1931-1938 yıllarında Kowalski’nin “Karay dilini yeniden canlandırmak için nerede ve ne zaman olursa olsun, yorulmak bilmeyen fedakâr bir işçidir.” diye tanımladığı Aleksander Mardkowicz editörlüğünde on iki (12) sayı olarak çıkan Karay Awazı; unutulmak üzere olan Karay Türkçesini canlandırmak, Karayların birbirini ve tarihini tanımasını, yeni neslin ana dillerini öğrenmesini sağlamak gibi amaçlar edinen bir dergidir.
Karay Awazı dergisi, içerisinde şiir, hikâye, makale, deneme, bilmece, atasözü, deyim, akrostiş tarzında yazılmış şiir, fabl gibi yazı türlerini barındırmaktadır. Bunlardan bazısı Karay Türkçesinde yazılmış bazısı ise başka dillerden çevrilmiştir. İçerisinde önemli Karay şahsiyetlerini, Karay kenesalarını, sinagoglarını, mezarlarını gösteren fotoğraflar da bulunmaktadır. Mardkowicz’in  derginin yayımlanma amacını belirttiği ve derginin devam etmesi için gösterdiği çabayı gözler önüne sermek için okurlarına seslendiği kısımlar, Karay Türkçesine verdiği değeri gösteren önemli delillerdir. Karay Awazı dergisi; Karayların dinini, tarihini, sosyal yaşamlarını, âdetlerini, görüşlerini, kimliklerini gösteren malzemeleri barındırması, Karaylar ve Karay Türkçesi ile ilgili hem yazılı hem görsel malzeme sunması, Karayların dilleriyle ilgili yapılmış nadir çalışmalardan olması nedeniyle oldukça kıymetli bir matbuattır.

 


Basım Ayı/Yılı : 1/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 244
Ağırlık : 244
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺116,80

Tarihsel süreçte toplumsal ilerlemelerin hepsi, sorgulayıcı ve çözüm arayıcı insanların ekonomik, sosyal, politik ve ideolojik çatışmaların arasında alternatiflere şekil vermesiyle, dolayısıyla da ütopyacı dürtülerle mümkün olmuştur. O yüzden ütopyalar aslında siyasal, sosyal ya da ekonomik analiz ve öngörülerde dillere pelesenk olmuş meşhur "büyük resim in fırçalarıdır. Ütopyalardaki olumsuzlukları eleştirip sorgulamak, yeni alternatifler sunmak ve daha güzelini kurgulamak için ütopyalara uğramak güzel ve gereklidir. Bu kitapta insanlık tarihindeki bazı önemli ütopya duraklarına uğranılıyor ve küçük bir ütopya denemesi olan A.D.A.M.’ın ilk aşaması anlatılıyor.

Varlığının ve türünün devamının en temel özelliklerinden olan sosyal bir canlı olması ve organizasyon yeteneği insanı -diğer özellikleriyle beraber- tehdit haline getirebilmişken, yine bu temel özellikleri üzerinden maniple edilerek insanoğlu, dünya ve ekosistemi için bir "kurtarıcı" rolü üstlenebilir mi? Ya da tam tersi şekilde maniple edilerek farklı bir dünya ve ekosisteminin mimarı olabilir mi? Her şeyin hızla gelişip dönüştüğü yaşadığımız süreçte tanık olduğumuz küresel hakimiyet mücadelesinde "mutlak bir iktidar ve meşruiyete giden yol ve yöntemler nelerdir?" Bu mücadelede Ulus Devletler egemenliklerini sürdürebilmek için neler yapabilir? İnsanlığın acil cevap bulup bir yol haritası belirlemesi gereken sorular nelerdir? Geleceği dizayn edebilecek teknolojik gelişmeler, önermeler ve kavramlar nelerdir? gibi soruların tartışıldığı bu kitap, insan vicdanını yaralayan somut gerçeklerle bağlantıyı koparmadan, "objektif olmak" kavramının yetersizliğini vurgulayarak, küresel hakimiyet mücadelesini üçüncü göz yerine "dördüncü göz" ile değerlendirmeye odaklanıyor.

İnsan ve dünya hakkında birçok konuyu ve soruyu ele alan bu kitap, zamanın ruhunu doğru okuyabilmek ve sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunabilmek için daha analitik ve bilinçli bir yaklaşım gerektiren yaşadığımız bu çağda, okuyucularını düşündürmeyi ve ilham veren yeni kapılar açabilmeyi amaçlıyor. İnsanlığın önündeki yolun, yine insanoğlunun "iyi-kötü-çirkin" tercihleriyle belirleneceğini vurgulayan kitap, "iyi-kötü-çirkin" güçleri tercihleriyle besleyip / aç bırakarak kendi türü ve dünyanın geleceğine ilişkin yol haritasını -dün olduğu gibi bugünde- yine insanoğlunun belirleyeceğinden bahsediyor …


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 240
Ağırlık : 240
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺87,60

Bu çalışmada temel kavram olan eleştiriden, aynı zamanda bilimsel zihniyeti/bilimin, bilimsel bakışın insanlarda zihniyetleşmesini anlıyoruz. Yani diğer bir deyişle tastamam modern bir kavramı. Bu anlamda Âkif, modern toplumun ruhu kabul edilebilecek eleştiriyi mükemmel şekilde içselleştirmiş, bir aydın için varlık sebebi sayılacak eleştiriden her zaman medet ummuştur. Bu iki gösterge de, onun zannedildiğinin tam aksine, modern bir düşünür olduğunun açık kanıtıdır. Bizce bu sağlam kanıtlar ayrıca, onun, kendisiyle aynı düşünce ve duygu dünyasını paylaşır görünen bazı insanlar tarafından anlaşılmayışını, haz edilmeyişini izah eder.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 126
Ağırlık : 126
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺58,40

Arşi (ö. 1030/1620), Ergiri (Arnavutluk,Gjirokastra)'de yaşamış bir Bektaşi "dede"sidir. Kalenderhanelerde, abdallar arasında Melamilik terbiyesiyle yetişmiştir. Bektaşilik'in Arnavutluk coğrafyasında yayılıp yerleşmesini sağlayan öncülerden biri olduğu rivayet edilmiştir. Hayatının bir noktasında Hurufilik düşüncesini benimsemiş, şöhretini, bu mensubiyeti ve üstün şairlik yeteneğiyle kazanmıştır.
Günümüze ulaşan tek eseri Divan'ıdır. Şair olarak edebi çevrelerdeki etkisi sürekli olmuş, Divan'ıçokça kopya edilmiştir. Türkçeyi son derece etkili kullanan,cesur, pervasız, kendine has şiir üslubu olan coşkun bir şairdir.
Hurufiliği Türk diliyle nazma çeken az sayıdaki Türk şairi arasında kendine haklı bir yer edinmiştir. Hurufilik bilgisini; terminolojisi, türlü hesaplamaları,harf ve sayı sembolizmiyle şiir diline dökmeyi bilmiştir. Hurufiliği anlatırken örtülü bir dil kullanmış, sözcükleri şifrelemiş, tarzıyla övünmüştür.
Aslında Arşi lirik bir gazel şairidir. Gazel formundaki şiirlerinde Türkçenin ses güzelliği ve ritmik yapısını güçlü biçimde okuyucuya hissettirmekte, üslubu yer yer halk şiiri havasına bürünmektedir. Türkçe yanında Farsçaya da hakim bir şair olduğu aşikardır. Arşi'yi 20. yüzyılın başında yeniden keşfedip kültür hayatımıza takdim eden Rıza Tevfik Bölükbaşı,bilim çevrelerinde tanınmasını sağlayan ise özellikle Abdülbaki Gölpınarlı ve Sadettin Nüzhet Ergun olmuştur. Divanı daha önce ülkemizde yayınlanmamıştır.


Basım Ayı/Yılı : 6/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 424
Ağırlık : 424
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺146,00

Yunanlıların 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i işgallerinin hemen ardından yöre halkı başta şehir merkezi olmak üzere ilçelerinde de sesini en üst perdeden bildirme ihtiyacı hissetmiş, İtilaf Devletleri nezdinde işgale karşı olduğunu bildirmiştir. Yunan işgalinin devam etmesi ve Anadolu içlerine doğru ilerleyişinin sürmesi üzerine milli direniş için gerekli adımlar atılmıştır. Bu doğrultuda Afyonkarahisar halkı söz konusu işgaller karşısında hiçbir zaman sessiz kalmamış Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni teşkil ederek protesto ve mitinglerle sesini duyurmaya çalışmıştır. Bunun hemen ardından Kuva-yı Milliye Teşkilatını kurarak fiili direniş için alt yapı çalışmalarını başlatmıştır. Bu doğrultuda Bayatlı Arif Bey’in Karakeçili Milli Alayı ile İsmail Şükrü Hoca’nın Çelikalay’ı düzenli ordu teşkilatı kuruluncaya kadar çok faydalı ve kahramanca faaliyetler yürütmüştür.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 230
Ağırlık : 230
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺109,50

Each state has to create policies according to its own requirements, not those of other states.

Geopolitics is the science that examines the relations between the geographical features of states and their politics. Geostrategy, on the other hand, is the art of creating strategies in accordance with geographical realities. It involves strategically evaluating geographic elements and achieving usable results.

However, they only make sense when they are put into practice on the basis of a strategic thought, in competent hands and with planned studies.

The strategic thinking process is creative, synthesizing and differentiating.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 168
Ağırlık : 168
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺146,00

İlahî zat ve sıfat ilişkisinin ele alındığı bu eserde İmâm-ı Rabbânî’nin Ehl-i sünnet düsturuna bağlılığı meziyet kabul ettiği, itikadî meselelere dair görüşlerini tasavvufî bakış açısıyla zenginleştirdiği, zahirî ilimleri keşif ve ilhama tercih ettiği ve tasavvufu tenkit yolunu, en azından, daralttığı tespit edilmiştir. Onunu şeriat âlimlerinin görüşüne uygunluğu ölçü alması, Ehl-i sünnet’e bağlılığının tezahürüdür. İmâm-ı Rabbânî, Allah Teâlâ’yı hakikî varlık, âlemi vehim ve hayal olarak gören “vahdet-i vücud” anlayışını şeriat âlimlerinin ölçülerine uymadığı gerekçesiyle tenkit etmiş, Allah-âlem ilişkisini izahta kelamcılarla aynı neticede birleşmiştir. Âlimlerin nazar ve istidlâl ile icmalî olarak belirlediklerini mutasavvıfların keşif ve ilham ile tafsilata kavuşturduğu inancını zat-sıfat münasebetine dair açıklamalarında da göstermiştir. Her şeyden önce ilahî zatın her türlü kemâlâta sahip olduğunu, sıfatlar da dâhil olmak üzere hiçbir şeye muhtaç olmadığını vurgulamış, akıl ve muhayyilenin Allah Teâlâ’yı idrak etmeye yetmeyeceğini anlamayı marifet saymıştır. İlahî zatın bilinmezliğini “vusul mertebelerinin sonu gelmez” cümlesiyle hulasa ederek insanın isim ve şuûnât dairesinden ileri geçemeyeceğine vurgu yapmış, zat mertebesiyle ilgili bir şey söylemeyi doğru bulmamıştır. Allah Teâlâ’nın Kendine nispet ettiği sıfatlarla vasıflanmış ve akıl ile algılanan manalardan münezzeh olduğuna inanmayı marifet olarak sunmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,00

Günümüzde varlığını giderek hissetmeye başladığımız iklim krizi, ulusların sınırlarını aşan ve tüm insanlığı yakından ilgilendiren bir konudur. Dünyanın en büyük sorunlarından biri haline gelen iklim krizinin gelecek yıllarda daha da önem kazanacağı aşikardır. İklim krizi, atmosferdeki sera gazlarının artışı sonucu dünya genelinde sıcaklıkların yükselmesi, yağışların değişmesi, deniz seviyesinin yükselmesi, doğal afetlerin artması ve bunlara bağlı olarak gıda güvenliği, yoksulluk, göç ve sosyal eşitsizlik gibi birçok olumsuz etkiye sebep olmaktadır. Geçmişimizden miras geleceğimizden de emanet olarak aldığımız dünyayı sürdürülebilir bir şekilde kullanmak dünya üzerinde yaşayan her bireyin sorumluluğudur. Buna bağlı olarak bu önemli konu hakkında bilgi sahibi olmak ve farkındalık oluşturmak da yine her birimizin sorumluluğundadır. İklim krizi ile mücadele etmek, dünyamızı gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde bırakmak için atılacak en önemli adımlardan biridir.


Basım Ayı/Yılı : 5/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 222
Ağırlık : 222
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺87,60

Hz. Muhammed’in hayatı eskiden beri onu takip edenlerin merakını celbetmiştir. Bu merakın doğal bir sonucu olarak Arap, Fars ve Türk dillerinde Hz. Peygamber’in hayatını anlatan çok sayıda eser vücuda getirilmiştir. Türk edebiyatında Hz. Peygamber’in hayatını anlatan eserler Ahmediyye, Muhammediyye, Nebeviyye, Siyer gibi adlarla anılır. Kapsamı geniş olan bu eserler yanında Hz. Peygamber’in mucizelerini anlatan, hacim olarak daha küçük, tematik eserler de ortaya konmuştur. Hz. Peygamber’in mucizelerinden biri de Miraç hadisesidir. Bu konuyu anlatan müstakil eserler Mi‘rāciyye, Mi‘rāc-nāme, Mir‘āc-ı Nebî, Mi‘rācü’n-Nebî, Sāhib-i Mi‘rāc gibi adlarla anılır. Mi‘râciyye türünün Türk edebiyatında bilinen ilk örneğini 12. asırda Süleyman Hakîm Atâ yazmıştır. Türk edebiyatında geniş kitlelere hitap eden bu türün müstesna yazmalarından biri de 1436 yılında istinsah edilmiş olan Uygur harfli Mi‘râc-nâme’dir. Çalışmada Mi‘râc-nâme’nin Paris Bibliothèque Nationale’de ve çeşitli özel koleksiyonlarda bulunan Uygur harfli nüshaları ile Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Arap harfli nüshası karşılaştırmalı olarak ele alınmış, metinlerin dil özellikleri ortaya konmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 3/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 282
Ağırlık : 282
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,40

Osmanlı dönemi Arap edebiyatı üzerinde fazla çalışma yapılmayan ve aynı zamanda Arap dünyasında yapılan kimi çalışmalarda, olumsuz yönde eleştirilerin en sık yöneltildiği dönem olmuştur. Bu asırda şiir ve edebiyatın en güzel örneklerini ortaya koyan önemli edebiyatçılar bulunmaktadır. el-Muḥibbî de bazı eserlerde iddia edilen ve Arap edebiyatının en kötü çağı olarak bahsedilen Osmanlı döneminde yaşayan önemli bir şairdir. Şair bu dönemdeki edebî yönden zenginliğin ve ileri seviyesinin en bariz örneklerinden birisi olup dönemin en büyük tarihçi ve edebiyatçılarındandır. Bunun yanında birçok Arap dili ve tarih alanlarında eşsiz kabul edilebilecek eserler vermiştir. Ḫulâṣatu’l-Eser ve Nefḥatu’r-Reyḥâne bu eserlerin en önemlileri arasındadır.

el-Muḥibbî’nin şiirinde ele aldığı temalar incelendiğinde, şiirlerine farklı konular kullanmayı isteyen bir şair olarak karşımıza çıkmaktadır. Arap şiirinin ana ve yardımcı temalarının neredeyse tamamına el-Muḥibbî’nin şiirlerinde rastlanmaktadır. Ayrıca şair muʻarrab şiirler ortaya koymayı başarabilmiştir. Beyânî üsluplarının ve bedi sanatlarının şair tarafından ustaca ve yerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. el-Muḥibbî’nin ortaya koyduğu şiirler de edebî yönden zayıf olarak kabul ettikleri Osmanlı devrinde parlak bir ışık gibi bu dönemi aydınlatmaktadır.

 

The Ottoman period was the period in which there was not much study on Arabic literature and at the same time, negative criticism was directed most frequently in some studies in the Arab world. In this century, there are important writers who put forward the best examples of poetry and literature. Al-Muḥibbî is also an important poet who lived in the Ottoman period, which is claimed in some works and mentioned as the worst age of Arabic literature. The poet is one of the most obvious examples of the richness and advanced level of literature in this period and is one of the greatest historians and writers of the period. In addition, he produced works that can be considered unique in many Arabic language and history fields. Ḫulâṣatu'l-Eser and Nefḥatu'r-Reyḥâne are among the most important of these works.

When the themes that al-Muḥibbî deals with in his poetry are examined, he emerges as a poet who wants to use different subjects in his poems. Almost all of the main and auxiliary themes of Arabic poetry are found in al-Muḥibbî's poems. In addition, the poet arabicized was able to put forward poems. It is understood that al-beyânî styles and al-badîʻ arts were used skillfully and appropriately by the poet. The poems produced by al-Muḥibbî also illuminate this period like a bright light in the Ottoman period, which they considered to be weak in terms of literature.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 342
Ağırlık : 342
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,40

Hz. Peygamber’in yaşadığı döneme yakın olan dönemlerde Arapçanın geneline yönelik yapılan çalışmaların yanı sıra risale türü filolojik çalışmalar da yapılmıştır. Bu filolojik çalışmalar içerisinde en önemli eser türlerinden biri de kelimelerin yapı ve anlamını tespit eden çalışmalardır. Arap Diliyle ilgilenen herkesin faydalı bir şeyler bulacağı düşünülen bu eserler ilim talebeleri için kaynak niteliğindedir. ez-Zeccâc’ın Arap Dilinin sarf ve lügat özelliklerini temel alarak ele aldığı Kitâbu Fe‘altü ve Ef‘altü adlı eseri bu alandaki önemli eserlerdendir. Ebû İsḥâḳ ez-Zeccâc Kitâbu Fe‘altü ve Ef‘altü adlı bu eserinde Araplarca fe‘altü ve ef‘altü vezinlerinde kullanılan fiilleri ele almaktadır. Bu fiilleri anlam değişikliği bulunanlar ve anlamında değişiklik olmayanlar şeklinde incelemektedir.

In addition to the studies on Arabic in general in the periods close to the period of the Mohammed's life, philological studies were also carried out. One of the most important types of works among these philological studies is the studies that determine the structure and meaning of words. These works, which are thought to be useful for anyone interested in the Arabic language, are a source for students of science. Kitâbu Fe‘altü and Ef‘altü, the work of al-Zejjâj, which he deals with on the basis of the Arabic language's consumables and lexical features, is one of the important works in this field. Ebû İsḥâḳ al-Zejjâj, in his work called Kitâbu Fe'altü ve Ef'altü, deals with the verbs used in fe'altü and ef'altü meters by Arabs. He examines these verbs as those with a change in meaning and those with no change in meaning.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 166
Ağırlık : 166
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺58,40

Türk dili, tarih öncesi çağlardan bu yana dünyaya yön veren birçok medeniyetin sözcülüğünü yapmış; Çin Seddi'nden Sibirya'ya, Sibirya'dan Adriyatik kıyılarına kadar milyonlarca soydaşımızın ses bayrağı olmuştur. Günümüzde bu geniş coğrafyada yazı dili veya konuşma dili olarak varlığını sürdüren otuzun üzerinde Türk lehçesi bulunmaktadır. Hem dil özellikleri bakımından farklı lehçe gruplarına dahil olan hem de aralarında çok uzak mesafeler bulunan lehçelerin önemli ayrışmalara uğradığı bilinen bir gerçektir.Ancak söz konusu bu lehçeler arasında ilgi çekici benzerlikler de olabilmektedir. Bu düşünceden hareketle, elinizdeki çalışmada Türk dili coğrafyasının en batısına uzanan Türkiye Türkçesi ile doğu sınırlarında var olma mücadelesi veren Altay Türkçesi arasındaki söz varlığı benzerlikleri ele alınmış, her iki lehçenin ağızlarını da kapsayacak şekilde ortak kelimeleri tespit edilmiştir. Toplamda 3300 civarında ortak kelime belirlenmiş ve belirlenen kelimeler Eski Türkçe ile karşılaştırılmıştır. Söz konusu kelimelerin yaklaşık 2000'i Eski Türkçede tanıklanmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 318
Ağırlık : 318
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,40

Konya’da 8 Ekim 1947 günü duruşmaya giden Arslanköylü “sanıklar”  şöyle tasvir ediliyordu: “Kendilerine hazırlanmaları bildirildi. Biraz sonra muhafızlar refakatinde Arslanköylüler mahkemeye götürülüyorlar. Öncelere sesleri çıkmayan çocuklar şimdi sokaklardan geçerken, teker teker veya hep beraber ağlaşıyorlardı. Aylardan beri hapishanede kalan bu yavrucakların ağlamalarını yatıştırmak için anneleri onları sıkı sıkı göğüslerine yapıştırıyorlardı. Kadınların birçoğu çocuklarını kucaklarında, bir kısmı da sırtlarında taşıyorlardı. Çocukların ağlamaları annelerini mahcup vaziyete getirdiğinden sokaklarda insanı üzen bir manzara hâsıl ediyordu. Arslanköylüler adalet binasına yaklaşırken, Ankara’dan ve Mersin’den gelen müdafi avukatlar, büyük bir şefkat duygusuyla, mahkemeye gelmekte olan Arslanköylülere doğru ilerliyorlardı. Her iki topluluğun karşılaşması çok hazin oldu. Avukatlar köylülerin ellerini sıktılar ve hatırlarını sordular. Bu esnada bir avukat cebinden çıkardığı temiz bir mendille küçük yavrulardan birinin gözyaşlarını siliyordu. Bu manzara karşısında etrafı çeviren halktan çoğunun gözlerinden yaşlar damlar”.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 88
Ağırlık : 88
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺36,50

Bir medih şairi olan Abdulaziz ez-Zemzemî X./XVI. yüzyılda Hicaz bölgesinde yaşamış, çeşitli konularda sade ve akıcı bir dille şiirler yazmış, söze güzellik katan edebî sanatları kullanarak şiirlerini edebî açıdan zenginleştirmiştir.
Zengin Arap edebiyatı birikiminin oluşmasına katkı sunan bölgelerden biri olan Hicaz bölgesinin Osmanlı hakimiyetine geçtiği yıllardaki edebî birikimlerinin incelenmesine katkı sunmak amacıyla, ez-Zemzemî ve şiirleri hakkında yapılan bu çalışmanın, dönemin edebî birikimlerini yansıtmasının yanı sıra döneme ait öne çıkan sosyal, kültürel ve tarihi özelliklere de ışık tutma konusunda katkılar sağlaması ümidiyle…


Abdulaziz al-Zamzamî, a praise poet, lived in the Hijaz region in the 10th/16th century, wrote poems on various subjects in a plain and fluent language, and enriched his poems in terms of literature by using literary arts adding beauty to the word.
This study conducted on al-Zamzamî and his poems with the purpose of contributing to the examination of the literary accumulations of the Hejaz region during when it was under Ottoman domination, which is one of the regions that contributed to the formation of rich Arabic literature, reflects the literary accumulation of the period, as well as the prominent social, cultural, and historical features of the period. With the hope of shedding light…


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 172
Ağırlık : 172
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺65,70

İnsanlık tarihi boyunca çeşitli mabet, han, hamam, su yapıları, mimari eserler, çarşı-pazar gibi insan merkezli eserler medeniyetin göstergeleri olarak sayılmıştır. Yol ve yol ağları ise medeniyetin en somut göstergesidir. Her türlü medeniyet ürünü yol ağları sayesinde doğu-batı, kuzey-güney yönlerinde taşınarak, insanlığın birbiri ile etkileşim içerisinde olmasına imkan sağlamıştır. 
Türkiye’nin büyük şehirlerinden ve ticaret merkezlerinden olan Konya; Ege, Akdeniz, Marmara, Karadeniz ve Doğu Anadolu’yu birbirine bağlayan, Romalıların Kral Yolu, Hristiyanların Hac Yolu, Bizans’ın askerî ve ticaret yolu, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan İpek Yolu gibi çeşitli amaçlar için kullanılan tarihî yolların kavşak noktasında bulunması sebebiyle ilkçağlardan itibaren Anadolu coğrafyasında önemli bir yere sahip olmuş ve hep ticaret güzergahlarının merkezinde yer almıştır. Tarihsel süreç içerisinde sürekli gelişim gösteren bu yollar, Anadolu’nun Türk hakimiyetine girdiği Selçuklular döneminde, Konya’nın başkent olmasıyla birlikte ivme kazanarak, kervansaray ve köprü gibi yapıların inşasıyla daha güvenli ve sistematik bir hale gelmiştir. Dolayısıyla Konya, Türkiye Selçukluları döneminde önemli bir ticaret şehri olmuş ve bu özelliğini Osmanlı döneminde de devam ettirmiştir. 
Geleneksel Konya çarşısı, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde aynı bölgede genişleyerek varlığını sürdürmüştür. Konya çarşısının mekânsal organizasyonu ise Uzun Çarşı merkezli olarak belirlenmiştir. Bedesten bu çarşının başlangıcında yer alırken, esnaf çarşıları, Uzun Çarşı’ya dik gelen sokaklarda faaliye göstermişlerdir. Şüphesiz Şehirde ticaretin önemli merkezlerinden birisi de bazen kervansaray ismi ile de anılan şehir içi hanlarıdır. Şehir hanları, yol güzergahlarında bulunan kervansaraylar gibi sadece konaklama amacı ile değil aynı zamanda gelir getirmek için ticarî depo şeklinde yapılmıştır. Özellikle yabancı tüccarlar ticaret amacı ile bir şehre geldiklerinde bu hanlardan oda tutarak, mallarını burada satmışlar, yerli tüccarlarla buralarda görüşmeler yapmışlar ve aynı zamanda bu hanlarda konaklamışlardır.
Konya şehir içi hanları, çarşının muhtelif yerlerine dağılmış olmakla birlikte yoğunlaştığı bölgelerden birisi yine Uzun Çarşı’nın başlangıç bölgesi olan bedesten ve Şerafeddin Camileri civarı, bir diğer yoğunlaşma alanı ise Uzun Çarşı’nın tamamlandığı Atpazarı Kapısı ile Mevlana Türbesi arasıdır ki her iki bölge de ticarî bakımdan son derece işlek bölgelerdir.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 224
Ağırlık : 224
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,40
Buhari Örneği

Bu eserde; Hz. Peygamber’in risâlet mesajını sunmada başvurduğu önemli edebî üslûplardan biri olan istifhâm/soru üslûbu Sahîh-î Buhârî’den örnek hadisler eşliğinde ele alınmış, istifhâm üslûbunun hangi edatlarla ve hangi sıklıklarla kullanıldığı, kullanıldığı yerlerde hakiki anlamıyla mı yoksa farklı anlamlar kazanarak mı kullanıldığı, ayrıca istifhâm üslûbunun belâğat açısından özellikleri ve hadislere kattığı anlamlar incelenmiştir.

 

In this work, istifham/question style, one of the important literary styles that the Prophet used in presenting the message of prophecy, was addressed with sample hadiths from Sahih al-Bukhari, and the prepositions that the style is used with and the frequency, whether it is used in its true sense or by gaining different meanings, as well as the features of the rhetorical style in terms of rhetoric and the meanings it adds to the hadiths were examined.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 108
Ağırlık : 108
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺36,50

Mevlana'nın hayatının; babası, ailesi, muhatap olduğu dönemin alimleri ve devlet adamları ile birlikte ele alınması, sadece modern tarih yazımına has bir anlayış değildir.Mevlana'nın oğullarından Sultan Veled'in (ö.1302), yazdığı eserlerle onun hayatına yakından tanıklık ettiği bilinmektedir. Bunu Ahmed Eflaki'nin Feridun Sipehsalar'ın eserleri takip etmiştir. Mevlana hakkındaki en eski kaynaklardan oğlu Sultan Veled'in (ö. 1312) İbtidaname'si ve Feridun Sipehsalar'ın (ö. 1312[?]) Risale'si de büyük sufınin hayatını benzer bir anlayışla ele almıştır. Bu iki eserin ardından kaleme alınan Menakıbü'I-Arifın ise Mevlana ve çevresindekiler hakkında yazılmış en kapsamlı eserlerden biri olmuştur. Yine, Ulu Arif Çelebi'nin yönlendirmesiyle Ahmed Eflaki'nin (ö.1360), XIV. yüzyılda kaleme aldığı bu eser, Türk edebiyatında türünün en meşhur örneklerinden biri kabul edilmektedir. Abdülvehhab Hemedani'nin Menakıbü'I-Arifın'den hareketle yazdığı Farsça Sevakıb-ı Menakıb-ı Evliyaullah adlı eser, bu geleneğin devamı niteliğindedir. Derviş Mahmud Dede tarafından Türkçeye Tercüme-i Sevakıb adıyla çevrilen eser ise sadece içeriğiyle değil, yapısı itibariyle de yaslandığı geleneği devam ettirir nitelikte­ dir. Dokuz fasıldan oluşan eserde her bölüm, Mevlevilik tarikatının bir büyüğüne ayrılmıştır. Birinci bölümde Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled'in hayatı, kerametleri ve düşünceleri, ikinci bölümde Mevlana'nın eğitimiyle meşgul olan Seyyid Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizi, üçüncü ve en hacimli bölümde Mevlana'nın hayatı, kerametleri ve dönemin büyükleri ile kurduğu ilişkiler, dördüncü bölümde Şems-i Tebrizi, beşinci bölümde Şeyh Selahaddin-i Zerkub, altıncı bölümde Hüsameddin Çelebi, yedinci bölümde Mevlana'nınoğlu Sultan Veled,sekizinci bölümde Mevla­ na'nın torunu Ulu Arif Çelebi, dokuzuncu ve son bölümde ise Emir Abid Çelebi ve Mevlana'nın soyunun hangi koldan devam ettiği hakkında bilgiler verilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 440
Ağırlık : 440
En / Boy : 21 / 27,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺292,00

Türk sinemasının pek çok dönemine tanıklık eden film yönetmeni, senarist ve yapımcı Atıf Yılmaz, aynı zamanda filmleriyle Türkiye'nin sosyal tarihini de yansıtmıştır. 52 sene boyunca 119 film yöneten Yılmaz, Türk sinemasında toplumsal değişimleri yansıtan filmleri ile ön plana çıkarken en fazla film çeken yönetmenler arasında da yer almaktadır. Selvi Boylum Al Yazmalım, Kibar Feyza, Aaahh Belinda, Ah Güzel İstanbul, Salako, Zübük, Şekerpare, Dolap Beygiri gibi pek çok filmi Türk sinemasının başyapıtları arasındadır.

Atıf Yılmaz'ın üslubu tartışmasız diğer yönetmenler arasında öne çıkmaktadır. Filmlerinde kurduğu dramatik yapı, sinema tekniğine de yansımıştır. Yaptığı filmlerle seyircinin nabzını yakalamayı başaran Atıf Yılmaz, bu yönüyle de Türk sinemasında çığır açmıştır. Yılmaz, kadına dair bakışı, ele aldığı köy sorunları ve toplumsal içerikli filmleriyle farklı bir sinema anlayışı oluşturmuştur.

Bu kitap, yönetmenin sinemasına kapsamlı bir bakış açısı getirmeye çalışırken, Türk sinemasında kült olmuş filmlere imza atan Yılmaz'ın mirasını hem sinemaseverlere hem de genç sinemacılara aktarmaya yönelik kaynak bir çalışmadır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 298
Ağırlık : 298
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺109,50

On iki yıl önce Finlandiya’da tamamladığım yüksek lisans çalışmamdan ve çalışmama ilişkin bugünün gözünden bir bakış ve yansımadan oluşan bu kitabın ilk bölümü “Tekno-İnsan: Bilim Kurgu Sinemasından Post-Endüstriyel Dünyaya Teknoloji ile Değiştirilmiş İnsanın Serüveni” başlıklı tezimin çevirisini içermektedir. İkinci bölümü ise uzayın keşfiyle ilgili gelişmeler, kullanım alanı genişleyen yapay zekâ, sanal gerçeklik ve metaverse olguları, sınırları belirsizleşen ve akıcı bir hale gelen kimlik ile beden kavramlarının güncel bilim kurgu filmlerindeki yansımalarına ilişkin kısa tartışmalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla bu kitapta; hem 1980’lerden 2010’lara uzanan süreçteki bilim kurgu sinemasının beden ve kimlik ile ilgili öngörülerinin hangi durumlarla gerçekleştiğine ilişkin bir keşif sürecine, hem de 2010’lardan bugüne değişen teknolojinin bilim kurgu sinemasında nasıl anlatıldığına ilişkin kısa yorumlara yer verilmektedir. Bilim kurgunun sıklıkla  hayal ettiği zaman yolculuğu henüz gerçekleşemese de; filmler ve metinler, şimdiki zamanın  geçmişine bakarak geleceğin tarihine bugünden bir not düşebilir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 130
Ağırlık : 130
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺54,75

Medeniyetler dünyası, üç mana ve gerçekliğe işaret etmektedir: Birincisi birden fazla medeniyet gerçekliği olduğunu işaretlemektedir. İkinci olarak her bir medeniyetin kendine özgü bir dünyasının var olduğuna, böyle bir dünya gerçekliğinin mevcudiyetine göndermede bulunmaktadır. Dikey ve yatay düzlemde, tarihte ve günümüzde medeniyetler dünyasının içinde yer alan medeniyetlerden her biri, bu dünya gerçekliği içinde farklı ve özgün bir dünya gerçekliğine sahiptir. Üçüncüsü bu kavram, insanların dünyada farklı medeniyetlerle birlikte yaşadıkları ve dünyayı farklı medeniyetlerle paylaştıkları gerçeğini ifade etmektedir. Medeniyetler dünyasının işaretlediği üç mana ve geçeklikten birincisi dünyada birden fazla medeniyetin mevcut bulunduğu gerçeği olduğuna göre insanlar, içinde farklı medeniyetlerin yer aldığı bir gerçekliği paylaşırlar. Böyle bir dünya gerçekliğinin dışında bir dünya yoktur. Nitekim Mezopotamya medeniyetleri, Mısır medeniyeti, Anadolu medeniyetleri, Çin medeniyeti, Hint medeniyetleri, Uzakdoğu Asya ve Japon medeniyetleri, İran medeniyeti, Orta Asya medeniyetleri, Akdeniz medeniyetleri, Afrika medeniyetleri, Amerikan medeniyetleri, Batı medeniyeti, İslam medeniyeti gibi medeniyetler, bize böyle bir dünyanın varlığını göstermektedir. Bu çalışmada, kitaptaki her bir bölümün de gösterdiği gibi bahsedilen üç işaretlemeyi içerecek şekilde medeniyetler dünyası gerçekliği olduğundan hareket edilmektedir. Bu şekilde hareket etmekle her birimizin böyle medeniyetler dünyası gerçekliğinin birer üyesi olduğumuzu kabul etmiş olmaktayız. Gerçekten de her insan birden fazla medeniyetin olduğu bir gezegende yaşmaktadır. Her birey toplumsal bir varlık olduğuna göre geniş anlamda bir medeniyet mensubudur, fakat dar anlamda bir medeniyet mensubu olmasa bile medeniyetler dünyası üyesidir.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 180
Ağırlık : 180
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,00
(Selçuklu Ve Beylikleri Dönemi)

MÜCELLİDLER, Türk tarihinin en eski sanat erbaplarındandır. Müseffir, seffâr, sahhâf olarak da isimlendirilen mücellidlik mesleği, Türk-İslam medeniyeti kitap kültürünün vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. Mücellidler, kitap yazımına endeksli olarak her dönem kitap üretiminde görev yapan sanatkârlardır. Selçuklu ve Beylikler devri cild sanatı, Anadolu coğrafyasında Orta Asya’dan getirilen birikimle hatırı sayılır bir seviyeye yükselmiştir. Bu ilerleyişe katkı sunanlar arasında dönemin mücellidleri başroldedir. Osmanlı dönemi mücellidleri Ehl-i Hiref teşkilatının mevâcib defterleriyle gün yüzüne çıkarılmışsa da Orta çağ mücellidlerine dair bu tür veri kaynaklarının mevcut olmayışı nedeniyle Selçuklu ve Beylikler dönemi mücellidleri etraflıca tespit edilememiştir. Selçuklu ve Beylikler devri mücellidlerinin tespiti, cildleri üzerinde yer alan mühür ve kayıtları vasıtasıyla sağlanmaktadır. Çalışmanın amacı; deri kapak yüzeyine veya kapak içlerine vurulan mücellid mühürleri vasıtasıyla Selçuklu ve Beylikler devri mücellidlerinin isimlerini, unvanlarını, yaşadıkları dönemleri ve kökenlerini tespit etmek, imzalı cildlerinin tetkiki ile mücellidlerin teknik ve tezyînât üslûplarını analiz etmek ve dönemin mücellidler teşkilatı veya ekibi hakkında bilimsel bilgi birikimi ortaya koymaktır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 286
Ağırlık : 286
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺292,00

Bilgi yaşamı ve olayları şekillendirmek ve anlamlandırmak için ulaşılması gereken bir şeydir. Ancak günümüzde bu anlayıştan ziyade, maksatlı olarak dikte ettirilmiş öğretiler üzerinden hareket edildiği görülmektedir. Bu durum ise toplumsal düşünce kısırlığına yol açmaktadır.
Bu düşünce kısırlığının yaratıldığı alanlardan birisi de uluslararası ilişkilerdir. Yanlış ve maksatlı olarak kurgulanan sistemin küçük bir azınlık grubunun refahını artırırken, diğerlerinin maruz kaldığı sorunları giderek daha da artırdığı görülmektedir. Bu açıkça bir bunalıma işaret etmektedir ve adaleti ve insanı merkeze alan bir anlayışla bunalımdan çıkma zorunluluğu bulunmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 178
Ağırlık : 178
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺58,40

Kainata ibret gözüyle baktığımızda hiçbir şeyin boşuna yaratılmamış olduğunu görürüz. Canlı-cansız her şeyin bir yaratılış gayesi ve yerine getirmekle mükellef olduğu bir görevi vardır. insanoğlunun görevi ise yüce mi yüce... Yeryüzünü imar ve ıslah
etmekten daha ağır bir sorumluluk olabilir mi?
•••
"İnsan taştan sert, gülden naziktir'' derlerse de, sen ne taş gibi sert ol, ne de gül gibi nazik. İdeal insan bu iki ucun ortasında yer alır. Öncelikle kırmayacağız, incitmeyeceğiz. Sonra da kırılmamayı, incinmemeyi öğreneceğiz. İşte size iki dünya
saadetinin reçetesi...
•••
Her şeyin temelinde insan vardır. İnsansa ilim ve ahlaktan ibarettir. Dolayısıyla, ilim ve ahlaktan ibaret yeni bir insan tipi vücuda
getirebilmek için çalışmalıyız.
•••
Sultan Süleyman olup bin yıl hüküm sürsek de, Hızır olup ölümsüzlük şarabını içsek de, dünyada ne muradımız varsa hepsine ersek de sonuçta bu yolun sonu er veya geç kabre çıkar vesselam...


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 126
Ağırlık : 126
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺29,20

En eski dönemlerden itibaren, toplumların meşgul olduğu konuların başında, “Nesil Yetiştirme” çalışmalarının geldiği görülmektedir. Bütün toplumlar adına, yetişmekte olan nesiller, kendi geleceğinin ifadesidir. Çünkü bir toplumun geleceğini yetiştirdiği nesillerin niteliği belirlemektedir. Diğer bir deyişle, eğitim sürecine giren insana kazandırılan bilgi, değer ve tutumlar, o toplumun hayata bakış açısını, ideallerini, beklentilerini ve hayat tarzını belirlemektedir. Tarihe bakıldığında genç kuşaklarını sağlıklı şekilde eğitemeyen toplumların istikbâlinin iyi olmadığı görülür. Geçirdiği tecrübelerin ışığında bu akıbeti çok iyi kavrayan Türk toplumu, tarih boyunca kendi kuşaklarının yetişmesi noktasında büyük çabalar sarf etmiştir. Bilinen en eski zamanlardan beri, çocukların itina ile eğitilerek, müspet tutum ve davranışlar aracılığıyla topluma kazandırılmaları temel gaye edinilmiştir.
1923’te Cumhuriyet ilan edilip yeni devlet kurulduğu zaman, yeni bir insan tipi oluşturma, yeni nesiller yetiştirme ihtiyacı da tabiî olarak ortaya çıkmıştı. Cumhuriyet dönemi yeni nesil yetiştirme çalışmalarına bakarken, yani yeni bir nesil yetiştirilmesine ilişkin görüşler değerlendirilirken, Türk tarihinde insana yönelik eğitim politikalarının gözden geçirilmesi de kaçınılmaz oluyor. Çünkü eğitim anlayışımızdaki bu büyük dönüşümü, ancak böyle bir kıyas ile kavramak imkânına sahibiz. Ayrıca aradaki farkın tespiti ve nerede bulunduğumuzun anlaşılması da hadiseyi bir bütün olarak görmemizi gerekli kılıyor.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 376
Ağırlık : 376
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,00

Literatürde beşeri sermayenin ekonomik sorunların çözümüne yönelik katkılarını ortaya koyan farklı birçok çalışma olmasına karşın, beşeri sermaye merkezli bu kitapta, kalkınma çabalarında karşılaşılan birçok sorunun çözümünde beşeri sermayenin önemi farklı yazarların bakış açısıyla okuyucuya verilmeye çalışılmıştır. Ele alınan konulardan bazılarında Türkiye’ye yönelik çıkarımlarında var olması muhtemelen okuyucunun daha fazla ilgisini çekecektir. Bunun yanında kitapta beşeri sermaye kavramı ayrıntılı olarak ele alınırken, beşeri sermayenin özünü oluşturan eğitim ve beşeri sermaye ilişkisine hatta görece yeni bir kavram olarak karşımıza çıkan sosyal sermaye ve beşeri sermaye ilişkisine de yer verilmiştir. Sonraki basımlarda beşeri sermayenin önemine yönelik farklı konularında eklenmesiyle kitabın daha kapsamlı ve ilgi çekici olması beklenmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,00

Bir siyaset biçimi olan dış politika, uluslararası ilişkilerin alt dallarından birisi olarak kabul edilmektedir. Ülkelerin sınırları haricinde kalan devletlerle kurmuş olduğu kültürel, ekonomik, politik tüm temaslar dış politikanın içine girmekte olup tarih disipliniyle de ilişkilidir. Bilindiği üzere Atatürk döneminde Türk dış politikasının ana hedefi “Yurtta sulh, dünyada sulh” ülküsü etrafında şekillenmiştir. Bu çalışma, 1931’den 1971’e kadar İsmet İnönü’nün yurtdışı seyahatlerini ele almaktadır. İsmet İnönü elli yıl boyunca çeşitli görevlerle Türk siyasi hayatında yer almıştır. Bu görevler içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı; ikinci cumhurbaşkanı ve ilk ana muhalefet liderliği bulunmaktadır. Elinizdeki kitapta Türk dış siyasetinde İsmet İnönü’nün faaliyetleri tarihsel perspektif içinde kronolojik olarak ele alınmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 148
Ağırlık : 148
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺58,40

Edebiyatımızdaki asıl yerini yazı hayatının ikinci devresinde yazıldığı hikayeleri ile elde edilen Ahmet Hikmet Müftüoğlu, önceleri Servet-i Fünûn topluluğu içinde yer almış, daha sonra Millî Edebiyat akımı etkisindeki yazılar yazmaya başlamıştır. Yerli konuları millî bir dille, sade bir üslüpla kaleme almıştır.

İkdam ve Servet-i Fünûn dergilerinde yazdığı düz yazılarda iyi bir tesir uyandırmak, gönülleri heyacanlandırmak için mübalağalı bir dil ve üslüp kullanan Ahmet Hikmet, ağır ve anlaşılması güç Servet-i Fünûn dilini işlediğini ve hayal ürünü konuları ele aldığını bizzat kendisi ifade etmiştir. Millî duyguları güçlü bir sanatçı olan Ahmet Hikmet, 1908’den sonra başlayan Türkçülük hareketinin kurucuları arasında yer almıştır. Türk Ocağı gibi oluşumların kuruluşunda görev almıştır, Türk Yurdu dergisinin yazı kadrosuna girmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 120
Ağırlık : 120
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺21,90

Ey Yerleri Ve Gökleri Yoktan Var Eden Ulu Tanrım!
Seni tanırım, sana inanırım, ellerimi göklere açar, gönlümü sana bağlar, yalvarırım.
Birsin, birliğini bilir[im], evet birsin; doğmaktan, doğurmaktan, duraktan berîsin. Her yerde varsın. Görürsün işitirsin, bilirsin, büyük işlerin çoktur. Bu işleri ortakçısız, yardımcısız yaparsın. Yalnız senin dilediğin olur... “Ol” dediğin yerini bulur. Bu yer, bu gök, bu ay, bu güneş, bizim görebildiğimiz ve göremediğimiz her ne varsa hepsi senin buyruğun altındadır. Kimse başını kaldırıp da bu neden böyle oldu; o neden şöyle oldu diyemez, kımıldanamaz. Yaratırsın, öldürürsün, var edersin, yok edersin işlediğinden sorulmaz. İstediğinden başka olmaz. Büyüksün, büyüklük, ululuk senindir ve yalnız sana yakışır. Sen o büyük Yaradan’sın ki yerlerde, göklerde yaşayanların en büyüğünden en küçüğüne varıncaya değin hepsi gece gündüz ağlar, sızlar senin adını çağırır, sana yalvarır, senden yardım diler. Yeşil otlar üzerinde sıçrayan, koşuşan o körpe kuzucuklar meler, sana yalvarır senden imdat bekler. Ağaçlar üzerinde daldan dala uçuşan altın kanatlı kelebekler mini mini kuşçağızlar cıvıldar, seni çağırır senden imdat beklerler. Evet, evet sen bunların da dillerini bilirsin, duygularını duyarsın, ayağımızın altında durmayıp yuvarlanan bu yuvarlak yer senin bu kullarına verdiğin en küçük bir durakçadır. O da sana koşar. Ey ulu Tanrı, işte bütün yuvarlak içinde aratan, söyleten, çağırılan sensin, yüreklerimizin en derin yerlerinde sakladığımız eğri veya doğru duygularımızı iyiden iyiye bilen sensin, en karanlık bir gecede gizliden gizliye işlenen bir işi gözleyen, gören sensin. Bir karıncanın bile yapraklar üzerinde çıkardığı küçücük hışırtıları, işiten duyan sensin, istediğimiz aradığımız sensin, senden başka yoktur aradığımız. Işığını görmek, ocağına girmek seni evet seni bulmaktır.

Birlerim birsin büyüksün yok eşin
Hep şu varlık şu düzen kendi işin.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺36,50

Mehmet Rauf’un, Türk edebiyatının “ilk psikolojik romanı” kabul edilen Eylül romanı, Servet-i Fünun dergisinde 7 Haziran 1900 ile 14 Mart 1901 tarihleri arasında tefrika edilmesinin hemen ardından Servet-i Fünuncuların eserlerinden oluşan Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi’nin bir kitabı olarak yayımlanır.

Eylül hakkında bugüne kadar yazılanlara bakıldığında, romanın evli bir kadınla eşinin akrabası genç bir erkek arasında gelişen bir aşkı işlediğini, yazarının bu eseri birtakım Batılı yazarların etkisi altında kaleme aldığını, eserin ilham kaynağıyla ilgili olarak da yüzeysel hatta spekülatif bilgiler ileri sürüldüğünü görürürüz.

Oysa Eylül, yazarının okuduğu birçok eserin, yaşantılarının ve –belki kendisinin bile farkında olmadan– maruz kaldığı birçok etkinin sonucunda ortaya çıkan bir romandır. Eylül, psikolojik bir roman olmasının dışında, insanî öze ilişkin değerlere dokunması bakımından da edebiyatımızın önde gelen eserleri arasında yer almaktadır. Bu bakımdan, yüzeysel bakış açılarından çok Eylül’ün taşıdığı edebî değerin ortaya çıkarılması için romanın barındırdığı özelliklere daha dikkatli ve derinlikli yaklaşılması gerekir.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 304
Ağırlık : 304
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺36,50

Yaz gebedir üç ay
Saçları savruk bir kız çocuğuna
Adını koymuşlar “eylül” olacak
Rüzgârları doldurup koynuna
Bardaktan boşanırcasına ağlayacak
Beyazlar giyinen kışı uzaktan selamlayıp
Eksik ömrünü tamamlayacak
Sonra aynı surette tekrar doğacak
Toplayacak sararmış yaprakları heybesine
Ağlamaklı göğüne yağmurlar taşıyacak
Bir eylül masalıdır bu
Son bulmayacak


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 64
Ağırlık : 64
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺14,60

Şehir bitince
Bitmeyen başlardı dağlar önümüzde
Yüzünün bittiği yerde
Deniz başlardı
Bi uçuş
Uçmaya başlardı içimde kuşlar
Sesinde ağlamış bulutlar vardı


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 64
Ağırlık : 64
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺14,60
Hölderlin, Kleist, Nietzsche

Hölderlin, Kleist ve Nietzche’nin biyografilerinin bulunduğu eserde Zweig, yeri yurdu belli olmayan bu üç büyük edibi şehirden şehire, ülkeden ülkeye sürükleyen iç huzursuzlukları paydasında buluşturmuştur. Onlar, iç huzuru bulmak için devamlı hareket halinde ve arayış içinde olduklarından bulundukları şehir ve ülkelerde uzun süre kalamamışlardır. Huzursuzluğun peşlerini hiç bırakmadığı bu üç yazar kendileriyle savaşarak ömürlerini hazin şekilde tüketmişlerdir.


Basım Ayı/Yılı : 2018
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 240
Ağırlık : 240
En / Boy : 13 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺36,50
Bir Siyasetçinin Portresi

İnsanoğlu suç ve günahlarının cezasını daha hayattayken çekmektedir. İnsanların üzerinde hükmünü icra eden ilahi bir adalet vardır ve bu mutlaka tecelli edecektir. Fouche’de bu açıkça tescillenmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 256
Ağırlık : 256
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺47,45

Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde ele aldığı konular; yaşadığı devirdeki siyasî akımlar, Türkçülük düşüncesi, Balkan harbinin acıları ve Türk tarihinden çeşitli kahramanlık örnekleri, halk hikâyeleri, çocukluk hatıraları, şuursuz kültür değiştirme heves ve özentileri ile harplerin doğurduğu aile ve ahlak buhranları, kişisel zaaflar, batıl inanışlar ve günlük olaylardır. Bu hikâyelerin çoğuna ve özellikle konusu sosyal tenkit olanlara, yazarın mizacından gelen bir mizah ve hiciv havası hâkimdir. Hikâyelerinde din, kahramanlık, vakar, cesaret ve adalet gibi manevî konuları ve toplumun değer yargılarını işlemiş, toplumun çektiği sıkıntıları çarpıcı bir üslûpla anlatmıştır.
36 yıllık kısa ömründe kaleme aldığı eserlerle Türk hikâyeciliğinin en önemli ve özel şahsiyetlerinden biri olan Ömer Seyfettin, Cumhuriyet öncesi Türk edebiyatının gelişmesi, fikrî ve edebî hayatın halka aktarılması adına çok önemli faaliyetlerde bulunmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 200
Ağırlık : 200
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺40,15

Toplumsal nitelikte bir devrimle yani 1703 İsyanı ile tahta oturan Sultan III. Ahmet, 1730 Patrona Halil İsyanı’na kadar ülkeyi 27 yıl yönetir. Bu yönetim süresini iki dönem olarak ele aldığımızda, ilk dönem 1703-1718 arasındaki istirdat dönemidir. Saltanatının ikinci dönemi ise 1718 Pasarofça Antlaşması’ndan 1730 İsyanı’na kadar geçen süredir ki bu süre uzun soluklu savaşlar sonrası Osmanlı toplumunun barış ve huzur içinde geçirdiği zaman dilimidir. Öyle ki uzun yıllar boyunca yapılan savaşların yıkıcılığı ve yorgunluğu hem devlet yönetimini hem de Osmanlı toplumunu fazlası ile yıpratır ve halkın tamamına yakını artık savaşların bir son bulmasını ister. Uzun soluklu barış döneminin mimarı olan Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığa başlaması ile Osmanlı Devletinin üst tabakasında lüks tüketimin arttığı göze çarpar. Bu eserle birlikte Osmanlıda Matbaacılık’ın seyrini, İstanbul hayatını, Sadabad’ı, lale merakını, şair Nedim’i ve Patrona Halil’in isyanını Ahmet Refik’in kaleminden okuyacaksınız...


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺43,80

Family As The Source Of Terror In Patrick Mcgrath’s New Gothic Novels


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 178
Ağırlık : 178
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺146,00
- Cezire-i Mesnevi ve Şerhlerine Göre -

Hazret-i Mevlânâ’nın en önemli eseri olan Mesnevî, Osmanlı tasavvuf düşüncesinin el kitaplarından birisidir. Yazıldığı dönemden itibaren yayılmaya başlayan eser, tercüme, şerh veya seçki olarak en fazla çalışmaya konu olmuş tasavvufî teliftir. 9/15. yüzyılda başlayan Osmanlı Mesnevî şerh geleneği de, 10/16. ve 11/17. yüzyıllarda hem keyfiyet hem de kemmiyet açısından en güzîde örneklerini vermiştir.

10/16. yüzyıl Mevlevîliğinin önde gelen sîmâlarından olan Yûsuf Sîneçâk, melâmî meşrep muhakkik bir Mevlevî’dir. Talep üzerine Cezîre-i Mesnevî ismini verdiği bir Mesnevî seçkisi kaleme almış olan Sîneçâk Dede’nin eseri oldukça rağbet görmüştür. Cezîre-i Mesnevî, yaklaşık 27.000 beyitlik Mesnevî’den seçilmiş 366 beyitle bir sülûk çerçevesi çizmiştir. Bu muhtasar eser beş adet şerhe konu olmuştur.

Elinizdeki bu eser, Sîneçâk Dede’nin Cezîre-i Mesnevî’sini, üzerine yapılmış olan beş adet şerhi ve Mevlevî sülûkünü incelemeye çalışmıştır. Cezîre-i Mesnevî’nin tertibinden hareketle Mevlevî sülûkü, gafletten uyanma ile başlamış, tezkiye, tasfiye ve aşk süreçleri şeklinde işlenmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 282
Ağırlık : 282
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺87,60

Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde ele aldığı konular; yaşadığı devirdeki siyasî akımlar, Türkçülük düşüncesi, Balkan harbinin acıları ve Türk tarihinden çeşitli kahramanlık örnekleri, halk hikâyeleri, çocukluk hatıraları, şuursuz kültür değiştirme heves ve özentileri ile harplerin doğurduğu aile ve ahlak buhranları, kişisel zaaflar, batıl inanışlar ve günlük olaylardır. Bu hikâyelerin çoğuna ve özellikle konusu sosyal tenkit olanlara, yazarın mizacından gelen bir mizah ve hiciv havası hâkimdir. Hikâyelerinde din, kahramanlık, vakar, cesaret ve adalet gibi manevî konuları ve toplumun değer yargılarını işlemiş, toplumun çektiği sıkıntıları çarpıcı bir üslûpla anlatmıştır.

36 yıllık kısa ömründe kaleme aldığı eserlerle Türk hikâyeciliğinin en önemli ve özel şahsiyetlerinden biri olan Ömer Seyfettin, Cumhuriyet öncesi Türk edebiyatının gelişmesi, fikrî ve edebî hayatın halka aktarılması adına çok önemli faaliyetlerde bulunmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 192
Ağırlık : 192
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺40,15

Bir ülkenin coğrafyası ile o ülkenin yürüttüğü siyaset arasında çok yakın bir ilişki vardır. Jeostrateji de bir ülkenin coğrafi konumuna göre izlemesi gereken stratejileri ortaya koyar.

Türkiye ve yakın coğrafyasındaki ülkeleri incelediğimizde, bazı ülkelerin verilen maksatlı ve asla ele geçirilmesi mümkün olmayan büyük hedefler altında kayboldukları ve insanlarına ızdırap çektirdikleri görülmektedir.

Kral Pirus, MÖ 279 yılında Romalılara karşı büyük bir zafer kazanmıştı. Ancak savaşın bedeli her iki taraf için de çok ağırdı. Pirus kendisini kutlamaya gelenlere şöyle diyordu: “Böyle bir zafer daha kazanırsak biteriz.” Sahip oluna güçle, belirlenen hedeflerin gerçekleştirebilmesi için güç ile hedefin orantılı ve tutarlı olması yanında, o hedefin en az güçle elde edilmesi de önemlidir. Bunu gerçekleştirmek ise derinliğine stratejik bir bakış açısı kadar, stratejinin; zaman, mekân ve kuvvet dengesinin de göz önünde tutulmasını gerektirir. İşte o zaman strateji bir sanata dönüşür.

Tarihi yapanlar, tarihi de yazmalıdır. Bu çalışmada, son döneme ait gerçekleşen gerçek durumlarda, etki ve ilgi alanlarındaki coğrafyalarda bu stratejilerin uygulamış biçimleri analiz edilmektedir.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 168
Ağırlık : 168
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺109,50

Dede Korkut Duası:
Yom vereyim hanım; Yerli Karadağların yıkılmasını!
Gölgelice kaba ağacın kesilmesiin!
Kan gibi akan gorklu suyun kurumasın!
Kanatlarının ucu kırılmasın!
Kaadir seni namerde muhtaç etmesin!
Kosarken ak-boz alın sürçmesin!
Çaldığında kara polat öz kılıcın kedimlesin!
Dürtüşürken ala gonderın ufanmasın!
Aksakallı baban yeri cennet olsun!
Ak purcekli anan yeri uçmak olsun!
Allah'ın verdiği umudun kııılmasın!
En sonunda arı imandan ayırrnasın!
Ak alnında beş kelime dua kıldık kabul olsun!
Dedesin, toplasın. günahınız'
Kaadir Tanrı adı görklü  Muhammed'in yüzü suyunu bagışlasın!
Bu duaya amin diyenler Tannyı görsün!


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 122
Ağırlık : 180
En / Boy : 13 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺43,80

Yörük Araştırmaları 2


Basım Ayı/Yılı : 2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 204
Ağırlık : 204
En / Boy : 17 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺109,50

Film kimindir? Çekenin mi, izleyenin mi? Çekenin bir sözü vardır. İzleyenin ise o söze dair kendi söyleyecekleri. Başka deyişle, bir filmin asıl serüveni izleyici ile buluştuktan sonra başlar. Artık çekenin olduğu kadar izleyenin de filmidir o. İşte genç, seçkin bir grup akademisyen tarafından kaleme alınan bu çalışma sinemamızın öne çıkan, dikkat çeken yapımları hakkında özgün çözümlemelerini, bu filmlere dair kendi sözlerini içeriyor. 1997 sonrası sinemamızın kazandığı ivmeyle izleyiciyle buluşmuş filmlere ilişkin bu çözümlemeler suçtan, kadın emeğine, dürüstlükten, taşraya kadar pek çok tema ve bakış açısıyla mercek altına yatırılmış. Sinemaya gönül vermiş olanların ama özellikle sinemanın kuramsal boyutuna ilgi duyan herkesin zevkle ve çok şey öğrenerek okuyacağı bir çalışma Türk Sineması Üzerine Yeni Söylemler: Çağdaş Temsiller, Çözümlemeler ve Türler.

Prof. Dr. N. Aysun AKINCI YÜKSEL


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 226
Ağırlık : 226
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺51,10
₺73,00

Ani’nin refah açısından en zengin dönemi hiç şüphesiz Bagratunî Hanedanlığı ile başlamıştır. 961 yılında hanedanlığın merkezi konumuna gelmesi, Ani’yi ticari açıdan zenginleştirmiş; böylece çekim merkezi konumuna gelerek insanların göç ettiği bir kent niteliği kazanmıştır. Kentteki zenginlik, paralel olarak mimarinin de gelişmesine vesile olmuştur. Kentteki ilk anıtsal yapıların bu döneme ait olması, bunun halen daha en canlı kanıtıdır. 1044 yılına kadar geçen bu süre Bizans hâkimiyetiyle yirmi yıl boyunca kesintiye uğrasa da, 1064 yılındaki Selçuklu fethi ile başlayan yeni süreç; Ani’nin ikinci dönem zenginliğini başlatmıştır.  Artık Ani; Hıristiyan ve Müslümanların özgürce bir arada yaşayabildiği nadir Ortaçağ kentlerinden biri olmuştur.

Selçuklu tabiiyetindeki Şeddâdî Emîrliği’nin yönettiği Ani yeni bir mimari üslupla şenlendirilirken, kendinden sonraki Anadolu’nun Türk-İslâm mimarisini de doğrudan etkilemiş oluyordu. İşte bu kitap, Ani’nin Selçuklu idaresi altındaki bu yeni mimari üslubunu en güncel verilerle ortaya koyarak Selçuklu mimarisinin Anadolu’daki öncül izlerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Sanat Tarihi ilim camiası başta olmak üzere alanla ilgili çalışma yapan her türden ilim adamı ve okuyucuya faydalı olması dileğiyle…


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 248
Ağırlık : 248
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 1. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺255,50

Geçmişe ait entelektüel ve bilimsel birikimin ürünü olan eserlerin bugünün insanı için anlamlı bir mesaj verme kapasitesine sahip olmadığı yönündeki evrimci indirgemeci bakış açısı bugün geçerliliğini büyük oranda yitirmiş gözükmektedir. Çünkü bu eserler, zamanın içine gömülmüş bir kadavra değildir; aksine onlar günümüz şartlarında yeniden anlamlandırılmak üzere mercek altına alınabilirler; hatta bugünün zaman zaman kendini gösteren bilimsel yetersizlik veya kriz durumlarını aşmada temel başvuru kaynakları olarak da işlev görebılırler. Bu husus modern sosyolojik çalışmalar açısından da geçerlidir.

Bu eserler bugüne ait perspektifie yeniden okunabilir ve günümüz sosyolojı / din sosyolojisi disiplinlerine katkı sunacak şekilde yeniden okunup anlamlandırılabilir. Klasik eserleri sosyolojik bir bakişla yeniden okumak, onun entelektüel köklerinin sanılandan daha eski olduğunu ortaya çıkarmak açısından yararlı olacaktır. Bu kitap on ıkinci yuzyılda yaşamış Endülüslü İslam fılozofu İbn Tufeyl'in Hay bin Yakzan adlı eserine odaklanmaktadır. Kitabın temel varsayımlarından biri eserin sosyolojik bir perspektifle de ele alınabileceği yönündedir.

Nitekim söz konusu eser her ne kadar felsefe literatüründe tanınmış olsa da onun aynı zamanda göz ardı edilemez nitelikte sosyolojik bir tasarım da içerdigi açıktır. Elinizdeki kitap on iki bölumden oluşmakta ve bu bölümlerin altısı Hay Bin Yakzan eserini sosyoloji bilhassa din sosyolojisi açısından ele almaktadır. Kitapta sosyolojinin dışında başta felsefe olmak üzere Kur'an, eğitim, İslam hukuku, kelam, tasavvuf, psikoloji, dil ve edebiyat alanları çerçevesinde birbirini tamamlar nitelikte bölümler bulunmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 252
Ağırlık : 280
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,00

Çatışma olgusu her zaman varlığını sürdürse de çatışma çözümleme çabalarının da sürdürülebilir olması, toplumsal ve siyasi alanlarda yaşanan çatışmaların çözülmesi konusunda atılacak adımlann varlığı ve yapılacak uygulamaların devamlı olmasına bağlıdır. Bu bakımdan çağdaş dünyada medeniyetler çatışması gibi bir tezi ortaya koyan ve savunan çatışmacı görüşler kadar kültürlerarası uyum sağlama, anlaşma çabalarını ön plana çıkaran yapıcı düşünceler de yer almaktadır.

Bu amaçla ulusal ve/veya uluslar arası barış düşüncesiyle çatışmaların önlenmesi ve çatışma sürecinde çözümsel anlayışla çalışan, çatışma sonrası iyileştirme ve barış inşa etme projeleri gerçekleştiren birçok birey, kurum veya kuruluş mevcuttur. Var olan bir çalışmayı çözümleyebilmek zaman ve sabır isteyen bir süreç, çatışmaları çözümleme sorumluluğu veya barışı inşa etme görevi oldukça zor olduğundan bu alana yapılacak her katkı önemlidir. Bu doğrultuda, "ıslah etme" fikriyle, toplumsal uyumu bozan her hareketi yasaklayarak "ifsat etme" düşüncesinin karşısında olan Islam'ın. çatışma önleyici ve çatışma çözümünü kapsayıcı prensiplerinin çatışma çözüm alanında önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 196
Ağırlık : 260
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺73,00

İlk çağlardan günümüze insanlar çevrelerinde gördükleri nesneleri, varlıkları, olay ya da olguları, bitkileri vb. yakından tanıma gereği duymuşlardır. Yaşamlarını etkileyen bitkileri tanımlamak için onları, çeşitli özelliklerini göz önünde bulundurarak, adlandırma yoluna gitmiştir. Adları belirlenen bitkiler kuşaktan kuşağa sözlü ve yazılı olarak aktarılmıştır. Her toplum, bitkileri adlandırırken kendi düş dünyasına, yaşam tarzına, betimleme gücüne göre bir yol belirlemiştir. Kimi zaman bitkinin bir özelliğinden hareketle bitkiyi çevresinde gördüğü somut nesnelerle özdeşleştirmek suretiyle adlandırma yolunu seçmiştir. Türkiye Türkçesinde olduğu gibi Azerbaycan Türkçesinde de bitkiler "Uluslararası Botanik Adlandırma Kodu / International Code of Botanical Nomenclature" kurallarına uygun olarak Latince bir isme dayandırılarak adlandırılmıştır. "Azerbaycan Bitki Adları Sözlüğü" adlı bu çalışma, sözcüklerin Azerbaycan Türkçesi, Türkiye Türkçesi, Latince ve Rusçadaki karşılıkları verilmek suretiyle hazırlanmıştır. Sözlükte Azerbaycan Türkçesinde 5980 madde başı belirtilmiştir. Hazırlanan sözlükte bitki adlarının Türkiye Türkçesinde, Azerbaycan Türkçesinde, Latincede ve Rusçadaki eş anlamlı (synonym) karşılıkları, sözcüklerin karşısında eğik çizgi belirtilmek suretiyle gösterilmiştir. Azerbaycan Türkçesindeki bitki adlarının Türkiye Türkçesi, Latince ve Rusçadaki karşılıkları ve kullanıldıkları yerleri gösteren dizinler sözlüğün sonunda üç bölüm halinde belirtilmiştir.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 536
Ağırlık : 536
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺109,50

… Siyasette uzun soluklu bir kariyer planlaması yapmıştım. Fakat bu plan “her ne pahasına olursa olsun” değil “benim ilkelerime uyduğu müddetçe” devam edeceğim bir plandı. Bu çerçevede “doğru bildiklerini söylemek” ilkesi ile -zira haksızlık karşı-sında susan dilsiz şeytandır- dokuz yıla yakın devam eden zor ve çileli bir yolculuğu yaptım.

Bu zaman zarfında kulislerde konuştum, grup kürsüsünde konuştum, TBMM Genel Kurulunda konuştum, TV kanallarında konuştum, gerektiği zaman bire bir konuştum. Ama yetmedi. Son bir mecra vardı; yazılı basın. Davet edildiğim kadarıyla ulusal ve yoğun talepleri karşılayabildiğim ölçüde yerel basında yazmaya çalıştım. Zamanım elverdiğince...

Elinizdeki bu kitap bu yazılardan elde kalanlardan derlendi. Özellikle 28 Şubat 1997’nin hemen öncesi ve sonrasında yazdığımı makaleler ağırlıkla olarak seçildi. Belki tarihe küçük bir not düşebilirim, gökkubbede hoş bir seda bırakabilirim ümidiyle…


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 232
Ağırlık : 232
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺51,10

Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde ele aldığı konular; yaşadığı devirdeki siyasî akımlar, Türkçülük düşüncesi, Balkan harbinin acıları ve Türk tarihinden çeşitli kahramanlık örnekleri, halk hikâyeleri, çocukluk hatıraları, şuursuz kültür değiştirme heves ve özentileri ile harplerin doğurduğu aile ve ahlak buhranları, kişisel zaaflar, batıl inanışlar ve günlük olaylardır. Bu hikâyelerin çoğuna ve özellikle konusu sosyal tenkit olanlara, yazarın mizacından gelen bir mizah ve hiciv havası hâkimdir. Hikâyelerinde din, kahramanlık, vakar, cesaret ve adalet gibi manevî konuları ve toplumun değer yargılarını işlemiş, toplumun çektiği sıkıntıları çarpıcı bir üslûpla anlatmıştır.

36 yıllık kısa ömründe kaleme aldığı eserlerle Türk hikâyeciliğinin en önemli ve özel şahsiyetlerinden biri olan Ömer Seyfettin, Cumhuriyet öncesi Türk edebiyatının gelişmesi, fikrî ve edebî hayatın halka aktarılması adına çok önemli faaliyetlerde bulunmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 176
Ağırlık : 176
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺40,15
16. Yüzyıl Osmanlı’sında Bir Müfessir-Sufi

Baba Nimetullah Nahcuvânî, 16. yüzyılın başlarında Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmış bir müfessir sûfîdir. Nahcuvan’da doğmuş muhtemelen eğitimini de burada almış ardından Akkoyunlular’ın başkenti olan Tebriz’e gelmiştir. Nakşibendiyye tarîkatinden olan Baba Nimetullah, Safevîlerin tarih sahnesine çıkmasıyla memleketini terk etmek zorunda kalmıştır. Onun göç etmek için tercihi Konya-Akşehir olmuştur. Ömrünün yaklaşık son 15 yılını Akşehir’de geçirmiş ve orada vefat etmiştir.

Baba Nimetullah eser telif etmiş bir sûfîdir. Eserlerinin sayısı hakkında ikiden, on dörde kadar çeşitli rakamlar söylenmiş olsa da muteber eserlerinin sayısı beş’tir. Bunlar tefsiri el-Fevâtihu’l-İlâhiyye, Şerh-i Gülşen-i Râz, Şerh-i Mesnevî, Şerhu Esrâri’n-Nokta ve Hidâyetü’l-İhvân’dır. O, vahdet-i vücûdâ kâil bir sûfîdir. Tüm eserlerini de bu çerçevede kaleme almıştır. Baba Nimetullah’ın tanınması el-Fevâtihu’l-İlâhiyye adlı tefsiri ile olmuştur.

Elinizdeki eserde, farklı bir havza ve devlet yapısı içerisinde yetişmekle birlikte Osmanlı sûfî geleneği ile aynı düşünce yapısına sahip bir sûfînin hayatı ve eserlerinin yanı sıra “Kur’ân” ve “insan” görüşlerine ışık tutmaya çalışmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 198
Ağırlık : 198
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺58,40

Atatürk İlkeleri ve Türk İnkılâp Tarihi dersleri sadece geçmişi anlatmakla yetinen statik bir tarih dersi değildir. İnkılâp Tarihi dersi öğretim kurumlarımızın her basamağında okutulan, üzerinde önemle durulan ve öğrencileri çok yönlü hedeflere ulaştırması beklenen bir derstir. Dersin temel amacı, ülkenin mukadderatını her alanda eline alacak gençliği iç ve dış tehditlere karşı uyanık tutmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi güçlüklerden sonra nasıl kurulduğunu anlatmak ve vatan toprağının mukaddesatına sahip çıkmayı öğretmektir. Türk gençliğini ülkesi, milleti ve devletiyle bölünmez bir bütünlük içinde, Anayasanın öngördüğü temel ilkeler doğrultusunda yetiştirerek millî hedefler etrafında birleştirmek ve ülkemizin bilinen özel şartları içinde, yakın tarihte olup bitenleri değerlendirip ışık tutarak gelecekle ilgili doğru kararlar alabilmesini öğretmektir.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 376
Ağırlık : 376
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺109,50
1 2 3 4 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı