Kampanya koşulu: 12.00’a kadar kampanya koleksiyonundan verilen siparişler aynı gün kargoya teslim edilecektir. Kampanya stoklarla sınırlıdır.
Son 150 yıllık Türkiye tarihini “iflas, işgal, direniş, kurtuluş” sözcükleriyle özetlemek mümkündür.
İşte “Atatürk Etkisi”, iflasa ve işgale karşı direnişi ve kurtuluşu yaratan etkidir.
Türkiye’yi emperyalist işgalden, saray/sultan baskısından ve geri kalmışlıktan kurtaran etkidir “Atatürk Etkisi”.
Türkiye tarihinin son 400 yılında, Türk milletinin hayatında “Atatürk Etkisi” kadar derin izler bırakan, “Atatürk Etkisi” kadar “kurtarıcı” bir “etki” daha yoktur:
Ne II. Abdülhamit ne Enver Paşa ne Adnan Menderes ne de başka biri Türk milletinin hayatında “Atatürk Etkisi”yle kıyaslanabilecek kadar güçlü bir etki yaratabilmiştir.
Sayfa Sayısı : 384
Ebat : 13.7x23
Kağıt/İç Baskı : III. Hm Enzo 55 gr.
Cilt/Kapak : Amerikan Bristol 230 gr.
Kapak Tasarımı : Fahrettin Engin Erdoğan
Las Vegas’ın geri planda kalmış polis kahramanlarıyla tanışın: Adli Tıp Polisleri. Uzun yıllardır bu işte emek harcamış olan Gil Grissom liderliğindeki ekip, Kriminoloji Bürosu’nın gece vardiyasında çalışmaktadır. Ekipteki Catherine Willows, Warrick Brown, Nick Stokes ve Sara Sidle polis kordonunun arkasında kalmış ipuçlarını, geleneksel ve modern yöntemleri kullanarak birleştirmek ve bu yolla bilinmeyeni ortaya çıkarmak zorundadırlar. Nick ile Catherine on beş sene önce işlenen bir cinayeti soruştururken, Grissom ve ekibin geri kalan elemanları soğukkanlı katilin kimliğini ortaya çıkarmaya uğraşırlar. Katille ilgili ellerindeki tek ipucu ise cinayetin işleniş biçimidir. "Usta kriminolog, üçüncü dereceden bilimsel bir yaklaşımla fiziksel delilleri konuşturuyor; kan, silahlar, uyuşturucu, saç, iplik, metal parçalar, lastik izleri, aletlerin bıraktığı işaretler ve mermilerden itiraflar çıkartıyor." -Jack Webb-
Kadın, erkek ve çocuk, 155 kişiydiler... Osmanlı hanedanı bu 155 kişiden ibaretti ve 1924 Mart’ında, hepsi Türkiye dışına çıkartıldı... Ellerine ikişer bin İngiliz lirası ve bir yıllık ama dönüşü olmayan pasaport verildi. Mal varlıkları tasfiye edildi... Türkiye’ye girmeleri ve transit geçmeleri yasaklandı... Artık ne vatanları, ne de gelirleri vardı... Macera dolu bir sürgün yaşadılar... Geçinebilmek için, her türlü işte çalıştılar... Kimisi mezar bekçiliği yaptı, kimisi kapı-kapı dolaşıp sabun sattı... Yabancı zindanlarda can verenleri oldu... Kimisi de başka hanedanların mensuplarıyla evlenip yeniden asalet unvanı aldı... Sürgün, hanedanın kadın mensupları için 28, erkekleri için 50 yıl devam etti.1974’te, ailenin tamamının Türkiye’ye dönebilmesine izin verildi. Bir kısmı döndü, bir kısmı yıllardır yaşadığı ülkelerde kaldı. Gazeteci Murat Bardakçı’nın, dünyanın hemen her tarafına dağılmış olan Osmanlı hanedanının mensuplarıyla görüşerek hazırladığı bu kitap, Ortadoğu’ya ve Avrupa’nın bir bölümüne yüzlerce yıl boyunca hükmetmiş bir aileden bugüne kalanların öyküsünü anlatıyor... Konusundaki ilk ve tek eser olan bu kitap, bir yerde, Osmanlılar’ın tarih sahnesinden çekilmelerinden sonraki tarihidir...
Akarsu ve göl kenarında bahçesi olan şanslı kişilere, bahçesine doğal çevreli bir havuz yapmak isteyenlere; böyle kişilere yardımcı olacak peyzaj mimarı ve ziraat mühendislerine... Suyun içinde, kıyısında ve evresinde yetiştirilebilecek 100 ayrı cinsten güzel ve yararlı bitkiyi tanıtıp onların üretimi, yetiştirilişi ve isteklerini; önemli tür ve çeşitlerini anlatan "Türkçe" bir kitap şimdi elinizin altında...
"Peki... seni neden kurtarayım?" Elliott Goodman’ın, bir kalp krizinden sonra acilen ameliyata alınmak üzereyken işittiği sorudur bu. Ama soran kişi Elliott’ın cerrahı değil, Tanrı’dır. Yüce Tanrı. Tanrı, Elliott’la iddiaya girmek ister. Ona on sekiz çukurluk bir golf maçıyla meydan okur. Elliott kazanırsa kurtulacaktır; kaybederse... Golfe, hayata ve ikisinden de öğrenilen derslere dair bu zekice yazılmış, esprili ve dokunaklı roman, işte böylece başlar. Tanrı adil davranmak için (zaten hep öyle değil midir?) Elliott’la oynayıp ona birkaç numara öğretsinler diye yeryüzüne on sekiz efsanevi ve birbirinden ilginç rakip yollar. Elliott şimdiye dek yaşamış en renkli kişilerden, Leonardo da Vinci’yle (sopaları güzeldir), Marilyn Monroe’yla (her şeyi güzeldir), Bebek Ruth’la (sosisli sandviç düşkünüdür), Abraham Lincoln’le (hilecidir!) ve aralarında Musa, John Lennon, Jeanne d’Arc, Picasso, W. C. Fields, Sokrates, Bebek Didrikson Zaharias, Beethoven, Gandhi ve Shakespeare’in de bulunduğu diğer on dört ünlü kişiyle golf oynar. Vuruşlar değerlendirilirken, toplar kum engellerine takılırken ve Freud arabayı kullanırken (kontrol manyağıdır çünkü), Elliott kendi hayatının muhasebesini yaparak, mutlak rakibiyle karşılaşmadan önce neleri düzeltebileceğini ya da geliştirebileceğini anlamaya fırsat bulur.
Osmanlı bir Türk devleti miydi, yoksa Bizans’ın kopyası mıydı? Cumhuriyet Osmanlı’nın devamı sayılabilir mi? Kardeş Katli fetvaları dini mi siyasi mi? Devşirme sistemi tam olarak neydi? Osmanlı, İslamiyeti uygulamadığı için mi yıkıldı? Hulki Cevizoğlu bütün bu soruların ve daha fazlasının cevabını, programına konuk ettiği profesör, yazar ve araştırmacı gazetecilerle birlikte arıyor; Osmanlı’nın kutlu bir imparatorluk mu, yoksa uğursuz bir saltanat mı olduğunu tartışıyor...
Mutluluk aslında bugün. Mutluluk hâlâ çocuklar gibi hayallerimin olması. Mutluluk gözlerimi kapattığımda çocukluğuma dönebilmem. Mutluluk içimdeki ben... -Esin Övet-Gazeteci/Yazar-Habertürk Mutluluk benim için bir zaman dilimidir. Ve o zaman kızımın içten kahkahasıdır. -Sibel Kahraman-Milliyet Gazetesi Eğitim Editörü Her yeni güne eşimin ve kızımın yanında uyanmak, onların güzel gözlerindeki sevgiyi görmek ve her şeyden önemlisi sağlıkla alınan her nefes benim için mutluluktur.... -Aydın Yılmaz-GS’lı Futbolcu Mutluluk; tarifini yazmaya çalıştığında, tüm güzel hatıralarla sarıp sarmalanmaktır... Sonra an’a dönüp derin bir nefes aldığında iyi ki demektir. -Betül Demir-Sanatçı Bana göre mutluluk oğlumun beklemediğim bir anda sebepsiz boynuma sarılması, kalabalık aile kahvaltılarımız ve çikolatalarımmm... -Özlem Yıldız-Sunucu Eğer tecrübem ve kişisel çabam ile insanlara yardım edebiliyorsam, gelişimlerine katkıda bulunabiliyorsam, insanlar böylelikle daha iyi, mutlu ve başarılı oluyorlarsa, bu benim için Mutluluktur...
Gettoda büyüyen Rain Arnold, iyi bir evlat olmak için elinden gelen bütün çabayı gösteren bir insan, aynı zamanda çalışkan bir öğrencidir. Cüretkâr kız kardeşinin aksine, hayatta kalabilmek için caddelerde kol gezen tehlikelerden uzak durur... ve çok haklıdır. Fakat Rain, kendini yaşadığı dünyaya ait hissetmemektedir, kendi dünyasında bir yabancı gibidir. Ve bir gece duymaması gereken konuşmalara kulak misafiri olur. Geçmişinde saklı sırlar, yaşamını hayal edemeyeceği bir şekilde değiştirecektir. Göz açıp kapayıncaya kadar çok sevdiği ailesini bırakıp, hiç tanımadığı insanlarla, zengin Hudson ailesi ile yaşamaya gider. Fakat kendini bu zengin ve ayrıcalıklı dünyaya da yabancı hisseder. Belirsizlikler içerisinde kıvranırkken, kurtuluşu özel bir tiyatro okulunun duvarları arasında bulur. Ama bütün bunlar yüreğinin derinliklerindeki boşluğu doldurmasına ve yuvam diyebileceği bir yere sahip olmasına yetecek midir?..
Rain’in macerası Gökkuşağı’nda devam ediyor... Hudson ailesinin kaderi geçmişin gölgelerinde yaşamaya mı mahkumdur? Güneş bulutların arasından sıyrılıp genç kuşağı ısıtıp aydınlatacak mıdır? Bunların yanıtını Gökkuşağı’nda bulacaksınız. Rain’in kıymetli kızı, Summer, on altıncı yaşını bitirmek üzeredir ve onu çok güzel bir gelecek beklemektedir. Annesinin öğütleri kulaklarından hiç çıkmaz: Hayat zordur, ama her şeye rağmen umut doludur. Yaşıtı bütün genç kızlar gibi Summer’ın da hayali kalbini çalacak beyaz atlı prensini bulmak ve kendini hayatını kurmaktır. Fakat korkunç bir felaket Summer’ı daha genç kızlığını yaşayamadan yetişkinliğe geçmeye zorlar. Hayatın zorluklarıyla erken yaşta tanışacaktır. Umudunu yitirecek midir? Annesi gibi gözü pek ve güçlü müdür? Yoksa silinip gidecek midir? Summer’ın hayatı, Hudson ailesinin Virginia Eyaletindeki sırlarla dolu malikanesinde geçmiştir. Bir gün kendisini ilgilendiren sırları ortaya çıkartmanın zamanı gelir. Bazılarını paylaşacaktır. Bazıları onu yıllardır yuva bildiği evden kaçmaya zorlayacaktır. Bazıları da hayatı boyunca esir alacaktır...
Dışarıdan bakınca, Hannah Eaton, varlıklı insanların yaşadığı Florida Palm Beach’de tanınmış bir psikolog olan annesi Willow ve üvey babasıyla birlikte büyüleyici bir yaşam sürmektedir. Ama aslında yalnız ve mutsuzdur. Kendini beğenmiş ünlü bir avukat olan babası tarafından terk edildiği gibi, babasının ailesinden de ilgi görmemektedir. Bütün bunların üzerine aileye yeni katılan bebek,annesini saplantı derecesinde kendisine bağlamış ve Hannah’ı annesinin ilgisinden mahrum bırakmıştır. Hannah karanlıklara doğru sürüklenmeye başlamıştır... Hannah, erkek arkadaşı ve amcasının yardımıyla, şarkı söyleme hayallerini gerçekleştirmek için New Orleans’a doğru yola çıkar. Ama yolda onları esrarlı sürprizler beklemektedir... Henüz yüzleşmeye hazır olmadığı gerçekler Hannah’ı perişan eder...
Rain, yuvam diyebileceği bir yer arıyordu. Fakat gecenin korkunç karanlığı çöktüğü zaman saklanacak bir yer bulamıyordu... Rain Arnold sevgi dolu ama fakir ailesinin bağrından kopup, zenginlerin arasında yaşamak zorunda kalır, fakat bu ortama da alışmakta çok zorlanır. En büyük aşkı, tiyatroya kavuşmak için çıktığı yolculukta bütün maskeler düşecek ve yıllardır saklanan aile sırları ortaya çıkacaktır. İngiltere’nin en saygın tiyatro okuluna kaydı yapılan Rain, ünlü Endfield Ailesinin bir ferdi olan büyük teyzesi Leonora’nın evinde kalacaktır. Nefes kesecek büyüklükte olan malikane antika eşyalarla doludur ve oldukça eskiye dayanan bir geçmişi vardır. Fakat bu evde garip şeyler olmaktadır. Rain, geceleri ayak sesleri ve küçük bir kızın karanlığı delen kahkahalarını duyar. Kullanılmadığı söylenen odalarda garip ışıklar görür. Müzeye benzeyen evin her şeyi, havası, sessizliği, can sıkıcı hizmetkarları bile soğuk, ruhsuzdur. Bu görkemli zenginliğin arkasında korkunç bir gerçek saklanmaktadır. Ve bu korkunç gerçek Rain’in en değerli düşlerini korkunç kabuslara döndürecektir...
Gerçek kimliğini keşfettikten sonra Willow De Beers Kuzey Carolina’dan ayrılır ve öz annesiyle üvey kardeşinin yanına, Palm Beach, Florida’ya taşınır. Paranın ve gösterişin hükmettiği bu yeni dünyada Willow, kendini ve ailesini dedikodudan, hırstan ve sahtelikten korumaya çalışarak yaşamakta kararlıdır. ...
OLivia Winfield Foxworth ölümünden 20 yıl sonra açılmak üzere bir dosya bıraktı. Yakınları onun yararına olduğunu düşünerek öyküsünü yazmasını istemişler, o da bunu istemeyerek kabul etmişti. Şayet bunlan yazmamış olsaydı Foxworth’ların gizi onunla birlikte gömülmüş olacaktı. Annesi genç yaşta ölen Olivia’nın yaşamı babası tarafından planlandı. Ticaret okuluna gidişi, evde bir muhasebeci gibi çalışması ve en sonunda Malcolm Neal Foxworth’la tanışıp evlenmesi hep babasının istekleriydi. Ama mutluluk bu planların arasına ne yazık ki sıkışamadı... "O gece yatakta tek başıma yatarken ağladım, ağladım. Annesi kocamı beş yaşında bir çocukken bırakıp gitmişti. Kocama ilişkin gerçekleri öğrenmeye başlamıştım. Malcolm benden yumuşak olmamı değil, katı olmamı istiyordu. Özlediği gizemli, zarif ve kadınca bir büyü değil, benim gibi güvenilir ama katı bir kadındı. Malcolm için kesinlikle o heyecan verici ilkbahar çiçeklerinden biri olamazdım. Evet ben, donlara karşı en dayanıklı, bahçelerin en uzun boylusu, gururlu ve en soğuk kış günlerinde bile ayakta kalan zambaklar gibi olacaktım."
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.