Nezihe Meriç’in “sinema için bir anlatı” olarak nitelediği, 2006 yılında çıkmış ve uzun süredir baskısı bulunmayan, Oradan da Geçti Kara Leylekler kitabı Yapı Kredi Yayınları tarafından ilk kez yayımlandı.
Oradan da Geçti Kara Leylekler Nezihe Meriç’in kaleminden, sinematografik bir anlatımla, çocuk yaşta köyden kapıcı dairesine göçen İsmidal ve Hüseyin ile, apartmanda yaşayanların çok yönlü değişiminin öyküsü.
Bir yanda, kollarındaki uzun sepetler dışında değişmeyen kocalarla, işe gittikleri evlerde adları da, kendileri de farklılaşan kadınların yaşadıkları; diğer yandaysa, bu değişimi dile getirmek isterken kendileriyle de karşı karşıya kalan kentliler var Oradan da Geçti Kara Leylekler’de.
Sonra, artık herkes Gül’ü seyrediyor. Ortada duyulmayan gizemli bir soluk almayışın sesi var: Tanrım! O nasıl bir topuklama oynamak öyle. O ne incelik, o ne şaşırtıcı bir anlatım gücü. Bu kız diye düşünülüyor, raks ederek, tüm acılarını, tüm sorularını, sorunlarını ifade ediyor işte. Evet ancak böyle açıklanabilir bu oynayış. Kimseleri görmüyor. Dalmış müziğin ölçüsüne, hesaplaşıyor sanki yaşamla, dünyayla, onu yaratanla. Kaşları bir çatılıyor, bir açılıyor. Topuğu yere, değip değip kalkıyor.
“Biz Hiç Değişmedik Gönül”, Nezihe Meriç’in çoğunlukla Ankara’dan Amerika’ya gönderilmiş mektuplarından oluşuyor; yarıya yakını 1953-55 yıllarında yazılmış, zamanla seyreliyor, son mektup ise 1991 tarihli.
Gönül Derman Hürkuş Şarman (1925-2015), Türk havacılığının öncülerinden, Bir Tayyarecinin Anıları (YKY, 2000) kitabıyla bilinen Vecihi Hürkuş’un kızı. Nezihe Meriç’le 1940’lı yıllarda İstanbul Türkoloji bölümünde başlayan yakın arkadaşlıkları ömür boyu sürmüş.
“Biz Hiç Değişmedik Gönül”, 1950’lerde Türkiye ve Amerika’daki yaşam biçimlerini yansıtması bakımından dikkat çekici. Nezihe Meriç’in aile hayatı, evliliği, çocuklarla ilişkileri, yayıncılık mesleği, arkadaşlıkları, umutları, umutsuzlukları var mektuplarda. İşlerin, insanların, günlük hayatın sıkıntılarının, hastalıkların, siyasi ortamın, ekonomik sorunların, toplumsal olayların baskısı altında direnen, yazıya umutla sarılan bireyin duygusal çırpınışları, acılarla baş etme biçimleri var.
“Biz Hiç Değişmedik Gönül”, ömür boyu süren bir büyük dostluğun sıcaklığını duyurması yanında 20. yüzyıl Türkiyesi’nde bir kadının yazınsal serüvenini, Nezihe Meriç’in hayat mücadelesini anlatan bir kitap.
Nezihe Meriç’in ilk öyküleri de ilk söyleşisi de Seçilmiş Hikâyeler dergisinde çıktı. 1950’de “Bir Şey” adlı öyküsüyle başlayan yazınsal serüveni altmış yıl sürdü. Bu süre boyunca dergi ve gazetelerde yayımlanmış belirli söyleşileriyle arşivinde bulunan, tarihi, yeri, kişisi belirsiz söyleşileri elinizdeki kitapta bir araya geldi.
Seval Şahin’in yayına hazırladığı kitapta öykücülüğümüzün gelişiminde pay sahibi ustalardan Nezihe Meriç’in kitaplarının yazılış süreci, öykü anlayışı, anıları, kişisel dünyası, günlük uğraşıları, yazarlık tutumu, yazınsal sorunları konu ediliyor. Nezihe Meriç’i yakından tanımak, bir öykücünün mutfağına sokulup sohbetine katılmak için bulunmaz bir fırsat “Kimse Hikâyeyle Aramda Geçenleri Anlamıyordu”.
“Kolay mıdır bir beyaz kâğıda üç sözcüğü yan yana koymak! Bu işlemi sürdürmek! Her sözcüğün arkasında bir dünya vardır. Geçmişin, bugünün, yaşamakta olanın, insanın, toplumun devinimini, evrimini, devrimini, her bir şeyini içerirken, kolay mıdır yazı yazmak! Ateşle oynamaktır.”
Menekşeli Bilinç Nezihe Meriç’in Bozbulanık ve Topal Koşma’dan sonra üçüncü öykü kitabı olarak 1965’te yayımlanmıştı. Toplu Öyküler I cildinde yer alan ve altı öyküden oluşan kitabın yıllar sonra ilk kez ayrı basımı yapılıyor.
Bir söyleşisinde öyküyü “insanın bir ruh halinin, herhangi bir olay karşısındaki durumunun kısmetine düşen zaman içinde bir gülüşünün, bir davranışının ustaca makaslanıverişidir” diye tanımlayan Nezihe Meriç, yazınımızda geleneksel çizgiyle yenilikçi yönelişler arasında bir köprüdür. Konuşma dilinin rahatlığı içinde yalnızlıkları, iç daralmalarını ustalıkla dile getirdiği öykülerinde samimi bir incelikle sevgiye, iyimserliğe, umuda da yer açar.
Büyümek...
Edebiyatımızın önemli öykücülerinden Nezihe Meriç (1925-2009) yazdıklarında çocuklara ve kadınlara hep özel bir yer verdi.
Dur Dünya Çocukları Bekle kitabında da bizi o yalın, içten anlatımıyla sekiz çocuğun büyüme hikayesiyle, hayalleriyle, umutlarıyla, düş kırıklıklarıyla ve beklentileriyle buluşturuyor.
Dünyaya çocukların gözlerinden bakmak...
Bu kitapta, sadece Ahmet adında bir çocuğun hikâyesi değil anlatılan… Serim, Umut, Sumru, Memet… daha kimler var kimler…
Nezihe Meriç’in şenlikli dilinden “çocuk dünyası”nı ve ruhunu büyüteç altına alan sıcacık hikâyeler.
Meraklı, heyecanlı, güler yüzlü Ayşe on bir yaşındaEdebiyatımızın önemli öykücülerinden Nezihe Meriç (1925-2009) yazdıklarında çocuklara ve kadınlara hep özel bir yer verdi.Annesi babası çalışan ve evde tek başına kalarak büyüyen Ayşe’nin hikâyesi, iç dünyası, hayatla ilişkisi Nezihe Meriç’in arı duru anlatımıyla can buluyor. Ayşe mahalleyi, konu komşuyu, yakın çevresini merak eden bir çocukken, yaşı büyüdükçe daha büyük bir dünyanın içinde yer almaya ve hayatı anlamaya, sorgulamaya, “Ben de varım!” demeye başlıyor.Yedi kitaptan oluşan dizisinin beşinci kitabı Küçük Bir Kız Tanıyorum On Bir Yaşında, yenilenmiş baskısıyla, Emine Bora’nın çizimleriyle okurlarla buluşuyor...
Meraklı, heyecanlı, güler yüzlü Ayşe on iki yaşında
Annesi babası çalışan ve evde tek başına kalarak büyüyen Ayşe’nin hikâyesi, iç dünyası, hayatla ilişkisi Nezihe Meriç’in arı duru anlatımıyla can buluyor. Ayşe mahalleyi, konu komşuyu, yakın çevresini merak eden bir çocukken, yaşı büyüdükçe daha büyük bir dünyanın içinde yer almaya ve hayatı anlamaya, sorgulamaya, “Ben de varım!” demeye başlıyor.
Yedi kitaptan oluşan dizisinin son kitabı Küçük Bir Kız Tanıyorum On İki Yaşında, yenilenmiş baskısıyla, Emine Bora’nın çizimleriyle okurlarla buluşuyor...
Tadımlık
“Ayşe’nin aklında kalanlardan en önemlisi, o büyük, koyu renkli ev ekmeğini, şişman yaşlı bir teyzenin göğsüne dayayıp bıçağı dışarıdan içeri doğru çekerek kalın büyük dilimler kesmesiydi.
O ekmekler mangalda kızarırken çörek gibi kokuyordu.Evde olsa böyle büyük bir dilimin ancak dörtte birini yiyebilecek olan Ayşe, o gülüş çığrış arasında iki dilim ekmek yiyip beş bardak çay içti.
İçti de, ayırdına bile varmadı. Bu neşeli, kalabalık sofraya hayran olmuştu.”
Ayşe balkondaki koltukta derin düşüncelere dalıyor... Meşenin gölgesindeki masada yayılıp şiir okuyor. Şiirleri okurken öyle güzel oluyor ki, içinden hep sevinmek geliyor... Son zamanlarda durmadan şarkı söylüyor. Televizyondaki şarkıcıların şarkılarının hemen hepsini biliyor... Annesinin ağır paketler taşımasını istemiyor, çünkü ona yakında bir kardeş getirecek... Bazen canı çok sıkılıyor... Kafasındaki sorular giderek çoğalıyor... Artık çatır çatır tartışıyor annesiyle. Her işini kendi yapabilir, her kararı kendi verebilirmiş, öyle diyor...
Yedi kitaptan oluşan Küçük bir Kız Tanıyorum dizisi, sadece çocukların değil, anne babaların, öğretmenlerin, yediden yetmişe herkesin okuması ge-reken bir eser...
Meraklı Ayşe On Yaşında
Türk edebiyatının önemli öykücülerinden Nezihe Meriç (1925-2009) yazdıklarında çocuklara ve kadınlara hep özel bir yer verdi.
Yedi kitaptan oluşan dizisinin beşinci kitabı Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında, yenilenmiş baskısıyla, Emine Bora’nın çizimleriyle okurlarla buluşuyor...
Annesi babası çalışan ve evde tek başına kalarak büyüyen Ayşe’nin hikâyesi, iç dünyası, hayatla ilişkisi Nezihe Meriç’in arı duru anlatımıyla can buluyor. Ayşe mahalleyi, konu komşuyu, yakın çevresini merak eden bir çocukken, yaşı büyüdükçe daha büyük bir dünyanın içinde yer almaya ve hayatı anlamaya, sorgulamaya başlıyor.
Cimcime Ayşe Büyüyor
Türkiye edebiyatının önemli öykücülerinden Nezihe Meriç (1925-2009) yazdıklarında çocuklara ve kadınlara hep özel bir yer verdi.
Yedi kitaptan oluşan dizisinin dördüncü kitabı Küçük Bir Kız Tanıyorum Dokuz Yaşında, yenilenmiş baskısıyla, Emine Bora’nın çizimleriyle okurlarla buluşuyor...Annesi babası çalışan ve evde tek başına kalarak büyüyen Ayşe’nin hikayesi, iç dünyası, hayatla ilişkisi Nezihe Meriç’in arı duru anlatımıyla can buluyor.
“Ayşecim neden böyle şeyler uyduruyorsun?” diyor. Ayşe çok şaşırıyor. Uydurmuyor ki. O ev, şeyde, uf bunu anlatması zor, aklında, neresi olduğunu bilmediği bir yerde, babaanne, hayalinde, demişti işte orada sahiden var. Ayşe orada denize giriyor, kumların arasında renkli taşlar topluyor. Akşama dek hep mayosuyla dolaşıyor. Öyle rahat ki! Orada bir tane ağaç var. Hani bu evlerinin önündeki çınar var ya, işte onun gibi kocaman bir ağaç. Onun gölgesine koydular yemek masasını. Orada baba açık havada mangal yakıyor. Hani babaanneye gittikleri zaman yaktığı gibi. Anne de köfte yapıyor, off öyle güzel kokuyor ki...
Uzak bir Doğu ilinde kar kapıyı alır. Sobada ekmekler kızarır. Mütevazı odaları demli çay kokusu doldurur. Kırmalı elbiseler dikilir. Mahir amca Beethoven'ı anlatır. Dışarda büyük bir savaşın kan kokusu ve korkusu vardır. İki küçük kız, Berni ile Meli, modernleşmekte olan bir ülkenin çehresini oluşturan Neyyire hala ve Mahir amcanın evinde erdemli insanlar olarak büyütülürler. Hayatın karmaşık ve bazen zalim yüzü onları şaşırtsa da, doğru insan, dürüst insan olacaklardır. Korsan Çıkmazı büyüyüşün uzun bir öyküsüdür. Nezihe Meriç'in 1960 yılında yazdığı bu sıcacık roman, erdemli insanın toplumsal rolünü anlayabilmek için, yeni okumalara her zaman açık. Erdemin anlamının giderek sislendiği yeni zamanlarda da...
"Bengi’yi dedesi büyüttü demek doğrudur ama, pek sıradan olur. Kendisine verilen zamanı kendi gönlünce yaşamış, aşkı tanımış, sonra da düş mü gerçek mi bilemediği bir acının, bir ölüm acısının içindeyken, tanrısal bir ödül olan iki küçük çocuk karışmış yaşamına. O iki küçük çocuk da nedenleri şu ya da bu, zamanın bir yerinde kimsesiz, çaresiz, korktukları bir boşluğun içindeyken gene o tanrısal güç dedeyi vermiş onlara.“
Bengi ve Gün... Parçalanmış bir ailenin ayakta kalmaya çalışan, birbirine sımsıkı kenetlenmiş iki küçük bireyi... Bengi küçücük bedeni ama kocaman kalbiyle sarılıyor kardeşine, evine, anne ve babasından geriye kalanlara... Sevgi ve bağlılık çatısı kuruyor terkedilmiş yuvanın üstüne. Çok sevdiği dedesinin de yardımıyla başarıyor, hayatındaki her sabahı mutluluk veren yeni bir sabaha dönüştürmeyi.
“İstiyorum ki, bu yazdıklarımı okuyup sevenler, işi sürdürsünler gönülleri nasıl çekerse. Eksikleri tamamlayıp, geri kalanını dokusunlar...“ diyen Nezihe Meriç’in son romanı Alacaceren Bengi ve Gün’ü hayatınızın unutulmaz parçaları yapacak.
Nezihe Meriç’in “Küçük Bir Kız Tanıyorum” serisinin üçüncü kitabı YKY’den yayımlandı.Türkiye edebiyatının önemli öykücülerinden Nezihe Meriç (1925-2009) yazdıklarında çocuklara ve kadınlara hep özel bir yer verdi.
Yedi kitaptan oluşan dizisinin ikinci kitabı Küçük Bir Kız Tanıyorum Sekiz Yaşında, yenilenmiş baskısıyla, Emine Bora’nın çizimleriyle okurlarla buluşuyor...
Annesi babası çalışan ve evde tek başına kalarak büyüyen Ayşe’nin hikâyesi, iç dünyası, hayatla ilişkisi Nezihe Meriç’in arı duru anlatımıyla can buluyor.
Yedi kitaptan oluşan dizisinin ikinci kitabı “Küçük Bir Kız Tanıyorum Yedi Yaşında”, yenilenmiş baskısıyla, Emine Bora’nın çizimleriyle okurlarla buluşuyor...Annesi babası çalışan ve evde tek başına kalarak büyüyen Ayşe’nin hikâyesi, iç dünyası, hayatla ilişkisi Nezihe Meriç’in arı duru anlatımıyla can buluyor.
“Evin içinde çıt yok ama bu düşünceler Ayşe’nin kafasının içinde fır dönüyor. Ayşe sabahın, sabah esintisinin, yeni yeni uyanmaya başlayan kentin, kendi sokaklarının küçük seslerini duyuyor. Hafif, belli belirsiz bir vınlama mı desek, ince bir uğultu mu desek, öyle bir şey.”
Mektubun gün biterken ulaştı elimize.Cumartesi'ydi. Avignon'dan dönmüştük. Kale içine kurulmuş o tiyatro şehirden yorgun argın dönmüştük. Üzerine "Dost Dergisi ve Yayınları" yazılmış bir zarftan çıkıverdin karımıza. Tek gözlü evimize buyur ettik seni. BBC 'nin Türkçe yayınını dinledik birlikte. Sonra mektubunu tekrar okuduk. Orhan Suda Bazen seni öylesine hüzünlü, bir derinlikte mi diyeyim, yoğunlukla mı diyeyim, anlıyorum ki. Bir garip yalnızlık bu. Düşünceni ve sözünü karşısındaki/nin/lerin anlamayacağını bildiğinden susmak, konuşmamak var ya... Nezihe Meriç Neredeyse yarım yy sürmüş sağlam bir dosluğun ve duygudaşlığın belgeleri Aix-Londra-İstanbul Mektupları... İki edebiyatçının, Nezihe Meriç ve Orhan Suda'nın 1980'lerde "bildiğimiz" mektuplarla başlayan ve 2000'li yıllarda "e-posta"larla devam eden duygu ve düşünce yolculuğu. "Okuyanlar bir kere daha anlayacaklardır olağanüstü değerli bir öykücüden yoksun kaldığımızı" diyor Orhan Suda
Doğan Kardeş Dizisi, Türk şiirine ve hikayesine yön veren önemli kalemlerin seçme eserlerini gençlerle buluşturuyor. Her biri uzmanlarca hazırlanan kitaplar, yazarları tanıtan özel metinlerle sunuluyor.
Kadınca… İinsanca…
"Nezihe Meriç, sonuna kadar, kadın, özellikle de genç kız sorununu, dönemin, dönemlerin bütün değişimleri içinde ele almıştır. Elbette, erkek kişileri de vardır Nezihe Meriç'in ve ilginç olan, bunlar her zaman olumlu, hatta sosyal ve ekonomik düzeylerinin gereği maço olmaları beklenmesine karşın, aksine kadına saygılı, olumlu yaklaşan karakterlerdir. Asıl çatışmayı Mezihe Meriç, geleneğine bağlı anneler, büyükanneler, mahalleli komşu kadınlarla genç kızlar arasında kurar.
Söylemeye gerek var mı, bilmem: Nezihe Meriç, kurallara, kurulu düzene hayır diyen gençlerden yana olmuştur sonuna dek."
" '...Ağlama sakın. Vakitli bir ölümdür. Ruhun için dua edersin. Sakın korkma. Ne mutlu bana, tekbaşıma, yapayalnız değilim. Ölenle ölünmez. Yaşamak güzeldir. Ne olursa olsun, yaşamanın ipini sıkı tutacaksın. Ama zor, ama kolay. Bak, dünya insanlarla dolu. Hepsi bir yolunu bulmuş yaşamaktadır. Yaşayacaksın. (...) İnsanlara verilen en büyük nimet budur. Akıldır hep aklını kullanacaksın. ' " Nezihe Meriç'in son kitabı Çisenti "Öyküler yazmıyorum, öyküler yaşayorum" diyen yazarın öykücülüğünde yepyeni bir dönemeç. Birbirinden farklı ama birbiriyle ilintili on dokuz öyküden oluşan Çisenti gerek kahramanları gerekse anlatımı ile çok farklı bir öykü şöleni sunuyor. Kısa bir öyküde uzun bir romanın tadını ve dopdolu yaşanmış hayat(lar)ın izini bulabilirsiniz.
Nezihe Meriç'in toplu öykülerinin ikinci cildi 1979'da yazdığı Dumanaltı ile 79'dan günümüze kadar yazdıklarını içeren Bir Kara Derin Kuyu'dan oluşuyor. Bu öyküler Türkiye'nin son yirmi yılına ışık tutuyor. Gerçekten de kara, derin bir kuyuydu o günler... Yaşamın tüm güzelliklerini çekip içine alan... Suskunluklar, acılar, alışamamalar, geride kalan özlemler, parçalanan anılar, yaşamlar, insanlar... Dikkatli bir gözlem; yaşananlara duyarlı bir yaklaşım; yalın, incelik dolu bir anlatım... Nezihe Meriç, o güzel Türkçesinin tadıyla bizi ülkemiz gerçeklerinde buluşturuyor.
Nezihe Meriç'in öykülerinin birinci cildinde, yazarın 60'lı yıllardaki ilk öykülerini içeren Bozbulanık, Menekşeli Bilinç ve Topal Koşma yer alıyor. Suskunluklar, acılar, alışmamalar, geride kalan özlemler, parçalanan anılar, yaşamlar, insanlar... Dikkatli bir gözlem; yaşananlara duyarlı bir yaklaşım; yalın, incelik dolu bir anlatım... Nezihe Meriç, o güzel Türkçenin tadıyla bizi ülkemiz gerçeklerinde buluşturuyor.
Kim Bu Ayşe?
Türkiye edebiyatının önemli öykücülerinden Nezihe Meriç (1925-2009) yazdıklarında çocuklara ve kadınlara hep özel bir yer verdi. Yedi kitaptan oluşan dizisinin ilk kitabı Küçük Bir Kız Tanıyorum Altı Yaşında, yenilenmiş baskısıyla, Emine Bora’nın çizimleriyle okurlarla buluşuyor...
“Kim bu Ayşe?Bilmem ki?Acaba ben miyim?Ama olmaz ki. Ben yazarım. Kocaman biriyim.Peki benim çocuğum mu?Değil. Benim çocuklarım da büyük.Peki kim bu Ayşe o zaman? Kim bu küçük kız?Tam bilemiyorum. Ama onu çok seviyorum.”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.