İktidar nedir sorusuna "Bir siyasi iktidar tipi olarak, modern devlet" cevabı verilebilir. Ama bu tanımda iktidar, yalnızca sınırlı bir boyutuyla, modern kavramlar sistemi içinde ele alınmıştır. İktidar'ı ve iktidarları tanımlamak için bundan fazlası gerekir. Çok yönlü bir yaklaşım, en basitinden en karmaşığına her sosyal düzenlemenin kaçınılmaz olarak evrensel bir modele sadık kaldığını gösterir. Farklı toplum tiplerini birbirinden ayıran sınırlar ötesinde, iktidarın insanlıkla yaşıt iki boyutu daha vardır: "Yasa ve Uygulama İlişkisi"; "Cinsel Hegemonya"... Yasanın uygulanmasında ve düşünülmesindeki çifte farklılık modern toplumu eski toplumlardan, eski toplumları da birbirinden ayırırken, yine de her biri salgıladığı yasa/uygulama ilişkisi üstünde hukuki ve siyasi nitelik kazanır. Ayrıca sosyallik, bir başka tarihi boyutu, bir cinsin diğeri üzerindeki keyfi hakimiyetini yaratır:
- Siyasi iktidar tipleri arasından biri olarak ulus-devlet ya da "Sivil Toplum Tanrısı".
- Her toplumu Yasa'nın belirleyiciliği altında düzenleyen ilişki ya da "Yasa ve Kılıç".
- Yöneten cinsin yönetilen cins üstündeki baskısı ya da "Siyasi İktidarın Cinsiyeti".
Cemal Bâli Akal, “İktidarın Üç Yüzü”nde devlet kuramı, siyaset kuramı, siyasi tarih, kamu hukuku, siyasi ve hukuki antropoloji alanlarında dolaşıyor.
şaya Üşür, hem akademik bir dil kullanır hem de zaman zaman bunun dışına çıkmaktan hoşlanırdı. Bu kitaptaki makalelerin esas olarak akademik ürünler olduğunu belirtmek gerekir. Kullandığı kaynakçanın zenginliği de bunun önemli bir göstergesidir. İncelediği konuyla ilgili akademik tartışmaları yansıtmaya gösterdiği özen kadar, oradan kendi görüşlerine kavramsal patikalar açması ve argümanlarını ilmik ilmik örerek hedeflediği nihai çıkarımlara ikna edici bir biçimde ulaşması, tam bir İşaya Üşür klasiğidir. Bunun örnekleri burada yer alan birçok makalede doğrudan gözlemlenebilecektir.
Kentin en iyi mekânlarıyla Viyana gezinizi en iyi şekilde planlayın:
Parlak fikirler, keyifli ipuçları ve kullanışlı tavsiyelerle dolu bu rehber kentin en iyilerini ayağınıza getiriyor…
Viyana’nın yıldızları, saraylardan ve müzelerden, galerilere, en iyi mağaza ve dükkânlardan, restoranlara ve kafelere kadar elinizin altında • Kentin gizli saklı hazinelerini keşfetmeye yönelik temalı rotalar • Viyana’da kaybolmadan dolaşabilmeniz için sokak dizini ve görülmeye değer yerler listesiyle birlikte kent planı • Kentin tarihi merkezini ve görülmeye değer yerlerini tanıtan yürüyüş turları • Viyana’nın günlük hayatına dair ayrıntılara odaklanan güzel fotoğraflar • Kenti gezerken ihtiyaç duyabileceğiniz ipuçları, ulaşım bilgileri, çocuklara yönelik etkinlikler, pratik tavsiyeler…
• etkileyici müzeler ve galeriler
• rerstoranlar, barlar, kafeler, kulüpler ve oteller
• Antik sit alanları
• yürüyüşler ve geziler
• çocuklara yönelik eğlenceler
• mağazalar ve pazarlar
• festivaller, canlı müzik gösterileri ve sokak sanatçıları
• ziyaretçilere yönelik ipuçları…
• önemli müzeler ve galeriler
• rerstoranlar, barlar ve kafeler
• her bütçeye yönelik oteller
• güzel binalar, parklar ve köprüler
• romantik yürüyüşler ve geziler
• çocuklara için etkinlikler
• kaçırılmayacak mağazalar ve pazarlar
• müzik gösterileri ve sokak sanatçıları
Bu derlemede felsefeciler, hukukçular, siyaset bilimciler ve tarihçiler resmî felsefe tarihinin gölgesinde kalmış Natüralizmin M.Ö. birinci yüzyıldan günümüze uzanan hikâyesini anlatıyor. Gerçeğin bilgisini yalnızca Doğa’da aradıkları için yok sayılmış, bazıları sapkınlıkla suçlanmış, hatta yok edilmiş düşünürleri gün yüzüne çıkarıyor. Doğa’nın elimizden kayıp gitmekte olduğu bir çağda, bizleri onun hakkında kapsamlı bir şekilde yeniden düşünmeye davet ediyor. Fakat bu sefer başka türlü: Doğa’nın mahvında pay sahibi olan eril hâkim söylemi dinleyerek değil, fikirlerin yeraltı akıntılarını izleyerek, bir karşı-düşünce hattının denenmemiş yollarından giderek…
İçindekilerGirişTarihNerelere Gidilir?- Kurfürstendamm Civarı- Tiergaten Bölgesi- Unter den Linden ve Çevresi- Schlossplatz ve Ötesi- Merkezin Ötesinde- PotsdamNeler Yapılır?- Eğlence Hayatı- Spor- Çocuklar için Etkinlikler- AlışverişDışarıda YemekGerekli BilgilerOteller ve RestoranlarDizinDetaylı Bilgiler
Spinoza ve Sürekli Demokrasi, yaygınlaşmaya hep açık bedensel-zihinsel özerklikleri, bunlara denk düştüğü için sınırlanması saçmalık olan bir ifade özgürlüğünü, göç sorununu içeren bir iletişim hakkını ve bunların sürekli devinimini anlatır: Tabiatla özdeşleşen sonsuz “bir” demokrasi. İfade özgürlüğü, özerklik ve göç sorunları 2004’te yayımlanan Varolma Direnci ve Özerklik’te ele alınmıştı. Bu kitabı, Akal’ın Spinoza üzerine aynı fikri taşıyan bazı metinlerinin bulunduğu Kimlik Bedenin Hapishanesidir başlıklı (R. Ergün’le) ortak çalışma izlemişti. İki kitapta ele alınan sorunlar, göç konusunda görüldüğü gibi güncelliklerini ağırlaşarak korudular, hatta artık iyice görünür oldular. Kitapların tükenmesi, ana çizgiye sadık kalan, ama özellikle Epikuros, Lucretius, Machiavelli, Nietzsche ve Kelsen’e odaklanmış okumalar üzerinden, onlara farklı biçim ve içerik kazandıran bir bütünün oluşturulmasını gerektirdi. Bu bütüne yeni metinler eklenirken, çalışmanın tamamı gözden geçirildi, değişiklikler ve kısaltmalar yapıldı. Bazı ekler bölüm ya da dipnot olarak metne dahil edilirken, aralarından çıkarılanlar da oldu.
Sembollerle gündelik hayatımızda sandığımızdan daha çok karşılaşırız. Aristoteles’in söylediği gibi “köpek” kelimesi ısırmaz, bu kelime köpeğin gerçekliğini belirten bir semboldür. O halde sembolizmin rolü, bir kavramı herkesin anlayabileceği biçimde ifade etmektir. Luc Benoist, özellikle mitler alanında işaretlerin ortaya çıkışlarından, uzak metamorfozlarına dek geçirdiği değişimin yani sıra, nesne ile kavramın arasında duran sembolü incelemeyi önerir..
Doktor Jean-Jacques Hauw, dünya çapında 50 milyondan fazla insanı etkileyen alzheimer hastalığını anlamamıza yardımcı oluyor. Bugün bu hastalıkla ilgili neler bilinmektedir? Yaşa bağlı gelişen basit bir hafıza sorunundan farklı mıdır? Sebepleri ya da risk faktörleri nelerdir? Tanı koymak kolay mıdır? Hastalığa yakalanma riski nedir? Hastalığın seyri nasıldır? Önlenebilir veya tedavi edilebilir bir hastalık mıdır? Hasta kişiyle nasıl iletişim kurulur? Hastaya bakan kişilerin karşılaştığı güçlükler nelerdir? Alzheimer hastalığını anlamak, hastaların yakınlarını desteklemek ve gelecek için umut veren klinik deneyler ve araştırmaları değerlendirmek için önemli bir çalışma..
Sosyolojik düşüncenin ortaya çıkışı ve gelişerek bir disiplin halini almasıyla, sosyoloji tarihinin oluşturulması için toplumsal sorgulama, gerçeği öğrenme ve anlamlandırmanın geçirdiği evrimi incelemek gereklidir. Sosyoloji tarihinin oluşturulması, bilimsel bir topluluk olarak sosyal yapı kavramının tarihinin araştırılmasına dayanır. Bu kitapta, düşünce kavramlarının ve okullarının ortaya çıkışı mercek altına alınarak Émile Durkheim ve Max Weber’den çağdaş araştırmacılara kadar sosyologların gözünden kültür kavramı ele alınıyor ve okuyucuya bu disiplin ana hatlarıyla aktarılıyor.
Yüzyıldan uzun bir zamandır sanat yapıtının tarihsel ve eleştirel değerinin büyük oranda avangard kavramı üzerinden ölçüye vurulduğu pekâlâ savunulabilir. Bununla birlikte, avangardın bu yetkeyi nereden devşirdiği ya da bu durumun zaman zaman kimi çıkar sahiplerine has bir değer stratejisi olup olmadığı üzerinde hayli az kafa yorulmuştur. Elinizdeki bu soruşturma kavrama has teknik bir çözümlemeyle yetinmiyor, avangardın özünde Batı modernitesi ve kapitalizm kaynaklı bir olgu olduğu yönündeki iddialar karşısında da gözüpek bir tavır takınıyor ve tüm varsayımları incelikle tartıyor. Avangardın tarihi, kavram bilgisi ve işleyiş yordamı konusunda ufuk açıcı ve işlevsel bir giriş metni.
Birçok farklı aşk biçimi olduğu bilinse de, özellikle erotik aşk hayatın en ödüllendirici, yüceltici deneyimi olarak tüm bir sanat tarihi boyunca övülmüştür. Bununla birlikte, en alçaltıcı entrikalardan en kanlı cinayetlere dek birçok ürpertici olayın açıklayıcısı, hatta meşrulaştırıcısı olduğu da bilinir. Bu temel çıkış noktasından hareket eden çalışma, basit olmakla birlikte yanıtlanması o ölçüde çetin kimi sorulara odaklanıyor: Birini neden severiz? Güzel olduğu için mi? Erdemleri nedeniyle mi? Özgeci bir karaktere mi sahiptir aşk yoksa tümden bencil midir? Peki, bilim bize ne söyler bu konuda? Nörolojiden psikolojiye dek farklı uzmanlık sahalarının özgün aşk tanımları var mıdır? Kısaca, aşka dair sürükleyici, kapsamlı bir soruşturma ve yüksek sesli bir düşünme egzersizi elinizdeki çalışma.
Her şeyden önce temel bir yanılgıyı gidermekte fayda olabilir. Gastronominin sadece bir yemeğin damakta bıraktığı tat olmadığı aşikâr. Ürün bilgisinden uygulama tekniği ve becerisine, bir yemeğin tarih boyunca ve kültürler arasında yol alırken büründüğü onca çeşitlemeye, hangi yiyeceğin hangi içecekle nasıl eşleştiğine dair kapsamlı bir kültür olgusundan söz edildiği besbelli. Tabii, yeme alışkanlıklarının kökleştirdiği örfi kabullerden yörelere has coğrafi alan ve yapı özelliklerine kadar birçok uzmanlık sahasına dek genişletilebilecek, izleri sanat, hatta mimaride izlenebilecek ayrıcalıklı bir beceriden bahsediyoruz. Elinizdeki kitap tüm bu esaslı alan bilgisini derinlikli bir kültürel arka planla koşut biçimde izliyor.
Bir taraftan ateizmin tüm değerlerin reddi olduğu yönündeki temel yanılgı, bir taraftan da onu bile bir tür inanç rejimi saymak türünden derin kafa karışıklıkları konuyu hayli bulandırır. Buna bir de ateizm taraftarlarıyla ona ayak direyenler arasındaki ihtilafın zaman zaman derin bir partizanlığa varabildiğini eklerseniz, mesele iyice içinde çıkılmaz bir hal alır. Oysa, elinizdeki bu araştırma her iki vargı arasındaki yolun zannedildiği kadar düşmanca bir yadsımaya varması için hiçbir sebep olmadığını tutarlı, açık sözlü ve serinkanlı bir tutumla savunuyor. Bunu yaparken tarafların birbiri hakkındaki kökleşmiş yargılarından ve demagojik tuzaklardan dikkatle sakınıyor kendini. Ateizme dair gerçekçi, uzdilli bir perspektif.
Bu kelimenin çağrıştırdığı tüm o sinematik vurgu herkesin hayatında az ya da çok bir işleve, birçok deneyim ve anıya karşılık gelir. Birleşik Devletler kaynaklı küresel bir sanayi olduğu da herkesin malumudur ama tüm bu ayrıntılar hâlâ etraflı bir çözümlemeyi hak eder. Zira telif hakkı savaşlarından bağımsız stüdyo projelerine, devasa bir propaganda aygıtı olarak iş görmekten tüm dünyaya hükmeden bir kültürel kodlayıcı olmaya dek, Hollywood her renk ve kisvede farklı bir tartışmanın fitilini ateşler. Gelişen teknolojiler, star sistemi, önce televizyonun, sonra da internetin başını çektiği heybetli meydan okuma, tüm bunlar Hollywood’u düz anlamıyla imlediği her şeyin ötesine taşır ve bu çalışma da tüm bu dinamiklere tek tek ve özenle odaklanıyor.
Modern dram sanatı hakkında yapılabilecek en kısa ve açıklayıcı tanımlamalardan biri onun uçların sanatı olduğudur. Öyle ki, kategorik anlamda tanımlı bir saha ve özgül bir faaliyet alanı olarak ortaya çıktığından beri hem aktörleri hem de seyircileri amansızca sınar. Kabaca 1880’li yıllardan bugüne tarihlenen bu olgu, sadece farklı bir ifade biçiminin peşine düşmüş uygulayıcıların değil, bütün izleyici pratiklerinin, görme ve işitme fiillerinin bile geniş ölçekte sorgulandığı bir imtihan alanına dönüşmüş durumdadır. Bu öncülden yola çıkan elinizdeki çalışma, modern dram sanatını tüm tiyatro tarihine bağlayan ve onu diğer uygulamalardan ayıran dinamikleri bir bütün halinde çözümlüyor.
Demokrasi Kelsen hakkındaki yanılgıların önüne geçebilecek çok önemli bir kitaptır. Hukuki pozitivizmin hâkim güce itaat ve demokrasi düşmanlığı olduğuna yönelik ezberleri çürütür. Kelsen düşüncesinde yasa yaratıcı irade bulunduğuna ve yasa yaratımının kaynağında devlet olduğuna ilişkin görüşleri yıkar. Egemenlik, temsil, ulus iradesi gibi sözleşmeci modern kurguları ifşa ederek, her türlü tek adam kültüne, azınlığın ya da çoğunluğun baskısına veya mutlak değerlere dayalı hakikatlere karşı, demokrasiyi savunur. Onun sayesinde pozitivizm karşıtı tabii hukukçu sığ bir Kelsen reddi anlamsızlaşır. Kelsen’i tabii hukukçu görüşe kaydırarak Neo-Kantçı liberal düşünür diye aklamaya çalışanların daha sığ yanılgısı da bu kitapla ortaya çıkar: Bireyci liberalizme karşı olan Kelsen’in hukuki pozitivizmi “bir” demokrasinin sınırsız güçlerinin başlıca dayanağıdır. Kuramcının otoritarizm karşıtı radikal demokratik tavrı onun içkinci, yapısalcı, göreci ve kuşkucu yaklaşımıyla özdeştir. Kelsen'in bu kitabı yalnızca yazıldığı dönemin değil, her dönemin despotizmine ve despotlarına karşı bir “özgürlük manifestosu”dur.
- Cemal Bali Akal
Tüm demokrasi tartışmalarının özündeki sorunlara eğilen bir önerme elinizdeki kitap. Kim yönetir? Hangi yetkeyle? Hangi iktidar hangi yeterli çoğunluğa ya da meşruiyet talebine dayanır? Bireylerin siyasi eşitliği somut bir zemine mi temellenir yoksa daha ulaşılabilir amaçlar uğruna belirsiz bir geleceğe mi ertelenmiştir? Siyasi eşitlik idealinin pekâlâ mümkün olabileceğini savunan Dahl, demokrasinin uygulamada neye benzediğinden ve hangi değişkeleri içerdiğinden söz ediyor. Özellikle çelişkili varlık taleplerinin hangi ortak kabulde içerildiğini ayrıntılarıyla irdeliyor. Demokrasi idealinin tüm formlarıyla tartışmaya açıldığı özlü bir sorgulama.
Gidebileceğiniz Her Yerde Görebileceğiniz Her Şey!
Kentin Tanıtımı:
Kitabın İşte Viyana ve Viyana’nın Tarihi gibi giriş bölümleri kenti tarihi ve coğrafi bir çerçeveye oturtarak ziyaretçilerine tanıtmayı amaçlıyor. Dilerseniz Viyana’yı Keşfediyoruz bölümünde sizin için hazırladığımız rotaları da izleyebilirsiniz. Yıl Boyunca Viyana bölümünde listelenen etkinlikler ise ziyaretinize renk katmayı amaçlıyor…
Mutlaka Görün:
Her bölge, ziyaretçilerin kaçırmaması gereken görülmeye değer yerlerin yanı sıra, pek çok müze, galeri, mağaza, restoran ve anıtla tanıtılıyor. Ayrıntılı bölge tanıtımlarına ek olarak üç yürüyüş rotasıyla da Viyana’yı adım adım dolaşıyoruz. Dilerseniz, kentin çevresindeki tarihi yerleri ve anıtları gezmeye de vakit ayırabilirsiniz.
Pratik Tavsiyeler:
Ne-Nerede-Nasıl? bölümü kentte olup bitenleri belli başlı konulara göre listeliyor – mağazalar, restoranlar, alışveriş ipuçları, eğlence hayatı, çocuklara ya da engelli ziyaretçilere yönelik olanaklar gibi… Not Defteri bölümünde ise ulaşım ağından, iletişime, pratik bilgilerden kişisel güvenlik ve sağlık ipuçlarına kadar ayrıntılı bilgiler veriliyor…
Gidebileceğiniz Her Yerde Görebileceğiniz Her Şey!Kentin Tanıtımı: Kitabın İşte Venedik ve Veneto ile Venedik ve Veneto’nun Tarihi gibi giriş bölümleri Venedik kentini ve Veneto bölgesini tarihi ve coğrafi bir çerçeveye oturtarak ziyaretçilerine tanıtmayı amaçlıyor. Venedik ve Veneto’yu Keşfediyoruz bölümünde sizin için hazırladığımız rotaları da izleyebilirsiniz. Yıl Boyunca Venedik ve Veneto bölümünde listelenen etkinlikler ise ziyaretinize renk katmayı amaçlıyor…Mutlaka Görün: Ayrıntılı bölge tanıtımlarına ek olarak Büyük Kanal Boyunca sayfalarıyla Venedik’i yakından tanıyoruz. Her bölge, ziyaretçilerin kaçırmaması gereken pek çok müze, galeri, kilise, mağaza ve restoranla tanıtılıyor. Dilerseniz, Garda Gölü ve Dolomitler gibi görülmeye değer yerlere de vakit ayırabilirsiniz.Pratik Tavsiyeler: Ne-Nerede-Nasıl? ve Not Defteri bölümleri Venedik’te olup bitenleri ilgi alanlarına göre listeliyor; ayrıca ulaşım ağı ve vaporetto hatlarından, iletişim konusuna, alışveriş ipuçlarından eğlence hayatına ve çocuklara yönelik etkinliklere kadar ayrıntılı bilgiler veriliyor…
Ahlaki açıdan olgun ve dengeli varlıklar olduğumuz fikri kuşkuculuk, görecilik, nihilizm ve bazen de riyakârlık tarafından her veçhile tartışmaya açılıyor. Çoğumuz da tanrının yok sayıldığı bir dünyada bilim tarafından maskesi düşürülmüş bencil, saldırgan, yararcı kimseler olduğumuz fikrinin verdiği dehşet duygusuyla yaşamaya çalışmakta. Oysa, durum sanıldığı kadar basit olmadığı gibi korkulduğu kadar içinden çıkılmaz da değil. Elinizdeki inceleme, doğum, ölüm, arzu, mutluluk, özgürlük gibi temalar etrafında biçimlenmiş etik tartışmalara yoğunlaşıyor. Bir yandan da, hayatın anlamı üzerine düşünürken, bu nitelikteki tartışmaları koşullayan kavram ve genel kabul dizgesinin ne denli güvenilmez olduğuna dair ufuk açıcı içgörüler sunuyor.
Tek Bakışta Tüm Bir Kent!
Danimarka’nın başkenti Kopenhag… Küçük Denizkızı, Nyhavn’ın rengârenk evleri, Glyptotek, Amelienborg Sarayı ve Christiania gibi görülmeye değer yerleri ve kenti keşfederken size eşlik eden en güvenilir rehberiniz…
Açın, katlayın, keşfedin!
Paris, Paris ama hangi Paris? Örneğin, Les Deux Magots’da bir kadeh “kir royal” veya Lipp’in üst katında soğuk bir bira mı? Tour d’Argent’da bir porsiyon “bœuf de l’aubrac” veya Le Procope’ta bir dilim granyöz mü? Trocadero’dan bütün kenti seyretmek veya Marais’nin içlerine, Rue de Lappe’taki mahşeri kalabalığa karışmak mı? Hayır, bu defaki hiçbiri değil. Elinizdeki kitap paçavracıların, köprü altında yatıp kalkanların, bilumum madde müptelalarının, genelev sakinlerinin, müşterilerinin, hatta yasadışı fuhuş organizatörlerinin, muhabbet tellallarının, cepçilerin, hırsızların, katillerin Paris’i. Kentin göz alıcı debdebesinden ve ışıklarından saklanarak yaşayan, ama yüzyıllardır öyle yaşayan bir insanlık numunesinin tarihi. İğneyle kuyu kazan Luc Sante’den hayranlık uyandırıcı bir efemera dökümü: Öteki Paris.
Kentin Tanıtımı: Kitabın İşte Berlin ve Berlin’in Tarihi gibi giriş bölümleri kenti tarihi ve coğrafi bir çerçeveye oturtarak ziyaretçilerine tanıtmayı amaçlıyor. Dilerseniz, Berlin’i Keşfediyoruz bölümünde sizin için hazırladığımız rotaları izleyebilirsiniz. Yıl Boyunca Berlin’de listelenen etkinlikler ise ziyaretinize renk katmayı amaçlıyor…
Mutlaka Görün: Ayrıntılı bölge tanıtımlarına ek olarak üç yürüyüş rotasıyla da Berlin’i adım adım dolaşıyoruz. Her bölge, ziyaretçilerin kaçırmaması gereken pek çok müze, galeri, mağaza, restoran ve anıtla tanıtılıyor. Dilerseniz, kentin çevresindeki yerlere de vakit ayırabilirsiniz.
Pratik Tavsiyeler: Ne-Nerede-Nasıl? ve Not Defteri bölümleri kentte olup bitenleri ilgi alanlarına göre listeliyor; ayrıca ulaşım ağından, iletişim konusuna, alışveriş ipuçlarından eğlence hayatına ve çocuklara yönelik etkinliklere kadar ayrıntılı bilgiler veriliyor…
Kentin Tanıtımı: Kitabın İşte Londra ve Londra’nın Tarihi gibi giriş bölümleri kenti tarihi ve coğrafi bir çerçeveye oturtarak ziyaretçilerine tanıtmayı amaçlıyor. Dilerseniz, Londra’yı Keşfediyoruz bölümünde sizin için hazırladığımız rotaları izleyebilirsiniz. Yıl Boyunca Londra’da listelenen etkinlikler ise ziyaretinize renk katmayı amaçlıyor…
Mutlaka Görün: Ayrıntılı bölge tanıtımlarına ek olarak altı yürüyüş rotasıyla da Londra’yı adım adım dolaşıyoruz. Her bölge, ziyaretçilerin kaçırmaması gereken pek çok müze, galeri, mağaza, restoran pub ve anıtla tanıtılıyor. Dilerseniz, kentin çevresindeki yerlere de vakit ayırabilirsiniz.
Temel olarak ırkçı düşünce ve eylemlerle arasındaki ilinti çerçevesinde tanımlanagelen antisemitizm terimi, bu haliyle, birçok yanlış anlamanın kaynağıdır ve bütün o Yahudi nefretini tam anlamıyla açıklamaz. Kavramın geçirdiği evrim ve büründüğü kisveler öyle çeşitlidir ki hepsi farklı bir yorumsama rejimine gönderir: Musevilik ve ona duyulan dinsel tepki, radikal Siyonizm karşıtlığı, Hıristiyan mahreçli Yahudi karşıtlığı, derken Aydınlanma’nın Yahudilere duyduğu dinden arındırılmış sempati, Yahudi meselesi karşısında anti-kapitalist ve devrimci oluşumların aldığı ikircikli pozisyonlar, nihayet, tümüyle ırkçı ve ulusalcı eğilimlerin beslediği Yahudi düşmanlığı. Tüm bu tarihsel panoramayı ele alan Taguieff, çoğu kez çakışan onca etkinin tam odağında çözümlüyor antisemitizmi.
Ellilerin sonu ve altmışların başı gibi bir tarihte, bir grup Amerikalı yazarın giriştiği “ikonoklast” bir kalkışma, Amerikan toplumundaki birçok hakim değerin sorguya çekildiği gözüpek bir eğilimin yolunu açtı. Özü itibarıyla anti-otoriter ve konformizme tümüyle düşman bu baştan çıkarıcı üslup, kendinden sonraki birçok düzen karşıtı oluşumu büyük ölçüde esinledi, hatta biçimlendirdi. Konuyu bütünlüklü ve daha kapsamlı okumalara kapı aralayacak bir düzlemde tartışan bu kitap, sadece biçemsel bir kopuşun değil, bir yerden sonra onu kaçınılmaz kılan siyasi ve toplumsal sıkışmışlığın da canlı bir panoramasını sunuyor. Bununla kalmayıp, o kuşağın temel önceliklerinin farklı sanat disiplinlerinde nasıl yankı bulduğuna tanımlayıcı, simgesel örnekler üzerinden değiniyor.
Kentin en iyi mekânlarıyla Barselona gezinizi en iyi şekilde planlayın: Parlak fikirler, keyifli ipuçları ve kullanışlı tavsiyelerle dolu bu rehber kentin en iyilerini ayağınıza getiriyor…
Barselona’nın yıldızları, müzelerden, anıtlara, en güzel plajlardan, restoranlara kadar elinizin altında • Kenti en iyi şekilde tanıyabileceğiniz, keşfetmeye değer rotalar ve yürüyüşler • Barselona’da kaybolmadan dolaşabilmeniz için cep haritası • Kentin tarihi mahallelerini ve görülmeye değer yerlerini tanıtan yürüyüş turları • Barselona’nın günlük hayatına dair ayrıntılara odaklanan güzel fotoğraflar • Kenti gezerken ihtiyaç duyabileceğiniz ipuçları, ulaşım bilgileri, pratik tavsiyeler…
Hırvatistan’ın başkenti Dubrovnik… Fransisken Manastırı,
Dominiken Manastırı, Srđ Dağı ve Lokrum Adası gibi kentin görülmeye değer yerlerini ve Dalmaçya Kıyısı’nı keşfederken size eşlik eden en güvenilir rehberiniz…
Yirminci yüzyılın bitmeye yüz tuttuğu bir makas geçişinde insanlığın yaşadığı en büyük travmalardan biriydi Yugoslavya’da olup biten trajedi. Devamında görülen duruşmaların yankısı, sebep olduğu geniş ölçekli tartışmalar ise hâlâ tam bir uzlaşıya varabilmiş değil. Bu hassas konuya çok yönlü ve incelikli bir tavırla yaklaşan Ozan Erözden, yaygın ölçekte şiddete başvurmuş bir otoriter veya totaliter rejimin ya da merkezi otoritenin yokluğunda baş gösteren yoğun bir çatışmanın toplumsal dokuda yarattığı tahribatın nasıl giderileceğini temel önemde bir sorun olarak tanımlıyor. Buna ilişkin olarak, uluslararası insancıl hukuka dönük ağır ihlallerin gerçekleştiği bir çatışma sonrasında ve/veya insanlığa karşı suçları sistematik olarak işlemiş bir rejimin tasfiyesi sürecinde, toplumsal dokudaki tahribatın onarılması için geçmişle yüzleşmenin gerekli olduğu düşüncesini titizlikle gerekçelendiriyor. Can alıcı önemdeki bir konuya ufuk açıcı bir bakışla eğilen bir tartışma.
Günümüzün önemli kuramcılarından Duncan Kennedy, hukuk kuramının ve uygulamasının tartışmalı meselelerini masaya yatırırken, hukukçu olanların ve olmayanların hukuk hakkındaki ezberlerini yerle bir ediyor. Metodolojik yaklaşımıyla, kurucularından olduğu Eleştirel Hukuk Çalışmaları çerçevesinde, hukuk kuramına hâkim büyük anlatılardan şüphe duymaya çağırıyor. Toprak rejimlerinden iş hukukuna, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Meksika’ya, Vatikan’ın papalık genelgesinden AB komisyonu rekabet hukuku uygulamasına, korporatizmden queer teoriye, hukuk düşüncesinin farklı dönemlerdeki farklı tezahürlerini ortaya koyarken onun aşkın evrenselliğini değil, dünyevi küreselliğini, sunduğu olanakların çeşitliliği, çelişkileri ve sınırlarıyla irdeliyor. Bunu, aile hukuku, ticaret hukuku, uluslararası hukuk gibi, kompartımanlara ayırarak bakmaya ve anlatmaya alıştığımız hukukun unutulan ortaklığını yakalayarak yapıyor. Hukuki itikatlarımızın neden bazıları için daha fazla eşitsizliğe, tahakküme, yabancılaşmaya, mutsuzluğa sebep olduğu gibi temel sorulara cevap arıyor. Modern dünyayı ve hukukunu tüm karmaşıklığı içinde anlamlandıran Kennedy’nin üç makalesinden oluşan bu seçki, Türkiye’deki hukuk tartışmalarına yeni boyutlar kazandırmayı, hukukun sözde zaruretlerini sorgulamayı, hukuku ve onunla neler yaptığımızı kavramayı sağlayacaktır.
Modernitenin başlangıcında döneminin tartışmasız en büyük hukukçusu ve felsefecisi, Tabii Hak ve İletişim kuramının yaratıcısı, modern tabii hukukun ve insan haklarının ilk sistemli savunucusu, bazılarına göre uluslararası hukukun fikir babası, Altın Çağ Salamanca Okulu’nun öncüsü, çağdaşlarının deyimiyle “Salamancalı Socrates” ya da “Eşsiz Hoca” Francisco de Vitoria, zaman içinde yalnızca dünyanın bir felakete sürüklendiği dönemlerde hatırlanır oldu. Hep gündemde kalması gereken, Modernite kadar onun sonrasını da düşündüren, 500 yıldır insanlığı bedenin ve düşüncenin sınırsız dolaşımına dayalı iletişimsel bir birlikteliğe, barışa, hoşgörüye davet eden bu hukukçu-felsefeciyi ve eserini kitabın ilk bölümünde, ona atfedilen uluslararası hukukçu kimliği ve bu kimliğin sömürgecilikle ilişkisini tartışmaya açarak Cansu Muratoğlu tanıtıyor. Cemal Bâli Akal da Vitoria’yı onun gönderme yaptığı adlar ve kitaplar üzerinden anlamayı önerirken, Michel Villey ile Carl Schmitt’in düşünürü okuma-yorumlama tarzlarını sorguluyor.
Hindistan nüfusunun yüzde sekseni tarafından benimsenen Hinduizm dünya ölçeğinde de otuz milyon insan tarafından uygulanagelmektedir. Elinizdeki çalışma, bir yönüyle Hinduizm inanışının temel öncüllerini tanımlarken, Hinduizmin modern zamanlarda karşı karşıya kaldığı meydan okumaları da dikkatten uzak tutmuyor. Bir dini metin olarak Veda’nın merkezi öneminden geniş erimli bir etki yaramış Ramayana gibi epik metinlerin çözümlenmesine dek kapsamlı bir kültür eskizi olan bu inceleme, Hint toplumunu anlamayı mümkün kılan can alıcı bağlantı noktalarını da içinde barındırıyor.
Her şeyden önce Sigmund Freud’un adıyla özdeşlemiş bir okul psikanaliz. Dolayısıyla, psikanalizi anlatmak, Freud’un başarılarından, hayal kırıklıklarından, ukdelerinden, yanılgılarından, kazanımlarından söz açmak bir yönüyle. Kendi döneminin kültürü içinde kökleşmiş onca unsurun tayin edici izlerinin de bulunabileceği bir yaşam öyküsü Freud’unki. Bununla birlikte, ondan sonra gelen kuramcı ve uygulayıcıların da psikanalizi önemli ölçüde biçimlediği bir gerçek. Yüz seneyi devirmiş çığır açıcı bir düşünce ve pratik yordamının geçmişini serimlerken bugünü de ihmal etmeyen özlü bir araştırma.
Eğitimi ve çoktandır marjinalleşmiş bir gençliği tümden gözden çıkaran bir toplumu bekleyen akıbetten söz ediyor Giroux. Özelleşmiş çıkarlar uğruna geleceği ipotek altına alınmış bir toplumun nasıl bir çıkmaza sürüklendiğinin çok da büyük bir analiz becerisi gerektirmediğini, yıkımın kısa ve orta vadeli sonuçlarının gündelik hayatta hızla boy attığını özellikle vurgulayarak. Doğuştan gelen hakların alınıp satılabilen, devredilebilen birer müzakere kalemine dönüştüğü bugünün dünyasında, bu yakıcı tartışmanın tüm olası sonuçlarını bir kamu entelektüeli olarak sorguluyor. Tüm bu karmaşa ve yıkımın orta yerinde umut yüklü bir perspektifi gözden ırak tutmadan.
İnovasyonun neden Türkiye’ye uzak olduğunu sorgulayan Hakan Gürsu, bunun neden Türkiye için hâlâ açık bir imkân, bir olasılık olduğunu da anlatıyor. Yıllar içinde olgunlaşmış deneyimlerinin bu amaç için nasıl seferber edileceğini ifade ederken, bunun bir kavram ve uygulama yordamı olarak hayata geçirilmesini mümkün kılacak ipuçlarından söz ediyor.
Türkiye için bir uzak ihtimal olduğu söylenebilecek bu yaklaşımın nasıl yetenekli uygulamacılar tarafından, ne kadar büyük bir maharetle hayata geçtiğini anlatan örnekleri ayrıntılarıyla aktarıyor. Hakan Gürsu’nun bu ufuk açıcı tartışmasına kulak vermekte fayda olmalı.
Aktör Warren Beatty’nin bir latifesi komik unsuru şöyle tanımlar: “Benim ayak tırnağımı incitmem bir trajedidir, senin bir kanalizasyon çukuruna düşüp boğularak ölmense komedi.” Bu kışkırtıcı çıkış noktası, komedyanın ilk bakışta zararsız gibi görünen yıkıcı kudretinin bir göstergesi olabilir mi? Edebiyattan sahneye, televizyon ekranından gündelik gazete sütunlarına dek her yerde varlığını hissettiren bu olgu, bazı basit ve düzanlamlı karşılıkların kalıbına hemen hemen hiçbir zaman sığmıyor. Elinizdeki çalışma, tüm bu kıstas ve ölçütleri baş döndürücü bir hızla ihlal eden komedyanın gücüne aynı heves ve muziplikle ayak uyduruyor.
Siyasi bir tanım olduğu kabul edilen laiklik, en yalın haliyle, hiçbir inancın yanında saf tutmadan bilinç ve ifade özgürlüğünü savunur. Bununla birlikte, en azından Batı’daki tezahürlerinin “ayrıştırıcı” da olabildiği ve dini kendi inanç ve ibadet pratiklerinden ibaret bir alanla sınırladığı bilinir. Fransa’da kiliseyle devlet arasındaki bağı koparan 1905 tarihli yasal düzenlemeden bu yana laikliğin farklı kavrayış ve uygulamaların konusu olduğu da açıktır. Laikliği tüm bu asgari kabullerden itibaren çözümleyen bu çalışma, sadece bu konudaki farklı tartışma ve yorumları değil, laikliğin bu yüzyıldaki varlık imkânlarını da ayrıntılarıyla odağına alıyor.
Deleuze’den vampirlere, Cioran’dan Beckett’e, Casanova’dan Godard’a, Schopenhauer’den Sartre’a kadar uzanan geniş bir yelpaze ve savaş sonrası Fransız felsefe sahnesinin çığır açıcı, uzdilli üstadı Clément Rosset. Bazen arzu ve ukdelerinden, bazen hoşnutsuzlukları ve takınaklarından, bazen kişisel tanıklığı ve dostluklarından söz ediyor Rosset. Bunları yaparken edebiyatı, felsefeyi, müziği, hatta çizgi roman ve gastronomiyi boydan boya kat ediyor. İlk bakışta düzensiz gibi görünen bu yığının zenginliği kadar birçok paradigmayı tersyüz eden perspektif derinliği de şaşırtıcı. Rosset külliyatının karanlık odasından kapsamlı bir envanter dökümü.
Dünyanın yaşayan en önemli tarihçilerinden biri olduğu kabul edilen Quentin Skinner, insan özgürlüğünün doğasına dair iki rakip teoriden söz ediyor bu çalışmasında. İlki, Rönesans İtalyası’nda boy veren, Roma kökenli cumhuriyetçilik geleneğidir. Diğeri ise Hobbes’un başını çektiği ve bugün hâlâ yaygın biçimde tartışılan itirazdır. Buna göre, İngiliz İç Savaşı boyunca temellendirilen radikal ve parlamenter iddialar insan özgürlüğü tartışmasının temel harcını oluşturur. Buradan hareket eden Skinner, Hobbes’un siyaset teorisine sadece genel bir fikirler dizgesi olarak değil, yaşadığı çağın ihtilaflarına müdahil olmak için yararlandığı polemik bir gereç olarak da yaklaşıyor. Ayrıca, siyaset felsefesinin başat yapıtlarından Leviathan’ın Hobbes’un ahlak kavrayışında nasıl bir değişime karşılık geldiğini de incelikle irdeliyor. Sayısız Hobbes yorumu arasında güncelliği, kapsayıcılığı ve belagatiyle sivrilen bir tartışma.
Dilin siyaset sosyolojisi denilince ilk akla gelen uzmanlardan Abram de Swaan. Yıllara yayılan zengin ve derinlikli bir düşünme ve araştırma gailesinin verimi olan bu temel başvuru kaynağı, beş binden fazla dil grubuna bölünmüş insan türünün de bir hikâyesi aynı zamanda. Dilin iletişim değerinden, kültürel bir aktarım aracı olarak sahip olduğu işlevden yeryüzü üzerindeki eşitsiz metin değiştokuşuna dek alanın en can alıcı sorunlarına büyük bir açıklıkla eğilen bir çalışma. Dahası, bir kültür sosyolojisinin de temel kodlarını içeren tartışma, bir taraftan sömürgecilik sonrası dönemin hakim-madun konuşucuları arasındaki ilişkiyi, bir taraftan da çokdilli toplumlardaki dil siyasetini özenle ve dikkatle çözümlüyor. Başat bir referans metin.
Türkiye’de okurun Spinoza. Dünya Sevgisi’yle tanıdığı Diego Tatián bu kitabında Spinoza düşüncesinin temel unsurlarını sunuyor: “Spinoza ‘insanî eylemlerle alay etmemeyi, onlardan yakınmamayı, fakat onları anlama’yı önerirken, hayata hurafe ve keder yükleyen güçlere direncin yanında kamusal ifade olarak belirecek bir ortak kuvveti öne çıkarır; demokratik gizemi, kimsenin kendini feda etmesini istemeyen bir gerçekçilikle düşünür. Hakimiyet insanları yapabileceklerinden uzaklaştırır, politik yetenekleri köreltir, hayal gücünü de kedere ve beden bütünlüğünü etkileyen antipolitik bir tutkuya, melankoliye hapseder. Spinoza bu sosyal melankolinin kurduğu hegemonyaya yalnızlık hâli, etkileme gücüne tam olarak sahip olduğunda bedenin erişebildiği eksiksiz neşeye ise hilaritas der. Kolektif bir bedenin neye muktedir olduğunu henüz kimse bilmiyor. Kolektif bir hilaritas hakların eksiksiz kullanımı, öngörülmemiş hakların da üretici kapasitesi ve yalnızlığın değil, fakat diğerlerinin arzusu da olan bir arzunun sosyal belirlenimi olabilir. Yeni olanın, gerçekçilikten hiç uzaklaşmayan Spinozacı üretimi, güncel politik tartışmalar açısından düşünceye benzersiz bir önem kazandıracaktır.”
Bireyler birbirlerinden farklı kendilikler olarak nasıl üretilir? Sınıf, cinsiyet, ırk kimliklerinin inşasında hangi etmenler iş başındadır? Elinizdeki kitabı oluşturan üç deneme, bu sorulara odaklanan çağdaş düşüncenin referans değeri taşıyan üç numunesi. Fransız düşünce tarihi ve feminizm çalışmalarının öncü isimlerinden Scott, sınıf kavrayışını biçimlendiren Marksist tarihçileri irdeleyerek yola koyulup, kimlik çözümlemelerinin süreksizlikler ve kategorilerin dönüşümü gibi temel olgulara dayandığını vurguluyor. Büyük Tarih anlatısını kuran başlıca öğeleri psikanalizle, post-kolonyal araştırmalarla, cinsiyet ve cinsellik gibi kavramlarla ilişkilendirmenin çarelerini arıyor. Tümüyle kuramsal ve siyasal, tam da bu yüzden eleştirel bir tarih okumasının olanaklarını özellikle Foucault ve Derrida’nın var ettiği aksiyomatik bir zeminde araştırıyor.
“Her türlü düşünceye müsaade edin. Böylelikle kendimizinkileri tanımayı, sıkıntıların çekim gücünü ortadan kaldırmayı ve kazanç ile nüfuzun baştan çıkarıcılığının zihinleri kangren etmesinin önüne geçmeyi öğrenebilecek, sonlarını getirebilecek tek muhalefet olan eleştiriyle onlara karşı koyacağız: kendimiz düşünerek, başkalarına tabi olmaya son vererek, arzularımız ışığında nasıl bir yaşam sürmek istediğimizi keşfederek ve zalimliğin hüküm sürmesini imkânsız kılacak şartları yaratarak” (Raoul Vaneigem).Kitabın Türkçe baskısı için yazarın Önsöz’ü (Yaşam Öldürmeyen Bir Savaştır) ve Cemal Bâli Akal’ın Sonsöz’üyle (İfade Özgürlüğünü Sınırlamak Saçmalıktır)…
Arapların tarihini anlatan bir kitabın karşılaşması muhtemel güçlükler aşikardır: hangi etnik çerçevenin, hangi dil ya da diyalektin, islam inancının özünü oluşturan hangi özgül inanç ya da yaşayış rejiminin bir ortak paydayı tanımladığı tartışılagelir. Sadece Libya ve Magrip'i arap yakındoğu'suna bağlayan kültürel ve dilbilimsel veriler bile ayrı bir tartışamnın konusu olabilecekken, Tüm sınırlayıcı tanımlardan kaçınarak nesnel bir arap tarihi kaleme almanın güçlüklerini ustaca aşıyor Sourdel. Birinci binyıldan başlayıp arap rönesans'ına ve oradan güncel gelişmelere kadar uzanan bir tarih aralığına yaşanmış bir çok tayin edici gelişmeye dair ayrıntılı, titiz bir tartışma.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.