Felsefe…

İnsanlığın ortak değeri.

Batıdan yükselip Doğu’ya kadar genişlemiş ve kültür ve medeniyetleri etkilemiş en esaslı zihinsel faaliyet.

 

Platon, Sokrat, Aristo…

Felsefe Batı’da onlarla başladı. Sonrasında pek çok büyük filozof yetişti.

İslâm dünyası da gecikmeden felsefe ile tanıştı; Fârâbî, İbn Sînâ veya el-Kindî gibi öncüler geldiler. … Onları da başka başka meşrepten düşünürler takip ettiler.

 

İnsan, varlık, hayat, dünya neydi? İnsan nereden gelip nereye gidiyordu? İnsan bu dünyada ne arıyordu? İnsan kaderin mahkûmu muydu? İnsan kendi kaderini kendisi mi çizerdi? Külli ve cüzi irade neydi? Sorular soruları izledi. Soru soruyu doğurdu.

 

İslam filozofları kendi zaviyelerinden hem felsefenin iç aleminde derinleştiler hem de özgün yorumlarıyla Batı Felsefesi üzerinde de etkili oldular.

 

Majid Fakhry, alanında klasik sayılan İslam Felsefesi Tarihi ile öz ama kapsamlı bir çerçeve sunuyor. İslam Felsefesi’nin serencamı kendi yüksekliğinde kalarak çağ için bir düşünme vizyonu çiziyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 480
Ağırlık : 480
En / Boy : 13,5 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺203,35

Algı ve deneyimlerden bağımsız-a priori mantıksal ilkelerden ari akıl ve aynının ihtimalinin ve sınırlarının genelde araştırılması: insan bu kabiliyetle hemen sadece kendi kuramsal kullanımında, kendi özel ilkelerine göre pratik akıl olarak kendi yetisini bile araştırmayı istemeksizin, bu isim altındaki ilk çalışmada da olduğu gibi sadece aklı anlayıp anlamasa da, ari aklın eleştirisi diye nitelenebilir. İlki öyleyse, şeyleri/Dinge a priori-algı ve deneyimden bağımsız anlamak için ve demek ki sadece anlayış kabiliyetiyle haz ve nefretin ve arzu etme yetisinin dışlanmasıyla bizlerin salt kabiliyetine bakar; ve idrakle kendi ilkelerine göre anlayış yetisi adı altında a priori-algı ve deneyimden bağımsız muhakeme kabiliyetinin ve aklın (keza kuramsal anlayışa uygun yeti olarak) dışlanmasıyla, çünkü ilerlemede bulunduğu için, idrakten başka hiçbir anlayış yetisi yapıcı anlayış prensiplerini a priori-algı ve deneyimden bağımsız ele verebilir. Demek ki, diğerlerinin her birini kendi kökeninden anlayışın hakiki mülkiyetinde olduğunu iddia eden top yekun hisseye göre elekten geçiren eleştiri, idrakin a priori-algı ve deneyimden bağımsız doğa için yasa olarak, (biçimi her ikisine de a priori-algı ve deneyimden bağımsız verilmiş) görüngülerinin timsalinin buyurduğu şeyden başka bir şey geride bırakmaz; fakat diğer tüm ari kavramları, teorik anlayış yetimiz için mübalağalı olan, bu arada ama yine takriben yararsız veya aralarında vazgeçilmez fikirlere değil, özellikle düzenleyici ilkeler olarak: kısmen idrakin kaygı verici hodpesentliği /haksız iddia ve talebi, sanki idrak (anlayabildiği tüm şeylerin/Dinge olasılığının a priori-algı ve deneyimden bağımsız koşulları tayin edebilmek suretiyle) bu yüzden genelde her şeyin/Dinge olasılığını da bu sınırlar içinde kararlaştırmış gibi, ihtiyatlı davranmak, kısmen ona bile doğanın tetkikinde eksiksizliğin bir prensibine göre, idrakin ona asla erişememesine rağmen, rehberlik etmek ve bu nedenden tüm anlayışın nihai amacını desteklemek için işe yarayanlara havale eder. 


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 336
Ağırlık : 336
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺190,96

Bu kitap, Yol'u öğrenmek isteyen herkes için spiritüel bir rehberdir.
Beş Çember Kitabı, Asya kültüründe çatışma ve zaferin ince sanatlarıyla ilgili en bilgilendirici metinlerden biridir. Sadece dövüş sanatçıları için değil, aynı zamanda bu metnin zamansız prensiplerini hayatlarına uygulamak isteyen herkes için yazılmıştır. Kitap, insan etkileşiminin her seviyesinin temelinde yatan çatışma ve ustalık sürecini analiz eder.

Kitap ilk bakışta kılıç tekniklerini anlatıyor gibi görünse bile, sözcüklerin ötesini görmek için çaba gösteren bir okur, mücadele ruhuna yönelik öğretileri keşfedecek ve bunu kendi hayatına da uygulamayı öğrenecektir. Beş Çember Kitabı, hayatın tüm alanlarına yönelik bir strateji kitabı olarak dünya çapında bir başvuru kaynağıdır.


Basım Ayı/Yılı : 9/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺49,92

Cumhuriyet’in Felsefesi | Afşar Timuçin

Cumhuriyet Kavramının Anadolu’da / Türkiye’de Düşünsel Kökleri | Onur Bilge Kula

Cumhuriyetimizin Felsefi Kökenleri | Yakup Kepenek

Cumhuriyet Kavrayışı ve Çağdaş Uygarlığın Temel Kavramları | Ali Timuçin

Hukukun Üstünlüğü ve Özgürlüğün Uylaşımsallığı Bağlamında Cumhuriyetçilik | Murat Bayram

Cumhuriyetimizin Tinsel Bir Düşünüm Ve Dönüşüm Kaynağı Olarak Sapere Aude! | Fatih Yıldız

Atatürk’ün Düşüncesinde Özgürlük | Ayşe Çiğdem Kocaman

Cumhuriyetin Birinci Yüzyılının Son Çeyreğinde Felsefe Eğitiminde Neler Oldu? | Betül Çotuksöken

Baha Tevfik ve “Yeni Ahlak” ı | Cemzade Kader Düşgün

Cumhuriyet Döneminde Felsefenin Gelişimi | H. Haluk Erdem

Cumhuriyet Döneminde İlk Kuşak Felsefeciler | Mustafa Günay - Sevgican Akça Fişenk

Macit Gökberk: Devrimin Felsefesi ya da Felsefesini Arayan Devrim | Hatice Nur Beyaz Erkızan

Mengüşoğlu’nun Felsefi Antropolojik Güzergâhı | Mehmet Fatih Işık

Hilmi Ziya Ülken’in Düşüncesinde İnsan Anlayışı | Sevgican Akça Fişenk

Bir Cumhuriyet Felsefesi İncelemesi: Shayegan ve Uygur | Sinem Özdemir

Bilgi, İnanma, İnsan Filozofu Uluğ Nutku: A Priori, Kurmaca ve Anlama Sorunu | Adnan Gümüş

Cumhuriyet Döneminde Hermeneutik Gelenek | Sait Vesek

Erken Cumhuriyet Döneminde Modern Devlet, Laiklik ve Kadına Bakışın

Sosyoloji Ders Kitaplarına Yansımaları | Çiğdem Özbay

Gecikmiş Modernleşmenin İmgesi: Türk Sinemasının 100 Yılı | Volkan Koyutürk

Öğrenmeye Değer Olana Dair: Eğitim ve Değerler | Pelin Özdemir Taşdelen

Kitap İnceleme

Türkiye’de Felsefenin Gerçekliği ve Eleştirisi | Tanju Toka

Cumhuriyet Döneminde Felsefe | Aziz Şeker

Soruşturma

Cumhuriyetin 100. Yılında Felsefe ve Güncel Konular: Oğuz Adanır, Hasan Aydın, Betül Çotuksöken,

İsmail Demirdöven, Doğan Göçmen, Yasemin Işıktaç, Yavuz Kılıç, Örsan Öymen, Afşar Timuçin

Dosya Dışı

Martin Heidegger’in Savaş Sonrası Felsefesi | Doğan Göçmen

Murray Bookchin’de Doğa-Toplum Dikotomisine Karşı Sosyal Ekoloji | Demet Altun

Sözcükler Bize Ne Anlatır? | Hasan Gençcan


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 472
Ağırlık : 472
En / Boy : 16,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺198,00

İnsan işikilerinde sorunlar yumağına felsefi bir yaklaşım.

Şair ve felsefeci Osman Çakmakçı, bu kısa kitapta, Platon’un Diyaloglar adlı eserinden bildiğimiz “karşılıklı konuşma” yapısını kullanarak insanın çevresiyle ilişkisinde ortaya çıkan temel bir sorunu ele alıyor.

İnsanın hem kendi yaşamına hem de onu çevreleyen doğaya anlam dayatma çabasının incelendiği kitap, yaşama dair farklı bir bakış açısı sunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 3
Sayfa Sayısı : 88
Ağırlık : 88
En / Boy : 13,4 / 19,8
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺46,00

İlk yayımlanışının ardından 30.000 adet satan kitabın yeni basımı...

Şair ve felsefeci Osman Çakmakçı, bu kısa kitapta, Platon’un Diyaloglar adlı eserinden bildiğimiz “karşılıklı konuşma” yapısını kullanarak insan ilişkilerinde temel bir sorunu ele alıyor

Kurduğumuz cümleler ifade etmek istediklerimizi tam olarak ne kadar yansıtabiliyor? Karşımızdaki, söylediklerimizi bizim aklımızdan geçen gibi algılayabiliyor mu? İşte bu eksen üzerinde yoğunlaşan kitap, konuşma ve anlaşma üzerine ufuk açıcı açıklamalar getiriyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 11
Sayfa Sayısı : 88
Ağırlık : 88
En / Boy : 13,4 / 19,8
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺46,00

Arzuya bakış açısı felsefe, psikoloji ve edebiyat alanında pozitif ve negatif aşkınlık olarak iki yönden ele alınmaktadır. Bu kitapta arzu negatif aşkınlık üzerinden temellendirilmiştir. Arzunun dile getirilişi Aristophanes mitine, Platon’un Şölen’ine yani Antik Yunan felsefesinden günümüze kadar uzanmaktadır. Cinsel arzu, kapitalist arzu, bilinçdışı arzu, oedipal arzu, arzunun politikası, arzunun pazarlanması gibi günlük dilde sıkça kullanılan “güçlü istek, heves, dilek, tutku” olarak tanımlanan, “arzu” bu kadar basit bir kavram mıdır? Arzu; ekonomi, felsefe, sosyoloji, psikoloji, edebiyat, sinema gibi birçok bilim ve sanat alanının buluştuğu ortak bir paydadır.
Türk Romanında Arzunun Görüngüleri kitabı felsefe, psikanaliz ve edebiyat ekseninde ortaya koyulmuş disiplinler arası bir çalışmadır. Bu çalışma için seçilen, gerçekçiliği farklı yorumlayan, bireyin dünyasına eğilen, bireyi yaşadığı toplumun içinde ele alan romanlarda Freud’un haz kavramı, Lacan’ın jouissance’ı psikanaliz-edebiyat açısından; Hegel’in istek, Spinoza’nın cupiditas kavramları felsefe-edebiyat açılarından ortaya konularak çalışmanın kendinden sonra yapılacak arzu konulu araştırmalara bir basamak teşkil etmesi amaçlanmaktadır. 
Bu kitapta Milli edebiyat döneminden başlayarak yaklaşık seksen yıllık bir süreci kapsayan romanlar üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Geleneksel roman incelemelerinden farklı olarak Türk romanlarında arzunun görünümleri roman karakterleri üzerinden saptanmaya çalışılırken okurun kendi arzularıyla yüzleşmesi ve aslında kendi arzularıyla hareket ettiğini zanneden öznenin arzusunun kaynağını sorgulaması istenmiştir. 


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 242
Ağırlık : 242
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺170,00

Spinoza 17. yy. felsefesinin en önemli figürlerinden biridir ve bu felsefe, tarihsel olarak tam bir geçiş ve kriz dönemi içinde konumlanır. 17. yy. kapitalizmin yavaş yavaş tarih sahnesine çıktığı, seküler dünya görüşünün kamusal alanda yaygınlaştığı fakat siyasal alanda hala eski-yeni çatışmasının tüm şiddetiyle devam ettiği bir dönemdir. Bu tarihsellik Spinoza felsefesine de yansımıştır. O, öncelikle mutlak bir Tanrı ispatı çabası içine girmiş, epistemoloji, etik, siyaset alanlarını sonraya bırakmıştır. Bizim bu kitapta sorunsallaştırmaya çalıştığımız şey; Spinoza felsefesinin yine siyasetin en önemli kavramlarından biri olan ideoloji ile ilişkisini kurmak olacaktır. Bilindiği üzere İdeoloji kavramının temel bir siyaset kavramına dönüşmesi süreci oldukça yenidir. Marks’la birlikte özellikle vücut bulan kavram, 19. yy.ın kurumsallaşmış kapitalist dünyasından 20. yy. faşizm rejimlerine kadar uzanan izlekte ve günümüzün post-modern toplumunda güncelliğini hala muhafaza etmektedir. Bu anlamda, Spinoza’nın kurduğu ontolojik-etik-siyaset evreninin, kavramın derinleştirilmesinde bize önemli imkânlar sağlayacağını düşünerek, özellikle Marks’ın farklı ideoloji yorumlarının, Spinoza’daki karşılığı veya yankısı üzerine bir soruşturma yapılacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 234
Ağırlık : 234
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺139,50
Allah / Vatan / Özgürlük

Teolojinin Jeopolitiği

Allah / Vatan / Özgürlük

Yarın Yayınları


Basım Ayı/Yılı : 12/2016
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 3
Sayfa Sayısı : 307
Ağırlık : 283
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺205,00

Benim gözümdeki ideal devlet insana benzer. Mesela insan kendi kararlarını nasıl kendi alıyorsa devlet de halkın seçtiği kadro ile karar alır. Zaten günümüzde birçok devlet bunu uygulamaktadır. Devletin oluşumuyla otomatik olarak halkın bir nizam içerisinde yaşamlarına devam ettiğini söyleyebiliriz. Bunu da şuna bağlayabiliriz: İnsan kendi üstündeki bir güçten haberdar olduğu sürece hayatına çekidüzen verir. 

Devlet oluştuğunda toplum içindeki birçok sıkıntıyı bitirmesi gerekmektedir. Bu sıkıntıları bitirdikten sonra (zararda olan bir dükkânı zararından kurtardıktan sonra) işleri doğru yapıp toplumun dağılmasını engellemek gerekir. Bunlar da insanı tek bir şeye götürür: İyi yaşama. Eğer devlet, insanı buraya götürmüyorsa devletin temeli bozulmuş demektir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 110
Ağırlık : 110
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺45,76

Sokrates gerçekte kimdi, Atina’da, halkın arasında dolaşırken nasıl bir yaşam sürmüştü, gençlere ne anlatıyordu, yargıçlar karşısında onu haksız yere mahkûm olmaya iten ne tür düşüncelere sahipti? Felsefe tarihinin bu en eski sorularına, şimdiye kadar sayısız yorum katılmış, bazen birbirinden farklı Sokrates resimleri ortaya çıkmıştır.

Sokrates’in öğrencisi olan, gençliğinde bir dönem yanında bulunmuş Ksenophon’un bu ünlü yapıtı, Sokrates’in gündelik yaşamını, ev hayatını, vakti nasıl geçirdiğini, kişiliğini ve düşüncelerini birçok yönüyle yansıtan en önemli tanıklıklardan biridir:

“Sokrates’in nasıl bir insan olduğunu bilenler arasından erdemi bulmaya çalışan kimseler bugün hâlâ en çok onu özlüyorlar, çünkü erdem arayışında onlara en çok yararı dokunan oydu. Bana gelince, onun nasıl bir insan olduğunu anlattığım kadarıyla, o kadar dindar bir insandı ki, Tanrıların görüşünü almadan hiçbir şey yapmazdı; o kadar adaletli idi ki, hiç kimseye küçücük bir zarar bile vermezdi; yanındakilere hep yararı dokunurdu; kendini o kadar iyi denetlerdi ki, daha zevkli diye hiçbir şeyi iyiye yeğlemezdi; o kadar akıllı idi ki, iyi ile kötüyü ayırmada hiç yanılmazdı; başkalarına ihtiyacı yoktu, bu ayırımı kendi başına yapabilirdi; mantık yürütmede ve böyle şeyleri tanımlamada ustaydı; başkalarını sorgulamada, hatalarını bulup onları erdeme ve mükemmelliğe yönlendirmede ustaydı: bu haliyle bana en üstün ve en mutlu insan olarak görünüyordu. [Bunlar yetmiyorsa, bu söylediklerimle başka insanların karakterini karşılaştırın, ondan sonra karar verin.]”


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 171
Ağırlık : 171
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺93,50

Kartezyen Prens, Türkçe felsefe literatüründe çok nadiren tartışmaya açılmış bir konuyu ele alıyor: René Descartes’ın siyasi fikirleri. Modern felsefenin kurucusu Descartes’ın epistemolojiden metafiziğe, töz öğretisinden özne tasarımına kadar pek çok alandaki düşünceleri felsefe tarihçilerinin gündemini sürekli meşgul ederken, siyasete ilişkin fikirleri çoğu zaman bir suskunluk sarmalında unutuşa terk edilir. Özmakas ise siyaset üzerine konuşmaktan ısrarla imtina eden düşünürün metinlerini titizlikle tarayarak siyasi metaforlarının bir haritasını çıkarıyor, ardından da Prenses Elizabeth’le mektuplaşmalarına odaklanarak bu sarmalı aşacak ipuçlarını bulmaya ve “Kartezyen Prens”in robot resmini çizmeye çalışıyor.

Descartes’ın düşüncesini on yedinci yüzyılın genel krizi içerisinde ele alan ve filozofun yaşamının fikirleri üzerindeki etkilerini soruşturarak ilerleyen bu metin, aynı zamanda felsefe tarihinin nasıl felsefi bir polisiye gibi yazılabileceğini de örnekliyor. “Devrimci Descartes” tablosunun arkasındaki sırrı aralamaya çalışan bu kitap, okurunu sistematik görünen bir düşünsel çerçevenin içinde türeyen kavramsal ve metaforik gerilimleri tespit etmeye, yorumcularının jet lag yaşamasına sebep olan saat farklarını görmeye, ezberlerimizin tozunu almaya davet ediyor.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 150
Ağırlık : 150
En / Boy : 13 / 19
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺37,50

Farklı dünyalara mensup kişiler arasında bir diyalog kurulacaksa, önce aklın ilkeleri üzerinde uzlaşılmalıdır. Abelardus’un bu klasik yapıtında görüleceği üzere, Abelardusçu akılcılığı, filozof temsil eder ve diyalog hem Yahudiye hem de Hıristiyana dinsel tavrın temelinde aklın olması gerektiği yönünde ilerler.

Diyaloglar şeklinde ilerleyen eser, Ortaçağ’da yaygın bir şekilde kullanılan üslup olan “rüya görme” ile başlar ve hakem, teistik inanca sahip bir filozof, Hıristiyan ve Yahudi olmak üzere dört karakterin birbiriyle diyaloglarından oluşur. Kısa bir girişin ardından, ilk münazarada Yahudi ile filozof; ikinci münazarada ise Hıristiyan ile filozof çeşitli felsefi ve teolojik konular üzerine tartışırlar. Giriş bölümünde hakem, önce Yahudi ve filozofun sonrasında Hıristiyan ve filozofun kendi aralarındaki tartışmalarını dinledikten sonra inanç bakımından kimin haklı olduğuna dair düşüncesini dile getirir.

Eserde konuşmacı olarak geçen dört karakterden birisi olan filozof, tıpkı Hıristiyan ve Yahudi karakterleri gibi tek tanrı inancına sahip olsa da onlardan farklı olarak kutsal kitaplara değil, doğal yasaya (Lex naturalae) bağlı olduğunu dile getirmekte ve tartışmaya “tüm disiplinlerin amacı olan ahlâk felsefesini” ortaya koymak için geldiğini belirtmektedir. Ona göre, ahlâk felsefesi nihai iyinin ve nihai kötünün ne olduğunu ve nihai iyiye ulaşmanın ve nihai kötüden kaçınmanın yollarının ne olduğunu gösteren bilimdir.


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05

İnsanları nasıl, ne ölçüde ve hangi koşullarda tanıyoruz? Yaşamın sonuna dek hiç bitmeyen, yanıtlanması zor bir soru… İnsanlar arasındaki deneyimler göstermiştir ki, hata paylarını göz önüne almadan başkası hakkında aceleyle varılan iyimser hükümler çoğu zaman hayal kırıklığıyla sonuçlanır. 

Kendini tanımanın ve gerçek bir eğitimin belki de ilk koşulu birbirinden oldukça farklı insan tiplerini, yani karakterleri gözlemlemektir. Batı edebiyatının temel yapıtlarından olan Theophrastos’un bu kısa ve özlü çalışması, başta La Bruyère’in Karakterler’i olmak üzere birçok esere ilham vermiş, psikolojik çözümlemelerin kaynağı olmuştur. Theophrastos insan doğasının son derece karmaşık yapısına –belki de yaşanan deneyimlerin acısına dikkat çekmek amacıyla– ironik ve eğlenceli bir üslupla eğilmiştir.

Milattan önce 300’lü yıllarda yazılmış eser, insana dair güncelliğinden bir şey yitirmemiştir. O günden bugüne “dalkavuk” hâlâ güzel sözlerle karşısındakini okşamaya devam eder, “sinsi” nefretini ustalıkla gizlemeyi becerir, hiç durmadan konuşan “geveze” birilerine çevremizde hep rastlarız, peki yol yordam bilmeyen “köylüler” ve “görgüsüzler” etrafımızdan hiç mi eksik olmaz, hesap yapıp toplamı bulduktan sonra hâlâ sonucu bize soran “şapşal” arkadaşlarımızı hatırlayalım, “beleşçi” ve “pinti”ler ise canımızı pek sıkar, “kendini beğenmişler”den, “fesat”lardan ve “fırsatçılar”dan söz ederek tadımızı ise hiç bozmayalım. 


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 78
Ağırlık : 78
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺66,30

Nietzsche’nin 1886 yılında yazdığı İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eseri, zamanın çok ötesine geçebilmiş, yeni bir bakış açısının ürünüdür. Çeşitli sembollerle ve edebî bir üslupla, bir dağın tepesinde, -Böyle Buyurdu Zerdüşt-, birbirleriyle örülen konular, bu sefer tamamlayıcı nitelikteki bu başyapıtta yeryüzüne iner; daha açık, ayrıntılı ve eleştirel bir üsluba kavuşur.
Nietzsche daima gelecekte kendisini keşfedecek okurlar için yazdığını söyler. Bu yüzden “uyarıcı” çağrısıyla modernitenin ilk kapsamlı eleştirisi ona aittir. Nietzsche geleneksel Batı düşüncesindeki Tanrı, hakikat, iyi ve kötü gibi kavramları tersine çevirirken uygarlığın altında yatan karanlık tortuları, habis ruhları ve kendine güvenli limanlar bulmaya çalışan filozofları deyim yerindeyse yerden yere vurur. Nietzsche, kendisinden önceki ve çağdaşı olan filozofları ahlâk felsefesi çerçevesinde dogmatik ön kabullerle fikir yürüttüklerini ve dolayısıyla eleştirel bir bakış açısından yoksun olduklarını belirtir. Ahlâk düşüncesi diye benimsediğimiz şey esasen bir “köle ahlâkı”dır. O, iyi ve kötü kavramlarını metafiziksel bir yaklaşımla tanımlamaz, aksine ironi ve neşesiyle, içtenliği ve felsefi derinliğiyle içinde bulunduğumuz gerçeklere ve insan doğasına odaklanır.
Nietzsche bu eserinde geleneksel kalıpların tümüyle karşısında konumunu alırken zamanı aşan yönüyle yeni bir tür filozof neslinin ortaya çıkması için vaktin artık tamam olduğunu haykırır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 258
Ağırlık : 258
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05

Jacques Derrida Mahmuzlar: Nietzsche’nin Üslupları’nda göstereni, logos ve bağıntılı hakikat kavramı ya da ilksel gösterilen kökeninden özgürleştiren, yorum, perspektif, değer biçme ve fark kavramlarını radikalleştiren Nietzsche’yle doğrudan karşılaşma arıyor. Son derece özgün ve keskin tarzıyla cinsellik, politika, yazı, yargı, doğurma, ölüm, hattâ hava durumu gibi sorunları, Nietzsche’nin modern dünyaya miras bıraktığı meydan okumalara ilişkin kapsamlı bir analizde birleştiriyor. Nietzsche’nin yoruma açık metinlerini bir sondaj alanı olarak kullanan Derrida, Nietzsche’deki dil, üslup, varlık ve hakikat sorunlarını ele alıyor ve iç içe geçmiş bu sorunları topluca kadın olarak adlandırıyor. Böylelikle kadın-hakikat-üslup motifleri Nietzsche-Heidegger-Derrida figürleriyle iç içe geçiyor.

Mahmuzlar, Nietzsche’nin yayımlanmamış manüskrileri arasında bulunan ve editörleri tarafından Şen Bilim dönemine tarihlenen –tek başına, tırnak içinde– “Şemsiyemi unuttum” fragmanı üzerine bir tartışmayla kapanıyor. Derrida, Nietzsche’nin terekesinden özellikle seçtiği bağlamsız ama gene de esere dâhil bu fragmana odaklanarak stratejik kullanımları örnekliyor. Çağrışımsal enerji devreye sokulduğunda, “şemsiye”nin simgesel kararsızlığı yorumun çoğulluğunu olanaklı kılıyor.

Nihayet Mahmuzlar çok isabetli bir başlık, çünkü Derrida’nın Nietzsche’nin anlamlarına ilişkin “yapıbozumlar”ı kesinlikle daha fazla düşünmeyi ve tartışmayı teşvik edecek mahmuzlar olarak işliyor. Mahmuzlar, okuruna Derrida’nın yazılarının –özellikle “üslup sorunu” analizi için önem taşıyan yazılarının– üslup ustalığını inceleme fırsatı sunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 79
Ağırlık : 79
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05

“Nietzsche” ismine ve bu isme iliştirilen otoriteye ilişkin en tutkulu sorgulama örneklerinden bazıları, Nietzsche’nin ya da Nietzsche metninin tek bir hakikati olmadığı vurgusuyla Derrida’nın yazılarında bulunabilir. Derrida’nın kariyeri boyunca “Nietzsche” özel ismi önemli noktalarda ortaya çıkar ve Derrida’nın kendi entelektüel soykütüğünün izini sürdüğü merkezî figürlerden birini işaretler.

Nietzsche’yle doğrudan karşılaşma aradığı metinlerinde Derrida, bir yandan, artık klâsikleşen Nietz­sche sorununa, özgün yorumlar getirirken, diğer yandan Nietzsche’nin ismi, imzası ve metni üzerinden genel yorum politikası, özel isim ve imza, otobiyografi, Devlet’in ideolojik aygıtı olarak öğretim kurumları ve üniversite, Heideggerci Nietzsche okuması, Nazizmin Nietzsche’yi temellüğü, üslup sorusu, Varlık sorusu, hakikat/kadın sorusu, simülasyon, ayartma, vaat, bulaşma, demokrasi/gelecek demokrasi, felsefe/gelecek felsefe, adalet, Mesihçilik/mesihsellik, yeni Enternasyonal gibi konuları tartışır.

Derrida’nın Nietzsche’yle olumlayıcı bir ortak imza sahibi olarak karşılaşmaları yapıbozumun kendi soykütüğüyle bir hesaplaşması olarak da değerlendirilebilir. Elinizdeki çalışma, Nietzsche’nin isimleri, takma isimleri, eşisimleri, maskeleriyle boy ölçüşen, etkiye açık imzasını taklit ederek, kendi adına kullanarak, bir ortak imza geliştiren Derrida’nın, Nietzsche’nin korpusunda kendi söylemine bir zemin aralayan metinleri üzerinden “Derrida’nın Nietzsche’si”ni sorunlaştırıyor.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 213
Ağırlık : 213
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺102,00

Anarşi ve anarşizm sözcükleri ve ifade ettikleri anlamlar geçmişte olduğu gibi bugün de bir ürkütücülüğe ve bir o kadar da çekiciliğe sahiptir. Öyle ki tarihsel gelişim süreci içerisinde anarşizm, pek çok kimsenin sakıncalı bularak söz konusu dahi etmekten çekindiği buna karşın pek çok kimsenin de sesini yükselterek ısrarla sahip çıktığı; muhaliflerine göre oldukça kışkırtıcı, aykırı, ütopik ve alışılmadık, taraftarlarına göre ise gayet doğal ve insani bir düşünceyi ifade eder. Bu farklı uç bakışlar, onun oldukça girift ve tartışmalı bir mesele etrafında şekillendiğini gösterir ki, bu da bireysel ve toplumsal özgürlük meselesidir. Anarşizm, Doğu ve Batı arasında daha derin tarihsel-düşünsel köklere sahip olmakla birlikte, en belirgin biçimde modern zamanlarda ortaya çıkarak yerleşik toplumsal-siyasal düzene ve onu biçimlendirmeye aday teori ve ideolojilere karşı özgürlük adına yaptığı itirazlarla açık hale gelmiştir. Ancak bu itirazlarını bazen yıkıcı şiddet yoluyla ortaya koymasından dolayı belli çevrelerde adının kötüye çıkmasına, terörle ilişkilendirilmesine ve rasyonel temelden yoksun abartılmış duygusal bir tepki olarak görülmesine, bazen de yapıcı, şiddetsiz ve pasif bir tavır almasından dolayı barışçıl bir hareket olarak değerlendirilmesine sebep olmuştur. Her ne şekilde değerlendirilirse değerlendirilsin, insani bir tavır olarak tüm insanlık tarihinde bir felsefe, ideoloji, sosyal ve siyasal teori olarak da son üç yüz yıllık yakın tarihte etkin bir biçimde varlık gösteren anarşizm, bugün de varlığını ve etkinliğini sürdürmektedir. Bu bağlamda tarihsel ve güncel bir gerçekliğe sahiptir ve insanın, toplumun ve onlara ilişkin tarihsel ve güncel fenomenlerin anlaşılması ve doğru bir biçimde değerlendirilebilmesi açısından incelenmeyi ve araştırılmayı hak eden bir düşüncedir.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 704
Ağırlık : 704
En / Boy : 15,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺267,75

Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta yaşayan insanlarla ilgili çalışmaları Lucien Levy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Levy-Bruhl, kendi sahasındaki muazzam birikimi bu kitapta bir araya getirirken antropoloji dünyasının temellerini atar.

Levy-Bruhl’ün çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowski, G. Frazer, Louis Dumont, Levy-Strauss gibi antropologların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolojik, demokratik, bilimsel vb. gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir. Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Levy-Bruhl, bu kitabında ilkel toplumlarda ruh kavramının var olup olmadığını tartışıyor. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntının arasından çıkarıyor.

“Şimdi çalışmamızın en zor kısmına geliyoruz. Kurum ve töreler çözümlemesi, ilkel insanların çevrelerindeki birey, nesne ve özellikle de sosyal grupla olan ilişkilerini kafalarında nasıl canlandırdıklarını belli bir ölçüde belirlememizi sağlamıştı. Ancak tek başına ele alındığında, bireyin, onların gözünde hangi tinsel ve maddi unsurlardan oluştuğunu, nasıl yaşadığını ve öldüğünü söyleyebilmek için sanki çok daha zor soruların yanıtlanması gerekiyor.”


Basım Ayı/Yılı : 11/2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 424
Ağırlık : 424
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,75

Yaşamın trajik unsurunu anımsatan her şey bir varoluş sorunudur. Can sıkıntısı, umutsuzluk, şiddet, kırılganlık ve intihar gibi eski dünyanın “ölümcül” farz ettiği küçük ve büyük günahlar, esasen insanlık tarihinin varoluşsal krizlere içkin olduğunu gösterir. Yaşam, temelde bir uyumsuzluktur. Bu farkı ve uçurumu hesaba katmayan her türlü yaklaşım insana yabancıdır. Modern dönemde bilimsel düşünce daha çok bedeni ve iktidarı korumaya hizmet ederken, varoluşsal eğilim dikkat ve hedefini aşkınsal bir boyuta taşımıştır.

İnsanın dünyadaki serüveni herhangi bir ölçüye sığmamaktadır. Dünyaya gelen ve nihayetinde ölecek olan, merak eden ve ürperen, konuşan ve hisseden, o ölçüde acı çeken ve mutlu olabilen insan türü, mekanik bir işleyişin sınırlarına hapsedildiğinde ruhsal bakımdan iflas etmesi kaçınılmazdır. “Fiyasko” ile neticelenen sayısız yaşam bunun örneğidir. Başka bir yolda giden, varoluşun gizemini açık ve dürüstçe sorgulayanlar ise kendi iç seslerine kulak vermişlerdir: Simone Weil insanın sefaletine işaret etmiştir. Dostoyevski’nin kahramanları düşkünlüklerini ve uyumsuzluklarını sergilediği ölçüde şahsiyet kazanmışlardır. Kierkegaard’ın ironisinde her şeyi standartlaştıran ve birey ahlâkını oluşturamayan kalabalığın tehlikesi vardır. Bu yüzden Nietzsche daima güçsüz insanların kitlelere kabul ettirdiği güç oyunundan söz etmektedir.

Yapıtları ve çevirdiği isimlerle yaşamı ve yolculuğunu özdeş kılan Mukadder Yakupoğlu bu çalışmasıyla düşünce dünyasına farklı bir yerden bakmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 142
Ağırlık : 142
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,75

Günümüzde bilginin temelleri, Descartes, Locke, Hume ve Kant’ın anladıkları gibi, felsefenin de temelleri olmasa bile, felsefe için en önemli konular arasında yer almaktadır. Felsefenin edebiyatla iç içe girdiği kimi romantik kurgucu tutumlardan sıyrılıp, bilginin temellerini kendi temellerinin yakınlarına alması, sağlıklı düşüncenin yararına olmuştur. Sağlıklı düşüncenin yararına olan buna koşut başka bir gelişme, yeniçağda gene Descartes ile başlayan ve Kant’tan sonra büyük ölçüde yitirilen çözümsel; açık seçik ve uslamlamaya yer veren felsefe biçiminin yeniden kazanılmasıdır. Çözümsel felsefe düşüncenin dizgeselliğini dışlamaz. Dışladığı, dizgenin kurguya dönüşmesi, önerilen çözümlerin sağduyu ve deneyle ussal bağlantılarının koparılmasıdır. Felsefe, herhangi bir konunun ‘istenildiği gibi’ açıklanması değil, belirli sorunların, belirli konuların ‘temellendirilmiş’ çözüm ve açıklamasıdır.

Kimi düşünürlere göre bilgi, insanı çevreleyen, ondan bağımsız bir evrenden gelir ve algıyla elde edilir. Oysa kuşkucu yöntemler bu görüşün bazı çelişkilere yol açtığını sergiliyor. Peki, elde ediliş biçimiyle kuşku uyandıran insan bilgisine güvenilebilir mi? Bu kitabın ilk amacı bilginin kaynağı konusundaki bu çelişkiyi çözmektir. İkinci amacı ise, gerek dış evrenin gerekse insan anlığının fiziksel olduğu görüşünü savunarak, bu dış evrenin bilgisiyle değişen ‘ben’in nasıl özdeş kaldığını araştırmaktır.


Basım Ayı/Yılı : 10/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 183
Ağırlık : 183
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺89,25
Khora, Tao ve Aralıklar

Yavaşlık felsefesi, hızlanmış varlıklar ve olaylar arasında yavaşlamanın olanakları üzerine düşünmenin bir yoludur. Bireyin ruhsal, bedensel dinginliğini sağlamanın yanında, daralan bir gezegende diğer canlılara yer açmak için durmayı bilmektir. Modern düşüncenin, sanatın önerdiği gibi trajik, romantik veya avangard öznenin dolaysız fiillerine ara verip, dolaylı eylemlerin imkânlarını araştırmaktır. Yavaşlığın öznesi, hızlanmasına sebep olan etkenlerle ilişkisini yeniden düzenlemeye çalışır. Yavaşlık, yeniden terbiye edilen, yönü ve meyli değiştirilen bir iradenin üretimidir.

Özgür Taburoğlu, metin içerisinde dayanaksız bir şekilde “yavaşlayın” demiyor. Bizlere ivme kazandıran, hızlandıran ve yavaşlamayı zorlaştıran etkileri anlamaya çalışıyor. Süratli özneler olmaya zorlayan yapıları, söylemleri, düşünceleri ayırt ediyor. Bir yandan da başka varlıklarla karşılaştığımız, içine girince yavaşladığımız aralıklar üzerine düşünüyor. Khôra ve Tao gibi aralıkların derin benzerlik ve farklarını tasvir ediyor. Ara yerler ve zamanlarla kurduğumuz ilişkiye göre hızlanmanın ve yavaşlamanın türlü biçimlerini tanımlıyor. Yeryüzüyle, kendimizle ve diğer canlılarla ilişkilerimizi bozan süratlere çıkmamızın sebeplerini araştırıyor. Üstelik sadece egemen yapıların değil, eleştirel görünen düşüncelerin, zarif edebiyat ve sanat eserlerinin de hızlanmaya neden olabileceğini anlatıyor.


Basım Ayı/Yılı : 11/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 424
Ağırlık : 424
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺140,25

Bu kitap anlamlılık olgusunu açıklayan bir varlıkbilim sunuyor. Anlamlılığın evrimsel bir gelişim olduğunu, insan dillerindeki anlamlı tümcelerin, doğadaki yalın belirtilerden başlayarak, aşamalarla karmaşıklaşıp içerik zenginliği kazanan iletişim biçimlerinin son basamağında yer aldıklarını savunuyor. Anlamlılığın, dile getiren ile dile getirilen şeyler arasındaki bağıntılarda keşfedileceğini, böylesi bağlantıların en temel biçimlerinin özsel ve nedensel bağlantılar olduklarını öne sürüyor. Anlamın kaynağını oluşturan özsellik ve nedenselliği de açıklayan bu çalışmada, insan ve hayvan iletişimleri arasındaki fark, düşünme ve dil arasındaki öncelik ilişkisi gibi konular da tartışılıyor.

“Anlam, düşünce tarihinin her döneminde, insanda bazen hayranlık bazen de kuşku uyandıran bir tür büyü gibi görülmüştür. Bunun nedenini anlamak pek güç değil. Kendiliğinde cansız, gösterişsiz ve tekdüze olan kimi nesne, ses ya da çizgiler, belli bir değerlendirmeyle bizim için yepyeni, özgün ve zengin dünyalar yaratabiliyorlar (...)

Anlam dediğimiz şeyin doğasını açıklamaya, ona ilişkin bir varlıkbilim geliştirmeye çalışacağım. Anlamın varlıksal bir boyutu bulunması onun doğasının soyut ve zihinsel olmasını mantıksal açıdan içermediğine göre, fiziksel herhangi bir şeyin bir anlam taşıdığı öne sürüldüğünde bu nasıl kavranmalıdır? Anlamlı olduğu söylenen bir şeyi, böyle olmayan bir başkasından ayrı kılan olgu nedir?”


Basım Ayı/Yılı : 3/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺97,75

Johann Gottlieb Fichte (1762-1814), Kant sonrası Alman felsefesinin en önemli filozoflarından biridir ve Alman İdealizmi diye bilinen felsefî devinimin kurucu figürüdür. Kant’ın Eleştirel Felsefesini bütünlüklü ve sistematik bir İdealist Metafiziğe dönüştürme yönündeki çabasıyla tanınır. Alman İdealizminin başlatıcısı olarak Schelling ve Hegel üzerindeki etkisi görünür olmakla beraber, 18. yüzyıl Aydınlanma düşüncesi ile felsefî ve edebî Romantizm arasında düğüm noktası olmuş, Marx’tan Sartre’a kadar birçok filozof, düşünür ve siyaset adamını kendi yörüngesine çekmeyi başarmıştır.

Hegel ve Marx’ın diyalektik yöntemi, modern felsefeye diyalektik düşünme yöntemini getiren Fichte’nin onlara mirasıdır. “Kişi, eylemlerinin bir toplamıdır” sözü Sartre’dan önce ilk defa Fichte’nin kullandığı bir sözdür. “Öteki, beni özgürlüğe ve sorumluluğa davet eder” sözlerindeki etik düşünce, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Levinas’ı yaklaşık olarak iki yüzyıl öncesiyle buluşturur. Dolayısıyla, bazı düşünceleri, felsefedeki ve politik düşüncedeki geç dönem 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl gelişmelerinin, Varoluşçuluk ve Sosyalizmi de içerecek şekilde habercisi olmuştur.

Ülkemizde Alman İdealizminin hakkıyla bilinmemesi Locke, Hume ve Kant’tan doğrudan 20. yüzyıl düşünürlerine ve düşüncelerine geçilmesi, felsefe tarihini gerçek anlamda bilmenin önüne büyük engeller çıkartmaktadır. Alman İdealizmi üçlemesinin ilk kitabı olarak düşünülen Fichte, işte böyle önemli bir açığı kapatma amacını taşımaktadır. Kitap filozofun en önemli eserlerinden yapılan çeviriler kadar, düşünceleri üzerine yapılmış yorumları da içermekte ve bu hâliyle, Fichte’nin düşüncelerini ontolojik, tarihsel, politik, etik ve dinî tüm boyutlarıyla ortaya koymaktadır. Bütünüyle yeniden gözden geçirilmiş bu basımda, okuyucuların Fichte’nin karakteri ile felsefesinin özdeşliğini, dahası onun hakikate ilişkin tutkusunu hissetmelerini diliyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 2/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 549
Ağırlık : 631
En / Boy : 16 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺242,25

İşte insan! Çarmıha gerilmeden hemen önce İsa için söylenmiş bu sözü şimdi Dionysos karakterine sahip olanlar için söylüyor Nietzsche. Bugüne kadar işitilmemiş yepyeni bir çağrı ve haykırıştır bu insan için. Her şeyden önce Nietzsche kendisini okuyacak insanlara değil, onun seslenişini duyabilecek kulaklara ihtiyaç duyar. Çok az düşünür onun çapında uyarıcı bir filozof olabilmiştir. Tüm tehlikeleri işaret ederek, tam bir bozulmaya ve insanın dekadan değerlerine karşı gerçek bir panzehir olarak…

Ecce Homo’da Nietzsche yapıtlarının bir özetini sunar. Bambaşka bir deneyim ve kendilik bilgisiyle meydan okur. Haklı olarak o hiç kimseye benzememekle övünecektir. Nietzsche’nin herhangi bir kitabını eline alanlar kendisini bu derece övmesinde bir şaşkınlık duyacaklardır. Ancak bu övgülerde, pek az düşünürde olan bir içtenliği ve hakiki değerlere kendini adamışlığı da sezinleyeceklerdir.

Ecce Homo’da tüm değerler yeniden değerlendirilmeli, ideal ve ahlâk adına üzeri örtülen kavramlar açığa serilmelidir. Zira kaynağını hayattan almayan her şey çürümeye mahkûmdur. Akıl, hastalık, hınç, bencillik, müzik, gerçek okuma, çalışma ve varolma açık hava ve yaratıcı iklimler arasında gezinen bir yaşam filozofu olarak Nietzsche çekiçle nasıl felsefe yapılacağını bir kez daha gözler önüne serer.


Basım Ayı/Yılı : 3/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺59,50
Yaşam İçin Felsefi Düşünceler

Özgürlük nedir? Bireyin tam anlamıyla özgür olması mümkün müdür?

Müzisyen ve filozof kişiliğiyle tanınan Delia Steinberg Guzman, Özgürlüğe Uçuş eserinde; yazgı, korkular, değişim, bağlanma ve mutluluk gibi oldukça derin ve felsefi konuları “özgürlük” teması çerçevesinde kaleme aldığı makaleleriyle edebi bir dille irdeliyor. Özgürlük kavramını, felsefi tartışmaların düşünsel bir ögesi olmaktan sıyırarak, yaşamın içerisindeki ve insanın günlük karşılaşmalarındaki varlığı ile vurguluyor.

Özgürlüğe Uçuş, anlık ve durumsal bir özgürlük anlayışının aksine, zamanın ötesine geçebilen, felsefenin kadim pınarından beslenen içsel özgürlüğün doğasını keşfetmek isteyenler için bir kılavuz niteliğinde.

 


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 7
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00

Möassy…
Filozof Köpek…
Doktor William Ferdinand Möassy, birçok ödüle sahip, üniversitelerde kürsüsü olan varlıklı bir iş insanıdır. 70ʼli yıllarda herkesin gıpta ettiği saygın bir araştırmacı, Aslında Doktor Möassyʼnin, bu kadar berrak düşünmesini sağlayan bir sırrı var; ömrü boyunca öğrenilmesinden korktuğu ancak bir yandan da öğrenilmesini çok istediği mucizevi bir gizem. Bu sır onu ülkelerce gezdirip eşsiz bir maceraya sürükledi…

J. A. Livraga, zekice kurgulanmış ironik anlatımıyla savaş sonrası dünyanın yaşadığı sosyopolitik krizi bir masal örtüsü altında anlatıyor, toplumsal yaşamdaki ve insanın içindeki sorunlara felsefenin en saf ve katıksız bilgeliği ile çözümler öneriyor.

 


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 94
Ağırlık : 94
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00
Mitlerle İçsel Dönüşüm Rehberi

İnsanın, kendini ve hayatı tanıma sürecinin başlamasıyla birlikte benimsediği ilk kahraman figürleri de ortaya çıkar. Küçük bir çocuğun ilk kahramanı ebeveynleri ya da öğretmeniyken bireyin olgunlaşması ve vizyonun gelişimiyle kahramanlar da büyür. Artık referansını tarih, mitler, efsaneler ve arketipler oluşturmaktadır. Böylece insan, kahramanın izinde kendini aramaya başlar. Bilinmeyene doğru yolculuğun ilk adımlarını atar ve mücadeleye başlar.

Bu kitapta anlatılan kahraman figürleri; Prometheus, Gılgamış, Herakles, Odysseus ve Aeneas da bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkmış, yolculuklarında türlü türlü mücadelelerde galip olmuşlardır. Yolculuklarının sonunda onları birer kahramana dönüştüren ise gizemli serüvenlerinde kendi benliklerini keşifleri ve yine kendi gölgeleri üzerinde kazandıkları zaferlerdir. Kendini arayan insanın uzun yolculuğunda en kadim kılavuzu da bu kahramanlardan başkası değildir.

Elinizde tuttuğunuz kitap sizleri, kahramanın izinde kendinizi tanımak için bu gizemli yolculuğa adım atmaya davet ediyor.

 


Basım Ayı/Yılı : 3/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00
Binlerce Yıllık Hint Bilgeliği Destanı

Doğu bilgeliğinin en önemli kaynaklarından ve dünyanın en çok dile tercüme edilen kitaplarından biri olan Bhagavad Gita – “Kutsalın Şarkısı” “Büyük İnsanlığın Öyküsü” olan Mahabharata Destanı’nın bir bölümünü oluşturur.

Bhagavad Gita, kitabın kahramanı Arjuna’nın büyük savaş öncesi yaşadığı çelişki nedeniyle arkadaşı, arabacısı, hocası Krişna ile arasında geçen diyalogları aktarır.

Metin binlerce yıllık bir geçmişe sahip olsa da, Krişna’nın verdiği cevaplar her gün iç çelişkiler yaşayan bizler için zor zamanlarda başvurabileceğimiz bir kaynaktır.

 


Basım Ayı/Yılı : 3/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00

Bu sözlüğün hazırlanma amacı insanı hareket ettiren değişmez değerleri, bilincimizi yükselten güçleri, yeniden tanımlama ihtiyacıdır. Bizi hareket ettiren dış etkenler, duygular, insanlar, modalar dışında içimizde bulunan güçleri tanımlamak için yapılan bir çalışmadır. Bu gücü tanımlamak, anlamlandırmak, o gücün ortaya çıkmasına izin vermek için ilk adımdır.

Platon ‘öğrenmek hatırlamaktır’ der. İçimizde uyuyan güçleri uyandırmak, üstü tozla kaplanmış olan elması temizlemek için küçük bir adım atmak bu küçük sözlüğün hedefidir.

Erdemler Sözlüğü’nde bulunan erdemlerin anlamı, açıklaması çeşitli sözlüklerden derlenmiştir. Daha sonra farklı uygarlıklara damgasını vurmuş olan bilgelerin, filozofların bu erdemlerle ilgili ilham verici sözleri eklenmiştir.

Aktiffelsefe Kültür Derneği üyeleri tarafından büyük bir emek ve aşkla hazırlanan bu sözlüğün pratik bir kullanım biçimi bulunmaktadır. 

Erdemler Sözlüğü, bilincimiz düştüğünde, hayatın labirenti içinde kaybolduğumuzu hissettiğimizde, kendimizi yönetme gücünü bulamadığımızda, fırtınanın içinde savrulduğumuzda, girdabın içinde yok olduğumuz yanılsamasına düştüğümüzde içimizde bulunan birkaç erdemi hatırlatabilir ve bilincimizi layık olduğu yere taşımamıza yardım edebilir. 

Erdemler Sözlüğü aracılığıyla filozofların kelimelere iliştirdikleri kanatların, insanın ölümsüz erdemlerini yeniden hatırlamasında, kendini tanıma ve sahip olduğu potansiyel güçleri keşfetme yolunda bizlere yardımcı olmasını dileriz.

Umut DİNÇŞAHİN

 


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 10 / 15
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺200,00

Toplumlar daima kendi düşünür, bilim adamı ve sanatçılarının özgün yaratıcı ürünleri oranında, adlarını evrensel uygarlık tarihine yazdırmışlardır. Yaratıcılık merak etmek, araştırmak, öğrenmek, sentez ve analiz yapabilmektir. Kitapta bu düşünce ile çağının ileri teknolojisine sahip Roma uygarlığı incelemeye alınmıştır. Amaç yaratıcılık sürecini araştırmak ve okuyanın merak duygusunu harekete geçirebilmektir. Burada yaratıcılığın sırlarını bulmak için denize açılan dört hocanın öğreti ve merak dolu bir yolculuğu ile karşılaşacaksınız. Bu öykü aynı zamanda geçmişten ders çıkartmayı, yeniliklerin kapısını açmayı ve geleceği görebilmeyi  arzulayan kişilerin de bir yolculuğu olacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 220
Ağırlık : 220
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺83,20

Kitabın adını ve ismimi okuduktan sonra kitabı çevirmiş ve arka kapakta neler yazdığını merak etmiş olmalısınız. Acaba bu kitap neden bahsediyor? Ben öyle yapıyorum. Kitap hakkındaki ilk kanaatiniz belki de burada oluşacak. O halde buyurun: Otuz yıldır yazma hayali olan bir adamın nihayet ilhamını bularak kaleme aldığı Aynadan Okuduğum Hayaller kitabı, aşağı yukarı herkesin her zaman konuştuğu fakat yeterli sonuçlara bağlayamadığı konuları, bir yazar adayının bir yandan kendini keşfederken bir yandan da bu keşfi kelimelere döken samimi yaklaşımlarını anlatıyor. İnsan tipolojilerini, davranışlarını irdelerken uzun yıllardır araştırdığı ve inandığı doğruların bir dip akıntısı şeklinde kullanarak, güncelliğini yitirmeyen konularla ele alan çeşitli alt bölümlerden oluşmaktadır. Yazar insanların çoğunluğunda gerçekleşemeyeceğini bildiği doğruları hayal olarak niteliyor ama her şeyin bir hayalle başladığını da bilerek konuları aynadan yansıyan değişik persfektiflerden okumaya çalışıyor Tek amacı, okurlar için konulara başka bir bakış açısı ulaştırabilmek ve düşünce algoritmalarına katkı sağlayabilmektir. Şayet benim gibi kolay ikna olmayanlardansanız, kitabın önsöz/giriş/takdim/ilk bir sayfasına şöyle bir göz atmak da isteyebilirsiniz, Kendi hayatınıza bir nefes olması ümidiyle.. Bahadır Çimenler 


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 182
Ağırlık : 182
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺71,20
Özgür İrade Felsefesine Giriş

Gizli deizm, eleştirel okumalar yoluyla İslam’a dair birçok kabulünden vazgeçmiş, yerine bir şey koyamadıkça da elinde duygusal bağdan başka bir şey kalmamış eski İslamcıların durumunu tanımlar. Bu hali yaşayan Müslümanlar, İslam’ı bir “iddia” olarak ifade edemez duruma gelmişlerdir.
 
Bu çalışma ise İslam’ın yeniden bir “iddia” olarak var olmasını hedeflemekte, “yeniden varoluşun” metodolojisini ortaya koymakta ve irrasyonel hale gelmiş düşünceyi (bu metodolojiye uygun bir şekilde) rasyonel kriterlerle yeniden ifade etmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺60,00
Politik Felsefi Değinmeler

“Gilles Deleuze, ‘Hakikat, onu yeniden üretme arzumuzla ilişkilidir’ diyerek hakikatin yeniden üretilebilen boyutuna ve yenilenmesi gerekliliğine dikkat çeker. Ursula K. Le Guin zor zamanların geleceğinden dem vururken,’Özgürlüğü anımsayabilecek yazarlara ihtiyaç duyacağız. Şairlere, hayalperestlere; daha büyük bir hakikatin gerçekçilerine’ der. Thomas Bernhard iki tavra da yakın durarak meseleyi bağlar: Daima ‘ama’ diyecek birileri olmalıdır. Oysa hep her şeyi belirleyen birileri oluyor. ‘Hakikat’ aslında sadece bir ‘ama’ ekleyip cümleyi tamamlamaktır.”

“Müesses nizam” da denilen kurulu düzen standart kapitalizmin bir parçası iken, ülkede ve hatta dünyada standart kalmadığından vahşi kapitalizmin etkileri gün geçtikçe daha çok hissediliyor. Murat Müfettişoğlu, bütün bu zorlu koşullar altında yaşamakta olduğumuz zamanın içinden geçerken bildiğimiz ya da bildiğimizi düşündüğümüz entelektüel, ahlaki ve politik kavramları felsefenin mihenk taşına vurarak Hakikat Masal Değildir ile tartışmaya açıyor. Politik felsefenin hayatla bağlarını kuruyor, felsefenin hayatın ne kadar içinde olduğunu kavramamızı sağlıyor.


Basım Ayı/Yılı : 10/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 304
Ağırlık : 304
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,00

Toplum Sözleşmesi, Rousseau'nun demokrasi, egemenlik ve hukuk kavramlarına ilişkin düşüncelerini derinlemesine inceler. Ayrıca, meşru hükümetin nasıl olması gerektiği ve hükümetin sınırlarının neler olduğu gibi konuları da ele alır.

Kitap, siyaset felsefesi ve toplumsal düzenle ilgilenen kişiler için önemli bir kaynak olarak kabul edilir. Rousseau'nun düşünceleri, daha sonraki çağlarda pek çok siyasetçi, filozof ve sosyal teorisyen üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Toplum Sözleşmesi, demokratik düşüncenin gelişiminde ve modern siyaset felsefesinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Bu kitabı siz değerli okurlarla paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 174
Ağırlık : 174
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺59,50

İflas etmiş, yaşlı, işe yaramaz ve yaralayıcı kapitalist sınıf, tarihi misyonunu tamamlamıştır; yönetici sınıf olarak ancak kazandığı ivme sayesinde varlığını sürdürür. 20. yüzyılın proletaryası tarihin buyruğunu yerine getirecek; onu sosyal kontrol konumundan uzaklaştıracaktır. O zaman medeni insanlığın bilim ve sanayide bunca zahmet ve ıstırap pahasına gerçekleştirdiği muazzam işler, huzur ve mutluluk doğuracak; o zaman bu gözyaşı vadisi dünyevi bir cennete dönüşecek mi?

Paul Lafargue’ın “Tembellik Hakkı” adlı kült eseri ve sosyalizm, ekonomi gibi meseleler hakkındaki diğer metinleri bu kitapta birleştirilmiş şekilde bulunuyor. Onun hiçbir yüzyıl için eskimeyecek olduğunu düşündüğümüz orijinal fikirleri hepimizin dünya, iş yaşamı, varoluş hakkındaki hislerimizi sorgulatıyor. Fark Yayınları olarak bu özel eseri sizlerle buluşturmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 103
Ağırlık : 103
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺40,00

Sextus Empiricus’un daha önce üç kitabını içeren Kuşkuculuk eserini yayımlamıştık. Şimdi de Etikçilere Karşı ve Uzmanlara Karşı başlıklı iki kitabı tek bir eserin çatısı altında toplanmak suretiyle tüm külliyatı çevrilmiş oldu. Sextus’un yazıları yalnızca Kuşkuculuğun bir açıklamasını değil, aynı zamanda “Dogmatistler”in öğretilerinin bir eleştirisini de içerir. Etikçilere ve uzmanlara karşı yürüttüğü tartışma bu minvalde düşünülebilir. Antik Yunan düşünce tarihindeki hemen hemen her bilinen isme göndermeler mevcuttur ve bu tarihin ana hatları hakkında önceden bilgi sahibi olmadan da argümanların değerini tahmin etmek güç değildir. Burada eleştiri konusu edilenler, aynı zamanda Yunan felsefesi tarihinin de kısa bir özetidir.

SEXTUS EMPIRICUS
Sextus Empiricus Antik Yunan Kuşkucusu ve bir hekimdir. Sextus, felsefi yazıları günümüze kadar hemen hemen eksiksiz olarak ulaşan tek Yunan kuşkucusudur. Bu bakımdan onun yazıları Yunan Kuşkuculuğu ve özellikle de Pyrrhoncu Kuşkuculuk hakkında birincil kaynak konumundadır.
Sextus’un felsefi yazıları üç ana başlık altında toplanmıştır. Birincisi, Pyrrhonculuğun Ana Hatları. İkincisi, Dogmatik Filozoflara Karşı. Üçüncüsü, Matematikçilere Karşı. Pyrrhonculuğun Ana Hatları üç kitaptan, Dogmatik Filozoflara Karşı ise beş kitaptan oluşmaktadır. Bunlardan ilk ikisi Mantıkçılara Karşı, sonraki ikisi Fizikçilere Karşı ve son bir kitap Etikçilere Karşı alt başlıklarını taşımaktadır. Matematikçilere Karşı altı kitaptan oluşmaktadır: Gramercilere Karşı, Retorikçilere Karşı, Aritmetikçilere Karşı, Geometricilere Karşı, Astrologlara Karşı, Müzikçilere Karşı. Bunlardan Pyrrhonculuğun Ana Hatları, Sextus’un ilk Latinceye çevrilen (MS 1562) ve ilk en çok tanınan ve yaygınlaşan kitabı olmuştur. Diğerleri müteakip dönemlerde Latinceye çevrilmiş ve basılmıştır.
Sextus, yazılarında ne doğduğu ne eğitim gördüğü ne de özel ya da mesleki (hekim olarak) hayatını idame ettirdiği yer ya da yerler hakkında açık bilgi vermektedir. Başka kaynaklarda da (ki bunlar da bir-ikiyi geçmez) Sextus hakkındaki açıklamalar çok kısa ve muğlaktır. Örneğin, D. Laertius, Sextus’un hocasının Nikomedeialı Menodotos’un öğrencisi Tarsuslu Herodotos olduğunu ve Sextus’un kuşkucular hakkındaki on kitaplık bir eserin ve başka güzel eserlerin yazarı olduğunu, öğrencisinin de Satirninus Kythenas olduğunu söylemekle yetinmektedir (Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, IX, 116). Bununla birlikte, felsefe tarihçileri arasında, Sextus’un Roma İmparatorluğu’nun orta döneminde (İS 150-250) yaşadığına ve bir tıp okulunun başkanlığını yaptığına; hayatını bu zaman aralığının üç ünlü şehrinde, yani Roma, Atina ve İskenderiye’de geçirmiş olduğuna ve yazılarının Yunanca edisyonlarının bu şehirlerin kitaplıklarına girdiğine ve bu bağlamda buralarda belli ölçülerde tanındığına dair görüş birliğinin olduğu söylenebilir.


Basım Ayı/Yılı : 1/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺88,40

Bugün, 2000 yılında, fiziksel ölümünün yüzüncü yıldönümünde; kendisinden sonra diye tarihlenmeleri gerekeceğini öne sürdüğü bin yılların birincisinin başında, Nietzsche hakkında nasıl konuşmalıyız? Tüm yaşamı boyunca ait olduğu ve oradan yazarlık ününün sonsuzluğuna atladığı yüzyılın kendisi gibi, acılarıyla ve büyüklüğüyle karşımızda durduğunu mu söylemeliyiz? Kendisinin bir insan değil, bir dinamit olduğuna ilişkin kendi yargısını mı paylaşmalıyız? “Etki-tarihi”nin dikkat çekiciliğini; henüz hiçbir yazarın seçkinciliği böylesine vurgulamadığını ve bayağılığı üzerine çekmediğini bir kez daha mı öne çıkarmalıyız? Nietzsche’yle birlikte narsisizm döneminin başladığı ve bu dönemin kendini önce “kitlelerin ayaklanması” ve daha sonra kolektivist “büyük politika” ve nihayetinde global pazarın diktatörlüğü olarak gösterdiği tanısını mı koymalıyız? Nietzsche’yle birlikte akademik felsefe tarihinin sona erdiğini ve düşünmenin sanat tarihinin başladığını mı kabul etmeliyiz? Yoksa yorum yapmaktan kaçınıp Nietzsche’yi okumalı ve hep yeniden okumalı mıyız?

Nietzsche, 13 Şubat 1883’te, Rapallo’dan, Chemnitz’deki yayıncısı Ernst Schmeitzner’e yazdığı bir mektupta Zerdüşt kitabını, “bu bir ‘edebi eser’ ya da beşinci bir ‘İncil’ ya da henüz bir adı bulunmayan bir şey: Uzun süredir verdiğim ürünlerin en ciddisi hem de en neşelisi, ve herkese hitap ediyor” sözleriyle bildiriyordu.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 80
Ağırlık : 80
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺51,00
Bir Tahlil

1953’te yayımlanan Felsefi Soruşturmalar, yirminci yüzyılın en önemli felsefi çalışmalarından biridir ve Ludwig Wittgenstein’ın son, yetkeli beyanıdır. Wittgenstein gençliğinde, Tractatus Logico-Philosophicus’ta cesur ve orijinal felsefi fikirlerini sunmuştu. Ne var ki yaşı ilerlediğinde fikirlerini radikal bir şekilde değiştirdi ve Felsefi Soruşturmalar’da felsefeye çok farklı bir yaklaşım ortaya koydu.
Michael O’Sullivan; Felsefi Soruşturmalar’ın felsefenin kendisine katkılarını, neden önemli olduğunu, filozofları nasıl etkilediğini, çalışmanın kendisine yönelik eleştiri ve tepkileri berrak bir zihinle inceliyor.

“Felsefi Soruşturmalar, akademik camianın dışında da etkili olmuş, I. A. Richards, Derek Jarman ve David Foster Wallace da dahil yazarlara, şairlere ve film yapımcılarına da ilham vermiştir. Bunun nedeni, Wittgenstein’ın gündelik hayatın, dilin, toplumlar ve kültürler arasındaki farklılıkların önemini vurgulamasıdır. Bu, kültürel farklılıkların Wittgenstein’ın kendi zamanındaki yazarlardan çok daha fazla farkında olduğumuz bugün de hâlâ önemlidir.”


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 108
Ağırlık : 108
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺68,53

“Bizden bağımsız” Gerçek ile tek “temas” ondan ayrılmamız ya da Heidegger’in “felaket” adını verdiği radikal yerinden oynamadır. Paradoks şudur ki, bizi “kendi içinde” Gerçek ile bağlayan şey, tam da ondan ayrı olduğumuzu deneyimlediğimiz boşluktur. 
Schelling’in Dünya Çağları işte bu nedenle çok önemlidir: Bizzat mutlağın kendisindeki “yerinden oynama”nın nihai açıklamasını bize sunar.
Slavoj Zizek
Dünya Çağları (Weltalter) taslakları, Schelling’in “özgürlük felsefesi” olarak adlandırılan ve en vurucu metinlerini ürettiği döneme aittir. Bu dönemin ilk doruğu olan 1809 tarihli İnsan Özgürlüğünün Özü Üzerine’yi ve eşinin ölümünden sonra kaleme aldığı 1810 tarihli Clara’yı daha önce yayımlamıştık. 1811 tarihli Dünya Çağları ile, “özgürlük felsefesi” döneminin ikinci doruğuna tırmanıyoruz.
F.W.J. von Schelling: Alman İdealizminin Fichte ve Hegel’le birlikte en önemli filozoflarından biridir. Württemberg, Leonberg’de aydın bir Lutherci papazın oğlu olarak dünyaya geldi. Çok küçük yaşlarda zekâsıyla ayırt ediliyordu ve 15 yaşında Tübingen Teoloji Vakfı’na kabul edildi. Her ikisi de kendisinden beş yaş büyük olan Hölderlin ve Hegel’le orada tanıştı ve yakın arkadaş oldular. Erken döneminde Fichte’nin düşüncelerinin izleri olsa da kısa sürede kendine özgü bir düşünce yolu izlemiştir. Özellikle doğa felsefesi üzerine çalışmalarla özgünlüğünü kanıtlamıştır. 1797 yılında Bir Doğa Felsefesi İçin Düşünceler, 1798 yılında Dünya-Ruhu Üzerine, 1799 yılındaysa Bir Doğa Felsefesi Sistemi Üzerine İlk Taslak ve Bir Doğa Felsefesi Sisteminin Taslağına Giriş ya da Spekülatif Fizik Kavramı başlıklı çalışmalarını yayımladı. 1800 yılında yayımladığı Transendental İdealizm Sistemi en önemli eserlerinden biridir ve Fichte’nin Bilim Öğretisi’nin izlerini taşır. Bu eseri 1801 yılındaki Felsefi Sistemimin Sunuluşu izler. 1798 yılında akademik ve yazınsal yaşamın büyük çekim merkezi olan Jena Üniversitesi’nde bir kürsüye atandı ve burada 1802-1803 yılları arasında eski yakın arkadaşı Hegel’le birlikte Eleştirel Felsefe Dergisi’ni yayımladı. Schlegel kardeşler ve Novalis gibi devrin büyük romantik düşünürleriyle yakın ilişkiler kurdu. 1802 yılında Bruno ya da Şeylerin Tanrısal ve Doğal İlkesi Üzerine ve Akademik Çalışmanın Yöntemi Üzerine Dersler başlıklı iki çalışma yayımladı. Jena’daki son döneminde sanat felsefesi üzerine yoğunlaştı; bunu Würzburg’da din felsefesi izledi, 1804 yılında Felsefe ve Din’i yayımladı. İnsan Özgürlüğünün Özü Üzerine başlıklı çalışması Münih’te, 1809 yılında yayımlanırken, bu eserde insan özgürlüğü ile Mutlak arasındaki ilişki konusunu ele aldı. Erlangen ve tekrar Münih’te dersler veren Schelling, Tinin Fenomenolojisi’nde (1807) kendisini eleştiren Hegel’in 1831’deki ölümüyle birlikte, onun etkisini dağıtmak için Berlin’de felsefe profesörlüğüne atandı ama beklenen etkiyi yaratamadı. Derslerini dinleyenler arasında Friedrich Engels, Bakunin, Kierkegaard ve Jakob Burckhardt da vardı. 1854’te İsviçre’de, Riga’da öldü. Ölümünden sonra Vahiy Felsefesi ve Mitoloji Felsefesi başlıklı eserleri yayımlanmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 7/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺59,50

Metafizik varoluşla ilgili en temel meselelerle ilgilenir. Zaman, mekân, nedensellik ve benlik gibi asli kavramları tanımlayıp bunlar arasındaki bağlantıların bir haritasını çıkarmayı amaçlar. Evren nasıl oluştu? Tanrı var mıdır? Zaman nedir, akar mı? Biz neyiz? Varoluş nedir? Var olmak gündelik nesnelerin bir özelliği midir? Uzay-zamansal evrenimizin varlığı zorunlu mudur? Bir şey yoktan var olabilir mi? Geçmiş sonsuz olabilir mi? Özgür iradeye sahip miyiz?

Metafiziğin bu ve benzeri temel sorularına odaklanan Metafizik Nedir’de Brian Garrett, metafiziğin Tanrı, varoluş, modalite, tümeller ve tikeller, olgular, nedensellik, zaman, fatalizm, özgür irade ve determinizm gibi temel kavram ve tartışmalarını açık ve net bir üslupla mercek altına alıyor.

Anahtar kavramlar ve önde gelen filozoflar hakkında derli toplu bilgiler içeren kutucuklar, açıklayıcı örnekler, çalışma soruları, ileri okuma önerileri, internet kaynakları rehberi ve terimler sözlüğü gibi işlevsel özelliklerle zenginleştirilmiş bu kitap, metafiziğe özlü ama bir o kadar da kuşatıcı bir giriş sunuyor. 


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 215
Ağırlık : 215
En / Boy : 16,5 / 22,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺259,00
Coğrafyanın Poetikası

“Her yerde mekân değiştiren, bir yerden bir yere taşınan insanlar. Gidişler, dönüşler, dönüşsüz gidişler. Gezegenin tüm yüzeyi insanların, nesnelerin, bilgilerin ve tasarıların değiş tokuşuyla uğuldamakta. 
Biri Arktika’nın soğuk sularını ister, diğeri Pasifik’in mercan adalarını ve sıcak sularını, burada tropikal ormanın yeşillik, ılık ve nemli toprağına özlem duyulur, orada Sahra Çölü’nün kavrulan, toz haline gelmiş arazisine iç geçirilir; Himalaya tepelerinin buz kesmiş havasına tutkun olanlar Asya musonlarının öfkeli peyzajı ya da Akdeniz’in derinlerinden gelen mavi ve toprak rengi için hiçbir coşku hissetmez. Her beden, içinde kendini en rahat hissettiği ve vaktiyle, plasenta halindeki ilk zamanlarında bulanık ama unutulmaz duyumları ve hazları sağlayan elementi yeniden bulmaya özlem duyar. Bir mizaca tekabül eden bir coğrafya vardır hâlâ. Geriye onu bulmak kalır. Herkes kendi içinde su, toprak ya da hava için duyduğu bir tutku keşfeder, ateş ise gezginin bizzat bedeninde dolaşır. 
Yolculuk bir ontolojiyi, bir varolma sanatını, kendilik poetikasını tanımlar. Güzergâh şeylerden kelimelere, yaşamdan metne, yolculuktan kelama, kendinden kendiye götürür.”


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺64,68

“Hölderlin, kırk yaşında aklını yitirmeyi makul buldu.” R. Walser 
Hölderlin’in hayatı, tam ortasında ikiye bölünür. 1770 ile 1806 arasındaki ilk 36 yılında gündelik hayattan fazlaca uzak olmaktan korksa bile, gücü ölçüsünde zamanının dünyasında yaşayıp o dünyanın olaylarına katılan Hölderlin, 1807 ile 1843 arasındaki ikinci 36 yılını bir duvar onu dış dünyadan ayırıyormuşçasına temastan kaçarak olaylardan uzakta geçirir ve hayata karşı tavrını, her tür tarihsel niteliğin izlerini silmek üzerine kurar. 
Hölderlin’in Deliliği, Hölderlin’in, hayatının ikinci yarısında delilik teşhisini gönüllü olarak kabul etmesi üzerine Giorgio Agamben’in bu durumun nedenlerine felsefi açıdan eğildiği bir kroniktir. Agamben, Hölderlin’de aktif ve pasif, kamusal ve özel, akıl ve delilik, güç ve eylem, komik ve trajik arasındaki karşıtlığı etkisiz hale getiren ve Hölderlin’in Batı düşüncesine bıraktığı politik mirası temsil eden alışılmış bir yaşam görür. Alışılmış yaşam, şiirsel bir yaşamdır; kararlaştırılamayacak veya emredilemeyecek bir şekilde, insanlığı şiirsel olarak içinde yaşatır. Hayatın kendisi de dahil olmak üzere her sanatta ve çalışmada başarısızlığı tek kader olarak kabul eden bir hayat...


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 248
Ağırlık : 248
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,23

Etik ve politikanın tüm dünyadaki görünümü seçimlere dayalı –farklı kıvamlarda– liberal demokratik modellerin yarattığı sorunların özellikle son iki yüz yılda “kusurlar” düzeyinden “felaketler” düzeyine hızla evrildiğini göstermektedir. “Felaket” nitelemesi uzunca bir süredir apokaliptik bir kaygı, telaş ve çığlığa yatkın olmakla suçlanan vesveseli insanların nakaratı olmaktan çıkmış, serinkanlı ve yeterince rasyonel bir sağduyu tarafından da vurgulanır olmuştur. Kapitalizmin piyasa güzellemeleriyle yürüdüğümüz bu uzun yolun sonunda biyosferi hepten kaybetmeye yaklaşmış, biyolojik çeşitliliği ciddi ölçüde yitirmiş, önlenebilir çevresel tahribatı durduramaz hale gelmiş, zengin ile yoksul arasındaki uçurumu olabildiğince açmış durumdayız. Kapitalizmin kâr maksimizasyonunu en temel hak sayan piyasa özgürlüğü, tersine bir okumayla, gelir artırmaya faydası olmayan hiçbir çabayı yeterince dikkate alamıyor. Bu tablonun sürdürülemezliği sürekli yinelenedursun, tam da bu tablo nedeniyle sınırsızca büyüme hedefi gözeten bir azınlık, sistemi kimi onarımlarla sürdürmek için devletlerle işbirliğini asla ihmal etmiyor. Karar verici azınlık felaketlerin nedeni olan bir dışlayıcı zenginliği sürdürebilmek için son derece ikna edici bir kültürel hegemonya kurmuş durumda: Dünyadaki ortalama yaşam süresinin uzaması, bebek ölümlerinin tutarlı bir grafik uyarınca düşmesi, temel sağlık, eğitim ve teknolojiye tarihte hiç olmadığı kadar çok kişinin görece daha kolay ulaşabilir olmasını bu süreçteki olumlu kazanımlar olarak ileri sürüyor. Bu doğru. Ama tam da bu “doğru” pahasına felaket ölçüsüne çoktan ulaşmış o büyük “yanlış” sürdürülebiliyor: Uygarlığımız bir “fayda maksimizasyonu makinesi”ne dönüştürülmüş durumda; maksimum fayda, gerçekliğin insan, insan dışı, organik ya da inorganik unsurlarıyla devinen içkin bütününe karşı tümüyle düşmanca bir tutum takınmak anlamına gelmekle kalmıyor, bu sözde faydanın da ancak çok küçük bir bölümü insanlar arasında paylaşılıyor. Bir başka deyişle, aşırı zenginleşmenin faydasını aralarında kırışan çok küçük bir azınlık için tüm beşeri uygarlığımızı kozmosla kavgalı bir aşirete dönüştürmüş durumdayız. Bu kitap, Balanuye’nin Naturans I: Yeni Bir Ontolojiye Doğru adlı kitabında genel çerçevesini çizdiği Güç Ontolojisi bağlamında hepimizi “etik” ve “politika” hakkında tümüyle önyargısız yeni bir düşünceye davet ediyor. Bu düşünce, etkide bulunanlar ile etkiye uğrayanların bitimsiz karşılaşmalarıyla biçimlenen içkin gerçekliğin bundan sonraki seyri hakkında: Temel kabullerimizin çoğunu yeniden gözden geçirmeyi gerektiren olanaklı ama zor, zahmetli ama umutlu bir yol bu.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 128
Ağırlık : 128
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺59,50

İnsan için söz konusu olan mutluluk nedir, nasıl elde edilir? İnsanların insan olmak bakımından ortak olduğu mutluluk nedir? Söz konusu mutluluk, üzerinde anlaşmaya varılmış tek bir mutluluk mudur, bu konuda farklı görüşler var mıdır ve muhtelif mutluluklar söz konusu mudur? Mutluluklar arasında bir hiyerarşi var mıdır? Mutluluk, gayret ve çalışma ile elde edilebilir mi, bu konuda âlimlerin görüşleri nelerdir? Mutluluk ne kadar bir sürede elde edilir, insan ömrü bunun için yeterli midir? Kişinin bu yolda edinmesi gereken sanat ve diğer araçlar nelerdir, kişi nasıl bir yol takip etmelidir?
Ahlâk felsefesinin bu temel soruları, İslâm ahlâk felsefesinin en önemli metinlerinden Tehzîbu’l-ahlâk’ın yazarı İbn Miskeveyh’in (ö. 421/1030), Tertîbu’s-sa‘âdât ve menâzilu’l-ulûm adlı risalesinin de ana başlıklarını oluşturmaktadır. Elinizdeki kitap, şimdiye kadar İslâm ahlâk felsefesi çalışmalarında ihmal edilen Tertîbu’s-sa‘âdât’ın Türkçe tercümesini okuyuculara sunmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 58
Ağırlık : 58
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺78,75

Elinizdeki çalışma, İbn Rüşd’ün (ö. 595/1198) fakîh kimliğiyle din karşısında felsefenin meşruiyetini, dinî bilgi ile felsefî bilgi arasındaki uyumu ve dinî nasları yorumlamada felsefî/bilimsel bilginin değerini büyük bir vukûfiyetle ele aldığı Faslu’l-makâl’in tercümesini içermektedir. Din-felsefe ilişkisini özel olarak ele alan ilk eser olma özelliğine sahip olan Faslu’l-makâl’de ele alınan meseleleri derinleştirmeyi sağlamak üzere bir metin de ek olarak yer verilmiştir: İbn Rüşd’ün Allah’ın tikelleri bilip bilmediği meselesini incelediği Damîme fi’l-ilmi’l-ilâhî (İlahî Bilgi Konusunda Ek).


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 80
Ağırlık : 80
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺78,75
İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Zihin Penceresi

Bir anlam varlığıdır insan; yeryüzünde de ancak anlamlandırabildiği ölçüde vardır. Anlamlandırmak ise büyük oranda çevremizde olup bitenleri açıklamak, çözümlemek ve anlamak-ile mümkündür. Açıklayamadığımız ve çözümleyemediğimiz olgu ve olayları anlayamayız; anlayamadıklarımızı da anlamlandıramayız; anlamlandıramadığımız için de ad yani sınır koyamayız; sınır koyamadığımız için de tanımlamayız; tanımlayamadığımız için de idrâk edemeyiz, yani olgu ve olayları kendi süreçleri ve örüntüleri içinde yakalayamayız. Her şey kendini bize müphem, belirsiz, puslu ve birbirine girgin, karışık bir biçimde verir; zihnimiz karışır, aklımız dolaşır. Bu nedenle okuduklarımızı öğrenmek, öğrendiklerimizi düşünmek, düşündüklerimizi de bilmek zorundayız. İşte elinizdeki çalışma, hâlihazırda içinde soluklandığımız durumu anlamlandırmak için, Bu Ülke'nin ilmî alandaki tarihî tecrübesini seçilmiş örnekler üzerinden açıklama, çözümleme ve anlama çabasına küçük bir katkı olarak düşünülebilir...


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 288
Ağırlık : 288
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,23
Eski Babil’de Hakikat Arayışı

“Antik Yunan’dan Önce Felsefe, Antik Mezopotamya çalışmalarına yön verecek, özgün, iyi temellendirilmiş ve zengin bir belge arşivi sunan yetkin bir çalışmadır.”

Benjamin Foster, Yale Üniversitesi

Felsefenin Batı'ya özgü olmadığı, yalnızca Klasik Yunan’la başlamadığı ve Yunan felsefesinin Yakın Doğu geleneklerinden etkilendiği konusunda giderek artan bir kabul var. Yine de bugün bile, Yunanlardan önce gelenin “felsefeden önce” olduğu yaygın bir varsayımdır. Antik Yunan’dan Önce Felsefe, bir Yakın Doğu halkının, Yunanlardan üç bin yıl önce bu isme tamamen layık, zengin ve sofistike bir felsefe geleneğine sahip olduğu konusunda çığır açan bir argüman sunuyor.

Bu kitap, Babilli filozofların var olduğunu ve çivi yazısına dayanan tutarlı bir mantık sistemi kullanarak sistematik bir şekilde bilgiyi incelediklerini iddia eden ilk kitaptır. Kitap, Babil'in bilgiye yaklaşımlarını üç alanda ortaya koyuyor: Yazılı kelimeyi analiz ederken tüm mantığın temelini oluşturan dilin incelenmesi; tanrılar ve insanlar arasındaki iletişimi yorumlayan kehanet sanatı ve kraliyet adaletinin gerçeğe dayandığını doğrulayan hukuk kuralları. 


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 416
Ağırlık : 416
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺110,88

Kendilerine özgü dille, daha doğrusu üst-dille (métalangage) anlatılan felsefî ve dinî hakikatler, saf ve kişiden bağımsız; ilk bakışta kendilerini ele veren hakikatler midir? Eğer böyle iseler, onların kavranmasında hangi yollar kullanılmalıdır? Felsefi ve dini metinler arasında bir benzerlik ya da özdeşlik olmadığı için, bu bilgilerin aksiyomları, ilkeleri ve yöntemleri de birbirinden farklıdır. İster felsefî, isterse dinî olsun; yazılı olan veya olmayan metinler, ancak kendilerine uygun aksiyomlar, ilkeler ve yöntemlerle okunup anlaşılabilir.

Teolojik Hermenötik, metinlerdeki anlamı yeniden üretmenin hermenötikle yani yorumla mümkün olduğu tezinden hareketle, “Teolojik hermenötik nedir?” ve “Felsefî hermenötik, kutsal metinlerin tefsirine ne gibi yardımda bulunabilir?” sorularının peşine düşerken, konuya hem anlama ve yorumlama hem de bunların ilişkileri açısından yaklaşmaktadır.


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 304
Ağırlık : 304
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,23
Tükendi

Bu kitap, hukukun da bir öyküsü olduğunu anlatıyor. Hukukun tarihsel köklerinin binlerce yıl öncesine gittiğine dair bilinen doğrunun da ötesine geçerek, hukukun sanatla, mimariyle, felsefe ve sosyolojiyle hatta giyim kuşamla olan ve binlerce yıl geriye giden gelişimini gösteriyor.

Hukukun mitolojik öykülerinin ve varlıklarının anlatımıyla başlayan kitap; eskiçağlardan günümüze uzanan hukukun gelişimini resim, gravür ve fotoğraflarla anlatmaktadır. Yine görsel malzemelerle hukukun sanatsal varlıklarını bizlere gösteriyor. Hukukun da kahramanları olduğunu ve bu kişilerin önemini gösterirken onların nasıl insanlar olduklarını da fotoğraf veya resimlerinden anlayabiliyoruz.

Bu kitap, kuru bilgiden çok görsel malzemelerinin çokluğuyla hukukun gözlerden uzak kalmış kişi, yer, olay ve şeylerini bize tüm detayıyla göstermektedir. Kitabın en önemli özelliklerinden bir diğeri ise, hukukun salt bir yazılar bütünü olmadığı, hukukun, tekstille, heykellerle ve yazıtlarla ifade edilebildiğini, toprağa, bitkiye, tunca, tekstile büründüğünü, arkeolojisinin, tarihinin, felsefe ve sosyolojisinin olduğunu görsellerle anlatmasıdır.

Kitapta yer alan görsellerin bir çoğunun yazarın koleksiyonuna ait ve çok nadir parçalar olmaları ise kitaba bir başka önem katmaktadır.

Hukuku görsellerle ilk anlatan bu kitap, araştırmacı ve hukuk öğrencilerinin olduğu kadar arkeolojiye, mitolojiye ve tarihe meraklı okuyucunun da baş ucu kitabı olacak temel bir kaynak niteliğindedir.

Konu Başlıkları
Hukukun Öyküsüne Giriş
Hukukun Mitolojisi
Eski Çağlarda Hukuk
Hukuk Felsefesi ve Hukuk Sistemleri
Kamu Özgürlükleri ve İnsan Hakları
Tarihte Önemli Yargılamalar
Hukuksal Uygulamalar
Ünlü Hukukçular
Hukukun Sanatsal Objeleri
Hukukta Mimari
Suçluların Cezalandırılması ve Hapishaneler
Avukatlık ve Savunma


Basım Ayı/Yılı : 11/2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 632
Ağırlık : 632
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺640,00
1 2 3 ... 46 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı