Kehanetin İlk Günü, mitolojik çağlarda başlayıp günümüze değin uzanan bir intikam hikâyesinin izini sürüyor. Bir taraftan bu hikâyenin nasıl yazıldığıyla neden yazıldığına odaklanan anlatıcı, güncel ve sıcak konuları da bu mecra üzerinden sorguluyor. Kadim zamanlarda Yuşa’nın merakla çıktığı bir yolculukta tuttuğu notlar, yüzyıllar sonra küçük bir batı Anadolu kasabasında hayatın içinden ortaya çıkıyor.
Akif Hasan Kaya, Kehanetin İlk Günü’nde, iyiyle kötülüğün mücadelesini, iç içe geçmiş capcanlı insan hikâyeleriyle birleştiriyor. Böylece ortaya çıkan masalsı dil okuyucuyu, anlatılanlara katılmaya çağırıyor.
Akif Hasan Kaya, öykülerinde insanı, insanın hallerini sürekli olarak toplumsal bir zemin üzerinde anlatıyor. Ülkemizde ve Ortadoğu’da yaşanan acılar, zulümler ve göçler onun öykülerinin başat temaları arasında yer alıyor. Öykülerindeki tematik zenginlik, insani olanı bütün yönleriyle anlatmanın doğal bir sonucu. Onun öyküleri, sürekli olarak gözden kaçırılan sorunları yeniden yeniden gündemimize taşıyor.
Öykülerinde görsel bir dil kullanan Kaya, Ölmüş Oyuncaklar Müzesi'nde öykünün bütün imkanlarını deniyor. Dilin sınırlarına yaslanıyor, yokluyor, onu genişletmenin yollarını arıyor. Dilin ve öykünün dünyası genişledikçe, bu dünya okuru da kendi içine çekiyor.
Sonuçsuz kalacak çabaların öyküleri. Kurumuş bir kuyudan su çekmenin, bir çukurun içini boşaltmaya çalışmanın, ıslak kibritleri tutuşturmaya çalışmanın. Coğrafyanın, kaderin öyküleri. Bir kalbin parçalarını bir araya getirerek atmasını beklemenin öyküleri. Asıl hikayeye gidişin öyküleri. Akif Hasan Kaya’nın ilk öykü kitabı Islak Kibritler, İz Yayıncılık Muhayyel serisinde yeni baskısıyla yerini aldı.
Akif Hasan Kaya, kitabın ilk öyküsünde bir adam vardı diyor. Adamın bir hikayesi vardı da diyor. Ve ekliyor, ama adam hikayesini yanlış yerden başladı anlatmaya. Kitaptaki öykülerde hayatını yanlış yerden yaşamaya başlayan karakterler var. Sorgulamalar, yüzleşmeler. Fantastik öyküler, masalsılar. Sonra kendini bulmalar var. Dağ var mesela. İnsan o dağı tanıdıkça, kendine mi yaklaşsa, kendinden mi uzaklaşsa bilemiyor. İnsan ne çok bilemiyor zaten. Akif Hasan Kaya’nın dördüncü öykü kitabı.
Uzun ve Lacivert Günler, Akif Hasan Kaya’nın üçüncü öykü kitabı. Yazar, sıra dışı öykü karakterlerine selam durduğu bu kitabında, sarsıcı olanın hayatın içindeki doğal yerini işaret ediyor. Bütün hayatların içinde farkında olunsun ya da olunmasın yer eden trajedinin görünür halini çıkarıyor karşımıza. Kendi aklı içinde kaybolan insanlar da; yaşadığı ülkenin, şehrin, kasabanın içinde kaybolan insanlar da, hatta kaybolan, yitirilen hayatın kendisi de derin bir duyarlılıkla anlatılıyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.