Masal ve hikâye türünün sentezlendiği mensur bir halk ürünü olan Tûtî-nâme’de yer alan kök değerler (adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik ve yardımseverlik) ile bu değerlere bağlı alt değerlerin tespiti, bunların okuyucuya nasıl aktarıldığının incelenmesi, değer eğitiminin etkili bir dil ve sosyal bir yöntemle kazandırılmasında Tûtî-nâme’nin bir materyal olarak kullanılmasının uygunluğunun ortaya konması bu çalışmanın temel amacıdır.

Değerlerin edebî eserler aracılığıyla nasıl aktarıldığını tespit etmek amacıyla hazırlanan bu çalışmanın Türkçe alanına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Özellikle değerlerin hangi yöntemlerle okuyucuya iletildiğinis göstermesi bakımından bir boşluğu dolduracağını düşündüğümüz bu çalışmanın, alana yeni bir bakış açısı kazandıracağını ümit ediyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 240
Ağırlık : 240
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺170,00

Bu kitap tek-parti döneminde (1923-1946) Cumhuriyet’in eğitim ve ekonomi bürokrasisi içinde önemli görevler üstlenen ve aynı zamanda Kadro dergisini çıkarıp İnkılap ve Kadro metnini yayınlayarak siyaseten ve düşünsel olarak da etkili olmaya çalışan Şevket Süreyya Aydemir gibi önemli bir entelektüelin erken dönem biyografisine ışık tutmayı hedeflemektedir. Kitap, Şevket Süreyya’nın Türkiye Komünist Partisi’nden ayrılıp Türk İnkılâbı’nın hizmetine geçme kararını verdiği tarihi kendine başlangıç olarak almıştır. Onun Kadro dergisi çıkana kadar fikri gelişimini takip etmekte ve 1928-1932 kronolojisindeki dergi ve gazetelerdeki yazılarını, raporlarını ve yayınladığı kitapları analiz etmektedir. Kitap; Aydemir’in Hayat, Muhit dergileri ile Hâkimiyeti Milliye gazetesindeki yazılarının, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti bünyesindeki çalışmalarının ve yayınlarının bir değerlendirmesini içermektedir. Bu bağlamda çalışma, “sabık bir komünist” olarak Şevket Süreyya’nın Türk İnkılâbı’na eklemlenme ve uyumlanma süreci ile Kadro dergisinde kapsamlı olarak formüle edeceği devletçi, materyalist ve sosyal milliyetçi kalkınma ideolojisinin olgunlaşma safhalarını ele almaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 110
Ağırlık : 110
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺81,00

“Anlatılan hikâyelere göre eski zamanlarda çok zeki ve tuzak kurma yeteneği güçlü bir avcı yaşarmış. Bu avcı gittiği hiçbir avdan eli boş dönmezmiş. Bazen diğer klanların avcıları ile birleştikleri av seferlerinde bile avcıların lideri olur, haftalarca, hatta bazen aylarca av peşinde koşarmış. Ayrıca tıpkı kendisi gibi usta eski bir avcı olan şaman dostu varmış. Çok eski bir avcı geleneği olan; şamanların bir tören sonunda avcılara sunduğu kehanetleri bu şamandan almayı bir alışkanlık haline getirmiş. Şaman da eski bir avcı olduğu için, tecrübeleri ona doğru kehanetler sunabilmesine olanak tanırmış. Hangi yöne gidildiği takdirde av hayvanlarına ulaşabileceklerini gösterebilmesinde eski avcılık faaliyetlerinin tecrübeleri epey faydalı olurmuş. Ama yine de çok kez kehanetlerin tutmadığı zamanlar da olurmuş. O zaman da klanların kendilerini tabii gördükleri hayvan totem tanrıların, o avın gerçekleşmesini istemediği gerekçesine sığınırlarmış.
Kurnaz ve zeki avcı bir gün, bir av esnasında derin düşüncelere dalarak, o zamana kadarki bütün yaşamını sorgulamaya başlamış. Önce öldürdüğü hayvanın, ellerine bulaşmış kanına takılmış gözleri. Hayvanın kanının renginin, bazen kendisinin de yaralandığında akan kanıyla aynı olmasını nasıl izah edebileceğini düşünmüş: bir cevap bulamamış. Arkasından birbiri ardına sorular üşüşmeye başlamış kafasına. Hayvanları kandırarak, hile yaparak, tuzağa düşürerek, kanını akıtarak avlayabilirken, insanlara karşı böyle yapmanın neden yanlış olduğunu sorgulamaya başlamış. Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi değerli ve ruh sahibi canlılar olarak görülüyorken, neden hayvanlara karşı sergileyebildikleri bu davranışları, insanlara ve doğadaki bütün canlılara karşı sergilemenin yasak olduğunu düşünmeye başlamış…”


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺153,00
1908-1918 Yılları Gazete ve Dergilerde Çıkan Roman Değerlendirmeleri Üzerine Bir İnceleme

Roman, edebî tenkit sahasında popülerliğini her dönemde muhafaza eden bir tür olmuştur. Türk edebiyatına girdiği günden beri katlanan bir ilginin merkezi olan roman türü ve örnekleri hakkında süreli yayınlarda pek çok uygulamalı ve teorik değerlendirme yayımlanmış ve yayımlanmaya devam etmektedir. Bu çalışma, II. Meşrutiyet dönemi Türk edebiyatında romana dönük perspektiflerin süreli yayınlardaki izini sürmektedir.
Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde romana ve tenkit türüne dair öne çıkan kuramsal ve kavramsal düşünceler, yazarlar ve eserler hakkındaki değerlendirmeler Türk edebiyatının yanında Dünya edebiyatını da kapsayan bir yelpaze içinde gazete ve dergi yayınları üzerinden tespit edilmiştir. Bu dönemde günlük gazetelerden mizah dergilerine kadar geniş bir yayın ağında işleyen roman tenkidinin çerçevesi sanatçılar, münekkitler ve okurlar tarafından yapılan değerlendirmelerle üç temel çizgide belirlenir.
Edebî tenkit sahasına dair literatürümüz, kütüphaneler ve koleksiyonlar arasında unutulup kalmamalıdır.  Bu eser, günümüzde saltanatı devam eden bir tür olarak romanın ve edebiyatın gelişimi için olmazsa olmaz niteliğindeki tenkidin edebiyat tarihimizdeki seyrini ortaya çıkarmaya hizmet etmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 287
Ağırlık : 287
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Ahmet Hamdi’nin talihinin yol çizgisini babası, Siirt’te iken, onu Fransız okuluna vererek çizmiştir. Doğuştan öğrenme ve anlamaya aç Ahmet Hamdi, okuduklarında Fransızcayı, Fransız kültürünü arar durur. Bundan dolayı da daha çocukluğunda Ahmet Haşim’i bulur. İstanbul’a geldiğinde  Yahya Kemal’in Paris’ten döndüğünü duyunca, girdiği fakülteyi bırakıp Yahya Kemal’e koşar. Acaba, yeryüzünden Baudelaire adında bir şairin gelip geçtiğini hangisinden duymuştu? Hangi talih onu Mallarmé ve Valéry ile tanıştırmıştı? Ahmet Haşim’in Baudelaire’inden, Mallarmé, Victor Hugo ve Valéry’nin şiirlerine nasıl atlamıştı?


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 278
Ağırlık : 278
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺153,00

Mi’râc-nâmeler, Hz. Muhammed’in en büyük mucizelerinden biri olan Mi’râc hadisesini anlatan manzum ve mensur eserlere verilen genel addır. İlk olarak kendini Arap edebiyatında gösteren bu tür Araplar arasında mensur bir edebî tür hâlinde yayılmıştır. Daha sonra İran edebiyatında ve Türk edebiyatında manzum halleri görülmeye başlanmıştır. Türk edebiyatında birçok mensur mi’râc-nâme de yazılmış olmasına rağmen türler üzerinde yapılan incelemeler genellikle manzum metinler üzerinde yapılmış bu durumda mensur eserlerin ihmal edilmesine neden olmuştur.

Bu kitap, giriş ve iki bölüm hâlinde düzenlenmiştir. Giriş bölümünde mi’râc ve mi’râc-nâme tanımları irdelenmiş ve Kur’an’da mi’râcın nasıl ele alındığı incelenmiştir. Birinci bölümde Arap, İran ve Türk edebiyatında mi’râc-nâmelerin tarihî seyri ele alınmıştır. Ayrıca bu bölümde yine Metin Akar tarafından incelenmiş olan manzum mi’râc-nâmeler ve diğer ele alınmış mi’râc-nâmeler ile bizim kütüphaneleri tarayarak ulaştığımız mensur mi’râc-nâmelerin tanıtımı yapılmıştır. İkinci bölümde Ankara Milli Kütüphane'de bulduğumuz Musa b. Ahmed el-Antakî’nin Mi’râc-nâme adlı eserinde bulunan motifleri manzum mi’râc-nâmeler ile karşılaştırılarak, şekil ve muhtevası ise klasik ve modern inceleme metotları ile incelenerek aktarılmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 192
Ağırlık : 192
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺117,00
Bask Romanı Otto Pette İle Puslu Kıtalar Atlası’nın Öteki Ben Bağlamında Karşılaştırmalı Bir İncelemesi

‘Öteki ben’ kavramının genel bir kabulün sonucu insandaki ruh-beden ikiliğinin yanı sıra benzerlik ve karşıtlıklardan doğan ikiliklere duyulan merak ve onları açıklığa kavuşturma ihtiyacı üzerinden temellendirildiği söylenebilir. İlkel toplumlardaki mitler, destanlar, hikâyeler ekseninde ruh inancı düşünüldüğünde ‘öteki ben’ kavramının tarihsel süreç ile değişen ve gelişen toplumsal yapı içerisindeki insan, sorgulanan ve keşfedilmeye çalışılan ‘ben’ doğrultusunda edebî ifadesini de bulduğu anlaşılıyor. Bu konunun odağında Bask yazar Anjel Lertxundi’nin Otto Pette ile İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası romanları kitabın kalbine yerleştiriliyor. Söz konusu eserlerdeki ‘öteki ben’lerin aslında roman kişilerinde belirgin bir şekilde var olduğu anlaşılan güç istenci ve yaşama istemi dolayısıyla ortaya çıktığı üzerinde durularak ‘ben’in kendini keşfetme yolculuğunda öteki bir ‘ben’e duyduğu ihtiyaç ve onunla geliştirdiği ilişki karşılaştırmalı olarak inceleniyor.

Ruhun “dünyevi kabuğu”, insan bedeni, ne kadar ulaşılabilir, ölçülebilir ve sınırlı görünse de ruhun kendisinin bir o kadar sınırsız olduğu ve içerisinde sayısız gizemi barındırdığı fark ediliyor. Lewis Carroll “Bir adın mutlaka bir anlamı mı olmalı?” diye soruyor, peki ya bir ‘ben’in mutlaka bir yüzü mü olmalı?


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 288
Ağırlık : 288
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺157,50

II. Meşrutiyet’in 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilmesi, demokrasi tarihi açısından önemli bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Monarşiden Meşrutiyet’e geçişi ifade eden bu tarihten kısa bir süre sonra 13 Nisan 1909 tarihinde 31 Mart Vakası olmuş ve Sultan II. Abdulhamid tahttan indirilip İttihat ve Terakki dönemi fiilen başlamıştır. Osmanlının bu çalkantılı dönemlerinde İstanbul’da öğrencilik, öğretmenlik ve yayıncılık faaliyetlerinde bulunan Ayânzâde Nâmık Ekrem, kaleme aldığı eserleriyle Meşrutiyet’in ateşli bir savunucusu olarak yer almıştır. Şiir, edebiyat, din, ahlâk ve sosyal meseleler konusunda manzum, manzum-mensur ve mensur kırk civarında eseriyle bir külliyat oluşturan bu isim, çok yönlü kişiliği ile çalışmamıza konu olmuştur.

Bu çalışmada, Nâmık Ekrem’in “Vatan için faydalı kitaplar” serisi içerisinde Osmanlı Türkçesiyle yayımladığı manzum eserleri olan Zevâhir-i Pejmürde, İnkılâb, Yâdigâr, Zafer-i Hürriyet, 10 Temmuz Hâtırası ve manzum bir mesnevî denemesi olan Hicrân ile manzum-mensur karışık yazılan Bahâr-ı Edeb ve Şi‘r-i Hakîkat isimli edebî eserleri günümüz Türkçesine aktarılmıştır. İlk defa toplu olarak okuyucuyla buluşacak yeni harfli bu metinlerin devrin sosyal, siyasal ve edebî tezahürleri ile bir ışık olması hedeflenmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 364
Ağırlık : 364
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺193,50

Bu kitap Murathan Mungan'ın Son İstanbul, Cenk Hikâyeleri, Kırk Oda, Lâl Masallar ve Kaf Dağının Önü adlı yapıtlarının kültürel örüntüsü üzerine bir okuma denemesidir. Halk anlatı geleneğini postmodernist edebiyatın olanaklarıyla birleştiren Mungan'ın Türk edebiyatına büyük katkısı halk kültüründen, mit, destan, masal; efsane ve hikâyelerinden süzdüğü kültürel mirası günümüze kültürel ve edebi görecelikle taşımasıdır. Mungan'ın sanatı geçmiş ve şimdi arasında alaycı ve çılgınca bağlar kurarak zayıf halkalarını sorgularken, feodalite ve Türkiye modernizmiyle hesaplaşır. Diğer yandan kültürün olumlu değerlerini; eski Mardin’i, İstanbul’u ve kimliklerini nostaljik bir sitemle anar. Onun anlatılarında birey olma, aşk ve dostluk; sınıf, din, cinsiyet ayrımı ve kültürel hegemonya yüzünden dün olduğu gibi bugün de imkânsızdır. Mungan okuyucusu, kültürün anonim şiddetine kurban edilmiş kişilerin bir ahlak ve estetik oluşturmalarına tanıklık ederken kültürel belleği ve benliğiyle de yüzleşir…


Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 162
Ağırlık : 162
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺99,00

Karahanlı ve Harezm Türkçelerinin devamı olarak Timurlular devrinde zengin bir yazı dili hâline gelen Çağatay Türkçesi, ilk eserlerini XV. yüzyıl başlarında vermeye başlayıp Nevâyî ile klasik şeklini almıştır. Bilime ve sanata önem veren, şair, sanatçı ve bilim adamlarını saraylarında himaye eden bir anlayışın hüküm sürdüğü ortamda oluşturulan bu eserler, klasik Çağatay edebiyatının oluşumuna zemin hazırlamıştır.

Çağatay edebî dilinin şekillenmesinde önemli katkıları olan şairlerden biri de Atâyî’dir. XV. yüzyılın ilk yarısında açık, anlaşılır bir dille kaleme aldığı Dîvânı’nda klasik edebiyatın zenginliklerini, mazmun ve inceliklerini ustalıkla işleyen şair, geleneksel halk kaynaklarından da yararlanmış; halkın yaşam tarzını, duygu ve düşünce dünyasını yansıtan atasözü, deyim ve halk söyleyişlerine yer vermiştir.

Atâyî’nin Dîvân’ının dil özellikleri ve söz varlığı bakımından incelendiği bu çalışmanın Türklük bilimi alanına katkı sunacağı düşünülmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 12/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 1411
Ağırlık : 1411
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺415,00

The purpose of this book is to present women’s works from different female perspectives bringing new insights into women’s literary worlds. This book composes of several articles that present different analyses and discussions on literary works written by British and American women writers offering a great range of opportunities for conducting academic research by portraying female protagonists’ lives and experiences from a female and feminist lens. The chapters of this book focus on women’s issues regarding their suppression, gender roles, motherhood, sisterhood, feminine identities, re-writing myths, and alternative lifestyles in male-dominated worlds. The women scholars in each part are analyzing different literary texts written in different genres that are written on and about female characters, their worlds, and experiences from a scholarly female standpoint.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 186
Ağırlık : 186
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺112,50

Oğuzcanın macerası, Mahmûd el-Kâşgarî'nin söylediği “Dillerin en hafifi Oğuzlarınkidir.” cümlesinden El-Kâvânînü'l-Külliye li Zabti'l Lügati'tTürkiyye'dekayıtlı olan “Türkmence Türkçe değildir.” cümlesine ulaşacak kadar farklı mecralarda vuku bulmuştur. İşte bu çalışma “Türkmence Türkçe değildir.” denen dönem ve coğrafyadaki, yani Memluk Kıpçak Türkçesinin hâkim olduğu dönemdeki Oğuzcanın macerasını içermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 188
Ağırlık : 188
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺112,50

Türk edebiyatında sanat, edebiyat, şiir ve kültür merkezi olarak önemli bir yere sahip olan Kütahya, yetiştirdiği şairler bakımından Osmanlı şiir coğrafyasına etki eden kadim şehirlerimizden biridir. Kütahyalı Evliya Çelebî’nin bahsettiği iki yüz elli yedi şehir içerisinde Kütahya, altıncı edebî muhit olarak dikkat çekmektedir.

Selçuklu’dan Germiyan’a, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yüzlerce şair yetiştiren bu kutsal şehir, klasik divan şiirinin başkentidir. Şeyhoğlu Mustafa, Ahmedî, Ahmed-i Daî, Şeyhî ve Cemalî gibi divan edebiyatının kurucu şairleri Germiyan sarayında yani Kütahya’da yetişmiştir. Kütahya, divan şiiri dışında tekke ve halk şiiri geleneğinde de önemli bir yere sahiptir. Kütahya’da halk şiiri geleneğinin ilk önemli şairi Âşık Sırrı’dır. Âşık Sırrı’dan sonra Âşık Şükrü, Ârifî, Pesendî, Âşık Kâmilî, Âşık Ömer eliyle yirminci asra ulaşan Kütahya halk şiiri geleneği günümüzde iki koldan devam etmektedir. Bu kollardan birincisi Bektaşi şiir geleneğini sürdüren âşıklar ve zâkirler yolu, ikincisi iki binli yılların başında kurulan Kütahya Şiir Sevenler Derneği’nde faaliyet gösteren kalem şairlerinin yoludur.

Kütahyalı veya Kütahya’ya hizmet ettiği için Kütahyalı kabul ettiğimiz halk şairlerini ele aldığımız bu çalışmada yer alan şairlerimizin hayat hikâyelerini ve şiirlerini incelediğinizde Türkistan coğrafyasından Anadolu’ya taşıdığımız derin bir halk kültürünün izlerini göreceksiniz.


Basım Ayı/Yılı : 5/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 440
Ağırlık : 440
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺225,00
Bursalı Muhammed Akif Efendi ve Mevlidi

Mevlitler, İslamiyet’in kabulünden itibaren Türk şairlerinin oldukça rağbet ettiği bir nazım türü haline gelmiş, müellifler Hz. Peygamber’e duydukları sevgi ve hürmeti ifade etmek için pek çok türün yanında mevlitlerden de istifade etmişlerdir. Türk edebiyatında yüzden fazla şairin mevlit yazdığı bilinmekte, bu metinler peyderpey ilim dünyasına kazandırılmaktadır. 19. yüzyılda kaleme alınan ve toplum tarafından sevilerek kabul görmüş, günümüzde de okunmaya devam edilen mevlitlerden biri de Bursalı Muhammed Âkif Efendi’nin Mir’ât-ı Muhammedî adlı mevlididir.

Âkif Efendi’nin genç yaşta vefat etmesine rağmen eserlerinden hareketle şiirle oldukça ilgilendiği; şiir bilgisine vâkıf, divan şiiri geleneği çerçevesinde şekil, vezin ve mazmunlara hâkim, dinî ve tasavvufî açıdan pek çok bilgiye hâiz olduğu görülmektedir. Mesnevi nazım şeklini kullandığı mevlidinin haricinde tespit edilen gazel, murabba, kaside, muhammes, müsemmen, muaşşer ve terkib-i bend nazım şekilleriyle kaleme aldığı şiirleri de mevcuttur. Genelde Allah aşkı, peygamber ve ehl-i beyt sevgisi konularını işlediği naat, mersiye ve münacatlarında dilinin nispeten ağır olmasına rağmen mevlidinde oldukça sade bir dil kullanması da farklı tarzlarda eserler verebildiğini göstermektedir.

Bu çalışmada ise daha önce tespit edilmemiş bir nüsha üzerinde çalışma gerçekleştirilmiş, bilinen “Veladet” kısmının yanı sıra “Mirâc”, “Vefât-ı Hazret-i Muhammed” ve “Vefât-ı Hazret-i Fâtımâ” olmak üzere üç bölümü daha olduğu gösterilmiş, böylece mevlidin tam metni oluşturulmuştur. Aynı zamanda eserin adı üzerine ve birinci bölümdeki Süleyman Celvetî tesirine de ilk kez değinilmiştir. Özellikle ilk bölümde müellifin Celvetî’nin mevlidinden etkilendiği fakat adı geçen bu üç bölümün ise tamamen telif olduğu görülmüş; bununla birlikte ele alınan nüshada klasik edebiyat etkisinde kaleme alınmış gazel, muhammes, kaside gibi nazım şekillerinin kullanıldığı başka şiirlere de rastlanmıştır. Elde edilen yeni metin ile bilinen diğer nüshalar arasındaki farklılıklar edisyon kritik ile tespit edilmiş, eserin tamamı transkripsiyon alfabesi ile Latin harfleri aktarılmıştır. Ayrıca Bursalı Âkif Efendi’nin mevlidi ve diğer tüm şiirleri şekil, muhteva ve dil bakımından ayrıntılı olarak incelenmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 5/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 214
Ağırlık : 214
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺121,50
Karşılaştırmalı Bir İnceleme

Ütopya, istenen ve arzu edilen bir toplumun rüyasıdır. Ütopyalar var olmayan ülkenin, kentin, toplumun, adanın, düzenin arayışı olarak edebiyatın içerisinde yer almaktadırlar. Daha iyi bir hayat adına çözüm yolu arayan ve bu yolu ütopya yazımında bulan yazar, yaşadığı dönemin sorunları ve aksaklıklarını, gözlemci ve anlatıcı bakış açısıyla okura aktarmaktadır. Ütopik eser ile mevcut düzene, yönetim biçimine, adalet ve eğitim sistemine yönelik bir başkaldırı sunulmaktadır.

İlk örneğine Antik Çağ’da Platon’un Devlet adlı eserinde görülen ütopya düşüncesi, 16. yüzyıla gelindiğinde Thomas More’un 1516 yılında kaleme aldığı Ütopya adlı eseriyle edebiyat sahnesinde yerini almış ve gelişmeye başlamıştır. More, Ütopya eseriyle yeni bir dünyanın kapılarını aralamıştır. More’un ütopyasından sonra Batı edebiyatlarında yaygınlık kazanan ütopik eserlere Türk edebiyatında 19. yüzyıldan sonra rastlanılmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk ütopyası olarak kabul edilen Serbest İnsanlar Ülkesinde, 1930 yılında Ahmet Ağaoğlu tarafından kaleme alınmıştır. Her iki eserde yer alan o dönemki mevcut toplum eleştirisi ve daha iyi bir yaşam düzeni düşüncesi, eserleri ütopik kılmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 186
Ağırlık : 186
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺112,50

Balkanların merkezinde yer alan Kosova Cumhuriyeti’nde kayda değer sayıda Türk nüfusu yaşamaktadır. Bugün Kosova Cumhuriyeti’nde azınlık konumunda yaşayan Kosova Türkleri, geçmişte olduğu gibi, topraklarını Türk kültürü ve düşüncesiyle yoğurmaya devam etmektedir. Kosova’da Türk kültürünü yaşatmanın en güçlü yollarından biri de yüzyılların birikimi olan sözlü kültür ürünleri ve diğer kültürel birikimin genç kuşaklara aktarılmasıdır. Bu anlamda Kosova Türk masalları ve masal anlatma geleneği büyük bir görev üstlenmektedir.

İşte bu düşünceden hareketle hazırladığımız bu kitap, Balkanların merkezinde bulunan ve tarih boyunca farklı milletlerin hâkimiyetine girmekle birlikte beş yüz yıl süren Türk hâkimiyetinde Türk kültürü ve sanatı ile bezenmiş bir coğrafyada yaşayan Kosova Türklerinin masal anlatma geleneği ve masallarını konu edinmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 308
Ağırlık : 308
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺166,50

Halit Ziya Uşaklıgil Türk edebiyatının gelişimine romanlarının yanı sıra hikâyeleri ile de yön vermiş önemli bir isimdir. Hikâyeler konu çeşitliliği, kişi zenginliği ve üslup bakımından dikkat çekicidir. Kurguyu başarılı kılan, kişilerin karakterizasyonudur. Çevreye duyarsız kalamayan ve hassas bir yapıya sahip olan Halit Ziya’nın çabası “insan”ın hikâyesini eksiksiz anlatabilmek olduğundan o, seçtiği kişileri iyi gözlemlemiş, ayrıntılarıyla kurgulamış ve okuru onların yaşamına ortak etmeye çalışmıştır.

Halit Ziya hikâyelerinde, okur ile yazarı ortak paydada buluşturan önemli unsurlardan biri kadındır. Hikâyelerdeki kadınlar, kaderci bile olsa duygularının, düşüncelerinin, isteklerinin, arzularının farkında olan figürlerdir. Kadın duyarlığına sahip yazar, eril düşünce yapısının egemenliğinde yaşayan kadını trajik ve dramatik yaşamıyla kaleme almış; yarattığı kadın figürler ve kullandığı teknikler ile kadının gerçekte yaşadığı çatışmaları eserlerinde irdelemiştir.


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 158
Ağırlık : 158
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺99,00

Klasik Türk Şiiri sahasında kullanılmış her bir nazım şeklinin elde bulunan hemen tüm divanların taranması suretiyle incelenip tarihsel seyrinin ortaya konması, edebiyat tarihimizin bir bütün olarak değerlendirilmesi açısından oldukça zaruridir. Altı yüz yıllık tarihi geçmişe sahip Klasik Türk şiirinin asırları aşıp günümüze kadar gelen her bir nazım şeklini biçim ve muhteva bakımından ayrı ayrı değerlendirerek ortaya çıkarmak, bu sahaya gönlünü ve ömrünü vermiş birçok araştırmacının ortak arzusudur. Bu arzu neticesinde bu çalışmamızda, tamamen millî bir nazım biçimi olarak kabul gören tuyuğ nazım şeklinin biçimsel ve tarihsel serüvenini, tespit edilen yaklaşık 1500 tuyuğu da çalışmaya katmak suretiyle ortaya koymaya çalıştık.


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 356
Ağırlık : 356
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺189,00

Kosova Türklerinin Manileri ve Mani Söyleme Geleneği (İnceleme ve Metinler) adlı bu kitap, Kosova Türklerinin sözlü kültür ürünlerinden manilerin bağlam merkezli bir biçimde incelenmesiyle oluşturulmuştur.

Kosova Türklerinin mani söyleme geleneğine dair bilgiler ve manilerin büyük bir kısmı, alanda yapılan derleme çalışmaları ile elde edilmiştir. Bu nedenle bu kitap, 21. yüzyılda Kosova Türklerinin kültürel varlıklarının bir ispatı olan sözlü kültür ürünlerinin elde edilmesi, bir bütün olarak mani söyleme geleneğinin incelenmesi ve değerlendirilmesi açısından önemlidir.


Basım Ayı/Yılı : 3/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺99,00
(İnceleme-Metin)

Kütüphanelerde, bir değişim ve dönüşüm devri olan 19. yüzyıla ait 100’ün üzerinde şairin divanı vardır. Bu şairlerin çoğu kendinden önceki büyük şairleri taklit seviyesinde kalmışlardır. Bunlar arasında başarılı addedilen şair sayısı oldukça azdır. Büyük bir kısmının adı ise hiç duyulmamıştır. Çalışma konumuz olan Ömer Necmî Efendi (Necmî) (H. 1230?/1814-H. 1307/1889) de böyle şairlerden biridir. Ancak ondan bahseden kaynaklar, Necmî’nin Farsça şiir söyleme yeteneğine ayrı bir önem vermiştir.

Bu çalışmada H. 1284/M. 1867’de Türkçe Dîvân ile aynı tarihte basılan Farsça Dîvânçe biçim ve içerik olarak incelenmiş, metin transkribe edilip günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Ömer Necmî Efendi’nin hemen tamamında ilahi aşkın terennüm edildiği Farsça şiirleri gün yüzüne çıkarılmış, hayatı ve edebî kişiliğine yönelik tespitler yapılmıştır. Şairin yüzyıl içerisinde Farsça şiir söyleme alanında farklı bir konumda olduğu anlaşılmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 246
Ağırlık : 246
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00
Teori ve İnceleme

1980’lerden itibaren Türk edebiyatında popülerlik kazanan ve günümüz hâkim sanat anlayışlarından biri olan postmodernizm; bünyesinde barındırdığı belirsizlik, görecelik, uyuşmazlık ve çoğulcu özellikleriyle anlaşılması ya da açıklanması güç bir kuram olarak görünmektedir.
Söz konusu güçlüğü aşmak için bu çalışmada, postmodernizmin roman sanatında ortaya çıkardığı değişimlerin Türk edebiyatı özelinde incelenmesi ve açıklanması amaçlanmıştır. Roman unsurlarının gerek biçim gerekse muhteva yönüyle yaşadığı dönüşümün tespiti Beyaz Kale, Bin Hüzünlü Haz, Fındık Sekiz ve Tehlikeli Oyunlar adlı eserler üzerinden örneklendirilerek incelenmiştir. Bu vesileyle postmodernizmin hem felsefi arka planı hem kuramsal yönü hem de inceleme metotları okurların dikkatine sunulmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 1/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 340
Ağırlık : 340
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Türk edebiyatında fantastik anlatımın önde gelen yazarlarından Nazlı Eray, büyülü-gerçekçi ve büyülü belgeselci diye nitelenen çok sayıda eser vermiş- tir. Romana ve günlük yaşama farklı bakış açısı getiren Nazlı Eray, gerçeküstü çizgiyle roman kahramanlarında sınırları kaldırmıştır. Romanlarında kendi hayatından izlere de yer veren Nazlı Eray, fantastik kurgu ve büyülü belgeselci anlatımla gerçeküstü bir tarzı harmanlamıştır. Eserlerinde rasyonel gerçekliğin sınırlarını zorlayan, çocukluğunu ve geçmişte yaşamış gerçek kişileri kurguya sık sık taşımıştır. Fantastik dünyasını renklendirerek, kimi zaman bir oyun haline dönüştürerek oluşturan Nazlı Eray'ın eserlerinde rüya motifleri ve fantezi de onun kurgu dünyasının önemli bileşenleri arasında sayılabilir. Yazarın eserlerinde yoğun olarak işlediği 'düş' kavramı gerçeklikle buluşarak karnavalesk anlatımı oluşturur.

Eray'ın eserleri üzerine yapılan çalışmalar daha çok fantastik kurgu ve düşsellik bağlamındaki incelemelerden oluşmaktadır. Bu kitapta Merve Dinçarslan Nazlı Eray'ın romanlarındaki fantastik kurgunun arka planında yer alan kadın ve erkek karakterleri toplumsal cinsiyet bağlamında akademik bir metodolojiyle incelemiş ve güncel okurun dikkatine sunmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 205
Ağırlık : 205
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺105,00

Yazmaya başlamadan önce, çocukluğumun geçtiği Nize’nin bazı terk edilmiş sokaklarında defalarca kez dolaştım, dünya mirasında olması gerekirken kaderine terk edilmiş, nefeslerin tükendiği asırlık evlerine girdim, dakikalarca etrafı izledim…

Loğa’dan gün batımında kuşlukları izledim, Darsiyak’ın bayırından Nize’ye baktım, bir çift göze bakar gibi… Hep yeşile çalan…

Eskilerden kimseler kalmamış, geriye sadece hatıralarını bırakmışlardı, o hatıraları bulmak için hararetli gayretlerimle, yoğun bir çalışma içerisine, cevapları bulma arayışına girdim. Eski fotoğraflara bakarken, mektupları okurken, ses kayıtlarını dinlerken çoğu yerde gözlerim doldu.

Nereye gidersem gideyim, Nize, yolculuğumun sonu olsa da bilinmeyen tarihini, kalan sırlarını, anlatılmayanı anlatmak biraz zaman alacak gibi görünse de tutkum bunu başarmaya yetecek güçteydi.

Aklımda onlarca soru vardı; Nize’nin tarihi ne zaman başlamıştı? Ünlü tarihçi Arşag Alboyacıyan neden Nize’nin Hristiyanlar için hac bölgesi olduğunu söylemişti? Nize Örenler’de yaşayan Kayı Boyu’nun varlığı ne zaman ortaya çıktı, o boydan günümüze hangi aileler geldi? Nize’de doğan Lale Devri baş mimarı kimdi, vasiyetinde ne yazıyordu? Nize’deki Sipahiler kimlerdi, görevleri neydi? 1890 yılından itibaren Martha Washington gemisiyle Amerika’ya giden Nizeliler kimlerdi? Bir gecede 80 Nizeli Ermeni nereye, neden ve nasıl kaçırıldı? Vâli Konağı’nın gerçek hikâyesi nasıldı? Ve güzelliği dillere destan olan Aygüneş kimdi? 1985 yılında Amerikalı gazeteci Kenneth Cline Nize’ye neden gelmiş ve kimlerle görüşmüştü?

Soru sordukça, başka sorular geliyor; cevaplar ise Koramaz Vadisi’nden ta Amerika’ya kadar uzanıyordu.

Bizde nice sırlar vardır, nereye bakarsan bak hep yeşile çalar…


Basım Ayı/Yılı : 6/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 427
Ağırlık : 427
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltli
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺237,50

Kazaklar gerek sözlü, gerekse yazılı güçlü bir edebiyat geleneğine sahiptir. Ancak bu güçlü geleneğin Türkiye’de hak ettiği derece ve seviyede tanındığını söylemek zordur. Elinizdeki Metinlerle Yeni Kazak Edebiyatı adlı kitap, söz konusu eksikliği gidermek ve Kazakların edebî birikimini Türkiye’de tanıtmak amacıyla hazırlanmıştır.

Uzun ve titiz bir çalışmanın ürünü olan eser, iki ana bölümden meydana gelmektedir. Ana Çizgileriyle Kazak Edebiyatı adlı birinci bölümde Yeni Kazak Edebiyatı, yazılı geleneğin ilk temsilcilerinden günümüze değin bir edebiyat tarihi biçiminde dönem dönem siyasi, sosyal olaylar ve gelişmelerle birlikte ele alınmıştır. İsimler ve Eserler adlı ikinci bölümde ise başta Ibıray Altınsarıulı olmak üzere 58 şair ve yazar, seçme eserleriyle birlikte ele alınmıştır. Bu bölümde ilkin şahısların hayatı, sanatı ve eserleri üzerinde durulmuş, sonra da yapıtlarından seçilen Kazakça metin verilmiştir. Kazakça metinden sonra Hazırlık Çalışmaları, Metin Çalışmaları ve Seçme Kaynakça eklenerek okuyucuya şahısların türünü ve dönemini derinlemesine anlama yolu açılmıştır.

Metinlerle Yeni Kazak Edebiyatı, Türkiye’de alanında hazırlanmış en özgün ve en kapsamlı çalışmadır. Bu bakımdan kitap, edebiyat meraklıları, Türk Dünyası Edebiyatı araştırıcıları, bilhassa Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğrenci ve öğretim üyeleri için bir kaynak niteliği taşımaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 4/2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 621
Ağırlık : 621
En / Boy : 15 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺102,00
Akıl, Duyu ve Deneyim Üzerine Felsefi Diyaloglar

Kitabın amacı, okuyucunun kendi bilgi edinme sürecini daha iyi anlamasına yardımcı olmak ve bu süreci etkin bir şekilde yönlendirebilmek için gerekli araçları sağlamaktır. Bilginin ne olduğunu, nasıl elde edildiğini ve bu bilginin bizi ve dünyamızı nasıl etkile-diğini daha iyi anlamayı hedefliyoruz.
Bu yolculukta bizimle olduğunuz için teşekkür ederiz. Bilginin gücü ve anlayışın derinliği konusunda yeni bir bakış açısı kazanmayı umuyoruz. Umarız ki bu kitap, sizin kendi anlayışınızın ve bilginin daha da genişlemesine yardımcı olur. 
Keyifli okumalar dileriz.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 259
Ağırlık : 259
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,12

Edebiyat insanların duygularını, düşüncelerini, deneyimlerini ve hayallerini yazılı ya da sözlü olarak ifade ettikleri metinlerden oluşmaktadır. Bu metinlerin yazıldığı dönemin kültürünü, toplumsal yapısını, politik görüşlerini yansıtmaları da bu sebeple olağandır. Zira edebiyat bir diğer deyişle kurmaca metinler yalnızca estetik kaygılarla oluşturulmuş eğlencelik metinler değillerdir, bu metinler aynı zamanda tarihsel, kültürel, politik, sosyolojik ve daha birçok farklı alan açısından ele alındığında geniş bir araştırma yelpazesi sunabilen önemli bilgi taşıyıcılarıdır. Özellikle edebi metinlerin yazarlarının dönemin dinamiklerinden etkilendikleri ve oluşturuldukları zaman diliminde yaşanan olaylardan izler taşıdıkları bilinmektedir, bu
nedenle edebiyat ve tarih arasında da oldukça sıkı bir ilişki kurulmaktadır. Çalışmamız bu sebeple kültürel bir iletişim aracı olarak edebiyatın aynı zamanda tarihe tanıklık eden, tarihi belgeleyen bir sanat dalı olduğunun altını tekrar çizmektir.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺105,00

Çalışmanın tamamı ele alındığında gösterge-biçembilimin 19. yüzyıl Türk şiirinde etkili bir biçimde kullanılabileceği ortaya konulmuştur. Bu çalışmada uygulanan yöntem, Namık Kemal, Recaizâde Mahmud Ekrem, Muallim Naci ve pek çok Ara Nesil şairinin şiirlerine kolaylıkla uygulanabilir. Bu uygulamaların sayısı arttıkça yeni Türk şiirinin biçemsel işleyişinin hem anla- tim hem de içerik düzlemlerinde ortaya konulabileceği düşünülmektedir. Bu çalışmada söz konusu yöntemin seçilmesi ve uygulanmasındaki temel amaç, gösterge-biçembilimin verilerinden yararlanılarak yeni Türk şiirinin zirve şahsiyetlerinden Abdülhak Hâmid'in bütün şiirlerini geniş bir perspektifte ele almaktır. Yöntem ışığında Abdülhak Hâmid'in bütün şiirlerini incelemek Türk şiirinin temel kırılmalarının nasıl gerçekleştiğini göstermesi bakımından da önemlidir. Çünkü Abdülhak Hâmid şiiri kurucu bir şiirdir. Modern Türk şiirinin temelleri onunla birlikte atılmış ve Türk şiiri, onun şiirinin açtığı yoldan ilerlemeye başlamıştır. Bu ilerlemeyi göstermek adına çalışmanın odağı olan Abdülhak Hâmid şiiri şu dört döneme ayrılarak incelenmiştir: 1- Makber Öncesi: Garam, Sahra, Divaneliklerim yahut Belde ve Diğer Şiirler, 2- Kara Bir Mahşerden Kabullenişe Doğru: Makber, Ölü, Hacle 3- Makber Sonrası, 4- Son Şiirleri. Dönemlere ayrılan Abdülhak Hâmid şiiri şu üç temel bölümde ele alınmıştır: Anlatısallık düzeyi, söylemsellik düzeyi ve betisel düzey ya da figüratif dil kullanımları.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 489
Ağırlık : 489
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺187,50

ÇÖZÜM MİLİYETÇİLİK
    • Türk Birliği
    • Türkçe
    • Milli Kültür
    • Milli Devlet
    • Milli İktisat
    • Toplumculuk
    • Milli Dış Siyaset
Namık Kemal Zeybek


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 52
Ağırlık : 52
En / Boy : 12 / 19
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺35,00

Bir edebi eserde yazarın kendine özgü edebi deneyimlerinin ürünü olarak ortaya çıkan deneysel edebiyat, bir yöntem olarak gerek ana çerçevesi gerekse kapsamı bağlamında tartışmalı bir görünüm arz eder. Bu tartışmaların temelde deneysel edebiyatın varlığı, doğuş zemini, dönemi, kapsamına alınacak eserler, modernist ve postmodernist edebiyatla bağı, avangart, yeni ve ilk olan ile ilişkisi gibi meseleler üzerinde yoğunlaştığı görülür. Söz konusu tartışmalardan bu edebiyatın sınırlarının tam olarak belirlenemediği anlaşılır. Türk edebiyatında deneysel edebiyat üzerine yapılan çalışmalar deneyselliğin şiir, öykü ve roman gibi edebi türlerde sıkça kullanılan bir yöntem olduğunu gösterir. Buna karşın literatürde konuyla ilgili olarak daha çok şiir ve öykü türüne ilişkin örneklerin analizinin yapıldığı; roman ile ilgili ise az sayıda çalışmanın varlığı dikkati çeker. Oysa Türk romanında kayda değer deneysel teknikler göze çarpar. Bu kitapta deneysel edebiyatla ilgili süregiden tartışmalara açıklık kazandırarak bu edebiyatın sınırlarını belirlemek ve roman üzerine kapsamlı bir çalışmanın bulunmayışından hareketle deneysel roman örneklerinin analizi ışığında 1980 sonrası Türk romanında deneyselliği gün yüzüne çıkartmak amaçlanmıştır. Bu bağlamda çalışmanın temel hedefi okurun zihninde deneysel edebiyatın ana çerçevesini çizmektir.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 284
Ağırlık : 284
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺111,60

Bu kitap on sekizinci yüzyılda dağılan bir dünyanın parçalarını bir araya getiriyor. Devrim öncesi Fransa’da yasadışı edebiyatın üretimi ve yayılmasıyla hayat bulan bir dünyadan, yeraltı dünyasından söz ediyoruz. O günlerde işin içindekiler hariç kimsenin görmediği bir yerdi ve şimdiye kadar öyle büyük bir tarihin altına gömüldü ki, ne kadar kazılırsa kazılsın gün yüzüne çıkarılması imkânsızmış gibi görünebilir. O halde, tüm bu parçaları bir araya getirmeye kalkışmanın anlamı ne? Cevaben ilk olarak tarihçinin en önemli görevlerinden birinin, eski dünyaların yeniden inşası olduğunu söyleyebilirim. Tarihçinin bu işi üstlenmesinin sebebi, arşivleri eşeleyip eski belgeleri elemeye yönelik tuhaf bir dürtü değil, ölülerle konuşmak istemesidir. Belgelere sorular sorup yanıtlarını dinleyerek ölü ruhlara ses verebilir ve yaşadıkları toplumlar hakkında bir fikre varabilir. Kaybettiğimiz dünyalarla bütün iletişimimizi koparmış olsaydık iki boyutlu, zamanla kısıtlanmış bir şimdide yaşamaya mahkûm kalırdık; kendi dünyamız da yavan olurdu. Tarihçiler ve edebiyat kuramcıları on sekizinci yüzyılın büyük kitaplarını tekrar tekrar okudukça Aydınlanma’yı Batı medeniyeti içinde ayrı bir aşama olarak tasvir eder oldular. Onların emeklerinin kıymetini tartışmadan, yeni bir sorular kümesiyle karşılaşmak için kitapların ötesine geçmenin ne denli önemli olduğuna vurgu yapmak istiyorum: Edebiyat Cumhuriyeti’nde (République des Lettres) yazarlar kariyerlerini nasıl inşa ediyordu? Ekonomik ve sosyal durumları yazdıkları üzerinde ne denli etkiliydi? Yayıncılar ve kitap satıcıları nasıl iş yapıyorlardı? İş yapma biçimleri, müşterilerine ulaşan edebî ürünlerin fiyatını nasıl etkiliyordu? O edebiyat neydi? Okurları kimlerdi? Nasıl okuyorlardı? Bu sorular tarihin hemen her dönemi için sorulabilir ancak Eski Rejim’i anlamak için özel bir öneme sahipler. On sekizinci yüzyıl boyunca Fransa’da genel bir okur kitlesi ortaya çıktı; kamuoyu güç kazandı ve ideolojik memnuniyetsizlik, modern çağın ilk büyük devrimini yaratmak üzere başka akımlarla birleşerek vücuda geldi. Kitaplar bu mayaya çok büyük katkı verdiler, ancak verdikleri katkıyı değerlendirmek için sırf metinleri değerlendirmek yeterli değil. Birçok metnin şekillendiği Grub Sokağı’yla başlayıp basımevlerinden ve kaçakçılık rotalarından geçerek, edebiyatın muazzam yeraltı dünyasındaki merdiven altı işlere ve gizli kapaklı operasyonlara uzanmak ve kitapların arkasındaki dünya hakkında daha fazlasını öğrenmek gerekiyor. Bu kitap söz konusu topraklar için sadece hazırlık niteliğinde bir keşif rehberliği yapıyor, ama bugün kaybettiğimiz bir dünyanın kapılarını açmaya ve geçmişte yok olup gitmiş bazı yaşamları görmemize yardımcı olmaya yeteceğini düşünüyorum.

ROBERT DARNTON 1939’da New York’ta doğdu. Lisans eğitimini Harvard, tarih alanındaki yüksek lisans ve doktorasını (1964) ise Oxford Üniversitesi’nde tamamladı. 1968 - 2007 yılları arasında Princeton Üniversitesi’nde ders verdi. New York Halk Kütüphanesi ve Oxford Üniversitesi Yayınları vakıflarında yöneticiliğin yanı sıra Amerikan Tarih Kurumu ve Uluslararası On Sekizinci Yüzyıl Çalışmaları Derneği’nin üyesi olan tarihçi sayısız ödül kazandı. Darnton’a on bir  üniversiteden fahri doktora unvanı verildi; 1999 yılında Fransız Hükümeti tarafından Fransa Şeref Nişanı takdim edildi. Bilhassa Aydınlanma üzerine yazdıklarıyla alanında çığır açan yazar, yüzlerce makale ve pek çok kitap kaleme aldı. En bilinen yapıtlarından biri olan Büyük Kedi Katliamı (çev. Mustafa Yılmazer, KÜ Yayınları, 2015) on dokuz dile çevrildi. Kitaplarından bazıları şunlardır: The Business of Enlightenment: A Publishing History of the Encyclopédie (1979), The Forbidden Best-Sellers of Pre-Revolutionary France (1995), The Case for Books (2009), The Devil in the Holy Water, or The Art of Slander in France from Louis XIV to Napoleon (2009), Poetry and the Police: Communication Networks in Eighteenth-Century Paris (2010), Censors at Work: How States Shaped Literature (2014), Fransız Devrimi’nde Devrimci Olan Neydi? (çev. Utku Özmakas, zoom kitap, 2020) ve George Washington’un Takma Dişleri: Sıradışı Bir On Sekizinci Yüzyıl Rehberi (çev. Utku Özmakas, zoomkitap, 2022).

SUAT BAŞAR ÇAĞLAN 1984’te Bornova’da doğdu. Balıkesir Fen Lisesini ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. İngilizce ve Fransızca’dan, aralarında George Bernard Shaw, Alain Robbe-Grillet, Saadat Hasan Manto, C.LR. James ve Patrick Kavanagh’ın da bulunduğu yazarlardan şiir, oyun ve roman çevirileri yayınlandı. İzmir’de yaşıyor, Gazete Duvar için yazılar kaleme alıyor.


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 226
Ağırlık : 226
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Karşılaştırmalı edebiyata ilk sihirli formülüyle dokunan, “Weltliteratur” (dünya edebiyatı) kavramıyla Goethe olmuştur. Bu yaklaşıma göre farklı ulusların klasik eserleri, ortak bir edebiyat hazinesinde toplanır ve tüm insanlığa mâl olur. İlâhi Komedya yalnızca İtalya’ya ait değildir ve Don Quijote de İspanya’nın sınırlarını aşar. Faust çevrildiği dilde yeniden yazılmış sayılır. Almancada Hafız, Fransızcada Shakespeare ve Türkçede Márquez’in yankı bulmasının anlamlı bir karşılığı vardır. Böylelikle başyapıtlar, kayda geçirildiği dilin ötesinde aynı zamanda başka uluslardaki çevirmenlere, eleştirmenlere, okurlara ve yorumculara da aittir. Dillerarası bu geçişlilikler, ulusal edebiyat karşısında dünya edebiyatının gücünü ve zenginliğini gösterir.

Karşılaştırmalı Edebiyata Giriş alana dair çözümlemeler eşliğinde kapsamlı bilgiler içeren bir yapıt. Okura edebiyat tarihi, edebî eleştiri, kuramsal yaklaşımlar ve disiplindeki güncel değişimlere ilişkin bir çerçeve sunuluyor; karşılaştırmalı edebiyatın tarihine ve çeşitli araştırmacılar tarafından nasıl uygulandığına dair örnekler veriliyor. Kitabın önemli bir özelliği, sadece Avrupa edebiyatı ile yetinilmemesi, Latin Amerika edebiyatından Çin edebiyatına uzanan geniş bir yelpazede yazar, düşünür, kavram ve ekollere yer verilmesi. Ayrıca günümüzdeki kuramsal edebî ve teknik meseleler incelenirken birçok sanat dalıyla karşılaştırmalar yapılıyor. Tüm bunların yanında karşılaştırmalı edebiyata dair okuma önerileri ve geniş bir terimler sözlüğü, çalışmanın içeriğini pekiştiriyor ve bağlamıyla daha tutarlı bir hale getiriyor.


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 328
Ağırlık : 328
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺97,75

Aslen Manisalı, ikameten Üsküdarlı olan Seyyid Hasan Rıza Efendi hâfız, imam, müderris, hattat, şair, hânende olarak çok yönlü bir şahsiyettir. “Said Paşa İmamı” ünvanıyla XIX. asrın en meşhur mevlidhanı, yakaladığı şöhrete rağmen yaklaşık seksen yıllık ömrünü mütevazı bir derviş olarak geçirmiştir. Rufaiyye-Marifiyye müntesibi olan Hasan Rıza Efendi, Üsküdar Sandıkçı Dergâhı’nın müdavimiydi. Seyyid Hasan Rıza Efendi muhteşem sesiyle Mehmed Âkif Ersoy’u da etkilemiş ve Safahat’teki Said Paşa İmamı şiirinin kahramanı olmuştur. Bu kitapta, Dîvânçe, Gasil-nâme ve Nasihat-nâme adlı eserlerinden hareketle Seyyid Hasan Rıza Efendi’nin sanatkâr, müderris ve mutasavvıf yönü incelenmiştir. Said Paşa İmamı’nın şiirlerine günümüz bestekârlarınca yapılan ve Dinî Musıkî repertuvarına kazandırılan 27 beste ise bu kitabı sıra dışı kılmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 286
Ağırlık : 286
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺128,00
Anlatı Desenleri - 4

Leylâ Erbil’in yapıtlarında saklı anlatı desenleri, bilinç akışı, tekrar, çile, hınç, kendilik ve ucube gibi sözcükler etrafında açığa çıkar. Metinlerin içerik ve biçiminden daha eski böyle desenleri birleştirdiğimizde bir yazarın mizacına ve onun yapıtına dair bazı ayırt edici kıvrımlara ulaşırız. Yazarın kendisini tekrar ederken farkını da dile getirdiği desenlerin etrafına anlatı dünyasının parçası olaylar, eylemler, fiiller ve failler yerleşirler. Tüm yapıtını kararlı biçimde kat eden bu çizgiler sayesinde, yazar, anlatıcı ve anlatı kahramanları yanında anlatının da kişiliğini, huylarını ayırt edebiliriz. Böylece yazarın kendine özgü yollardan tasvir ettiği bir edebi manzaradaki derinlikler ve yükseklikler ortaya çıkar. 

Özgür Taburoğlu, Leylâ Erbil’i okurken yazarın yaşamöyküsüyle fazla ilgilenmeden, metinlerindeki temel izlekleri aralamayı deniyor. Eserlerindeki olay örgülerine odaklanmadan, yazılarında saklı yer ve zaman şekillerini belirlemeye çalışıyor. Yaşamı yazısından ayrı olmayan bir yazarın resmini çiziyor.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 111
Ağırlık : 111
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26
Anlatı Desenleri - 3

Bilge Karasu’nun yapıtlarında saklı anlatı desenleri, yazı, ışık, dirim, zemin, hayvan ve ilişki gibi sözcükler etrafında açığa çıkar. Metinlerin içerik ve biçiminden daha eski böyle desenleri birleştirdiğimizde bir yazarın mizacına ve onun yapıtına dair bazı ayırt edici kıvrımlara ulaşırız. Yazarın kendisini tekrar ederken farkını da dile getirdiği desenlerin etrafına anlatı dünyasının parçası olaylar, eylemler, fiiller ve failler yerleşirler. Tüm yapıtını kararlı biçimde kat eden bu çizgiler sayesinde, yazar, anlatıcı ve anlatı kahramanları yanında anlatının da kişiliğini, huylarını ayırt edebiliriz. Böylece yazarın kendine özgü yollardan tasvir ettiği bir edebi manzaradaki derinlikler ve yükseklikler ortaya çıkar. 

Özgür Taburoğlu, Bilge Karasu’yu okurken yazarın yaşamöyküsüyle fazla ilgilenmeden, metinlerindeki temel izlekleri aralamayı deniyor. Eserlerindeki olay örgülerine odaklanmadan, yazılarında saklı yer ve zaman şekillerini belirlemeye çalışıyor. Yaşamı yazısından ayrı olmayan bir yazarın resmini çiziyor.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 114
Ağırlık : 114
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26
Anlatı Desenleri - 2

Samuel Beckett’ın yapıtlarında saklı anlatı desenleri, irade, eylem, olay, aralık, varlık, eşlik ve ölüm gibi sözcükler etrafında açığa çıkar. Metinlerin içerik ve biçiminden daha eski böyle desenleri birleştirdiğimizde bir yazarın mizacına ve onun yapıtına dair bazı ayırt edici kıvrımlara ulaşırız. Yazarın kendisini tekrar ederken farkını da dile getirdiği desenlerin etrafına anlatı dünyasının parçası olaylar, eylemler, fiiller ve failler yerleşirler. Tüm yapıtını kararlı biçimde kat eden bu çizgiler sayesinde, yazar, anlatıcı ve anlatı kahramanları yanında anlatının da kişiliğini, huylarını ayırt edebiliriz. Böylece yazarın kendine özgü yollardan tasvir ettiği bir edebi manzaradaki derinlikler ve yükseklikler ortaya çıkar.

Özgür Taburoğlu, Samuel Beckett’ı okurken yazarın yaşamöyküsüyle fazla ilgilenmeden, metinlerindeki temel izlekleri aralamayı deniyor. Eserlerindeki olay örgülerine odaklanmadan, yazılarında saklı yer ve zaman şekillerini belirlemeye çalışıyor. Yaşamı yazısından ayrı olmayan bir yazarın resmini çiziyor.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 133
Ağırlık : 133
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,26
Anlatı Dersleri - 1

Oğuz Atay’ın yapıtlarında saklı anlatı desenleri, yazı, oyun, eylem, vicdan, içeri ve dışarı gibi sözcükler etrafında açığa çıkar. Metinlerin içerik ve biçiminden daha eski böyle desenleri birleştirdiğimizde bir yazarın mizacına ve onun yapıtına dair bazı ayırt edici kıvrımlara ulaşırız. Yazarın kendisini tekrar ederken farkını da dile getirdiği desenlerin etrafına anlatı dünyasının parçası olaylar, eylemler, fiiller ve failler yerleşirler. Tüm yapıtını kararlı biçimde kat eden bu çizgiler sayesinde, yazar, anlatıcı ve anlatı kahramanları yanında anlatının da kişiliğini, huylarını ayırt edebiliriz. Böylece yazarın kendine özgü yollardan tasvir ettiği bir edebi manzaradaki derinlikler ve yükseklikler ortaya çıkar.

Özgür Taburoğlu, Oğuz Atay’ı okurken yazarın yaşamöyküsüyle fazla ilgilenmeden, metinlerindeki temel izlekleri aralamayı deniyor. Eserlerindeki olay örgülerine odaklanmadan, yazılarında saklı yer ve zaman şekillerini belirlemeye çalışıyor. Yaşamı yazısından ayrı olmayan bir yazarın resmini çiziyor.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 103
Ağırlık : 103
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺79,05

The aim of this book is to shed light on dystopia within the circle of twentieth century literature by analysing the development of totalitarianism and its detrimental effects, such as dehumanisation and social unrest that shattered the unity of society in three basic forms as reflected in William Golding’s Lord of the Flies (1953), George Orwell’s Animal Farm (1945) and Nineteen Eighty-Four (1949). Thus, it explores the beginning of totalitarianism resulted from an inborn instinctive drive as reflected in William Golding’s Lord of the Flies (1953) first, then its formation and rise in George Orwell’s Animal Farm (1945), then finally the ill effects of it in both society and in individuals in Nineteen Eighty-Four (1949). Totalitarianism, together with “Fascism”, in the twentieth century can be confined to the period between 1922 and 1975. It starts with Mussolini; is followed by Hitler and Stalin, then ends with the death of Franco. It was during the rule of totalitarians that all ideals promising peace were abused to claim the rule, terror and fear factors were resorted to secure a totalitarian power at the expense of millions of deaths, torture and social unrest. In these novels, William Golding and George Orwell criticise how totalitarianism is established, and maintained by fear, manipulation and terror in the twentieth century.

 


Basım Ayı/Yılı : 9/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 290
Ağırlık : 290
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺157,50
Terimler - Motifler - Kavramlar

Halk kültürünü, halkbilimini, anonim halk edebiyatını, aşık edebiyatını ve dini tasavvufi halk edebiyatını sağlıklı değerlendirebilmek için geleneği öznel yaklaşımlardan arındırarak her yönüyle bilmek gerekir.

Halk edebiyatının temel kaynaklarına inmeden, onları özümlemeden metin tahlili yapılamaz. Hak edebiyatının kendisine özgü kaynakları vardır. Başka Kuran, Hadis, İslami ilimler olmak üzere; genel tarih, peygamberler tarihi, efsane, menkıbe, mitoloji, astronomi, astroloji gündelik hayat, pozitif bilimler vb. Şairin metin kurgusunda önemli rol oynar.

Her gelenek kendi terminolojisini yaratır. Geleneğe bağlı edebiyatlar kurallar bütünüdür. Bir edebiyat geleneğini belirleyen terimler, motifler ve kavramlar vardır.

Halk edebiyatı şiiri geleneğin yüklediği kurallara ve anlamlara bağlıdır. Halk edebiyatı geleneğini bilmeden onun tarihi yapısını kavramak, anlamak, yorumlamak, çözümlemek, düzeyli bir şiir tahlili yapmak daha zor hale gelmektedir.

Bu sözlükte halk kültürü, halkbilimi, anonim halk edebiyatı, aşık edebiyatı ve dini-tasavvufi halk edebiyatına ait üç bini aşkın terim, motif ve kavram yer almıştır.


Basım Ayı/Yılı : 1/2014
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 523
Ağırlık : 738
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺279,00

‘Romalıların en eğitimlisi’ olan Marcus Terentius Varro bu eserde dilin doğasını incelemeye koyuluyor. Dilin kurallı bir yapı olup olmadığını tartışan Varro, inceleme sahasını her ne kadar kendi anadili olarak belirlese de her dile uygulanabilecek birçok mantık ilkesi de sunuyor. Bu metin, Antikçağ’da var olduğunu bildiğimiz ama Eski Yunan’daki filolojik izlerine ulaşamadığımız en önemli dil tartışmalarından olan benzeşim (analogia)-ayrışım (anomalia) tartışmasına dair tek derli toplu metin olma özelliğini de taşıyor. Varro eserde, tartışmanın her iki tarafına ait savları da aktarıp son olarak kendisinin bu tartışmaya dair fikirlerini örneklerle açıklıyor.

Bazıları kullanım bağlamındaki doğal ereklerin kullanışlılık ve zevk amaçlı olmak üzere iki katmanlı olduğunu öne sürebilir. Zira giyinmeyi sadece soğuktan korunmak için değil, aynı zamanda soylu bir görünüme kavuşmak için isteriz. Bir ev sahibi olmayı yalnızca bir çatı altında sağ salim barınma zorunluluğundan değil, aynı zamanda dünyevi hazzı sürdürebilmek için de dileriz. Kap kacağımızın yalnızca erzakımıza yetmesini değil, aynı zamanda göze hoş gelmesini ve bir sanatçının elinden çıkmasını arzu ederiz. Çünkü biri insanı (homo), diğeri insanlığı (humanitas) tatmin eder. (Varro, Ling. viii.16)


Basım Ayı/Yılı : 8/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 181
Ağırlık : 181
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺93,50
Tahir ile Zühre, Siyavuş veya Hayalperest, Dibaçe-i Mesnevi

Anadolu Köklerini Arayış başlığı altında ilk defa okuruyla buluşan Tahir ile Zühre, Siyâvuş veya Hayalperest ve Dibâçe-i Mesnevî’yi Hilmi Ziya Ülken’in 1919-1921 yılları arasında Anadolulunun Bugünkü Vazifeleri ve Anadolu’nun Hakiki Merkezi’nde ortaya koyduğu, kariyeri boyunca gelişerek işlevsel kalan Anadolucu kültürel program çerçevesinde edebî arayışları olarak görebiliriz.

1921 tarihli manzum tiyatro Tahir ile Zühre, bu kültürel programla sunulan destan telakkisinin elimize ulaşmış erken örneğidir. Hilmi Ziya, Anadolulunun Bugünkü Vazifeleri’nde “mevzuu Anadolu’da olan lirik destanlar” içinde zikrettiği, Anadolu’nun Hakiki Merkezi’nde Köroğlu, Battal Gazi, Kerem ile Aslı, Âşık Garip ile birlikte “doğrudan doğruya Anadolu örfünün yarattığı eserler” içinde saydığı Tahir ile Zühre anlatısını Wagner’in Niebelungen’in Yüzüğü (Der Ring des Nibelungen) tetralojisini model alarak yeniden kurguluyor.

Hüseyinzâde Ali Turan Bey’in teşvik ve tavsiyesiyle 1921’de yazmaya başlayıp 1931’de tamamladığı mensur tiyatro Siyâvuş veya Hayalperest, konusunu Firdevsî’nin Şahnâme’sindeki Siyâvuş hikâyesinden alıyor. Hüseyinzâde’nin “Şark Hümanizması” tezine yaslanarak planlandığı eserde Hilmi Ziya, Siyâvuş’un hikâyesi üzerinden kendi “İnsani Vatanperverlik” kavrayışını dramatize ediyor.

Vefatından kısa süre önce, 1973’te tamamladığı Dibâçe-i Mesnevî’de ise Anadolu klasik tasavvufunun, yüksek tabakalardaki teşekkülü demek olan Mevlânâ’yı ve kütleye doğru inerek milletin içine sokulması demek olan Yunus’u aynı anda ve birlikte cevaplıyor.


Basım Ayı/Yılı : 12/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 264
Ağırlık : 264
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺102,00

Hangi şehre, hangi kasabaya gidilirse gidilsin, mutlaka ilk uğranılması gereken yerler, ilk önce ve hiç tereddüt etmeden çalınacak kapılar, oradaki kitabevleri, dergi büroları, kültür ve düşünce evleri ya da “merkez insan”ların kişisel büroları ve evleri olmuştur. Herkesin hem çok iyi bildiği hem de mutlaka en güzel şekilde karşılanıp ağırlanacağından emin olduğu en sağlam adreslerdir bu müstear adreslerin hepsi de. Müstear Adresler, Hüseyin Su’nun kişisel tarihine not düşerken edebiyat dünyamızın yakın geçmişine de ışık tutuyor. Unutulmayan mekânlar, Âkif Emre, Nuri Pakdil gibi unutulmayan kişilerle örülü kaleler olarak zamanın yıkıcılığına meydan okuyor.


Basım Ayı/Yılı : 10/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 215
Ağırlık : 215
En / Boy : 13 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺72,00

Bugünkü hız çağı, bu bütünü parçalayarak yoluna devam ediyor. Bizden çevremizden de birçok değeri koparıp sürüklüyor. Bazen öyle başarılı oluyor ki elden bir şey gelmiyor. En kötüsü kavramlarımızı ve kelimelerimizi yitiriyoruz. Geleceğe ne bırakacağımızı kara kara düşünmek zorunda kalıyoruz. Artık sevdiklerimizden gelen mektuplar, çocukların oynayacağı mahalleler, annelerin ninnileri, masalları, sohbetle demlenen kahvelerimiz yok oluyor. Tek tesellimiz bu güzel hasletleri karınca kararınca dile getirecek yazının icadı. Bunları yeni nesillere hatırlatacak sözlerin varlığı… En azından bir bilinç ve farkındalık oluşturacak birer cümle… İşte elinizdeki kitap da bu amaçla hazırlanan küçücük bir çabadır.
Kültür ve Edebiyata Dair, iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde gazete ve dergilerde kaybolmaya yüz tutmuş bazı seçkiler yer almaktadır. Bu yazılarda edebiyat ve hayat, edebiyat ve sosyal sorumluluk, edebiyatın gücü yanında helva sohbetleri, kahve kültürü, Ramazan’ın güzelliği, kaybolan mektuplaşma geleneği ve yiten mahalleler gibi geleneksel yaşam tarına dayalı bazı değerlerimiz üzerinde kısaca durulmuştur. İkinci bölüm ise birinci kısımdan daha akademik çalışmalara ayrılmıştır. Ancak bu akademik çalışmaların önemli bir kısmı da hakemli dergi sürecinden geçmeyen dergi yazıları, bildiriler ve değinmelerden ibarettir.

 


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺200,00

Klasik Türk Edebiyatı araştırmacılarının, Divan Edebiyatı sahasına gönül verenlerin ve edebiyat meraklılarının vazgeçemeyeceği bir kaynak olan bu kitap, devrinde kendisine  “Sultanüşşuarâ”  (Şairler sultanı) unvanı verilen Baki’nin, modern dönem araştırıcılarının “Edebiyat Tarihimizin Kaşıkçı Elması” olarak tanımladıklarıDivan’ında Osmanlı toplum hayatının izini sürmek amacı ile kaleme alınmıştır.

Şiirlerinde Osmanlı toplum hayatı ile ilgili meselelere büyük ölçüde üstü kapalı ve nükteler arasına gizlenmiş bir şekilde yer veren Baki, kelimeler arası ilişkilere önem veren, beyitlerin içine yerleştirdiği kavram, mazmun ve çağrışımlar arasında boşluk bırakmayan kusursuz söyleyişe sahip bir şairdir.

Kitapta Baki Divanı’ndaki beyitler arasına ustalıkla gizlenmiş sosyal hayatın izleri araştırılırken esas gaye; dünya çapında bir büyük şiir ustasını doğru anlamak ve onun şahsında, Klasik Türk edebiyatının çok önemli bir döneminin kültür arkeolojisini gerçekleştirmeye çalışmak olmuştur.

Bu amaçla, ele alınan beyitler önce günümüz Türkçesiyle nesre çevrilmiş, daha sonra kültür, din, tasavvuf, bilim-felsefe, mitoloji, tarih ve gündelik hayatın yansımaları açısından şerh edilmeye çalışılmıştır. Beyitler şerh edilirken diğer divan şairlerinineserlerinden örnekler verilmeye özen gösterilmiştir. Bu amaçla divan ve mesnevi olmak üzere 160 civarında eser taranmış; ayrıca tarih, tıp, musiki, ahlak, şerh, lügat ve Osmanlı kültür tarihine ışık tutan pek çok türde birinci el kaynaktan, ayrıca Batılı seyyahların seyahatnamelerinden yararlanılmıştır.

Eser, Osmanlı toplum hayatını Baki’nin kaleminden okuma fırsatı sunmakla birlikte; onun güçlü ve orijinal üslubu, çok renkli hayal dünyası, titiz kalem işçiliği ve şiirindeki anlam derinliğine dikkat çekme amacı taşımakta ve bu yönü ile de Klasik Türk edebiyatının dünya çapında zengin kültür dünyasını tanımada bir el kitabı mahiyeti arz etmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 680
Ağırlık : 680
En / Boy : 16,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺285,00

Dursun Ali Tökel, Divan Şairi de Okur’du başlıklı çalışmasında, divan şairlerinin, yaşadıkları dönemde kitaba ve kütüphaneye yükledikleri anlama, kitabı elde etme yollarına, okuma ve yazma biçimlerine ve ritüellerine dair sorular sorarak “okuma” eyleminin klasik edebiyatımızdaki yerini tayin ediyor.

“Oku!” emrinin, muhatabındaki etkisini araştıran Tökel, yönelttiği sorularla divan şiirine/şairine/edebiyatına ve onun arka planında yer alan büyük kültürel birikime dair en ince ayrıntıları görmemizi, ona bakışımızın derinleşmesini sağlıyor. Divan şairlerinin, hem yazıyla, metinle, kitapla kurdukları bağı inceliyor hem de tıp, geometri, matematik, astronomi, felsefe gibi alanların bilgisiyle dünyaya bakan bu sanatkârların bütün bir kâinatı okuma biçimlerini gözler önüne seriyor.


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺76,23

 Edebî tefsir, kökleri Kur’ân-ı Kerîm’in nüzul dönemine kadar uzanan bir anlama yöntemidir. Kendisiyle aynı çerçevede ele alınan diğer tefsir yönelimlerinden farklı, özgün yanlar içermekte ve modern dilsel yaklaşımlara alan açması itibariyle de tefsir çalışmalarına açılım kazandırabilecek boyutlar taşımaktadır. Emîn el-Hûlî örneği merkeze alınarak, diğer temsilcilerin de katkıları çerçevesinde edebî tefsir, tanınması, tefsir geleneğindeki konumu ve işlevi açığa çıkarılması gereken bir anlama ekolüdür. Bu yaklaşım, tefsir faaliyetine birçok katkı sunabileceği gibi, tenkide açık yönler de barındırmaktadır.
Çalışmamızın birinci bölümünde edebî tefsirin tarihî köken ve referanslarını ele aldık ve i‘câz, belâgat sahasındaki çalışmalarla bağını ele aldık. Edebî yaklaşımın bu müktesebatı aşan boyutları olduğunu müşahede ettik. İkinci bölümde Emîn el-Hûlî merkezinde edebî tefsirin temel kabullerini zikrederek, Hûlî’nin bu yöntemi nasıl temellendirdiğini ortaya koyduk. Yine bu bölümde edebî tefsirin Hûlî dışındaki önemli temsilcilerinin çalışma ve görüşlerine yer verdik. Tefsirde edebî yöntemin yeni anlama usulleri ve dil çalışmaları bağlamında yerine işaret ettik. Edebî tefsirin oldukça kapsamlı bir anlama usulü ortaya koyduğunu, bununla birlikte bu usulün pratiğe aktarımı hususunda önemli zorluklar olduğunu tespit ettik. Üçüncü bölümde ise, edebî tefsir merkezli tartışma alanlarına temas ederek, bu yönde ortaya konan görüşleri etraflı bir şekilde müzakere ettik. Sonuç olarak, edebî yöntemin istifadeye açık birçok usûlî ilke barındırdığını ancak çok güçlü bir idealizasyona dayanması nedeniyle pratiğe aktarımının önünde birçok engel bulunduğunu gördük. Bunun yanında metodik çerçevenin çok geniş tutulması nedeniyle teorinin birtakım iç çelişkileri bünyesinde barındırdığını belirledik.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 402
Ağırlık : 402
En / Boy : 15,5 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺176,30

Türk toplumu için hikâyeler ve hikâye anlatıcılığı önemli bir yer tutar. Hikâyelerde kullanılan dil de Türklük bilimi araştırıcıları için önem arz etmektedir. Elinizdeki bu kitapta Türk dünyasında anlatılagelen Tahir ile Zühre'nin hikâyesini Doğu Türkçesinden okuyacaksınız. Milletlerin hayatında halk hikâyelerinin ve hikâye anlatıcılığının önemli bir yeri vardır. Türk milleti için de durum böyledir. Halk hikâyeleri barındırdıkları diğer unsurlar yanı sıra zengin dil malzemelerine de sahiptirler. Tahir ile Zühre hikâyesi, Batı Türkçe- sinde çokça işlenmiş bir halk hikâyesidir. Bu hikâyenin Doğu Türkçesi metinlerinde de yer almış olması, hikâyenin etki alanını göstermesi açısından önemlidir. Elinizdeki bu kitapta, Tahir ile Zühre'nin Doğu Türkçesiyle yazılmış bir nüshası incelenmektedir. Geçen yüzyılın başında yazıya geçirilen hikâyenin böylelikle yüzyıllar boyunca diğer Türk illeri gibi Doğu Türkistan'da da okunup okutulduğunu anlayabiliyoruz.
Üzerinde çalıştığımız eser Lund Üniversitesi/Gunnar Jarring Kolleksiyonu 00154 numarada kayıtlı yazmadır. Çalışma, kısa bir Giriş bölümünün ardın- dan Metin, Türkiye Türkçesine Aktarım ve Tıpkıbasım bölümlerinden oluş- maktadır. Giriş bölümünde, Doğu Türkçesinin çokça grameri hazırlandığı için ayrıntıya girilmeyip yalnızca eserin dilinde karşılaşılan dikkati çekici hususlar üzerinde durulmuştur. Metin kısmı transkripsiyonlu bir şekilde okun- muştur. Metne bağlı kalarak yapılacak bir aktarım okuyucuyu zorlayacağı İçin Türkiye Türkçesine aktarımda elden geldiği kadar anlatılmak istenilene odaklanılmış, dolayısıyla serbest bir aktarım yoluna gidilmiştir..


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 279
Ağırlık : 279
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺112,50

Filistin edebiyatı, sürgün, vatan özlemi, acılar ile özdeşleşmiş bir edebiyattır. Filistinlilerin hayatları hakkında belki de en önemli kaynaklar, yazdıkları şiir, öykü, roman ve otobiyografi türündeki eserlerdir. Onların sürgünde yaşadıkları acıları, topraklarına duydukları özlemi ya da İsrail işgali altında sürdürdükleri hayatın zorluklarını, İsrail’e karşı verdikleri mücadele ve direnişi, Kudüs hakkındaki düşüncelerini yazdıkları eserlerden öğrenebiliriz. 20. yüzyılın başlarında ilk örnekleri ile karşılaştığımız Filistin edebiyatının kendine has konu ve temaları ile belirginleşmesi Nekbe, yani büyük felaket olarak adlandırdıkları 1948 yılında İsrail Devleti’nin kuruluşundan sonra ortaya çıkar. Şiirin yanı sıra öykü ve roman türünde de bu tarihten sonra sanatsal anlamda gelişmiş birçok örnekle karşılaşırız.
Kudüs, üç semavi dinin kutsal mekanlarına ev sahipliği yapması ve binlerce yıllık tarihinde farklı dinden ve kültürden medeniyetlerin hâkimiyeti altına girmesi dolayısıyla üst üste binen tarihî dokusuyla âdeta bir palimpsest niteliğindedir. Kudüs sadece bir mekân değildir, Cebrâ İbrâhîm Cebrâ’nın ifadesiyle vücut bulmuş zamandır. Binlerce yıllık tarihin ilmek ilmek dokuduğu bir şehirdir. Kudüs’ün hem kutsallığı hem zengin ve çok katmanlı tarihi ve hem de içinde bulunduğu siyasi durumu nedeniyle araştırmacıların ve edebiyatçıların ilgi odağında olması şaşırtıcı değildir. Asırlardır farklı dünya edebiyatlarında konu edilen Kudüs, Arap edebiyatında ve özellikle de Filistin edebiyatında derin anlamlar içeren bir mekân olarak kendisine yer bulur.
Kudüs, işgal altında yaşayan Filistinli edebiyatçıların eserlerinde zorluklarla dolu yaşamlarının geçtiği vatan toprağı, sürgündeki Filistinliler için de özlem ve geri dönüş idealinin yansıtıldığı mekân, kaybedilmiş bir sevgili olarak karşımıza çıkar. Kudüs bu eserlerde mekân olmanın ötesinde varoluşsal bir anlam ifade eden merkez konumundadır. Bu bağlamda şiir, öykü, roman, anı ya da otobiyografi türünde birçok eserde temel bir motif olarak gördüğümüz Kudüs’ü bütün bir Filistin edebiyatı içinde ele alıp değerlendirmek kolay değildir. Bu düşünceden hareketle çalışmamız sadece roman türü üzerine odaklanmıştır.

Bu çalışmanın giriş bölümünde Filistin; coğrafi yapısı ve tarihi ile kısaca ele alınmış, Kudüs’ün kutsallığı ve Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin bugünkü durumu özetlenmiştir. Yaşanan siyasi olayların toplumu ve edebiyatı doğrudan etkilediği açıktır. Dolayısıyla 1948 yılında İsrail Devleti’nin kuruluşunun, 1967’de Araplar ve İsrail arasında geçen Altı Gün Savaşı’nda Arapların yenilmesiyle Filistin’in tamamının İsrail işgali altına girmesinin Filistin romanında önemli izler bıraktığı görülür. Bu çalışmada tüm bu olayların Filistin halkına dolayısıyla Filistin romanına nasıl yansıdığını gözlemlemek adına Filistin romanının kendine has özellikleri ile ortaya çıkışı mercek altına alınmıştır. Bu sebeple “Filistin Romanı” başlıklı birinci bölümde öncelikle Filistin romanının tarihsel gelişimi üzerinde durulmuş ve 20. yüzyılın başlarından itibaren öne çıkan roman yazarları ve eserleri kısaca incelenmiştir. 1948 sonrasında eserleri ile Filistin edebiyatı içinde ayrıcalıklı ve kalıcı bir yer edinen Gassân Kenefânî, Cebrâ İbrâhîm Cebrâ ve İmîl Habîbî tanıtılarak 1960-1970 yıllarında ortaya koydukları romanlar bu edebiyat içinde dikkat çekici yönleri ile ele alınmaya çalışılmıştır. Gassân Kenefânî’nin romanlarındaki sembolik anlatım, Cebra’nın romanlarındaki Filistinli aydın karakterler ve İmîl Habîbî’nin kült roman el-Muteşâil’in anti- kahramanı Saîd bu bağlamda analize tabi tutulmuştur.
“Filistin Romanında Kudüs” başlıklı ikinci bölümde ise Kudüs’e dönüş konusunu ele alan romanlar çerçevesinde Filistinli yazarların Kudüs’e bakışları ve Kudüs’e geri dönüşü nasıl ifade ettikleri çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda Kudüs’ün nostaljik bir mekân olarak ortaya çıktığı Îsâ Bullâta’nın Âid ile’l-Kuds eseri, sembolik bir anlatımın kullanıldığı Seher Halîfe’nin Sûra ve Eykûna ve Ahd Kadîm adlı romanı ve siyasi bir bakış açısı ile yazılan Âdil Sâlim’in Âşık alâ Esvâri’l-Kuds romanı mercek altına alınmıştır. İncelenen bu romanlarda “Kudüs’ün bir şehir olarak nasıl yansıtıldığı”, “hangi özelliklerinin öne çıkarıldığı”, “kutsallığının ele alınış biçimi”, “sürgündeki ve işgal altındaki Filistinliler için anlamı”, “geri dönüş temasının neden ve nasıl işlendiği” araştırılmıştır.

Bu çalışmanın özellikle Filistin romanının tarihsel gelişimini kısa ve öz bir şekilde vermeye çalıştığımız birinci bölümde ağırlıklı olarak Abdurrahmân Yâgî, Nâsıruddîn el-Esed, Fârûk Vâdî, Âdil el- Usta, Şukrî ‘Azîz el-Mâdî, Ahmed ‘Atıyye Ebû Matar’ın eserlerinden yararlanılmıştır. Ülkemizde Filistin edebiyatı hakkında fazla eser verilmemiştir. Bu bakımdan bu mütevazı kitabın alanda yapılacak yeni çalışmalara faydalı olmasını ve yol göstermesini ümit ediyorum.

Arap ve Filistin edebiyatına olan ilgi ve sevgimin kaynağı, kendilerinden çok şey öğrendiğim kıymetli hocalarım Mustafa Seçkin, Prof.Dr.Erol Ayyıldız ve Prof.Dr.Rahmi Er’e burada şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca kitabı okuyarak önerilerde bulunan meslektaşım ve arkadaşım Doç.Dr.Gökhan Tunç’a teşekkür ediyorum. Varlıkları, sevgileri, dua ve yardımlarıyla daima yanımda olan başta annem, babam, eşim ve oğullarım olmak üzere tüm aileme, dostlarıma, yakınlarıma sonsuz teşekkürler.

Fatıma Betül Üyümez

Eskişehir 2022


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 158
Ağırlık : 158
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Ben, çocukluk yıllarımda öğrendiğim; doğru söylenenlerin doğru algılanmasının önerildiği bu
söze inananlardanım. Bu söz; söylenenin, söyleyenin ve dinleyenin doğru-dürüst-ilkeli-inançlı
olmalarını öğütlüyor. Tabii bunun için, gerekli bilgi donanımının olması, akıl-fikir-mantık ve iyi niyetle hareket edilmesi, ayrılıkçı-bölücü-yıkıcı-düşmanca fikirlerin ayırdında olunabilmesi gerek.
Bu kitapta yazılanlar işte bu ilkelerle ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Gerçekler yanında
efsane niteliğindeki paylaşımlara da yer verilmiştir. Efsaneler insanların olmasını
istedikleri güzel şeylerin hayaliyle yaratılmışlardır. Bunların, toplumların iyiye ve
güzele yönelmesi ve umutlarının korunmasında payları vardır. Tarihin geçmiş yıllarında
yaşanmış gerçekleri geleceğe taşımaları yanında, efsaneleşmiş öykülerin temelindeki duygu
ve özlemleri de yeni kuşaklara aktarmaları önemlidir. Çünkü bunlar aynı zamanda
geleneksel kültürümüz içinde yer alan değerlerdir.
Tarih yalanla yazılamaz. Ne yazık ki bunu yapanlar da var. Bu, araştırmacı yazarların dikkat
etmeleri gereken çok önemli bir durum: Kitabına “Yalan Yazan Tarih Utansın” ismini veren
birinin, kitabını; içindeki kindarlık duygusunun yarattığı yalan ve iftiralarla doldurduğunu
gördüm. Tarih, bu tarz şeylerle suçlanamaz. Zira tarih yaşanmış gerçekleri geleceğe
yansıtan çok değerli bir bilim dalıdır. Utanması gereken; tarih değil, yazdıkları yalanlarla tarihin sayfalarını kirleten yobazlardır.


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 252
Ağırlık : 252
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺151,00

Kadın Cinayetlerinin önlenmesinde; “Devletin ilgili organ ve birimlerinin”, “Eğitim”,
“Kültür”, “Hukuk”, “Emniyet”, “Güvenlik” ve “Sosyolojik” kurumlarının, “Sivil Toplum
Örgütlerinin”, “Üniversitelerin”, “Görüntülü ve basılı medya organlarının”, “Kültürel kurumların”, “Gazeteci ve yazarların”, “Din görevlilerinin”, “Bireylerin ve ailelerinin” sorumlulukları vardır. Ancak tek başına gösterecekleri çabalar yetmez. Herkes, milli birlik ve beraberlik ruhu içinde kendi üzerlerine düşeni yapmalı ve elini taşın altına sokmalıdır. Çünkü sorunlar bireysel nitelikte olsalar bile sonuçları toplumsaldır.
Bu kitabı yazmakla ve bu konuyu buraya aktarmakla önemli bir görev üstlendiği-mi düşünüyor ve kitabımı Yunus’un şu sözleriyle sonlandırıyorum; “Gelin birlik olalım, sevelim sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz”
Eğer yaşanan olumsuzlukların giderilmesi ve sorunlarına çözümüne küçücük bir katkım olabilse bile çok mutlu olacağım. “Karganın sidiği denize katıkmış” diye bir atasözümüz var. Nasreddin Hoca da Akşehir Gölü’ne maya çalarken; “Hoca Göl maya tutar mı” diye soranlara “Ya tutarsa!” yanıtını vermiş. Kim bilir !!!..
Belki de tutar…

Saygılarımla…


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 120
Ağırlık : 120
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺78,00
Tükendi

Uygulamalı Hikaye Yazma


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1
Ağırlık : 1
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺40,00
1 2 3 ... 48 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı