Genelkurmay Başkanlığı ve K.K.K.lığı Karargahında terörle mücadele faaliyetlerinin planlanması, koordinasyonu ve değerlendirilmesinde stratejik seviyede yıllarca görev yapan, terörle mücadeleye bizzat katılmış ve Terörist başı Öcalan’ın İmralı Adası’ndaki muhafaza-koordinasyon faaliyetlerinin yürütülmesi ve takibinde harekat merkezi amirliği görevinde bulunmuş bir emekli subay olan Ünal Atabay; “Ayrılıkçı Kürtlerin Musalla Taşı PKK” kitabında; PKK terörünü başından gelinen noktaya kadar çok değişik boyutlarıyla inceleyerek terörün sona erdirilmesine ilişkin engin tecrübelerini sizlerle paylaşıyor.

Ünal Atabay, kitabında birçok sorunun ve merak edilen konunun cevaplarını veriyor, derinlemesine inceleme ve analizler yapıyor, bu analizlerini verilerle ve belgelerle destekliyor.

Devletin Terör Tanımı nedir? İsyan mı? Terör mü?

PKK’nın Sözde Ateşkes Oyunları…

Devlet-PKK Görüşmeleri ve bu görüşmelerden ne çıkar?

PKK, Görüşmelerle Meşruiyet Kazanmak İstemiştir…

Terörist Başı Öcalan’ın Çalıntı “Devletsiz Yönetim Modeli”

Kalkınma Ajanslarından Yerel İdarelere / Özerkliğe…

Türk-Kürt Kavgasından Ermenistan Kazançlı Çıkacak…

PKK ile Kol Kola Rum-Pontus…

Öcalan Neden Türkiye’ye Teslim Edildi?

Çözüme dair…

Ve daha bir çok merak edilen soru bu kitapta cevabını buluyor…

İyi okumalar diliyoruz…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 224
En / Boy : 14 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 4.2017
₺32,00

Sözde Balyoz Davası, Türk Hukuk tarihine kara bir leke olarak geçti. Yüzlerce asker iftirayla ve dijital bir kurguyla hâkim karşısına çıkartıldı, tutuklandı, yargılandı ve hatta mahkûm edildi.

17/25 Aralık süreci sonrası Anayasa Mahkemesinin yine tarihi bir kararıyla bu askerlerin tutukluluklarına son verildi, tekrar yargılama süreci başladı, gerçek ortaya çıktı ve beraat ettiler.

Bitti mi? Bitmedi. Bunca sahtelik ve kurguya rağmen 7 asker için Yargıtay’da süreç ısrarla devam ettiriliyor. Ayıpta ısrar ediliyor. Önümüzdeki günlerde geri kalan 7 asker için Yargıtay’ın kararı merakla bekleniyor.

Bu sözde davada yargılanarak önce mahkûm daha sonra beraat eden (E) Tuğgeneral Süha Tanyeri kitabında; sözde Balyoz kurgusunu ilk günden alarak 15 Temmuz’a kadar getiriyor. Ve tüm sahtelikleri, hainlikleri, vefasızlıkları ve gerçekleri detayları ile sunuyor.

Kitabını şu şekilde özetliyor sizlere:
“Şayet gelecekte daha özgür, daha demokratik bir Türkiye Cumhuriyetinde yaşamak istiyorsak, Balyoz Davasında yaşadıklarımızı unutmamalı ve unutturmamalıyız. Ancak böylelikle yaşanılan ıstıraplar huzur bulur.

Bizler; bir zamanlar mağduru olduğumuz bu dava sonrasında “Balyoz Davası Mağrurları” olarak tarihte yerimizi alırken, bu davayı kurgulayanlar, rol alanlar ve destek verenler ise gelecekte hukuk katliamının birer kötü figüranları olarak anılacaklardır.

Bizler bu süreçte birilerinin vesayeti altına girmiş yargı sistemi ile kişilerin insanca yaşama haklarının nasıl ayaklar altına alındığını gördük ve yaşadık.

Adaletin bir gün kendilerine de gerekli olacağı konusundaki ikazlarımızı göz ardı edenler, o zamanlar yaşanan hukuksuzlukları görmezden gelerek bırakalım yargı kendi görevini yapsın diyenler, şimdi katlettikleri bağımsız yargı sisteminden adil yargılanma beklemekte veya yargılanmamak için yurtdışına kaçmaktadırlar.

Mahkeme salonlarında Hâkimlerin oturduğu kürsünün arkasında ‘’ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR’’ yazar. Bu yazıyla özetle; adaletin devletin temeli, temel dayanağı olduğu ifade edilmektedir. Bu yazı sanıkların değil, yargıçların görebilecekleri bir yerde olmalı ki Yargıçlar her dakika bu yazıyı görerek verecekleri haksız kararların kişilere değil kendi devletinin temellerine zarar vereceğini idrak edebilsinler.

15 Temmuz sonrasında; bir zamanlar askeri vesayete karşı omuz omuza çalıştıklarını iddia eden müttefiklerden birisi silahlı terör örgütü ilan edilirken diğer bir ortak ise terör örgütünü himaye eden devlet konumuna düşürüldü.

Bütün bunların sonucunda müşterek hedef gerçekleştirilmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri gerek güç gerekse halkının gözündeki itibarı açısından dibe vurmuş oldu.”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 224
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 3.2017
₺32,00

Kitabın bir benzeri yok.

Akademisyen Nevin Yazıcı tarafından açık kaynaklardan sabırla ve itinayla gerçekleştirilen bu çalışma, Genelkurmay Başkanlığı ve Hakkâri’deki askeri birliklerin 1984’ten günümüze kadar uzanan mücadelesinin bir güncesi niteliğinde.

Bu çalışma aynı zamanda terörle mücadele sırasında şehit olan vatan evlatlarının aziz anısı adına yerine getirilmiş bir görev niteliği de taşıyor.

Çünkü bu kitap Hakkâri’de şehit olan tüm asker, polis ve köy korucularının nerede ve nasıl şehit olduğunu kaydetmekte, toprağın nasıl kanla vatan yapıldığının yüzlerce acı hikâyesini vermektedir.

Yine bu kitapta, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinin aşamalarını ve PKK terör eylemlerinin hangi süreçlerden geçtiğini bulacaksınız.

Üzüleceksiniz, şehit kanları kurumadan terör örgütüyle yapılan pazarlıklar sonucu Hakkâri özelinde ülkenin adım adım nasıl terör örgütünün inisiyatifine terk edildiğini ibretle okuyacaksınız.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 568
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2016
₺45,00

Mustafa Önsel, "Ağacın Kurdu, TSK'de Şakirtlerin İşgali mi? Fethullah'ın Askerleri" kitabıyla, FETÖ tehlikesinin hangi boyutta olduğunu, "15 Temmuz 2016 Kalkışması"ndan çok önce kamuoyu ile paylaşmıştı Bu seriyi tamamlayan yeni kitabı; "Aşil'in Topuğu, FETÖ'nün O Gecesi", kalkışmanın hain ve kanlı olaylarını yani; "O Gece"yi anlatıyor.Darbeyi önlemek üzere halkımız sokağa çıktı. Şehitler verildi. Halkımızın kahramanlıkları basında çokça yer aldı.Oysa bu esnada olayların merkezinde, kışlalar da yaşananlar, verilen şehitler, bizzat erinden generaline kadar TSK mensuplarının kahramanlıkları ve bu isimsiz kahramanların küçük dokunuşlarla "Kalkışma"yı nasıl önledikleri pek dikkat çekmedi. Hâlbuki çok önemliydi. Mustafa Önsel, işte bu askerlerin hikâyelerini, "Aşil'in Topuğu"nda detaylarıyla anlatıyor, sonuçta da FETÖ'nün Kalkışma sonrası geldiği son noktaya ilişkin değerlendirmeler sunuyor. Mustafa Önsel, "O Gece", sokağa ilk çıkanlardan biri olarak bizzat "Yaşayanın Ağzından" birçok olaya açıklık getiriyor.

Ve bu kitapta aşağıdaki soruların cevaplarını belgeleriyle veriyor;
"Aşil'in Topuğu", FETÖ'nün "Son Kalesi" neresiydi?
15 Temmuz 2016 kalkışmasının icra tarihi saati neden öne çekildi?
Sözde darbeci Balyoz Davasından mağdur edilmiş general/amiral ve subaylar, gerçek FETÖ'cü darbecilere karşı nasıl direndiler? Kalkışmayı nasıl önlediler?
Askeri Birliklerde yaşanan kanlı olaylar…
"Kahraman er " bir tugayın kalkışmaya katılmasını nasıl önledi?
"Ben FETÖ'cü değilim." diyen Yüzbaşının foyası kalkışmada nasıl ortaya çıktı?
1994 KHO mezunu subayların önlenemez yükselişlerinin arkasında yatan neydi?
Analar ne kahramanlar doğurmuş? Başçavuş Ömer Halisdemir…
KHO 1985 devresinin en çok general çıkaran 63'üncü Kısmının sırrı?
"Kalkışma günü Graham Fuller ve Henry Barkey İstanbul'da ne arıyorlardı?
Ve daha birçok soru bu kitapta cevap buluyor.
Yine balyoz gibi bir Mustafa Önsel kitabıyla tanışmaya hazır mısınız?


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 240
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2016
₺32,00

Ülkemiz ne yazık ki karanlık bir hukuk süreci sarmalından çıktı. Mülkün Temeli sarsıldı. Ülke kaybetti, kurumlar ağır yara aldı. Birçok subay, astsubay kumpas davalarla TSK’nden ve şerefli üniformalarından koparıldılar. Her yönüyle büyük mağduriyetler hikâyesidir bu süreç. Şehitler verildi, hastalıklar oldu, analar, babalar, yakınlar kaybedildi iftiralar uğruna.

“Vatansever” bu kumpasa maruz kalmış, onurlu bir askerin; “Cafer Uyar’ın Romanı”…

Bu süreçte arkadaşlarının haksızlığa maruz kalmasına sessiz kalmayarak hiç düşünmeden istifasını sunan (E) Koramiral Atilla Kezek’in sunuşuyla okuyucularımızla buluşuyor;

“ …Mamak’ın, Silivri’nin, Hadımköy’ün, Hasdal’ın, Maltepe’nin öyküsüdür, “Vatansever”.

Bedenleri esir, ruhları Mustafa Kemal’e ait olanların öyküsü,

Kardak’ta, Cudi’de, Gabar’da, omuz omuza çarpışanların öyküsü,

Yıldızları çok, yüreği yok olanların öyküsüdür, “Vatansever”.

İçimizdeki hainlerin ilham verdiği bir yaşam öyküsüdür, “Vatansever”.

Makam, koltuk, rütbe uğruna ettiği yemine ihanet edenlerin öyküsüdür,

“Vatansever”,

Madalyasız kahramanların esaretle geçen yıllarının öyküsüdür…”

Teşekkür ediyor, iyi okumalar diliyoruz…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 180
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 3.2016
₺28,00

Yazarımız Yalçın Ergül’ün dördüncü kitabı, “Harp Pilotu ve Silivri” okuyucularımızla buluşuyor.

“ …Sizi bir hapishaneye attıklarını düşünün. Bir iftira ile suçlanıyorsunuz ve bunun iftira olduğu hem hakimler, hem savcılar, hem bütün halk tarafından bilinmesine rağmen hapiste yatmaya devam ediyorsunuz.

Günleriniz sevdiklerinize hasretle geçiyor. İçeride yatmakla yakınlarınıza da zahmetler verdiğiniz hissine kapılıyorsunuz.

Hak etmediğiniz halde başınıza bazı şeyler gelebilir, bunu kabul edebilirsiniz. Ama herkesin adaletten kaçtığı bir dünyada yaşamanın ne demek olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz.

Şiir okuyarak tahammül etmek üzere bir hayat tarzı geliştirmekle meşgulsünüz. Günler geçmiyor. Geceler bitmiyor. O gece de yatağa giriyorsunuz. Uyandığınızda yanınızda sevdiğinizi görüyorsunuz. Yanınızda mışıl mışıl uyuyor. Hürsünüz, yatağınızdasınız ve sevdiğiniz yanınızda. Uzanıp onu uyandırmamaya dikkat ederek elini tutuyorsunuz. Çok huzurlusunuz.

İşte alçak irtifada yüksek süratle uçmak yani yerden otuz metre yukarıda saatte sekiz yüz kilometre süratle uçmak böyle bir rüya halidir…”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2015
₺28,00

Şair, yazar, çevirmen, edebiyatçı ve duayen gazeteci, Sn. Ataol Behramoğlu, kitabın önsözünde; “Turgay Erdağ” ve “Bir Amiralin Hapishane Günlükleri” için şunları söylüyor;

“Balyoz adı altında ordumuza karşı işlenen cinayetin bana kazandırdığı dostlarımın başında gelen sevgili Turgay Erdağ Amiral, tutsaklık günlerinin anılarından oluşan kitabına önsöz yazmamı istediğinde, doğrusunu söylemek gerekirse beni böylesine allak bullak edecek bir kitapla karşılaşacağımı çok da tahmin etmemiştim…

Konu gereği, belgesel bir döküm bekliyordum…

Öyle olmadı…

Daha doğrusu, bir ülkede egemenliği ele geçiren güçlerin o ülkenin ordusuna karşı alçakça suikastına bire bir tanıklığın çok önemli belgelerinin yanı sıra, yazınsal ışıltısı ve felsefi derinliğiyle, benzersiz bir yapıt çıktı karşıma…

Amiral Turgay Erdağ’ı öncelikle, hem ülkemiz, hem kendisi ve tutsaklık arkadaşlarıyla yakınları bakımından, yıllar süren o sıkıntılı süreçlerin olaylarını ve izlenimlerini sıcağı sıcağına not ettiği için kutluyorum…

Böylelikle anılar, gözlemler, düşünceler, duygular, içsel yaşantılar ve bütün bunları kuşatan olgular, elle tutulurcasına, şu an yaşanıyormuşçasına, somut, etkileyici, sarsıcı bir gerçeklik kazanıyor…

Bu etkileyicilikte Turgay Erdağ’ın tartışmasız yazarlık yeteneği, bir duygu ve düşünce adamının belli ki bütün bir yaşam süresince oluşturulup biriktirilmiş gözlemleri, arayışları, özgün kişilik özellikleri apaçık görülüp duyumsanıyor…

20 Ocak 2010’da tetikçi gazetenin bir düzmece haberiyle başlayıp 19 Haziran 2014’teki tahliye kararıyla sona eren bir kâbusun öyküsünü, bu kâbusu sadece yaşamakla kalmayıp bütün bu süreçlerde çevresiyle birlikte kendi iç dünyasını da irdeleyici bir gözle izlemiş seçkin bir aydının tanıklığından okumak, gerçekçi bir roman okuyor olma duygusu yaratıyor…

Gerçekçi, evet… Fakat tıpkı gerçekçi romanlardaki gibi duygu dolu anları olan…

Babalarla çocukların kapalı görüşte, saydam bir duvarın iki yakasında karşılaşmalarının anlatıldığı anlar gibi…

Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin tahliye edildiği gün Hasdal Cezaevi avlusunda düzenlenen törenin anlatıldığı bölüm gibi…”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 576
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2016
₺48,00

Mahmut Esat Bozkurt ; savcılarımıza niçin "Cumhuriyet Savcısı" tanımlaması yapıldığını şöyle anlatıyor; Gün olur , Cumhuriyeti korumak için başbakandan , bakandan , müsteşardan , büyükelçiden, validen bile hesap sormak gerekebilir... İşte onun için "Cumhuriyet Savcısıdır".

Tanım için "Arife Tarif yapmaya gerek yok". Hele günümüz Türkiye'sinde yaşanan en son hukuk garabeti örneklerine tanık olduktan sonra...

Türkiye'mizde yaratılan ve yaşanılan kumpas iddanameler ve davalar sonucu; "Hukuk" olgusu çok kan kaybetti ve kan kaybetmeye de devam ediyor. Oysa Türk hukuk geçmişi dirayetli , kararlı , adli ve yukarıda tanımlanan "Türkiye Cumhuriyeti Savcısı ve Hakimi" niteliklerini tam anlamıyla yücelten nice hukuk adamına sahiptir. Duayen Hukukçu Nuh Mete Yüksel bu hukukçulardan birisi. Bir devre tanıklık eden , önemli soruşturmalarda ter dökmüş ve altlarına da imzası olan bir emekli "Cumhuriyet savcısıdır".

Bu kitabında çocukluk günlerinden başlayarak kendi ilkeli adalet ve hukuk mücadelesini , görev yaptığı Türkiye'mizin değişik köşelerinden derlediği anılarıyla süslüyor. "Milli Görüş , Merve kavakçı , Aczimendiler , Dev-Yol ve Dev Sol , Hizbullah , Fethullah Gülen , Alman Vakıfları ve Bergama Soruşturmaları , Uğur Mumcunun Öldürülmesi , Abdullah Öcalan'ın Sorgulanması ve geçmişin daha nice ses getiren soruşturma ve olaylarını ilk ağızdan dinlemeye hazır mısınız?

Buyurun o halde...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 232
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2015
₺32,00

Duayen gazeteci ve yazarlar, Sn. Sedat Ergin, Sn. Mustafa Mutlu ve Sn. Sunay Akın’ın önsözüyle;
30 karakalem tablo ve hikayeleri, Balyoz Mağduru esir subayların, eşlerinin, çocuklarının, tüm aile bireylerinin, yaşadıkları hissettikleri, hissettirdikleri…

Bütün bu acıların memleketimizin aydınlığa giden karanlık yolunda ışık olacağı inancıyla, yaşananların unutulmaması ve tarihe kayıt düşmek maksadıyla; sımsacacık, duygu yüklü bir kitap…..

Sedat Ergin; “Balyoz davasının sanıklarını sahte delillerle tutsak eden irade, hepsine öldürücü bir darbe vurduğunu, onları artık etkisiz hale getirdiğini hesaplamaktaydı. Hedeflediklerini yok etmek, onları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin insan envanterinden çıkarmak istiyorlardı. Hesaplayamadıkları tek şey, karşılarına aldıkları beşeri sermayenin gücüydü. Hedef aldıkları insanları ne kadar olumsuz koşullar içine itseler bile, onların bütün bu zulme rağmen hayata ne kadar asılacaklarını hesaplamamışlardı. Evet, sahte dijital delillerle onları zindanlara attılar ama üretkenliklerini, yaratıcılıklarını yok edemediler. Mehmet Örgen’in resim serüveni, özgürlükten yoksun kalınan ortamlarda -sanatın- hayata tutunabilmenin, teslimiyete karşı direnmenin en etkili araçlarından birine dönüşebileceğini bize etkili bir şekilde gösteriyor."

Mustafa Mutlu; "Okuduğunuz kitap, cezaevinde hayata tutunmak için direnen yürekli bir subayımızın satırlarından ve resimlerinden oluşuyor...

O hem resim yaptı, hem yazdı, hem de çizdiği resimleri “müziklendirdi...”

Okumaya başladığınız bu kitap ilk resmini cezaevinde yapan...

İlk gitarını koğuşta çalan...

Ve “inadına” yaşayan...

İnadına, “oğlunun beklediği güneşi doğurmak için çırpınan...”

Sunay Akın; "Bu kitabın Çanakkale Zaferi’nin 100. yılında yayınlanması da oldukça anlamlıdır. Çünkü sömürgeci işgal güçleri 100 yıl önce savaş gemileriyle Çanakkale’deydiler…

Bu tarihi olayı anımsarken şu soru akıllara gelmez, daha doğrusu getirilmek istenilmez: ’’İşgal donanması Çanakkale önlerine gelirken neden Akdeniz ve Ege’de bir tek gemimiz olsun onlara direnç göstermedi, vatanı savunmadı?. Çünkü, Abdülaziz’den güçlü bir donanma devralan 2. Abdülhamit döneminde donanmanın beline ‘balyoz’ indirilmiş, denizlerdeki bilgi gücümüz darmadağın edilmişti!

Mehmet Örgen’in kitabını büyük bir duygu ve düşünce fırtınasının ortasında okudum… ve bir kez daha anladım ki, bir milletin zenginliği hisse senetleri değil, hissi senetleridir.. 

Hayatımıza kattığınız bu zenginlik için teşekkürler Sayın Örgen…” 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 224
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2015
₺32,00
Tükendi

Yazarımız Alican Türk kitabını şöyle tanıtıyor;

“Cezaevinden hakimlere hitaben yazdığım bir mektupta "yaşadığım sürece 28 Şubat soruşturması ve davası kapsamında ortaya konan bütün 'eserlerin' unutulmaması, kalıcı olarak gelecek kuşaklara aktarılması için elim, dilim ve kalemim erdiğince her türlü çabayı harcayacağıma söz veriyorum." diye vurgulamıştım.

Hakimlere verilen o sözün bir parçası ve sonucu olarak ortaya çıkan bu kitap, 28 Şubat davasının soruşturma sürecini "anı-belgesel" yönüyle ele alan ve o sürece ilişkin tüm ayrıntıları bulabileceğiniz ilk ve tek kaynak kitaptır.

Cezaevinden o döneme ilişkin Türkiye'nin resminin de çizildiği kitapta, yakın geçmişimize ilişkin hiç bilinmeyen ya da yanlış bilinen olaylar gerçek yönleriyle aydınlatılarak tarihe çok önemli notlar düşülmüştür.

Okudukça müthiş şaşıracak ve bitmesini istemeyeceksiniz.

Velhasıl Alican, üzülme, sen kul hakkı yemedin…

Din imanla vatandaşı soymadın…

Siyasetle mahkemeler kurmadın…

“Bu bizdendir, bu onlardan” demedin…

Vatanına, ulusuna hiç ihanet etmedin…

Boynuna takacağın bir madalyan daha var!

Artık senin yüz akı bir davan var!

- Alican Türk”

Cilt 2 - Mert dayanır, namert kaçar

Türk toplumu 2012'den beri 28 Şubat'ın darbe olduğu yalanlarıyla kandırılıyor, aldatılıyor, oyalanıyor. Çünkü dini siyasete alet etmeyi alışkanlık ve rant kapısı haline getirmiş olanlar hâlâ bundan nemalanıyor.

Bu kitap; TSK'yı itibarsızlaştırmak, halktan koparmak ve etkisizleştirmek amacıyla tezgâhlanan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast, Askeri Casusluk vb. bir dizi kumpas davanın son halkası olan 28 Şubat "soruşturmasının" tüm detaylarıyla anlatıldığı ilk ve tek kaynaktır.

Okurken göreceksiniz ki, ilk kez gün yüzüne çıkan şaşırtıcı bilgilerle bu kitap tarihe düşülen çok önemli bir nottur.

Mahkemeymiş, hapislikmiş, zindanmış,

Pöh, bunlar sanki çok derdim…

Hakkın çiğnendiği bu davadan

Kaçarsam ben namerdim!

- Alican Türk


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 804
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2017
₺60,00
Tükendi

Türk toplumu 2012'den beri 28 Şubat'ın darbe olduğu yalanlarıyla kandırılıyor, aldatılıyor, oyalanıyor. Çünkü dini siyasete alet etmeyi alışkanlık ve rant kapısı haline getirmiş olanlar hâlâ bundan nemalanıyor.

Bu kitap; TSK'yı itibarsızlaştırmak, halktan koparmak ve etkisizleştirmek amacıyla tezgâhlanan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast, Askeri Casusluk vb. bir dizi kumpas davanın son halkası olan 28 Şubat "soruşturmasının" tüm detaylarıyla anlatıldığı ilk ve tek kaynaktır.

Okurken göreceksiniz ki, ilk kez gün yüzüne çıkan şaşırtıcı bilgilerle bu kitap tarihe düşülen çok önemli bir nottur.

Mahkemeymiş, hapislikmiş, zindanmış,
Pöh, bunlar sanki çok derdim…
Hakkın çiğnendiği bu davadan
Kaçarsam ben namerdim!

- Alican Türk


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2017
₺30,00
Tükendi

Yazarımız Alican Türk kitabını şöyle tanıtıyor;

“Cezaevinden hâkimlere hitaben yazdığım bir mektupta "yaşadığım sürece 28 Şubat soruşturması ve davası kapsamında ortaya konan bütün 'eserlerin' unutulmaması, kalıcı olarak gelecek kuşaklara aktarılması için elim, dilim ve kalemim erdiğince her türlü çabayı harcayacağıma söz veriyorum." diye vurgulamıştım.

Hâkimlere verilen o sözün bir parçası ve sonucu olarak ortaya çıkan bu kitap, 28 Şubat davasının soruşturma sürecini "anı - belgesel" yönüyle ele alan ve o sürece ilişkin tüm ayrıntıları bulabileceğiniz ilk ve tek kaynak kitaptır.

Cezaevinden o döneme ilişkin Türkiye'nin resminin de çizildiği kitapta, yakın geçmişimize ilişkin hiç bilinmeyen ya da yanlış bilinen olaylar gerçek yönleriyle aydınlatılarak tarihe çok önemli notlar düşülmüştür.

Okudukça müthiş şaşıracak ve bitmesini istemeyeceksiniz.

Velhasıl Alican, üzülme, sen kul hakkı yemedin…
Din imanla vatandaşı soymadın…
Siyasetle mahkemeler kurmadın…
“Bu bizdendir, bu onlardan” demedin… Vatanına, ulusuna hiç ihanet etmedin… Boynuna takacağın bir madalyan daha var! Artık senin yüz akı bir davan var!
Alicantürk”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 452
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2017
₺30,00
Tükendi

Sencer Başat, şiir ve öyküleriyle bol ödüllü bir yazarımız.
Kendisi, 2014 yılında, Çorlu Kültür ve Sanat Derneği tarafından düzenlenen 7’nci Uluslararası Şiir Yarışması’nda 1’inci Mansiyon Ödülü’nü, Adnan Yücel 3’üncü Edebiyat ve Sanat Festivali’nin düzenlediği öykü yarışmasında 3’üncülük ödülünü, 2015 yılında, Adnan Yücel 4’üncü Edebiyat ve Sanat Festivali’nde hem öykü hem de şiir mansiyon ödülünü ve Eğitim-İş Sendikası’nın düzenlediği Öykü Yarışması’nda mansiyon ödülünü, en son 2016 yılında, Eskişehir Sanat Derneği Yunus Emre Şiir Yarışması’nda 2’ncilik ödülünü aldı. Eserleri birçok yarışmada yayımlanmaya değer görülerek kitap haline getirildi. “Öznesini Yitiren Öyküler” kitabında yer alan öyküler ödül aldığı eserleri de içermektedir.

Duayen edebiyatçı Ali Balkız kitabı şöyle tanıtıyor;
   “Bu kitabında biz okuyucuları alıp cezaevine götürüyor. Her satırı yaşatıyor bize. Onunla birlikte ziyaretçileri karşılıyoruz, penceremize konan kuşlarla yarenlik ediyoruz. Savcı beyle, müdür beyle, başefendiyle, doktorla, duvarlarla, ranzalarla konuşuyoruz. Çokça soru soruyoruz: Neden, niçin? Sorulara yanıt ararken kaba sloganlar yerine duyumsuyoruz. Her duyumsayışımızda karşımıza erk çıkıyor, sistem çıkıyor… Bu kez yine kendi kendimize içten içe yanıtlar buluyoruz: Aydın olmanın cezası.

Cezaevine düşmüş her garibanın dünyasında, Allah kurtarsın, kader böyleymiş teslimiyeti varken, her aydının dünyasında ise; cezaevlerinin olmadığı bir dünya özlemi vardır. Bu elbette olası değil, hele de erk dediğimiz kuvvet, bir de ortaçağ karanlığından hortlayıp gelmiş bir yobaz sürüsüyle birlikte şeytani bir düzen kurmuşlarsa…

Bu işin bir yanı, öbür yanı ise buna karşı nasıl mücadele edeceğimizdir. Sencer Başat bu kitabı ile edebiyatım gücü ile karşı çıkıyor. Bu gücü hiç ama hiçbir güç yenemez, o denli etkili, kalıcı olamaz…

Karanlığa ışık tutun bütün böcekler kaçacaktır.
Sencer Başat bunu yapıyor. Böcekler kaçtı. Kalanlar yol-yordam arıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 96
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2016
₺12,00
Tükendi

Serra Menekay; “Aluşta’dan Esen Yeller” ve Kuşbakışı”ndan sonra yeni bir roman ile okuyucularıyla buluşuyor… “İğne Oyası, Bir 12 Eylül Romanı”

Serra Menekay yeni romanını şöyle tanıtıyor okuyucularına;

“…12 Eylül’e giden o süreçte ülkemiz tam bir iğne oyası titizliğiyle işlendi. Aynı iğne oyası gibi düğümler ata ata, tek tek, ince ince işlediler bizi. Atılan her birim düğüm ülkenin geleceğe çıkan yollarını tıkamayı, kendi kaderini belirleyecek aydın nesillerin önünü kapamayı ve geleceği geriye dönüşsüz biçimde değiştirmeyi amaçlıyordu. Biz de izin verdik oramıza buramıza iğnelerin batmasına. Ne kaldı geriye? Ne uğruna savaştığını bilmeden harcanmış gencecik hayatlar, bitmeyen bir yas, temellerinden sallanmış bir ülke ve bu ülkenin tarihinden sökülemeyen, üzerinden bir türlü temizlenemeyen 12 Eylül adında kara bir leke.”

İğne Oyası, cahil bir köylü kadını olan Dürdane ile 12 Eylül’e giden süreci “çekirdekten solcu” olarak yaşayan üniversite öğrencisi Mehmet’in sıra dışı şekilde birleşen hayatlarının sürükleyici öyküsü…
Serra Menekay yine ustalıklı kurgusu ve akıcı diliyle Dürdane ve Mehmet’in dertlerinin penceresinden ülkemizin karanlık bir dönemine ışık tutuyor.

İyi okumalar diliyoruz…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 272
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 4.2017
₺15,00
Tükendi

“Balkanlar, bir gözü ile ağlarken öbür gözü ile gülebilen insanların yaşadığı topraklardır.”…

Bu kitap, ülkemizde veya dünyanın herhangi bir yerinde pazar yerine bombalar atılmasın diye yazılmıştır.

Bu kitap, sırf etnik kökeni seninkinden farklı diye komşunuz ile birbirinizi öldürmeyin diye, çocuklarımız aklını ve vicdanını çağ dışı cemaat örgütlenmelerine kiraya vermesin diye yazılmıştır.

Bu kitap, yeni bir İstiklâl Marşı yazılmak zorunda kalınmasın diye yazılmıştır. Kısacası kitapta yer alan “parçalanma süreçleri” ve sonrasında oluşan “çok parçalı devletçik yapılanmaları” çalışmamızın ana çizgisini oluşturmaktadır…”
-Erdem Eren


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 200
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2016
₺15,00
Tükendi

Türkiye, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu bir ortamda yeni bir ayrıştırılmayla karşı karşıya.

Hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerlerine darbe girişiminde bulunulmasından kısa bir süre sonra, Cumhuriyet'i yıkmak, parlamenter sistemi işlevsiz hale getirmek isteyenlerin beklentilerine karşılık verecek bir anayasa değişikliği önerisi ile.

16 Nisan 2017’de Türkiye, böyle bir anayasa değişikliğini oylayacak.

Yansıtılmaya ve saklanmaya çalışılanların aksine Türk ulusundan "Evet" diyerek kendi egemenliğini tek bir kişiye devretmesini, bu sistemle cumhur"başkan"ı olacak olan kişiye de Türk tarihinde hiç kimseye verilmeyen yetkilerin verilmesini onaylaması isteniyor.

Hem Cumhuriyet hem Türk ulusu için tehdidin bu kadar büyük olması, farklı alanlarda uzmanlaşmış ve belli konularda farklı düşüncelere sahip insanların referandum sürecinde aynı cephede mücadele etmesini tarihsel bir sorumluluk haline getirdi.

İşte bu kapsamda, "Türk Ulusunun Egemenliği için HAYIR" adlı çalışma; bir grup hukukçu, akademisyen, gazeteci, emekli asker ve siyasetçileri; taşın altına gövdesini koyan Türk aydınlarının önemli temsilcilerini bir araya getirerek bu kaygıdaşlığa katkı sunuyor.

Üçüncü Yol yazarlarının da yazılarının bulunduğu bu çalışma, oylamaya sunulması dahi hazmedilemeyecek olan ulusal Türk kimliğinin, Türk Cumhuriyeti'nin ve Türk egemenliğinin tarih sahnesinden silinmesine neden "Hayır" denmesi gerektiğinin açıklaması niteliğinde.
İyi okumalar diliyoruz.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 3.2017
₺20,00
Tükendi

“Kuşbakışı”, Serra Menekay’ın ikinci romanı. Bir pilotun gözünden Balyoz ve benzeri kumpas davalarının perde arkasını ortaya koymaya çalışan bu romanda bütünüyle kurgu olan bir hikaye gerçek bir zemin üzerine oturtularak aktarılıyor.

“Kuşbakışı” Balyoz gibi isimli davalarla Türk Ordusuna kurulan kumpasa adı gibi kuşbakışı bakmayı amaçlayan bir roman. Sürükleyici bir kurgunun önderliğinde, yakışıklı pilot Göksel Güçlü’nün bakış açısıyla onun dilinden anlatılan bu hikâye aslında; 2009-2016 yılları arasında Türkiye’nin içinden geçtiği sürece de baktığı açıdan ışık tutuyor. Kitabın içinde söz konusu dönemde yayımlanan kitaplara, köşe yazılarına ve gazete manşetlerine atıflar yapılarak ülkenin geçtiği süreç detaylandırılıyor. Bu anlamda kitap okura kumpas davalarının süreçleri hakkında iyi bir özet sunuyor. Bunu bir roman kurgusuyla anlatıyor olması esere akıcılık ve sürükleyicilik özelliklerini kazandırıyor.
Tüm bunların yanı sıra kitapta bir travma ile kötürüm kalan genç bir hastanın neler yaşayabileceğini, tıbbi tedavilerin ayrıntılarını, psikolojik destek tedavilerinin yerini, yeniden ayağa kalkabilmenin zorluklarını danışmanlardan alınan destek ile yakından ve detaylı olarak görebiliyoruz. Kitap bu yönüyle titiz bir gözlem, ayrıntılı bir çalışma ve saygın bir bilgi birikimi barındırıyor.

Yazarımız Serra Menekay “Kuşbakışı”nı şöyle özetliyor:

“Türk Hava Kuvvetleri’nde çok başarılı bir pilot olan üsteğmen Göksel Güçlü, hakkındaki dedikodular ve kariyerindeki kötü gidiş yüzünden zor günler geçirmektedir. Bu dönemde talihsiz bir de kaza yaşar ve kullandığı uçağı son anda indirerek kurtarmayı başarsa da kendisi kötürüm kalır. Tekrar ayağa kalkabilmek için girdiği uzun tedavi süreci Göksel’e ilk kez başına gelenler üzerinde düşünme ve perde arkasını görme fırsatı verir. Bir pilot olarak manzaraya hep en tepeden bakma alışkanlığı olan Göksel, sadece kendi yaşamıyla sınırlı kalmayarak büyük resme odaklanır ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan tüm davaların ardındaki hain planı çözmeye çalışır. Bu bulmacanın içinde akıllı ve kararlı kadınların yardımıyla adım adım ilerleyen Göksel’e sevgi, umut ve aşk eşlik etmektedir.

Elinizden bırakamayacağınız bu romanda yurtsever bir savaş pilotunun gözünden 2009-2016 sürecindeki Türkiye’ye ve bu dönemde Balyoz ve benzeri davalarla tıpkı romanın kahramanı gibi kötürüm bırakılan Türk Ordusuna kurulan kumpasa “Kuşbakışı” bakma şansını yakalayacaksınız.”

“Kuşbakışı” hakkında Sayın Sunay Akın ve Orhan Bursalı’nın değerlendirmeleri şöyle:
“…Yakın tarihimizde yaşadığımız, ülkenin bağışıklık sistemini çökertmek için yapılan saldırıları edebiyatın etkileyici, akıcı ve sürükleyici dilini ustalıkla kullanarak aktarıyor bizlere, Serra Menekay... Tarihin en büyük haksızlıklarının yaşandığı sözde davalarda ülkesini savunan subay ve astsubayların kararlılığı, pilotun uçağını terk etmemesindeki şu duyarlığında çıkıyor karşımıza:
”Söz vermiştim anneme, benim uçağım düşmeyecek demiştim…”
Sunay Akın

“…Dr. Serra Menekay, yaşadığımız sürecin bir kısmını, Balyoz’la kurulan kumpası ve benzer davaları, ustaca bir kurguyla yazmış. İmrendim!”
Orhan Bursalı

Bizzat “Balyoz Davası” karanlığını yaşamış (E ) Tümg. Ahmet Yavuz’un yorumları ise şu şekilde:

“…Aslında karanlık ve aşağılık bir dönemi apaydınlık yapmış yazar...
Okuyun derim. Hem de mutlaka.
Açık, anlaşılır ve arı bir dille yazılan; bir kurgu etrafında insanileştirilen bu muhteşem Balyoz romanını okumanızı öneririm...”

Tüm bu yorumlardan sonra bize de fazla bir şey söylemek kalmıyor.
İyi okumalar diliyoruz…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 332
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2016
₺25,80
Tükendi

Sinan Topuz’un; “Modern Deniz Harbini ve Denizler İçin Mücadeleyi Anlamak” kitabı, deniz sevdalıları için bir başucu kitabı niteliğinde.

T.C. Bahriyesinin Harp Gemilerinde yıllarını değişik seviyede komutanlıklarla geçirmiş bir Bahriyelinin engin tecrübesi ile yazılmış temel bir kaynaktır.

Kitabını şöyle tanıtıyor Sinan Topuz:

“…Denizler tarih boyunca ülkelerin menfaat mücadelelerine sahne olmuştur.
Ülkeler en yüksek teknolojiyi ve insan gücünü kullanarak denizler için mücadelenin sürekli galibi olmak istemektedir. Denizler için mücadele asla bitmeyecektir.
“Modern Deniz Harbini ve Denizler İçin Mücadeleyi Anlamak” denizcilerin dünyasını anlatmakta, deniz harbinin ayrılmaz parçalarını arasında dolaşmaktadır.
Kitap, stratejiden, taktik ve teknolojiye deniz harbi ile ilgili bilinmesi gereken her konunun kapısını çalmaktadır.
Kardak Krizi’nde yaşananlardan, İran Yolcu Uçağının düşürülmesine kadar değişik olaylar denizci gözü ile ilk ağızdan anlatılmaktadır…”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 432
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2016
₺22,50
Tükendi

Sayın (E.) Tuğg. Ünal Karaosmanoğlu'ndan; "Yaşadıklarım, Paylaşamadıklarım...15 Temmuz 2016'ya Giden Yol"

Yazarımız emekli bir Jandarma Tuğgeneral. Yaşadıkları ve gördükleri karşısında görev süresinin sona ermesini beklemeyip istifa ederek emekliye ayrılan onurlu bir asker.
Kitabımız; kumpas davalar sürecini görevinin başında ve kendisine de kurulan kumpaslara karşı yapayalnız mücadele etmek zorunda kalan muvazzaf bir generalin, TSK'daki komutanlarının ve kurumunun vefasızlığına bire bir şahitliğini ve istifa sürecine giden yolda yaşadıklarını anlatıyor...

Sunuş yazısında şöyle diyor yazarımız;

"...Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görevli bir kısım personelin maruz kaldığı tasfiye sürecini; birinci grubu değişik kumpas davalara bulaştırılarak cezaevine gönderilenler, ikinci grubu cezaevine gönderilemeyip ayrılmak zorunda bırakılanlar, üçüncü grubu da hiç dokunulmayanlar olarak tasnif edecek olursak, kendimi ikinci grupta yer alan birisi olarak değerlendiriyorum. 

Yaşadıklarımı, başıma gelenleri, kamuoyu ile paylaşamadıklarımı tarihe not düşmek adına, bir kitapta toplamanın faydalı olacağını değerlendirdim..."

Kitapta birçok güncel olaya ait yaşananlar var;

“-MOBESE kurulması ve jandarmanın sorumluluk sahalarının polise devri nelerin işaretiydi?
-Askeri Vesayeti” kaldırmak adına neler oldu?
-(E) Org. Necdet Özel ödül töreninde ne demek istedi?
-Emniyet ve yargı içerisindeki paralel yapı mensupları nasıl işbirliği yaptı?
-PKK Terör Örgütünün Silvan saldırısında bilinmeyenler nelerdir?
-Toplam Kalite Yönetim Çalışmaları” kimler tarafından nasıl soruşturmaya dönüştürüldü?
-Adana İl Jandarma Komutanlığı’nda FETÖ’nün izleri tespit edildiği halde neden mücadele edilmedi?
-MİT TIR’larını durduran savcılar nasıl kumpas hazırlığına girdiler?
-Bir Jandarma Generalini kurumundan ayrılmaya götüren nedenler nelerdi?...”
Tarihe not düşen bir kitap.
İyi okumalar diliyoruz.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 224
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2016
₺12,00
Tükendi

Rus Savaş Uçağı, Türk Hava Sahasını 17 saniye ihlal etti. Türk Jetleri tarafından düşürüldü. Basite alınacak bir olay değildi. Çünkü “Soğuk Savaş” süreci dahil  NATO üyesi bir ülke tarafından düşürülen ilk Rus Savaş Uçağıydı.

“Rus Savaş Uçağının Düşürülmesi” olayı kamuoyumuzda çok tartışıldı. Konuya ilişkin çok değişik yorumlar yapıldı. Tek bir gerçek vardı: 17 saniyelik sınır ihlali beklenmedik sonuçlara yol açmıştı. Kısaca, Türkiye-Rusya ilişkileri bozuldu. Yansımalarını turizm başta her alanda yaşıyoruz.

Emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, 36 yıllık harp pilotu tecrübesiyle olayı ele aldı. Kitabını, olayın anatomisi içinde, Türkiye ve Rusya’nın ortaya koyduğu havacılık verilerini temel alarak hazırladı.

Kitap, kamuoyunun merak ettiği fakat resmi olarak herhangi bir bilgi alamadığı havacılık konularına ilişkin teknik hususların daha iyi anlaşılmasına ve günümüzde sıkça karşımıza çıkan olayların değerlendirilmesine katkı sağlamak amacıyla, mümkün olduğu kadar sadeleştirilmiş bir kaynak doküman olarak sunuluyor ve tartışmalara son noktayı koyuyor.

Bu kapsamda; aşağıda belirtilen konuların cevapları veriliyor;

  • Angajman Kuralları ne demektir?
  • Angajman Kurallarının uygulaması nasıl olmalıdır?
  • Angajman Kuralları sadece Suriye Hava Kuvvetlerine karşı mı yoksa Suriye’de uçan her ülkenin hava vasıtasına karşı mı uygulanmalıdır?
  • Suriye’de ve Ege’de Angajman Kuralları neden farklı uygulanmaktadır?
  • Radar Kilidi Atılması nedir?
  • Uçaklarda bulunan karakutu nedir?
  • Düşürülen Rus Savaş Uçağının bulunan karakutusu ne anlama geliyor?
  • Türk F-16’ları tarafından düşürülen Rus “SUKHOI SU-24M/M2 FENCER” Av-Bombardıman Savaş Uçağının pilotları telsiz çağrılarını duymadı mı?
  • Rus Savaş Uçakları Türkiye içindeki önemli bir hedefe doğru mu, yoksa Türkiye sınırına paralel mi uçuyorlardı?
  • Rus Savaş Uçağı düşürülmeden önceki 17 saniyede neler oldu?
  • Rus Savaş Uçağının düşürülmesinden önceki ve sonraki önemli gelişmeler nelerdir?
  • Bozulan Türkiye-Rusya ilişkileri tekrar düzeltilebilir mi?

Deneyimli Harp Pilotu (E) Tümg. Beyazıt Karataş’ın kaleminden, “Bir Rus Savaş Uçağının Düşürülmesi”ne ilişkin bilinmeyen tüm gerçekler…

Tarihe not düşen bir kitap.

İyi okumalar diliyoruz.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 64
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 1. Hamur
Basım Tarihi : 6.2016
₺7,50
Tükendi

Türkiye’miz çok zor günlerden geçiyor. İçte ve dışta her gün yaşanan üzücü ve düşündürücü olaylar, “Nereye Gidiyoruz?” sorusunu sıklıkla akıllara getiriyor.
PKK terörü hortladı. “Çözüm Süreci” fos çıktı ve tam bir çözümsüzlük sarmalına girdi. Ülkemiz ateş topuna döndü.

Suriye güneyimizde kanayan bir yara… Suriye ile birlikte IŞİD tehdit haline geldi.

Rusya, ABD ve AB ile ilişkiler dibe vurdu. “0” sorundan “Hep Sorun” durumuna gelindi. Yalnızlaştık.

Başkanlık tartışmaları da son nokta oldu ve Türk Halkını gittikçe kutuplaşmaya götürüyor. Gelecek günler tartışmalı günlerin habercisi gibi…

Osman Özbek, AKP’nin 14 yıllık bu iktidar sürecini mercek altına alıyor. Bu süreci “karanlık yıllar” olarak adlandırıyor. Bu yaşananları, Türkiye’nin nasıl bir enkaza çevrildiğini detayları ile anlatıyor.

“Türkiye’nin Karanlık Yılları”, hafıza tazelemek ve yaşananları bir daha irdelemek için bir başucu kitabı… Osman Özbek kurtuluş için çözüm reçetelerini de kitap içinde detaylarıyla veriyor…

14 yıllık enkazı kaldırmak ve bu enkazla yüzleşmek Türkiye’nin en büyük sorunu.

Değerli gazeteci, hukukçu Arslan Bulut kitabın özetini yapmış aslında:

“AKP, Cumhuriyet’in kurucu felsefesini yıkarak ABD’de yazılan gizli belge çerçevesinde yeni bir devlet kurma peşinde!

Bu bakımdan, ya Türkiye durur ya da AKP!

İkisi bir arada yaşayamaz!’’

Sorunu irdelemek ve çözmek için okumaya davet ediyor, iyi okumalar diliyoruz.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 272
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2016
₺32,00
Tükendi

Mustafa Önsel, “Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu”, “Silivri’de Firavun Töreni” ve “Casusluk Kumpası, Kim Bunlar” kitaplarından sonra balyoz gibi bir dördüncü kitapla yine gündem yaratıyor. TSK’da, “Fethullahçı Terör Örgütünün” izlerini bizzat tanık olanların anlatımıyla ve belgeleriyle paylaşıyor…

Mustafa Önsel; “Milli ordu bu topraklarda yaşamamızın güvencesidir. Ordu içinde herhangi başka bir hiyerarşik yapıya bağlılık millilik vasfını yok eder. Buna müsaade etmek ihanettir…” vurgulaması yaptıktan sonra kitabını okuyuculara şöyle sunuyor;

“Gelelim kitabımızın konusu olan TSK’deki duruma. Bunca kuruma sızan, sonra da devleti ele geçirmeyi düşünecek kadar kendini güçlü hisseden bir yapının TSK ile ilgili bir planının bulunmaması, orada örgütlü olmaması mümkün mü? Önceki kitaplarımda bunun önemli ipuçlarını vermiştim.

“Ağacın kurdu içinde olur.” diye bir halk sözü var değil mi? Ne kadar bilgece bir söz. Bunca kumpas içeriden ciddi bir destek olmadan yapılabilir miydi?

Biz; yani bu olayları, kumpasları bizzat yaşayanlar, bu desteğin gücünü gördük.

“Ağacın kurtçukları”nın önemli bir kısmını pek çok parçayı birleştirerek belirledik.

Bu çalışmamda -pek çok yaşanmışlıktan hareketle-, açılan soruşturmalarda adı artık kısaca FETÖ, yani Fethullahçı Terör Örgütü olarak ifade edilen ihanet odağının TSK’de, başta askeri okullar olmak üzere, geldiği noktayı içinde yaşayan biri olarak takdirlerinize sunuyorum.

Burada anlatılanlarla ordunun nasıl bir ayrışmaya, siyaset batağına çekilmeye ve milli olmaktan çıkartılmaya çalışıldığını da ortaya koyarken aynı zamanda tehlikenin büyüklüğüne de dikkat çekmeye çalışacağım.
Buradaki anlatımların bir bölümünün, bir kısım okuyucuya abartılı geleceğini biliyorum.

Fethullahçı örgütün yaptıklarını gören, bizzat yaşayan on binlerce TSK mensubu ise anlattıklarımın, yaşananların ancak küçük bir bölümünü teşkil ettiğini biliyor.

Bu konuda yüzlerce kitap yazılsa yine de yeterli olmaz…”

Ve bu kitapta aşağıdaki soruların cevaplarını belgeleriyle veriyor;

  • 12 Eylül öncesi Harbiye’de yaşanan “Devrimci”, “Ülkücü” ayrışması nasıldı?
  • Harbiye’de hangi devreye “Kızıl Devre” deniyordu?
  • Şakirt kime denir?
  • “Artık şakirt olmayan askeri okullara giremez” diyen yüksek rütbeli subay kimdi?
  • Kimler Medine Sözleşmesini henüz imzalamadık, o halde yapılan her şey mübahtır diyor?
  • Harbiye’de korkunç yıllarda (2008-2014) neler yaşandı?
  • *Şok mangalarında yapılan işkenceler…
  • *İşkence sonucu ölen, intihar eden, atılan veya ayrılmaya zorlanan Harbiyeliler…
  • *Domuz bağları, dayak, hakaret…
  • Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı sorgu odasından çıkan bir subay neden intihar etti?
  • “Gay Tayfa” iftiralarıyla başlayan süreç ve Deniz Kuvvetlerine yapılan saldırılar nasıl gelişti?
  • GATA’da Fethullahçı yapılanmanın boyutları nedir?
  • Askeri Yargıda neler oluyor?
  • Fethullahçı örgüt niçin askeri yargı ve tıbbiyeyi ele geçirmek istiyor?
  • Genelkurmay Erdoğan’a darbe yapar mı?
  • Necdet Özel casusluktan yargılanır mı?

Ve daha birçok soru ve cevabı…

Gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız?


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 304
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 4.2016
₺15,00
Tükendi

Kumpas Davalar bir bir aydınlanıyor. Ergenekon, Balyoz gibi davalarla ilgili onlarca kitap yazıldı… İstanbul ve İzmir'de yüzlerce subayın yargılandığı casusluk davasıyla ilgili bu zamana kadar hiç kitap yazılmadı. Bu kitap, iki davayı da (İstanbul ve İzmir Casusluk Davası) ele alan ilk kitap olma özelliğini taşıyor. Yazarımız Mustafa Önsel "Casusluk Kumpası"nı gözler önüne seriyor. Kitap da neler yok ki…

  • Bir plan, üç dava; Ergenekon, Balyoz, Casusluk…
  • Şizofreni hastalığına çare bulan bilim adamına yapılan akıl almaz suçlamalar…
  • Savarona yatına fuhuş baskını düzenleyen subayların başına gelenler…
  • Deniz Kuvvetlerinde cemaat yapılanmasıyla ilgili soruşturma başlatan askeri savcının yaşadıkları ve sanık yapılışı…
  • Cemaat yargıyı kullanarak TSK'daki terfileri nasıl şekillendiriyor?
  • Genelkurmayın gerçek dışı raporlarıyla özgürlüğü elinden alınan subaylar…
  • İddianameye göre generalleri bile emrine alan, psikolojik sorunlu 22 yaşında bir kızın öyküsü…
  • Siyah poşet ve buzdolabı fetişistleri.
  • "İhanetim vücudumadır, vatanıma değil!" diyen sanık!?
  • Fahişe suçlamasına karşı, utanarak bekâret raporunu sunmak zorunda bırakılan kadın.
  • Komplonun hedefindeki bakan ve bürokratlar…

Ve daha birçok ilginç olay…

Hep birlikte bakalım; "Kimmiş bu casuslar?"


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 332
En / Boy : 13,5 / 23
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2015
₺15,00
Tükendi

Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp başarılı bir subay ve iyi bir aile babasıydı. Asrın İftirası Balyoz Davasından tutuklanmıştı…

Bu dava siyasi iktidar tarafından TSK kurulan kumpas dava olarak adlandırılmıştı. Buna rağmen 16 yıla mahkum edilmişti, adaletin tecelli etmesini diğer arkadaşları ile birlikte Mamak  Cezaevinde bekliyordu.

Mamak Cezaevinde bir açık görüş esnasında 5 yaşındaki kızı Duru ile oynarken beyin kanaması geçirdi ve 01 Mayıs 2014 günü şehit düştü. Alb. Murat Özenalp’i, pençesine alan kokuşmuş hukuk sistemi; onun ancak tabutla özgürleşmesine izin verdi.

Tabut içindeki sadece Murat Özenalp değildi, aynı zamanda hukuktu, vicdandı. İki ay daha dayanabilse diğer arkadaşları gibi Anayasa Mahkemesinin davaya ilişkin vermiş olduğu ağır hak ihlali kararı sonrası özgürlüğüne kavuşacaktı.

Ne yazık ki olmadı, arkasında acılı bir anneyi, eşini, oğlunu, kızını ve sevdiklerini bıraktı. Bir kumpas ve hukuk şehidi olan Murat Özenalp’in ölümü, bütün Türk milletinin vicdanını sızlattı. Cenaze aracının arkasından atılan çığlıkların müsebbibi, çarpık adalet sistemini bizzat yaratan ve vicdanı hiç sızlamadan sorumlu makamlarda oturanlardı.

Bu acı çığlıkları; sorumlular duymazlıktan geldi. Kilometrelerce ötede değişik olaylara gözyaşı dökmek için  fırsat arayanlar, nedense yanı başlarındaki bu vatan evladına dökecek bir damla gözyaşı bulamadılar ve başsağlığını bile çok gördüler.“Bir Kumpas Şehidi, Alb. Murat Özenalp…” kitabı bir hukuk rezaletinin ilanı aslında…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 280
En / Boy : 14 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2015
₺15,00
Tükendi

Mektuplardan Sızanlar… Bir günlük… Bir ağıt… Balyoz davası sırasında haksızca ve hukuksuzca kendi ülkesinde esir düşen bir deniz subayının geride kalan eşinin güncesi… Esaret sürecini anlatan “gerçek” balyoz günlüğü...!

Bir ağıt bu, tüm yazılanlar… Sevgiliye ağıt… Memlekete ağıt… Yitip giden dostluklara ağıt… Yüreklerden kopup gidenlere ağıt… Gözlerin kaybolan pırıltısına ağıt… Sahipsiz kalmışlığa, çaresizliğe ağıt… Hukuksuzluğa ağıt…

Bir küçük mahkeme salonu Çağlayan Adliyesinde… Hiç alışık olmadığımız bir sahne, asla unutmayacağım… Sen ve bir albay sanık sandalyesinde oturmuşsunuz; sırtınız bana, bize dönük…

Senden geriye kalanları getirdiler; kapaklı küçük bir karton kutu içinde. Gidişinin hemen ardından ofisinden birisi geldi, kutuyu kapıdan kucağıma verdi ve gitti. Öylece kalakaldım kapının önünde. Küllerin gibi geldi birdenbire. Elim yandı sanki.

Eve döndüm, bavulu girişe bıraktm öylece. Göksel Kartay geldi birden aklıma, gözlerim doldu.

Geçenlerde sormuştun ya bana "Bu mevsim hangi meyveler var?" diye, bir an cevap verememiştim sana... Sonra "Galiba mürdüm eriği" demiştim, diyebilmiştim...

Sana soru sormadılar. Bir tek soru bile sorulmadan en ağır cezalardan birini aldın.

Bugün 2 Aralık 2013. Mamak'a getirildin. Mamak, Sincan yolunda bir durak... Direnmek her şeye rağmen... Olmak ya da ol-mamak...

Çiçeklerin kokusu düşlerimin arasında mırıldanmıyor. Ufuk çizgisi yok olmuş bu şehirde bakışlarım hep duvarlara çarpıyor. Senin bakışlarının duvarlara çarpması gibi. Geçmiş yüreğime geri akıyor sık sık.

Sonra birisi "Kimliğini aldın mı?" diye soruyor sana. Bir masa kurulmuş, nüfus cüzdanlarını dağıtıyorlar. Meğer kaç yıldır kimliğimiz yokmuş bizim, farkında değilmişim... Ağlıyorum... Kimliğini geri veriyorlar sana...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : Ankara
Sayfa Sayısı : 125
En / Boy : 14 / 21
Kağıt Cinsi : 1. Hamur
Basım Tarihi : 5.2015
₺9,00
1
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı