Bee Königswasser, erkeklerin hüküm sürdüğü ve haksızlıklarla dolu evrene denge getirmek isterken tek bir soruya göre yaşıyordu: Marie Curie olsa ne yapardı? Akademik kırıntılarla geçinmeye çalıştığı yılların ardından rüyası gerçekleşse ve NASA ona bir nöromühendislik projesinde liderlik teklif etse Marie tereddütsüz kabul ederdi. Ancak modern fiziğin annesi,
asla Levi Ward gibi bir adamla ortak liderlik yapmak
zorunda kalmamıştı.
Levi uzun boylu biriydi, delici yeşil gözleri ve karanlık bir cazibesi vardı. Bee laboratuvardaki ilk gününde, kazara kendini yardıma muhtaç, aciz genç kadın durumuna düşürdüğünde onu güçlü kollarıyla kurtarmıştı. Buna rağmen Levi, lisansüstü eğitimdeyken Bee’ye karşı duygularını çok net bir şekilde ortaya koymuştu; başdüşmanlar sadece birbirlerinden çok uzaktaki kendi galaksilerinde çalışabilirlerdi.
Bee, NASA’da çalışmaya başlayamıyordu; çünkü ekipmanı kayıptı, personel onu görmezden geliyordu ve zaten bocalayan kariyeri daha da büyük bir kaosun içine düşmüştü. Fakat zaman geçtikçe Levi’ın yumuşadığını, onu ve fikirlerini desteklediğini hatta o yemyeşil gözleriyle ona bakıp durduğunu gördüğüne yemin edebilirdi. Sıra gerçekten harekete geçip kalbini ortaya koymaya geldiğinde önemli olan tek bir soru vardı:
Bee Königswasser ne yapacaktı?
Anlattığım hikâyede güçlü bir kadının yaşadığı kocaman bir aşkı okuyacaksınız. Güçlü bir kadının nasıl duvara vurup, yere çarpıp darmadağın olduğunu göreceksiniz. Aşktan gidememe haline şahit olacaksınız.
Şahitliğiniz ilişkinin, yaşananların sadece bir bölümüne olacaktır.
Bazı hikâyelerde kendinizi bulacaksınız, yaşadıklarınızı, kimseye söyleyemediklerinizi ve hatta inkâr ettiklerinizi.
Ortak olacağız, ihanetle geçen zamanlara.
"Bu imkânsız, bu kadarı da olmaz, olamaz," demeyin. Okuduklarınızın içinden seçin. İstediklerinize inanın, istemediklerinize inanmayın.
İnandığınız sizin, inanmadığınız benim olsun.
Aşk... sizin anladığınız kadardır... Ve anladığınız aşk şimdi uzaktan gülümsüyor. Laf dinlemeyen aşk...
Aşk her şeye rağmen olursa aşk değil mi?
Kimsenin kimseyi aldatmadığı bir hayal dünyasında yaşamak dileğiyle.
Edebiyatın ve özellikle romanın sevilmesinde ve geniş kitlelere yayılmasında büyük rolü olan Esat Mahmut Karakurt’un eserlerini Bilgi Yayınevi yeniden okurla buluşturuyor. Ankara Ekspresi’nde, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’yi içten bir baskınla ele geçirme çabaları ve bu çabalar esnasında gizli servisler arasındaki mücadeleler anlatılmaktadır
Milletleri, dilleri, dinleri ve yaşamları çok farklı iki insanı, önlerine çıkan bütün engelleri aşacak kadar cesur yapabilen, gözü kara, hırçın bir duygudur aşk. Ve de dünyadaki en yenilmez savaşçı olabilir bir kadın, hele bir de aşıksa...
Bir Rus generalin kızı olan Nadya ile Türk ataşemiliter İrfan arasındaki bütün engellere karşı koyan, zamana ve insanlara meydan okuyan ve sonu gelmeyen tutku dolu bir aşka bütün heyecanı ile tanıklık edeceksiniz.
Bu eser de yazarın diğer birçok eseri gibi beyaz perdeye aktarılmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.