Nurullah Genç nice yazarların, şairlerin ilham kaynağı olan İstanbul tutkusu üzerinde duruyor, pek çok aşina semtin sokaklarında yürüyor şair duyarlığıyla...
yağmurun inceden yağdığı yerdeaçan gül acıyı damıtır solarağustos böceği düşünce derdeiçine kuşların sevdası dolarölü bir mahzene gömüldü kibirartık sevsen de bir, sevmesen de bir
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden.
ey benim aynalarda gülümseyen çokluğum
nar tadında umutlar taşıyan çocukluğum
gözlerinin ışığı yayıldı mahzenime
ey benim can sarayım, ey benim eşsiz kuğum
asil tebessümünü düşürdün izlerime
müpteladır gemiler benim denizlerime
gülümsedin; kalmadı kederim, burukluğum
çehresinde hâtıran büyüyor bebeklerin
gizemine âşina varlığım ve yokluğum
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden.İki ankayız ki, seherde uçanİki ayrı kainattır yuvamızKanatlarımızda hüznün başağıKafdağı’na varamadık, ne çareNe bulut ve şimşek, ne gökkuşağıAnlamaz, bedende can pare pareBizi bizden iyi bilirsin RabbimBir ankayı bir ankanın göğündeYalnız sen uçurabilirsin Rabbim
Birkaç Deli Güvercin, lirizm ile tarihi iç içe sunuyor. İstanbul temasının ağır bastığı kitap bir na’atı şerifle açılıyor. Hüzün tonu yüksek şiirlerle devam ediyor. Nurullah Genç bu kitabında Yağmur şiiriyle klasikleşen üslubuyla devam ediyor.
bilmem neyi aradım bir ömür kışlarında
binbir gece yürüdüm hangi muamma için
zümrüd-ü ankâ uçar senin bakışlarında
benim rüyâlarımda birkaç deli güvercin
saçların dikildi karşıma bir sokak ötesinde
her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu
benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar
gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin
her biri bir kenarda darmadağın
çömelip kalıyordu, yutkunuyordu
rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerinnereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin
anladım; söndürmeyelim tutuşan yüreğimi
kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
çünkü sen her şeyinle bendesin
Erzurum’da hikâyelerin, masalların, destanların anlatıldığı, şiirlerin okunduğu, ilim dolu sohbetlerin edildiği mütevazı ama mutlu bir köy: Pinaduz…
Cihan Harbi bütün şiddetiyle dünyayı kasıp kavururken bu huzurlu köyün etrafını acımasız postallarıyla saran Rus birlikleri ve hain Ermeni çeteleri… Pinaduz’u ve köyün delikanlısı Bekir’i bekleyen felaketler… Rusların esir aldığı Bekir hastalığı, işkenceyi, ölümü, soğuğu, açlığı yaşar; insanlığı sorgular, imanına sığınır. Ve unutulmaz bir esaret destanı başlar…
Ölümün ve yokluğun kucağında imkânsız bir aşk hikâyesi dahil olur bu destana.
Bekir’in ise gönlünde sonu bilinmeyenlerle dolu, başarması pek de mümkün görünmeyen ama her şeyden çok istediği “dönüş” vardır.
Nurullah Genç’in dedesinin yaşam öyküsünden esinlenerek kaleme aldığı Yollar Dönüşe Gider, savaş, sürgün, gurbet, esaret, hasret, hastalık, yakınlarının ölümü gibi insanoğlunun yaşayabileceği en ağır travmaları yaşayan birinin karakteriyle, yetiştiği kültüre dayanarak, Allah’a ve imanına sığınarak bu ıstırapların en korkunç halleriyle nasıl başa çıktığının hikâyesi.
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden.Daha dokunmadan kurudu iremÇöllere bir türlü yağamıyorumYeni bir koşunun başlangıcındaBiraz deprem sonrasıBiraz şehir hülyasıBir kalp yangınından geriye kalanSiyah gözlerine beni de götürArtık bu yerlere sığamıyorum
Aşk Ölümcül Bir Hülyadır
Çağın dehası Biruni, ilmin ancak aşkla elde edilebileceğini söyler. Hayatını sürgünde tamamlamış olan Descartes de aynı görüştedir. İbni Arabi ise, kainatın bile aşkla yaratıldığını söylemektedir.Nedir Aşk? Fuzuli′nin deyişiyle, alemde var olan her şey mi? Yoksa Genç′in, bütünüyle aşka adadığı bu kitabında okuyacağınız gibi, cefa ülkesinde umudun rüyası mı? Aşk sadece insan için mi?
kıymıktır bir tahtanın hatırası, yarınao da, yörüngesinde kaybolur fırtınanınbir yılan ağlıyorsa bir köşede, hülyanınaşk ateşi düşmüştür nazenin pullarına…
Muhit Kitap, usta şair Nurullah Genç’in son eseri Bahar Bûselik’i okuyucuyla buluşturuyor. Kalıcı şiirlere imza atan ödüllü şairin bu kitabı da hak ettiği karşılığı bulacaktır.
Köklü bir geleneğe yaslanan ve titiz bir dil işçiliğiyle sanatını kuran Nurullah Genç, Bahar Bûselik kitabında yakaladığı dille şiirin ruhuna dokunmaya devam ediyor:
Gökyüzüne bak ki sana geleyimBen ki bir abdalım viranelerdeKalenderî sevdalardan anlamamHayalimi gözlerinden sessizceBırak bulutların tenhalarınaGörürsün nerede camgüzelleriNerede ölmeyi bilen bahçıvanSen beni bırak ki sana geleyim
Usta şair Nurullah Genç'in kalemiyle hayata armağan ettiği kelimeler, Nuyageva'da yıllar sonra yeniden nefes buluyor.
O nasıl maceraydı, o nasıl “düş”tü
Çevresine ihtilal kuzgunları üşüştü
Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini
Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü
Öyle maktul bir esaret boşaldı ki doğudan
Köleler ata bindi; sultanlar yaya düştü
Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü
Nurullah Genç, Çiçekler Üşümesin ile şairin uzun yolculuğunun ilk duraklarına götürüyor okurunu yeniden. Şiirine yön veren izlekleri okurlarıyla buluşturuyor bu eserle.
Gönlümün maviliği gitmesin gökyüzünden
Kuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden
Kar yağsa da bu ıssız vadiye, gün bitmesin
Yapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin
Toplar, dönüşler, açılar, üçgenler, disiplin, zekâ, sabır, istikrar, istikamet, duruş, tutuş, konsantrasyon ve vuruş…
Nurullah Genç, sanatın disiplinlerarası geçişkenliğinden ilhamla şiiri sporla buluşturuyor, bilardoyu yaşamın tam kalbine yerleştiriyorBilardo Telmihleri‘nde…
Çık çıkabilirsen kanın içinden
Domino ve orkide savaşları
Krizantem acı kokar her akşam
Mimoza katran
Benim müziğimin nağmeleriyle
Hangi arya çalar sokaklarımda
Kölenin kalbi yok öyle mi, zalim
Kökü bu yüzden mi kurudu Afrika’nın
Asya bu yüzden mi kötürüm şimdi
Nurullah Genç'in şiir macerası Siyah Beyaz Tabletler ile bambaşka bir soluk kazanıyor.Geleneğin yeni bir dirilme yaşadığı dilini bu defa kadim yaşantılara doğru sürüklüyor.Şair hüzün meşalelerini bir defa daha alevlendiriyor... sen var oldun tenhasında devlerinben hiçliğe bulaştımne hiç kaldı bendene sende varlıkelimizde, avucumuzda şimdihain aldanmışlık ve ihtiyarlık
Çanakkale şimdi bir sevdalı Türkiye dirEy hoyrat bir kavgada yar kapısı bulanlarEy hayal cümbüşünü karanlıktan alanlarEy bahriyeli umut, piyadeler buyruğuEy zehirli sularda nergis arayan kuğuBedbaht emek, baykuşa yuva kuran sermayeKime verildiğinden habersiz dertli payeEy mana evreninde boynuma ilmek olanEy gayesi tepinmek, tıkınmak, gülmek olanEy ibrişim tutkular zindanına girenlerEy düşmana en mahrem sırlarını verenlerBu destanın bayrağı gönderinden iner miÇanakkale kutlu bir meşaledir; söner miSönmeyecek; karanlık bilmese de, niyedirBu eflâtun sessizlik güller mahzun diyedirDünyayı yenenlerin yenildiği, o eşsizÇanakkale şimdi bir sevdalı Türkiye dir ...
Nurullah Genç′e Yazarlar Birliği Ödülü kazandıran Hüznün Lalesidir Dünya, adeta bir aşk sarhoşluğu içinde kaleme dökülen, yürek ritimlerinin kitaba dönüştüğü enfes bir şiir atmosferi... Doğduğu an′a doğduğu eve, uyuduğu beşiğe, geçtiği sokağa, su içtiği çeşmeye, ana baba ve kardeşlerine, oturduğu mahalleye, gittiği okula kadar sevgilinin her anını gözleyen şiirler... şehzade nun aşkıyla ağlıyormuş intizarrebabın renklerinde uşşakın isyanı varvuslat inkılabıyla uyandırdığı ruhu rastismi ahımla açar, nigahımla şarkılar hüzzamla kanatlanır ümidin ellerilekesiz pervaneler yıkar ihtilalleriahımla açar ismin; yanar puslu lambalarebedi ülfetimi kuşanır hayalleri
Kan ve gözyaşlarıyla beslenen çağımızda, şerha şerha çatlamış çorak topraklarımıza bir rahmet gibi Yağmur düştü önce...
Ve çiçeklerin adını unuttuğumuz bir zamanda Gül ve Ben geldi...
Renksiz kokusuz naylon çiçeklere gül adını koyduğumuz bir zamanda, bülbüllerin sustuğu, gülzarın tarûmar olduğu bir zamanda. Yağmur'la yıkanmış topraklarımıza gül dikmeye geldi Nurullah Genç...
Ve gördük ki, Gül, Yağmur un bir sonraki adıdır...
Gül sesleri geliyor; her yer dua ve niyazAçtı gök kapısını yerde çiğ taneleriAdımları parıltı, alınları bembeyazDağılıyor evrene gülün mestaneleriSen ki, en büyük Gül'sün, en çok gülü seversinSöyle bahçıvanına, bir gül de bana versin
Nurullah Genç, Rüveyda adlı şiir kitabında en çok beğenilen şiirlerine yer veriyor. Şairin yılların birikimini bir araya getirdiği kitabına adını veren “Rüveyda”ya en güzel seslenişini şu dizelerde görüyoruz:
Sular köpürmemeliydi Rüveyda
Kırılmamalıydı ıslak dalları hasret servilerinin
Ben zehire alışkınım, şerbete değil
Rüyalar nefret eder avare duruşumdan
Kâbuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
Sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
Ben her gece bir Mehdî türküsüyle çilekeş
Yargılamak için zeval kayıtlarını
İnkılap bekliyorum
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.