Adnan Oktar, 2 Şubat 1956 tarihinde Ankara’da doğdu. Asıl adı Adnan Arslan’dı…
Sonradan Oktar’da karar kıldı.
Adnan Oktar’ın annesinin adı Mediha, babasının adı Yusuf’tu… Küçük yaşta babasını kaybetmişti. Oktar ilk ve orta öğrenimini Ankara’da, ortaokulu Cebeci’de, liseyi Kurtuluş’ta okudu. Liseden sonra özel bir dershaneye giderek 1979 yılında İstanbul’daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimari bölümüne girdiği, bir süre sonra okuldan ayrıldığı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Tarih Bölümü’ne kayıp yaptırıp sonra bu okulu da yarım bıraktığı iddia ediliyorsa da lise öğretmenlerinden bazılarının açıklamasına göre şizofren olduğu için liseyi bitiremediğiydi…
1993 yılında Eskişehir Hava Hastanesi’nden aldığı “askerliğe elverişli değildir” raporuyla askere gitmedi.
90’lı yıllarda mayo giyen kadınlar için “cehennemde cayır cayır yanacaklar” fetvası veren Adnan Oktar, 2000’li yılların başlarında “motor”ları, 2010’yu yıllarda bir anda “kedicik”leri ile gündem olmaya başladı. Adnan Oktar’ın dekoltede ve estetikte sınır tanımayan kedicikleri uzun yıllardan beri gündemden düşmedi.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 202
Ağırlık : 202
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00
Tengri Dininin Temeli Hiçliğin Kutsal Bilgisi

Töre, benimsenmiş olan ortak gelenek, görenek, düzen, davranış, öğreti, inanç / din, kural, yasa ve
bilgelik / felsefe bütünlüğüdür. Töre, erdemli olmanın yoludur. Toplumda herkesin uyması gereken ilkeler
birliğidir. Töre, toplumlara gerçekleri bildirip onların barış ve erinç içinde yaşamaları için bilimsel,
ahlaksal, toplumsal ve siyasal ilkeler koyar ve bu doğrultuda kurumlar oluşturulmasını sağlar.
Töre, Tengri dininin temeli ve Hiçliğin kutsal bilgisidir. Bu kutsal bilgi binlerce yıl kuşaktan kuşağa
sözlü olarak aktarıldı. Töre'nin kimi düşünceleri binlerce yıl önce dönem dönem yazıya geçirildi. Ancak
başka dinlerin yüzyıllarca süren etkileri nedeniyle daha sonra unutulmaya yüz tuttu.
Hiçlik bireylerin, yöneticilerin ve devletlerin yazgısıdır. Dürüst bir kişilik ve düzgün bir yaşam için
izlenmesi gereken ülküsel bir ahlak yoludur. Kişioğlu, Hiçliğin doğal çağrısını izlemelidir. Hiçlik kişisel,
toplumsal ve siyasal düzeylerde ahlaklı davranış biçimidir. Gerçek erdem, Hiçliği anlamaktır. Sonsuzluk
Hiçliktir.
Hiçliği anlamak, bilinci boşaltıp dinginliğe ulaşmakla olur. İçe dönüş dinginliktir. Bu yolla herkes kendi
yazgısını gerçekleştirir. Kendi yazgısını gerçekleştiren, sonsuzluğun bir parçası olur ve gerçek bütünlüğe
ulaşır. Sonsuzluğun bilincinde olmak, uyanmaktır. Sonsuzluğun bilinciyle davranan kişi herkesi kucaklar
ve herkese örnek olur. Ölümsüzlük, öldükten sonra unutulmamak ve iyilikle anılmaktır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 244
Ağırlık : 244
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

Evrim canlıların mutasyonla değişikliğe uğraması, genetik özelliklerini yavrulara geçirmesi ve doğal seçilim ile çoğalması, belirli canlı grupları içerisinde yükselme ya da yok olma sürecidir. Dünyada canlıların 3.8 milyar yıl önce ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. İnsanın atasının günümüz şempanze, orangutan ve gorillerin atasından ayrılmasının yaklaşık 7 milyon yıl önce gerçekleştiği bildirilmektedir. Modern insan 3-4 milyon yıllık bir süreçte daha ilkel Homo türlerinden evrimleşmiştir. İlk homo üyesi Australopithecus africanus 3-4 milyon yıl önce Afrika’da ortaya çıkmıştır. Ardından Homo habilis türünün yaklaşık 2.3-1.6 milyon yıl önce, Afrika’da yaşadığı bilinmektedir. İki milyon yıl önce ise Homo erectus diye bilinen bir tür ortaya çıkmış ve Afrika, Asya ve Avrupa’ya yayılmıştır. 500.000-40.000 yıl öncesi ise Homo erectus’tan evrimleşmiş olan Homo neandertalensis Avrupa’da yaşamış ve soyu tükenmiştir. İlk Homo türlerinin yüzbinlerce yıl bir arada yaşadığı tahmin edilmektedir. Günümüzde ise Homo cinsinin tek temsilcisi modern Homo sapiens olup 200 bin yıllık tarihi vardır. İki milyon yılda sırayla ortaya çıkan homo cinsi üyeleri olan homo habilis - homo erectus – homo sapiens türleri boyunca homo cinsinin beyni hacmi yaklaşık 4 kat büyüklüğe ulaşmıştır. Tarım devrimi, yazının icadı, sosyal ve kültürel evrim ile birlikte Homo sapiens günümüze ulaşmıştır. Günümüzde dijital beyin evrimi gerçekleşmektedir.  


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 182
Ağırlık : 182
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00

İnsanlık, her insan gibi benlik bilinci ve dünya algısı dışında hiçbir bilince sahip olmadan başladı. Bu onların yaşamaları için, vahşi halklar ya da aramızdaki cahil işçilerin kendilerini doğada ve insanlar arasında nasıl yönlendireceklerini bilme­lerinin yeterli oluşu gibi yeterliydi. Daha fazlasını arzu etmek neden? Öyle görünüyor ki, insanlık bu mutlu cehaletten asla çıkmamalıydı, ne de Jean-Jacques'tan alıntı yapmak gerekirse, derin düşüncelere dalacak kadar ahlaksız hale gelmeliydi. Ama bu cehalet, şu bir gerçek ki, bildiğimiz kadarıyla insanlık bundan hiçbir zaman tam olarak çıkmak zorunda kalmadı çünkü kendini oraya asla hapsetmemişti. Hakikati aramanın ilgi çekici olabildiğini ve olabileceğini açıklayan şey, insanın cehaletle değil, hatayla başlamasıdır. Bu nedenle, duyumların hemen yorumlanmasıyla sınırlı olan insanlar hiçbir zaman tat­min olmamışlardır; her zaman yalnız birkaç bilene özel olan daha üstün, daha kesin bir bilgi olduğu hissine kapılmışlardır. Duyuların ve tutkuların izlenimlerine teslim edilen başıboş
düşüncenin gerçek düşünce olmadığına inanmışlardı; onlara ilahi gibi görünen ve kendilerine rahip ve kral yaptıkları birkaç insanda yüce düşünceyi bulduklarına inanmışlardı.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 239
Ağırlık : 239
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺140,00

Güneş haklıların ve haksızların üzerinde ışıldar… Tanrı kendini zorunlu kılar. Zorunluluğun iki yüzü: alıştırılmış ve katlanılmış. Güneş ve çarmıh.
Zorunluluğa boyun eğmeyi kabul etmek ve yalnızca onu ele alarak hareket etmek.
Hiyerarşi: enerji tasarrufu. Bu sayede, bir kahramanlık eylemi, onu emreden veya emre itaat eden kişinin kahraman olmasına gerek kalmadan gerçekleştirilebilir.
Tanrı’nın buyruklarını almayı başarmak.
Bir ayartmaya karşı verilen mücadele hangi durumlarda iyiye bağlı olan enerjiyi tüketir ve hangi durumlarda enerji kalitesinin basamaklarını tırmandırır?
Bu, irade ve dikkatin rollerinin karşılıklı önemine bağlı olmalıdır.
Sevginin zoruyla, bir kısıtlamaya maruz kalmayı hak etmeliyiz.
İtaat, en üstün erdemdir. Zorunluluğu sevmek. Zorunluluk, bireye göre en alçak olan şeydir (kısıtlama, zorlama, “katı zorunluluk”), evrensel zorunluluk bundan doğar.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺140,00

Çağlar öncesinde beşeriyet, deva bulmaz dertlerine, dayanması zor sıkıntılarına ve bir o kadar da korkularına çözüm üretecek veya bunları ortadan kaldıracak bir güç aramış.
Bu acı ve korkularını dindirme konusunda da manevi dünyalarında bir mucize beklemiş ve aramışlar.
Asırlar boyu bu manevi gücü güneşte, ateşte, hayvanlarda, kendi yaptıkları putlarda aramışlar. Ancak elle tutulan, gözle görülen ve varlık nedenleri bilimsel olarak aydınlanmaya başlayan bu kavramlara tapınmaktan zamanla vazgeçmeye başlamışlardır. Yıllar içinde çeşitli isimlerle tapındıkları Tanrıların var oldukları inancı kaybolmaya başlamış.
Asırlar boyu süren bir kargaşadan ve çok Tanrılı Devir’den sonra “Peygamber” diye anılan kimselerin aracılığı ile karşılarına Allah, İlâh, Tanrı, Rab gibi isimlerle, tanımlanan manevi bir güc ortaya çıkmış ve insanlar O’nun varlığına inanır olmuşlar.
Daha sonraları bu tek Tanrı’lık Devri uzunca bir müddet kavimleri, toplumları ırk, örf, adet ve inançalrına göre bir başka kargaşanın içine sürüklemiş.
Sonuçta beşeriyet, Peygamberler sayesinde Allah’ın varlığına inanark hem bu dünyada yaşadıkları acıllardan hemde diğer dünyada yaşayacaklarını sandıkları korkularından O’nun sayesinde kurtulacaklarına inanmışlar.
Ve sonrasında da “O” hep yardım eden, kucaklayan, acıları dindiren, günahlardan arındıran olarak yüreklerde yerini almıştır
Tanrıların var oluşu, beşeriyetin var oluşu ile eş anlamlıdır.
İnsanlık bu muhteşem “Varlığın” tek olduğu inancını kabul edene kadar, pek çok mücadele verdiği gibi inanılmaz acılar da çekmiştir.
Taşa, puta, ona, buna tapma noktasından “Tek Tanrı”nın varlığına inanma ve tapınma konumuna gelene kadar çok çileler ve acılar yaşanmış ve hatta çok da kan akmıştırgerçekleştirilenlerin bir bilânçosu olma savındadır.
Kitabı okurken, Cumhuriyet'in ilanı ile başlayıp inanılmaz bir hızla ve Mustafa Kemâl Atatürk'ün hastalığının son günlerine kadar devam eden devrimlerin nasıl ve hangi olanaksızlıklarla gerçekleştirildiğinin hikâyesini de okuyacaksınız. Aynı zamanda yapılan devrilerin, gerçekleştirilen yeniliklerin Türk ulusunun kaderini ve yaşam kalitesini nasıl değiştirdiğine ve kendine, ulusuna sonsuz güvenen bir liderin öncülüğünde, zeki ve çalışkan bir ulusun kültürde, ekonomide, sosyal yaşamda neler yapmaya muktedir olduğuna da şahit olacaksınız.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 311
Ağırlık : 311
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Günümüzde var olan türleri betimlemekle yetinen ve bu türlerin kökenlerini araştırmaktan kaçınan hayvanbilimci ve bitki bilimcileri örnek göstererek belki mevzuya itiraz edebilir. Türlerin oluşumunun bilime yabancı olup olmadığı sorununu bir yana bırakarak; ben kendi adıma, doğa tarihinin mustarip olduğu yasağın yöntemlerin zayıflığından, düzenli deney eksikliğinden ve çoğu doğa bilimcinin felsefi ruhtan yoksun olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. En azından şu temel ilkeyi aklımızda tutalım: Tüm canlı türlerinin kökeni ile dilin kökeni mevzularının çift olarak, beraber ele alınmasının hiçbir lüzumu yoktur. Türlere ait sürekli gözlemlerin başladığı devirlerden günümüze, bitki ve hayvan türlerinin neredeyse hiçbir tarihleri yoktur. Skolastik terimlerle ifade etmek gerekirse, türler fieri (olma) kavramları ile değil, esse kavramları (varlık) doğrultusunda incelenir… Dil mevzusunda ise, durum farklıdır: Dil, varlığı itibariyle değişmez nitelikteki türle değil, aksine, kendisini sürekli yenileyen birey ile karşılaştırılmalıdır. Bireyin gelişim yasasının büyük bir kısmı bilinmezlik içinden geçen bir eğridir; lakin yine de bir denklem kurabilecek ve eğrinin tepe noktasını bulmaya yetecek kadarlık bir kesitini görebiliriz.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 137
Ağırlık : 137
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

Dünyada özgürlükler ve demokrasi ile ilgili çok yorum, söz var; ancak sanki tam tersine gidiyormuşuz gibi de bir görünüm var. Son zamanlarda önemli ülkelerin başkan ya da cumhurbaşkanları sıradan insanlar gibi. İnsan hakları deniyor, insanları öteleme için gereken her şey yapılıyor; hatta insanlar Akdeniz’in sularında ölüme bile terk ediliyor. Halkını soyan, sömüren birçok liderin dilinden demokrasi sözü düşmüyor. Seçiyoruz ama beğenmiyoruz, bir daha seçiyoruz ama beğenmiyoruz; bir değil iki değil defalarca bunu yapıp yakınıyoruz. Belli ki bir yerde hata yapılıyor.
İnsanlık tarihi insan sömürü tarihidir. Gelişmemişinden gelişmişine kadar. Ancak bazılarında bu sömürme okkayla bazılarında dirhemle yapılmaktadır. Sömürenler ve tuzu kuru olanlar sistemin muhteşemliğinden, sömürülenler ancak söyleneni dinleme ve önerileni yapmak zorunda kalanlardır.
İnsanlar arasında fark olacak mıdır? Her zaman olacaktır. Ancak bu sistemi ele geçirenlerin çaresizleri iliklerine kadar sömürmesini meşru kılmaz. Aslında farkın kişinin biyolojik ve edindiği bilgi farkından dolayı olmasını mantıklı karşılayabiliriz. Ancak sorun çalışan, üreten, bir şeylerin üstüne artık değer katan insanların sömürülmesidir. Özet olarak: Dünyada gelmiş geçmiş pek az insan mutlu yaşamıştır. O zaman mutluluğumuzu artıracak bir sistemi araştırmalıyız. Ben bu konuda ne bilgiliyim ne de yetkili, ancak birkaç darbe görmüş, baskıcı yönetimlerin sultasında körü körüne bir ömür geçirmiş birisi olarak yaşadığım olayları edindiğim gözlem ve deneyimlerle harman edip bu yaraya merhem olabilirim amacıyla bu satırları okuyucularımla paylaşmak istedim.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 181
Ağırlık : 181
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

Fikriye Hanım, Gazi Mustafa Kemâl Paşa için bazen bir gerçek bazen bir masaldır. Gazi, Fikriye’ye ihtiyaç duyduğu zaman, o süzgün bakışlı kadın hep yanındadır, emrindedir, kahvesidir, fincanıdır ve gerçektir. Ama zamansız bir anda göçüp gittikten sonra Mustafa Kemâl için bir masaldır.
Genellikle masallar hep mutlu sonuçlanır. Masallarda, masalın kahramanı her ne hal olursa olsun elindeki kılıçla, karşısına çıkan ve sevgilisi için etkisiz hale getirmek zorunda olduğu deve karşı hep galip gelir. Masalların kahramanları hep haklıdırlar, hep güçlüdürler, hiç yenilmezler. Zaten adına masal denmesinin nedeni de bunlar değil midir?
Krallar, Hakanlar, kızlarıyla evlenmek isteyen masal kahramanından hep başarılması mümkün olmayan isteklerde bulunurlar. Masal bu ya, kahraman verilen her görevi yerine getirir, istenilen her şeyi başarır sonuç hem okuyanı hem dinleyeni mutlu eder.
Ama bu sadece masallar da böyledir.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 306
Ağırlık : 306
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

Yerli ve yabancı pek çok yazar Mustafa Kemâl, Gazi, Atatürk gibi başlıklarla bu büyük lider hakkında pek çok kitap, makale hatta roman yazdılar. İngiliz asıllı H.C.Armstrong'un “Bozkurt” başlıklı kitabının dışında tek bir yazar dahi Mustafa Kemâl Atatürk'ü ve Devrimlerini eleştirir nitelikte bir başka kitap yazmayı, makale dahi yazmadılar. Özellikle yabancı yazarların Gazi hakkında eleştiri niteliğinde yazmamalarının nedeni, bu büyük insana karşı duydukları saygıdan öte, eşsiz önderin elde ettiği başarıların ve yaptığı inanılmaz devrimlerin eleştirilecek yönlerinin bulunmamış olmasından kaynaklanıyordu.
Bundan yaklaşık bir asır önce yazılmış olan elinizdeki bu kitap denilebilir ki Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ü, inandığı ve yürekten bağlı olduğu zeki ve çalışkan Türk Ulusu ile birlikte gerek iç, gerek dış siyaset konularında akıcı bir üslupla kaleme alınmış ciddi bazda tek kitaptır. Mustafa Kemal Atatürk sınır komşuları ile ilişkilerinden tutunda tüm dünya devletleri ile dostane ilişkiler içine girerken hem kendi, hem dostluk kurmak istediği devletin haklarını gözetleyen, dünyada gelmiş geçmiş tek devlet adamıdır
Avusturyalı yazarın “Türk Rönesans'ını anlatırken Mustafa Kemal Atatürk'ün zeka ve çalışma gücüne olan saygısını ifade tarzı, kitabına ayrı bir zenginlik kazandırmıştır.
Avusturya'nın ilk Türkiye Büyükelçisi August Ritter von Kral'ın 1935 yılında yazdığı “Das Land Kamâl Ataürks” başlıklı bu kitabı benzerlerinden ayıran pek çok özelliğinin yanı sıra, devrimlerin yapılışını günü gününe izleyip, olağan üstü bir titizlikle gözlemleyip kaleme almış olmasıdır.
Bizzat yazarın kendisininde betimlediği gibi, bu kitap yeni Türkiye'nin oluşumunun sıradan bir öyküsü, bir izlenimler demeti, ya da Atatürk'ün öz yaşam öyküsü olmaktan öte, o günlerin Türkiye'sinin bilinçli bir aktarımı, Ulus ve Vatandaş olmanın coşkusu ve güvendiği liderinin öncülüğünde gerçekleştirilenlerin bir bilânçosu olma savındadır.
Kitabı okurken, Cumhuriyet'in ilanı ile başlayıp inanılmaz bir hızla ve Mustafa Kemâl Atatürk'ün hastalığının son günlerine kadar devam eden devrimlerin nasıl ve hangi olanaksızlıklarla gerçekleştirildiğinin hikâyesini de okuyacaksınız. Aynı zamanda yapılan devrilerin, gerçekleştirilen yeniliklerin Türk ulusunun kaderini ve yaşam kalitesini nasıl değiştirdiğine ve kendine, ulusuna sonsuz güvenen bir liderin öncülüğünde, zeki ve çalışkan bir ulusun kültürde, ekonomide, sosyal yaşamda neler yapmaya muktedir olduğuna da şahit olacaksınız.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Okuyacağınız bu hikâye ilk kez Paris’teki Barış Konferansı sırasında kaleme alınmıştı. Günlük olarak aldığım notlardan oluşmaktaydı. Kahire’deki komutanlarıma ilettiğim birtakım raporlarla desteklenmekteydi. 1919 yılının sonbaharında bu hikâyenin ilk taslağıyla beraber bazı notlar da kayboldu. Belki de Faysal’ın ordusunda benden başka kimse o dönemki hissiyatımızı, umutlarımızı ve çabalarımızı kaleme almayı düşünmediği için bu hikâyeyi yeniden anlatmayı tarihsel bir zorunluluk olarak görmekteydim. Böylelikle bu hikâye 1919-1920 kışında Londra’da, hafızam ve kalan notlarımın yardımıyla yeniden yazıldı. Büyük tutarsızlıklarla doluydu. Yaşanan olaylar zihnimde yer etmiş olsa da tarihler ve sayılarla ilgili detaylar dışında, işin içine bazı hatalar karışmış olabilir. Yeni menfaatlerin ortaya çıkmasıyla olayların ana hatları ve önemi de kayboldu. 

Muhafaza ettiğim notlarımdan yola çıkarak tarihler ve mekânların doğru olduğunu söyleyebilirim fakat kişi isimleri konusunda aynı şeyi söyleyemem. Çıkılan bu yolculukta beraber çalıştığım bazı şahıslar kendilerini kamu görevinin sığ mezarına gömdüler. Onların isimlerini zikredebilirim fakat bazılarının benliklerini güvenlik sebebiyle korumak durumundayım. Bazı kişilerin birden çok ismi var. Bu durum ferdiyeti ortadan kaldırarak kitabın bir grup insandan ziyade çehresiz kuklalarla ilgili olduğunu düşündürebilir ancak kişinin ismini verirsem ne onu övdüğüm ne de yerdiğim için kimse bana teşekkür etmeyecektir.  .


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 102
Ağırlık : 102
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00
Yezidilerin Kısa Tarihi

Batı Asya’daki dinsel ve toplumsal bağımsızlıklarını büyük dünya dinlerinin mensupları, yani Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlar arasında kararlı bir biçimde sürdüren küçük halklardan hiç birisi Kürdistan’ın Yezidilerinden ya da Şeytana Tapınanlarından daha ilginç bir inceleme konusu teşkil etmemektedir. Ancak yine de aslında Şeytana onu teskin edenler kadar tapınmadıklarından popüler “Şeytana Tapınanlar” adlandırması oldukça yanlış bir adlandırmadır.
Şüphesiz bu aşiretler pagandır ve doğal olarak dine sokanlar için ideal bir fırsat sundukları düşünülebilir, ama gerçekte bölge misyonerlik girişimi için vaat edici olmayan bir alandır. Geçmişte Müslüman aşiretlerin Yezidileri akınlarla yok etme gayretlerine rağmen bu halk en azından bin yıldır yaşayan geleneksel inancında sabit kalmıştır. Belli bir yazım ve öğrenimden çok geleneksel olarak sözlü şekilde bile bu inanç onlarda o kadar içgüdüsel ve kökleşmiş bir hale gelmiş ve ilkel ve bu yüzden de hurafeli beyinlerini istismar etmiştir ki, Şeytana Tapınma yavaş yavaş daha modern fikirlerin girmesine rağmen Güney Hindistan’da olduğu gibi muhtemelen şu ya da bu biçimde var olacak ve daha uzun bir zaman uygulanacaktır.
Yezidiler ırk olarak muhtemelen Kürttür ve Kurmançi dilinin tuhaf bir lehçesini konuşurlar. Sincar aşiretleri biraz Arapça da konuşur. Aşiretlerin çoğu iki ana grupta toplanabilir: beyaza yakın ciltli, yuvarlak kafataslı, mavi gözlü ve açık renk saçlı Hint-Avrupa tipi ve daha koyu ciltli, gözleri birbirinden uzak, kalın dudaklı ve koyu renk saçlı Arap ırkı. Yazılı doktrin fakirliği kuşkusuz, pek az sayıda yazı yazabilen kimsenin Kürtçe harflere aşina olmadığı ve Arapların kullandığı harflere başvurduğu gerçeğiyle açıklanabilir. Kürtçesi kullanışsıza yakın olduğundan Yezidi kitaplarının derlenmesinin ne kadar zahmetli olduğu anlaşılacaktır. Yezidilerin sıradan birkaç sözcüğü bazen duvarlara, kayalara, vs. Arapça yazılır ama hiç saf Kürtçe görülmez ki, bu kendi dillerinde yazılı kelâmın onlar için okunaksız olduğunu gösteriyor olabilir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 170
Ağırlık : 170
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺90,00

Kapitalizm doğal yapısı gereği plansız bir ekonomi olmak zorundadır. Çünkü piyasada plan yürümez. Piyasayı planlamaya kalkarsanız üretimi düşürürsünüz. Üretim düşünce de tüketim azalır ve bu kısır döngü ekonomik çöküntüye varıncaya kadar sürer. Bu yapay bir ekonomik krizdir; piyasaya müdahale etmekten doğan bir kriz. Plansız ekonomi üzerine kurulu olan piyasa ekonomisi doğal yapısı gereği krizlere gebedir. Bunun nedeni, genel olarak kapitalist ekonomilerde üretim fazlasının olmamasıdır.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 207
Ağırlık : 207
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

Capitalism has to be an unplanned economy by its nature. Because the plan does not work in the market. If you try to plan the market, you will reduce production. When production falls, consumption decreases and this vicious circle continues until the economic collapse. This is an artificial economic crisis; a crisis arising from intervention in the market. The market economy, which is based on an unplanned economy, is prone to crises due to its natural structure. This is because there is no surplus of production in capitalist economies in general.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 219
Ağırlık : 219
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

Melek sayıları, bir eşzamanlılık veya anlamlı bir tesadüf olan "meleklerden ve evrenden gelen ilahi rehberlik" ile ilgilidir.
Her rakamın farklı bir anlamı vardır, örneğin 1 rakamı başlangıçlarla, 5 rakamı ise değişimle ilgilidir.
Mevzu melek sayılarını görmeye geldiğinde, onları fark ettiğinizde neler olup bittiğini veya ne düşündüğünüzü netleştirmek istersiniz. Örnek vermek gerekirse, tam işinizi büyütmeyi düşünürken saatin 1.11 olduğunu fark edebilirsiniz, bu da meleklerinizin bu fikri desteklediğinin bir göstergesidir.
Melek sayıları size göründüğünde kendi yorumlarınızı doğru deşifre ettiğiniz takdirde hayatınıza daha güzel bir yön verebilirsiniz.
1 sayısı yaratma yeteneğini temsil eder. Buna 'mimar' numarası denilir. Bu sayı evrenin sizinle çalıştığı mesajını iletir.
2 sayısı ise daha çok hayatınızı minnetle inşa etmeye odaklanır. 2 sayısı "güven" sayısı olarak da bilinir ve bize küçük şeylere kadar minnettar olmamız gereken çok şey olduğunu hatırlatır. Çin astrolojisinde 2 ejderha burçlarının şanslı sayısıdır. Ve ejderhaların şanslı rengi altın sarısıdır.
Ve son olarak, 3 rakamı size zihninizin, bedeninizin ve ruhunuzun bir olduğunu hatırlatmak için gönderilen bir enerji formudur. Buna "uyum" numarası denir ve bu sayı bize hayatımızda bir şey göz ardı edilirse veya ihmal edilirse bize hüznü yaşatacak olayları çekeceğimizi hatırlatır. Zihin, beden ve ruh bağlantınızın sağlığı, tatmin edici bir varoluş yaşamak için çok önemlidir. Bu sayı, tüm parçalarınızı beslerken ne kadar iyi yaptığınızı görmenizi ister.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 653
Ağırlık : 653
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺220,00

Yazdığım ve not aldığım ve yeni karşılaştığım sözleri hatırlama yönünden, bu çalışma bana çok yararlı oldu. Hem notlarımın kaybolup gitmesini önledim hem de bana faydası olan diğer okuyuculara da faydalı olur diye düşündüm. Not alıp da sahibi olmayan sözleri, sahibi olup da zikredilmesini sakıncalı düşündüğüm sözleri “KENDİME NOTLAR” olarak yazdım. İsim verdiğim kişilerin de hoşgörüsüne sığındım.
Kitap; üç bölümden oluşuyor; BİRİNCİ BÖLÜM; genel olarak konularına gore, etkili ve güzel olarak değerlendirdiğim sözler, İKİNCİ BÖLÜM; günlük aldığım notlardan oluşan karışık sözler, ÜÇÜNCÜ BÖLÜM; velilerin ve büyük ve âlimlerin sözleridir.

“Sözler, aforizmalar, replikler; karın doyurmuyor.” diyenler elbet olacaktır. Kim bilir? hayallerinizin kapısını açan anahtar, belki de bu sözler arasına gizlenmiştir. Size tavsiyem bu kitabı başucu kitabı yapın ve uyumadan evvel ilgilendiğiniz bölümden; rasgele bir sayfa açın. Oradaki sözlerin her birinin üstünde kısaca düşünün. Bir veya birkaçı hayatınızda kelebek etkisi yaratabilir


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 252
Ağırlık : 252
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00
Larende'nin Yükselişi İkinci Kitap

Timur ve Yıldırım Bayezid yıllardır mektuplaşıyorlar, savaş için hazırlanıyorlar ve birbirlerini tartıyorlardı. Savaşmışlardı işte. Ordular kırılmış, toprak kanla sulanmış ve ilk kez direkt yüz yüze gelmişlerdi. Şimdi Timur esirine ne yapacaktı?

Yurtları ellerinden alınmış adamlar intikam için bir araya gelmişti. Savaşmışlar ve kazanmışlardı. Ama aldıkları intikamın tadı acıydı artık. Oysa ki onlar ülkelerinin yeşermesi için bu yola çıkmışlardı. Hırsının ucu bucağı olmayan Aydınoğlu'nun topraklarını amcasıyla paylaşmaya niyeti yoktu. Saruhanoğlu abisinin ele geçirdiği toprakları geri almak için her şeyi yapabilirdi. Savaşın ve esaretin ardından bir araya gelen iki Karamanoğlu çift başlı kartal olup ülkelerini yönetebilecek miydi?

Şaman kendi yoluna giderken son sınavına girecek ve kaderin örgüleri apaçık görünür olacaktı. Demirci çekici ve kuş tüyleriyle şamanı için hazırdı artık.


Basım Ayı/Yılı : 4/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 472
Ağırlık : 472
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺170,00

Zübeyde’nin sırtı ürperdi. “Biz sıradan Makedonyalı insanlarız. Bizim aradığımız şey hep iyilik olmuştur, şan şöhret değil, hele kılıcın ucundaki zafer hiç değil.”
Çingenenin gözleri kömür karasıydı. “Nedenini bilmediğin bir anda ve yüreğin onun için kan ağlarken, oğlundan ayrılmak zorunda kalacaksın. Anlamadığın şeyi sineye çekmek zorundasın. Başının altındaki kılıç onun bir simgesi olacak. Kılıç’ı asla ondan alma. Onun kaderinin karşısında duran kim olursa olsun, kadın ya da erkek, yok edilecek!”
Çingene Zübeyde’nin sırtına vurdu. “Korkma. Karnındayken bile olsa korku nedir bilmemeli. O altın bir adam olacak ve güçle dolup taşacak. O, Doğuyla Batı arasında kırılması olanaksız bir altın bağ olacak. Gene de, ancak bir kadınla paylaşabileceği, olabildiğince derin şeylerin arzusu içinde kıvrana- cak. İçindeki güçten gelen şeyi arzulayacak.”

Çingene dimdik ayağa kalktı, ellerini derin ceplerine sokarken, “Ona asla ne benden, ne de anlattıklarımdan hiç söz etmemelisin, çünkü bir gün gelecek bunlara ve bizim eski numaralarımıza gülecek.”


Basım Ayı/Yılı : 4/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 525
Ağırlık : 525
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Bilim tarihimiz konusunda yazılı kaynaklar yok denecek kadar azdır. Bu nedenle, eğitimimizde çoğunluk yabancı kaynakları kullanırız. Geçmişte ne oldu ne bitti, nerede ne hata yaptık, ne eksik kaldı, neyin yanlış olduğunun yeterince farkına varamadık. Hızla dijital bir ortama geçtiğimiz bir dönemde eğer geçmişe ilişkin bilgileri hızla yazılı hale getiremezsek, bu bilgilerin geleceğe aktarılması zor olacaktır. Bu bilinç ile yaklaşık yarım yüzyıl hizmet verdiğim üniversitelerde, yaşım gereği İstanbul, Ankara ve Ege Üniversitelerinin kurucu elemanları ile önce öğrenci-hoca, daha sonra meslektaş-meslektaş olarak yakın ilişkilerim oldu. Onlarla aynı sofrada oturdum ve anlattıklarını dinledim. Diyebilirim ki bu kuşak ile bir sonraki kuşak arasında yaşayan ve bu anıları geleceğe aktarabilecek son kuşak benim olduğum kuşaktır. Bu nedenle elde edebildiğim belgeleri bir araya getirerek, bir önceki kuşaktan dinlediğim anılarla birlikte biyoloji eğitiminin tarihini yazmaya çalıştım. Bu çalışma, Cumhuriyetin 75. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle TÜBİTAK’a yazmış olduğum “Biyolojinin Tarihi” çalışmasının çok daha geliştirilmiş şeklidir denebilir.
Bu kitap bir son değil, bir başlangıçtır. Eksik ya da yanlış kısımlarının düzeltilmesi ile daha doğru bilgiye ulaşacağımızı umuyorum.


Basım Ayı/Yılı : 4/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 4
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Her bir harfin bir sayının titreşime denk geldiğini bilseydiniz, numerolojiye yine batıl inanç gözüyle bakar mıydınız? Peki, 'bilinçaltımız ağzımızdan çıkan her kelimeyi emir olarak algılıyor' desek istediğiniz hayata hizmet etmeyen cümleleri yeniden kurar mıydınız?
İşte Numeroloji sayıları inceler; ama her bir sayının titreşimi vardır. Başka bir deyişle yaydığı bir enerji vardır, tıpkı harfler gibi. Gizemli bir felsefe olan Hurufilik aslında numerolojinin ilk kullanıldığı alandır diyebiliriz. O zaman Numeroloji nedir? Numeroloji, sayıların ve harflerin gizemli anlamlarını ve insan yaşamıyla olan ilişkilerini inceleyen bir ezoterik bir disiplindir. İnsanlar binlerce yıldır sayıların ardında gizemli bir güç olduğuna inanmışlardır. Numeroloji, sayıların bir kişinin kişiliği, yaşam yolu, kaderi ve diğer konularla olan ilişkisini izah etmek için kullanılan bir sistemdir. Numeroloji, batıl inançlar veya bir tür büyü olarak kabul edilmemelidir; tamamen bilimsel bir yaklaşıma dayanmaktadır. Ve bunu bu çağın teknolojilerinin kanıtlayacağını düşünüyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 4/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 87
Ağırlık : 87
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺60,00
Tükendi

Ay ışığı sokağa vurmuştu, çeşitli yaşlarda çocuklar grup oluşturmuş kendilerine göre oyunlar kurmuş, koşuşturuyorlardı. Büyükler duvarların üzerine oturmuş geyik muhabbeti yapıyor; orta yaşlılar karanlıkta saklambaç oynuyor, küçükler ise halka oluşturmuş tavşan kaç tazı tut oynuyorlardı. Bir iki katlı evlerin pencerelerinden ışıklar sızıyordu. Bazı evlerden gramofon sesi geliyordu. Gecenin sessizliğinde hoş bir koşuşturma sokağı dolduruyordu. İnsanlar olumsuz bir şey olur olasılığını bile akıllarına getirmiyorlardı. Çünkü bu sokağın çocukları kendi çocukları gibiydi. Çoğu zaman yemeklerini bile paylaşan bir komşuluk anlayışı vardı. Bu özelliği ile küresel bir beğeni kazanmıştı…

Bu şehir kadim bir şehirdi, Afrika’da evrimleşip yola çıkan ve yaklaşık 100.000 yıl sonra insanların uğradıkları ve konakladıkları yerlerden biri bu şehrin bulunduğu yer olmuştu; bu ilk ziyaretçilerin kalıntısını bugün Üç Ağızlı mağarasında bulunan kalıntılardan biliyoruz. Hatay o dönemde bile estetiğin yeşerdiği yerlerden biri olmuştur; mağarada bulunan kolye ve küpeler bu günkü benzerlerini aratmaz. Sadece insanlar mı, yüzlerce bitki ve hayvan çeşidi Afrika’dan, Arap Yarımadasından bu dağlar aracılığı ile Anadolu’ya ve dünyanın geri kalan yerlerine ulaşmıştır. Hatay sadece kültür değil birçok canlı için bir kültür ve yaşam köprüsü oluşturmuştur. Bu zenginlik, yemeğimizden tutun görenek ve geleneklerimize yansımız, çeşitler dünyasının amiral gemisi olmuştuk. Bu köprüden çok kültür geçti. Şimdi hepsini saymayacağız. Ancak dünya inancına damgasını vurmuş çeşitli dinleri burada yüzyıllarca kol kola, yan yana, kardeşçe, dostça yüzlerce yıl yaşayarak insanlığı örnek olmuştur. Altı, üstü, yanı din ve ırk savaşlarına sahne olan Hatay’ın bir barış adası olarak kalması örnek bir kültürün simgesi olmuştur. Sabahları okunan ezan, daha sonra kilisenin çanı ve Yahudilerin sinagoglarından yükselen sesler hiç kimseyi rahatsız etmezdi. Dinlerin birbirine saygılı olduğu bir şehirdir Hatay… Oyunlarımızda, mabetlerimizde, komşuluk ilişkilerimizde bu saygıyı hep yaşattık. Oyunlarımızda Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Süryani, Mecusi ve onların çeşitli mezhepleri hep saygı ve birlik içinde yaşadık. Hatta bir Yahudi kız ilkokulda benim platonik aşkım bile olmuştu.


Basım Ayı/Yılı : 4/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 48
Ağırlık : 48
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺45,00

Yaşlı Adam ile Genç Adam sohbet ediyorlardı. Yaşlı adam insanın sadece bir makineden fazlası olmadığını iddia etti. Genç adam itiraz etti ve bu düşüncesinin nedenlerini belirterek ayrıntılara girmesini istedi.


Basım Ayı/Yılı : 4/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 106
Ağırlık : 106
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺50,00

Toplumsal bellek üzerine düşünmede, Türkiye’deki genel eğilim, ya resmi tezlerin sildiği gölgede kalmış tarihsel olaylar ve bakış açılarının önemini vurgulamaya ya da neredeyse genetik olduğu varsayılan unutma defosunun zararlarını irdeleme yönündedir. Özellikle birincisinde doğruluk payı yüksek olmakla birlikte, toplumsal unutmanın çok gözler önünde ama tam bu nedenle farkedilmeyen bir başka özelliği gözden kaçırılmaktadır. Tarihsel gerçekliğin toplumsal yeniden inşasında resmi tarih tezlerinin genelgeçer, güçlü, yapılandırıcı bir etkisi olduğu varsayılır. Bu yaklaşım, kuşkusuz doğrudur; ancak, yine de bir tartışılmayan a priori’den hakeket eder: İnşa edilen tarih tahayyülünün aynen, istendiği gibi, bütünüyle ve içerdiği ideolojik bağlamı tam olarak yeniden üreterek ulusal atıfların neler olduğunu sürekli hatırlattığı varsayılır. Oysa, toplumsal boyutta unutmanın görünmeyen bir nedeni daha vardır: Resmi tezler, çok fazla yinelendikleri, şematikleştirildikleri, fazla heryerdemevcut oldukları ve hepsinden önemlisi hep bir hamâset söyleminin kaba yükünü fazlaca içererek toplumsala eklemlenmektedirler; bu da onların, sanılanın aksine hatırlamayı değil, unutmayı kurumsallaştırdıklarına işarettir; zira, onca kutsanan tarihsel olay, o kutsayıcı söylemin kendisi tarafından abartılı bir retorik kabuğuna indirgenir. Geriye grotesk bir hatırlayış yanılsaması içindeki görkemli unutuş kalır. Bu kitap, bu sorunu kapsamlı olarak irdeleyen bir kuram metni değildir; ancak, monografik boyutta ve çok mütevazı bir ölçekte görkemli unutuşun varlığına dikkat çekmeye yönelik bir ilk adım girişimidir.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 198
Ağırlık : 198
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

Edilen bir orduyla, padişah-halifeye, İstanbul Hükümeti’ne, Yedi Düvel’e (İşgal Kuvvetleri’ne) karşı kazanılan büyük bir zaferdir. Dini kurallarla yönetilmiş bir imparatorluğun kalıntıları üzerine kurulan cumhuriyet rejiminin laik bir sistem temeline oturtulması ise başlı başına bir mucizedir. Zaferin kazanılacağına da ardından yeni bir devletin kurulabileceğine de içte ve dışta inanmayanlar, bu destanın ve mucizenin gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapanlar, sonunda bükemedikleri eli öpmek durumunda kalmışlardır. Zafer de, ardı ardına yapılan devrimler de, halkını tanıyan ve bu halkla nelerin yapılabileceğini çok iyi bilen o büyük liderin öncülüğünde gerçekleştirilmiştir.
Şüphesiz zafer, onun altına imza atan liderle birlikte, bu zafere inanan Türk milletinin müşterek başarısıdır. Ne var ki; zafere giden yolda en yakın arkadaşları tarafından ihanete uğrayan o büyük lider, yılmamış, inançlarından vazgeçmemiş, emin adımlarla ama hızla doğru bildiği yolda ilerlemiştir. Kendi eliyle kurduğu Meclis çatısı altında onu suçlayanlarla, hatta onun Meclis’in dışında kalması için her türlü çabayı sarf edenlerle, düşmana son darbe vurulmadan, “Artık senin görevin bitti” diyenlere rağmen bu zafer kazanılmıştır. Her biri birer gerçek mucize olan devrimler gene bu Meclis’in onayıyla hayata geçirilebilmiştir.

 


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 728
Ağırlık : 728
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺210,00

Osmanlının kuruluş yıllarında Söğüt çevresinde Türk beylerinin veya Şeyh Edebali gibi tarikat büyüklerinin kızları yanında, Bizans ya da Sırp ve Bulgar kızları ile evlendiler. . Ama bu evlilikler duygusal olmaktan öte hissi siyasi idi. Temel neden devletin topraklarını korumak ya da daha da genişletmek amacını taşıyordu.
Osmanlı Devleti kuruluş sancılarını atlattıktan sonra padişah eşlerinin on dördüncü yüzyıldan başlayarak Karaman, Candar=İsfendiyar, Dulkadır, Germiyan gibi Anadolu Türkmen hanedanların kızları ile evlendiler. Fakat bu evliklerde siyasi amaçlıydı.
On beş ve on altıncı yüzyıllardan itibaren Fatih Sultan Mehmet'in iktidara geçmesi üzerine evlenme düzeni değişti. Harem'de devşirme sistemi yani cariyelerle evlenme başladı. Ve Osmanlı Devleti yıkılana kadar devam etti. Padişahlar Türk kızlarıyla evlenmeyi bıraktılar. Bu yeni sistemde cariyeler ile nikâh kıyılmazdı. İslâm hukukunun yanlış anlaşılması yüzünden nikâh kıyılmasına gerek yoktu; cariyeler, padişahın veya efendisinin malı idi ve istediği gibi tasarruf etmekte serbestti.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 181
Ağırlık : 181
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺90,00

İnsan yaşamı, güzelliklerin, çirkinliklerin, acıların, sevinçlerin, anıların, deneyimlerin, birikimlerin bir toplamıdır. Her insanın yaşamı önemlidir. Doğumları ve ölümlerinden sadece yakınlarının haberi olduğu insanların yaşamları da böyle bir önem taşır. Bu nedenle bazı politikacıların deyimiyle “sıradan insan” sözü insanlığa yapılmış –bilinçli ya da bilinçsiz– bir hakarettir.
Yaşamı dolu dolu yaşayanlardan biriyim. Geriye baktığımda hayatıma dair yüzümü kızartacak, başımı önüme eğdirecek hiçbir davranışım olmadığını görmek beni mutlu ediyor. Yaşamın, doğanın bütün güzelliklerinin insanın insanca yaşayabileceği bir dünyanın varlığı için mücadele ettim. Güzellikleri ilke edindim.
Yaşadım!
Sevdim, sevildim!
Yaşadım dediğim yaşamın içinde başkalarının yaşamlarına benzemeyen çok acı yanlar oldu. Ağır işkenceler, cezaevlerinde yaşanan direnişler, yetmiş üç günü aşan bir ölüm orucu deneyimi, kucağımda, yanı başımda ölen insanlar, bütün bunların benim üzerimdeki etkileri, kazılan müthiş bir tünel, cezaevinden ve ülkemden kaçış, yaşamımın unutulmaz, iz bırakan yanlarını oluşturdu.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 622
Ağırlık : 622
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺180,00

Anılarımı yazmak, bana hem uzak gelen bir süreç, hem de zorlandığım bir işti. Çünkü ben, militan bir örgütçü olarak sokaktan gelmiştim. Kendi yaşadıklarımı yazmak ise işimi daha da zorlaştırıyordu. İnsanların devrimci geçmişinden utanır hale geldiği; geçmişinden kurtulmak için “atmadık takla”nın kalmadığı bir süreçte yaşadıklarımı yazarken büyük ‘kaygı’ duydum. Yazarken, bazen öfkelendiğim, bazen de gereğinden fazla iyi niyetli olduğum için kendime kızdım. Zaman zaman bu iyi niyetli oluşum üzülmeme sebep oldu. Bazen kızgınlığımdan evde duramaz, yerimde oturamaz hale geldiğimde kendimi nehir (Rhein) kıyısına atardım. Uzun yürüyüşler yaparak, kendi kendimi pozitif yönde telkin ederek yatıştırdım. Yazarak bir yönüyle de kendimi rehabilite etmeye çalıştım. Kendimle yüzleşme içine girdim. Doğrularımla, yanlışlarımla, eksikliklerimle hesaplaştım. Özel yaşantımı, politik çalışmalarımı, ülkeye illegal yoldan gidiş-dönüşlerimi, yoldaşların organize ettiğim gidiş-dönüşlerini, hisset- tiklerimi, deney ve tecrübelerimi, düşüncelerimi; Prag, Nice (Nis), Cenova gibi G-8 eylemlerini, Köln’deki Dom Katedrali’nin hikâyesini, Marx ve Engels’in Köln’deki izlerini, Küba ve Venezuela izlenimlerimi, bir sürgünün duyduğu ülke özlemini, yazılmasının kayda değer olduğunu düşündüğüm ne varsa okuyucuyla paylaşmak istedim.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 324
Ağırlık : 324
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺125,00

Madencilik faaliyetleri diğer endüstri faaliyetlerine göre çevrenin fiziksel ve kimyasal olarak bozulmasının doğrudan nedenidir. Doğası gereği alternatif yer seçimi şansı bulunmadığından, çoğu zaman; tarım, orman ve canlı yaşam alanlarını, tarihi ve doğal sit alanlarını bozma, az çok zarar verme durumu ile karşı karşıya kalınmaktadır. Madenciliğe ilişkin faaliyetler birkaç aşamada olup, her birinde doğa farklı olarak zarar görür. En zarar verici faaliyetler; maden işletme (çıkarma), zenginleştirme, metal tasfiyesi ve kazanılması gibi işlemlerden dolayı ortaya çıkan kirleticilerdir. Açık ocak maden işletmeciliğinde doğa tahribatı üretim sırasında doğrudan olmaktadır. Fiziksel ve kimyasal yolla olan hava, su ve toprak kirliliği, topografya ve morfolojinin bozulması, gürültü ve titreşim, ekolojik dengenin nicel ve nitel bozulmasıdır.
Doğaya bırakılan atıklar, doğal dengenin savunma sistemi içinde bir noktaya kadar giderilebilmekte, ne yazık ki günümüzde Dünya nüfusunun inanılmaz oranda artması, ihtiyaçları arttırmış, buna bağlı olarak üretim ve tüketim de artmıştır. Sonuçta doğaya bırakılan atıklar, doğanın kendi sistemi içinde özümsenmeyeceği boyutlarda atıkların oluşmasına neden olmuştur.
Madenler, milyonlarca yılda kimsenin emeği olmadan oluşmuş, tüketildiğinde yerine konulamayan; doğanın, insanlığın ortak kullanımına sunduğu servetlerdir. Bu servetler üzerinde, her insanın ve gelecek nesillerin hakkı vardır. Madenler ihtiyaca göre, Devlet eliyle, yurt içinde işlenmelidir.
Günümüzde madencilik faaliyetlerine maruz kalan, ‘’doğa’’, iklim değişikliğine karşı savunmasız durumdadır. Doğanın yok edilmesi uluslararası bir suç olmalıdır.
“Çevreye kıyım”, soykırım veya insanlığa karşı suçlarla, Lahey merkezli Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kovuşturulabilecek suçlarla aynı şekilde ele alınmalıdır.
Doğa hakkı insan hakkından önce gelir. Doğal kaynakların gerçek sahibi halktır.
Bu kitapta, Türkiye’de madenciliğin durumu, madenciliğin çevre ve insan sağlığına etkileri, ÇED ne anlama gelmektedir, halk onayı, doğa savunucuları, Ulusal madencilik ve çevre politikaları nasıl olmalı? sorularına cevap bulacaksınız.
Bilim dışı yaptığımız her şey bizler için potansiyel bir tehlikedir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 196
Ağırlık : 196
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00

Biz bugün geçmişte verilen ödünlerin, yapılan hataların ağır yükü altındayız. Yanlış yolda yarışanlar hangi parti olursa olsun ülkeye zarar verdiler, vermeye devam ediyorlar. Bu yanlış yolun temeli Atatürk'ün üretim ve kalkınmaya dayalı milli karma ekonomi modelinden, ilk ve devrimlerinden vazgeçildiğinde atıldı. Atatürk'ün yolundan ayrılanlar ülkeyi karanlığa sürüklediler ama O'nun ilkelerine, devrimlerine, emanet ettiklerine bağlı milyonlar var. Yolumuz Atatürk'ün yolu olsun, ışığı üzerimizde olsun...


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 363
Ağırlık : 363
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺140,00
Tükendi

Her bir harfin bir sayının titreşime denk geldiğini bilseydiniz, numerolojiye yine batıl inanç gözüyle bakar mıydınız? Peki, 'bilinçaltımız ağzımızdan çıkan her kelimeyi emir olarak algılıyor' desek istediğiniz hayata hizmet etmeyen cümleleri yeniden kurar mıydınız?
İşte Numeroloji sayıları inceler; ama her bir sayının titreşimi vardır. Başka bir deyişle yaydığı bir enerji vardır, tıpkı harfler gibi. Gizemli bir felsefe olan Hurufilik aslında numerolojinin ilk kullanıldığı alandır diyebiliriz. O zaman Numeroloji nedir? Numeroloji, sayıların ve harflerin gizemli anlamlarını ve insan yaşamıyla olan ilişkilerini inceleyen bir ezoterik bir disiplindir. İnsanlar binlerce yıldır sayıların ardında gizemli bir güç olduğuna inanmışlardır. Numeroloji, sayıların bir kişinin kişiliği, yaşam yolu, kaderi ve diğer konularla olan ilişkisini izah etmek için kullanılan bir sistemdir. Numeroloji, batıl inançlar veya bir tür büyü olarak kabul edilmemelidir; tamamen bilimsel bir yaklaşıma dayanmaktadır. Ve bunu bu çağın teknolojilerinin kanıtlayacağını düşünüyoruz.

 


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 725
Ağırlık : 725
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺200,00

Tarihte öyle kadınlar vardır ki; zekâları, yetenekleri ve güzellikleriyle devletin zirvesine çıkmışlar, ülkesinin ve milletinin kaderini yakından etkilemişlerdir.
Onların kaprisine, nazına, boyun eğen nice sultan, imparator ve devlet ileri gelenlerini önlerinde diz çöktürmüşlerdir.
Hükümdarlara diz çöktüren, Avrupa'ya kös dinleten Kanuni, Hürrem'in önünde diz çöküyor; Birinci Abdülhamit cariyesi Ruhşah'ın ayağını değil, terliğini öpüyor.
Jüstinyen Theodora, Jül Sezar, Antonyus Kleopatra, Çar Deli Petro Katerina, Napolyon kendisini aldatan Jozefi için deli divane oluyor.
Başbakan Adnan Menderesin renkli dünyası, aşkları, başımızı döndürüyor.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 140
Ağırlık : 140
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00

George Orwell'in 1938 yılında yayımlanan kitabı Katalonya'ya Selam, Orwell'in bir milis olarak katıldığı İspanya İç Savaşı'ndaki deneyimlerini konu alır. Orwell'in birinci elden tanıklığına dayanan bu kitap, faşizme karşı yürütülen savaşa ışık tutmanın yanı sıra İspanya'da başlayan toplumsal devrimi, cumhuriyetçiler cephesinde anarşistler ile komünistler arasındaki çatışmaları önyargılardan uzak bir yaklaşımla yansıtmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 254
Ağırlık : 254
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺95,00

İkinci bir aşk bulmadan, birinciyi unutamazsınız.

Hepimiz çamur içindeyiz ama bazılarımız yıldızlara bakar. Hayatları boyunca sadece bir kez seven insanlar geri zekalıdır. Onlara sorarsanız bunu sadakatleri ve doğrulukları ile izah ederler. Bana kalırsa, tembellikleri ve hayal gücü yoksunluklarındandır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 168
Ağırlık : 168
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00

Bebeklik çağından itibaren kör, sağır ve dilsiz olması, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. Engellerine rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir. Beş lisan bilen, bisiklet, kano ve yelkenli ile gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan Helen Keller, yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla kendisini engellilere yardımcı olmaya adamıştır. Başta Amerikan Görme Engelliler Vakfı olmak üzere çok sayıda organizasyonda görev almış ve görevleri nedeniyle dünyanın pek çok yerine seyahat etmiştir. 17 Haziran 1880 tarihinde Alabama kırsalında küçük bir kasabada olan Tuscumbia'da Yüzbaşı Arthur Henley Keller ve Kate Adams Keller'ın kızı ve sağlıklı bir bebek olarak doğan Helen Keller, on dokuz aylık iken geçirdiği bir ateşli hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma yetilerini yitirdi. Çok huysuz ve bakımı zor bir çocuk haline gelen Helen'in ailesi çok zor duruma düşmüştü. Helen 6 yaşında iken Charles Dickens'in Genel Okur için Amerikan Notları adlı eserini okuyan annesi Kate Keller, başka bir kör ve sağır çocuk olan Laura Bridgman için yapılanlardan etkilenmişti. Bunun üzerine Baltimore'da bir uzman doktorla görüşmeye gittiğinde Helen'in bir daha asla görme ve duyma yetilerine kavuşamayacağı bilgisi teyit edilmişti ancak doktor, çocuğun eğitilebileceğini, bunun için sağır çocuklarla çalışan bir uzmanla görüşmelerini önerdi. Böylece Helen'in ebeveynleri Graham Bell ile temas kurdular. Graham Bell, telefonun icadından sonra kendisini sağır çocukları eğitmeye adamıştı. Bell, aileye Perkins Enstitüsü ve Massachusetts Sağırlar Evi ile görüşerek bir öğretmen bulabileceklerini belirti. Böylece efsanevi öğretmen Anne Mansfield Sullivan ile tanıştılar. Kendisi de çok az görme yeteneğine sahip olan ve aynı kurumda eğitim görmüş bulunan Anne Sullivan, Hellen'a okuma - yazmayı, konuşmayı öğretti ve normal bir eğitim almasını sağladı.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1
Ağırlık : 100
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺40,00

Rank, Gerçek ve Gerçeklik'te bir kez daha bireyin terapi adına psikolojisini değil, insanın içten isteğine dair bir felsefeyi, tükenmez yaratıcılığı; tasarım dinamiği ve reddi ve giderek artan korku ve suçluluk yüküyle iradenin kendisinin evriminin kabaca bir tarihsel açıklamasını sunuyor.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 132
Ağırlık : 132
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00

Bu kitabın fizik çevrelerinden olumlu bir tepki alacağını sanmıyorum, çünkü yerleşik inançların kırılması zordur. Fizikçilerin çoğu Büyük Patlama ve Görellik gibi kuramları pek sorgulama gereği duymadığından, bu kuramlar artık yerleşik inançlar durumuna gelmiştir. Fizik alanında bu kuramların doğru olduğuna o kadar büyük bir inanç vardır ki, Evren’deki tüm olgular ve olaylar neredeyse yalnızca bu kuramlara dayanarak açıklanmaya çalışılır.
Belçikalı Cizvit papaz ve fizikçi Georges Lemaître’in 1927 yılında öne sürdüğü, Evren’in aşırı sıcak ve çok yoğun olan küçücük bir benekten genişleyerek oluştuğunu savunan İlkel Atom Hipotezi (yaygın adıyla “Büyük Patlama Kuramı”) aslında bilimsel bir kuram değil, bilimi Tevrat – İncil inancına uydurmaya çalışan bir bilim kurgu senaryosudur. Albert Enstein’ın Georges Lemaître’den esinlenerek 1930 yılında öne sür9
düğü İlkel Atom Hipotezi’ne çok benzeyen, ancak sürekli “büyük patlamalar” ve “büyük çöküşler” içeren Salınımlı Evren Kuramı da öyle.
Bugün fizikçiler ve gökbilimciler arasında Evren’in oluşumuyla ilgili en çok savunulan kuram, Büyük Patlama Kuramı’dır. İkinci sırada da Salınımlı Evren Kuramı gelir. Albert Einstein’ın Görelilik Kuramı ise, fizikçiler arasında sanki doğruluğunun sorgulanması bile anlamsız olan bir kuram durumuna dönüşmüştür. Bu kuramları sınayan deneylerin çoğu, yanlışlığını değil, doğruluğunu kanıtlamak amacıyla yapılmaktadır. Günümüzde Lemaître’in ve Einstein’ın kuramlarını onaylamayan bir fizikçi ya da gökbilimci, bilim çevrelerinde önemli bir yer edinemez ve bu kuramları onaylamadan Evren’i açıklamaya çalışan bir bilim adamının görüşleri pek önemsenmez. Çünkü bu kuramlara karşı çıkmak, neredeyse bilime karşı çıkmakla eş anlam kazanmıştır. Evren’i başka türlü açıklamaya çalışan bilim adamları bile, oluşturdukları kuramların bir köşesine Lemaître ile Einstein’ın kuramlarını sıkıştırmak zorundadır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 178
Ağırlık : 178
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00
Sendika Dışı Üç Grev

“Meslek lisesinden yeni mezun olmuş çocuklar gelirdi. Sendikayı, fabrikadan bağımsız bir kurum olarak değil de, fabrikanın bir departmanı olarak bilirlerdi. İnsan kaynakları, muhasebe, bir de sendika var. Sendikayı fabrikanın bir parçası gibi düşünüyorlardı, pratikte de sendika zaten öyleydi.”
Bu çalışma kapsamında ele alınan, 2014’te Greif fabrikasında, 2015’te Metal iş kolunda ve 2018’de 3. Havalimanı inşaatında ortaya çıkan mücadeleler, sendika dışı grevlerin, sendikaların yetkili  organlarında karar altına alınıp, uygulamaya konulan grevlerden daha karmaşık ve birbirinden farklı dinamiklerle ortaya çıktığını gösteriyor. Ancak grevlerde aktif olarak yer almış işçilerin anlatımları üzerinden aktarılmaya çalışılan bu deneyimler sendikal grevler ve sendika dışı grevler arasındaki ayrımın şekilsel olmadığını, mücadelenin biçim ve niteliğini belirleyen esasa ilişkin bir ayrım olduğunu ortaya koyuyor ve sendikaların işlevine ilişkin ezberleri tartışmak için bir zemin sağlıyor.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 236
Ağırlık : 236
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

Sevgili okur, roman on dokuzuncu yüzyıllın edebiyat dalıdır. Fransız roman sanatı çok gelişmiş, dünya romanlarının ekolu haline gelmiştir. Roman Osmanlı edebiyat yaşamına Tanzimat Fermanı sonrası girmiştir.
II. Mahmut Batılılaşma hareketini benimseyen hükümdar olarak Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla Batılılaşmaya ortam hazırlamıştır. Tanzimat Fermanı II. Mahmut sonrası hükümdar Abdülmecit olunca Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından ilan edilir. Osmanlı’da yeni ikili sosyal, kültürel yaşam başlar. Vatandaşın devlete tabi oluşu “tebaa oluş “ birey merkezli durum alır. ”İnsan haklarının korunması “ilkesi toplumsal karşılık bulur. Birey ve olay roman sanatının iki önemli unsurudur. Osmanlı elitleri yeni toplumsal yaşama ilgi gösterir, “Tercüme Odası”nda yetişen aydınlar roman yazmaya hazırlar.

Özellikle Kırım Savaşı sonrası Islahat Fermanı ile Batılı yaşam Osmanlı sosyal yaşamını sarıp sarmalar. Bu yeni Batılı yaşam tarzı romana da yansır. Başlangıçta tercüme ile başlar, sonra Batılı anlamda roman sanatı karakteri taşımasa da ilk ürünlerini verir. Modern sınıfların yaşam tarzı ve düşünce yapısının kurgusu üzerine kurulu 19.yy romanı ilk dönem romanlarında kendisini bulamaz. Roman burjuva sınıfının var oluşu üzerinden kurgulanır, Osmanlı da burjuva sınıfı kültürü ve bireyi merkeze alan üretim ilişkilerinin zayıflığı romanın gelişimini geciktirdiği gibi, Sultan Abdülhamit’in baskıcı yönetimi roman konularını genelde toplumsal eleştiri ve politik analizlerden kaçınarak gençler üzerine de eğitim ağırlıklı mesaj içerikli olur.

İstanbul da yaşamın bu ani ve hızlı dönüşümü Batıya dahası Paris’e öğrenime giden orta sınıf gençlerin yaşamına ve kültürüne de etki eder. Gençler, Batılı gibi davranmaya çalışırken gülünç duruma düşerler. Paşa ve bey çocukları, kısmen de aile çevreleri eski / yeni ( batı – doğu ) ekseninde tartışmalar yaratırlar. Tanzimat romanı bu çelişkiler üzerinden kendine alan açmaya çalışır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺60,00

Duvardaki Kapı’, H.G. Wells’in en popüler ve üzerinde en çok çalışılan kısa öykülerinden birisidir. Eser, teselli aradığımız özel, hayali dünyamız ile içine girmeye mecbur olduğumuz sorumluluk, bilim ve akılcılığın kamusal dünyası arasındaki çatışma hakkındadır.
Anlatıcı Redmond, arkadaşı Lionel Wallace’ın hayatını tüketmeye başlayan bir saplantı hakkında ona nasıl güvendiğini anlatıyor. Wallace, henüz beş yaşındayken evden çıkıp Londra sokaklarında beyaz bir duvarda yeşil bir kapı bulduğunu söyler. Avukat olan babası sert ve mesafeli bir adamdır ve Wallace, babasının onun kapıya yaklaşmasını onaylamayacağını bilir. Ama merakına yenilir…


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 158
Ağırlık : 158
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺60,00

I don’t think this book will get a positive response from the physics community, because established beliefs are hard to break. Since most physicists do not feel the need to question theories such as the Big Bang and Relativity, these theories have now become established beliefs. There is such a strong belief in the field of physics that these theories are true that almost all phenomena and events in the Universe are tried to be explained based on these theories.
The Hypothesis of the Primitive Atom (commonly known as the Big Bang Theory), put forward by Belgian Jesuit priest and physicist Georges Lemaître in 1927, and which argues that the Universe was formed by expanding from a tiny, extremely hot and very dense point, is not actually a scientific theory, but is a science fiction scenario that tries to fit science into biblical belief. So is the Oscillating Universe Theory pro7
posed by Albert Einstein in 1930, inspired by Georges Lemaître, which is very similar to The Hypothesis of the Primitive Atom, but with constant “big bangs” and “big crunches”.
Among physicists and astronomers today, the most defended theory regarding the formation of the Universe is the Big Bang Theory. The Oscillating Universe Theory comes second. Albert Einstein’s Theory of Relativity, on the other hand, has turned into a theory among physicists whose accuracy is meaningless to even question. Most of the experiments that test these theories are done to prove their truth, not their falsity. Today, a physicist or astronomer who does not approve of Lemaître’s and Einstein’s theories cannot gain an important place in scientific circles, and the views of a scientist who tries to explain the Universe without approving these theories are not given much importance. Because opposing these theories has become almost synonymous with opposing science. Even scientists who try to explain the universe in a different way have to squeeze the theories of Lemaître and Einstein into one corner of the theories they have created.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 180
Ağırlık : 180
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00

Tarih 13 Şubat 2020.
Siyah demir bir kapı, dışarıdan sürgülü muhafazası ise parlak büyük bir asma kilit.
Hiçbir kapının çıkarttığı ses o kapınınki kadar kalıcı olmayacak zihnimde.
Akşam saati o kapı açıldı, içeri bir adım attım, bugüne kadar duymadığım hisler tüm vücudumu sardı ve zihnimi ele geçirmişti.
İçeri attığım adım öncesi dikkatimi son kez toplayabildim. On rakamını gördüğüm bir tablo vardı, B-10.
Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Zaten buraya ne için ve nasıl geldiğimi halen kavrayamayan mantığım ile o ilk adımdaki hislerim ve aklımda tek bir soru;
Burada ne işim var?
13 Şubat 2020 tarihinde anlam veremediğim o ortam ve attığım ilk adımla arkamdan o kendine has sesiyle kapanan demir kapı. Yüce Allah’ın bana yazdığı o kaderi yaşamaya başladım.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 242
Ağırlık : 242
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺100,00

2022 Ajanda Sıfırdan Başlamak Lazım Bazen

Siz Seçin, Evrende her şeyin bir sebebi olduğuna inanırım. Sizin başınıza gelen bir olayın ilk başta olumsuz gibi gözükse de, sizin iyiliğiniz için olduğunu düşünür ve burada bana verilmeye çalışılan mesajın ne olduğunu bulmaya çalışırım.

Aklınızda olan fikirler harekete geçireceğinizi düşünüyorum. 2022 yılı Fedakarlıkların olabileceği bir yıl. Mali durumunuz ön planda olacaktır. Gizli yetenekleriniz ortaya çıkacaktır. Harcamalarınıza dikkat etmenizi öneririm. Hayatınızda yeni bir sayfa açabileceğinizi özellikle belirtmek isterim.
2022 Yılı Başlasın!

Berrin Dinç


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 334
Ağırlık : 334
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺106,00
Kur’an’dan İniş Sırasına Göre

Kuran’ın, semavi kitabımızın, tarih denen bu harika zaman tünelinden, çağları aşarak büyük bir ihtimam ve korunma ile günümüze kadar gelmesi, muhteşem bir hadisedir. Arapçayı derinlemesine bilmese de Türkçe mealini okuyan sıradan bir insan, onun ayetlerindeki mucizeyi, gönlünde ürpererek duyar. Ruhunda taşıdığı derin ve samimi inancından başka sermayesi olmayan pek çok insan gibi bunu derhal hisseder.
Kuran’ın Türkçe mealini çok defa okuyup tekrar etmekle birlikte, yine de sadece bu emirlere odaklanayım, bilgimi pekiştireyim ve üzerinde yeniden düşüneyim istedim. Bu maksatla; vahiyle iniş yani nüzul sırasına göre; ilk gelen, 100 emri sıraladım. Çünkü Allah bunları bizlere bir tavsiye olarak değil, emir olarak söylemiştir.
Kuran’ın iniş sırasına göre okunmasının, onun anlaşılmasını kolaylaştırdığı bir geçektir. Her surenin bir iniş sebebi ve kendine özgü tarihsel, sosyal ve siyasi ortamı vardır. Bunları da kısmen açıkladık. Tabii peygamberimize emredilen hususların, onun şahsında bize de emredildiğini ve bu nedenle kendimize bir sorumluluk payı çıkarmamızı kabul etmiş olmamız gerekir.


Basım Ayı/Yılı : 2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 202
Ağırlık : 202
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺64,00

Yamanlar alışverişten döndükleri bir saatte trafiğine takıldıkları köprü altında çadırlarını kuran Sirk sakinlerine rastlarlar. Bu renkli insanların çalışmalarını izledikleri sırada, köprü girişinde sıkışan trafik içinde canhıraş çığlıklar duyulur. Ortalık bir anda savaş alanına döner.  
Çığlıklara neden olan sirkin reklamını yapan bir palyaçonun şempanzesidir. Şempanze türlü maskaralıklar yaparak araçların tepelerine dolaşmakta bazılarının açık camlarına tırmanıp içeri bakmaktadır. 

Kadınları korkuttuğu için kovalanan bu sevimli şempanze Yamanların açık camından içeri girip, sahibi gelene kadar yanlarına saklanacaktır.  

Güniz bu vesile ile tanıştığı palyaço Gino ve sirk oyuncuları ile hemen bir röportaj yapmak hevesine kapılır. 
Eve geldiklerine ceket yakasına taktığı,elmas iğnenin yerine olmadığını fark ederler. 

Son hafta içine maden kazılarında bulunan kaz yumurtası büyüklüğünde, MAVİ BULUT adını verdiği elması Güniz'e evlilik armağanı olarak vermek istemektedir. 

Otelle davet edildikleri akşam yemek öncesinde, Devi elması Yamanlara gösterir. Bu soluk kesici güzellikteki henüz tıraşlanmamış değerli taş gözleri kamaştırmaktır.
Aynı günlerde otelde, gece yarısından sonra sirkin bir grup oyuncusunun sunduğu bir program sürmektedir. Programda, Yamanların aracına giren Şempanze ile Güniz'in röportaj yaptığı Gino adlı Palyaçonun ve kayıp eşyaların bulunduğu yerleri söyleyen çok ünlü Hintli kâhinin gösteri vardır.

Aynı gece düğün hediyesi olacak dünyanın en büyük yontulmamış elması Mavi Bulut esrarlı bir şekilde kaybolur.
Yamanlar beklenmeyen olayların ve entrikaların içine sürüklenirler.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 290
Ağırlık : 290
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,00
Evrensel Dil Arayışı

“Çünkü benim buluşum aklın eksiksiz kullanımını içerir: Görüş ayrılıklarında bir yargıç, bir kavram yorumcusu, bir olasılıklar cetveli, deneyimler okyanusunda bize yol gösterecek bir pusula, bir nesneler envanteri, bir düşünceler çizelgesi, var olan şeyleri irdelemek için bir mikroskop, uzak olanları kestirmek için bir teleskop, genel bir hesap (…) herkesin kendi dilinde okuyacağı bir yazı, hatta birkaç haftada öğrenilebilecek ve tüm dünyada yaygınlık kazanacak bir dildir.”

G. W. Leibniz
“Belki de gelecekte Amazon’un bulutunun bir yerlerinde gerçekleştirilen siber-mahkeme celsesinde, sürücüsüz otomobilinizle sahile giderken RoboCop’un size kestiği aşırı hız cezası bir robot hakim tarafından hükme bağlanacak ve Leibniz’in bütün argümanları hesaplamaya indirgeme rüyası sonunda gerçekleşecek.”

Pedro Domingos
“Bilgisayarların, kendi anlaşılmaz tartışmalarımızı ve mantıksızlıklarımızı katı bir mantıkla evcilleştirme hayalinin sadece bir kabusa dönüşmesi ironiktir. Bu kabusa mantık temelli çözümler arayışı, Leibniz’in rüyasının modern bir reenkarnasyonu olabilir.” Bruno Woltzenlogel Paleo “Fakat ümidimizi kaybetmeye gerek yok. Leibniz, characteristica universalis hakkındaki yazılarında büyük ölçüde ütopyacı bir akıl yürütmeden bahsetmiyordu.”

Kurt Gödel


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 423
Ağırlık : 423
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

Şövalye de Pardaillan, savaş çarkının dişlileri arasında yaşlanmaya yüz tutmuş, elli yaşlarında bir adamdır. Fransa ve diğer komşu ülkelerin bozuk yollarını çok iyi tanıdığı, en yüksek ücreti verenin hizmetine giren paralı askerlerden biridir.
Pardaillan, yaz-kış zırhlı elbise giyer, topuklarına kadar uzanan bir kılıç taşır.
Fransa'nın hemen her yanını karış karış bilir, girdiği yüzlerce çarpışma sonucunda vücudu baştan başa yara izleriyle kaplı, yanık yüzlü, son derece saf, yürekli, korku bilmez bir kahramandır.
Kendisine iyilik edenlere gönül borcunu hiç unutmaz ve yanında çalıştığı insanlara son derece bağlılıkla hizmet eder. O bir şövalyedir..


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 344
Ağırlık : 344
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺175,00

Bu kitaptaki derleme yazılar; tek hücreli foraminiferlerden- neanderthallere, kayıp kıtalardan- olağanüstü çizgilere, kendi kendine hareket eden kayalardan- toprak askerlere, dev taş kürelerden- gizemli heykellere, asılı tabutlardan- insan kafatası kulelerine, İstanbul Boğazı ile Marmara Denizi örneğiyle bin yıllardaki jeolojik süreçlerle kurulan ince dengeye ve ekolojik çöküşle birlikte başlayan yeni jeolojik devre olan Antroposen' e (İnsan Çağı) kadar farklı konulardan bir seçkiyle cevabı net olarak verilemeyen bilinmeyenlerden bir kaçına odaklanıyor.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 157
Ağırlık : 157
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00
Tükendi

ATATÜRK’ü düşününce
Bilirim ki, sözler kifayetsiz kalır; cümleler içinde
Ar sayarım, her bir hecemi.
Anlatamaz ise.
Şanını; yere göğe, yedi düvele
Bilirim ki, adını anmak bile anlamlara anlam
Küçük bir çocuğun, masum yüzünde.
Gencin den, yaşlısına.
Türk Milleti’nin, onurlu bir yaşam sürmesinde.
Türk kadınıyım!.
Şanıma şan katan, asil kanındandır.
Satırlarım, vuslata erer ise naçiz bedeninde
İşitirse yüreğin.
Bil ki tenine, nice canlar ruhumu Peyma’ndır.
Hangi, karanlık gecenin yarını kavuşmasın.
Güne güneşe
Hangi, çağda kalsak, zor da zulümde.
Fırtınalar diner, durulur sular.
ATATÜRK' ü düşününce


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 144
Ağırlık : 144
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00

23 yaşındaki bir genç kız, güzelliği ile değil zekâsıyla, aklıyla değil hırsıyla, sevgisiyle değil beklentisiyle Mustafa Kemâl'in gönlüne değil kafasına girmeyi başarıyordu.
Küçük yaştan beri, ailenin en büyük çocuğu olma özelliğini çok iyi kullanarak hükmetme duygusunu geliştiren Lâtife Hanım, evliliği sırasında da bu huyundan asla vazgeçmedi. Hal böyle olunca, gün gelip hiç ihtimal vermediği bir zamanda terk edilince, pişmanlığının sınırı da umduğundan büyük oldu. Lâtife Hanım'ın bu tutumuna bir de farklı iki ruhun bencilliği eklenince, zaten temeli bir takım beklentiler üzerine kurulmuş olan bu evlilik gereksiz bir beraberlikten öteye geçemedi.
sa süren bu evlilik alışkanlıklarla, beklentilerin mücadelesi içinde geçerken, mutluluğun ve huzurun bu kısa zaman parçası içinde izlerine rastlamak mümkün olmamıştır. Ara sıra yaşanan kısa vadeli mutluluklar ise Lâtife Hanım'ın doğasından gelen hırçın yapısının neden olduğu tartışmalarla bir sabun köpüğü gibi sönüp gitmiştir.
Bir tarafın sabrı diğer tarafın tahammülsüzlüğü ile çarpışmış, bir tarafın hoş görüsü diğer tarafın hırçınlığı ile mücadele etmiş, bir tarafın mutlu etme ve mutlu olma çabası diğer tarafın hükmetme duygusu karşısında çaresiz kalmıştır.
Bu kısa evlilik sırasında Gazi Mustafa Kemâl'in Lâtife Hanım'dan beklentisi, Türk kadınına örnek olması ile sınırlı idi. Gazi, geçmişte çok hırpalanmış, hak ve hukuku ayaklar altına alınmış olan Türk Kadını'na giyimi, hâl ve hareketi, bilgisi, kültürü ve eğitimi ile Lâtife Hanım'ın örnek olacağını sanmıştı. Mustafa Kemâl Paşa'nın bu evlilikten daha fazla bir beklentisi de yoktu. Oysa Lâtife Hanım'ın, Mustafa Kemâl Paşa'dan beklentisi hem çok farklı hem de sınırsızdı. İstekler ve beklentiler mutlaka ve mutlaka yerine getirilmesi gereken adeta birer emir haline dönüştüğü zaman, Gazi'nin karşı konulmaz iradesi ile karşılaşıyordu. İşte bu noktada da Lâtife Hanım'ın hiçbir zaman frenleyemediği taşkınlığı ve hırçınlığı ortaya çıkıyordu.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 336
Ağırlık : 336
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺120,00

Komünist Manifesto bilimsel sosyalizmin en önemli program belgelerinden biridir. "Bu küçük kitapçığın ağırlığı pek çok cilde denktir. Bugüne dek uygar dünyada örgütlü ve mücadeleci proletaryanın tümüne hayat ve hareket veren onun ruhudur." (Lenin) Karl Marx ile Friedrich Engels tarafından Komünistler Birliği'nin programı olarak kaleme alınan Komünist Manifesto'nun ilk basımı 1848 Şubatında Londra'da 23 sayfa hâlinde yayınlandı. O tarihten bugüne belli başlı dünya dillerinde Manifesto'nun sayısız basımı yapıldı: bugün de yaygın bir ilginin konusu olmaya devam ediyor.

 


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 180
Ağırlık : 180
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺70,00
1 2 3 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı