Freud, Kant’ın sözlerine bir süre sessiz kaldıktan sonra yanıt verdi. “Peki ya öz, varoluşun üzerine çi-zilmiş bir çerçeve olsaydı?” diye sordu. “Bilinçaltımız, varoluşumuzun sınırlarını belirler. Ancak bu sınırla-rın ötesinde, bilinçdışı bir dünya vardır. Ve bu dünya, tıpkı bir rüya gibi, bazen anlamlı, bazen kaotik, ama her zaman gizemli.”
Kant, Freud’un bu yanıtını düşünerek pipo içmeye devam etti. Sandalyesinin üzerinde hafifçe kaydı ve gözlerini Freud’a dikti. Sonra başını salladı ve yavaşça konuştu: “Evet, belki de varoluşun özü, bilinçaltının derinliklerinde saklıdır.”
Freud bu kitabında "ilkel" olarak tanımlanan toplumları inceler ve günümüz toplumlarıyla kıyaslar. Totemler, ensest korkusu ve büyüye inanma konularında toplumların tarih içinde nasıl değiştiğini anlamak için, Totem ve Tabu birincil kaynaklardandır.
Anahtarı küçümseyen biri asla kilidi açamaz.
Freud ,Yahudiliği diğer dinlerle,özellikle de Hiristiyanlıkla mukayese ederek"tektanrıcılığın"nasıl bir süreçten geçtikten sonra "Kenan İlleri"nde kabul gördüğünü anlatıyor. Freud'un, Totem ve Tabu'dan yirmibeş yıl sonra yazdığı ve en tartışmalı kitaplarından biri olan Musa ve Tektanrılıcılık, Musa'nın Yahudi olmadığı, gerçekte Eski Mısır asıllı olduğu, Mısırlı bir tektanrıcı olabileceği iddiaları üzerine yoğunlaşılmış bir eser...
Psikanaliz kuramının kurucusu olan Freud (1856-1939), bu kuramıyla ilgili ilk notlarını öğrencilerine aktardığı derslerle kitaplaştırdı.Freud derslerine psikanalizin psişik sorun yaşayan hastalara uygulanan bir tedavi yöntemi olduğunun bilindiğini, bu noktadan başlayarak bu alanda uygulanan tedavi yönteminin diğer tüm tıp alanlarında uygulanan yöntemlerden tümüyle farklı olduğunu, hatta onların tam tersi olduğunu söyleyerek başlıyor. Freud’un derslerinin Hatalı Eylemler adını taşıyan bu ilk bölümünde, sağlıklı herhangi bir bireyde gözlemlenebilinen, sık rastlanan, çok iyi bilinen ama fazla değer görmeyen ve hasta kavramıyla ilgisi olmayan bazı fenomenleri irdeliyor.
Freud 20. yüzyıldaki büyük savaşları yaşadı, çekilen acılara yakından tanık oldu. Bilim insanı kimliğine yaraşır biçimde, savaşların ardından hem savaşan insanın ruhsal durumunu inceledi, hem de yeni savaşların önlenmesi için çareler aradı. Niçin Savaş? kitabını oluşturan yazılar ağırlıklı olarak Freud’un bu çabasını yansıtmaktadır. Freud’un Einstein’a yazdığı mektup savaş “hastalığına”, ne yazık ki günümüzde de geçerliliğini koruyan bir bakış içermektedir. Bu kitapta ayrıca, Freud’un Dostoyevski ve eserlerinde baba sorununa ilişkin çok önemli bir makalesi de yer almaktadır.
“Haz ilkesini kurarak belirli, tarihsel olarak sabit bir felsefi sisteme ne ölçüde yaklaştığımızı veya katıldığımızı incelemeyeceğiz. Alanımızdaki günlük gözlem olgularını tanımlama ve açıklama çabası içinde bu tür spekülatif varsayımlara ulaşıyoruz. Psikanalitik çalışma için belirlenen hedefler arasında öncelik ve orijinallik yoktur ve bu ilkenin kurulmasının altında yatan izlenimler o kadar açıktır ki, bunları gözden kaçırmak pek mümkün değildir.”
Freud’un bu özel eserinde haz ve acı kavramlarına psikanalitik yaklaşımla ilgili detaylar bulacak, hazzın ve acının kökenine ineceksiniz. Ölümlülük, hayat ve diğer felsefi konuları psikolojik alt katmanlarından yakalama şansı edineceğiniz eseri sizler ile buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz.
Freud özellikle psikonevrozların ve ruhsal hastalıkların birçok nedeni olduğuna dikkat çekiyor. Bunlardan en önemlilerinin cinsiyet yaşamında aranmasına vurgu yapıyor. Cinsel istek ve dürtüler anlamına gelen libido’nun çeşitli nedenlerle baskı altına alınmasının anksiyete nevrozunu doğurduğunu, bu durumumun ise tüm nörotik reaksiyonların çekirdeği sayıldığını belirtiyor.
Freud’un ilgi alanına giren ruhsal rahatsızlıkların büyük bir kesimini nevrotik reaksiyonlar oluşturmuştur. Freud psikanalizinde en çok ilgi gören psikonörotik reaksiyonlar; Obsesyon nevrozu, hipokondri nevrozu, histeri nevrozu, nevrasteni nevrozudur. Anksiyete nevrozu ise üzerinde en çok vurgu yapılan nevrozdur. Nevrozların tetikleyicisi olması nedeniyle Freud anksiyete nevrozuna büyük önem vermiş, çalışmalarının büyük çoğunluğunu buna ayırmıştır.
İyi okumalar dileriz…
Bu kitapta yer alan yazılar, hem psikanaliz hakkında sağlam ve etraflı bilgi vermek hem de genel okuru ve özellikle edebiyatseverleri ilgilendiren konular üzerinde Freud’un neler düşündüğünü belirtmek amacı göz önünde tutularak seçilmiştir.
Ünlü Fransız düşünürü Dr. S. Jankelevitch’in “Freud ve Psikanaliz” adlı yazısı, yirminci yüzyılın en önemli öğretilerinden biri olan psikanaliz hakkında bilgi vermektedir.
“Cinsiyet Üzerine Üç Deneme” Freud’un önemli eserlerinden biri olarak cinsiyet konusunu psikanaliz metodu ile inceler. “Uygar Cinsel Ahlâk ve Çağdaş Sinir Hastalıkları’nda ise içinde yaşadığımız toplum hayatı ile içgüdüsel varlığı mızın çatışmaları ve bunlardan doğan aksaklıklar açığa vuruluyor.
Avusturyalı nörolog ve psikanalist Sigmund Freud (1856-1936); Viyana Üniversitesi'ndeki tıp öğreniminin ardından ruhsal kökenli hastalıklar,özellikle isteri üzerine araştırmalara yöneldi. Bir süre Viyanalı tıp doktoru Josef Breuer ile çalıştı. 1900'lerde psikanalitik kuramını geliştirdi ve nevrozların tedavisiyle uğraştı. 1902'de profesör oldu. 1908'de sonraki yıllarda birçok ünlü psikanalist yetiştirecek olan Viyana Psikanaliz Enstitüsü'nü kurdu. Çözümlemelerinde cinselliğe belirleyici bir yer ayıran Freud, çağımızın kültürel ve toplumsal sorunlarının çözümüne bakış açısıyla önemli katkılarda bulundu. 1930'da Goethe Armağanı'nı kazandı. Avusturya'nın Nazilerce işgalinden sonra 1938'de Londra'ya göç etti ve burada öldü. "...Psikanaliz, çocukların ruhsal yaşamından kalkarak erişkinlerin ruhsal yaşamını ele geçirmeye çaba harcamış, çocuk erişkinin babasıdır kuralına önem ve ağırlık kazandırmıştır. Erişkin ruhunun çocuk ruhunun bir uzantısı olduğunu saptamış, çocuk ruhunun erişkin ruhuna dönüşürken geçirdiği erişikliği ortaya koymuştur. Çocukluklarımızın ilk yılları söz konusu olunca, pek çoğumuzun belleği bir boşluğu içerir; pek çoğumuz, bu yıllara ilişkin yaşantılardan yanlızca bazı parçaları anımsarız. Şurasını rahatlıkla ileri sürebiliriz ki, psikanaliz bu boşluğu doldurmuş, insanlardaki çocukluk yıllarını kapsayan unutkanlığı ortadan kaldırmıştır."
Dört makaleden oluşan Aşkın Psikolojisi'nin ilk makalesinde Freud çocuğun cinselliğin ne olduğunu tam anlamasa da içinde bazı duyguların, özellikle erotik kökenli duyguların etkisini hissetmeye başladığını, özellikle erkek çocuğun annesine karşı olan aşırı sevgisi ve bağlılığının zaman içinde özellikle cinsel organını fark edince cinsel bir eğilime de dönüşebildiğini ve bunun sonucunda da babaya karşı düşmanca duyguların ortaya çıkabildiği söylüyor. İkinci makalede Freud, anneyle fahişe arasındaki bölümlemeyi daha kapsamlı olarak yani hem kadın hem de erkek açısından tekrar ele alıyor. Ancak bu kez libidonun içindeki iki duygu akımı, şefkat ve cinselliğin karşıtlığını betimliyor. “Erkekler sevdiklerinde arzulamazlar, arzuladıklarında ise sevmezler,” diyor. “Bekâret Tabusu” başlıkla üçüncü makalede Freud, kadın ile erkek arasındaki cinsel ilişkiye değiniyor. Kitaptaki son makale Freud’un kadınların ruhsal gelişimine ilişkin görüşlerindeki yeniden değerlendirmelerinin ve konuya ilişkin sonraki çalışmasının tohumlarını içeren bir makalesidir.Cesaretle ele aldığı konuları, cesaretle işleyerek psikanalizin kurucusu olmayı başaran Freud’un bu yapıtını da severek okuyacağınız inancıyla sunuyoruz.
Psikanaliz kuramının kurucusu olan Freud (1856-1939), bu kuramıyla ilgili ilk notlarını öğrencilerine aktardığı derslerle kitaplaştırdı.
Freud’un derslerinin “Hatalı Eylemler” ve “Rüya” adını taşıyan ilk bölümlerini daha önce sunmuştuk.
Elinizdeki “Nevrozların Genel Kuramı”nda Freud, psikanalizin psikiyatri ile ilişkisini, nevroz belirtilerinin anlamını, bilinçdışı kavramını, insanın cinsel yaşamının yerini, libidonun gelişimini ve libido teorisini, sinirlilik, korku ve kaygı durumunu, narsisizmi, analitik tedaviyi irdeliyor. Freud, bu irdelemesinde, ele aldığı konularla ilgili psikiyatri dünyasındaki gelişmelere de gönderme yapıyor ve bilimsel saptama ve önermelerini sunduğu yapıtıyla nevrozlar konusundaki öncülüğünü bir kez daha kanıtlıyor.
Nasıl oluyor da bir tek adam böylesine olağanüstü bir işi başarabiliyor, değişik bireyleri bir araya getirip bir ulus yaratabiliyor ve kesin karakter özellikleriyle donatabiliyor onu, yazgısını binyıllar boyu bir süre için belirleyebiliyor? Böyle bir varsayımı benimsemek, yaratıcı mitlerin ve kahraman kültlerinin doğmasını sağlayan düşünü biçimine yeniden bir uzanış, tarih yazarlığının tek tek kişilere özgü işlevi ve yaşam sürevenlerini öykülemekten öteye geçmediği çağlara dönüş değil midir?"
Set İçeriği;
1 - Aşkın Psikolojisi
2 - Uygarlığın Huzursuzluğu
3 - Psikanaliz Üzerine
4 - Psikanalize Giriş - Rüya
5 - Psikanalize Giriş - Hatalı Eylemler
6 - Psikanalize Giriş: Nevrozların Genel Kuramı
7 - Kitle Psikolojisi
8 - Amatör Psikanalizi
9 - Totem Ve Tabu
10 - Yas Ve Melankoli
Şunu görüyoruz ki, insanlar, dış engellerden ötürü ya da iç uyum (adaptasyon) eksikliği nedeniyle cinsel gereksinimlerini doyumunu realitede ele geçiremedikleri zaman hastalanıyor.
Yine görüyoruz ki, insanlar kaçıp hastalığa sığınıyor, hastalanarak kendilerinden esirgenen doyumun yerini tutacak yerdeş bir doyum sağlamaya çalışıyorlar. Gözlemlerimizin ortaya koyduğuna göre sayısal (patolojik) belirtiler hasta kişinin cinsel etkinliğinin bir parçasını ya da cinsel yaşamının tümünü kapsıyor, realiteden kendini uzakta tutuş nevrozluların ana eğilimini, beri yandan hastalığın yol açtığı asıl yıkımı oluşturuyor. Saptadığımız bir başka nokta, hastalarımızın iyileştirmeye karşı gösterdiği direnişin bir tek değil, birden çok nedene dayanmasıdır.“
Sigmund Freud etkileri günümüze dek süren bilinçaltının araştırılması yöntemi olarak psikanalizi geliştirmişti. Freud bilim insanı kimliğinin yanı sıra verimli bir yazardı. Araştırmalarını kamuoyuyla paylaşırken bilimsel polemiklere girişmiş, bu amaçla makaleler kaleme almıştı. Okuyucuya sunduğumuz Bilinçaltı kitabında Freud’un makalelerinden bir seçme bulacaksınız. Bu makalelerden ilki, Freud’un Adler ve Jung’la yaşadığı yol ayrılığını kendi açısından anlatması nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır. Ayrıca Freud’un ansiklopediler için kaleme aldığı, psikanaliz ve libido kavramlarını açıkladığı iki madde de aydınlatıcı olacaktır.
Sigmund Freud Seti - 5 Kitap Takım
1850’lerde başlayıp, 1939’a dek süren uzun, bereketli yaşamında Freud, Dünya’ya önemli değerler katmıştır. Ünlü nörolog, psikanaliz biliminin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Lisede Latince, Fransızca ve İngilizce öğrenirken kendi çabalarıyla İbranice, İspanyolca ve İtalyanca öğrendi. Başarılı, bilgiye aç bir öğrenciydi. Goethe'nin yapıtlarından etkilenerek tıp okumaya karar verdi.Yahudi bir aileden gelen Freud, üniversite yıllarında Yahudi düşmanlığıyla karşılaştı, çevresinden dışlandı. Ancak yaşadığı bu sorunlar, onun çalışmalarını daha da derinleştirmesini sağladı. 1876 yılında fizyolojist Brücke'nin laboratuvarına girdi, burada anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı. 1881'de tıp öğrenimini bitirdi. 1883'te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde psikiyatri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı.Bilgi açlığını çok fazla kitap, bilim için yeni ve aydınlatıcı keşifler, hastalar içinde gidermiştir. Bu açlığın meyvelerini 2023 dünyasında hâlâ toplanmaktadır.Kırmızı Ada Yayınları olarak, Freud’un birbirinden değerli kitap ve makalelerini derlemek ve basıyor olmaktan büyük kıvanç duyuyoruz.
In his long, fruitful life, which began in the 1850s and lasted until 1939, Freud added significant value to the world. The famous neurologist is regarded as the founder of the science of psychoanalysis.While learning Latin, French and English in high school, he learned Hebrew, Spanish and Italian by his own efforts. He was a successful, knowledge-loving student. Influenced by Goethe’s work, he decided to study medicine. Coming from a Jewish family, Freud faced anti-Semitism during his university years and was ostracized by society. However, these problems made him deepen his studies. In 1876 he entered the laboratory of the physiologist Brücke, where he conducted research on anatomy and the human nervous system. He finished his medical studies in 1881. In 1883, Freud started to work as an assistant in the psychiatry clinic under the direction of the famous brain anatomy and neuropathology specialist of the time, Doctor Theodor Meynert. His hunger for knowledge has been satisfied by too many books, new and illuminating discoveries for science, working with patients. Scientists are still reaping the fruits of this hunger in the world of 2023.As Kırmızı Ada Publishing, we are proud to compile and publish Freud’s valuable books and articles.
The relations of an individual to his parents and to his brothers and sisters, to the object of his love, and to his physician in fact all the relations which have hitherto been the chief subject of psycho-analytic research may claim to be considered as social phenomena; and in this respect they may be contrasted with certain other processes, described by us as 'narcissistic', in which the satisfaction of the instincts is partially or totally withdrawn from the influence of other people. The contrast between social and narcissistic Bleuler would perhaps call them 'autistic'mental acts therefore falls wholly within the domain of Individual Psychology, and is not well calculated to differentiate it from a Social or Group Psychology…
The fact of sexual need in man and animal is expressed in biology by the assumption of a "sexual impulse." This impulse is made analogous to the impulse of taking nourishment, and to hunger. The sexual expression corresponding to hunger not being found colloquilly, science uses the expression "libido."Popular conception makes definite assumptions concerning the nature and qualities of this sexual impulse. It is supposed to be absent during childhood and to commence about the time of and in connection with the maturing process of puberty; it is supposed that it manifests itself in irresistible attractions esertende by one sex upon the other, and that its aim is sexual union or at least such actions as would lead to union. But we have every reason to see in these assumptions a very untrustworthy picture of reality. On closer examination they are found to abound in errors, inaccuracies and hasty conclusions.
First of all, Freud pointed out a constant connection between some part of every dream and some detail of the dreamer's life during the previous waking state. This positively establishes a relation between sleeping states and waking states and disposes of the widely prevalent view that dreams are purely nonsensical phenomena coming from nowhere and leading nowhere.Secondly, Freud, after studying the dreamer's life and modes of thought, after noting down all his mannerisms and the apparently insignificant details of his conduct which reveal his secret thoughts, came to the conclusion that there was in every dream the attempted or successful gratification of some wish, conscious or unconscious…
July 23rd. It’s awful. One has no time. Yesterday when I wanted to write the room had to be cleaned and D. was in the arbour. Before that I had not written a single word and in the front veranda all my pages blew away. We write on loose pages. Hella thinks it’s better because then one does not have to tear anything out. But we have promised one another to throw nothing away and not to tear anything up. Why should we? One can tell a friend everything. A pretty friend if one couldn’t. Yesterday when I wanted to go into the arbour Dora glared at me savagely, saying What do you want? As if the arbour belonged to her, just as she wanted to bag the front veranda all for herself. She’s too sickening.Yesterday afternoon we were on the Kolber-Kogel. It was lovely. Father was awfully jolly and we pelted one another with pine-cones. It was jolly. I threw one at Dora and it hit her on her padded bust. She let out such a yell and I said out loud You couldn’t feel it there. As she went by she said Pig! It doesn’t matter, for I know she understood me and that what I said was true. I should like to know what she writes about every day to Erika and what she writes in her diary...’’
In his long, fruitful life, which began in the 1850s and lasted until 1939, Freud added significant value to the world. The famous neurologist is regarded as the founder of the science of psychoanalysis.While learning Latin, French and English in high school, he learned Hebrew, Spanish and Italian by his own efforts. He was a successful, knowledge-loving student. Influenced by Goethe's work, he decided to study medicine.Coming from a Jewish family, Freud faced anti-Semitism during his university years and was ostracized by society. However, these problems made him deepen his studies. In 1876 he entered the laboratory of the physiologist Brücke, where he conducted research on anatomy and the human nervous system. He finished his medical studies in 1881. In 1883, Freud started to work as an assistant in the psychiatry clinic under the direction of the famous brain anatomy and neuropathology specialist of the time, Doctor Theodor Meynert.His hunger for knowledge has been satisfied by too many books, new and illuminating discoveries for science, working with patients. Scientists are still reaping the fruits of this hunger in the world of 2023.As Kırmızı Ada Publishing, we are proud to compile and publish Freud's valuable books and articles.
In his long, fruitful life, which began in the 1850s and lasted until 1939, Freud added significant value to the world. The famous neurologist is regarded as the founder of the science of psychoanalysis.
“…Bu kitlelerin uygarlığa duyduğu düşmanlığın, kendilerini işe zorlayan bu düzende buldukları zayıf noktaya yöneltilmesi tehlikesi yok mudur?
Komşunu öldürmemenin tek nedeni, Tanrı’nın bunu yasaklamış olması, şimdiki veya sonraki yaşamda bu nedenle seni ağır bir biçimde cezalandıracağı korkusu ise şayet, Tanrı diye bir şey olmadığını ve artık onun zulmünden korkmanın gereksizliğini öğrendiğinde, sen komşunu hiç duraksamadan öldürmeye çekinmeyeceksindir…”
The essays treated here appeared under the subtitle of this book in the first numbers of the periodical Imago edited by me. They represent my first efforts to apply view-points and results of psychoanalysis to unexplained problems of racial psychology. In method this book contrasts with that of W. Wundt and the works of the Zurich Psychoanalytic School. The former tries to accomplish the same object through assumptions and procedures from non-analytic psychology, while the latter follow the opposite course and strive to settle problems of individual psychology by referring to material of racial psychology. I am pleased to say that the first stimulus for my own works came from these two sources.I am fully aware of the shortcomings in these essays. I shall not touch upon those which are characteristic of first efforts at investigation.The others, however, demand a word of explanation. The four essays which are here collected will be of interest to a wide circle of educated people, but they can only be thoroughly understood and judged by those who are really acquainted with psychoanalysis as such. It is hoped that they may serve as a bond between students of ethnology, philology, folklore and of the allied sciences, and psychoanalysts; they cannot, however, supply both groups the entire requisites for such co-operation.
Sanatçının asıl amacı, kendisinde yaratma dürtüsünü ortaya çıkaran ile aynı duygusal tutumu bizim içimizde uyandırmak, aynı zihinsel takımyıldızını oluşturmaktır. Fakat sanatçının niyeti, neden diğer düşünceler gibi sözcüklerle iletilebilir ve kavranabilir olmasın ki? Büyük sanat eserleri söz konusu olduğunda, belki de psikanaliz uygulanmadan bu asla mümkün olmazdı.“Ünlü psikiyatr Sigmund Freud’un gözünden Musa heykeli ve heykelin çevresinde belirenyorumlar”“Vincoli'deki Aziz Petrus Kilisesine yaptığım ilk ziyaretler sırasında heykelin önüne oturduğumda kendi hayal kırıklığımı hatırlayabiliyorum. Musa’nın biraz sonra ayağa kalkıp Emir Tabletleri’ni yere fırlatacağını ve öfkeyle parlayacağını görmeyi umuyordum. Öyle bir şey gerçekleşmedi. Bunun yerine, bu mermerden figür kafamı daha da allak bullak etti. Hüzünlü bir sessizliğe boğuldum. Burada değişmeden kalacak bir şeyin temsil edildiğini fark etmeye mecbur kaldım. Bu Musa, sonsuza dek öfkesi içine hapsolmuş halde oturmaya devam edecekti.” Freud Tablolar, resimler, şiirler… Sanat ve sanatçı yüzyıllar boyunca “sıradan” insanın hem erişemediği hem de gözünü alamadığı bir ikili olarak dünyaya güzellik ve zarafet katmaktadır. Yorumlanmalarında da çeşitli metotlar kullanılagelmiş, sanat tarihçileri, eleştirmenler arasında da sanatçı ve sanatına dair en doğru çıkarımı yapmak için adeta bir yarış söz konusu olmaktadır. Bu karmaşık düzlemde, pek çok farklı bakış açısından bambaşka yorumlarla nitelendirilmiş olan Musa heykeli, özellikle elindeki Emir Tabletleri çerçevesinde Freud tarafından yorumlanmış ve elinizdeki esere dönüşmüş hâlde. Elinizdeki eserde Freud’un çeşitli eleştirmenlerin yorumlarını da irdeleyerek yaptığı beyin fırtınasına kapılacak, hem psikanalizin hem de sanatın boyutlarıyla ilgili ufuk açıcı bir deneyim yaşayacaksınız…
Psikanalist Sigmund Freud’un 1913 yılında yayınlanan Totem Und Tabu, adlı eseri Türkçeye Totem ve Tabu adıyla çevrilmiştir. Avustralya yerlileri üzerine yazılan bu kitapta, ilkel insanların dinsel, toplumsal ve ahlaksal olguların yerine nasıl totemizm sistemini kurdukları ve tabuları ürettikleri gösterilir. Freud, totemizmi Oedipus Kompleksi‘yle açıklamaya çalışır. Bu kitapla totem ve ensest yasağının kökenine inmeyi amaçlar. Totemik sistemlerin Oedipus şartları altında geliştiğini düşünür. Ruhi tarafın çocukta ve ilk totemik gelişmelerde aynı olduğunu gözlemler ve ilkellerin düşünceleri ile bazı sinir hastaları üzerindeki gözlemlerinde aynı sonuca ulaştığını iddia etmektedir. Freud, bilinçdışı fikirlerin ilkel insanlardan zamanımıza kadar geldiğini belirtmiştir. Totemizm sistemi kısaca şöyledir: Avustralya kabileleri, birtakım daha küçük gruplara, klanlara bölünmekte, ve bu klanların her biri kendi toteminin adını taşımaktadır. Genellikle, bu tehlikeli ve korkulan bir hayvan, daha seyrek olarak da bir bitki ya da bir doğa gücü olup, grubun bütünüyle özel bir ilişki içinde bulunur. Totem, ilk önce grubun atasıdır, sonra da onun koruyucu ruhu iyilik yapıcısıdır, ona kehanetlerini bildirir .Bunun için, aynı toteme sahip olan kimseler totemlerini öldürmemek, etini yemekten, ya da ondan herhangi bir şekilde yararlanmaktan kaçınmak gibi kutsal bir yükümlülük altında bulunurlar ve bu yükümlülüğün her türlü ihlali otomatik olarak cezalandırılmalarına yol açar.
Professor Freud developed his system of psychoanalysis while studying the so-called border-line cases of mental diseases, such as hysteria and compulsion neurosis. By discarding the old methods of treatment and strictly applying himself to a study of the patient’s life he discovered that the hitherto puzzling symptoms had a definite meaning, and that there was nothing arbitrary in any morbid manifestation. Psychoanalysis always showed that they referred to some definite problem or conflict of the person concerned. It was while tracing back the abnormal to the normal state that Professor Freud found how faint the line of demarcation was between the normal and neurotic person, and that the psychopathologic mechanisms so glaringly observed in the psychoneuroses and psychoses could usually be demonstrated in a lesser degree in normal persons. This led to a study of the faulty actions of everyday life and later to the publication of the Psychopathology of Everyday Life, a book which
passed through four editions in Germany and is considered the author’s most popular work. With great ingenuity and penetration the author throws much light on the complex problems of human behaviour, and clearly demonstrates that the hitherto considered impassable gap between normal and abnormal mental states is more apparent than real.
Caught in the whirlwind of these war times, without any real information or any perspective upon the great changes that have already occurred or are about to be enacted, lacking all premonition of the future, it is small wonder that we ourselves become confused as to the meaning of impressions which crowd in upon us or of the value of the judgments we are forming. It would seem as though no event had ever destroyed so much of the precious heritage of mankind, confused so many of the clearest intellects or so thoroughly debased what is highest.
Few, especially in this country, realize that while Fre-udian themes have rarely found a place on the programs of the American Psychological Association, they have att-racted great and growing attention and found frequent elaboration by students of literature, history, biography, sociology, morals and aesthetics, anthropology, educa-tion, and religion. They have given the world a new con-ception of both infancy and adolescence, and shed much new light upon characterology; given us a new and clea-rer view of sleep, dreams, reveries, and revealed hitherto unknown mental mechanisms common to normal and pathological states and processes, showing that the law of causation extends to the most incoherent acts and even verbigerations in insanity; gone far to clear up the terra incognita of hysteria; taught us to recognize morbid symp-toms, often neurotic and psychotic in their germ; revealed the operations of the primitive mind so overlaid and rep-ressed that we had almost lost sight of them; fashioned and used the key of symbolism to unlock many mysti-cisms of the past; and in addition to all this, affected tho-usands of cures, established a new prophylaxis, and sug-gested new tests for character, disposition, and ability, in all combining the practical and theoretic to a degree salu-tary as it is rare.
Genelde çalışmalarının konusu hastalar olan psikanalitik inceleme, insan soyunun yetiştirdiği büyük kişilerden birinin özelliklerine yakından bakmaya kalktığında işin içinde olmayan kişiler tarafından öne sürülen gerekçelerle bu durum engellenir. Psikanalitik inceleme, “aydınlığı karanlığa çevirmek ve yüce bir nesneyi çamura bulamak” için çaba harcamaz; inceleme konusu olan kişilerdeki mükemmellikle sıradan kişilerin yetersizliği arasındaki farkı azaltmak psikanalistler için yeterince tatmin edici değildir. Psikanalitik inceleme, örnek kişilerde gördüğü bazı dışavurumları anlama çabasını değersiz sayarak çalışamaz ve aynı zamanda aynı katılıkla, hiç kimsenin normal ve ölümcül eylemleri kontrol eden yasalara bağlı olmaktan utanacak kadar büyük olmadığına inanır.
• Sigmund Freud...• Bir Histeri Vakası Analizi, Freud’un vaka analizlerinde hastalarla nasıl iletişim kurduğu ve hastaların anlattıklarını nasıl yorumladığı hakkında fikir veren özel bir çalışmadır.• Bazı durumlarda fiziksel semptomların aslında ruhsal hastalıkların tezahürü olduğunu ve rüyaların da hastalıkların belirtileri arasında yer alabileceğini ileri süren Freud, histeri üzerine yaptığı çalışmaları ve yeni rüya yorumlama teorisini, cinsellik gelişimine ilişkin erken dönem anlayışla birleştirerek teorilerinin evriminde önemli bir metin haline getirmiştir.• Birçok esere ilham kaynağı olmuş Bir Histeri Vakası Analizi’ni okuduğumuzda kendimizi, yakınlarımızı, özellikle de çocuklarımızı daha iyi anladığımızı fark ederiz.• İnsanların gördükleri rüyaları rahatlıkla analitik incelemeye tabi tutabileceğini ve rüyaları yorumlamayı da verdiği talimat ve örneklerden kolaylıkla öğrenebileceğini belirten Freud, rüyalar sorunu üzerinde yapılacak eksiksiz bir incelemenin, histeride ve diğer psikonevrozlarda yaşanan zihinsel süreçlerin anlaşılmasının vazgeçilmez bir önkoşulu olduğunu belirtir.• Psikanalizde evrensel olan kitap, sosyolojik açıdan da kayda değer bilgi içerir.• Medeni bir toplumun oluşabilmesi bakımından baskılanan kadın cinselliğinin özgürlüğü ve kadın-erkek eşitliğine çağrı niteliğindeki bu yüz yıllık esere hak edilen değerin verileceğini düşünüyoruz.
When psychoanalytic in investigation, which usually contents itself with frail human material, approaches the great personages of humanity, it is not impelled to it by motives which are often attributed to it by laymen. It does not strive “to blacken the radiant and to drag the sublime into the mire”; it finds no satisfaction in diminishing the distance between the perfection of the great and the inadequacy of the ordinary objects. But it cannot help finding that everything is worthy of understanding that can be perceived through those prototypes, and it also believes that none is so big as to be ashamed of being subject to the laws which control the normal and morbid actions with the same strictness.
Psikanalizin kurucusu olarak kabul edilen Sigmund Freud’un, disiplinlerarası bir metot halini alan kuramları, 5 ders hâlinde okuyucuyla buluşuyor. Görüşleriyle geleneksel algıyı kökünden sarsan bu güçlü ismin elinizdeki yapıtı, araştırma ve incelemelerine nasıl başladığı, nasıl bir metot izlediği, örneklemleri ve esinlendiği isimlere dair de temel bir kılavuz görevi görüyor. Freud’ın temel argümanları, sadece psikanaliz değil toplum bilim, ahlak, felsefe, hukuk vb. alanlarda da temel sorunsallar üretmesi açısından ayrı bir önem taşıyor.Elinizdeki bu yapıtta Freud; psikanalizin kaynağı, ruhsal travmalar, histeri, katartik tedavi, itilme ve direnç, ruhsal çatışma, zihinsel determinizm ilkesi, hastalık yapıcı kompleksler, çocuk cinselliği, psikozlar, nevrozlar vb. günümüzde hâlâ güncelliğini koruyan birçok kavramın detaylarına inerek okuyucuyla akıcı bir tartışmaya giriyor…
Totem ve Tabu, Freud’un klasik eserlerinden biridir. Freud bu kitabında “ilkel” olarak tanımlanan toplumları inceler ve günümüz toplumlarıyla kıyaslar. Totemler, ensest korkusu ve büyüye inanma konularında toplumların tarih içinde nasıl değiştiğini anlamak için, Totem ve Tabu birincil kaynaklardandır. Bu önemli eserin sadece psikoloji değil, sosyoloji ve antropolojiyle ilgilenenlere de yararlı olacağını düşünüyoruz.
Musa ve Tek Tanrıcılık, Sigmund Freud’un İkinci Dünya Savaşı arifesinde yazıp yayımladığı en tartışmalı kitaplarından biridir. Yahudi düşmanlığının yükseldiği bir dönemde kaleme aldığı bu kitabı Viyana’da başlayıp Londra’daki sürgün hayatında tamamlamıştır. Kitap, Musa’nın Mısırlı kimliğine vurgu yaparak Yahudiliğin kökenlerini Eski Mısır’ın tarihiyle iç içe geçiren tezler içermektedir. Musa’nın doğuşu, isminin kökenleri, Mısır’dan çıkma olayı gibi pek çok konuda tarihsel ve etimolojik iddialar ortaya koyan Freud, tek tanrıcılığın kökenlerine yönelik de tarihsel bir değerlendirme yapmaktadır.
Musa’nın eski bir Mısırlı olduğu iddiasından yola çıkan yazar, Yahudi toplumunun ortaya çıkışını ve geleneklerini tarihsel koşullar bağlamında açıklamaktadır. Eski Mısır uygarlığı ve tek tanrıcılık hakkında oldukça çarpıcı görüşler içeren kitapta pek çok tarihsel olay psikanalitik teoriyle analiz edilmekte ve insanın efsunlu bulduğu birçok olayı ve durumu bu yöntemle yeniden sorgulamaktadır.
Okuduktan sonra Musa, Yahudilik, tek tanrıcılık konularında bildiklerinizi yeniden gözden geçirmenize neden olacak Musa ve Tek Tanrıcılık, Freud’un ölmeden önce, kendi tabiriyle, “ölüm döşeğinden” yazdığı son eseri olmasıyla da önemini korumaktadır.
Sigmund Freud’un 1920 tarihli “Haz İlkesinin Ötesinde” makalesi ile teorik bakış açısı önemli ölçüde değişmiştir. Freud daha önce insan davranışlarının çoğunu cinsel içgüdüye (Eros veya libido) bağlamıştı. Bu denemede, insan davranışının bir başka güdüleyicisi olarak ölüm dürtüsünü (thanatos) dâhil ederek haz ilkesinin ötesine geçmiştir. Freud’un bu makalesi onun en karmaşık yazılarından biri olarak kabul edilir.
“Ego ve İd” ise psikanalizin gelişiminde temel öneme sahip olan id, ego ve süper egonun psikodinamiğine ilişkin teorilerini ana hatlarıyla ortaya koyan, insan ruhunun analitik bir çalışmasıdır. Çalışma yıllar süren araştırmalarla yürütülmüş ve ilk olarak 1923 yılında yayımlanmıştır. “Ego ve İd”, hem patolojik hem de patolojik olmayan çeşitli (veya belki de tüm) psikolojik koşulları açıklamak için temel olarak bir akıl yürütme çizgisi geliştirir.
Sigmund Freud’un 1905 yılında kaleme aldığı Espriler ve Bilinç Dışı ile İlişkileri komedi, espri ve nelere güldüğümüz hakkında detaylı bir analizden oluşmaktadır. Esprileri de tıpkı rüyalar hakkında öne sürdüğü görüşlerde olduğu gibi bilinç dışı ile ilişkilendiren Freud, esprilerin altında yatan gizli içgüdüleri ortaya koymanın önemine vurgu yapmaktadır.
Benzetmeler, şaşırtmacalar ve çelişkiler yoluyla oluşan esprilerin pek çok örneğinin yer aldığı bu eseri okurken gülmekten ve mizahtan neden bu denli haz aldığımızı bir kez daha düşüneceksiniz.
Sigmund Freud’un 1909 yılında yayımladığı Çocukta Fobinin Analizi: Küçük Hans Vakası, çocuklukta nedensiz bir şekilde ortaya çıktığı düşünülen fobilere ışık tutar. Günlük yaşamda önemsiz görünen detayların bir çocuğun zihninde yarattığı korku dolu yansımalar, fobileri analiz edilen Hans’ın sayesinde gün yüzüne çıkmıştır.
Fobileri nedeniyle normal bir çocukluk geçiremeyen Hans’ın davranış ve düşünceleri babası tarafından dikkatle izlenmiş ve titizlikle not edilmiştir. Çocukta Fobinin Analizi: Küçük Hans Vakası’nda Freud, çocukta fobinin oluşumunu ve yol açabileceği kaygı durumlarını doğrudan bu notlardan hareketle değerlendirmiştir. Freud’un vaka araştırmalarının bir örneği olan eser, fobi oluşumunu bir çocuğun deneyimleri üzerinden açıklaması nedeniyle analizin yayımlandığı yıllarda oldukça ses getirmiştir. Tartışmalara neden olan analiz, diğer pek çok görüşünü de desteklemesi açısından Freud’un külliyatında önemli bir yere sahiptir.
1918 yılında yayımlanan Bir Çocukluk Nevrozu Hikâyesi: Kurt Adam Vakası, Sigmund Freud tarafından yazılmış ilginç bir vakayı ayrıntılarıyla okuyucularına sunar. Kurt Adam, 1910'da Freud'un muayenehanesine ilk geldiğinde yirmi üç yaşında, varlıklı bir Rus aristokratıdır. Freud'a, kurtların baskın görüntü olarak göründüğü kâbuslar ve fobik tepkilerle dolu bir çocukluğu anlatır. Freud; infantil anoreksi, panik ataklar, zayıf dürtü kontrolü, anksiyete, kökleşmiş sadomazoşist eğilimler ve çeşitli takıntı semptomları dâhil olmak üzere hastasını gençken etkileyen çok çeşitli zihinsel bozuklukları tanımlar.Bu hikâye, psikanaliz ile ilgili anahtar soruların ve kavramların olası gelişimi adına birçok yöne değindiği için Freud’un önemli vakalarından biridir. Konuyla ilgili genel bir bilgi edinmek ve alanı tarihsel bağlamında anlamak isteyen herkes için bir rehber görevi görmektedir.
Aşkın Psikolojisi, bireylerin cinsel yönelimleri ve davranışları konusunda psikoloji temelli bir hat çizer.
Sigmund Freud’a göre; bir insanın cinsel konulardaki tutumu, hayata karşı tepkisinin bir modelini oluşturmaktadır. Freud kapsamlı çalışmasında; çocukluk dönemine ait hatıraların, toplumsal ahlak anlayışının, nevrozların ve bireyin psikolojik dünyasının cinsel nesne seçimine ve o nesneyle ilişki kurma biçimine yönelik etkilerini ele alır. Freud’un cinselliğe dair, çağdaşlarından günümüze dek büyük ilgi ve bir yandan da eleştiriyle karşılanan teorileri Aşkın Psikolojisi’nde okurların beğenisine sunulmakta.
Delusion and Dream in Jensen’s Gradiva (German: Der Wahn und die Träume in W. Jensens “Gradiva”) is an essay written in 1907 by Sigmund Freud that subjects the novel Gradiva by Wilhelm Jensen, and especially its protagonist, to psychoanalysis.
The novel is about a young archaeologist, Norbert Hanold, who comes to realize his love for his childhood friend through a long and complex process, mainly by associating her with an idealized woman in the form of the Gradiva bas-relief.
Freud considered the novel as providing a prime example of ‘something which might be called “cure by seduction” or “cure by love”’, as well as evidence ‘that the Oedipus complex is still active in normal adults, too’
Jensen Gradiva’daki Yanılsama ve Rüya, 1907 yılında Sigmund Freud tarafından, Wilhelm Jensen ve özellikle kahramanı Gradiva adlı romanı psikanalize tabi tutan bir denemedir.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.