, arzunun politikası, arzunun pazarlanması gibi günlük dilde sıkça kullanılan “güçlü istek, heves, dilek, tutku” olarak tanımlanan, “arzu” bu kadar basit bir kavram mıdır? Arzu; ekonomi, felsefe, sosyoloji, psikoloji, edebiyat, sinema gibi birçok bilim ve sanat alanının buluştuğu ortak bir paydadır.
Türk Romanında Arzunun Görüngüleri kitabı felsefe, psikanaliz ve edebiyat ekseninde ortaya koyulmuş disiplinler arası bir çalışmadır. Bu çalışma için seçilen, gerçekçiliği farklı yorumlayan, bireyin dünyasına eğilen, bireyi yaşadığı toplumun içinde ele alan romanlarda Freud’un haz kavramı, Lacan’ın jouissance’ı psikanaliz-edebiyat açısından; Hegel’in istek, Spinoza’nın cupiditas kavramları felsefe-edebiyat açılarından ortaya konularak çalışmanın kendinden sonra yapılacak arzu konulu araştırmalara bir basamak teşkil etmesi amaçlanmaktadır. 
Bu kitapta Milli edebiyat döneminden başlayarak yaklaşık seksen yıllık bir süreci kapsayan romanlar üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Geleneksel roman incelemelerinden farklı olarak Türk romanlarında arzunun görünümleri roman karakterleri üzerinden saptanmaya çalışılırken okurun kendi arzularıyla yüzleşmesi ve aslında kendi arzularıyla hareket ettiğini zanneden öznenin arzusunun kaynağını sorgulaması istenmiştir. 


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 242
Ağırlık : 242
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺170,00

İbn Sînâ felsefeye, bilimlere ve tıbba muazzam katkılar sağlamış bir filozoftur. Bunun bir örneği onun, Fârâbî’nin Arapçada kurduğu ve geliştirdiği Aristoteles mantığını daha da geliştirmesi ve sistemleştirmesidir. Bu çalışmada varlık ve mahiyet (öz) ilişkisini İbn Sînâ’nın felsefesi açısından çözümledik. Bunu kavramın kendisinin incelenmesini merkeze alarak yapmaya çalıştık. İbn Sînâ felsefesinin temel düşüncesini oluşturan varlık ve mahiyet kavramları arasındaki mantıksal bağıntıları tanımak isteyen okuyucular için bu araştırma ufuk açıcı olacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 272
Ağırlık : 272
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺126,00

Değerli okur,
Elinde tuttuğun bu kitapta sana sarsıcı bir deneyim vaat etmiyorum, kimsenin aklına gelmeyen parlak fikirlerim de yok, yüksek siyasi söylevler de verecek değilim ama bu satırları okuyor olduğunu umut ederek sana uzun zamandır toplumumuzun canını yakan, tedirgin eden bir mevzuya dair, hepimizin hissettiği, ancak çoğu zaman dile getirmediği ortak duygu ve düşüncelerden bir demeti ilginize arz ediyorum.
Dayatma ideolojilerle harmanlanan ham hayallere, çoğun kabuslara dair.
Kürt Meselesi diye kavramlaştırdıkları, üzerine ciltlerce kitaplar yazdıkları, her gün bir tarafımızı kanatarak, gönlümüze her gün bir derin şüphe tohumu ekerek ağır bir terör ile sürekli gözümüze gözümüze soktukları mevzuya dair birkaç satır karaladım bu kitapta. Bu satırlarda derin stratejik analizler yoktur, örgütlerin, onlarca devletin, gölgede gezinen yapıların hesaplarına dair ince politik analizlere dair de çok şey bulamayacaksınız. Bu kitapta insana dair, sokakta yaşayan canlı duygu ve düşünceye dair, kurguya değil gerçeğe dair şeyler bulacaksınız. Kurgunun gerçekten çok daha çarpıcı olduğunu biliyorum ama kurgunun hadsiz etkisine rağmen gerçeğin kapasitesi sonsuzdur, kurgu geçer ama gerçek kalır. Size bu kitapta gerçeklere dair şeyler yazmaya çabaladım.

Binlerce veçhesi olan gerçeğin bana görünen, benim nüfuz edebildiğim yüzüne.


Basım Ayı/Yılı : 5/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 156
Ağırlık : 156
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺82,00

Dinî yaşantıyla kültürün şekillenmesi arasında canlı bir bağ bulunmaktadır. Bir taraftan dinî yaşantı kültürü inşa ederken öte yandan kültürel ortam da dinin şekillendirilmesinde ciddi bir paya sahip olabilmekte ve dinî metinlerin inşasında görünürlüğünü hissettirebilmektedir. Bu açıdan din-kültür ilişkisi çoğunlukla antropolojik bir perspektifi zorunlu kılmaktadır. Elinizdeki bu çalışmayla ülkemizde sosyal bilim müktesebatına çoklu bilim anlayışına sadık kalarak genel okur kitlesinin din ve kültür ilişkisi hakkında farklı alanlardan metinler okumasına katkı ağlamayı umuyoruz. Bir deneme girişimi olarak nitelenebilen bu çalışmaların daha iddialı çalışmalara kapı aralaması temennimizdir. Elbette ki bu çalışma dizisi temelde İslamî terminolojinin hakim olduğu metinlerden oluşmaktadır. Bu anlayış çerçevesinde İslamî geleneğin anlaşılmasında din ve dinin gelenek içindeki yerinin daha iyi anlaşılması için farklı İslamî ilim dallarının bu konudaki anlayış ve yaklaşımı önem arz etmektedir. Çünkü din, nihayetinde toplumsal bir kurumdur ve toplumsal bir kurum olarak dinamik bir yapı arz etmektedir. Aynı zamanda bu yapı sürekli değişim ve dönüşüm geçirerek farklılaşabilmektedir. Bu bağlamda dinî olanın değişim ve dönüşümünü iyi şekilde anlayabilmek dinin geçmiş, mevcut ve gelecek tasavvurları hakkında en iyi kanaatlere varmaya yardımcı olacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 318
Ağırlık : 318
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺135,00

Yeni fikirler ve buluşlara açık olan Fransız ihtilali döneminde yeni yaşam anlayışı Tanrı’nın emrine değil aydınların zihninde sistemleşmiş akıl ürünü ilkelere dayanıyordu. Bu nedenle kutsal değerler inanç, din ve gelenek aklın süzgecine tabi tutularak yeni yorumlar, bakış açıları ifade edilmiştir. Özellikle kurulu düzen Soylu ve Rahip sınıfın Tanrı ve din adına dogmaları halk nezdinde eleştirilmiştir. İnsanların eşitliği, hürriyet ve siyasi haklar gibi yeni fikirler kısa zaman içerisinde bildiriler haline gelmiş ve her yeni gelişme toplumda beğeni kazanmıştır. İşte bu eleştiri ve beğeni dönemine Fransa’da öncülük eden düşünürler/filozoflar Montesguieu (1689-1755), Voltaire (1694–1778), Rousseau (1712–1778), Diderot (1713–1789) ve Baron d’Holbach (1723–1789)’tır. Dönemin bu düşünürleri 1700-1789 yılları arasında yeni fikri, siyasi, iktisadi ve dini yorumlara çanak tutmuştur. Bu çerçevede eserin ana teması 1789 Fransız ihtilali döneminin fikri ve dini dönüşüm sürecini kapsamaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 94
Ağırlık : 94
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05
Hayatın En Ağır Sorunları için Samimi Bir Kılavuz

Hayatımızın sahiden bir anlamı var mı yoksa –dostlar arasındaki avutucu söz ve küçük yaşam bilgeliklerini saymazsak– tamamen anlamdan mahrum bir sürecin içinde miyiz? Çaresizliğimizin ne kadar farkındayız? Ölüm denilen kaçınılmaz son bizim için kötü bir şey midir? Ölümsüzlük hayalleri insanlık adına bir ilerleme sayılabilir mi? Her türlü içinden çıkılmaz durum göz önüne getirildiğinde, ölümleri intiharla hızlandırmak daha mı iyi olur? İnsanın dünyaya gelişindeki temel çaresizlik durumunu gizleyen felsefe gelenekleri ve hattâ “açıklık ve netlik” konusunda övünen kimi analitik filozoflar hayatın anlamına dair bu temel sorular karşısında suskun kaldılar. Ağır sorular önlerine geldiğinde ya kaçamak yollara başvurdular ya da popüler ve kişisel gelişim yazarları gibi rahatlatıcı, iyimser cevaplar üretme eğiliminde oldular.

İnsanın Çaresizliği, okuyucularını daha açık ve net bir şekilde düşünmeye davet ediyor. David Benatar hayatlarımızın bir anlamı olsa da ne kadar önemsiz varlıklar olduğumuzu hatırlatıyor. Karamsarlık olarak adlandırılan süreç esasında gerçeğin bütününü görebilmektir. Benatar yaşamın geçiciliğini, mutlu görünen yaşamların kalitesinin fazlasıyla düşük olduğunu, insanın büyük acı ve hastalıkları karşısında evrenin kayıtsız tutumunu çözümlerken diğer taraftan aşama aşama ilerleyen kendi mantıksal ve özgün perspektifini okura sunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 247
Ağırlık : 247
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺110,50

Bir ulusun hafızası hangi ögelerden oluşur? Alışılmış ve tekrar edilegelen yıldönümleri, bayram ve kutlamalar, şenlikler, anma törenleri ve övgü sözleri bir halkın hafızasında hangi büyük boşlukları doldurur? Hafızanın somutlaştığı yapılar, kentin mimarisi, anıt ve müzeler, arşiv ve mezarlıklar, tarihsel anlamı olan ve sonsuzluğu çağrıştıran her türden mekân, hafıza içinde ne tür bir sürekliliğe kavuşur? Bir ülkenin ortak mirası, mitleri, sembolleri ve dili nasıl çözümlenmelidir?

Pierre Nora, Fransa örneğinden hareketle bir ulusun geçmişten günümüze çatışmalarını ve sürekliliğini inceler. “Hafıza mekânları” kavramı aracılığıyla “tarih”in geçmişten farklı olarak bugün hangi koşullarda yeniden üretildiğini büyük bir ustalıkla ortaya koyar:

“Ulus, aynı zamanda hem kendi içindedir hem de dışında: Manevidir ama zaman içindedir, tarihseldir ama coğrafya içindedir, ideolojiktir ama tenseldir, belirsizdir ama sınırları vardır, evrenseldir ama tekillik içindedir, ebedidir ama kronoloji içindedir.”


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 334
Ağırlık : 334
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺136,00

Demosthenes halkın karşısına çıktığında, onun ilk sözleri Atinalılar arasında gülüşmelere yol açmıştı, hiç kuşkusuz başarısız konuşma denemeleriydi bunlar ama sonrasında o azmini hiçbir zaman yitirmeyerek en etkileyici söylevleri verdiğinde dinleyenler derhal harekete geçecekti.

Plutarkhos’un anlattığına göre Demosthenes evinin alt katında bir çalışma odası yaptırmıştı ve dışarı çıkmamak için saçının yarısını kazıtmıştı. Sözcükleri “anlaşılmaz biçimde ve kekeleyerek” söylüyordu ve bunun üstesinden gelmek için ağzına çakıl taşları doldurarak konuşuyordu. Koşarken ya da soluk soluğa kaldığında ise şiirler okuyup konuşma gücünü dengelemeye çalışıyordu. Erken yaşlarda atıldığı siyaset sayesinde, dost ve düşmanlarının arasında hitabet sanatının bütün inceliklerini öğrenecekti.

Cicero’nun gözünde retoriğin mimarı Lysias değil Demosthenes’tir. Roma’daki okullarda uzun bir süre hitabet derslerinde Demosthenes’in söylevleri okutuldu. Bu söylevler Ortaçağ ve Rönesans’ta güzel söz söyleme sanatına ışık tutmuştu. Werner Jaeger gibi antik dünya uzmanları, siyasal sorunlar karşısında güçlü bir hatibin ne denli etkili olabileceğini Demosthenes’in yaşamından hareketle incelemiştir.

Ölümünden kırk yıl sonra, Atinalılar bronz bir heykelini dikerek ona olan minnet borçlarını ödemişlerdir. Heykelin kaidesinde bir de yazıt vardı: “Gücün dehana denk olsaydı, Yunanistan hiçbir zaman tiranlara boyun eğmezdi.”


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 139
Ağırlık : 139
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺83,30

Roma’nın belki de en tartışmalı imparatorlarından Nero’nun eğitmenliğini yapmış, Roma’nın o çetin ve katlanılması zor dönemlerinde Stoa felsefesine sığınıp ahlâk üzerine pek çok eser vermiş olan Lucius Annaeus Seneca bu eserinde ‘tutkuların en kötüsü’ olarak nitelediği öfkenin kaynağını, türlerini ve çarelerini araştırıyor. İnsanların kötülüğe olan meylinin ancak mantık yoluyla dizginlenebileceğini savunan Seneca, öfke kontrolünde de mantık yürütme sonucunda ortaya çıkması gereken yüce gönüllülüğü, hoşgörüyü ve telkinleri ön plana çıkarıyor. Romalı bir yazarın tüm insanlığı ilgilendiren bir sorun olan öfke üzerine yazdığı bu eser, evrensel çapta uygulanabilecek pek çok öğüdü de içermektedir:

“Kısa süre sonra şu son nefesimizi vereceğiz. Bu anda, henüz nefes alıp verirken, henüz insanların arasındayken insanlığı onurlandıralım. Kimseye korku salmayalım, kimse için tehlike arz etmeyelim, kayıplarımızı, uğradığımız haksızlıkları, suiistimalleri, sataşmaları hiçe sayalım ve zaten kısa ömürlü olan aksiliklere yüce gönüllülükle katlanalım. Dedikleri gibi, biz hesap kitap yapıp kaygılanmakla meşgul olurken ölüm her an bizi bulabilir.”


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 138
Ağırlık : 138
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05

Nietzsche’nin 1886 yılında yazdığı İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eseri, zamanın çok ötesine geçebilmiş, yeni bir bakış açısının ürünüdür. Çeşitli sembollerle ve edebî bir üslupla, bir dağın tepesinde, -Böyle Buyurdu Zerdüşt-, birbirleriyle örülen konular, bu sefer tamamlayıcı nitelikteki bu başyapıtta yeryüzüne iner; daha açık, ayrıntılı ve eleştirel bir üsluba kavuşur.
Nietzsche daima gelecekte kendisini keşfedecek okurlar için yazdığını söyler. Bu yüzden “uyarıcı” çağrısıyla modernitenin ilk kapsamlı eleştirisi ona aittir. Nietzsche geleneksel Batı düşüncesindeki Tanrı, hakikat, iyi ve kötü gibi kavramları tersine çevirirken uygarlığın altında yatan karanlık tortuları, habis ruhları ve kendine güvenli limanlar bulmaya çalışan filozofları deyim yerindeyse yerden yere vurur. Nietzsche, kendisinden önceki ve çağdaşı olan filozofları ahlâk felsefesi çerçevesinde dogmatik ön kabullerle fikir yürüttüklerini ve dolayısıyla eleştirel bir bakış açısından yoksun olduklarını belirtir. Ahlâk düşüncesi diye benimsediğimiz şey esasen bir “köle ahlâkı”dır. O, iyi ve kötü kavramlarını metafiziksel bir yaklaşımla tanımlamaz, aksine ironi ve neşesiyle, içtenliği ve felsefi derinliğiyle içinde bulunduğumuz gerçeklere ve insan doğasına odaklanır.
Nietzsche bu eserinde geleneksel kalıpların tümüyle karşısında konumunu alırken zamanı aşan yönüyle yeni bir tür filozof neslinin ortaya çıkması için vaktin artık tamam olduğunu haykırır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 258
Ağırlık : 258
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05
XXVIII, XXIX ve XXX. Kitap

Yaşlı Plinius’un (MS 23-79) bu eseri, antik dünyadaki sağlıkla ilgili bilgilere yer veren çalışmalardan biridir. O dönemde, tedaviler için geliştirilen farklı yöntemlerle, şifanın, doğanın nimetlerinde nasıl arandığına, bulunan devaları kaydedip sistemleştirme çabalarına tanıklık ederiz. Yaşlı Plinius doğaya bakışında daima olağanüstü bir merak içindedir, birbirinden ilginç gözlemlerini aktarır. Yazar, bu kitaplarında bizlere sağlık konusunda Antik Yunan, İtalya, Trakya, Anadolu, İran ve Mısır’daki önceki çağlara ait uygulamaları ve şifaları ayrıntılarıyla betimler. Ayrıca MS 1. yüzyıl itibarıyla Roma’da, bugünkü tıp ve eczacılık dünyasını doğrudan ilgilendiren verilerin ansiklopedik olarak kayda geçirilmesiyle birlikte insanlığın farmakololojik düzeyde nasıl bir birikim sağladığını ve nerelerden gelindiğini göstermesi açısından da eşsiz bir eserdir.

Büyü, şifa ve şifacılar üzerine bilgilerin aktarıldığı bu eserde büyülü söz, tükürme, dokunma gibi unsurlarla insanın insana sunduğu şifaların ardından sayısız hayvan türünün sütü, idrarı, kanı, bağırsağı, beyni, ciğeri, içyağı, safrası, başı, ayağı vb. unsurlarının; dereotu, un, rezene, nane, kekik, zambak, ökse otu, semizotu, geven otu vb. gibi bitkilerle birlikte çeşitli usullerde sirke, bal, şarap, balmumu, arpa suyu, reçine, türlü yağlara, suya ve zifte katılarak nerede ve ne şekilde kullanılacağı üzerine bilgiler verilmektedir. Böylece her türden ağrılar, cilt, göz hastalıkları, yaralar, irinler, menenjit, epilepsi, yanıklar, kadın, çocuk hastalıkları, gut, varis vb. gibi birçok rahatsızlığa karşı uygulanan tedavi yöntemleri gösterilmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 271
Ağırlık : 271
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺93,50

François Y. Doré, hayvanların zihinsel davranışları üzerine araştırmalar yapan uluslararası saygınlığa sahip bilim insanlarından biri. Elinizdeki araştırma, uzun yıllara dayanıyor. Hayvan davranışı üzerine en güncel bilgi ve araştırmaları, deneyleri ve bunların şaşırtıcı sonuçlarını derliyor... Okumanızı öneriyoruz.

“Ezop ya da La Fontaine’in fablları, Andersen ya da Perrault’nun masalları ve çizgi filmler, onlardan ders çıkarmak veya sadece eğlendirmek amacıyla, hayvanlar için karakteristik şekilde insanlara has olan kişilik özellikleri tasarlar. Bu tasvirlere göre karınca çalışkan, ağustosböceği aylaktır; saksağan geveze, karga ise saftır. Oysa aslında ağustosböceği karınca kadar gayretlidir. Saksağan diğer kuşlardan daha geveze değildir. Karga ise, saf olmak şöyle dursun, en az tilki kadar kurnazdır ve hatta olağanüstü bir zekâya sahiptir.”

 


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 248
Ağırlık : 248
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,50
Epiktetos’dan Altın Deyişler ve Düşünceler

Epiktetos’un katkılarıyla zenginleşen Stoa Felsefesi, daha sonrasında insan hakları, özgürlük, dünya vatandaşlığı, evrensel kardeşlik gibi yüksek değerlerin temelini oluşturacaktır. Zorluklar karşısında dayanıklı olmak, zihne hâkim olmak, doğaya uygun yaşamak gibi konuları ele alan bu felsefeye bütün dünya, giderek artan bir ilgi göstermektedir. Epiktetos’a atfedilen metinlerin bir derlemesi olan bu eserin, gerçek özgürlüğü keşfetmek isteyen herkese ilham vermesi dileğiyle...

Tanrı, her insana içsel özgürlük bahşetmiştir. Bir evde sevgiyi, bir şehirde uyumu, bir ülkede barışı yaratan ilkeler bunlardır. Nerede olursa olsun bir insana, dışsal şeylerle ilgilenirken Tanrı’ya minnettar olmasını ve neşeli bir şekilde güven duymasını bunlar öğretir.


Basım Ayı/Yılı : 3/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 116
Ağırlık : 116
En / Boy : 15 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00

“Hatalarımızdan ders alırız ya da en azından başkaları ders alır. Hakikate veda ederek, ‘İktidar’a karşılıksız bir armağan vermekle kalmaz, büyük ölçüde insanın yanılsama ve büyüye karşı elindeki yegâne özgürleşme şansından yani gerçekçilikten vazgeçmiş oluruz.”

Kıta felsefesi geleneği içinde gerçekçiliğe dönüş çağrısını ilk yapanlardan İtalyan felsefeci Maurizio Ferraris’in bu çalışması postmodernizmin özgürleştirici amaçlarla çıktığı yolun bugün içinde bulunduğumuz itaat düzenine nasıl vardığını Nietzsche’den Heidegger’e, Foucault, Lyotard, Feyerabend’den Derrida’ya uzanan bir hatta ele alıyor.

Kitap bir postmodernizm eleştirisi ortaya koymakla birlikte postmodernizmin ideolojik sonuçlarından yararlanan; gerçek dünyanın reality show’a, eleştirinin dedikoduya, umudun endişeye, kesinliğin belirsizliğe ve inkârın genel bir tavra dönüştüğü hakikat sonrası çağdan beslenen popülizmin felsefi temellerini de gösteriyor ve çıkış yolu için ne pozitivizme ne postmodernizme yaslanan bir eleştirel felsefeyi yeniden gündeme getirme amacı taşıyor. Ferraris için yeni gerçekçilik eleştirel bir yön değişiminin adı, bununla toplumsal gerçekliği somut bir analiz ve dönüşüm zeminine dönüştürebilmek adına maskenin ardında başka maskeler aramak yerine örtüyü kaldırmayı öneriyor. Aslında bu çağda işe koşabileceğimiz felsefenin imkânlarını sorguluyor.


Basım Ayı/Yılı : 6/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 119
Ağırlık : 119
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,20

Şiirlerinden yaptığı çevirilerin İngilizcede ilk kez yayımlanışının (Gitanjali, 1912) ardından bir edebiyat fenomeni haline gelerek 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Rabindranath Tagore, bunu izleyen dönemde önde gelen Avrupalı, Rus ve Latin edebiyatçılar tarafından çeşitli dillere çevrildi ve geniş bir okur kitlesine ulaştı. Şiirin yanısıra edebiyatın hemen her türünde yapıt veren Tagore, Avrupa, Amerika ve Asya’da yaptığı geziler sayesinde önemli entelektüel dostluklar kurdu, konferanslar verdi, böylece 1930’ların sonuna kadar uzanan dönemde fikirleriyle geniş çaplı bir etki yarattı. Tüm bu çabalarında yazara yol gösteren, yılmadan savunduğu “dünya kültürü” anlayışı ve “Hindistan’ın kendi kültürünün en iyi ürünlerini başkalarına sunma sorumluluğu ve onlardan en iyi ürünlerini kabul etme hakkı”na dair bilinci oldu.

1921’de yayımlanan “Kadim Düşünceler”, Tagore’un felsefi anlayışını yansıtan Yaratıcı Birlik, Benlik ve Sādhanā gibi yapıtlarla aynı çizgiden, felsefe ve mistisizmin iç içe geçtiği ışıl ışıl bir yapıt; yazarın kadim Hint kültüründen süzerek insanlığa “yadigâr bıraktığı” bir düşünceler toplamı. Yüz yıl öncesinden bugüne erişen bu ses, günümüzde de güçlü bir şekilde yankısını buluyor.


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 123
Ağırlık : 123
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05

Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü, bir nevi temelsizliğin kitabıdır. Zira bu kitap, temellendirmelerin sadece ve sadece tasavvurlar arası mümkün olduğunu; tasavvur dünyasının oluş ve yok oluşların akıp giden rüyavarî sonsuz sahnesi olduğunu; bu varoluş içerisinde tek işlevi somut olanı soyut kavramlara dönüştürmek olan “aklın” ise, insanı bu gerçekliğin ötelerinde olduğu varsayılan bir yerlere asla ulaştıramayacağını iddia etmektedir.

Tüm bu düşünceler ise “kendi kendinin nedeni” ya da “bir ilk neden” olarak görülebilen ve hatta “iyi” ve “mükemmel” sıfatları eklenebilecek herhangi bir Tanrı fikrini dışlamaktadır.

Tam da burada Schopenhauer’ın özellikle Hegel ve Schelling başta olmak üzere Kant sonrası Alman felsefe dünyasına şimşekler fırlatmasının ana nedenlerinden birini bulmak mümkündür. Zira Schopenhauer, hem dönemin üniversite felsefe bölümlerinin hem de Kant sonrası Alman felsefesinin çabalarının büyük kısmının, Kant’ın Tanrı’nın varlığına dair ontolojik, kozmolojik ve fiziko-teolojik olarak bilinen ispatları yıkmasından sonra, tüm bunlara yeni kıyafetler giydirip tekrar devreye sokma gayretinden oluştuğunu düşünmektedir.

İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’dan sonra yayımlanan Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü ile Schopenhauer düşüncesinin üzerine uzun yıllardır duran mitleştirilmiş, hayal ve fantezilerden oluşan kanılar örtüsünü biraz daha kaldırıyor ve onun sahih düşüncesini gün ışığına çıkarıyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 245
Ağırlık : 245
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺106,25

Thomas More Ütopya’yı yazalı 500 yılı geçti. Mükemmel bir dünyayı tasvir eden ilk ütopyaydı onunki. More hayalî bir adada kendi içine kapalı, kusursuz bir ortaklaşa yaşam süren bir ulusu anlatıyordu. Ütopya sözcüğünü “olmayan yer” anlamına gelen Yunanca ou-topos sözcüğünden türetmişti. Ama ilginçtir aynı zamanda “iyi yer” anlamındaki eu-topos sözcüğünü de andırıyordu. Bu ikisinin sentezi gibiydi, o hayalî ve kusursuz yer. Kitap boyunca More’un aklında şu temel soru yatmaktadır: Mükemmel bir dünya gerçekleştirilebilir mi?

İlk kez 1516 yılında yayımlanan bu küçük kitap bugüne dek Batı dünyasında en çok okunan ve üzerinde en çok tartışılan yapıtlarından birisi oldu. İki kitaptan oluşan Ütopya’nın Avrupa hükümetlerine ve toplumlarına eleştirel bir ayna tutan İkinci Kitabı genellikle daha fazla önemsense de, temelde bu metaforik adanın sırrına ışık tutan Birinci Kitaptır.

Aradan yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen Ütopya adası hâlâ ilham vermeye devam ediyor ve tüm ışıltısıyla hayal dünyalarına sesleniyor.


Basım Ayı/Yılı : 2/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 184
Ağırlık : 184
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺59,50

Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma anına rastlar. Bir grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.

Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marksizme karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş “özne”nin güçlü isyanı vardı.

Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere, ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara yükseldiği okullardan biridir.

Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı, derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 6
Sayfa Sayısı : 539
Ağırlık : 539
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺212,50

İşte insan! Çarmıha gerilmeden hemen önce İsa için söylenmiş bu sözü şimdi Dionysos karakterine sahip olanlar için söylüyor Nietzsche. Bugüne kadar işitilmemiş yepyeni bir çağrı ve haykırıştır bu insan için. Her şeyden önce Nietzsche kendisini okuyacak insanlara değil, onun seslenişini duyabilecek kulaklara ihtiyaç duyar. Çok az düşünür onun çapında uyarıcı bir filozof olabilmiştir. Tüm tehlikeleri işaret ederek, tam bir bozulmaya ve insanın dekadan değerlerine karşı gerçek bir panzehir olarak…

Ecce Homo’da Nietzsche yapıtlarının bir özetini sunar. Bambaşka bir deneyim ve kendilik bilgisiyle meydan okur. Haklı olarak o hiç kimseye benzememekle övünecektir. Nietzsche’nin herhangi bir kitabını eline alanlar kendisini bu derece övmesinde bir şaşkınlık duyacaklardır. Ancak bu övgülerde, pek az düşünürde olan bir içtenliği ve hakiki değerlere kendini adamışlığı da sezinleyeceklerdir.

Ecce Homo’da tüm değerler yeniden değerlendirilmeli, ideal ve ahlâk adına üzeri örtülen kavramlar açığa serilmelidir. Zira kaynağını hayattan almayan her şey çürümeye mahkûmdur. Akıl, hastalık, hınç, bencillik, müzik, gerçek okuma, çalışma ve varolma açık hava ve yaratıcı iklimler arasında gezinen bir yaşam filozofu olarak Nietzsche çekiçle nasıl felsefe yapılacağını bir kez daha gözler önüne serer.


Basım Ayı/Yılı : 3/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺59,50

“Öğrencilere ikincil kaynak olarak tavsiye edilebilecek Hegel üzerine İngilizce yazılmış en iyi kitap.”
Teaching Philosophy

Felsefe tarihine özgün katkılarıyla yirminci yüzyılın en önemli filozoflarından biri kabul edilen Charles Taylor bu zengin çalışmasında Hegel’in toplum felsefesinin günümüz için geçerliliğini ortaya koyuyor. Hegel’in özgürlük felsefesine yaptığı vurguyla, çağımızın en büyük sorunlarını düşünürken birey ve toplum ilişkisini, yabancılaşma ve öznellik meselesini tarihsel bir bakışla yeniden değerlendirmemize fırsat veriyor. Hegel düşüncesinin temellerini anlaşılır bir dille özetleyen bu çalışma Hegel’i keşfetmek isteyen okurlar için de çok değerli bir kaynak.

“Özgür bireylerin kendi toplumsal etkinliklerini salt faydalı değil, aynı zamanda kim olduklarını dışavuran etkinlikler olarak gördüğü Hegelci toplum tasavvuru, bugün artık kırk sene öncesine göre çok daha uzak bir hedef gibi görünüyor ve bu nedenle, Taylor’ın çığır açan yapıtı, günümüz toplum felsefecileri tarafından yeniden yorumlanmayı hak ediyor.”

Frederick Neuhouser


Basım Ayı/Yılı : 7/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 284
Ağırlık : 300
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺128,70

“Hindu öğretisine göre, Manvantara adı verilen bir insan çevrimi dört döneme ayrılır. Bu dört dönem de başlangıçtaki ruhun gittikçe karardığı pek çok aşamadan oluşur. Bu dört dönem eski Batı geleneğinin Altın, Gümüş, Bronz, Demir dönemlerine tekabül etmektedir. Biz şimdi dördüncü dönemde, yani Kali-Yuga veya “Karanlık Çağ” dönemindeyiz.”

René Guénon’un Hindu öğretisinden hareketle bahsettiği bu Karanlık Çağ, tüm krizleri ve bunalımlarıyla içinde bulunduğumuz modern dünyayı işaret etmektedir. Modern dünya, “dünyanın sonu” fikrini haklı çıkaran bir biçimde tüm açmazları ve bunalımlarıyla yok olup gidecek midir? Yoksa René Guénon’un önerdiği bütünsel yenilenmeyle bir diriliş gerçekleşecek ve bu, yeni bir dünyanın başlangıcı mı olacaktır? René Guénon, Doğu-Batı, gelenek-modernite, kutsal-din dışı, maneviyatçılık-maddecilik gibi zıtlıklar üzerinden modern dünyanın yaşadığı karmaşık problemlere odaklanarak bu soruların cevabını arıyor. Teknolojinin hızla gelişmesi, yaygınlaşan kitle iletişim araçları, küreselleşme, bireylerin yalnızlaşması, aile ve toplumdaki çürümeler, aşırı tüketim çılgınlığı, işsizlik, iklim değişikliği, sürdürülebilirlik vb. sorunları irdeleyen Guénon, bunalımın toplumsal, psikolojik, ekonomik ve çevresel boyutlarına odaklanarak meseleye dair farklı bakış açıları sunuyor. Üstelik René Guénon modern dünyanın yaşadığı bu sorunlarla ilgili yalnızca belli analizler ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda bunlara yönelik bazı çözüm önerileri de getiriyor. Bireyin bu açmazdan kurtulabilmek için yapması gerekenleri dile getiren Guénon, sorunlara işaret eden tavrıyla hem okurları sorgulamaya sevk ediyor hem de ümitvâr üslubuyla onları çözüm için harekete geçiriyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,92
Aby M. Warburg & Walter Benjamin

Sanat tarihçisi, kültür teorisyeni Aby M. Warburg ile edebiyat eleştirmeni, estetik teorisyeni, filozof W. Benjamin’in çalışmaları, on dokuzuncu yüzyılın sonundan Weimar Cumhuriyeti’nin bitimine kadar Almanya’da entelektüel yaşama egemen olan bir dizi zihinsel meşguliyetin önemli örnekleri olarak kabul edilir: modernitenin etkisi, geleneğin ve kültürel belleğin rolü, kültür tarih ve teorisinin doğası.
Geçmiş Şeyleri Hatırlamak, özel bir dikkati hak eden bu iki düşünürün geniş külliyatını bir arada ele alırken, mutlaka göz önünde tutulması gereken tarihsel ve felsefi bağlamı oluşturmayı, dönemin acil sorularına nasıl bir özgünlükle yaklaştıklarını ana hatlarıyla ortaya koymayı ve düşüncelerini daha kapsamlı bir biçimde karşılaştırmayı hedefliyor.

Benjamin ile ortak bir düşünsel zemini paylaşan Warburg hakkında Türkçedeki bu ilk kapsamlı çalışma, sanat ve kültür tarihi ile antropoloji alanlarına ilişkin özgün bir perspektif sunuyor.

“İnsanın soyoluşuyla ilgilenen bir Aydınlanmanın mirasçıları konumundaki bu iki düşünürün çalışmaları sürekli olarak bilişsel gelişim sorunu ve bu sorunun kültürel formların ardışıklığındaki tezahürü etrafında dönüp durur. Yine de ilerlemeye duyulan iyimser inancın aksine, her ikisi de, modernitenin modern öncesi çağın irrasyonelliğine karşı aklın kesin zaferi olarak görülmemesi gerektiğinin derinden farkındaydı.”


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 152
Ağırlık : 152
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,46

Sonsuzun İtibarı 1863-1952 yılları arasında yaşamış İspanyol asılllı filozof George Santayana'nın "Some Turns of Thought In Philosophy" adıyla yayımlanan ve beş makaleden oluşan eserinin çevirisidir. Filozofun ilk makalesi İngiliz filozofu John Locke'a, ikinci makalesi İngiliz idealizminin elli yılına, üçüncü makalesi bilimde gerçekleşen devrimlere, dördüncü makalesi Freud ve Nirvana'ya dairdir. Son makale kitaba da ismini veren Sonsuzun İtibarı'dır. Sözü Santayana'ya bırakalım:

"Doğadaki canlılar hayatta kalmak ve ölmemek için namütenahi bir çaba içerisinde çırpınıp dururlar; yani onların iradeleri, bilakaydüşart boyun eğmeleri gereken ilahi buyruklara ümitsiz bir başkaldırı içindedir. Buna karşılık ruhu ile bütünleşmiş kişi ise zihinsel olarak ebedî dünyayla temas hâlinde olduğu ölçüde, yaşamın içinde sürüp giden ölümlere olduğu gibi doğmuş olmanın beraberinde getirdiği nihai ölüme de ayak diretme külfetinden kurtulur. Yapıp ettiği, elde ettiği her şeyi iman dolu bir vazgeçişle sürdürür; var oluşunu da, kabul edişindeki rıza ve minnetle, hatta daha da fazlasıyla terk etmeye hazırdır. Çünkü davranışın ve tutkunun gelip geçen âna verdiği önem, ona sebepsiz ve aşırı gelir. Sırası gelen her bir görev tamamlanıp rafa kalktıkça, kişi için nihayet bidayetten daha büyük bir şükür kaynağı olur."

 


Basım Ayı/Yılı : 3/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 96
Ağırlık : 96
En / Boy : 12 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺72,00

Türkiye´nin Avrupa Birliği´ne girmesi konusunda Avrupa´da ve Türkiye´de yürütülen tartışmaların, tarafların ortak çıkarlarına uygun ve sağduyulu bir yaklaşımla yürütülebilmesinin temel koşullarından biri de, ortak tarihsel geçmişten kaynaklanan düşünsel gelenek ve birikimin ortaya konulmasıdır.

Bu kitap, Kant, Herder, Hegel, Marks ve Engels gibi düşünürlerin yapıtları bağlamında Avrupa düşüncesinde, Türkiye ve İslam imgesini irdelemeyi amaçlamaktadır.

İrdelemeye konu olan düşünürler, başta Almanya olmak üzere, Avrupa düşüncesini değişik yoğunlukta etkilemiş kişiliklerdir. Avrupa Birliği´ni oluşturan ülkelerin siyasal yönetimleri ve etkin çevrelerinin ortaya koyduğu ve çoğunluğu Türkiye´nin adaylığına karşı çıkan savların olası tarihsel köklerini açığa çıkarmak ve tarihsel-kültürel açıdan tartışmanın nesnel bir biçimde yürütülmesine ortam hazırlamak, bu kitabın başlıca amacıdır.


Basım Ayı/Yılı : 1/2000
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 166
Ağırlık : 166
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺165,17
İnsan ve Kültür Eleştirisi

“Eleştirel Aydınlanmanın ilerlemesi, öncelikle eleştirel kültür bilincinin gelişmesi ve süreklileşmesiyle yakından ilgilidir; çünkü kültür, toplumun tüm üretimini ve üretimsizliğini yansıtır. Bu bakımdan her düşünsel etkinlik gibi, eleştirel Aydınlanma da tümel kültür ortamında ilerler ya da geriler. Kültür, insanın yaşamını sürdürmek, doğal ve toplumsal koşulları değiştirmek, özünü geliştirmek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği eylemlerin ve etkinliklerin sonucunda ürettiği değerlerin ve değersizliklerin toplamıdır.”

Onur Bilge Kula, Aydınlanma felsefesinin önemli bir ayağını oluşturan kültür eleştirisini, kültürü de biçimlendiren toplumsal çelişkileri, bunların nedenlerini ve olası çözüm önerilerini Sokrates, Immanuel Kant, Max Weber, Mevlana, Hacı Bektaşı Veli gibi düşünürlerle, Tolstoy, Nazım Hikmet, Ataol Behramoğlu, Yaşar Kemal gibi güçlü kalemlerin metinlerinden örnekler ve insan görünümleriyle yorumluyor.


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 376
Ağırlık : 376
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺102,70

Mantık doğru akıl yürütme biçimlerini inceleyen formel bir bilimdir. İlk kez Aristoteles tarafından ortaya atıldığı kabul edilen bu bilim İlkçağda Antik Yunanlar tarafından geliştirilir. Mantık daha sonraki çağlar boyunca mantıkçıların uğraşları sonucu çeşitli ilerlemeler göstererek günümüze kadar gelir.

Bu kitap Ortaçağ boyunca mantık biliminde görülen gelişmeleri ele almaktadır. Ortaçağda mantık hem Doğu hem de Batı dünyasında çalışılır. Doğu’da İslam mantıkçıları, Batı’da ise Hıristiyan mantıkçılar bu bilime önemli katkılarda bulunurlar. Ayrıca mantık Batı’da bu çağda kurulan üniversitelerin müfredatında, Doğu’da ise medreselerin müfredatında yer alır. Ne var ki bu çağ boyunca mantığın her iki dinin de etkisinden kurtulamadığı bir gerçektir.


Basım Ayı/Yılı : 5/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 171
Ağırlık : 171
En / Boy : 15 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺169,15
Akıl Çağında Felsefe ve Filozoflar

Beaumarchais Bernardin de Saint-Pierre Condorcet • Diderot Dumarsais Fénelon Fontenelle Kant Laclos Mendelssohn Montesquieu Madame Rolland Rousseau Sade Voltaire

Düşünce alanında ışık “hakikat arayışında aklı ve ruhu aydınlatan” etmendir. Geliştiği XVIII. yüzyıldan bağımsız düşünülemeyen Aydınlanma, tüm Avrupa’da, insan aklının ve medeniyetinin ilerlemesine olan inancı yayan engin bir entelektüel ve felsefi akımı kapsar.

Fransa’da Montesquieu, Diderot, Voltaire, Rousseau tarafından desteklenen akla adanan Aydınlanma hareketi, Fransız Devrimi’ne giden yolu açan fikirler tarihinde radikal bir kırılmayı oluşturur.

Metinler ve belgeler bakımından geniş bir seçenek sunan bu antoloji, sizi “aydınlanmış” sanatçı ve yazarların çizdiği yollardan geçmeye davet ediyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺82,00

Stoa felsefesinin temel kavram ve öğretilerinin en güzel örneğinin sergilendiği çalışmaların başında Seneca’nın İyilikler Üzerine adlı kitabı gelir. İyiliğin hakiki doğası, yapılan iyiliğe iyilikle mukabele etme ve minnettarlığın meziyetleri bireysel ve toplumsal ahlâka dönük yönleriyle mükemmelen tartışılır burada. Seneca, gerçek mutluluk ile erdem, bilgelik ile özgürlük, sağduyu ile düzen, akılcı olmama ile nankörlük, sahip olma hırsı ile kaybetme korkusu, haz ile ölçülülük, ahlâki doğruluk ile günah, irade ile talih, tutku ile esaret, doğaya uygun yaşama arzusuyla gerçek zenginlik, özü itibarıyla iyi olan ile kaçınılması gerekenler arasındaki ilişki ve çelişkileri irdeler.

Nankörlük konusuna da genişçe bir yer ayrılır. Nankörlük olgusunun ne olduğu, bir kusur olarak ceza gerektirip gerektirmediği, nankör kişinin esasen nasıl biri olduğu, iyiliklerin neden unutulmaya açık olduğu anlatılır ve nankörlüğün bedeli ile insan ilişkilerine verdiği zarar tartışılır; tarihten ve siyasetten örnekler verilir.

Güzel söz söyleme sanatına kazandırdıklarıyla adını unutulmazlar arasına kazıyan Seneca, bu uzun eserinde dikkat çekici, paylaşmaya değer ve ironisini cesurca sergileyen özdeyişlerin (sententia), açık ve berrak tanımların nadide bir demetini hediye eder bizlere.

Seneca’nın yaşamının son dönemlerine ait bu eserin ilk dört kitabı ağırlıklı olarak öğretici ve bütünsel bir özellik gösterirken, son üç kitap tamamlayıcı nitelikte olup daha serbest bir içeriğe sahiptir. Yedi kitaplık “İyilikler Üzerine” (De Beneficiis) Seneca’nın ahlâk felsefesi üstüne yazdığı denemelerden olup, dostu Aebutius Liberalis’e ithaf ettiği bir eserdir. Levent Keskin’in yetkin çevirisiyle ilk defa Latinceden Türkçeye tam metin olarak kazandırılmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 285
Ağırlık : 285
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺102,00

Dilinde sevgi olanın aşkı da kendisi de hayatı da güzel olur. Şu İslâm milleti, sahih ve asli diline bir dönse, bir yakalasa, yeniden içimizde şiir gibi aksa da insanlık kurtuluş yolu bulsa, huzura erse...


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺65,00

Sextus Empiricus’un daha önce üç kitabını içeren Kuşkuculuk eserini yayımlamıştık. Şimdi de Etikçilere Karşı ve Uzmanlara Karşı başlıklı iki kitabı tek bir eserin çatısı altında toplanmak suretiyle tüm külliyatı çevrilmiş oldu. Sextus’un yazıları yalnızca Kuşkuculuğun bir açıklamasını değil, aynı zamanda “Dogmatistler”in öğretilerinin bir eleştirisini de içerir. Etikçilere ve uzmanlara karşı yürüttüğü tartışma bu minvalde düşünülebilir. Antik Yunan düşünce tarihindeki hemen hemen her bilinen isme göndermeler mevcuttur ve bu tarihin ana hatları hakkında önceden bilgi sahibi olmadan da argümanların değerini tahmin etmek güç değildir. Burada eleştiri konusu edilenler, aynı zamanda Yunan felsefesi tarihinin de kısa bir özetidir.

SEXTUS EMPIRICUS
Sextus Empiricus Antik Yunan Kuşkucusu ve bir hekimdir. Sextus, felsefi yazıları günümüze kadar hemen hemen eksiksiz olarak ulaşan tek Yunan kuşkucusudur. Bu bakımdan onun yazıları Yunan Kuşkuculuğu ve özellikle de Pyrrhoncu Kuşkuculuk hakkında birincil kaynak konumundadır.
Sextus’un felsefi yazıları üç ana başlık altında toplanmıştır. Birincisi, Pyrrhonculuğun Ana Hatları. İkincisi, Dogmatik Filozoflara Karşı. Üçüncüsü, Matematikçilere Karşı. Pyrrhonculuğun Ana Hatları üç kitaptan, Dogmatik Filozoflara Karşı ise beş kitaptan oluşmaktadır. Bunlardan ilk ikisi Mantıkçılara Karşı, sonraki ikisi Fizikçilere Karşı ve son bir kitap Etikçilere Karşı alt başlıklarını taşımaktadır. Matematikçilere Karşı altı kitaptan oluşmaktadır: Gramercilere Karşı, Retorikçilere Karşı, Aritmetikçilere Karşı, Geometricilere Karşı, Astrologlara Karşı, Müzikçilere Karşı. Bunlardan Pyrrhonculuğun Ana Hatları, Sextus’un ilk Latinceye çevrilen (MS 1562) ve ilk en çok tanınan ve yaygınlaşan kitabı olmuştur. Diğerleri müteakip dönemlerde Latinceye çevrilmiş ve basılmıştır.
Sextus, yazılarında ne doğduğu ne eğitim gördüğü ne de özel ya da mesleki (hekim olarak) hayatını idame ettirdiği yer ya da yerler hakkında açık bilgi vermektedir. Başka kaynaklarda da (ki bunlar da bir-ikiyi geçmez) Sextus hakkındaki açıklamalar çok kısa ve muğlaktır. Örneğin, D. Laertius, Sextus’un hocasının Nikomedeialı Menodotos’un öğrencisi Tarsuslu Herodotos olduğunu ve Sextus’un kuşkucular hakkındaki on kitaplık bir eserin ve başka güzel eserlerin yazarı olduğunu, öğrencisinin de Satirninus Kythenas olduğunu söylemekle yetinmektedir (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, IX, 116). Bununla birlikte, felsefe tarihçileri arasında, Sextus’un Roma İmparatorluğu’nun orta döneminde (İS 150-250) yaşadığına ve bir tıp okulunun başkanlığını yaptığına; hayatını bu zaman aralığının üç ünlü şehrinde, yani Roma, Atina ve İskenderiye’de geçirmiş olduğuna ve yazılarının Yunanca edisyonlarının bu şehirlerin kitaplıklarına girdiğine ve bu bağlamda buralarda belli ölçülerde tanındığına dair görüş birliğinin olduğu söylenebilir.


Basım Ayı/Yılı : 1/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺88,40

Kendimizi koskocaman bir evrenin minicik bir noktasında milyarlarca yıldır var olan dünyanın içinde 2000'li yıllarda yaşıyor bulduk. Peki, şimdi ne yapmalıyız? Bu hayatta gerçek anlamda neyi önemsemeliyiz? Bu hayatı nasıl yaşamalıyız? Bu kitapta, bunlar gibi varoluşsal açıdan çok önemli soruların cevabını, insan ruhunun (fitratının, doğasının) en önemli arayışlarını göz önüne alarak bulmaya çalışacağız. Bu kitapta şunları bulabilirsiniz: Mutluluk, anlam, sevgi, iyi, gerçek, güzel ve süreklilik kavramlarıyla ilgili analizler. İç dünyamızla ilgili felsefi ve psikolojik tahliller. Şu anda içinde bulunulan dünyayla ilgili sosyolojik saptamalar. "Bu hayatı nasıl yaşamalıyız?" sorusunun cevaplanması. Allah'a ve ahirete inancın ele alınan varoluşsal konularda oluşturduğu farkın analizi.


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 232
Ağırlık : 232
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺85,00
el-Vücudu'z-Zihni Risalesi ve Bir İnceleme

16. yüzyıl Osmanlı düşünce dünyasının önemli isimlerinden Kemalpaşazâde, Arapça telif ettiği bu eserinde temelde “zihin” kavramının mahiyetini ve sınırlarını belirliyor. Zihnî varlık hususunda eserler veren el-Cürcânî, Ḳuṭbüddin er-Râzî, Devvânî gibi alimlere yaptığı atıflarla red ve kabullerini dile getirerek eser içerisinde geniş bir tartışma zemini kuruyor.

Varlığı haricî ve zihnî olmak üzere ikiye ayıran Kemalpaşazâde, zihnî varlık meselesinin düşünce dünyasındaki yansımalarını göstermeye, meseleye bir varlık alanı açmaya çalışıyor. Bu kavramın “nefsü’l-emr”, “gölge varlık”, “asîl varlık”, “suret”, “husûl” gibi çeşitli kavramlarla olan benzerlik ve farklılıklarını ele alarak zihnî varlığın “ne olamayacağı” ile ilgili de kelâm ve felsefe okurlarına yeni pencereler açıyor.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺90,09

Alman sosyolog ve filozof Theodor Wiesengrund Adorno (1903-1969), savaş sonrası Frankfurt Okulu’nun entelektüel liderlerinden biriydi. Bu kitap, Adorno’nun teoloji ve din üzerine yazılarını açık ve erişilebilir bir şekilde sunmakta ve analiz etmektedir. Adorno’ya herhangi bir aşinalık gerektirmez. Kitap, Adorno’nun düşüncesine genel bir giriş içerir ve onun Walter Benjamin’in çalışmaları ve Yahudi teolojisiyle ilişkisini, bilimsel pozitivizmle (Karl Popper) yüzleşmesini, “Kültür Endüstrisi” ve ideolojiye yönelik eleştirilerini inceler. Bu konuların tümü, teoloji içerisindeki çağdaş tartışmalarla nasıl bağlantılar kurduklarına dikkat edilerek incelenmiştir. Bu da, Adorno’nun çalışmalarının önemli mesele ve yazarlarla diyaloğa sokulmasıyla gerçekleştirilmiştir. Kitap, Adorno’nun yazılarının sıklıkla ihmal edilen bir yönünü –müzik felsefesini– ve yüce olanın bu estetik takdirinin çağdaş teolojik düşünceyi nasıl etkilediğini vurgulayarak sona erer.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 272
Ağırlık : 272
En / Boy : 13 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺115,60

Edebiyat ve kültür kuramına yaptığı dahiyane katkılarla tanınan Terry Eagleton, bu kitabında Batı Kanonu’nun merkezinde duran Shakespeare’in oyunlarını göstergebilimsel düşünceleri ışığında cesur ve özgün bir şekilde yeniden yorumluyor. Klasik ve postmodern teorilerde ele alınan birçok kavram arasındaki ilişkiyi, Shakespeareyen tiyatronun bir dizi sorununu aydınlatmak üzere irdeliyor. Eagleton böylelikle, Shakespeare’in oyunlarındaki ikircikli meselelerin veya çelişik duyguların altında yatanın, çok daha derindeki bir ideolojik çatışma olduğunu gün yüzüne çıkarıyor. Edebiyat ve tiyatroyla ilgilenenler kadar sosyoloji, felsefe ve politika kavşağında bulunanlar için de çağrışım gücü yüksek bir başvuru kaynağı…


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,92
Bir Tahlil

1953’te yayımlanan Felsefi Soruşturmalar, yirminci yüzyılın en önemli felsefi çalışmalarından biridir ve Ludwig Wittgenstein’ın son, yetkeli beyanıdır. Wittgenstein gençliğinde, Tractatus Logico-Philosophicus’ta cesur ve orijinal felsefi fikirlerini sunmuştu. Ne var ki yaşı ilerlediğinde fikirlerini radikal bir şekilde değiştirdi ve Felsefi Soruşturmalar’da felsefeye çok farklı bir yaklaşım ortaya koydu.
Michael O’Sullivan; Felsefi Soruşturmalar’ın felsefenin kendisine katkılarını, neden önemli olduğunu, filozofları nasıl etkilediğini, çalışmanın kendisine yönelik eleştiri ve tepkileri berrak bir zihinle inceliyor.

“Felsefi Soruşturmalar, akademik camianın dışında da etkili olmuş, I. A. Richards, Derek Jarman ve David Foster Wallace da dahil yazarlara, şairlere ve film yapımcılarına da ilham vermiştir. Bunun nedeni, Wittgenstein’ın gündelik hayatın, dilin, toplumlar ve kültürler arasındaki farklılıkların önemini vurgulamasıdır. Bu, kültürel farklılıkların Wittgenstein’ın kendi zamanındaki yazarlardan çok daha fazla farkında olduğumuz bugün de hâlâ önemlidir.”


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 108
Ağırlık : 108
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺68,53

Derrida’nın, Althusser üzerine söyleşisinde sarf ettiği “Dekonstrüksiyon zaten Platon’un söyleminde var, ve oldu: Başka bir şekilde, başka kelimelerle, vs....” cümlesini, cümledeki Platon’un yerine Althusser’i koyarak yeniden kurabilir miyiz? Temelden ve kökten bağlı kalmak durumunda olmadığımız bir felsefe geleneğinin, yine de sorunsallaştırılmasına girişmek için, onun kavramları ve mecazlarıyla, onun diline bağlı atıflarla kurulan bir tür yeniden yazımının içinden geçiliyorsa, bu soruyu Althusser bağlamında sormak, bağımlı kalmak zorunda olmadığımız bir Althusserciliğin enkazının kazısına girişmek adına mühim gözükmektedir.
Althusser’e Mektup başlığındaki kitap, başlığından bağımsız, herkesin onun muhatabı olabilmesine açık bir yazı olarak mektup vasfını taşır. Bu mektubun muhatabı olanlar onu iktibas edip onu nahledeceklerdir — müdahil oldukça donuk bir mektuba, methal yazdıkça başka kitaplara, girizgâh vasfını artırdıkça açık yazılara dönüşmek üzere. Kitap, istikametine ulaşmamaya kabil mektuba dönüştükçe, bu kabiliyeti sürdürmek mektubun tehir edilmesine ve kitabın da tefrik edilmesine bağlı olacaktır. Kitap kendini tefrik edip mektuba tehir edecek, mektup da başka mektuplara — ve neticede yazı tehir ve tefrik olacak(tır). Çünkü yazı, varsa, tehir ve tefrik olarak var. Yazı, varırsa, tehir ve tefrik olarak varır.


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺103,95

“Dünyanın dört bir yanındaki kadınlara ilham veren ve birçok insanın düşünme şeklini değiştiren bir kadının büyüleyici bir portresini okumak için harcadığınız zamana değer.” —The Sunday Times

“Kirkpatrick, Beauvoir’ın feminizmle olan karşıt ilişkisine hatırı sayılır derecede yer veriyor ve buradaki tartışma oldukça zengin. Kirkpatrick’in biyografisinin en güçlü olduğu yer, Beauvoir’ın etik taahhütlerinin sağlamlığını netleştirmek ve göstermek ve de bunların savaştan sonra siyasi taahhütlere nasıl dönüştürüldüğünü açıklamak.” —The Guardian

“Kirkpatrick’in biyografisi titiz bir araştırma. Yeni yayımlanmış günlükleri kullanmak –ancak son zamanlarda araştırmacılara sunuldu– basit tanımlamaları reddediyor ve Beauvoir’ı tüm parlaklığı ve karmaşıklığıyla ortaya koyuyor... Beauvoir Olmak olağanüstü bir kadına harikulade bir övgü.” —Times Higher Education

“Büyüleyici ve derinlemesine araştırılmış.” —Daily Mail

“Kirkpatrick, Beauvoir’ın felsefesinin önceki biyografilerden çok daha ayrıntılı ve analitik bir açıklamasını sunuyor. Kirkpatrick’in buradaki temel başarısı, Simone de Beauvoir’ın mantığını kendi hayatıyla ilişkilendirmiş olmasıdır. Bu şimdiye kadarki en iyi Beauvoir biyografisi.” —Standpoint Dergisi

“Yepyeni mükemmel biyografisinde Kate Kirkpatrick bize neden Beauvoir’dan öğrenecek daha çok şeyimiz olduğunu gösteriyor.” —New Statesman

“Beauvoir’ı savunurken, çeşitli eleştirilere karşı çıkarken... titizlikle ve ilgi çekici bir şekilde Kirkpatrick ikonun arkasındaki akışın sayısız “an”ını yakalıyor.” —Australian

“Kirkpatrick, yorumlarını, günlüklerini ve daha da önemlisi, hayatının sonuna doğru verdiği röportajları titizlikle araştırdı. Sonuç, bu ilham verici feminist, filozof ve Varoluşçunun zengin bir biçimde yeniden keşfidir. Politik olarak bilinçli bu tür feministler... yepyeni bir aşk ilişkisini ateşleyecek.” —SA Weekend Magazine

“Bu güçlü, önemli kitap Simone de Beauvoir’ın yaşamının ve çalışmasının radikal ve yeni, kanıtlara dayalı bir okumasını sunuyor. Beauvoir’a hem yaşamı boyunca hem de o zamandan beri yöneltilen olağanüstü küçümseme ve cinsiyetçi eleştiri selini ortaya çıkarıyor ve onu Jean-Paul Sartre’ın gölgesinden kurtararak kendi ışığına kavuşturuyor. Bu akıldan çıkmayan, bilimsel ve ilgi çekici biyografi okuyucunun zihninde uzun süre dolaşmaya devam ediyor.” —Suzannah Lipscomb, Tarih Profesörü, Roehampton Üniversitesi

“Beauvoir Olmak, sadece Beauvoir’ın hayatıyla değil, o hayattaki felsefeyle de ilgilenen herkes için temel bir okumadır.” —Fiona Vera-Gray, Durham 

KATE KIRKPATRICK: Ağırlıklı olarak feminist felsefe, ahlak felsefesi, din felsefesi, Nietzsche, Beauvoir ve Sartre üzerine çalışıyor. Uluslararası üne sahip biyografi kitabı Becoming Beauvoir: A Life (Bloomsbury, 2019) Times Literary Supplement, The Guardian ve The Telegraph tarafından en iyi kitaplardan biri olarak seçilmiş ve şu anda bir düzineden fazla dile çevriliyor. Sartre on Sin (Günah Üzerine Sartre, Oxford University Press, 2017), Sartre and Theology (Sartre ve Teoloji, Bloomsbury, 2017) diğer eserleri arasındadır. Halen Oxford Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olan Kirkpatrick, 2021’de Britanya Academisi Bursuyla ödüllendirilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 416
Ağırlık : 416
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺176,80
Coğrafyanın Poetikası

“Her yerde mekân değiştiren, bir yerden bir yere taşınan insanlar. Gidişler, dönüşler, dönüşsüz gidişler. Gezegenin tüm yüzeyi insanların, nesnelerin, bilgilerin ve tasarıların değiş tokuşuyla uğuldamakta. 
Biri Arktika’nın soğuk sularını ister, diğeri Pasifik’in mercan adalarını ve sıcak sularını, burada tropikal ormanın yeşillik, ılık ve nemli toprağına özlem duyulur, orada Sahra Çölü’nün kavrulan, toz haline gelmiş arazisine iç geçirilir; Himalaya tepelerinin buz kesmiş havasına tutkun olanlar Asya musonlarının öfkeli peyzajı ya da Akdeniz’in derinlerinden gelen mavi ve toprak rengi için hiçbir coşku hissetmez. Her beden, içinde kendini en rahat hissettiği ve vaktiyle, plasenta halindeki ilk zamanlarında bulanık ama unutulmaz duyumları ve hazları sağlayan elementi yeniden bulmaya özlem duyar. Bir mizaca tekabül eden bir coğrafya vardır hâlâ. Geriye onu bulmak kalır. Herkes kendi içinde su, toprak ya da hava için duyduğu bir tutku keşfeder, ateş ise gezginin bizzat bedeninde dolaşır. 
Yolculuk bir ontolojiyi, bir varolma sanatını, kendilik poetikasını tanımlar. Güzergâh şeylerden kelimelere, yaşamdan metne, yolculuktan kelama, kendinden kendiye götürür.”


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺64,68

Romantik ilk aşka karşın evliliğin, cesarete karşı sabrın, anlık olana karşı ebedinin, tensele karşı ruhsalın, uçarılığa karşı tekdüzeliğin, fethetmeye karşı sahip olmanın, gurura karşı tevazuun, açgözlülüğe karşı rızanın, dışsala karşı içselin, zirve anını değil sürekli oluşun övüldüğü bu eser Ya/Ya da’nın birinci kısmına bir yanıt niteliğindedir. 
Evliliğin Estetik Geçerliliği, Yargıç Wilhelm’in, Kierkegaard’ın baştan çıkarıcısı Johannes’i etik yaşamın estetik yaşantıdan daha iyi olduğuna ikna etmeye çalıştığı uzun bir mektuptur. Baştan Çıkarıcının Günlüğü’nde Johannes’in değerli bulduğu anlık zevkler ve ince zekanın parlak buluşları Yargıç tarafından eleştirilir. 

Evlilikteki aşk sadık, sabit, mütevazı, sabırlı, kontrollü, sebatkâr, istekli ve neşelidir. Bütün bu erdemler bireyin içsel özellikleridir. Birey dışsal düşmanlarla mücadele etmez. Kendi namına, kendisi ve aşkı için mücadele eder. Ve özünde bir kerelik değil daima uygulandığı için zamansal yetkinliğe sahiptir. Ve bu erdemler yoluyla benlik dışında hiçbir şey elde edilemez. Bu yüzden evlilikteki aşk tek ve aynıdır; senin alay edercesine adlandırdığın gibi günlük ve ayrıca kutsaldır ve evlilikteki aşk günlük olma yoluyla kutsallığı kazanır. Evlilikteki aşk, telaş ve çığlıklarla gelen talih kuşu gibi dışsal işaretlerle gelmez; ahlâkı bozulmaz sessiz bir ruh olarak gelir. 

“Evliliğin ‘neden’ine verilebilecek en saygın yanıtlardan birisi, evliliğin bir karakter okulu olduğudur. Kişi, kendi karakterini yükseltmek ve geliştirmek için evlenir.”


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺56,98

Aliya İzetbegoviç gibi büyük bir liderin hapiste olduğu süreçte yaşadıklarını, çıktıktan sonra siyasette hızla yükselmesini, memleketi ve halkı için verdiği mücadeleyi, durup dinlenmeden sürekli çalışmasını okuyoruz Bosna Büyük Bir Sır kitabında. Mülakatlardan oluştuğu için o dönemki siyasi atmosfere tanık olmak da kolaylaşıyor, Aliya’nın olaylara bakışındaki değişimleri görmek de mümkün oluyor; hatta bazı gazetecilerin art niyetli sorularını ustalıkla geri püskürtüp üstüne bir de tüm hazırcevaplığıyla onları alt etmesini seyrediyoruz keyifle.

Bosna Büyük Bir Sır, ismiyle müsemma bir eser. Sırrı biraz olsun aralamak, Bosna’yı, Balkan coğrafyasını, siyasi çalkantıları, siyasilerin çekişmelerini ve Aliya İzetbegoviç’i okumak, öğrenmek ve aşina olmak için sayfalarda gezintiye çıkmalı.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 416
Ağırlık : 416
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺108,57

İnsan için söz konusu olan mutluluk nedir, nasıl elde edilir? İnsanların insan olmak bakımından ortak olduğu mutluluk nedir? Söz konusu mutluluk, üzerinde anlaşmaya varılmış tek bir mutluluk mudur, bu konuda farklı görüşler var mıdır ve muhtelif mutluluklar söz konusu mudur? Mutluluklar arasında bir hiyerarşi var mıdır? Mutluluk, gayret ve çalışma ile elde edilebilir mi, bu konuda âlimlerin görüşleri nelerdir? Mutluluk ne kadar bir sürede elde edilir, insan ömrü bunun için yeterli midir? Kişinin bu yolda edinmesi gereken sanat ve diğer araçlar nelerdir, kişi nasıl bir yol takip etmelidir?
Ahlâk felsefesinin bu temel soruları, İslâm ahlâk felsefesinin en önemli metinlerinden Tehzîbu’l-ahlâk’ın yazarı İbn Miskeveyh’in (ö. 421/1030), Tertîbu’s-sa‘âdât ve menâzilu’l-ulûm adlı risalesinin de ana başlıklarını oluşturmaktadır. Elinizdeki kitap, şimdiye kadar İslâm ahlâk felsefesi çalışmalarında ihmal edilen Tertîbu’s-sa‘âdât’ın Türkçe tercümesini okuyuculara sunmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 58
Ağırlık : 58
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺78,75

Bu kitap, çağdaş siyaset bilimi literatürüne hâkim yaklaşımlar tarafından büyük ölçüde ihmal edilen ama Türkiye gibi Batı-dışı toplumların kamusal hayatında her daim muhtelif şekillerde eksikliğini hissettiren siyasal düzen meselesine odaklanıyor.
Tüm zamanları ve mekânları yatay kesen bir ideal siyasal düzen ya da iyi-yönetim formunun var olup olmadığı antropolojik bir bakışla araştırılıyor. Sonuçta, rejim fark etmeksizin, iktidarın temerküzü ile iktidarın sınırlandırılmasını eş-zamanlı sağlayan denge durumunun bütün kültürlerde adalet düzeni veya iyi-yönetim biçimi olarak telakki edildiği saptanıyor.
Ayrıca siyasal düzenin tesisi meselesi, aktör-merkezli ve kurum-merkezli izah çerçeveleri ve bunların ardında yatan düşünce gelenekleri bağlamında çözümleniyor. Kitapta, mevcut modellerin yaşadığımız siyasal ve toplumsal gerçeklikle zayıf bağı dikkate alınarak, asabiyet-merkezli üçüncü bir izah yolu öneriliyor.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 195
Ağırlık : 195
En / Boy : 14 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺147,00

İslam dünyasının, öncelikle felsefî bilimlerin “aleti” olarak tanıştığı mantık, yüzyıllara yayılan özümsenme sürecinin sonunda, İslam düşünce geleneklerinin pek çoğu için ortak bir metodolojik zemine dönüşmüştür. Mağrip’ten Leknev’e uzanan geniş İslam coğrafyasındaki bütün önemli eğitim kurumlarında mantık, müfredatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş, hemen her öğrencinin bu alanda en azından temel bilgilere sahip olması hedeflenmişti. Bu durum, medresede okutulmak üzere farklı seviyelere hitap eden pek çok mantık ders kitabının yazılmasına ve bunlar üzerine şerhler ve haşiyeler kaleme alınmasına yol açtığı gibi, mantığın daha özel meseleleri hakkında da geniş bir literatürün oluşmasını sağlamıştır.

Khaled El-Rouayheb’in bu çalışması, mantığın geniş bir kabul gördüğü 1200-1800 arasındaki döneme odaklanmakta ve bunu yaparken İslam dünyasındaki farklı gelenekleri dikkate almaktadır. El-Rouayheb, her dönem ve geleneği ele aldığı kuşatıcı giriş yazılarının ardından, öne çıkan mantıkçıların hayatları, mantığa dair çalışmaları ve dikkat çekici görüşlerini veciz bir şekilde okuyuculara sunmaktadır. İslam Mantığının Gelişimi 1200-1800, genellikle küçümsenip görmezden gelinen İslam düşünce tarihinin on üçüncü yüzyıl sonrasındaki serencamını hakkıyla değerlendirebilmek için mantık özelinde çok kıymetli bir çerçeve sunmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 350
Ağırlık : 350
En / Boy : 16,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺213,00

Türkçeye ilk kez tercüme edilen Mukaddes İlmin Sembolleri, René Guénon’un 1925 ile 1950 seneleri arasında kadim semboller üzerine çeşitli dergiler için kaleme aldığı makalelerinin, Guénon’un vefatından sonra Michel (Mustafa) Valsan tarafından bir araya getirilmesiyle 1962 senesinde yayımlandı. Çeşitli başlıklar altında derlenen bu 75 makale ile Guénon, genel anlamda sembolizmin mahiyetine ilişkin notlarını ve modern dünyaya dair eleştirilerini dile getirmenin yanı sıra, esasen farklı geleneklerin sembolleri arasındaki irtibata dikkat çekmekte ve sembolizm üzerine kendisinden sonra kaleme alınan birçok temel esere de öncülük etmektedir.

Sembolizm söz konusu olduğunda niçin (alenen veya gizliden gizliye) düşmanca bir tavırla karşılaşıyoruz? Çünkü sembolizm modern zihinlerin elbette bütünüyle yabancılaştıkları bir ifade bi imidir ve insan anlamadığı şeye doğal olarak kuşkuyla yaklaşır. Sembolizm, yüksek düzeyli dinî ve metafizik hakikatlerin, yani modern aklın itelediği veya ihmal ettiği şeylerin öğrenilmesi için en uygun araçtır. Sembolizm, usçuluğun tam karşıtıdır ve sembolizme düşman olanlar da, kimileri bunun farkında olmasa dahi, hakiki usçulardır. Bizim kanaatimize gelince, eğer sembolizm bugün anlaşılmıyorsa, biz bunu sembolizmde ısrarcı olmak için fazladan bir sebep olarak görüyoruz. Bu bakımdan geleneksel sembollerin hakiki anlamlarını mümkün olduğunca eksiksiz biçimde şerh etmek, bu sembolleri birtakım dokunaklı ve teşvik edici vaazların konusu yapmak yerine (çünkü zaten bu tür vaazlar için sembolizm bütünüyle gereksizdir), onlara entelektüel/irfani düzeylerini geri kazandırmakta ısrarcı olmak gerekir.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 552
Ağırlık : 552
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺114,73

Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’yle başlayan transendental felsefe, kendinden önceki metafiziği tarihe gömerken onun en temel iki kabulünü de geçersiz hale getirmişti: İnsanın mutlağı bilmeye muktedir –hatta mecbur– oluşu ve o mutlağı deneyimleyebilir oluşu. Deneyimin ve onun bilgisinin sınırlarının dışına atılan aşkınlığın Kant’ın pratik felsefesine geri dönüşüyse ahlaki bir Tanrı’nın postülat olarak alınması biçiminde gerçekleşti. Kant’ın yol açtığı düşünce okullarının içinde en merkezî önem taşıyanlardan biri olan Alman İdealizmi, Kant’ın çizdiği sınırların hepsini çiğneyerek ve onun düşüncesini kendilerince varabileceği en uç noktalara götürerek farklı sistemler ortaya koydu. Bu hareketleriyle, Kant’a karşı yine Kant’ı kullanarak aşkınlığı ve sonsuzluğu yeniden felsefi düşüncenin içine geri getirdiler ve aşkınlığın modern insanın varoluşu açısından hâlâ anlamlı ve önemli olduğunu göstermeye çalıştılar. İdealist felsefenin hareketini izleyip Hegel’e geldiğimizde bunun, aşkınlığın ve mutlağın tarihselleştirilmesi pahasına başarıldığını görüyoruz.

Elinizdeki kitap, aşkınlığın Alman İdealizminde nasıl tarihselleştirildiğini ve bunun günümüz açısından neden önemli olduğunu tartışmaya açıyor.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 240
Ağırlık : 240
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺102,00

İslam Dünyasında Felsefenin Yakın Coğrafyası

İran’ın büyük düşünce adamı Dînânî, İslam dünyasında felsefenin serüvenini tartışmalar eşliğinde sunmaya devam ediyor. Hangi arif veya sûfînin kendi inanç esaslarını kabul ederken her türlü akıl ve burhanı bir kenara attığından söz edilebilir? Araplara has beyancı/ifadeci sistem taraftarlarından hangi birisinin İslam’ın temel esaslarını ortaya koyarken akıl ve burhandan söz etmediği söylenebilir? Aynı sorular bir İslam filozofu hakkında da sorulabilir. Hangi Müslüman filozof vardır ki dinin esasları konusunda İslamî naslara ve metinlere yönelmeden ve başvurmadan kendi düşüncelerinden söz etmiş olsun? Bugün kendisine İslam felsefesi adını vermiş olan şey, çeşitli düşüncelerle karşılaşmış ve arkasında uzun ve zigzaglarla dolu bir yol bırakmış bir düşünce hareketidir. İslam felsefesi bir gecede ansızın ortaya çıkmış bir şey değildir. Bu felsefenin kendisinin vurguladığı ilkelerden biri, bu âlemde hiçbir şeyin bir seferde ve hazırlık olmadan varlığa gelemeyeceğidir. Şüphesiz büyük İslam filozofları tercümeler yoluyla Yunan felsefesiyle tanışmışlardır. Ancak bu filozoflar için gündeme gelen meseleler, Yunan filozofları için gündeme gelmiş meselelerle aynı değildir. Fârâbî ve İbn Sînâ’nın karşılaştığı problemler, Platon ve Aristo’nun meşgul olduğu problemlerden farklıdır. Felsefî soruların ezelî ve kadim olduğu doğrudur, ancak aynı ezelî sorular farklı şartlar altında farklılık kazanmaktadır. Bu yüzden felsefî düşünce akımı tek bir mahiyete sahip olmakla beraber, tarihin her devrinde özel bir anlam ve biçime sahiptir. İslam felsefesi daima hareket halindeki dünya felsefe tarihi kervanıyla bağlantılı olmakla beraber, kendine has bir mahiyete sahiptir. Bu felsefe dinî metinlere yabancı değildir. Bu felsefî akım içinde düşünce, yaşantı ve müşahededen de bahsedilir.


Basım Ayı/Yılı : 10/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 344
Ağırlık : 344
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺149,38
İlk Dönem Kelamcılarında Tabiat ve İnsan

İslâm düşüncesinde Allah-âlem ilişkisi bağlamında beliren en büyük sorun, ezelî varlık ile yaratılmış varlıklar arasındaki nedensel ilişkiyi izah noktasında ortaya çıkmaktadır. Meselenin bir ucunu, sonsuz varlığın naslar çerçevesinde doğru biçimde anlaşılacağı oluştururken, diğer tarafta ise sınırlı varlığın kendini ve içinde olduğu tabii düzeni anlamlandırma çabası durmaktadır.

Kelâmda Nedensellik, ilk dönem kelâmında Müslümanların tabiat ve insan hakkındaki ilk fikir yürütmelerinin teolojik arka planını, gerekçelerini ve bu doğrultuda yapılan izah denemelerini konu almaktadır. Bu çerçevede uluhiyet açısından problem ilim, irade, kudret ve tekvin gibi nedensellikle doğrudan ilgili sıfatlar bağlamında ele alınırken, tabiattaki işleyiş atom, tabiat, araz ve cisim teorileri ile bu yapının işleyişini izah için geliştirilen âdet, kümûn, itimâd ve fenâ-bekâ teorileri çerçevesinde incelenmekte; özgürlük ve sorumluluk açısından insan fiilleri ise cebr, tefviz, tevlid ve kesb teorileri açısından irdelenmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 320
Ağırlık : 410
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺148,50
Tükendi

Fikrî çalışmalarımızı faydalı bir sonuca eriştirecek şekilde çalışmak, daima aynı mevzuyu düşünerek çalışmak… İşte bütün medenî ilerlemelerin, bütün dâhice buluşların temeli budur. Çalışmayı bu mertebeye ulaştırmak için ise nefsi hiç ara vermeksizin zorlamak, aynı maksadı takip için dikkatimize hükmedebilecek kudrette bulunmak, çaba ve gayretimizi aynı yoğunluk ve istikamette sürdürmek gerekir. Şüphesiz ki bu da her şeyden evvel sağlam bir iradeye sahip olmaya bağlıdır.
“Kaderimi tayin eden bir başka kitap da İbrahim Ethem’in Terbiye-i İrade başlıklı eseridir. Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim.” Cemil Meriç
Bu sözler, İrade Terbiyesi kitabının Türk yayıncılığı tarafından uzunca bir aradan sonra “yeniden keşfine” imkân vermiş ve Jules Payot’nun eseri “Cemil Meriç’in tavsiyesi” mottosuyla tekrar tekrar basılmıştır. Oysa Meriç’in tavsiyesi gayet açıktır; o, Payot’nun değil Dr. Ethem Bakar’ın İrade Terbiyesi’ni önermiştir. Elinizdeki kitap hem bu vahim hatayı düzeltmekte hem de kitabın müellifinin hüviyetini ilk kez gün yüzüne çıkarmaktadır.
İrade Terbiyesi’nde Dr. Ethem, iradenin temel kavramlarından derin tefekkürün gücüne, duyguların etkisinden sağlam alışkanlıkların kazanılmasına kadar geniş bir yelpazede iradenin nasıl terbiye edileceği meselesini ele alıyor. Yazar, okuyucuyu iradesinin farkına varmaya ve hayatını daha bilinçli bir şekilde yönlendirmeye davet
ediyor. Çünkü ancak kendini bilip nefsini terbiye eden insan, hedeflerine ulaşma yolundaki engelleri aşabilir.
Hedefine varmak isteyen okurlar için eşsiz bir rehber eser...


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 288
Ağırlık : 288
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺153,23
1 2 3 ... 23 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı