Sadakat, Savaş ve İntikam

Buşido Ruhunu ve Felsefesini Yansıtan Hikâyeler

Eski Japonya’nın şövalyeleri olan samuraylara ait hikâyeler büyük ölçüde gerçeklere dayanır. Kōdanshi isimli hikâye anlatıcılar tarafından aktarılan bu geleneksel hikâyeler, geniş kitleleri samurayların asil davranışlarıyla ve yaşam tarzlarıyla tanıştırmıştır. 

Samuray Hikâyeleri, okuru aydınlatırken aynı zamanda güzel vakit geçirmesini sağlamak için yüzyıllar boyunca dilden dile aktarılmış Japon anlatılarının bir derlemesidir. Buşido ruhu kavramını temsil eden Samuray hayatından kesitler içerirler. Bu hikâyelerde genel olarak samimiyet, tutumluluk, sadakat, dövüş sanatları ustalığı, ölüm ve onur gibi kavramlar işlenir. Bu kitapta anlatılan olaylar bugünden çok farklı bir zamanda, farklı normlara sahip bir toplumda gerçekleşmesine rağmen, verilen dersler bugünün dünyasında hâlâ geçerli ve önemlidir.


Basım Ayı/Yılı : 9/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺56,16

IRCICA hasaresearch projecton the historyand heritageof the waqf institution, which isknown to haveoriginatedin the Muslim world. In thisproject the Centre collects the original sources on waqfs such as the establishment deeds, documents resulting from their operations and if any, reports on their functions; studies them and makes them availablefor researchers.Special consideration isgiven tothe waqfs which areatpresent locatedoutsidethe OIC member countries, in particular those addressingthe Muslim communities and minorities. Theproject started with a focus on the waqfsdatingfrom the Ottoman periodin the Balkan countries. The series titled Ottoman Waqfs in the Balkans was launched with the threevolume firstbook Ottoman Waqfs in the Balkans: Waqf Deeds, Bulgariain 2012.Thesecondstageof theproject coveredthe waqfs whch wereestablishedin Greece.Theresultingfive-volume bookcomprises thelists, textsandtransliterationsof487 waqfdeedsbelongingto waqfsestablishedin 54townshipsandvillagesbetween theyears1427 -1912.Thedocuments werecollectedfrom thearchivesof the General Directorateof WaqfsofTurkey, theTurkish Prime Ministry’s Ottoman Archives,and the archives of Topkapı Palace, Istanbul. Information collated about the waqfs on the basis of their deeds, i.e. founding documents is presented systematically in Balkanlarda Osmanlı Vakıfları: Vakfiyeler,Yunanistan (Ottoman Waqfs in the Balkans: Waqf Deeds, Greece) Ed. Halit Eren;Preparedby Halit Eren, Mustafa Oğuz, Zekai Mete,5volumes, IRCICA, Istanbul,2017(texts in Arabic,English,Turkish) reader-friendlytables in what constitutesafull recordof the waqfs indicatingthedateof thedeed, identity(ies) of its founder(s), donations registered, its purpose, objectives and activities, rituals and rules of conduct, people who worked for the waqf, revenue items, beneficiaries, etc. The waqfs are arranged according to the names of the townships. Tables are added with such data and information as the numbers of waqfs according to townships, types of charities, statuses and titles of the waqf founders, the types of tradesmen operating in the waqf


Basım Ayı/Yılı : 2017
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1111
Ağırlık : 1111
En / Boy : 17 / 30
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺2.400,00

Thispublication resultedfrom alarge-scaleresearch project IRCICA undertookon thesubjectof the waqf institution.The waqfasatypeof foundation was born in the Muslimworld to serve a variety of functions ranging from the provision of basic means of subsistence to education, from charitable deeds to building mosques. The waqf also served as a model and found application outside the Muslim world with certain adaptations. In this research project IRCICA aims tocollect theoriginal sourceson waqfs such as theestablishmentdeeds, thedocuments resultingfrom theiroperationsandifany, thereports on their functions, to study them and to make them available for researchers. Special consideration is given to the waqfs which are at present located outside the OIC member countries, in particular those addressing the Muslim communities and minorities. The project started with a focus on the waqfs datingfrom the Ottoman periodin the Balkan countries. The firstoutcome is a three-volumepublication devotedtothe waqfs in Bulgaria. In thisproject the Centre collected and transliterated the deeds of 290 waqfs established in Bulgaria and published these transliterations together with the reproductionsof theoriginaldocuments.Thedeedsof10of these waqfsarein Arabicandallothers in Ottoman Turkish. In thebookthetextsof thedeeds are grouped according to the cities or districts. A summary of each document is provided, to make it useful also for those who do not read the Ottoman language.


Basım Ayı/Yılı : 2012
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1446
Ağırlık : 1446
En / Boy : 17 / 30
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺1.500,00

Darülfünun - Osmanlı'da Kültürel Modernleşmenin Odağı (2 Cilt)


Basım Ayı/Yılı : 2010
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1126
Ağırlık : 1126
En / Boy : 17 / 28
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺1.000,00

İki Tarafın Bakış Açısından Türk - Arap Münasebetleri


Basım Ayı/Yılı : 2000
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 634
Ağırlık : 634
En / Boy : 17 / 25
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺200,00

Biladü'ş-Şam'da Mimari Miras


Basım Ayı/Yılı : 2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 482
Ağırlık : 482
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺300,00

Orta Asya'da İslam Medeniyeti


Basım Ayı/Yılı : 2017
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 339
Ağırlık : 339
En / Boy : 13,5 / 25
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺200,00

The International Congress on “The SecondConstitutionalPeriod/Meşrutiyet of the Ottoman State on its Centenary” was organizedby IRCICA in Istanbul, on 7-10 May 2008, with the participation of 106 scholars and researchers presenting 102 papers. The papers are published in this book in their original language: English, Turkish or Arabic. The 1839 Tanzimat andthe 1856 Islahat initiatives of the Ottoman State,proclamation of the Constitution andestablishment of theParliament in 1876, subsequentdismissalof theParliament andsuspension of the Constitution, andits reinstatement thirty years later in 1908, each of these events resulted from theinterplayofexternalandinternal factorsbut wereall motivatedbytheobjectiveofkeepingtheempirein unity.This constitutionalprocessof the Ottoman State inspired many attempts ofdemocratization in otherparts of the world. Some of the ensuingpolitical andideological currents constituted turning points in the history of countries. Similar to other examples ofdissolution of empires in the world, thedecline of the Ottoman empire ledto thebirth of new nation-states of varyingsizes and diverse political regimes. Transformations in the mosaic of nations and communities that had emerged from it continued throughout twentieth century. The papers examine the period from various angles: the factors that prepared the reinstatement of the Ottoman Constitution in 1908, the political, social, economic, cultural, legal and other consequences of the Second Constitution in the capital and in the provinces, its echoes in different partsof the empireandin other countriesof the Eastandthe West, its reflections in thepress, in literature, its impacton educational institutions,among other developments.


Basım Ayı/Yılı : 2012
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 141
Ağırlık : 141
En / Boy : 13,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺300,00
19. Yüzyıl Sonlarında Şehir

Todor Yankov (1865-1941), Almanya’da sosyal bilimler alanında gördüğü üniversite eğitimini doktor unvanıyla taçlandırarak döndüğü ülkesinde uzun yıllar okul müfettişliği ve lise öğretmenliği yaptı. Aynı zamanda, basın mecrasında da birçok gazete ve dergiye yazılar yazarak başarılı sınav verdi. Daha öğrencilik yıllarında dışa vuran yeni yerler keşfetme ve gezme merakı, ömrü boyunca kendisini terk etmeyecek olan seyahat etme tutkusuna dönüştü. Ülke içi gezilerinde ziyaret ettiği coğrafi bölgeler ve şehirler hakkında eşsiz izlenimler aktardı. Bulgar aydının bir resimli derginin 1898 yılına ait beş sayısında yayınladığı yazı dizisi, komşu ülke edebiyatında ilk İstanbul seyahatnamesi olma özelliğini taşımaktadır. Bulgar yazar; batılı seyyahlara özgü yaklaşım içinde sadece kadim şehrin tarihi yerlerini ve anıtlarını gezmekle yetinmedi, ama dar ve eğri sokaklarında sokak köpekleri ve faytonlar arasında yürüdü, çarşıda pazarda dolaştı, kahvehanede kahve yudumladı, tekkede müridin tutkusuna ortak oldu. Şehrin sıradan insanına ve parıltısız gündelik hayatına dokunma çabası, seyahatnamesine farklı renk ve lezzet kattı. Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Slav Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesidir.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 80
Ağırlık : 80
En / Boy : 16,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺45,00
Padişahın “Asi” Kulları, 1700-1826

Osmanlı tarihinin iki büyük yenisi, yani yeni ordu (çeri) ve nizam-ı cedid arasında dörtyüz yıldan fazla mevcudiyetini sürdüren Yeniçeriler’in hikayesi aynı zamanda Osmanlı asırları ile ilgili büyük anlatıların tümünün odağında yer alır: yükselme, gerileme, klasik çağ ve inhitat, merkezileşme ve merkezin zayıflaması, bozulma, ıslahat, nizam ve anayasa mücadeleleri, demokratikleş(eme)me, modernleş(eme)me …  Bu anlatılar --dolayısıyla Yeniçerilik ile ilgili görüşler, yorumlar, kanaatler, klişeler, safsatalar-- sadece dar anlamında tarihyazıcılığının değil günümüzün nice siyasi tartışmasının (ve geyiğinin) malzemesi olagelmiştir. Bir zamanlar Al-i Osman Kapısını merkezkaç güçlere karşı berkitmek için kurulan ama giderek şehir hayatına, ticaret dünyasına ve toplumsal dokuya nüfuz eden, her türlü siyasi müzakere ve mücadelenin en önemli aktörleri arasında yer alan Yeniçeri Ocağı’nın başı çektiği isyanlar 20. yüzyılın askeri darbelerinin öncülüdür yaygın bir görüşe göre. Öte yandan ocağın 1826’da lağvedilmesi, Namık Kemal’den Necip Fazıl’a ve Niyazi Berkes’e kimi entelektüelin gözünde, farklı açılardan, geç Osmanlı ve modern Türkiye tarihinde halkın sesinin kısılmasına ve/ya otoritenin denetlenemezliğine kapı açmıştır. 

Elinizdeki kitabı oluşturan çalışmalar, bu dev meseleler yumağının kritik son yüzyılına farklı yörelerde sosyo-ekonomik düzlemde damgasını vuran çeşitli konulara orijinal arşiv araştırmalarıyla ve metodolojik farkındalıkla ışık tutuyor. Toplumsal tarih alanında yirminci yüzyılın kazandırdığı ve yerleştirdiği birikime sahip çıkmakla birlikte, uluslararası katılımlı projeler oluşturma, farklı coğrafyaların arşivlerini harmanlama ve dijital teknolojinin imkanlarını yaratıcılıkla değerlendirme açılarından yeni bir Osmanlı tarihçiliğinin de habercisi olan bu derlemenin hakettiği ilgiyi göreceğini umuyorum. Katılımcıların sürdürmekte olduğu projenin gelecek yayınlarını heyecanla bekleyeceğim.


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 428
Ağırlık : 428
En / Boy : 16,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺165,00
15.ve 16.Yüzyıllarda Osmanlı Sarayında Kehanet - Makaleler

15. yüzyıl ortalarından 16. yüzyıl ortalarına uzanan yüzyıllık dilim genelde Osmanlı tarihinin “klasik” çağı olarak kabul edilse de, bu dönem aslında daha çok bir dönüşümün, muhtelif siyasi, ideolojik ve kültürel cereyanların buluşup daha sonra “klasik” olarak adlandırılacak yapıyı yavaş yavaş meydana çıkarışının çağıdır. Daha çok askeri başarıları ve kurumsal yenilikleri açısından yaklaşılan Osmanlı İmparatorluğu, bu dönemde gerek İslam dünyasında gerekse Avrupa ve Akdeniz sathında etkin olan kehanet trafiğinden, gizli ilimlerden, kıyametçi akımlardan ve dünyanın sonundan evvel nihai adaleti ve evrensel hükümdarlığı tesis edecek Mesih beklentisinden uzak kalmadı. Özellikle saray çevresinde bulunmuş, padişahlara ve devlet ricaline yakın durup onların yaklaşımlarını etkilemiş kimi isimler geride bıraktıkları eserlerle Osmanlı siyasi ve kültür tarihinin fazla gün yüzüne çıkmamış ama imparatorluğun hikâyesinde mühim yeri olan hususlarına zengin bir tanıklık sağlıyor. Türkiye’de Tarihçi Mustafa Ali: Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı (1541-1600) başlıklı kitabıyla bilinen Cornell Fleischer’ın 1990’ların başından 2000’lerin sonuna uzanan yirmi yıllık dönemde kaleme aldığı kimi makaleleri ilk kez bir araya getiren Saraydaki Kâhin, Osmanlı tarihçiliğinin yakası açılmadık konularını, geçmişin gün yüzüne taşınamamış aktörlerini okurlarla buluşturuyor.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 134
Ağırlık : 134
En / Boy : 16,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺82,50
Türk Töresinden Medya Töresine

Bu çalışmada Türkiye’de 1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarının yayın hayatına başlamasının ardından medyada sıklıkla yer alan töre kavramına odaklanılmıştır. Söz konusu tarihten öncesi de olmakla birlikte, bilhassa sonraki dönemde Türkiye’de, aslında bir sosyal norm olan töre hakkındaki algının gittikçe olumsuz bir yönde şekillendiği görülmektedir. Töre kelimesine, Türk kültüründeki anlam ve işlevlerinden soyutlayarak “medyatik” anlamlar yüklenmiş; “Türk Töresi”, “Medyatik Töre” olarak kurgulanarak özellikle televizyon dizilerinde ve sinema filmlerinde yer almıştır.
İki bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde sosyal normlar, sosyal norm olarak töre, Türk töresi gibi kavramlar açıklanarak, bu kavramların çalışmada hangi anlamlarda kullanıldığı belirtilmiştir. Töre hakkında felsefe, sosyoloji, hukuk ve folklorun bakış açıları sunularak bu çalışmada, özellikle folklorun bakış açısı üzerinden değerlendirmelere gidileceği ve bunun gerekçeleri açıklanmıştır. Ayrıca bu bölümde Türk töresinin işlevleri ve son yıllarda Türkiye’de törenin reddedilme sebepleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise seçilen televizyon dizileri ve sinema filmleri töre merkezli olarak incelenmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 3/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 300
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Orta Çağ genel olarak bakıldığında birçok karmaşanın yaşandığı bir dönem olarak kabul edilebilir. Ancak bu karmaşanın içinde birçok değişim ve gelişiminde yaşandığı bir dönemdir. Aslında bir madalyonun iki yüzü gibidir Orta Çağ: Aydınlık ve karanlık…
İşte bu kargaşa ve gelişim döneminin en güzel örneğini Orta Çağ Almanyası’nda görmekteyiz. Hanedanlıklar arası geçişler, papalar ve imparatorlar arasındaki çatışmalar, Haçlı Seferleri ve imparatorların Haçlı Seferlerine etkisi, Otto Rönesansı, şehirlerin planlanması, üniversitelerin kurulması, dönem insanlarının yiyecek içecek kültürü, sanat, tiyatro ve daha fazlası…
Bu kitap Orta Çağ Almanyası’nı siyasi, dini, sosyal ve kültürel yönleriyle ele alırken bütün bu olayların da özetini sunmaktadır. Dolayısıyla Orta Çağ Almanyası’nı merak edenler için de bir başlangıç niteliği taşımaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 156
Ağırlık : 156
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺99,00

Muktedir bir devlete ve kadim bir şehre adını vermiş olmasına karşın yakın bir zamana kadar var olup olmadığı tartışma konusu olan Aydın Bey’in artık hayatına dair pek çok nokta aydınlanmış durumdadır. Son zamanlarda yapılan çalışmalar neticesinde Batı Anadolu’nun Türkleşmesinin önemli aktörlerinden biri olan Aydın Bey’in kökenine ve faaliyetlerine ilişkin önemli bilgilere ulaşılmıştır. Batı Anadolu’nun fetih sürecinin başlatıcı unsurlarından olan Aydın Bey, oğullarına bir devletin de yolunu açmıştır. Tarihi kaynakların verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre 1280’lerden 1308 yılına kadar yaklaşık 25 yıl Menderes havzasındaki Türkmenlerin reisliğini yapan Aydın Bey, iki Menderes nehri arasındaki toprakların büyük bir kısmını fethedip güçlü bir devlettin temellerini atmış böylece oğullarına peşinden gidilebilecek kutlu bir yol bizlere de bereketli bir şehri miras bırakmıştır. 


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 72
Ağırlık : 72
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺63,00

“Tarih boyunca bir ana ve eş olarak öne çıkan kadın, aslında ilk sözden itibaren dilini öğreten, aileden topluma geçiş sürecinde ilk yaşam kültürünü öğreten en önemli figürdür. Bugünkü Batı Uygarlığının önemli kaynaklarından biri Antik Yunan Uygarlığı olarak görülür. Antik Yunan Uygarlığında kadınlar evlere kapatılarak geri plana itilmiş konumlarına karşın aile bireylerinin yetiştirilmesi için eğitim faaliyetlerinde etkin bir rol oynamışlardır. Sevgili öğrencim Nuriye Külahlı, ‘Antik Yunan Eğitiminde Kadın’ adlı çalışmasında arkeolojik ve yazılı kaynakları kullanarak onların bu faaliyetlerini tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Bu nedenle bu çalışma günümüz Batı uygarlığını daha iyi anlayabilmek açısından araştırmacılara katkılar sağlayacaktır.”
Prof. Dr. Hasan BAHAR

“Bu kitap, Eski Yunan’da tarih öncesi dönemlerden Helenistik Dönem sonuna kadar eğitimde kadınlarının rolü üzerinedir. Almış oldukları eğitim doğrultusunda sanatta, tıpta, dini hayatta, felsefede ve çocuk eğitimi konusunda öne çıkmayı başaran Antik Çağın kadınları adlarından saygıyla söz ettirmeyi başarmışlardır. Elinizdeki bu kitap, kadının geçmişte de sosyal hayatta ne derece önemli roller üstlendiğinin adeta bir hikâyesidir. Bundan dolayı çalışmanın alanında önemli bir boşluğu dolduracağını ve keyifle okunacağını düşünmekteyiz.”
Prof. Dr. Özdemir KOÇAK


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri : İSTANBUL
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 420
Ağırlık : 420
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺216,00

Samimi duygularla Doğu’daki Hristiyan din kardeşlerini içinde bulundukları müşkül durumdan kurtarmak ve Tanrı’ya hizmet etmek için yola çıkan Latin Katolik Hristiyanların, bilhassa kendilerini yardıma çağıran Doğu Roma İmparatoru Alexios Komnenos’tan gerekli yardımı göreceklerine ve “ortak davalarına” hizmete büyük bir gönüllülükle iştirak edeceklerine olan inançları Doğu Roma topraklarına girdikleri andan itibaren sarsılmıştır. Haçlı orduları, Doğu Roma İmparatorluğu topraklarında ilerlemeye devam ederken gördükleri muamele karşısında şaşkına dönmüştür. Alexios’un kendi İmparatorluğunun çıkarlarını korumasındaki tavrı kısa zaman içinde Haçlılarla çatışma yaşamasına yol açmıştır. Alexios Komnenos’un kardeşlik ve müttefiklikten bahseden mesajlarıyla tam bir tezat oluşturan tavrı karşısında Haçlıların hissettiği hayal kırıklığı ilerleyen süreçte yaşananlarla birleşerek genelde Doğu Roma’ya, özelde ise Alexios Komnenos’un şahsına karşı açık bir öfkeye dönüşmüştür. İmparatorun, seferler sırasında imparatorluk sınırlarını koruma altına almak için aldığı önlemler ve sonrasında izlediği politika, Latin Katolik din adamlarının kroniklerindeki Alexios imajının oluşmasında belirleyici olmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺99,00

Günümüzde etkin, bilgili, yetenekli, kendileri ve içinde bulundukları toplum için sorumluluk almaya istekli, siyasal sürece katkıda bulunan, sağduyulu vatandaşların yetişmesinde kuşkusuz eğitim ve özellikle de vatandaşlık eğitimi giderek artan bir önem taşımaktadır.

Vatandaşlık Eğitimi Üzerine adlı bu kitapta ilk olarak vatandaşlık kavramı ve boyutları ele alınmaktadır. Vatandaşlık eğitimi, özellikleri, temel unsurları, vatandaşlık eğitim modelleri, okulda veriliş biçimleri, yöntemler, ölçme ve değerlendirme ile vatandaşlık eğitiminde en etkili unsurlardan biri olan öğretmenler bağlamında değerlendirilmektedir. Kitapta ayrıca vatandaşlık eğitiminin tarihsel gelişimi Batı ve Türkiye açısından ele alınmaktadır. Batı’da vatandaşlık eğitiminin tarihine kısaca değinildikten sonra Türkiye’de vatandaşlık eğitiminin tarihsel gelişimi “Cumhuriyet Öncesi Dönem”, “1923-1950 Yılları Arası Dönem” ve “1951-2015 Arası Dönem” olmak üzere üç dönem halinde müfredat ve ders kitapları boyutunda incelenmektedir. Türkiye’deki mevcut vatandaşlık öğretim programlarının yanı sıra yurt dışı ve Türkiye’de vatandaşlık eğitimi üzerine yapılmış araştırma örneklerine de bu kitapta yer verilmektedir.

 


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 156
Ağırlık : 156
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺99,00

Bu kitap, Osmanlı Devleti’nin son döneminde, Kurtuluş Savaşı yıllarında ve Cumhuriyet döneminde önemli bir isim olan Keçeci zade Hafız Mehmet Emin Bey üzerine bir biyografi çalışmasıdır.
Kitapta, Osmanlı Devleti’nin son döneminde girişimci bir zahire tüccarının Balıkesir Ticaret Odası ve Balıkesir Belediye Başkanı olarak yaptıkları, Kuvâ-yı Milliye’nin Batı Anadolu’daki faaliyetleri özelinde Keçeci zade Hafız Mehmet Emin Bey’in Milli Mücadele hatıraları, yeni kurulan Türkiye Devleti’nin önemli şehirlerinden biri olan Balıkesir’de yaptığı sosyoekonomik, siyasi ve topluma hizmet çalışmalarıyla Keçeci Hafız’ın şahsında Erken Cumhuriyet Dönemi (1923-1935) incelenmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 192
Ağırlık : 192
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺112,50
Servet-i Fünun Örneği

Osmanlı İmparatorluğu 20. yüzyılın başlarına kadar süren çabalarına rağmen iki farklı durumu temsil eden bir görünüm arz etmekteydi. Bir yüzü ile her an ölmesi beklenen “Avrupa’nın hasta adamı” olarak hangi devletin kollarında can vereceği beklenirken, bir diğer yüzü ile milyonları bulan Müslüman nüfus üzerindeki halife gücü ve coğrafi konumu ile hala hesaba katılması gereken bir güç idi. Ekonomik olarak büyük devletlerin kurduğu Düyûn-ı Umûmiye İdaresinin varlığı ile kontrol altında tutularak gelir kaynakları büyük oranda devlet borçlarına sayılmaktaydı. Özellikle Avrupa’da kalan topraklarında kayıpları ise devam etmekteydi. Bu noktada özellikle Sultan ve Babıâli’deki memurlar çok zor koşullar altında çalışarak, dar alanda manevra yapabilecek bir saha açmaları, kısaca kendi kaderlerini kendilerinin tayin edeceği durumda olduklarının bilincindeydiler. Bu da Batılı Devletlerle kurulacak ikili ilişkilerin mahiyetini ve önemini belirleyen nokta idi. Bâbıâli’yi temsil eden bürokratların, diğer yerlerdeki yönetim seçkinlerinde olduğu gibi yekpare bir bütünlük arz etmediği, dikkat etmemiz gereken unsurlardan biridir. Gerek yozlaşmanın ve hizipleşmenin çeşitli yüzlerini temsil eden gruplar, gerekse de üzerine fazla düşünülmeden yapılmış tanımlamalar aracılığıyla, kimi yönetici/idareci seçkinin daha tutucu ve kimisinin de daha ilerici olduğunu görürüz.


Basım Ayı/Yılı : 12/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺108,00

Bu eser, dil olarak Osmanlıca hazırlanmış olup, eğitimini yaptığımız Arapça kitapları daha güzel anlamak, uydurma ve yanlış manalar yerine ilmi ve uygun olan manayı vermek için hazırlanmıştır.

Bu lugatta alimlerin ve talebelerin gözbebeği olan en meşhur lugat kitaplarından derlenmiş olup, sonuna Arapça ilmi kitapların musannefleri, kitaplarda geçen alimlerin hayat ve eserlerine dair malumat verilmiş ayrıca kitaplarda geçen ayetler de ilave edilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 7/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 235
Ağırlık : 235
En / Boy : 18 / 25
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺117,00

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk darbesi. Beraberin gelen hukuksuz yargılamalar. Netice; bir başbakan ve iki bakanın idamı, yüzlercesine hapis cezası. Uğranılan haksız ithamlar, onur kırıcı davranışlar. Mağdur olan aileler.
Bu kitapta, Demokrat Parti Artvin Milletvekilleri Mecit Bumin, Yaşar Gümüşel, Hilmi Çeltikçioğlu ve Eyüp Doğan’ın 1960 darbesi sonrasında yaşadıklarına tanık olacaksınız. Ülkeleri ve memleketleri Artvin için neler yaptılar? Hangi suçlardan yargılandılar? Kendilerini ne şekilde savundular? Aileleri neler yaşadı? Hepsi ve daha fazla sorunun cevabını bu kitapta bulabilirsiniz.


Basım Ayı/Yılı : 10/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 296
Ağırlık : 296
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺162,00

Bu kitap; Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcından Lozan Barış Anlaşması’nın imzalanmasına kadar geçen süreçte Bitlis Vilayeti’ni konu edinmiştir. Bitlis’in kısa tarihçesi, 20. yüzyılın başlarından itibaren yaşanan olaylar, savaş öncesi genel durum, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve gelişimi, Ermeniler tarafından çıkarılan olaylar ve Ermeni Tehciri, Rusların Bitlis’i işgal etmesi ve işgal esnasında yaşanan olaylar, Müslüman halkın göç etmesi, Bitlis’in geri alınması, Mondros Mütarekesi sonrası yaşanan olaylar, milli mücadelenin başlaması ve halkın desteği, kongreler dönemi, kurtuluş savaşı esnasında Bitlis’in içinde bulunduğu siyasal, sosyal ve ekonomik durum ele alınmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 312
Ağırlık : 312
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺166,50

Çağdaşlarının aksine hanedan esaslı bir yönetimi genellikle takip etmeyen Memlûklerin, kendi dönemleri için atipik bir rejimi sürdürdükleri muhakkaktı. Hanedan yoksunluğunun veraset sistemini bulanıklaştırdığı ve veraset sistemindeki belirsizliğin iktidarı ele geçirme noktasında kargaşaya yol açtığı bir siyasi ortamda, ya (Hobbes felsefesindeki) herkesin herkese savaş açtığı bir düzen ya da bir Memlûk nizam’ı biçimlenecekti. Uzun ömürlü varlıklarının, bulundukları bölgedeki gelişmelere tesir edebilecek politik-askeri meziyetler, belirleyici bir diplomasi ve Sünni-İslam dünyasının muhafızı olma gibi nitelikler barındırmasını anarşi durumuyla açıklamanın tarihsel gerçekliğe aykırı düşmesi, bu karmaşık yapının tahlili için Memlûk devlet doğasının irdelenmesini bir gereklilik haline dönüştürmektedir. Bu kitap, Memlûk yönetim modelini coğrafyadaki öncel devletlerin idare şekillerinden bağımsız olarak değerlendirme argümanını merkeze alarak, sultanların ve bürokrasi sınıfının siyasal temayüllerini saptama ve bağlantılı diğer birtakım tartışmalı konulara yorum getirme çabasının ürünüdür.


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 294
Ağırlık : 294
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺157,50
Tengri Dininin Temeli Hiçliğin Kutsal Bilgisi

Töre, benimsenmiş olan ortak gelenek, görenek, düzen, davranış, öğreti, inanç / din, kural, yasa ve
bilgelik / felsefe bütünlüğüdür. Töre, erdemli olmanın yoludur. Toplumda herkesin uyması gereken ilkeler
birliğidir. Töre, toplumlara gerçekleri bildirip onların barış ve erinç içinde yaşamaları için bilimsel,
ahlaksal, toplumsal ve siyasal ilkeler koyar ve bu doğrultuda kurumlar oluşturulmasını sağlar.
Töre, Tengri dininin temeli ve Hiçliğin kutsal bilgisidir. Bu kutsal bilgi binlerce yıl kuşaktan kuşağa
sözlü olarak aktarıldı. Töre'nin kimi düşünceleri binlerce yıl önce dönem dönem yazıya geçirildi. Ancak
başka dinlerin yüzyıllarca süren etkileri nedeniyle daha sonra unutulmaya yüz tuttu.
Hiçlik bireylerin, yöneticilerin ve devletlerin yazgısıdır. Dürüst bir kişilik ve düzgün bir yaşam için
izlenmesi gereken ülküsel bir ahlak yoludur. Kişioğlu, Hiçliğin doğal çağrısını izlemelidir. Hiçlik kişisel,
toplumsal ve siyasal düzeylerde ahlaklı davranış biçimidir. Gerçek erdem, Hiçliği anlamaktır. Sonsuzluk
Hiçliktir.
Hiçliği anlamak, bilinci boşaltıp dinginliğe ulaşmakla olur. İçe dönüş dinginliktir. Bu yolla herkes kendi
yazgısını gerçekleştirir. Kendi yazgısını gerçekleştiren, sonsuzluğun bir parçası olur ve gerçek bütünlüğe
ulaşır. Sonsuzluğun bilincinde olmak, uyanmaktır. Sonsuzluğun bilinciyle davranan kişi herkesi kucaklar
ve herkese örnek olur. Ölümsüzlük, öldükten sonra unutulmamak ve iyilikle anılmaktır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 244
Ağırlık : 244
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

Mezopotamya’nın ilk sakinleri, Süryaniler…
4000 seneyi aşkın bu coğrafyada yaşamlarını idame ettiren hoşgörü ve tevazu sahibi insanlar… Bölgedeki Araplar, Kürtler, Yezidiler ve Türkler ile muhabbet içinde yaşayan Süryaniler…
Gerek tarihi güzellikleriyle gerekse birden fazla dinî inanışa mensup haklı içinde barındıran kadim şehir Mardin’in, kadim halklarından olan Süryanileri ele aldığımız bu eserde sayısız kaynaktan derlemeler yaptık.  Mardin’de, aynı topraklarda, senelerdir beraber yaşadığımız ve günlük hayatta ancak din adamlarının, rahiplerin, metropolitlerin kıyafetlerinden Süryani olduklarının farkına vardığımız insanların gündelik hayatlarına, inançlarına, eşsiz kültürlerine değindik ve onları sizlerle buluşturduk. 
Zaman zaman Süryani mutfağından, Süryani düğünlerinden zaman zamanda dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri bulunmayan telkâri sanatından bahsettik. Gelin sizlerle beraber bu kadim kentin ve kadim halkının eşsiz kültürüne beraber bakalım. 


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 112
Ağırlık : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺72,00

Bu çalışmada Antalya'nın sosyal ve kültürel durumu konu edinilmiştir. Şehirleri tanımak için onun bünyesinde bulunan sosyal ve kültürel kurumları tanımak gerekmektedir. Örneğin Balbey Mahallesi, Antalya Lisesi, Saat Kulesi gibi kurumlar kuruluşundan bu yana Antalya'da yaşayan insanların hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Söz konusu kurumlar şehrin simgesi ve hafızası durumundadır. Öncelikle konu kuramsal açıdan ele alınmış ve yapı, şehir, kurum konularına değinilmiştir. Sonra Kesikbeli Yolu, Köprü Pazarı, Balbey Mahallesi, Panaya Kilisesi, Antalya Lisesi, Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu), Türk Ocağı, Antalya'da Anadolu Gazetesi, Saat Kulesi, Antalya Asansörü, Giritli Aileler, Toplum Merkezleri, Meltem Mahallesi, Antalya'da Kentleşme konuları tarihsel ve sosyolojik bakış açısıyla işlenmiştir. Eserin kapsamında yazarların uzun yıllarda oluşturduğu çalışmalar bir araya getirilmiştir. Bu çalışmayla Cumhuriyet'in 100. yılında yapılan faaliyetlere bir katkı sağlanmak istenmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 296
Ağırlık : 296
En / Boy : 16,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Tarih boyunca devletlerin en önemli gündemlerinden birisi güvenlik olmuştur. Bu bağlamda Osmanlı Devleti, tebaası arasındaki uyum ve mutabakatın sağlanması, sağlıklı toplumsal yaşam alanlarının oluşturulması ve güvenlikleri ile birlikte devamlılıklarının da sağlanması açılarından kefalet sistemine başvurmuştur. Kefalet sistemi, gerek insanların birbirleriyle olan münasebetlerinde ve gerekse devlet-reaya ilişkilerinde oldukça yaygın olarak kullanılmıştır. Osmanlılar zamanında iktisadî ve ticarî işlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde kefalete müracaat edildiği gibi, toplumda asayişin sağlanması ve suçların önlenmesi için de sık başvurulan bir yöntem olmuştur. H. 1263 (1847) yılına ait 2661 nolu Çermik Kefalet Defteri de bu kapsamda tutulmuştur. Bu çalışmada H. 1263 (1847) tarihli ve 2661 nolu Çermik Kefalet Defteri ele alınmıştır. Defterde, Çermik kasabası ve kazaya bağlı köylerde yaşayan tüm yetişkin erkekler birbirlerine kefil yazılmışlardır. Güvenlik amacıyla düzenlenmiş olan bu defter, kişilerin isimlerinin yanı sıra onlara dair çok önemli verileri de içermektedir. Defterdeki söz konusu verilerden hareketle XIX. yüzyıl ortalarında Çermik'in idari durumu, kaza merkezi ve kazaya bağlı köylerdeki erkek nüfusun dağılımı, kazanın dini-etnik yapısı, yaş gruplarına göre dağılışı, kişilerin meslek ve sosyal statüleri, hastalık ve özürleri ile Çermik kazasındaki arazilerin tasarruf şekli ele alınmıştır. Çermik Kefalet Defterindeki verilerden anlaşıldığı üzere Çermik kazası önemli bir yerleşim merkezidir. Kaza merkezinde Müslümanların yanı sıra Hıristiyanlar ve Yahudiler de yaşamaktadır. Bu yönüyle Çermik, Diyarbakır'a bağlı yerleşim merkezleri içerisinde özgün bir yere sahiptir. XIX. yüzyılın ortalarında birçok nahiye, 70 civarında köy ve mezradan oluşmaktadır. Köylerin kahir ekseriyeti Müslümanlardan meydana gelmektedir. Bunun yanı sıra çok az sayıda Ermeni birkaç yerleşim merkezinde bulunmaktadır. Kazaya bağlı yerleşim merkezlerinde birkaç tane oymak/aşiret varsa da bunlar da yoğun bir nüfusa sahip değildir.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 16,5 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺144,00

Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki gayrimüslim unsurlara dirlikler tevcih ederek tımar sistemi içerisine dâhil ettiği, dolayısıyla bu milletlerin Kanun-i Osmani idari sisteminin bir parçası olduğu bilinmektedir. Bu coğrafyada Bulgar, Rum, Sırp ve Arnavut asilzadelerine ve askerî zümrelerine bir İslamlaştırma politikası güdülmediği aşikârdır. Buna rağmen XIX. yüzyılda Osmanlı rejimi, Balkan milletleri için “boyunduruk” kabul edilen bir söylemle esaret dönemi gibi kurgulanmıştır. Balkanların kültürel ve tarihî realitesini görmekten uzak bu bakış açısıyla bir bilinç oluşturma çabaları 1878 Berlin Antlaşması ile Bulgaristan, Sırbistan, Romanya ve Karadağ’a verilen özerklik sonucunda ciddi bir ivme kazanmıştır. Esasen Rusya, Avusturya-Macaristan, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi büyük devletler Balkanları kendi çıkarları çerçevesinde operasyon ve spekülasyon alanı olarak görüyordu. Bundan dolayı adı geçen bu devletler kendi aralarında Avrupa güç dengesi çerçevesinde statükonun korunması amacıyla olağanüstü bir mekik diplomasisi yürütmüşlerdir. Bu politika bağlamında Balkan milletlerini Osmanlıya karsı isyana teşvik etmişler ve her fırsatta ayaklanan asileri Osmanlı “boyunduruğuna” başkaldıran kahramanlar olarak kabul etmişlerdir. Öte yandan, II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte siyasi çekişmeler Osmanlı Devleti’nde bir krize yol açmış ve orduya sirayet ederek birtakım istenmeyen hadiselerin peş peşe gelmesine sebep olmuştur. Bu durumu fırsat bilerek bir araya gelen Balkan devletçikleri Osmanlıya karşı art arda savaş ilan etmişlerdir. Nihayetinde Devlet-i Aliyye için Balkan Muhârebâtı tam bir yıkım olmuştur. Bu süreçte Rum, Bulgar ve Sırp komitacılar bölgede yaşayan Müslümanlara karsı acımasız bir tutum sergileyerek katliamlar yapmışlardır. Bu kitapta, Balkanların genel bir tarihi ve büyük devletlerin 1912-1913 tarih aralığında birbirleriyle ittifak arayışları mercek altına alınmış; İstanbul, Paris, Londra, Petersburg, Viyana, Belgrad, Sofya, Atina, Bosna-Hersek gibi merkezlerde görevli büyükelçi ve maslahatgüzar düzeyindeki Fransız diplomatların yazışmalarından hareketle Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki trajik akıbeti ortaya konulmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 267
Ağırlık : 267
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺281,60

“İkinci Dünya Savaşı’nın önemli bir bölümü, kuşağının tartışmasız en iyi tarihçilerinden biri olan Sir Antony Beevor’ın anlatım yetenekleriyle hayat bulmak için bekliyordu. Elinizdeki bu kitap bekleyişi sonlandırdı ve okurları hiç de hayal kırıklığına uğratmayacak. Beevor’ın, askerler ve siviller, kadınlar ve erkekler gibi sıradan insanların savaş deneyimlerini aktaran yeni kaynakları ortaya çıkarma becerisi kendisini eşsiz kılıyor. Beevor’ın, yorulmaksızın araştırdığı ve akıcı şekilde yazdığı bu mükemmel kitap, konusunda uzunca bir süre mihenk taşı olacak.” – Saul David, Daily Telegraph

Yıl 1944. Overlord Harekâtı’yla Kıta Avrupası’na tarihin en büyük amfibi harekâtını gerçekleştiren Müttefikler köprübaşlarını emniyete almış, Avrupa içlerine emin adımlarla ilerlemektedir. Harekâtın görece olumlu gelişmesiyle Müttefik saflarında savaşın çabucak biteceğine dair umutlar yeşermiş, askerler Noel’de memlekete dönme hayallerine kapılmışlardır. Bu hayal, Nazi Almanyası’na nakavt darbesi indirmek isteyen Müttefik Yüksek Komutası’nı da etkisi altına almıştır ki, derhâl bir plan hazırlanır. Mareşal Montgomery’nin cüretkâr fikri, Aşağı Ren ve ötesine uzanan köprüleri ele geçirerek Ruhr havzasından Almanya içlerine ilerlemektir. 

Müttefik uçakları 1944 Eylül’ünde işgal altındaki Hollanda semalarında belirdiğinde, Alman tarafı neyle karşılaşacağını anlar ve Hitler’in İtfaiyecisi lakaplı Mareşal Model ile General Kurt Student derhâl bir savunma tertipler. Avcılar şimdi avlarını beklemektedir. Almanların çetin direnişi Müttefik akınlarını pek çok yerde durduracak ve karşı taarruzlarla harekâtın beli kırılacaktır. Hem coğrafî hem de stratejik önem arz eden Hollanda ve bilhassa da Arnhem’deki sert çarpışmalar, savaşın seyrini değiştirmese de uzamasına yol açar ve böylelikle milyonlarca insanın daha hayatını kaybetmesine neden olur. 

Yakın dönemin en önemli İngiliz tarihçilerinden Antony Beevor, pek çok övgüye mazhar olan çalışması Arnhem’de bu cüretkâr harekâtı büyük bir ustalıkla kaleme alıyor. Beevor; Flaman, İngiliz, Amerikan, Leh ve Alman arşivlerinde çoğunlukla gözden kaçan detayları yakalayarak, General Kurt Student’in bizzat “Almanya’nın Son Zaferi” olarak adlandırdığı muharebenin dehşetengiz atmosferini okurun bizzat solumasını sağlıyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 600
Ağırlık : 600
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺196,80
Ortaçağ Avrupası’nda Doğal Afetler ve Büyük Felaketler

Güneş kararır, kara denize batar.
Gökyüzünden aşağı yıldızlar dökülür…
“Sanki gök açılmış, sanki herkes ölümün yakında üzerlerine gelmesi gerektiğini düşünerek kendilerini Tanrı’ya emanet ediyormuş gibi görünüyordu. Her yaştan keşişler, rahipler, kadınlar, oğlanlar ve kızlar, kurtların avladığı çobansız koyunlar gibiydi.” 1456 Napoli Büyük Depremi 
“Thames Nehri ve başka yerlerde cefasını yoksul halkın çektiği, hasırlara veya başka muhafazalara sarılı ekmekleri bile donduran ve ısıtılmadan yenemez hâle getiren büyük bir don ve buz kümelenmesi hasıl oldu: Buz yığınları Thames yüzeyini öyle bir kapladı ki, insanlar Greenhithe’ten Westmister’a oradan da Londra’ya kadar buzlar üzerinde gidiyorlardı.” 1310 İngiltere’de Grönland Yılı
“1 Kasım 1333’te yağmur başladı. Korkunç şimşek ve gök gürültüsüyle dört gün dört gece yağdı; ve nehir yükseldi, yükseldi, ta ki su duvarları, ardından binaları yıkana ve üç ana köprüyü kaldırıp sona erene kadar. Tüm bunlar paha biçilemez bir yıkım ve can kaybıydı...” 1333 yılı Floransa Sel Felaketi
Seller, depremler, dolu olayları, orman yangınları, salgın hastalıklar, kıtlıklar, büyük volkanik olaylar, depremler/tsunamiler, pandemiler, epizootikler, fırtınalar, don olayları, kuraklıklar/yangınlar, iklimsel değişimleri ve kıtlık olayları Ortaçağ Avrupası’nı her yönüyle değiştiren afetler…
Ortaçağ Avrupası’nda insanlar kendilerini ve çocuklarını neden köle olarak satmıştı? Avrupa’nın nüfusu ne zaman ve nasıl yarı yarıya yok oldu? Depremler şehirleri haritadan nasıl sildi? Doğal felaketler Avrupa’nın tarihini nasıl değiştirdi? İnsanlar Ortaçağ’da bu büyük felaketlerle nasıl mücadele ediyorlardı? Yoksa kaderlerine boyun eğip Tanrı’nın kendilerini cezalandırdıklarını mı düşünüyorlardı?
Tanrı’nın Öfkesi Ortaçağ boyunca Avrupa’yı tamamen değiştiren doğal afetlerin ve felaketlerin çarpıcı, yıkıcı ve yok edici etkilerini bütün çarpıcılığı ve dehşetiyle gözler önüne sermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺65,60

“Schicksal ne demek biliyor musun?”

Lyuba kelimeye yabancıydı.

“Kader demek.”

Kader. Her şeyin bir nedene bağlı olarak gerçekleşmesi…

1941 yılında, Ukrayna’nın Czernowitz kentinin,  Küçük Kudüs olarak da anılan bölgesinde  İkinci Dünya Savaşı’nın tüm acılarını yaşayan bir Yahudi ailenin on altı yaşındaki genç üyesi Tholdi, sevdiklerinin hayatını kurtarmak için, sırlar ve şantajla dolu tehlikeli bir yol seçer. Ama aşkın ona yaptırabileceklerini hesaba katmamıştır. Linker ailesinin umutları, bir Çingene kızı olan Lyuba sayesinde gerçeğe dönüşür.

Küçük Kudüs’te Gece Dersleri ırkçılığın, aşağılanmanın ve ayrımcılığın insan ruhunda açtığı yaraları ustalıkla irdeleyen bir roman.


Basım Ayı/Yılı : 8/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 328
Ağırlık : 328
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺113,98
Toplumlar ve Ekonomiler

Modern Avrupa’nın teşekkül ettiği tarihsel süreci ele alan serinin bu ikinci kitabı, Ortaçağ’ın sonlarından 19. yüzyılın başlarına kadar Avrupa’nın toplumsal ve iktisadi tarihine odaklanıyor. Hamish Scott’ın editörlüğünde alanlarında uzman tarihçilerin kaleme aldığı on makaleden oluşan bu cilt modern tarihçilerin model ve tezlerini değerlendirirken, güncel araştırmaların neticelerini de olgun ve veciz bir şekilde sunuyor. Demografik değişimler, şehirlerin ve kırsalın dönüşümü, Avrupa’daki sosyal düzen ve yapıların farklılaşması, aile ve hanelerin toplumsal rolleri, bireysel kimlik, benlik ve faillik gibi modernliği tanımlayan kavramların erken modern kökleri bu cildin konularından. Modern dünyanın tüketim alışkanlıkları ve maddi yaşam şartları, tarım toplumunun feodal yapılardan evrilmesi- kapitalistleşmesi ya da modernleşmesi- şehirlerin sosyolojik açıdan geçirdikleri değişimler ve imalatın toplumsal ve iktisadi yaşamda giderek daha fazla merkeze gelmesi de bu ciltte birçok açıdan işleniyor.
Kıtanın dört bir tarafındaki iktisadi eğilim ve döngüler, pazarların hem kıta içinde hem de küresel çapta bütünleşmesi ve Avrupa’daki ticaret ve sanayinin ilkel tiplerindeki genişlemenin etkileri gibi olgular modern öncesi Avrupa’da kapitalist bir ekonominin ön koşullarının varlığını veya yokluğunu kanıtlamak için araştırılmıştı. Süreci modern öncesinden başlayıp modern toplum ve ekonomilere giden süreç araştırması olarak inceleyen toplum ve iktisat tarihçileri amaçları açısından son derece elverişli görünen erken modern tabirini sahiplendiler. Çağdaş tarihyazımının bu dikkat çekici yaklaşımı VakıfBank Kültür Yayınları’nın Türk tarihçiliğinin hizmetine sunduğu Erken Modern Avrupa Tarihi, Toplumlar ve Ekonomiler Türkçe literatürde bir köşe taşı olacak.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 528
Ağırlık : 528
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Ermeni Islahatı ya da Meselesi dendiğinde; “[…] üç dönemin ilkinde (1880-1883) bize karşı en fazla titizlenen ve ısrarcı olan İngiliz Hükümetidir. Bu kötü görev tüm şiddetiyle ikinci dönemde (1894-1897) de İngiltere devletinde kalmış, üçüncü dönemde (1912-1914) ise tamamen Rusya devletine verilmiştir. Fransa Hükümeti ise İngiliz ve Rus hükümetlerine bütün varlığıyla çalışıp gayret göstererek yardım etmek konusunda asla kusur etmemiştir. […] Tarihî ve siyasî sebepler, bugün kendileriyle savaş halinde bulunduğumuz her üç devletin bazen müttefikleriyle bir noktada toplanmasını sağlamış, bazen de (emperyalist/sömürgeci) çıkarları uğruna birbirlerinden uzaklaşsalar da yine bizim zararımıza olan konularda birleşen çizgilerinden doğan tarihî ve siyasî sebeplerin doğal zorlamasıyla Ermeni Meselesi'nde daima aleyhimize çalışmışlar ve başımıza pek çok dert açmışlardır. Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya'ya gelince; […] Ermeni Meselesi'nde sıkı bir politika izlememişlerse de İngiltere, Fransa ve Rusya'nın politikasına cidden karşı çıkacak hiçbir şey yapmamışlar, çoğu zaman aleyhimize bu üç devletin kötü niyetli siyasetlerine yatkınlık göstermişlerdir. Amerika Hükümeti bile zaman zaman titizlik etmekten geri kalmamıştır.” 


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 238
Ağırlık : 238
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00
Teori, Doktrin ve Tarih

Vahhâbîliğin Kökenleri
Michael Cook

İslâmi Reformun Kökenleri ve İlk Gelişimi
Ahmad S. Dallal

Muhammed Hayyâ el-Sindî ve Muhammed ibn Abdülvahhâb
John Voll

İbn Teymiyye ve Vahhâbî Teokrasisi
Henri Laoust

Vahhâbîler, Kâfirler ve Dışlayıcılığın Sorunları
Elisabeth Sirriyeh

18. ve 19. Yüzyıl İslâmı’nda İçtihat ve Taklit
Rudolf Peters

Saray Uleması: Büyük Ulema Komitesi Üyelerinin Yolu
Nabil Mouline

Suudi Arabistan’da Din, Siyaset ve Edebiyat
Werner Ende

Vahhâbîler
Richard Hartmann

Vahhâbî Liderleri ve Şam Paşası Arasında Yazışma
Heinrich Leberecht Fleischer

İç Savaş, Dış Müdahale ve Siyasi Meşruiyet Sorunu: Bir 19. Yüzyıl Suudi Kadısının İkilemi
M. J. Crawford

İslâm İçi Bir Düşman Olarak Vahhâbîlik
Esther Peskes

Baas ve Suudî-Vahhâbî Düşüncesinde Aşiretçilik
Olivier Carré


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 520
Ağırlık : 520
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺165,75

Ortadoğu tarihi dünyanın gündeminden hiç düşmedi ve uluslararası alanda daima belirleyici bir rol üstlendi.

Kitapta, ilkin 1800’lü yıllara doğru Ortadoğu’nun genel bir resmi sunulur. Reformların başlangıcı olarak kabul edilen 1774-1856 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu merkeze alınarak geniş bir coğrafyadaki hareketliliğe yer verilir. Ortadoğu tarihi ile birlikte Osmanlı modernleşmesinin eşzamanlı biçimde ele alınması, kitabın dikkat çekici özelliklerinden biridir. Osmanlı’nın siyasi, idari ve hukuki yapısına ait terim ve kavramların tek tek izah edilmesi, öncelikle kültürel, dinî, sosyal ve ekonomik kodların çözümlenmesinin önemine işaret eder. Bu sebeple kitabın yazarları tarihsel bağlamdan kopmadan kronolojik çerçeveyle birlikte terminolojinin doğru kullanımına büyük bir itina gösterirler. Sonrasında 20. yüzyılın başında İngiltere’nin kendi idealleri doğrultusunda tanımladığı bir Ortadoğu coğrafyası çıkar karşımıza. İki dünya savaşıyla birlikte bağımsızlık hareketleri ve milliyetçilik dalgaları art arda yayılmaya başlar. Etnik ve mezhepsel çatışmalar, ayaklanmalar ve darbeler hız kesmez, matem ve gözyaşının eksik olmadığı topraklarda haritaların yerleri sürekli değişir. 1950-1970 yılları arasında ulusal seferberlikler, toplumsal protestolar ve kalkınma politikaları belirgin biçimde varlığını hissettirir. Ekonomik liberalizmin gölgesi altında ve ABD’nin devreye girmesiyle birlikte bu sefer İslâmcı ideolojilerin yükselişi, dikta rejimler ve her türden şiddet olayları boy gösterir. Bu durumda, yıllara ve yüzyıllara yayılan farklı Ortadoğu manzaraları belirir.

Bugün çağdaş sorunlarla ve güncel gelişmelerle birlikte Ortadoğu’nun yeniden tanımlanması gerektiği ise çok açık…


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 600
Ağırlık : 600
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺178,50

Atatürk Üniversitesinin Kuruluş Hikayesi


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 191
Ağırlık : 191
En / Boy : 28 / 40
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺300,00

1965 Fransa-Türkiye göç antlaşmalarından bu yana Fransa’daki altı yüz bini geçen Türk göçmenleri ve aileleri pek de tanınan bir topluluk değildi. Yakın zamanlardaki siyasi gelişmeler, ilk kuşağın Fransız vatandaşı olan çocuklarının “farklı” yetişkinler gibi sahneye çıkmaları Fransız toplumuna yeni bir görünürlük kazandırdı.

Göçlerle birlikte Türklerin Fransa’da yarım yüzyılı geçen varlığı, kalabalık yaşanan bölgeler dışında dikkat çekici bir unsur değildi. İkinci ve üçüncü kuşakların bu tabloya katılmalarıyla birlikte Fransız devleti ve toplumu süreç içinde sorgulanmaya başladı. İç evlilikler, ailevi şirketler, gettolaşan mahalleler, zaman içinde gitgide büyüyen ibadet yerleri ve dernekler, “uyum sağlama” konusunda birtakım direnişleri beraberinde getirdi. Fransız doğan gençler siyasi ve tarihsel konularda Türkiye bahsi açıldığında ve aşırı tepki verdiklerinde dikkatler zaman içinde Türklere yöneldi.

Bu kitap, Fransa’da bu konuyla ilgili ilk kapsamlı çalışmadır. Ségolène Débarre ve Gaye Petek Türklerin Fransa’daki sosyolojik, toplumsal, kültürel yerlerini anlatırken birçok özel güzergâhı, insan hikâyelerini kaleme almakta ve Türk okuru için de “ötekileşmenin” bir örneğini sunmaktadırlar. Yabancı bir ülkeye adım atıldığında karşılaşılan zorluklar, dil öğrenme güçlükleri, maddi kaygılar ve derin yurt özlemi birçok gurbet hikâyesini ortak bir noktada buluşturmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 213
Ağırlık : 213
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺102,00

‘Romulus ve Remus adlı iki çoban tarafından kurulmuştur Roma. Doğal olarak Roma’ya dair her şeyin temelinde kırsal yaşam vardır. Hattâ Roma soylusu şehir hayatını küçümser. Ona göre kırsal yaşam gerekliliktir ve fazla şehirlileşmek, bozulmak demektir. Oysa Varro bu eseri yazarken Roma o safhaları çoktan aşmıştı. Eserin adı Ziraat İşleri olsa da ziraat bu eserde aslında bir çerçeve görevindedir. Bu eser ölüm döşeğindeki Roma Cumhuriyeti’ne dair, Varro’nun bir bakıma son sözleridir. Ziraat çerçevesinin içindeki resimde Roma’nın diline, dinine, geleneklerine, coğrafyasına, tarihine dair pek çok kesit bulunuyor. Okur bu eserde Roma’daki tarım uygulamalarının yanında zooloji, botanik, coğrafya ve tarih konularında da pek çok bilgi bulacaktır:

Ziraatın özelliği yalnızca daha eski olması değildir. Ziraat aynı zamanda daha soyludur. Bu yüzden atalarımızın şehirde yaşayan vatandaşları kırlara geri döndürmesi boşuna değildi. Barış zamanında bu yurttaşları Roma köylüsü besliyordu. Savaş zamanında yardımı gene Roma köylüsünden alıyorlardı. Gene toprağa ‘ana’ veya ‘Ceres’ demeleri de boşuna değildi. Toprağı işleyenlerin vazifeşinas ve faydalı bir yaşam sürdüklerine, bu insanların kral Saturnus’un tebaasından geriye kalan son insanlar olduklarına inanıyorlardı. (Varro, Rust. iii.1)


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 358
Ağırlık : 358
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺136,00

Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde kayıtlı “Varka ve Gülşah” mesnevisi (H. 841), Anadolu Selçuklularından günümüze ulaşabilmiş, minyatürlü ve nadir yazma eserlerden biri olması sebebiyle büyük önem taşır.

Bu eser, Orta Çağ İslam dünyasının erken dönem tasvirli el yazmaları arasında belki de en değişik konuma sahiptir. Şair Ayyuki’nin 11. yy’da yazdığı bu aşk hikayesinin, bilinen minyatürlü tek nüshası olan ve 13. yüzyılın ortasında yapıldığı tahmin edilen Topkapı Sarayı Kütüphanesi (H.841) el yazması, aynı zamanda, Farsça mesnevilerin günümüze gelebilmiş, bilinen en eski örneğidir.

Bu kitapta, yüzyıllar önce minyatürlenen bu aşk hikayesinin sayfalarını aralayıp, 71 minyatürünün tamamını, açıklamaları ve desen çizimleriyle inceliyoruz. Eserin tasvirlerini ayrıcalıklı ve özel kılan sembolik anlatıma ışık tutarak, tasvirlerin içine ustalıkla yerleştirilmiş simgesel hayvan figürlerinin sırlarını açıklıyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 177
Ağırlık : 177
En / Boy : 28 / 33
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺650,00

“Attika Geceleri” (Noctes Atticae), Aulus Gellius’un bilinen tek yapıtıdır. Aslen hukukçu ve felsefeye düşkün bir kültür adamı olan Gellius’un bu eseri, gençliğinde felsefe merakıyla gittiği Atina'da okumuş olduğu eserlerden yaptığı kısa ya da uzun alıntılardan, kendi yorum ve hatıralarından oluşur. Eserde yer verilen konular felsefe, mantık, gramer, etimoloji, hukuk, tarihi anı ve anekdotlar, biyografi, eski gelenekler, söylenceler, müzik, astronomi, spor ve oyunlar, festivaller, dinî bayramlar, mitoloji, devlet işleri, coğrafya ve topografya, Senatus kararları, falcılık ve kehanet, giyim kuşam ve görgü kuralları, gastronomi, savaş sanatı ve askerlik, güzel konuşma, doğa tarihi, ahlâk, metin eleştirisi, günlük yaşam, kamu hayatı, kütüphaneler, sahne sanatları, güzel sanatlar ve hekimlik gibi disiplinlere yayılan geniş bir yelpazeyi kapsar. Günümüze ulaşmamış ya da az bilinen birçok kitap ya da şahsiyete dair bilgi içermesiyle bu eser aynı zamanda Eskiçağ edebiyatı ve dünyası hakkında önemli bir referans kaynağıdır.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺97,75

Mısır Kadınının Tarihi
Eski Mısır toplumunda kadın, önemli bir rol oynadı. Özel bir konuma ve aktif role sahipti. Her şeyden önce erkekle eşitti, siyasette ve iktidarda yeri vardı.

Osmanlı Valisi Mehmet Ali Paşa döneminde (1805 – 1848) Mısır’da modernleşme ve dolayısıyla kadın hakları alanında ciddi ilerleme sağlandı.
20. yüzyılın başlangıcında, Mısırlı bir grup kadın, özel bir örgüt kurdu. Bu örgüt sayesinde Mısırlı kadın daha geniş çaplı işlere girdi, ulusal meselelerde rol üstlendi, 1919 yılındaki devrimde de Mısırlı kadınlar başrol oynadı.

1942 yılında ‘’Mısır Kadın Partisi’’ adlı kadınlara yönelik ilk siyasi parti kuruldu.
Mısır Kadınlar Birliği 1947 yılında, erkekler gibi seçme ve seçilme hakkı ile ilgili kanunun düzeltilmesini talep etti.
19 Şubat 1951’de, ‘‘Kadın’’ konulu konferansın yapıldığı gün, Mısırlı kadınlar gösterilerle ‘’Parlamento, kadınların ve erkeklerindir’’ diyerek sloganlarla seslerini duyurdular.

Kadının siyasi haklara sahip olması, diğer haklara sahip olmasının bir başlangıcıdır bu gösteriler.

1962 yılında Sosyal Politikalar Bakanlığına kadın bakan getirildi.

Mısır kadın hareketi gerek çıkış noktası itibariyle Türk Kadın Hareketi ile benzerlikler taşımakta gerekse Mısır kadın hareketinin öncüsü konumunda olan kadınların, Türkiye’yi örnek alması, Mısır’ı diğer ülkelerden farklı bir noktaya taşımaktadır. Özellikle Mısır kadın hareketinin öncüsü kabul edilen Hüda Şaravi’nin, Türkiye’ye ve özellikle de Mustafa Kemal Atatürk’e bakışı, bu noktada belirleyici rol oynamıştır.
Günümüzde Mısır toplumu, Mısır kadınının kat ettiği yola ve bunun toplumdaki etkisine büyük ilgi gösteriyor. Ayrıca günümüzde, yüzyıllar boyunca Mısır’a hükmeden liderlerin eşlerinin ve toplumsal hayatta önemli rol alan kadınların birçok fotoğrafını araştırıp haklarında doğru bilgiler edinmeye çalışmaktadır. Bazı kaynaklara göre Fransa’nın başkentinin adının aslı, İsis Mabedi’nin yanı anlamına gelen Bar İsis’tir. Çünkü St-Germain des Pres Kilisesi’nin altında İsis Mabedi’nin kalıntıları bulunmuştur.

Yine eski Mısır’da yaklaşık 4800 yıl önce Mert B’tah, tıp alanında ki tarih onu ilk kadın doktor ve ilk bilim kadını olarak zikrediyor ondan binlerce yıl sonra Mısır kadını tıp alanına girdi. Hilane Sidaros 1930’lu yıllarda tıp bilimiyle uğraşan ilk Mısırlı kadındır.
İnsanlık tarihi boyunca Mısır kadınının başarıları oldukça çoktur.


Basım Ayı/Yılı : 3/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 80
Ağırlık : 80
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05
Toplumlar ve Hukukları

Devletin ne zaman, nasıl ve daha da önemlisi niçin ortaya çıktığı bitmeyen bir tartışma konusu. Genellikle dünya/insanlık tarihinin kronolojik olarak ele alındığı literatürde, temelleri 18-19. yüzyılda atılan Avrupa/Batı-merkezci paradigmanın dışına da pek çıkılamıyor. Öyle ki, bir yerden sonra radikal eleştiriler bile aslında kendi uygarlıklarının daha önce ya da daha iyi yol kat ettiğini gösterme çabasına dönüşüyor.

Oysa “insanlık tarihi” aslında “evrensel sorunlar”a verilen “yerel” yanıtlardan ibaret. Ve her bir yanıt da yaşam ve üretim biçimine koşut geliştirilen güvenlik ve üretim araçlarının sahipliği çerçevesinde şekillenmiş. Ortak ya da benzer çıkarları olanlar iç ve dış dinamikler arası itip çekmelere göre farklı ölçek ve niteliklerde örgütlenme birim ve biçimleri kurulmuş. Yeni koşullara daha iyi adapte olanlar yükselirken, eski koşulların ürünü olanlarsa zamanla dağılmış.

Dolayısıyla, tüm ilgili değişkenlerin birlikte şekillendirdiği biçimsel farklılıklar bir yana, özü itibariyle farklı -ve dolayısıyla daha üstün ya da aşağı- herhangi bir “uygarlık” olduğunu söylemek zor. Nihayetinde göçer avcı-toplayıcı, çiftçi yerleşik ve kandaş yarı-göçer gibi başlıca yaşam ve üretim biçimlerine göre şekillenip çöken tipolojik örgütlenme biçim ve birimleri söz konusu. Bu çalışmada ilksel örnekleri üzerinden ele alınacağı gibi…


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺56,58

Apollon Lairbenos, Geç Hellenistik Devir’den itibaren Roma İmparatorluk Devri’nin sonlarına kadar yüzyıllarca, Denizli’nin Çal yöresi ve civarında yaşamını çiftçilikle uğraşarak sürdürmeye çalışan insanları her açıdan kontrol altında tutan Anadolulu tanrılardan birisidir. O, bir taraftan haksızlıkları önleyerek sosyal hayatın düzenini sağlayan hukukun temsilcisi görüntüsü verirken diğer taraftan halkın günlük yaşantısını birtakım dini kurallarla yönlendirmekteydi. Tanrı bazen hastalık formunda gönderdiği cezaların bağışlayıcısı ve iyileştiricisi olur, bazen de güneşi yanına katarak aydınlatan işleviyle her şeyi görür. Lairbenos’a adanmış olan katagraphe yazıtları insanları hizmetinde nasıl çalıştırdığını, itiraf yazıtları ise onların davranışlarını nasıl kontrol ettiğini gösterir. Bu epigrafik belgelerde, dini otoritenin etkisi altındaki insanlar sömürüldüklerini bilerek ya da bilmeyerek, Apollon Lairbenos’un tanrısal güçleri üzerine methiyeler düzmekteydiler. Onun sonsuz güce sahip bir tanrı olduğuna duyulan inancın belgeleri olan söz konusu yazıtlar Roma İmparatorluk Devri’nde Phrygia’nın bu bölümünde yaşanmakta olan inanç istismarını açıkça ortaya koymaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 248
Ağırlık : 248
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺535,00

 Çöl, içerisinde yaşadığı insanları etkin mücadele serüvenine sokan ve onların hayatını derinden etkileyen bir tabiata sahiptir. Zorlu ve sınırlı doğasının yanı sıra çölün kendine has olay ve olgular evreniyle farklı bir zenginliği de bulunmaktadır. Bu tabiat içerisinde yaşayan insanlar, hayatları boyunca çölün gizemli ambiyansına karşı çeşitli zorluklar ve bilinmezliklerle yaşamıştır. Çölün ekolojik yapısı, mistik doğası ve sessizliği burada yaşayan insanların ruhunda, duygularında ve düşüncelerinde farklı bir tesir uyandırarak onların kimlik inşasında etkin bir rol oynamıştır. İslam Öncesi Dönem Araplarında hakim olan çöl iklimi Arap toplumunun ekonomik yaşantısı, siyasî anlayışı, yaşam biçimleri, giyim ve kuşamları, zihniyet yapısı, duygu ve düşünceleri, dinî algıları gibi pek çok olgu, önemli ölçüde çöl tabiatı ile şekillenmiştir. Çölün Arap toplumundaki bu sosyo-kültürel etkisinin yanında Kur’ân vahyine ve tarih sahnesindeki çeşitli olay ve olgulara yansımaları da bulunmaktadır.
Elinizdeki bu kitap, çölün İslam Öncesi Dönem Arap toplumu ve Kur’an vahyi üzerindeki izlerini ele almaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 317
Ağırlık : 317
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺123,00

Biz kimiz?.. Nereden geldik, nereye gidiyoruz?.. İlk insanlar nerede ve nasıl ortaya çıktılar?.. Afrika’dan kıtalara nasıl dağıldılar?.. Din veya tanrılara neden ihtiyaç duydular?..
Bu kitapta daha birçok soruya birlikte cevap arayacağız. Belki de bütün bunların cevabını bulmak için Sapienslere, Neandertallere, Denisovalılara, Erectuslara ve Habilislere kadar uzanmak gerekiyordu. Biz de bu düşünceyle kısa bir evrim yolculuğuna çıktık.
Ateşi bulan atalarımız çiğ et yemeden kurtulduğu gibi, buzul çağının dondurucu soğuğuna karşı zafer kazanarak da soylarını sürdürmeyi başarmışlardı. Fiziksel evrimin yanı sıra, zihinsel olarak da evrim geçiriyorlardı. Ama esas değişimleri, günümüzden yaklaşık olarak yetmiş bin yıl önce başladığı var sayılan bilişim devriminden sonra oldu. İletişim kurarak organize olmayı, yaşamak için savaşmayı öğrendiler. Ama başlangıçta karşılarında doğadan başka savaşacak hiçbir şey yoktu. Kendi çıkarı için gözünü kırpmadan doğa katliamları yaptı.
Yenemediği güçlere secde eden insan, onlara ilahi vasıflar yükleyerek tapınmaya ve ihtiyaç duyduğu her şey için bir tanrı yaratmaya başladı. Avcı-toplayıcı toplumda av tanrısına ihtiyaç duyan avcı atalarımız; çiftçiliğe başladıkları tarımcı toplumunda bereket ve hasat tanrıçalarına ihtiyaç duydular. Gözlerini hırs bürüyünce dünya kendilerine dar geldi ve savaşmaya başladılar. O zamanda nur topu gibi birer savaş tanrıları oldu. Savaştan arta kalan zamanlarında eğlenmeye, bunun için de eğlence ve sanat tanrılarına ihtiyaç duydular.
Bir de baktılar ki kendilerine faydası olmayan on binlerce put tanrıları olmuş!..Putları birer birer deviren insan, tanrısız yaşayamayacağını düşünüyordu. O yüzden çok tanrılı dinlerden, tek tanrılı ilahi dinlere inandı…


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 242
Ağırlık : 242
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺155,00

Bu kitapla bilgi koleksiyonunuza neler ekleyeceksiniz?

Dinozorların günümüzde yaşayan hangi hayvanlarla akraba olduğunu…

Tonlarca ağırlıktaki anne dinozorların, üzerlerine oturduğu halde yumurtalarını nasıl kırmadığını…

Dinozorların gezegenimize nasıl veda ettiğini…

Ve çok daha fazlasını…


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 64
Ağırlık : 64
En / Boy : 15 / 19
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺24,60
Bir ''3. Selim Dönemi'' Romanı

“Cihânı süsleyen bu makam, türlü bilgi, yetenek ve sanat yönelişlerinin kaynağı olan o ulunun hoşlukla bahşettiği ve şerefli fıtratları bahçesinden lütfettiği bir goncadır.” (Abdülbâki Nasır Dede, Sultan Üçüncü Selim için)


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 193
Ağırlık : 193
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺134,00
1821-2021

İnsanlar tarihlerini kendileri yazar. Ege’nin her iki yakasındaki tarihçiler için de bu tanım geçerlidir. Ancak Türk ya da Yunanlı olsun herkesin kalemi objektif olmaz, olamaz. Söz konusu iki ülkenin son yüz yılını incelemek istediğimizde karşımıza çıkan kitaplar ve araştırmalar, bu çerçevede bizi yanlış yollara kanalize edebilir. Daha doğru ve detaylı araştırmak için kesinlikle her iki ülkenin arşivlerine inmelisiniz. Bu konuda oldukça dikkatli ve kapalı olan Yunan arşivlerine girme başarısını gösteren sevgili hocamız Esra Özsüer’in hazırladığı bu kitap, kesinlikle her evin, her ilgilininin kütüphanesinde olması gereken bir hazinedir. İki ülkeden önemli araştırmacılar ve tarihçilerin görüşleri doğrultusunda sayfalara dökülen bilgiler, bir çok konuya açıklık getirecek düzeydedir.

MURAT İLEM

Bu gibi akademik çalışmaların her zaman yararlı olduğuna inanan bir gazeteciyim. Esra Özsüer’in öncülüğü ile iki ülkenin görüş ve anlaşmazlıklarının detaylarına inen akademisyenlerin önemli bir çalışma sonucunda birlikte yer aldığı  bu kitap elbette, yeni kuşak araştırmacıların yol haritalarından birini oluşturacaktır. Türk/Yunan ilişkilerine kafa yoran akademisyenlerin karşı tarafın görüşlerine saygı çerçevesinde ve duydukları endişelerini giderecek önerilerde de bulunmaları gerektiğine inanıyorum. Dahası, aynı Luciano Pavarotti’nin ünlü opera eserlerini “halka sevdirmek ve anlatmak” amacıyla “yok satan” aranjmanları gibi, akademisyenlerin de yaptıkları bu çalışma sonuçlarını ve önerilerini yalnız akademisyenlerin değil; halkın da anlayabileceği bir dille kaleme almalarının ve daha yaygın bir biçimde yayımlamalarının da yararlı olacağını düşünüyorum.

STELYO BERBERAKİS

Karmaşık olayları gerçeğe en yakın teşhis edebilmenin tek yolu, çok yönlü bakabilmektir. Yunan arşivlerindeki araştırmalarıyla tanıdığımız genç tarihçi Esra Özsüer, bu kitabında, Türk Yunan ilişkilerinin en gergin, en çatışmalı ilk yüzyılına böyle bakmamızı sağlıyor. En azından ‘karşımızdakini’ anlamanın yolunu açıyor. Konunun uzmanı Türk ve Yunan tarihçilerinin görüşlerini bir araya getiren bu değerli eserin herkes için ufuk açıcı olacağına inanıyorum.

TAHA AKYOL


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 320
Ağırlık : 320
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺169,15

Kim, tek cana kıymamış devrimciler için ip talep etmişti? Hangi milletvekili, satır arasında Bizden 3 kişi yan¬dı, onlardan da yansın bedduası okunan dilekçelerle İnfazlar durdurulmasın kampanyası açmış, faşizme al¬kış tutmuştu? Hangi yazar, Denizler için parka giyen, gözü dönmüş psikopatlar, efsane kılığındaki haydutlar, eli, gözü kanlı mahlûklar, vatanı satan iç düşmanlar diye yazmış, darbeci komutanlara övgüler düzmüştü?

Bunlar gerçek yüzleriyle birer birer tarih huzuruna çağrılıyor kitapta...
- Can Dündar

Darağacına Mektuplar, Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkında bugüne kadar yazılan bütün kitaplardan farklı. Aslında bu kitap tarihe kalacak bir ibret belgesidir. Sosyalistlerin ve aydınların her türlü yönteme başvurarak, avukatların bütün yasal imkanları kullanarak, bazı milletvekili ve senatörlerin Mecliste mücadele ederek üç devrimci genci ipten kurtarmak için nasıl çırpındıklarını okuyacaksınız. Bu arada Türkiye'deki sağcı basının intikam çığlıklarına, acımasızlıklarına ve kayıtsızlıklarına tanık olacaksınız. Ayrıca dış basının Kızıldere katliamı ile infazların öncesinde ve sonrasında yaşanan olayları nasıl yorumladığını da kırk yıl gecikmeyle öğreneceksiniz.

Serpil Çelenk Güvenç, bu kitabı Halit Çelenk'in bıraktığı belgeler üzerine çalışarak yazdı. Böylece babasının vasiyetini de yerine getirmiş oldu.

- Yavuz Alogan


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 400
Ağırlık : 400
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺94,80

MichelChevalier’nin “ Ruh Doğudur, Beden Batı”  görüşünü  ileri sürdüğü tarihten bugüne kadar geçen iki asırda  genel  kanaat : üst  düzey uygarlık,  kültür, sanatın kökeni ve  gelişimi yani ruhunun da, sadece   Hristiyan/Batı  dünyasına  ait  bir ayrıcalık olduğu  önyargısına dönüşmüştür.
19. yüzyılın  ikinci yarısında sanayileşme  devrimini tamamlayan Batı; iktidar, güç ve paranın temel değerler olduğu bu ortamda, dünyanın tek hakimi ve efendisidir.  Sömürgecilik ve ırkçılık ta en  doğal  hakkıdır.  Batı’yı, karanlık  çağlarından, Batılı insanı,  zalim köleci  düzenin sefaletinden,  vahşetinden kurtaran  Doğu’nun görkemli uygarlıkları  görmezden gelinerek, Antik Yunan – Roma -  Kilise Hristiyanlığı ve Rönesans’a dayandırılan  hayali bir uygarlık  tezi  ortaya atılır.  Bu  sanal dünya gerçeği,  vahşi kapitalizmin bütün olanakları kullanılarak  tüm dünyaya kabul ettirilir.  İstisnalar; ruhunu satmayan,  Allah  ve kendi iradesinden başka hiçbir güce boyun eğmeyen büyük sanatçı düşünürlerdir. Bedeli ne olursa olsun gerçeği  açıkça dile getirmekten korkmayan bu asil ruhlar  tarihin en kaotik en umutsuz dönemlerinde  insanlığın o gününe ve geleceğine eserleriyle umut ışığı olmuşlardır.  
Bu zalim düzene karşı önce cephelerde  savaşmış, ardından kurduğu yeni ulusun Tarih Kitabı’n da bilimsel gerçekleri ortaya koyarak  Batı’nın ön yargılı sahte uygarlık tezlerini çürüten dünyadaki tek lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.  Adnan Saygun’un yaratıcı gücü de işte bu emsalsiz kaynaktan beslenir. 
Kitapta ele aldığımız dört besteci: Mozart, Wagner, Philip Glass ve Saygun’u birleştiren manevi iklim; Doğu’nun alçakgönüllü, kanaatkar huzur arayışında, tek ilahi varlık Allah’ta buluşmayla sağlanan birlik,kardeşliktir. Bu özlemi operalarında dile getirirken, müziğin;  sözün bittiği yerde başlayan   ulvi  gücünün yanı sıra  kendi vicdanlı mütefekkir  kişiliklerini de  yansıtırlar. 
Anadolu’nun tüm uygarlıkları harmanlayan, imbikten süzen derin birikimini, yüce  insanlığını müzikle ifadede Wagner’den sonra  en yüksek zirveye taşıyan Adnan Saygun son sözü söyleyecektir. Nitekim “Yunus Emre Oratoryosu”;  Anadolu’dan yükselen bu kollektifvicdan yankısı,  aynen sekizyüz yıl önce Konya’dan yükselen çağrı gibi,  dünyanın  farklı kültürleri, farklı inançlarına sahip onlarca ülkesinde  aynı  coşkuyla  dinleyiciyi kucaklamıştır.  Mozart, Wagner, Philip Glass’ın  arayışlarının,  sorularının cevabı  Doğu’nun ve Batı’nın  ruhunu buluşturan tek yer   Anadolu’da,   Toprak Ana’nın  bağrından yükselen  müziğinde, ninnisinde, şiirinde, masalında, ağıtına ve ilahisindedir.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 312
Ağırlık : 312
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺169,15
1 2 3 ... 63 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı