İnsan edimlerinin tüm kurguları, tüm icatları, tüm yenilikleri din dışı alandan geliyor. Din bu yeniliklere, olsa olsa şeklen eklemlenebiliyor. Resim, din dışının üretimi; din ancak eline verilen resmi boyayabiliyor. Din eğer bugüne kadar güçlü, dirençli olmayı başardıysa bunu; kültüre nüfuz etme, kültürel semboller, söylemler oluşturma kabiliyetine borçludur. Ama artık dinin elinde bu güç yok gibi. Geleneksel dinî söylem, nüfuz kaybı yaşıyor. Sosyokültürel desteği olmayan, sembollerini diri tutamayan dinlerin varlıklarını devam ettirme kabiliyeti azalıyor. Her nesil bir öncekine göre dinî kültüre bir kat daha yabancılaşıyor; entelektüel, sosyal ve duygusal anlamda biraz daha uzaklaşıyor. 21. yüzyılda dinin geleceğini belirleyecek temel nokta; kültürü ne kadar etkilediğiyle, geleneksel sembolleri ne kadar canlı tutabildiğiyle doğru orantılı olacak. “Gelenek sadece külleri savurmak değil, ateşi canlı tutmaktır”. Ateşi canlı tutmak da öyle görünüyor ki zamanın ruhunu yakalayabilmekle, dinin tarihsel formlarını yenide yaşatabilmenin yollarını bulmakla mümkün. Aksi takdirde din, post tarihsel bir görüntü sergileyen 21. yüzyıla yabancılaşma ve marjinalleşme kaderini yaşamaktan kurtulamayacak.
İntihar, tüm toplumlar için giderek daha da ciddiye alınması gereken bir sorun hâline gelmektedir. Hem akademik anlamda hem de müdahale çalışmaları çerçevesinde intiharın anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Günümüzde intihar, ölüm nedenleri sıralamasında ilk onda yer alıyor. Özellikle genç bireylerin ölümleri mercek altına alındığında oran üçte bire kadar çıkmaktadır. İntiharın neden olduğu kayıplar, kaybedilen hayatlarla da sınırlı kalmaz. İntihar, ardında bıraktığı enkaz sebebiyle ölen kişinin yakınlarını da dalga etkisi altına alır. Bu yanıyla bakıldığında intihar, bireyden topluma doğru yayılan bir kayıp, acı ve ümitsizlik kaynağıdır. Üstelik tüm zorlayıcılığıyla intihar, daha gizli ve konuşulmayan bir boyutun ortaya çıkmasına da neden olur. Bu çalışma, çok katmanlı ve derinden anlaşılması gereken intiharın, farklı bakış açısı ve disiplinler çerçevesinde incelenmesi gerektiğine olan inançtan doğmuştur. Ayrıca bu çalışma ile söz konusu alana katkı sağlanması hedeflenmektedir.Bu doğrultuda hazırlanan ve yirmi farklı başlıktan oluşan bu kitabın üç temel önermesi vardır: intihar anlaşılabilir, intihar önlenebilir, gerçekleşmesi durumunda intihara müdahale edilebilir. Kitabın ilk on bir bölümü klinik yaklaşımları, psikolojik müdahale ve önleme tekniklerini içermektedir. Sonraki dokuz bölüm ise intiharı farklı disiplinler bağlamında okuma ve anlama amacını taşır. İntihara dair bu çok disiplinli kitabın, farklı alandan kişilerin ihtiyaçlarına cevap vereceği düşüncesindeyiz. Alana ilgi duyan tüm okuyucular, lisans ve lisansüstü öğrencileri, akademisyenler, konu ile ilgili kavramsal ve kuramsal araştırma yapan tüm meslek mensupları (sağlık bilimleri, sosyal hizmet, sosyoloji, iletişim ve medya çalışanları vb.) kitabın yarar sağlayacağı gruplar içerisinde sayılabilir.
Türkiye'de bazı bürokratlar, sergiledikleri tutum ve davranışlarla halkın gönlünde taht kurarak unutulmaz hâle gelmiştir. Recep Yazıcıoğlu da bu bürokratlardan birisidir. Türkiye'de valilikle ilgili herhangi bir olay yaşandığında “Ah, Recep Yazıcıoğlu olsaydı!” cümlesi her zaman duyulur/görülür hâle gelmiştir. Peki, nedir Recep Yazıcıoğlu'nu diğer valilere nazaran bu kadar farklı kılan özellikleri? Kimine göre efsane kimine göre sıra dışı kimine göre halkçı kimine göre korkusuz olarak nitelendirilen Türkiye'nin unutulmaz/efsane valisi Recep Yazıcıoğlu, bu kitapta, çok farklı bir akademik yaklaşımla araştırılmıştır.Kitapta; Recep Yazıcıoğlu'nun kaleme almış olduğu tüm eserlerinin yanı sıra tek tek bulunarak çözümlenen, katıldığı bütün programları ayrıntılı incelenmiş; aynı şekilde yakinen çalıştığı otuz mülki idare amiri ile yapılan derinlemesine görüşmeler, incelemeye dâhil edilmiştir.Çalışma sonucunda, Recep Yazıcıoğlu'nun görüşlerinin, fikirlerinin ve Türkiye'nin yaşadığı sorunlara dair yapmış olduğu tespitlerinin günümüzde dahi geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kısacası bu eser, Recep Yazıcıoğlu'nun neden Türkiye'de vali denilince akla gelen ilk kişi olduğunu, tarafsız bir gözle yedi yıllık akademik bir çalışma sonrası ortaya koymuştur.
Psikanalitik kuramı tanıtmayı amaçlayan Freud'dan Lacan'a Vaka İncelemeleri ve Psikanalitik Değerlendirmeler serisi, ilk iki cildinin yayınlanmasından bu yana gördüğü yoğun ilgi nedeniyle, Lacanyen kuramı geniş bir perspektiften ele aldığı yeni ciltleriyle okuyucusuyla buluşmaya devam etmektedir. Lacanyen kuramı, uygulamalarını, güncel temaları içeren bu seri geniş bir yelpazede ele aldığı konular itibariyle, psikanaliz çalışmaları başta olmak üzere ilgili alanlar için de kapsamlı bir kavramsal derleme sunmaktadır.Okuyucuya sunduğumuz bu üçüncü ciltte, ikinci ciltte olduğu gibi farklı vakalarla yürütülen psikanalitik çalışmaların incelenmesinin yanı sıra, dünya klasiği olmuş edebiyat eserleri ve güncel eserler ile Lacanyen kuramın kavramlarını tanıtan bölümlere yer verilmiştir. Bu kapsamda; annelik, ayna evresi, borromean düğümü, das Ding, kadınlık, otizm, rüya analizi, semptom, sinthome, süblimasyon gibi kavramlar kuram temelinde detaylandırılarak bilinçdışının bu kavramlarla nasıl örtüştüğünün örneklerle tanıtılması amaçlanmıştır.Bilinçdışının güncel hayatımızdaki yerini anlamayı amaçlayan bu kitap serisinin hem kendi yolcuğumuzu anlamlandırmada hem de yürüttüğümüz klinik çalışmalarda yol gösterici ve perspektif genişletici olması dileklerimizle…
Resim, çocuğun iç dünyasını anlamak ve ruhsal yaşamını yorumlayabilmek için en önemli araçlardan biridir. Sanatsal uygulamalar, çocuğun kendini ifade etmesini kolaylaştırırken bastırılan arzuların, çatışmaların da güvenli ve rahatlatıcı bir yoldan dışa vurumunu mümkün kılar. Bu kitap, çocuklarla çalışan uzmanların sanatın psikoterapilerdeki dışa vurumunu anlaması ve ebeveynlerin resim sayesinde çocuklarının iç dünyası hakkında farkındalık kazanması için hazırlanmıştır. Kitapta, çocuğun çizdiği resimlerde renklerin anlamı, beden uzuvlarının yorumlanması, duygusal öğelerin neler olduğu ve klinisyenlerin kullanabilecekleri test örneklerine yer verilmiştir. Çocuk resimlerinin klinik değerlendirmedeki yeri aktarılmış ve yolu psikoterapiden geçmiş onlarca çocuğun ruhsal dünyasına resim örnekleri ile ışık tutulmuştur. Bir çocuğun dünyasına dokunan herkesin bu kitaptan fayda görmesi umulmaktadır. Bu yolculuğa birlikte çıkmaya hazır mısınız?
“Dünya üzerindeki en tekinsiz toprak, insanın zihni ve kalbidir”.Bu söz Amerikalı coğrafyacı John Kirtland Wright (1891–1969) tarafından 1946 yılında Ohio'da Amerikan Coğrafya Derneğinin açılış toplantısında söylenmiştir. Bu sözün 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişe tanıklık eden bir coğrafyacı tarafından söylenmiş olması manidardır, zira bu dönemde dünyada İmparatorluklar çözülürken, ulus devletler sınırlarını oluştururken, sanayileşmiş devletler sömürge topraklarda kolonyal siyasetlerini sürdürürken Amerika'dan Finlandiya'ya, Hindistan'dan Etiyopya'ya, Japonya'dan Ruanda'ya, tüm dünya şiddet ve katliamlarla sarsılmıştır.20. yüzyılda yaşanan çatışmalarda çarpışan sadece insanlar ve silahlar değil imgeler ve anlatılardır. Kenyalı yazar Ngũgĩ wa Thiong'o, 1981 yılında yayımladığı “Zihni Dekolonize Etmek” adlı kitabında, emperyal güçlerin dayattığı kültürün bir silah olarak kullanıldığını, kültür emperyalizmi ile yerli halkların kendilerine nasıl yabancılaştırıldığını anlatır. Thiong'o'ya göre “Kültür bombası”, canlılara kendi adlarını, yuvalarını, dillerini, mirasını, birliğini, yeteneklerini ve son olarak da kendilerine olan inançlarını yok edecek kadar etkilidir.”. Bu nedenle 20. yüzyılın tarihini yazarken kolonyalite ve her türlü şiddet birlikte ele alınmalıdır.Bu kitapta, kolonyal siyaset ve “kolonyalite”nin yeniden ürettiği politikaların sonucunda 20. yüzyılda yaşanan şiddet ve katliamlara dair alternatif anlatılar ve sorgulamalar bulacaksınız. Seçkin akademisyenlerin kaleminden çıkan bu yazıların gelecek yüzyılda barışa ve adalete ilham olması umuduyla…
Bu kitap, fiziksel deniz bilimleri ya da alışılageldiği üzere fiziksel oşinografi alanındaki Türkçe kaynak eksikliğini kısmen de olsa doldurmak amacıyla yazılmıştır. Kitapta, konunun tarihî gelişimi kapsamlı olarak özetlendikten sonra genel kavramlar ve denizlerin fiziksel özellikleri sıralanmaktadır. Denizlerdeki sıcaklık, tuzluluk ve derinliğe bağlı olarak deniz suyu yoğunluğu hesaplamalarını, su, tuz ve ısı bütçesi konuları izlemektedir. Kütlenin ve momentumun korunumu denklemlerinin çıkarımı ve ilgili uygulamalar olabildiğince yalın şekilde verilmektedir. Deniz suyu fiziksel özelliklerinin okyanuslarda gözlenen büyük ölçekli akıntılara etkileri, yerdönel akıntılar başlığı altında açığa çıkarılmaktadır. Yalnızca kendi başına bir kitap olabilecek deniz dalgaları konusunda, kuramsal bağıntılar ve açıklayıcı soru çözümleri oldukça geniş bir çerçevede ele alınmaktadır. Yaşamsal öneme sahip çeken akıntılar ve korunma yöntemleri kitabın son bölümünde yer almaktadır.
Bu kitap, yazarın 2013 yılında yazdığı Nietzsche on the Relation between Language and Philosophy adlı yüksek lisans tezinin genişletilmiş ve revize edilmiş bir çevirisidir. Yapıtın ilk bölümünde, Nietzsche'nin temel kavramlarından giriş seviyesinde ve açıklayıcı bir biçimde bahsedilmektedir. Dolayısıyla bu kitap tam veya kısmi olarak kullanılabilecek bir ders kitabı olarak düşünülebilir ancak bu şekilde kullanılmaya oldukça müsait olsa da bu kitabın özünde bir ders kitabı olduğunu söylemek yanlış olur. Çünkü sonraki bölümlerdeki tartışma; Nietzsche'nin yaşam, dil, felsefe ve bu üçünün birbirleriyle olan ilişkileri üzerine düşünceleri hakkında detaylı bir akademik tartışmadır. Dahası, bu kitap; Nietzsche'nin Türkçe literatürde birkaç istisna haricinde neredeyse hiç üzerinde durulmayan ama popülarite konusunda ne kadar fakirse ilham konusunda o kadar zengin olan “Müzik ve Söz Üzerine (Alm. Über Musik und Wort)” adını taşıyan yazısı üzerine kapsamlı bir incelemeyi de içermektedir.
“Işık, Doğu'dan yükselir”.Kendi tarihimizi unutarak sosyolojinin Batılı bir bilim olduğuna inandık. İtalyanlar, Giambatista Vico'yu tarih felsefesi ve sosyolojinin kurucusu; Fransızlar, Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Saint Simon, Auguste Comte veya Emile Durkheim'ı sosyolojinin kurucusu; Almanlar, Karl Marx veya Max Weber'i sosyolojinin kurucusu ilan ederken biz sadece bunların hangisinin haklı olabileceğine odaklandık ve sosyolojinin aslında bizim toplumumuzdan doğan bir bilim olduğunu göremedik.Evet, bu konuda da ışık Doğu'dan yükselmiştir. Ne Doğu'da ne de Batı'da henüz sosyolojinin olmadığı bir dönemde (14. yüzyılda) yaşamış olan İbn-i Haldun; Dünya Tarihi (el- İber) isimli devasa eserinin birinci kitabı olan Mukaddime'de (Başlangıç) çok açık bir şekilde “umran bilimi"nin (sosyoloji) inceleme konusunu tanımlamış, yöntemini belirlemiş, temel kavramlarını ortaya koymuş ve böylece bu yeni bilimin (sosyolojinin) kurucusu olmuştur.İbn-i Haldun'u ilk sosyolog olarak kabul eden Ludwig Gumplowicz, İbn-i Haldun'un Mukaddime ile sadece Auguste Comte'tan evvel değil İtalyanların ilk sosyolog olarak göstermeye çalıştığı Giambattista Vico'dan da çok önce toplumsal hadiseleri tetkik ettiğini ve bu konuda derin fikirler ortaya koyduğunu belirtmiştir.Diğer bir Batılı bilim insanı S. Frederic Dale'ye göre de “Güçlü rasyonalist geleneklere sahip Fransızlar, ilk olarak İbn-i Haldun'un 14. yüzyılda tasavvur edip tasarladığı tekerleği yeniden icat etmişlerdir”. İbn-i Haldun'un toplumların ve devletlerin sürekli evrilen koşullarına dair farkındalığı, onun sosyolog olarak görülmesini gerektiren nedenlerden biridir.
Hidroloji; yeryüzündeki suların dağılımı, hareketi ve özellikleri ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Dünya nüfusunun gittikçe artması ve iklim değişikliği ile tatlı su kaynakları etkilenmekte dolayısıyla suyun canlılar için önemi daha da dikkat çekmektedir.Hidrolojik verilerin elde edilmesi, değerlendirilmesi ve hidrolojik süreçlerin matematiksel modellenmesi için gerekli hidrolojinin temel kavramları ve uygulamaları bu kitapta sunulmuştur.Mühendislik öğrencilerinin suyun kullanımı ve kontrolü çalışmalarında yeterli bilgiye sahip olması açısından; bu kitapta, teorik ve çözümlü problemlere yer verilmiştir. Bu alanda kazanılan bilgiler, su kaynaklarının yönetimi ve planlanması, taşkın ve kuraklık kontrolü, su yapılarının tasarımı için gerçekleştirilecek projelere temel oluşturur.
Bulaşıcı hastalıklar, son yıllarda yaşanan birçok salgınla beraber giderek dikkat çekmiş ve tüm teknolojik ve tıbbi gelişmelere rağmen insanın bir mikroorganizma karşısında ne kadar aciz olduğu gerçeğini göstermiştir. Bulaşıcı hastalıklardan korunma ve bulaşıcı hastalıkların yönetimi tüm dünya gündeminde önemli bir yer almıştır. Bu kitap, okuyuculara bulaşıcı hastalıklar ve hemşirelik bakımı ile ilgili detaylı bilgi sunmayı amaçlamaktadır. Kitap, bulaşıcı hastalıkların temel kavram ve konularını ele alarak başlamaktadır. Solunum yolu, sindirim yolu, zoonoslar ve vektörler ile bulaşan hastalıkların etkeni, epidemiyolojisi, risk grupları, bulaş yolları, kuluçka süresi, belirti ve bulguları tanı, tedavi, komplikasyonlar, hemşirelik bakımı ve korumaya yönelik detaylı bilgiyi de içermektedir. Bunun yanında bulaşıcı hastalıklarda evde bakım, sağlık eğitimi, korunma ve salgın kontrolü, psikososyal yaklaşım, tek sağlık yaklaşımı, oyun teorisi yaklaşımı, etik ve afetlerde bulaşıcı hastalıklar konularında güncel bilgilere yer verilerek kitabın özgünlüğü ortaya konmuştur. Kitabın, hemşirelik öğrenci ve mezunlarının yanı sıra diğer sağlık disiplinleri öğrenci ve mezunlarına yararlı olması dileğiyle…
Psikopati, bilimsel adıyla antisosyal kişilik bozukluğu; toplumda çok az bilinen, empati yeteneğinden yoksun olan, bu nedenle suç işleyen ancak pişmanlık duymayan insanların oluşturduğu bir kişilik bozukluğudur. Bu kitapta psikopati, diğer kişilik bozuklukları ve cinsel sapmalarla birlikte, onlarla örtüşen ve ayrışan yönleriyle ele alınmış; kurbanlarının oluşturduğu örnek olaylara ve bu kişilerin tanınmasını sağlayan testlere yer verilmiştir. Zekâ düzeyi yüksek olan lider konumundaki psikopatlar, ulusların yazgısını olumsuz yönde etkilemekte, buna karşın medyada bir kurtarıcı olarak yer almaktadırlar. Bu durum, Dostoyevski'nin "Bir kişiyi öldüren katil, milyonlarca kişiyi öldüren kahraman oluyor." ifadesini hatırlatmaktadır. Bu psikopat liderlere kitaptaki örnek olaylarda ayrıca yer verilmiştir. Ünlü psikiyatrist Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman, bu kişiler için “Ceza kanunları bunlar için yapılmaktadır.” demiştir. Uygarlığa koşut olarak bu kişilik bozukluğu hızla artmakta; kurbanları özellikle depresyon, alkolizm, suç, uyuşturucu bağımlılığı ile tanışmaktadır. Psikopatlar ve Kurbanları adlı eser, elli yıllık psikologluk ve 31 yıllık avukatlık deneyimlerinin bir ürünü olarak Türkiye'de bu alanda yazılmış ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır.
Son yıllarda kilo sorunu yaşayan ve fazla kilolarından kurtulmak için çabalayan insan sayısı giderek artmaktadır. Kilo verme çabaları sıklıkla başarısızlıkla sonuçlanmakta veya çeşitli tedavi yöntemleri sayesinde önemli ölçüde kilo verilebilmesine rağmen yeniden kilo alımı yaygın bir sorun olmaya devam etmektedir. Bunun bir sonucu olarak son yıllarda psikoloji alanında yeme davranışları ve kilo sorunuyla ilgili çalışmalarda önemli bir artış olmuş ve ruh sağlığı uzmanları da tedavi sürecinde aktif bir şekilde rol almaya başlamıştır. Bu kitap da kilo sorununu psikoloji bilimi açısından ele almakta, kilolu olmaya neden olan ve kilo verme sürecini olumsuz etkileyen düşünce, duygu ve davranışlar hakkında bilgi vermekte ve kilo vermeye yardımcı olacak birçok farklı stratejiyi açıklamaktadır. Böylelikle kilo sorunu yaşayan insanların sağlıksız düşünce ve davranışlarını değiştirerek, duygularını daha iyi yöneterek kilo vermelerini kolaylaştırmayı ve bunun kalıcı hâle gelmesine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Sade ve anlaşılır bir dille yazılan kitabın hem kilo sorunuyla mücadele eden insanlara hem de bu alanda çalışan uzmanlara yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Terapilerde Cinsel Çekim kitabı, terapi alanında çalışan klinisyenlere cinsel çekim, transferans ve karşıt transferans konusunda farklı terapi ekollerinin yaklaşımlarını sunarak ve araştırmalara katılan uzman klinisyenlerin cinsel çekimle ilgili deneyimlerini sunarak yol gösterecektir. Ayrıca bu kitap, terapilerde bir tabu olarak görülen cinsel çekimle ilgili transferans ve karşıt transferansla nasıl çalışılacağı konusunda klinisyenlere rehber olacaktır.
Tıbbi Biyoloji ve Genetik oldukça geniş ve yeni bilgilerle sürekli olarak gelişen bir bilim alanıdır. Bu nedenle bu kitap öğrencilere gereksiz bilgiler vermek veya konuları ezberlemek yerine tıbbi biyoloji ve genetiğin temel ilkelerini kavrayarak bu alandaki gelişmeleri takip edebilmelerini ve ayrıntılara takılmadan hangi bilgilere nasıl ulaşabileceklerini sağlamaya yönelik olarak hazırlanmış olup öğrencilerin ilgisini çekebilmek için her bölümün başına “Öğrenim Hedefleri” eklenmiştir. Bu kitapta, genden fenotipe gidişte sistemin nasıl işlediği, hücre içinde gerçekleşen faaliyetlerin genom seviyesindeki organizasyonu, gen ürünlerinin canlı bütünlüğünün sağlanmasında ve sürdürülmesindeki yeri kolay ve anlaşılır bir şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. Bunun yanında, canlıların sahip oldukları karakterleri yeni nesillere nasıl aktardıkları ve çeşitli genetik hastalıklar hakkında bilgiler de yer almaktadır. On altı farklı üniversiteden 19 öğretim elemanının katkılarıyla hazırlanan, tıbbi biyoloji ve genetik alanındaki temel kavramların ele alındığı bu ders kitabının; tıp, sağlık bilimleri ve yaşam bilimleri alanlarında öğrenim gören lisans ve lisansüstü öğrenciler ile bu alanlarda çalışan araştırıcılar için yararlı bir kaynak olacağına inanmaktayız.
Dünya Sağlık Örgütü, 2014’te, Türkiye’de her 10 kişiden birinin antidepresan ilaç kullandığını hesaplamıştı. Ülkemizde 2008’den 2020’ye kadar antidepresan tüketimi yüzde 176 oranında arttı. Son birkaç yıldaki yükseliş bile çarpıcıdır: Antidepresan satışı 2019’da 50 milyon kutuyken 2020’de 55 milyon kutuya, 2021’de 60 milyon kutuya yaklaştı. Giderek daha fazla sayıda insan, psikiyatriste gidiyor, ruh sağlığını iyileştiren bir maddeye ihtiyaç duyuyor. Söz konusu ilaçlar hakkındaki sorular, zihinleri kurcalamaya devam ediyor. Neyi, ne ölçüde düzeltiyorlar? Bağımlılık yapıyorlar mı? Beyne zarar veriyorlar mı? Ne kadar süre kullanmak gerek? Ömür boyu kullananlar var, neden? Bu eser, psikiyatride kullanılan bütün ilaçları, herkesin anlayabileceği bir dille ama bilimsel perspektiften taviz vermeden inceliyor. Kitapta, ilaç dışı biyolojik yaklaşımlara da bir bölüm ayrılmış ve elektrikle (elektrokonvülsif tedavi), manyetik alanlar yaratarak (transkranyal manyetik uyarım) veya ışıkla (fototerapi) tedavi gibi örneklere yer verilmiştir. Kitap; bunun da ötesinde, beynin, o muazzam organın işleyişine hayranlık duyan, kimyasal/bitkisel/fiziksel müdahalelerin zihin işlevlerini nasıl değiştirdiğini öğrenmek isteyen her yaş ve meslekten meraklı okuyucuyu tatmin etmeye çalışıyor.
“…Askerlerimiz, helalleşmeye ve vedalaşmaya başladılar. Bir yandan da ağlayarak birbirlerine, 'Ey birader, birbirimizin ölüsünü kâfirde bırakmayalım. Sağ kalanlarımız, ailelerimize selam götürsün ve oğullarımızın gözlerinden öpsün!' diyorlardı. Yalnız kaldıklarında ise 'Ah Rabbim, sabah ne zaman olur?' diye sabırsızca söyleniyorlardı…” “…Ardı ardına dolduran 400 top aynı anda ateşlendikçe kâfir ordusu sarsılıyor, akabinde yine aynı anda patlayan 90.000 tüfek ateşler saçıyordu. Bu gülle ve mermiler, kâfirin toplarını ve tüfeklerini ateş edemez hâle getirmişti. Dahası kâfirlerin yiyecek hiçbir şeyleri yoktu. Komutanları, sadece kuşatıldıkları küçük alanda bulunan bir miktar söğüt ağacının kabuklarını soydurarak askerlerine kumanya olarak veriyorlardı. Bu sebeple kuvvetten düşerek ölmeye başlamışlardı. Bir kısmı da dizanteriden kırılıyordu. Ölülerinin bir kısmını toprağa gömüyor, diğer kısmını ise siperlerinin önüne yığıyorlardı. Bunu gören gazilerimiz, 'Bu Rabbimin lütfundandır.' diyerek Yüce Allah'a şükrediyorlardı...” “…Han, birçok şey söyledikten sonra veziriazamı şöyle ikaz etti: 'Ey paşa oğlum! Bu hususta acele etmeyin. Her kararınızı, danışarak ve şeriata uygunluğunu gözeterek verin. Bu işler büyük işlerdir. Bütün sorumluluğu üzerinize almayın, sonra zahmet çekersiniz. Zira bu kâfir çok dönek ve güvenilmez bir kâfirdir. Ben hilesini çok gördüm. Babamın döneminde de çok hilesi görülmüştür. Aman dikkatli ve uyanık olun!'…” “…Eşyaları gelen rehinler ise veziriazam hazretlerinin türlü türlü iyiliklerinden ve cömertliklerinden hemen yüz bulmuştu. Özellikle veziriazamın kethüdası olan Osman Ağa ile Divan Efendisi Ömer Efendi gibi yeni yetişmiş nazlı çelebiler, huzurda konuşan elçiyi bir anda etkileri altına almış ve ikramlarda bulunmaya başlamışlardı…” “…Osman Kethüda ve Ömer Efendi, bu istekleri kabul ederek veziriazama söylediler. Mehmed Paşa da uygun gördü ve bu istikamette ferman buyurdu. Hâlbuki elçilerle müzakerelerde kahrolası çara hiç izin çıkmamıştı! Devlet ricali, dönen gizli kapaklı işlerden hayretler içinde kaldı…”
Süpervizyon nedir?Süpervizyon süreci nasıldır?Süpervizyon modelleri, yöntemleri ve teknikleri nelerdir?Süpervizör özellikleri nasıl olmalıdır?Süpervizörün eğitimi nasıl olmalıdır?Süpervizyon ilişkisi nasıldır?Süpervizyonda etik ve yasal konular nelerdir?Türkiye'de psikolojik danışman eğitiminde verilen süpervizyondan örnekler nelerdir?Bütüncül ve Eklektik Psikolojik Danışma Yaklaşımlarının tanımları nedir?Bütüncül ve Eklektik Psikolojik Danışma Yaklaşımları nelerdir?Bütüncül ve Eklektik Psikolojik Danışma Yaklaşımı ile süpervizyon vermenin yararları nelerdir?Bütüncül ve Eklektik Psikolojik Danışma Yaklaşımı ile süpervizyon vermenin önemi nedir?Yukarıdaki sorulara yanıt bulabileceğiniz bu kitapta, “Süpervizyon ve Süpervizyon Süreci” ile “Bütüncül ve Eklektik Psikolojik Danışma Yaklaşımları, Yararları ve Önemi” kapsamlı bir biçimde ele alınmaktadır. Günümüzde psikolojik danışma uygulamalarındaki eğilimin, çeşitli terapi kuramlarını ve tekniklerini bir araya getirerek bütüncül ya da eklektik uygulamalara doğru ilerlediği de görülmektedirler. Bu kitap, “Süpervizyon Sürecinin” yanı sıra “Bütüncül ve Eklektik Psikolojik Danışma Yaklaşımları”ndan söz etmesi açısından diğer kitaplardan farklılık göstermektedir.Kitabın, Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında öğrenim gören lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile akademisyenlere yararlı olmasını diliyoruz.
Bizlerin yani mühendislerin meslek hayatı siyah beyazdır. Televizyonda hastane ve doktorlar, mahkeme salonları ve avukatlar, sonu gelmeyen aşklar hatta politikacılar için bile çevrilmiş sürüyle dizi var. Ama siz hiç mühendislerle ilgili bir diziye rastladınız mı? Bizim rol arkadaşlarımız; kafası kasklı, tulumlu işçiler, traşlı tıraşsız mühendisler, çatık kaşlı kontroller... Dekorlarımızsa beton santralları, taş ocakları, karanlık tüneller... / Feyzi Akkaya - STFA Genç mühendislere tavsiyelerim şunlar: Evvela hangi şartlar altında olursa olsun dürüstlükten vazgeçmeyecek. İkincisi çalışkan olacak, üçüncüsü iyi lisan bilecek. Dördüncüsü bütün gelişmeleri takip edecek, beşincisi yaptığı işi sevecek ve mutlu olacak. Bunları yaparsa muhakkak muvaffak olur. / Şarık Tara - ENKA Ben müteahhitliğe 1957’de başladım. 1959’da Ankara’da, Çubuk Çayı’nın ıslahı işini yaptık. Ben sabahleyin çok erken işe giden bir insandım, hiçbir zaman yedi buçuktan sonraya kalmadım. Rahmetli Menderes üç defa bizim şantiyeyi ziyaret etti ama ben onu göremedim. Çünkü o benden evvel gelip gidiyordu. / İdris Yamantürk - Güriş Hammurabi diyor ki, “Bir inşaatçı herhangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse inşaatı yapan öldürülür”. Böyle bir meslekte çalışıyoruz. Böyle bir sorumluluk yüklemiş toplum inşaatçıya. Mesleğini uygularken çok yüksek bir bilinçle uygulaması gerekiyor. / Ersin Arıoğlu - Yapı Merkezi Cumhuriyet Dönemi’nde, Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine getirmek için devlet çok ciddi yatırımlar yapmıştır. Tabii ki o günleri bu günlerle birebir mukayese edemezsiniz. Mesela, 1980’lerde biz Bakırköy Akıl Hastanesini yapıyorduk. Günde yüz metreküp beton döktük mü, o gün prim olarak işçilere birer paket sigara dağıtırdık. 2010’larda artık mesela Dubai’deki bir inşaatımızda bir günde dokuz bin metreküp beton döktük. / Dr. M. Sani Şener - TAV Cumhuriyetin ilanından hemen sonraki dönemde (1925-1927), İstanbul’da 28 adet, Ankara’da ise sadece 7 adet müteahhitlik firmasının mevcut olduğu göz önüne alındığında, günümüzde Türk müteahhit firmalarının çöllerden kutuplara kadar uzanan coğrafyalardaki gelişimi ve elde ettikleri başarıların önemi daha iyi anlaşılabilecektir. / Prof. Dr. Mustafa Talat Birgönül - ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Müteahhitlik dediğiniz şey büyük birikimlerin sonucu ortaya çıkar. Sermaye birikimi olacak, insan gücü birikimi olacak. Yani mühendisleriniz olacak, teknisyenleriniz olacak hatta işçileriniz olacak. Bir minimum kadro olmadığı takdirde müteahhitlik yapmanız pek kolay değildir. / Prof. Dr. Ergun Türkcan - Mülkiye Türk müteahhit ve mühendisleri bugün yurt dışında çok büyük başarılara imza atıyor: TAV İnşaat, yedi ülkenin başkent havalimanlarıyla birlikte toplam 16 havalimanı inşa etti. Rönesans İnşaat, dünyanın “en uzun ve en derin” demir yolu tüneli olan İsviçre Alpleri’ndeki Gotthard Base Tüneli’ni 2016 yılında tamamladı. STFA, sözleşme bedeli 3 milyar 400 milyon dolar olan Doha Metro Gold Line Projesi'ni inşa etti. Bu listeyi sayfalarca uzatmak mümkün. Avrupa’dan Asya ve Afrika’ya onlarca ülkede ulaştırmadan endüstriyel tesislere, barajlardan altyapı ve üstyapı tesislerine binlerce eser üreten ve üretmeye devam eden Türk inşaat firmaları ve Türk mühendis ve mimarlarına minnettarız. / Dr. Serkan Yıldız - Doç. Dr. Serkan Kıvrak - Prof. Dr. Gökhan Arslan - Anadolu Üniversitesi Türk müteahhitlik sektörü çok ilerledi. Biz dünyanın en büyük havalimanı firması olduk. Türkiye’deki firmaların da benzer şekilde sektöre odaklanıp bu sektörde lider olmaları gerekiyor ki diğer firmaların da önü açılsın. / Ali Haydar Özak - TAV
Hazırladığımız sözlüğün çıkış noktası, geçmişte bizlerin de karşılaştığı terminoloji zorluklarını aşmada; araştırmacılara, öğrencilere, uzmanlara, eğitmenlere ve danışmanlara yardımcı olmaktır. Yardımcı olmak için önce kendimizi onların yerine koyduk ve sonrasında ‘’Bilgi emanettir, sahibi herkestir, paylaşmak görevimizdir.’’ prensibi ile bu eseri tamamlamış olduk. Biyogüvenlik terimler sözlüğünün 1. baskısında, en sık anlam karışıklığına neden olabilecek kelimeler seçilmiştir. Kelimeler arasında genellikle farklı yorumlanan temel kavramlar ile biyorisk yönetim sistemi bileşenlerine dair terimler yer almaktadır. Mikroorganizmalar ve biyolojik tehlikeler söz konusu olduğunda biyogüvenlik ve biyoemniyet, tüm paydaşlar tarafından takip edilmesi gereken konulardır. Aynı teknik dilin ve terminolojinin kullanması, biyogüvenliğin anlaşılması, başarılı şekilde uygulanması ve sürdürülmesi için önemlidir. Terminolojinin anlaşılırlığına katkıda bulunması amacıyla, alan uzmanlarının görüşlerine başvurulmuş ayrıca temel terimler görsellerle zenginleştirilmiştir. Bu kapsamda sözlüğümüz, söz konusu müşterek iletişim kanallarının inşası ve bunlardan istifade edilmesi adına bilim insanları için bir köprü vazifesi görecektir.
Eğitimin her basamağında bazı becerilerin kazandırılması, soyut kavramların somutlaştırılması ya da öğrenilenlerin pekiştirilmesi için materyallerden yararlanılmaktadır. Materyallerin çoklu öğrenme ortamları ile kalıcılığı sağlama, gerçek yaşantılar sunma, öğrencinin dikkatini artırma, alıştırma ve tekrar yapma gibi faydaları vardır. Erken çocukluk döneminde materyallerin kullanımı öğrenme öğretme sürecinde çocukların tüm gelişim alanlarını desteklemek için her zaman etkili olmuştur. Çocukların ilgi, istek ve ihtiyaçlarına cevap vermek için hazır materyaller kullanılabilir, bu mümkün değilse eğitimciler materyalleri geliştirmelidir. Bu kitapta temel eğitimin iki boyutu olan okul öncesi eğitimde ve ilkokulda kullanılabilecek materyallerden eğitici oyuncaklar, kuklalar, dolgu oyuncaklar, maskeler, artık materyaller, mobiller ve müzik araçlarına yönelik bazı örnekler bulunmaktadır. Materyallerin amaçları, yapılışı, kullanılacak malzemeler, yaş grupları ve görselleri verilerek zengin bir içerik oluşturulmuştur. Böylelikle çocuk gelişimi ile ilgilenen öğrenci, öğretmen ve ebeveynlere materyal konusunda ışık tutmak amaçlanmıştır. Ayrıca öğretmenlere ve öğretmen adaylarına materyal yapımı ve kullanımı hakkında fikir vermek hedeflenmiştir.Çocukları seven herkese faydalı olması ümidiyle…
R programı açık kaynak kodludur ve ücretsiz olarak bilgisayarlara indirilebilir. Ayrıca sıklıkla kullanılan istatistiksel paket programların (SPSS, Minitab, SAS vb.) aksine hem klasik hem de güncel yöntemlere ait paket ve/veya fonksiyonları bünyesinde barındırmaktadır. Söz konusu paket programlar son bilimsel çalışmalara dayanarak barındırdığı yöntemler yönünden çok sık güncellenmemektedir. Bu durum özellikle lisansüstü çalışmalarda uygulama alanını kısıtlayabilmektedir. Ancak R programı, birkaç hafta önce yayımlanan bilimsel bir yönteme ait uygulamalara bile yer verebilmektedir. Söz konusu uygulamaların gerçekleştirilebileceği bir paket ve/veya fonksiyon bulunamadığında ise kullanıcılar kendi fonksiyonlarını ve paketlerini oluşturabilmektedir.Üç kısımdan oluşan bu kitap, okuyucularına hem temel istatistiksel yöntemleri hem de R programlama dilinin inceliklerini detaylı örnekler ile açıklamaktadır. İlk kısımda R programlama dilinin temelleri projeler ve uygulamalarla tanıtılmaktadır. İkinci kısımda temel istatistiksel yöntemlerin teorileri verilmekte, örnek problemler hem el ile hem de R programlama diliyle çözülmektedir. Üçüncü kısımda ise ileri R uygulamalarına yer verilmiştir. Bu kısımda R programlama diliyle otomatik tablo ve raporlar hazırlayacak, ggplot2 paketiyle ileri veri görselleştirme tekniklerini kullanacak, shiny paketiyle uygulamalar oluşturacak, RMarkdown ile doküman ve sunum hazırlayacak ve son olarak okuyucu ile birlikte şu an CRAN üzerinde aktif olarak bulunan bir R paketini adım adım inşa edeceğiz.Ayrıca okuyucular kitaptaki kodlara ve uygulamalara ulaşmak amacıyla github üzerinde oluşturulmuş dokümanlardan da yararlanabileceklerdir. R programlama dili ve istatistiksel veri analiziyle ilgilenenler için baş ucu kitabı olma özelliği taşıyacak bu çalışma, lisans ve lisansüstü öğrencileriyle araştırmacılar tarafından kullanılabilir.
Varlığını sürdürmek için güvenli bir ortam, bireyler için olduğu kadar devletler için de hayati bir öneme sahiptir. Devletler, iç ve dış tehditlere karşı savunma mekanizmaları geliştirmek ve güvenli bir ortam yaratmak için savunma yönetimi konusunda ciddi bir kaynak ayırmaktadır. İyi bir savunma yönetimi, konsepte göre ihtiyaçların belirlenmesi, bu ihtiyaçların; planlanması, programlanması, bütçelenmesi ve tedarik edilmesi ile gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerin, birlikte ve bütünleşik bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Savunma tedarikinin ve savunma lojistiğinin bilimsel bir yöntemle ele alınması ve incelenmesi, savunma yönetiminin başarılı olmasını sağlayacaktır. Alanında ilk olma özelliği taşıyan bu kitapta; savunma tedariki ve lojistiği, savunma tedarik yaklaşımları ve savunma tedarik stratejileri ile savunma tedariki uygulamaları hakkında bilgi verilmiştir.
Bu kitap, Hepatit B virüsüne odaklanarak insan sağlığı için önemli bir konuyu ele almaktadır. Hepatit B, dünya çapında birçok insanı etkileyen bir viral enfeksiyondur ve karaciğer hasarına yol açabilir. Bu kitap hem akademik bir perspektif sunmayı hem de popüler bir anlatıyla bu önemli konuya ışık tutmayı amaçlamaktadır.Hepatit B'nin etkileri ve tedavisi hakkında bilgi sahibi olmak, hastalar, sağlık profesyonelleri ve halk sağlığı çalışanları için hayati önem taşır. Bu kitap; güncel araştırmaları, klinik deneyimleri ve uzman görüşlerini bir araya getirerek okuyuculara Hepatit B enfeksiyon temellerini, tanı, tedavi ve yönetimindeki güncel gelişmeleri anlatmayı hedeflemektedir.
On bir bölüm ve on bir kavramdan müteşekkil bu kitabın bölümlerinde, genç yetişkinlerde ve yetişkin bireylerde “affetme” süreci, “özgecilik’’, “yaşamın amacı”, “farkındalık” “öznel iyi oluş”, “iyimserlik”, “umut”, “öz yeterlilik” “empati”, “uyum” ve “otantik mutluluk” konuları ele alınmıştır. Ergenlik döneminden sonraki evre olan genç yetişkinlik dönemi, önceki sürecin yoğun, zorlayıcı ve keşmekeş doğasından dolayı "baharın gelişi" şeklinde tabir edilebilir: Karmaşık duygular, kimlik arayışı, yaşanılan bunalımlar, tecrübe edilen sıkıntılara müteakip bireyin kendini bulması, benliğinin farkında olarak dünyayı algılama sürecinin başlangıcı… Tıpkı soğuk ve karlı bir kış sonrası ilk cemrenin düşmesi ile baharın dünyayı kucaklaması gibi genç yetişkinlik döneminde ergenlik aşamasını kat etmiş bireylerin üçüncü doğumu gerçekleşir. Başka bir ifadeyle, ergenlik dönemini geride bırakan birey; benlik bilinci, bağımsızlığı ve özgürlüğü ile dünyayı yeni baştan tecrübe eder. Baharda tüm bitkilerin, çiçeklerin heyecanla gün yüzüne çıkması misali genç yetişkinler de kendilik bilinci ve farkındalığı ile dünyayı selamlarlar. Genç yetişkinlik döneminden sonraki evre olan "yetişkinlik dönemi" ise kendini tanıma etkinliğinin olgunlaştığı bir dönemdir. Benmerkezciliğin sona erdiği; kariyer, iş, aşk ve eş hayatı tercihlerinin şekillendiği dönemin sonudur yetişkinlik dönemi. Bu dönemde de yeni ve öncekine nazaran oldukça farklı bir evrenin heyecanı yaşanılmaktadır. Farklı hedeflerin ve amaçların oluşturulduğu bu yaşam evresi -mevsim alegorisi ile devam edecek olursak- bahar dönemi sonrasında yazın gelmesi gibidir. Nasıl ki ilkbahar sonrasında gelen yazla beraber ağaçlar meyve veriyor, bireyin de meyve verme süreci başlamıştır artık. Bahar döneminde biriktirilen tecrübi bilgiler yetişkinlik döneminde aktarılmaya başlanır ve bu tür aktarımlar sosyal etkileşimlerin içeriğini zenginleştirir. Birey, birikimini paylaşarak başka türden bir sorumluluk üstlenir: Kendisinden sonraki nesli yetiştirmek.
Nesneleri ve olayları anlamlandıranlar her zaman üstün ve belirleyici bir konumda olmuşlardır. 1543 yılında Kopernik'le başlayan süreç, aslında bilimsel bir aktiviteden çok, dünyaya hükmetme çabasıdır. Modern bilim tanımına göre; gözlem ve deney yoluyla ispat edilmeyen hiçbir şey bilimsel olmadığı hâlde hem Kopernik'in hem de Galilo'nun deney ve gözlemle ispat edemediği evren modeli teorisi her nasılsa bilimsel bilgi olarak kabul edilmiştir. Pagan kültürüne ait bu evren modelinin sorgulanması ve bu modelin izah edemediği durumların da açıklamasını yapabilecek yeni bir evren modelinin tanımlanmasının zamanı gelmiştir. Bu yeni evren modelini tanımlamadaki ilk kitap olması hasebiyle de söz konusu eserin önemi büyüktür. Bu eser ile birlikte yeni evren modellerinin düşünülmesi, tanımlanmış ve zamanımızda kabul edilmiş evren modelinin açmazlarının gözler önüne serilmesi ve ispatlanmamış bir evren modelinin eğitim sürecinde hiçbir delile dayanmaksızın, bilimsel bilgilerden uzak, bir inanç sistemi gibi insanlara kabule zorlanması durumu tartışılabilecektir. Bu kitap, basit bir düz dünya önerisi ve yerleşik evren tasavvurunda sadece uzay denen boşlukta yeryüzünün düz olduğunu savunan bir eser değil; yeni bir evren tasavvurunun yapıldığı, yeryüzü ve göklerin ve göklerdeki gök cisimlerinin yeniden tanımlandığı bir eserdir. Bu eser, bu akımın ilk kitabı olup, bu zemini, tavanı ve gökteki süsleri yaratan tarafından yapılan tanımlamalar ve isimlendirmelerin anlamlandırılması ile oluşmuştur. Söz konusu bu isimlendirmeler, gözlem yoluyla elde edilen bilgiler ve geometrik ve optik hesaplamalarla ispatlanmıştır.
Bu kitapta, Orta Çağ İslam dünyasında bilim ve tekniğin durumu, her bir bilimsel ve teknik uğraş alanı ayrı ayrı ele alınarak sergilenmeye, bu konularda bütünsel bir bakış açısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Kitaptaki konular genelde İslamiyetin doğuşundan 16. yüzyılın başlarına dek ele alınmakla birlikte, yer yer daha önceki ve sonraki dönemlerle de bağlantılar kurulmuştur. Bu döneme kısmen girebilecek olan Osmanlı bilim ve tekniğine ise yer verilmemiştir. Daha çok fen bilimleri ve teknik konular ele alınmıştır. Kitabın yazılmasında yerli ve yabancı çeşitli kaynaklardan yararlanılmış, çeşitli bilim insanlarının adları Arapça ya da Batı dillerindeki yazımından ziyade Türkçeye uygun olarak ifade edilmiş ve kitapta mümkün olduğunca anlaşılır bir yazım dili kullanılmaya çalışılmıştır. İlk basımı 2001 yılında yapılan kitabın genişletilmiş ve yenilenmiş ikinci baskısının alana ve tüm okurlara katkı sağlaması dileğiyle…
Bu eser; çocukların uyum ve davranış sorunlarının, eşler arası iletişim çatışmalarının terapi teknikleri ve yöntemleri ile tedavisini okuyucuya sunmaktadır. “Çocuk ve Aileler”e yönelik terapi hizmetleri sunan; sağlık, eğitim, sosyal hizmet, çocuk gelişimi ve özel eğitim alanında çalışan meslek mensupları ile ebeveynlere tavsiye ederim.
Çevre sağlığı, günümüz koşullarında oldukça önemli ve öncelikli olarak ele alınması gereken bir konudur. Bu kitap, çevre sağlığının önemi ve gerekliliğinden yola çıkarak hemşirelik alanına özgü ''çevre sağlığı ve hemşirelik'' hakkında detaylı bilgi sunmayı amaçlamaktadır. Kitap, toplam 18 bölümden oluşmakta olup çevre sağlığı ve hemşirelik süreci, çevre sağlığı eğitimi bölümleri ile başlamaktadır. Kitapta hava, su, toprak kirliliği, elektromanyetik radyasyonun çevre sağlığına etkileri üzerinde durulmaktadır. Aynı zamanda atıkların yönetimi, geri dönüşüm ve yenilenebilir enerji kaynakları, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda önemli bilgiler içermektedir. Yaşam ortamlarında çevre sağlığının önemine dikkat çeken kitapta okullarda, iş yerlerinde ve konutlarda çevre sağlığı konusuna yer verilmiştir. Kırılgan gruplardan yaşlı bireyler, yeti yitimine sahip bireyler ve göçmenler açısından çevre sağlığının önemi ve hemşirelerin bu konuda nasıl destek sağlayabilecekleri anlatılmaktadır. Kitapta afetlerin, salgınların çevre sağlığına etkileri ve bu durumlarda nasıl müdahale edileceğine özellikle doğal afetlerin ardından çevre sağlığının korunması ve yeniden yapılandırılması konularında hemşirelerin rolü vurgulanmaktadır. Kitabın diğer bölümlerinde çevre hukuku ve çevre hakları, tek sağlık yaklaşımı, kültürün çevre sağlığı ile ilişkisi konularına da yer verilmektedir. Bununla birlikte sürdürülebilir kalkınma amaçları ve çevre sağlığı arasındaki ilişki, kitabın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Okuyucular, her bir bölüm içerisinde çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle uyumlu sağlık uygulamalarının nasıl geliştirileceğini ve hayata geçirileceğini okuyabileceklerdir.
Oldukça titiz ve yoğun bir çalışmanın sonucu olan “Dijital Çağda Okuryazarlık” başlığını taşıyan bu kitapta; medya okuryazarlığı, sosyal medya okuryazarlığı, haber okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, görsel okuryazarlık, fotoğraf ve video okuryazarlığı, metaverse okuryazarlığı, kültür okuryazarlığı, sağlık okuryazarlığı, akademik okuryazarlık, psikoloji okuryazarlığı ve duygusal okuryazarlık konularına yer verilmiştir. Kitapta, on altı ayrı başlık altında birbirleriyle hem benzerlikler hem de farklılıklar gösteren çeşitli türden okuryazarlıklara yönelik çalışmalar mevcuttur. Bilimsel ve multidisipliner bir yaklaşım ile hazırlanan bu eser, içerisinde yer alan konulara ilgi duyanlar için faydalı olması düşüncesiyle hazırlanmıştır. Bölümlerin her biri, ele alınan konulara dair çalışmalar yapan akademisyenler tarafından kaleme alınmıştır. Eserin okuyuculara yararlı olması dileğimizle...
Makine Mühendisliği Tasarımı kitabı üç temel kısımdan oluşmaktadır. İlk kısımda tasarım sürecinde karşılaşılan genel kavramlar tartışılmakta ve tasarımın her aşamasındaki problemlerin çözümü için gerekli olan yaratıcı fikirler geliştirme amacıyla kullanılabilecek yöntemler tanıtılmaktadır. İnsan beyninde orijinal fikirlerin gelişmesinde önemli iki olgu analitik düşünme ve iç görüdür. Bu yetenekleri arttırmak ve desteklemek için burada anlatılmakta olan yaratıcı fikirler geliştirme yöntemlerinin kullanılması faydalıdır.Kitabın ikinci kısmında günümüzde gelişen bilimsel ve teknolojik duruma uygun bir şekilde çeşitlenmiş ve giderek birbirine karışmış olan mühendislik ve tasarım yöntemleri hakkında bilgiler ve örnekler verilmektedir. Kitapta mühendislik tasarımının mevcut teknolojiler ışığında nasıl evrildiği anlatılmış ve mühendislik tasarımında hâlen kullanılmakta olan tasarım yöntemleri “Geleneksel Tasarım”, “Algoritmik Tasarım” ve “Aksiyomatik Tasarım” olarak üç temel bölüme ayrılarak karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Özellikle tasarımın, yapay zekâ algoritmaları ile oluşabilecek arayüzler konusunda tartışmalar yapılmıştır.Kitabın son kısmında ise sistematik tasarım anlatılmaktadır. Sistematik tasarım yöntemi her ne kadar geleneksel tasarımın bir varyantı olarak karşımıza çıksa da son gelişmelerin ışığında giderek gelişen bilgisayar kapasiteleri ve özellikle yapay zekâ optimizasyonu yazılımlarına bağlı olarak birçok aşamasında algoritma kullanımının yaygınlaşması sonucunda bir tür algoritmik tasarım yöntemi olarak değerlendirilebilir. Sistematik tasarımın temel alt bölümleri olan kavramsal tasarım, şekillendirme tasarımı ve detaylı tasarım bu aşamada anlatılmaktadır.
Dünyanın en kullanışlı minerali olarak da bilinen kalsit (kalsiyum karbonat) doğal bir sanayi hammaddesi olup özellikle plastik, boya, kâğıt ve yapı kimyasalları sektörü olmak üzere endüstrinin pek çok alanında dolgu, katkı, takviye maddesi olarak kullanılmakta ve belirgin teknolojik (sertlik, tokluk, beyazlık vb.) ve ekonomik avantajlar sağlamaktadır.Kalsitin yine beyazlığı ve doğal oluşu sebebiyle deterjan, gıda, ilaç, kişisel ve ağız bakımı gibi çeşitli alanlarda yaygın bir şekilde kullanıldığını görmekteyiz.Bu kitapta kalsitin ocak madenciliğinden mikronize üretim süreçlerine ve paketlenmesine kadar yapılan tüm işlemler ayrıntılı bir şekilde ele alınmakta, uygulanan test ve analizler ile ürün standartlarına yer verilerek kullanım alanlarına dair ayrıntılı bilgiler sunulmaktadır.Eser; “Kalsit”, “Kalsit Madenciliği”, “Kırma ve Eleme”, “Mikronize Öğütme”, “Seperasyon”, “Kaplama”, “Paketleme ve İSG” ve “Mikronize Kalsitin Özellikleri, Kullanım Alanları ve Ürün Standartları” olmak üzere sekiz ana bölümden oluşmaktadır.Kitabın başta madencilik sektörü olmak üzere öğrencilere, araştırmacılara ve sektördeki uygulayıcılara faydalı olması dileğiyle…
Yabancılara Türkçe öğretimi sahası, terminoloji de dâhil henüz tartışmaları devam eden bir alan olmakla birlikte gerek ana dili olarak Türkçe eğitimi gerek diğer dillerin yabancı dil öğretimindeki bilgi ve uygulamalarından yararlanarak hızlı yol alabilen bir alandır. Söz konusu ilerlemenin görüldüğü ve eserin üzerine inşa edildiği anlayış, bütün bilim alanlarında olduğu gibi kuram ve uygulama olmak üzere iki ayak üzerinde durmaktadır. Bu ayaklardan birindeki eksikliğin diğerine de yansıyacağı şüphesizdir. Kuramdan Uygulamaya Yabancılara Türkçe Öğretimi kitabı, alanda deneyim sahibi akademisyenlerin, uygulamadan gelen tecrübelerini kuramsal bilgiyle yoğurmaları sonucu bilimin ve bilim insanlarının istifadesine sunulmuştur. Kadim ve güncel teorik bilgilerin ışığında Türkçe öğretimindeki uygulamaları yansıtan eser, bilhassa yabancılara Türkçe öğretimi sahasında kendini geliştirmek isteyen öğrencilerin, alanda yeni çalışmaya başlamış meslektaşların ve öğrenmeyi, gelişimi ilke edinmiş akademisyenlerin yararlanabileceği bir niteliktedir.
Günümüzün globalleşen dünyasında çocukları ve çocukluğu anlamanın ve anlamlandırmanın zor olduğu bir süreç yaşanmaktadır. Uzun yıllar boyunca yapılan araştırmaların süzgecinden damıtılarak gelen bilgilerin bize yönelik en önemli yansıması, çocuğun ve çocukluğun nasıl anlaşılacağı üzerine olmuştur. Bireyin gelişiminin bütün yönleriyle eşsiz bir süreç olduğu ve bu sürecin içerisinde birçok farklı dengenin dikkate alınarak bireye en uygun yaklaşımın nasıl yapılacağı, bu anlama çabasının çıktılarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuğun bütüncül olarak desteklenmesi, onun varoluş mücadelesinde yolunu aydınlatacak en parlak ışıklardan biri olacaktır. Yaşamın kritik evrelerini içinde barındıran gizemli bir hazine olarak nitelendirilebilecek erken çocukluk yıllarında çocuğun bütüncül olarak desteklenmesi, ona bu hazinenin kapılarını aralayacaktır. Bireyin hayatında bu denli öneme sahip bir dönemi anlamaya ve anlamlandırmaya yardımcı olabilecek bu eser, çocuğun bütün gelişim alanlarında süreç içerisinde nasıl bir serüven izleyebileceğini gözler önüne serecektir. Bu süreçte çocuk desteklenirken onun nasıl değerlendirileceği ve bu esnada dikkat edilmesi gereken hususlar da titizlikle okuyucuya sunulmuştur. Bu kitabın, çocuğun gelişimine ve desteklenmesine yönelik anlama ve anlamlandırma çabalarına katkı sunması ve daha etkili bir gelişimsel değerlendirmenin nasıl yapılabileceğine rehberlik etmesi en büyük amacımız ve temennimizdir.
Bu kitap; ülkemizde büyümeye devam eden ulaşım ve ulaştırma türleri hakkında farkındalık oluşturulması, toplumun bilgilendirilmesi ile ulusal ve uluslararası taşımacılık hizmetlerinin altyapı ve üstyapı nitelikleri ile özelliklerinin açıklanmasını amaçlamıştır. Kitapta, altı ulaşım türünde taşıma araçları, takip sistemleri, işletme türleri ve pazar çeşitleri ile resmî evrak niteliklerini ve lojistik kavramı çevresinde; tedarik zinciri yönetimi, lojistik merkezler ve uluslararası taşımacılıkta temel rekabet unsuru olan Lojistik Performans İndeksi'nin (LPI), ülke kalkınmasındaki önemine dikkat çekilmiştir. Ulaştırma ekonomisinin kapsamı ve ilgili alt sektörleri, “Ulaştırma Ekonomisi Ekosistemi” başlığı ile incelenmiş, genel ekonomi içerisinde ulaşım ve taşımacılık hizmetinin kendi içerisinde ve diğer sektörlerle etkileşimi, sistem teorisi ile açıklanırken geniş bir alanı kapsayan ulaştırma ekonomisi içerisinde odaklanma noktalarını işaret etmek ve pekiştirmek açısından hazırlanan “değerlendirme ve tartışma konuları”, her bölümün sonuna yerleştirilmiştir. Konuların bütünlük içinde incelendiği kitabın alandaki literatürde var olan boşluğu doldurması ve araştırmacılara kaynak olması temenni edilmektedir.
Son dönemde yakından takip edilen savuma ve güvenlik ekonomisi, dünya üzerinde mevcut doğal kaynaklar ve doğal kaynakların durumları, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, küresel aktörler ve uluslararası arenada yaşanan gelişmeler ile birlikte dikkat çeken ve üzerinde çalışılan bir alan hâline gelmiştir. Kamusal bir hizmet olan güvenliği sağlamanın temel unsuru olan savunma gücü, ekonomi ile yakından ilişkili bir kavramdır ve bağımsızlığın, ülkenin ve milletin bekasının temelini oluşturmaktadır. Ülkelerin jeopolitik konumu yanında sahip olduğu savunma sanayi özellikleri, uyguladığı savunma sanayi politikaları ve bu politikaların sosyoekonomik dinamikleri, savunma harcamalarının etkinliği ve ekonomi üzerindeki etkileri, silahlanma yarışı ve silahsızlanma süreci, çatışma, savaş ve terörizmin sosyoekonomik ve politik dinamikleri gibi pek çok konu savunma ekonomisi alanında incelenmektedir.Sınırlı sayıda kaynağın olduğu savunma ve güvenlik ekonomisi alanına katkıda bulunmak, alanının temel unsurlarını açıklamak, ekonomi ve güvenlik kavramlarını disiplinler arası bir yaklaşımla incelemek amacıyla hazırlanan bu eserin; araştırmacılara, savunma ve güvenlik ekonomisi alanında çalışanlara ve bu alana ilgi duyanlara katkı sağlaması beklenmektedir.
11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında ortaya atılan ve şu ana kadar tarihteki en kapsamlı “terörle mücadele” kampanyası olan “Teröre Karşı Savaş” kampanyası, Irak ve Afganistan işgallerinden DEAŞ'a karşı uluslararası koalisyona, küresel ölçekte gerçekleştirilen hedefli suikastlardan özel kuvvetler ve istihbarat örgütlerinin örtülü operasyonlarına, terörizmle mücadele adına çıkarılan yasa ve oluşturulan güvenlik kurumlarından uluslararası hukuka yönelik düzenlemelere kadar tüm dünyaya yayılan geniş ölçekli bir dizi terörizmle mücadele uygulamaları bütünüdür.Amerikan dış politikasını son yirmi yılda önemli ölçüde yönlendiren Teröre Karşı Savaş'a eleştirel bir yaklaşım getirilmeye çalışılan bu kitapta, yerli literatürde çok fazla tanınmayan, dolayısıyla da yaklaşımları ve yöntemleri nadiren kullanılan bir araştırma gündemi olan "Eleştirel Terörizm Çalışmaları"nın perspektifi temel alınmıştır.Teröre Karşı Savaş'ın söylemsel bağlamının kimlik ve dış politika ilişkisi çerçevesinde incelenmesinin yanı sıra, Amerikan terörizmle mücadele uygulamalarının biyopolitika/yönetimsellik kavramıyla yorumlanması ve 11 Eylül sonrası terörizm ve terörizmle mücadelenin popüler kültürdeki meşrulaştırma biçimlerini sorunsallaştıran bu çalışmanın Eleştirel Güvenlik ve Terörizm çalışmaları literatürüne katkı sağlayacağı umut edilmektedir.Teröre Karşı Savaş'ın yarattığı insan hakları ihlallerini, ulusal kimliğe dayalı politik dilin terörizmle mücadelede nasıl araçsallaştırıldığını, popüler kültürün askerî işgallere, işkenceye ve istisna rejimlerine nasıl meşruiyet sağladığını "Eleştirel Terörizm Çalışmaları"nın sunduğu imkânlar ile ortaya koymak, ana akım teorilerin görmezden geldiği hususlara dikkat çekmek için elverişlidir.
Lojistik, işletmelere hız ve esneklik sağlamasının yanında önemli maliyet avantajları da yaratmaktadır. Coğrafi ve tarihî avantajlarına rağmen bu sektörden yeterince pay alamayan ülkemizde eksikliği hissedilen Türkçe kaynak ihtiyacına katkıda bulunma amacını taşıyan bu eser; lojistiğin en bilinen operasyon alanlarından birine parmak basarak depolama, malzeme elleçleme ve ambalajlama konularını incelemektedir. Eser, lojistik alanında yetişmekte olan gençler ve hâlihazırda lojistik sektöründe faaliyet gösteren tüm yönetici ve çalışanlar için faydalı bir el kitabı niteliğindedir.
Bu kitap ile bankacılık işlemleri ve muhasebesi anlatılmıştır. Bankacılık uygulama işlemleri ülkemizde genel olarak sektörde öğrenilen bir meslek dalıdır.Bunun için mesleğe yeni başlayan banka çalışanları ve üniversite öğrencilerimizin öğrenme süreçlerini kolaylaştırmak ve bankacılık alanıyla ilgili onlara farklı bakış açıları kazandırmak amaçlanmıştır.Bu kitapta sadece teorik bilgiler değil yoğun bir şekilde bankacılık uygulaması işlem ve örnekleri anlatılmıştır. Bu doğrultuda banka muhasebesi, kredi işlemleri, temel bankacılık bilgileri ve banka şubelerinde yapılan karmaşık işlemler ele alınmış ve öğrencilerin anlayabileceği düzeyde anlatılmıştır.Bu eser, bankacılıkla ilgilenen bütün bireyler için önemli bir kaynak olacaktır. Uzun bir süredir banka muhasebesi ve bankacılık uygulamalarını anlatan çok fazla eserin olmadığını söyleyebiliriz. Bu kitabın alanda oluşan bütün eksiklikleri gidereceğini düşünüyorum.Ayrıca kitapta, toplamda 165 adet özgün soru bulunmaktadır.Bu sorularla kitap; banka personellerine unvanda yükseleme sınavlarına, üniversite öğrencileri ise banka muhasebesi, bankacılıkta kredi işlemleri ve temel bankacılık işlemleri derslerine referans olacaktır.Bu kitabın bankacılığa ilgi duyan herkese faydalı olması dileklerimle.
Finans, bankacılık ve muhasebe gibi konularda teori ile olguların bağdaştırılması ve yaşanan gerçekliklerin soyut teorilerle ilişkilendirilmesi noktasında vaka analizleri çok önemli bir işleve sahiptir. Batı üniversitelerinde yıllardır hem bir eğitim aracı hem de bir araştırma alanı olarak ilgi gören vaka analizi tekniği, ne yazık ki, Türkiye'de hak ettiği değeri görmemiştir. Bahsedilen boşluğu doldurmayı hedefleyen bu eser, bankacılık konusunda teori ile gerçekliği birleştirip bütünleştiren, muhataplarına daha derinlikli bir kavrayış imkânı kazandıran bir özelliğe sahiptir. Eserde matematiksel, istatistiksel analizlerden ziyade, teori ile olgular ilişkilendirilerek daha geniş bir bakış açısıyla teorik analizler ortaya konulmuştur. Böylece vaka tekniğinin ruhunda yatan temel felsefe, çalışmanın bilimsel değeri ve eserin hitap ettiği kitleyle olan etkileşimi; eş zamanlı olarak gözetilmiştir. Eserde ele alınan vakaların salt hikâyelerinden ziyade, teorik bağlantıların kurulması sağlanmış, gelişim sürecinde rol oynayan önemli faktörler aktarılmış ve vaka sonuçlarının hem bilimsel hem de politika yapıcılar açısından sonuçları ayrıntılı olarak analiz edilmiştir. Bu yaklaşım tarzı sayesinde, daha bütüncül ve okuyucu dostu bir çalışma ortaya çıkmıştır. Türkiye ve dünyada yaşanan gerçek gelişmelerin incelendiği bu çalışmada aşağıdaki vakalar ele alınmıştır:• Barclays LIBOR Manipülasyonu• İhlas Finans• Bernard L. Madoff• Deutsche Bank Skandalları• Etibank• Ege Sigorta• Bankers Trust ve Kıdder Peabody• Tarım Kredi Kooperatifleri• Para Vakıfları• Dana Gas Sukûk• Grameen Bank
Bu kitap, alanında uzman öğretim üyeleri tarafından Sağlık Bilimleri Fakültelerinde okutulan Sistem Hastalıkları dersinin eğitiminde, hem öğrencilere hem de ders verecek öğretim üyelerine yardımcı olmak amacıyla ders müfredatına uygun olarak anlaşılması kolay ve öğrencilerin ayrıntıda boğulmasından kaçınılarak yazılmıştır.Hazırlanan bu kitapta konular 17 farklı başlık altında yer almaktadır. Her bir bölümde bahsi geçen sistemin terminolojisi, anatomisi, fizyolojisi, hastalıkların özellikleri ve tedavi yaklaşımları sade ve duru bir dille anlatılmıştır. Konuların içerikleri renkli görseller, şekiller ve tablolarla desteklenmiştir. Bölüm sonlarında örnek sorularla bilgiler pekiştirilmiştir.Sistem Hastalıkları kitabının, doğru ve güncel bilgiler sunarak öğrencilere ve sağlık hizmetleri çalışanlarına her daim yol gösterici bir baş ucu kaynağı olması dileğiyle...
Bu ders kitabının hedef kitlesi; bitki ve hayvan yetiştiricileri ve biyoloji, ziraat, veteriner, zootekni alanları ve anabilim dallarında öğrenim gören lisans ve lisansüstü öğrencileridir. İstatistiksel yöntemlerin genetik ve tarıma nasıl uygulandığını anlamakla ilgilenen istatistikçiler, bu kitaptan önemli ölçüde fayda sağlayabilir.Kitapta kantitatif genetiği incelemek için ön koşullar olan; Mendel genetiği, popülasyon genetiği ve temel istatistikler için teknik derleme ve incelemeler üç bölümde temsil edilmiştir.Kitabın ele aldığı konular; indeks seleksiyon, kalıtım derecesi, genetik ve fenotipik korelasyonlar, tek özellik ya da çoklu özellikler için seleksiyon, akrabalık, akrabalı yetiştirme, akrabalar arası benzerlik, çevre varyansı, genotip çevre interaksiyonudur.Kitapta farklı veri analizi yöntemlerini ve genetik parametrelerin tahminini göstermek için çok sayıda örnek verilmiştir. Her bir veri analizi örneğinin yanı sıra SAS (İstatistiksel Analiz Sistemi)'ın program kodları da sunulmuştur.Kantitatif Genetik kitabında istatistiksel genomik, genom boyu ilişkilendirme (GWAS), büyük etkili (majör) gen, kantitatif özellik lokusu (QTL) ve biyoinformatik alanlarında uygulanan en son istatistiksel metodolojilerin ilkeleri verilmiştir. Böylece bu kitap, araştırmacıların verileri analiz etmek ve analiz sonuçlarını daha iyi yorumlamak için en uygun algoritmayı seçmelerine yardımcı olacaktır. Ayrıca başlıca biyoinformatik yazılım paketlerinin arkasındaki istatistiksel modellerin ve yöntemlerin anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.
Günümüzde gerek bireysel gerekse toplumsal edim ve düşünceler tarihin hiçbir döneminde yaşamadığı kadar büyük bir hız ve ivmeyle değişim göstermektedir. Başta teknolojik gelişmeler ve küreselleşme olmak üzere makro düzlemdeki çeşitli olgular da bu değişimi bir dönüşüme evirmekte ve paradigma kırılmalarını beraberinde getirmektedir. Öyle ki hem bireysel hem toplumsal hem de iş yaşamında davranış kalıplarının çok hızlı bir şekilde değiştiği gözlemlenmektedir. Etik algıları, düşünceler, davranışlar, tutumlar ve hatta duygular da bu değişimden etkilenmektedir. Özellikle bireysel ve toplumsal edimlerin kesişme noktası olan iş yaşamında bu değişim, daha belirgin ve belirleyici olmaktadır. Bu husus gerek örgüt bağlamında gerek grup bünyesinde gerekse bireysel mecrada vuku bulan düşünce, davranış ve tutumların araştırıldığı örgüt kültürü olgusunun önemini daha çok artırmaktadır. Bu eser, olgunun bu önemine istinaden günümüz örgütlerinin ve örgüt bünyesindeki insan unsurunun değişen koşullar bağlamında daha iyi anlaşılması için kaleme alınmıştır. Farklı bir yöntembilimsel yaklaşımla örgüt kültürü olgusu hem kavramsal hem kuramsal hem de görgül boyutuyla tahlil edilmiştir. Örgüt kültürü olgusuna ilişkin epistemolojik, ontolojik ve metodolojik sorgulamalardan hareket eden bu kitabın, alana ilgi duyan araştırmacılara ve uygulayıcılara faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Bu kitap, veritabanı ile yazılım geliştirmek isteyenler ya da zaten veritabanını temel düzeyde bilip de yazılım geliştirirken bu alanda daha fazla profesyonel olmak isteyenler için yazılmıştır. Kitap öncelikle temel düzeyde veritabanı mantığı oluşturmak ile başlamaktadır. Ardından veritabanı sorgulama mantığı tüm detayları ile anlatılmıştır ve son olarak da kendisini daha ileri düzeyde geliştirmek isteyenler için veritabanı yetkileri ile veritabanı performansı anlatılmıştır. Tüm bunlar anlatılırken veritabanı güvenliği konularına da değinilmiştir. Böylece bu kitap; “Veritabanı I”, “Veritabanı II”, “Veritabanı ve Veri Yönetimi” gibi hem lisans hem lisansüstü derslerde kullanılabilir.
Psikolojide deneysel yöntemler, 20. yüzyılın başlarından itibaren davranışçılar tarafından, ortalarından itibaren de bilişsel psikoloji araştırmalarını yürütenler tarafından yoğun olarak kullanılagelmiştir. Bununla birlikte deneysel yöntemlerin net bir neden-sonuç ilişkisi ortaya koyabilme becerisi, göreli olarak yakın zamanlarda psikolojinin birçok alt alanında deneyselciliğin benimsenmesine neden olmuş ve günümüzde deneysel yöntemler (diğer yöntemlerin yanı sıra), psikolojinin neredeyse tüm branşlarında yoğun olarak kullanılmaya başlamıştır. Dolayısıyla sadece klasik anlamda deneysel-bilişsel psikoloji konularını çalışan araştırmacıların değil, örneğin gelişim psikolojisi, sosyal psikoloji, çevre psikolojisi, adli psikoloji gibi psikolojinin çok farklı alt alanları ile ilgili çalışma yürüten araştırmacıların da psikolojideki deneysel yöntemlerin ayrıntılarına hâkim olmaları gerekmektedir. Bundan dolayı bu kitap, psikolojinin tüm alt alanlarında çalışanlar için psikolojideki deneysel yöntemlere giriş niteliğinde bir yardımcı kaynak olarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda kitapta, deneysel araştırmaların temel özelliklerine, deneysel olmayan araştırmalara, niceliksel yöntemlere, güvenirlik-geçerlik kavramlarına, deneysel psikolojideki temel ve uygulamalı araştırma konularına, bilgisayar temelli ölçme tekniklerine, bilimsel rapor yazımına ve deneysel araştırmalardaki etik konulara değinilmiştir.
Onları arkanızda bırakın, onları peşinizden sürükleyin, onları tozunuzda bırakın. Beyninizi de vücudunuz kadar forma sokun ve triatlon potansiyelinize ulaşın. Triatlon Bilimi, ihtiyaç duyacağınızdan çok daha fazla bilgi içeren, üç disiplinin her biri için tüm fizyolojik alt detayları ile genel kondisyon düzeyinizi, bireysel hedeflerinizi ve yarışmaya özgü ihtiyaçlarınızı karşılamaya yönelik en uygun stratejileri içermektedir. Bu kitapta, genellikle yalnızca üst düzey bir antrenör tarafından sunulabilecek tecrübeye dayalı tanımlama, bilgi ve önerileri keşfedeceksiniz. Editörler Joe Friel ve Jim Vance ile bu sporun uluslararası uzmanlarından oluşan yazar kadrosuyla Triatlon Bilimi, triatlon sporunda üst seviyelere çıkmak üzerine eşi görülmemiş zenginlikte, ileri seviye ancak erişilebilir bilgiler sunar.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.