Savaş, insana ve insanlığa ait tüm değerlerin silindiği; birey/lerin kimsesizlik, yabancılık, köksüzlük, yönsüzlük, yersizlik ve yurtsuzluk ile yüzleştiği; kaygı ve korkunun egemenliğinde bilinmeze sürüklenen toplulukların yıkımlara, katliamlara, soykırımlara, kimliksizleştirmeye maruz kaldığı varoluşsal bir tehdittir. Hep olan savaş ile hiç bitmeyen trajedilerin arasında sıkışan insanın hikayesini aktaran savaş metinleri, büyük tarihin siyasî ve sosyal zorunlulukları ile yok edilen küçük tarihin ölüm-yaşam, kaos-düzen, iktidar-özne, esaret-özgürlük, kendi-öteki, iç-dış çatışmalarındaki görünümlerinin anlatımıdır. Verilen mücadelenin kazanan ve kaybeden üzerindeki etkisinin metinleştiği savaş edebiyatı eserleri, büyük ateş kitlesi içinde birer savruluş öznesine dönüşen anlatı karakterlerlerinin yaşadığı tinsel ve bedensel tahribatın cepheler, göçler, sürgünler, travmalar, salgın hastalıklar, kitlesel ölümler ile genişletilerek kurgulanmasından meydana gelir.  Politikanın başka vasıtalarla devamı olan savaş, uluslararası ilişkilerde diplomatik yollar çıkmaz durumuna gelince insanlığın bütün zamanlarında nihai sorun çözme aracıdır. ‘Savaş’ı sorun çözümünde kullanan otoriteler; ardından bıraktığı yıkımı, trajediyi ise görmezler ve onun yıkarak var ettiği bütün oluşumlar, otoritenin gücünden bağımsız şekilde edebiyat vasıtasıyla aktarılır. 
Türk edebiyatında tarihsel malzemenin araç işlevi ile kullanıldığı savaş anlatısı kapsamındaki metinler, bireyin ve toplumun evrensel açmazlar ile yüzleştiği; bağlanma, parçalanma, kopma trajiğinin temel belirleyici olduğu bir çerçevede inşa edilir. Bu çalışma bireyin ve toplumun fiziksel hayatını tehdit etmenin yanı sıra kayıplar, sorunlar, bunalımlar getiren savaşın, konu ve tema dizgesine yerleştirildiği roman türündeki yapıtların tahlil edilmesinden oluşur. 
1839-1923 tarihleri arasında Türk milletinin girmiş olduğu dokuz savaşın ardından ortaya çıkan, trajik çöküş, bireyden hareketle toplumun geçirdiği politik-psikolojik aşamalardan sonra meydan gelen incinme, sarsıntı, korku, kaygı, aidiyet ihtiyacı, kültürel yozlaşma, soykırım, asimilasyon,  kavramları seçili 21 roman (Hilal Görününce, Aşela, Ağlama Tuna, Emanet Çeyiz Mübadele İnsanları, Bingöl Cepheleri, Soğuk Cennetin Çocukları, Paylaşılmayan Topraklar, …Ve Çanakkale Geldiler, …Ve Çanakkale Gördüler, …Ve Çanakkale Döndüler, Diriliş Çanakkale 1915, Üç İstanbul, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı I-II, Günbatımı, Ateşten Gömlek, Yaban, Küçük Ağa, Kalpaklılar-Doludizgin, Esir Şehrin İnsanları, Dikmen Yıldızı, Var olmak, Millî Mücadele’nin Romanı - Çalınan Savaş, Savaş ve Açlar) üzerinden incelendi.  
Elinizdeki eserde, yaşanmış ya da yaşanacak savaş deneyimi olasılıklarının edebî anlatılardaki izleri, savaş kavramının bir gerçeklik halinde kurguda yer alma sebebi, toplumu oluşturan bireylerin mücadelesi ve var olma gayesi, savaşın taraflarının ve zamanının değişmesinin geçmiş-şimdi-gelecek sarmalında hiçbir ölümü haklı çıkaramayacağı gerçeği yinelenerek kurgudaki savaş görüngüleri ortaya çıkarılmaktadır.   


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 356
Ağırlık : 356
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺187,50

750. Vuslat Yılında Mevlana


Basım Ayı/Yılı : 8/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 32
Ağırlık : 32
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺22,50

Bilindiği gibi Orta Asya coğrafyasında yaşayan Türkler ile bizim; dilimiz, tarihimiz, dinimiz, kültürümüz, kökümüz bir’dir. Yani Türk Dili’nin, Türk Kültürünün ve Türk Devletleri’nin Tarihi, uygarlık tarihi ile başlar. Üç kıtanın, eski Dünya coğrafyasının büyük bölümü geniş zaman dilimlerinde Türk Boylarının, Cihangir Türk Devletlerinin adil yönetim ve denetimlerinde buluşurlar. Bu cümleden olarak Türk milleti, dünya coğrafyasının geniş bir kısmı olan Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya Çin Seddi’nden Adriyatik Kıyılarına ve bugün dünyanın bir uç bölgesine kadar geniş bir sahada kalabalık bir Türk nüfusu ve kültürüne sahiptir. Bizlerin bu denli farklı coğrafyalarda yaşıyor olmamız; ayrı düşünmeye, konuşmaya, unutmaya sebep değildir ve olmamıştır. Aksine, bu durum bize zengin bir kültür hazinesi kazandırmıştır. Türk milletine sonsuz devamlılığının, ebediyetin anahtarını vermiştir. Aynı milletin evlatları olarak bizler "birlik” ruhuyla hareket ettiğimiz sürece istiklalimiz ve istikbalimiz var olacaktır. Türk Dünyasında birlik düşüncesini, ancak kuvvetli temellere oturtulmuş müşterek bir eğitim-öğretim anlayışıyla hayata geçirebiliriz. 
Türk milletinin MAZİDEN ÂTİYE dair son derece ÖZGÜN ÖNGÖRÜLERİNİN olduğunu görüyoruz. Türk tarihi bu konuda birçok örnekleriyle doludur. XX. asır Türkiye’sinde yaşayan mümtaz şahsiyetlerimizin Türk Dünyası ile ilgili üç öngörüsü birçoğumuzun hatıralarındadır. Bunlardan BİRİNCİSİ; Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1933’de Türk dünyası hakkındaki ‘dili bir, inancı bir, tarihi bir, özü bir kardeşlerimize sahip çıkmaya hazır olmalıyız’ şeklindeki ÖNGÖRÜSÜ’DÜR. Fakat bu Türk dünyası ile ilgili ilk mesaj 1980’lerde bir paşamız tarafından ortaya konulmasından sonra ivme kazanmıştır.
İKİNCİ ÖNGÖRÜ İSE, KIBRIS İÇİN ‘Girne'den yol bağladık Anadolu'ya’ Türküleri ile başlıyordu.
                 ÜÇÜNCÜ ÖNGÖRÜSÜ DE, 1980’li yılların sonlarına doğru Anadolu’da herkesin dilinde yanık-hasret Türkülerinden ÇIRPINIRDI KARADENIZ Türküsü idi.
           İşte bu öngörülü 1933 tarihi ve Türküler, bize tarihin şanlı sayfalarındaki birbirimize olan hasret ve buluşma mesajı veriyordu.  Ki o mesaj da Orta Asya’daki; ‘Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan..vd.’ idi. Onlar, 1992 yılı itibariyle özgürlüklerine kavuşmaları ve bizlerle ‘buluşmaları’ idi.  


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 98
Ağırlık : 98
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺51,00

Muhammed Hüseyin Şehriyâr (1905-1988) yılları arasında yaşamış ünlü bir şairdir. Şehriyar, İran’da, Güney Azerbaycan’ın Tebriz şehrinde, doğmuş bir Azeri Türkü’dür. Farsça ve Türkçe şiir yazmış olan şair, yazmış olduğu “Heyder Babaya Selam-1, 2” şiiriyle tanınmış ve ün kazanmıştır.  Özellikle “Heyder Baba’ya Selam” şiiri bütün Türk Dünyasında tanınan bilinen bir şiirdir. Bu şiire Azerbaycan’da, İran’da, Irak’ta ve Türkiye’de birçok nazire yazılmıştır. Şiirin birinci kısmı, Türkiye’de ilk defa 1954 yılında yayınlanmış ve büyük yankı uyandırmıştır. 1954 yılından günümüze kadar birçok şair tarafından nazireler yazılmıştır. Türkiye’de 23’den fazla şair, “Heyder Baba’ya Selam” şiirine nazire yazmıştır. Bu nazirelerin bazıları çeşitli dergilerde yayınlanmış bazıları hiç yayınlanmamış. Bu nazireleri derledik toparladık bir araya getirdik. Türkiye’de Toplam 23 şairin 28 şiirine ulaşabildik. Türkiye’de şimdiye kadar bu şiirler toplu halde bir araya getirilmemiş. Bu eksikliği gidermek bu şiirlerin daha çok okuyucuya ulaşmasını sağlamak amacıyla bu kitapta şiirleri bir araya getirdik.


Basım Ayı/Yılı : 12/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 226
Ağırlık : 226
En / Boy : 16 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺110,50

"Bu kitap, İran’ın kimlik inşası sürecini ve Mehdiliğin bu süreçte oynadığı rolü sosyal inşacı teori ve güvenlikleştirme yaklaşımı çerçevesinde ortaya koymaktadır. Kitabın temel hipotezi, İran’ın küresel bir Mehdi kimliği oluşturmaya çalışması ve bunu öncelikle Irak, Suriye, Yemen, Afganistan ve Pakistan’da uygulamak için harekete geçmesidir. İşbu kitap, İran’ın geçmiş dönemdeki kimlik siyasetini ortaya koyan salt bir tarihsel anlatı sunmak yerine Mehdilik inanışını teorik bir çerçeve kapsamında İran’ın dış politikasıyla bağdaştırarak uluslararası ilişkiler disiplinine yeni bir bakış açısı kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu kitabın temel argümanlarından bir diğeri, İran’ın söylem, manipülasyon ve algı yönetimi yoluyla Şii İslam Dünyası’nı harekete geçirmeye çalışması ve bu anlamda Mehdiliği kullanmasıdır. Dolayısıyla eleştirel teoriden yararlanan ve pozitivist teorilerin göz ardı ettiği kimlik, kültür, söylem ve dil gibi sosyo-kültürel faktörleri uluslararası ilişkilere ve yeni uluslararası güvenlik anlayışına dâhil eden Kopenhag Ekolü ve onun güvenlikleştirme yaklaşımı, İran’ın dış politikasını yorumlamayı kolaylaştıracaktır. Kitabın bir diğer argümanı da İran’ın yalnızca İslam Dünyası’na yönelik bir hegemonya arayışında olmadığı, aynı zamanda beklenen kurtarıcı inancına sahip tüm dünya dinleri nezdinde etkinlik kazanmaya çalıştığıdır. Bu sebeple kitap, İran’ın İslam Dünyası’na yönelik kimlik ve Mehdi siyasetini ortaya koymak adına Irak, Suriye, Yemen, Afganistan ve Pakistan uygulamalarını incelemektedir."


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 166
Ağırlık : 166
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺85,00

1980 darbesi ve sonrasındaki süreç toplumun yaşam biçimini ve eğilimlerini önemli ölçüde değiştirdiği için, sosyal bilimlerin bütün şubeleri bu dönemin karakteristik yapısı üzerine oldukça kafa yorar. Türk toplumunun yeni bir istikamet belirleme çabası içinde bulunduğu bu süreçte, kültürel değerlerin metalaşma durumunu edebi metinler üzerinde göstermek isteyen Halil Fatih Alagöz, dönemin önemli romanlarında tüketime entegre edilen yeni yaşam biçiminin izlerini sürer.  Yazar, ele aldığı romanları alışılmışın dışında bir çerçeve çizmek suretiyle yorumlayarak edebi metnin sınırlarını yeni bir boyuta çeker. Romanların satır aralarında gezinirken sadece karakterlerin yaşamını anlatma yoluna gitmek yerine, neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde kapsayıcı bir yorum getirmeye çalışır ve dönemin aynı zamanda tanığı olan okuyucuyu bir iç hesaplaşmaya çağırır.
Prof. Dr. Mutlu DEVECİ


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 334
Ağırlık : 334
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺153,00

Şimdiye  kadar   güçlü bir şair ve hikâyeci olarak  tanıdığımız  Yunus  Kara,  Buhurumeryem’le  roman  sahasına  da adımını atmış bulunuyor. Turan ve Elif’in bir dergâh ziyaretindeki karşılaşmasıyla  başlayan     ve birçok yönden   klasik aşk hikâyelerini çağrıştıran  gönül maceraları,   şiirsel  bir anlatımla tasvir edilen bir duygu  çağlayanına  dönüşüyor ve okuyucuyu  da  peşinden  sürükleyip  götürüyor. 
Buhurumeryem, sade, samimi, aşka  ve iyiliğe  inananların  inancını   yenileyecek     modern bir  Leyla ve  Mecnun hikayesi.. Bu  romanı  gençler eminim  çok sevecekler.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 243
Ağırlık : 243
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺110,50

Sözün Sehri


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 243
Ağırlık : 243
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺136,00

Ahmed Avni Konuk ölümü olumlu bir psikolojiyle kabullenir. Ona göre “Hakîkatte ölüm yoktur, yeni bir hayata doğum vardır ve ölüm, gölgenin gölge sahibine çekilmesidir.” 
Gölgeden ibâret olan âlem, Hak Teâlâ tarafından kendi gölgesi olması hasebiyle Zât’a doğru çekilmektedir. Ne zaman insanda ölüm gerçekleşirse, o zaman ondan yansıyan külli ruh son bulur. Görmesi, işitmesi, söylemesi zâhirden bâtına intikal eder. Böylece Hakk’ın ilâhi sıfatı olan tecellîsi aslına döner. Zira Hakk’ın latîf vücûdu sırasıyla ruhlar, hayal ve şehâdet âleminde yaratılmış olan a’yân-ı sâbitenin şekline göre belirir. Her insanın hakîkati, kendi ayn-ı sâbitesidir. Ve ayn-ı sâbitesi dâhi, esma-yı ilahîyyeden bir ismin ilmî sûretidir. İşte onun rûhu o belirli isimdir. Bu ismin her bir mertebenin icâbına göre başka bir taayyün elbisesine bürünmesi, kendi kemâlatının zuhûru içindir. Her bir mertebedeki bekleme süresi, o yerdeki kemâlatının tamamlanmasına bağlıdır. Sonra eceli gelip diğer mertebeye intikal eder. Ve o mertebedeki taayyün elbisesi cinsinden ona da başka bir elbise verilir. Evvelki taayyün elbisesini kendisinden ayrıldığı mertebede bırakır. İşte bu şekilde ahadiyyet mertebesinden kopup evvela ilim mertebesine, ikinci olarak ruhlar mertebesine ve ardından hayal âlemine ve şehâdet âlemine bu sûretle intikâl eder. Bu bir aşağı iniştir.(Tenezzülât) Şehâdet âlemine gelişle bu aşağı iniş son bulur. Ondan sonra ise rücû yani yükselme ve yukarı çıkış başlar. 
Bu dünyada dâhi kendi kabiliyeti ölçüsünde kemâle erdikten sonra kişinin ölüm vakti gelir. Hak Teâlâ insanın rûhûnu ve hakîkatini kendi tarafına çeker. “Cemal” isiminin mazharı olan insanlar, şehâdet âleminde şeriat kurallarına uyarak sâlih amel işlemiş ve güzel ahlak üzere bulunmuş olduklarından, ölümle berzâha intikâl ettiklerinde, kendilerinde o âlemin cinsinden olarak verilen terkip, ahsen-i takvim üzere olan insan sûreti üzerine olur. “Celal” isminin mazharı olan insanlar ise, bu âlemde şeriata muhalefetle, kötü amel işlemiş olduklarından kendilerinde kötü ahlak ve hayvânî sıfatlar üstün gelir. Bu nedenle kendilerine verilecek olan terkip de hayvan sûreti üzerinedir. Berzah böylece sâlihlere göre, Konuk’un tanımlamasıyla, “bir sevinç evi”, yaramazına göre de cehennem olur. Verilen terkip ise dünyadaki cesetler gibi dağılmaz, yani yok olup gitmez. Dağılma kabul etmeyince de bu safhada ebediyen ölüm yoktur. Bu nedenle ölüm bir hediyedir.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 303
Ağırlık : 303
En / Boy : 13,5 / 21,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺136,00


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 739
Ağırlık : 739
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺331,50

1827 Yılında başlayan nüfus defteri tutma çalışmaları sonucunda 1831 yılında Adana’da 9 ayrı nüfus defteri oluşturuldu. Bunlar içerisinde en kapsamlı olanlar yayınlamış olduğumuz 3698 ve 4229 numaralı defterlerdir.
3698 numaralı defter Adana’nın Yüregir, Dündarlı, Sarıçam, Hacılı nahiyeleri ile Karaisalı kazasında yaşayan nüfusu kapsamaktadır. Defterler vergi ve asker kaynaklarını tespit etmek için tutulduğu için kadın nüfusun yazılmasına gerek duyulmamıştır. Erkek nüfus bebek de olsa, yaşlı ihtiyar da olsa deftere tek tek baba isimleri ve vücut özellikleri ile yazılmıştır. 
4229 numaralı Adana Nüfus Defteri ise Adana şehir merkezinde yaşayan Müslüman erkek nüfusu ve şehir çevresindeki bahçelerde ve sokaklarda yaşamakta olan kendilerine Fellâhân veya Bahçeciyân denilen nüfustan oluşmaktadır.
3698 nolu defterde 4.614 kişi; 4229 nolu defterde 4.195 kişi olmak üzere toplam 8.809 kişi kayıtlıdır. Bunlardan 34 kişi tahrirden sonra vefat etmiş olduklarından yaşayan erkek nüfus 8.775 kişidir. 1831 yılında 3699 numaralı deftere göre erkek Ermeni nüfus ise çocuk ve yetişkin 2.647 kişi olarak tespit edilmiştir. 


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 329
Ağırlık : 329
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺178,50

Geçen yüz yıl boyunca Türkiye’de Sevr Antlaşması’nı konu alan çalışmalar kaleme alındıysa da barış görüşmeleri sürecinde Osmanlı Devleti’nin paylaşım tartışmaları ile Sevr Antlaşması’nın Türk ve Batı basınında nasıl yankı bulduğu, bu konuda kimlerin ne söylediği, neler yazıldığı hakkında detaylı bir çalışma yapılmamıştır. Yakın dönem Türkiye tarihi ile elinizdeki kitapta irdelenen konular üzerine uzmanlaşmış meslektaşlarımla birlikte hazırladığımız, Türkiye’de alanında bir ilk olma özelliği taşıyan bu eserde, Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf ve İttifak bloğunda yer alan ülkeler basınının, Osmanlı Hükümeti’ne sunulan barış şartları ile ilgili yapılan görüşmelere, paylaşımlara, anlaşmazlıklara, hatta Türk Milli Hareketi’ne bakışlarına değinilmektedir.
Dönemin gazetelerinde yayımlanan ve Türkiye’nin paylaşımını gösteren çok sayıda harita ve görselin de yer aldığı bu eser, Sevr Antlaşması’nın, esasında Batı kamuoyunun Türklere ve Türkiye’ye bakışının tarihsel süreçte neredeyse hiç değişmeyen niyetinin en somut şekli, diğer bir ifadeyle zihin dünyasının deşifre edilmiş halini ortaya koymaktadır. Aynı şekilde bu eser, Osmanlı veya daha genel bir tanımlamayla Türkiye diye bir devleti neredeyse tamamen ortadan kaldıran böyle bir antlaşma şartları karşısında Padişahın, İstanbul Hükümeti’nin, bir kısım basının ve kurtuluşu kendi varlığını ortadan kaldıran işgalcilerin insafına sığınmakta gören diğer işbirlikçi çevrelerin Türk milletinin haklarını savunmadaki acizliğini de gözler önüne sermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 518
Ağırlık : 518
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺221,00

Yeni Türk Edebiyatı Üzerine Yazılar/İncelemeler’de, Tanzimat’tan günümüze Türk edebiyatı ile Türk dünyası edebiyatlarının muhtelif meselelerine dair daha önce yayımlanan makale, bildiri ve takdim yazıları yer almaktadır. Bu çalışmaların özellikle şiir, hikâye ve roman gibi edebî türler üzerinde yoğunlaştığı görülecektir. 
Akademik bir anlayışla ortaya konan tespit ve önermeleriyle Yeni Türk Edebiyatı Üzerine Yazılar/İncelemeler, başta edebiyat araştırmacıları olmak üzere edebiyata ilgi duyan çevrelerin de dikkatine sunulmuştur.


Basım Ayı/Yılı : 10/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 510
Ağırlık : 510
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺153,00

Robinson Crusoe


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 544
Ağırlık : 544
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺89,25

Pinokyo


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 167
Ağırlık : 167
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺34,00

Savaş Sanatı


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 272
Ağırlık : 272
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺46,75

Heidi


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 304
Ağırlık : 304
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺51,00


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 312
Ağırlık : 312
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺51,00

Denemeler


Basım Ayı/Yılı : 9/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 320
Ağırlık : 320
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺55,25

Osmanlı Türkçesinde “terkip”, Türkiye Türkçesindeki adıyla “tamlamalar”, cümle içerisinde tek bir öge gibi kabul gören, en az iki sözcüğün anlamsal olarak birbirini tamamlaması sonucu oluşan ve bir varlığı veya kavramı işaret eden kelime gruplarıdır. Fuzûlî, Bâkî, Nâilî ve Neşâtî Divanlarında Tamlamaların Edebî Yönü adlı bu çalışmada tamlamalar, lafız ve sanat yönüyle incelenmektedir. Tamlamaları edebî yönüyle bir tasnife tabi tutmak ve incelemek, klasik Türk şiirinin edebî ifade gücünü ortaya koymakta ve bu alanda çalışacaklar için bir kapı aralamaktadır. 
Klasik Türk şairinin dünyaya bakış açısını ortaya koyan tamlamalar, şairin soyut olan duygularını somut bir şekilde ifade ettiği klasik şiirin en zengin ve öz edebî anlatımlarıdır.  Şairin nazarında gam ve sıkıntılarının gül bahçesi gibi değerli olduğunu  “gülzâr-ı gam”, emelin henüz gerçekleşmemiş bir istek olduğunu “gonce-i emel” ve sevinçlerin iyileştirici yönü olduğunu “merhem-i neşât” tamlaması ile görmekteyiz. Klasik Türk şiirinin dili ve üslubu kavanozdaki bir şişe bal gibidir ve bu balın tadılması için o kavanozun kapağının açılması, edebî dilinin incelenmesi elzemdir.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 195
Ağırlık : 195
En / Boy : 16 / 24
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺110,50

BM Antlaşması’nın 51. maddesinde öngörülen meşru müdafaa hakkı çerçevesinde Türkiye’nin Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği müdahaleler, Türk dış politikasının önemli gündem maddelerinden birisi olmaya devam ediyor. Türkiye’nin Irak ve Suriye’de müdahil olduğu alanların esas muhatabını ise devlet dışı aktörler oluşturuyor. Ancak devlet dışı aktörlere karşı başvurulan meşru müdafaa hakkı, üzerinde hala tartışılagelen bir konu ve içerisinde birçok muğlaklığı barındırıyor.

Elinizdeki bu eser ise Türkiye’nin 2015-2018 yılları arasında gerçekleştirdiği askeri müdahalelere yönelik okuyucuya bir kronoloji sunarken, devlet dışı aktörlere karşı başvurulacak meşru müdafaa hakkına dair yaşanan güncel tartışmalara da değiniyor. Bu kapsamda özellikle Acizlik veya İsteksizlik Doktrini, Zaruriyet Doktrini, Bethlehem Prensipleri vb. yaklaşımlar dairesinde konu irdelenirken uluslararası mahkeme kararlarına da yer veriliyor. Bu özelliğiyle meşru müdafaa hakkı konusuna ilgi duyan araştırmacıların da rehber kaynak olarak kullanabileceği bir çalışma.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 415
Ağırlık : 415
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺216,75

Peygamber (sav) kendisine indirilen vahyi bize aldığı şekilde ulaştırdı.  Dinin hükmünü, icrasını, sınırlarını açıkladı, hikmetlerini ortaya çıkardı, tam yaşanılır kıldı ve kurallarının muhafaza edilmesi için gerektiği şekilde cihat etti. İslamı tamamladı ve yeniden buluşmayı vaat ederek ayrıldı.
Hulefâ-i Râşidîn ve Sahabede (Allah onlardan razı olsun) dine sıkı sıkı sarıldılar. Açık olan din ve tevhit kaidelerini gayretle koruyup uyguladılar. Allah düşmanlarının çıkardığı bidatlerden koruyup, İslam’ı doğru uyguladılar. Allah’ın yardımıyla yaptıkları işi delile dayandırdılar ve doğru söyleyerek sıkıntıları aştılar.

Tabiin âlimleri, sahabeden aldıkları sünneti yaşadı, güzel eserleri sonraki nesle aktardı, dini anlama ve yaşatmada ihtilafsız ufuklar açarak ışık veren kandil oldular. Bunlar da
zamanın getirdiği yeni, farklı olayları ve hükümleri dine tam uygun olarak insanlara açıkladılar.
Âlimler dinin beslenmesinde, gideceği yolu oluşturmada usul kaidelerini oluşturdu ve sabitleyerek içtihat ettiler. Bunun devam ettirilmesi için de zemin hazırladılar. Bunu da Resûlullah (sav)’dan gelen rivayetlerden faydalanarak yaptılar.  
Kefevi


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 379
Ağırlık : 379
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺216,75

Karşılaştırmalı Edebiyat, sınırları kesin olarak tanımlanamamakla birlikte, çeşitli biçimlerde gerçekleştirilebilme şansına sahiptir. Elinizdeki kitabın “Bir Tanımlamaya Doğru” adlı bölümünde, yazarların kaleminden aynen şöyle denilmektedir:
“Karşılaştırmalı edebiyat; analoji, akrabalık ve etkileşim bağlarının araştırılması suretiyle, edebiyatı diğer ifade ve bilgi alanlarına ya da zaman ve mekân içerisinde birbirine uzak veya yakın durumdaki olaylarla edebi metinleri birbirine yaklaştırmayı amaçlayan yöntemsel bir sanattır. Yeter ki bu edebi metinler birçok dile ya da kültüre ait olsunlar; onları daha iyi tanımlayıp anlamak ve onlardan zevk alabilmek için aynı geleneğe ait bulunsunlar.
Karşılaştırmalı edebiyat; edebiyatı insan ruhuna özgü bir fonksiyon olarak daha iyi anlayabilmek için, tarih, eleştiri ve felsefe aracılığı ile yapılan analitik tasvir, yöntemsel ve ayrımsal bir karşılaştırma, dilbilimler arası ve kültürler arası edebi olayların suni bir yorumudur.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 198
Ağırlık : 198
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺71,25

Birçok sanat ve bilim dalının ortak kavramı olduğu ve kendisinden çokça istifade edildiği halde, çerçevesi net bir biçimde ortaya konamayan ve ne olduğu hususu tartışılmaya devam eden kavramlardandır “motif ”. Bugüne kadar yapılmış yüzlerce çalışma, motifin tanımı, mâhiyeti, neye karşılık geldiği ve neyi ifade etmediği gibi konuları masaya yatırdı. Bununla birlikte, cevaplanmamış bazı soruların yanında, motifin diğer kavramlarla ilişkisi, edebî türlerdeki kullanım şekli gibi çeşitli konular da üzerinde durulmamış hususlar olarak kaldı. Bu kitap hem motif ile ilgili tüm bu hususları bir çatı altında toplamak ve birtakım sorulara cevap aramak hem de değinilmemiş konuları ele almak maksadıyla başvuru niteliğinde bir kaynak olarak hazırlandı.

Çalışmada motif; geldiği köken, tarihî süreç ve varlık gösterdiği alanlar yanında poetik bir kavram olarak ve ayrıca karşılaştırmalı edebiyat ve Metinlerarasılık bilimleri içindeki önemi bakımından ele alındı. Hem şiirsel hem de anlatma esasına dayalı metinler çerçevesinde, bilhassa klasik Türk edebiyatındaki motif çalışmaları bir çatı altında toplanıp değerlendirilerek motif araştırmaları için yeni bakış açıları ve yöntemler sunuldu.


Basım Ayı/Yılı : 6/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 142
Ağırlık : 142
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺60,00

Yunus Emre, Türkiye’nin evrensel bir şairi ve mutasavvıfıdır. O, Anadolu’daki Türkçe edebi ve kültür dilinin kurucularındandır. Şair Cemal Süreyya, Türkçeyi Anadolu’da temiz ve saf bir söyleyiş ile başlatan isim olmasından dolayı Yunus Emre’nin mısralarını "Türkçe’nin süt dişi” olarak nitelemiştir. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında ilk maya çok temiz olduğu için yüzyıllardır Türklerin İslami yaşayışları Türkçe gibi çok berraktır. Bu berraklığı Yunus Emre’nin, Divan ve Risaletün Nushiyye başlıklı eserlerindeki mısralarda görmekteyiz. Bu iki eserde İslamiyet’in esaslarını ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) cemadata, nebatata, hayvanata ve insanata yani Allah’ın yarattığı her nesneye sevgi ile bakışının felsefesini işlemiştir. Bu sevginin ve felsefenin kaynağı İslam dinin kitabı Kuran-ı Kerim ve "güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilen” Hz. Muhammed’dir. Büyük mutasavvıf ve şair Yunus Emre’ye rahmet olsun.

Yunus Emre is a universal poet and sufi of Turkey. He is one of the founders of Turkish literary and cultural language in Anatolia. In the words of the poet Cemal Süreyya described Yunus Emre's verses as "Turkish's milk tooth" because he is the name that started Turkish in Anatolia with a clean and pure utterance. Since this first yeast was very clean in the Turkification and Islamization of Anatolia, the Islamic life of Turks has been very clear like Turkish for centuries. We see this clarity in the verses in Yunus Emre's works, titled Divan and Risaletün Nushiyye. In these two works, the principles of Islam and our prophet Muhammad's philosophy approach the congregation, plant, animal and human beings, that is, every object created by God with love, is studied. The source of this love and philosophy is the book of the Islamic religion, the Quran, and Hz. Mohammed, who is sent to complete the good moral. On the occasion of 2021, Yunus Emre and the Year of Turkish, I wish God's mercy on the sufi poet.


Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 383
Ağırlık : 383
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺206,25

This book will contribute to the solution of the alienation, integration, and adaptation problems that immigrants in general, and Syrian refugees in particular, encounter in their daily lives. In addition, according to information and data obtained from this Edit Book, it is seen that politicians and administrators of EU countries focus more on political, legal, and administrative issues related to Syrian Refugees, and they are less interested in the socio-cultural and educational dimension. In this context, despite its shortcomings, it is seen that Turkey has emerged as the country that attaches the most importance to the socio-cultural dimension and contributes and spends on the education of young Syrian refugees.


Basım Ayı/Yılı : 4/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 392
Ağırlık : 392
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺333,75

Bir gün Paris’te yaşayacağımız ne aklıma ne de hayalime dahi gelmemişti. Ama hani denir ya insanın aklına dahi gelmeyecek olan şeyler başına gelirmiş. Öylede oldu ve Paris’te yıllarca yaşamak zorunda kaldım… Paris’i görmemişin oğlu gibi abartmadım! Ama Paris’i de Fransızlarıda anlamaya ve tanımaya cidden gayret ettim. Ve aynı zamanda anladım ki Paris insanı dışlamayan aksine içine çeken bir belde bir şehirdi… Bu kitapta Paris ve Fransa hikâyemi bir roman olarak anlatmak istedim.  Paris’e de böylesi yakışırdı herhalde… Şimdi bende gerçekten merak ediyorum. Yazdığım bu kitap ne kadar okunacak ve kabul görecektir… Ben profesyonel bir yazar değilim. Olmakta istemiyorum, sadece anlaşılmayı isterim oda bana yeterde artar bile…


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 358
Ağırlık : 358
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺110,50

Bir dilin başka dilden aldığı kelimeler alıntı kelimeler olarak nitelendirilmektedir. Dilin en önemli unsurunun iletişim olduğu düşünüldüğünde alıntı kelimelerin yer almadığı bir dilden söz etmek mümkün görünmemektedir. Türkçe de tarihsel gelişimi sürecinde birçok dile kelimelerini verdiği gibi etkilendiği dillerin kelimelerini de söz varlığına katmıştır. Önceleri yabancı bir öge olarak dile katılan bu unsurlar, Türkçenin gücü sayesinde yerlileştirilmiş ve dilin kendi malzemesi olarak görülmüştür. Bu durumun en önemli kanıtlarından biri de alıntı kelimelerin Türkçenin sözlüklerinde madde başı olarak yer almasıdır. Türkçedeki alıntı kelimelerin tespiti ile ilgili çalışmaların son yıllarda giderek önem kazandığı ve arttığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte alıntı kelimelerin alıntı yapılan dilin altında bir bütün olarak ele alındığı, aynı zamanda alınan kelimelerin kullanım alanlarıyla ilgili çalışmaların ise sınırlı olduğu görülmektedir. Bu çalışmanın amacı öncelikle bir bütün halinde hem Doğu kaynaklı hem de Batı kaynaklı Türkçenin alıntı kelimelerini tanımlarıyla birlikte 2011’de yayımlanan ve 2019’da tıpkıbasımı yapılan güncel Türkçe Sözlük’ten yararlanarak tespit etmek ve alıntı kelimeleri kullanım alanlarına göre tasnif etmektedir. Çalışmanın amacı doğrultusunda tespit edilen alıntı kelimeler, alıntı yapılan dilin ana başlığı altında ve alfabetik olarak tanımlarıyla verilmiş, böylece hangi kelimenin hangi dilden alındığı gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca yine Türkçenin alıntı kelimeleri kullanım alanına göre bir bütün halinde belirlenmiş, tasnif edilmiş ve tasnif edilen kelimelerle ilgili sayısal veriler oluşturulmuştur. Çalışmanın, Türkçenin alıntı kelimelerine ilgi duyanlara ve konu ile ilgili araştırma yapacaklara kolaylık sağlayacağı umulmaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 610
Ağırlık : 610
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺208,25

6 Mart 1957’de Bursa’nın Mustafakemal Paşa ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Bursa’da, Liseyi Edirne’de okudu. Yüksek tahsilini 1976-1980 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nda yaptı. Muharrem Ergin, Kemal Eraslan, Osman Fikri Sertkaya, Nuri Yüce; Sadettin Buluç, Faruk Kadri Timurtaş, Necmettin Hacıeminoğlu, Mertol Tulum ile Ahmet Topaloğlu’ndan Eski ve Yeni Türkçe devresi metinlerini; Abdülkadir Karahan, Mehmet Çavuşoğlu ve Ali Alp-aslan’dan Eski Türk Edebiyatı metinlerini; Mehmet Kaplan, Ömer Faruk Akün, İnci Enginün, Birol Emil ve Zeynep Kerman’dan Yeni Türk Edebiyatı metinlerini okudu. Ayrıca tarih bölümünde İbrahim Kafesoğlu’nun derslerine devam etti.
1989’da Eski Uygur Türkçesi’nin Temel eserlerinden Altun Yaruk (Suvarnaprabhasottamasûtra) adlı tezini savunarak “Doktor” unvanını, 1993’te Yardımcı Doçent, 1998’de Doçent, 2006’da Profesör unvanlarını aldı.
1982-1984 yılları arasında Kırıkkale Kaynarca Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 
1984-2010 yılları arasında Marmara Üniversitesi, 2011’den bu güne kadar da Ardahan Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 
1989-1992 yılları arasında Budapeşte’de Loránd Eötvös Üniversitesi Türk Filolojisi Bölümünde Türkçe okutmanı olarak görevlendirildi. Bu sırada Macarca öğrendi, Macar Türkolojisini tanıdı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde iki kez olmak üzere, 1998-2000 yılları arasında Yakın Doğu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde, 2006-2009 yılları arasında da Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünde konuk öğretim üyesi olarak görev aldı.
Dost, meslekdaş, arkadaş ve öğrencileri ona 65. doğum gününde Prof. Dr. Ceval Kaya Armağanı’nı sundu. Armağanda 34 meslek-taşının Türkçe, Almanca, İngilizce orijinal araştırma ve incelemeleri yer almaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 3/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 570
Ağırlık : 570
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺267,75

Bu kitap, çocukların dünyasını yakından bilen bir öğretmen yazarın kaleminden çıkmıştır. Kitapta yer alan her sevgi hikâyesinin mutlaka yaşanmış bir karşılığı vardır. Anlatılan olaylar, durumlar, duygular uydurma kurgular değil, yaşanmışlıkların birebir yansımalarıdır. Yetişkinlerden hem etkilenerek hem de onları etkileyerek gerçek hayatın içinde büyüyen çocuklar, kitapta sunulanları rahatça anlayacaklardır. Zaten bu hikâyeler hem çocuklar hem yetişkinler tarafından okunsun, özellikle de aile ortamlarında okunsun diye yazılmıştır.

Akçağ Yayınları olarak günümüz Türk edebiyatının usta kalemlerinden olan yazarımızın bütün çocuklar ve yüreği çocukça sevgilerle çarpan herkes için yazdığı bu kitabı severek okuyacağınıza inanıyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 137
Ağırlık : 137
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺55,25

Ali Şir Nevayi Divanlarının Dibaceleri

Türk dili ve edebiyatı sahasında yapmış olduğu çalışmaları ile Türkçeye eşsiz hizmetler sunan Ali Şir Nevayî, altısı Türkçe biri Farsça olmak üzere yazdığı yedi divan ile bütün Divan edebiyatının en başarılı ve en velut şairlerinin başında gelir. Nevayî, Bedāyi‘ü’l-Bidāye ve Nevādirü’n-Nihāye adlı iki Türkçe divan yazdıktan sonra yaşamının sonlarında Ḫazāyinü’l-Ma‘anî adı ile dört divandan müteşekkil bir külliyat oluşturmuştur. İlk iki divanı ve sonradan hazırladığı külliyatı için ön söz niteliğinde birer dibace yazmıştır. Nevādirü’n-Nihāye için yazılan dibace günümüze kadar ulaşmamıştır. Bedāyi‘ü’l-Bidāye’nin ve Ḫazāyinü’l-Ma‘anî’nin dibaceleri Nevayî’nin hayatı, eserlerinden başka şiir yazma ve divan tertip etme ilkeleri hakkındaki düşünceleri gibi çeşitli konularda bilgi alınabilecek birincil kaynaklardandır.

Bu kitapta Nevayî’nin Türkçe divanları hakkında genel bilgi verildikten sonra şairin Bedāyi‘ü’l-Bidāye ve Ḫazāyinü’l-Ma‘anî için yazdığı dibacelerin çeşitli kütüphanelerde bulunan dörder nüshası esas alınarak karşılaştırmalı metni, Türkiye Türkçesine aktarımı, gramatikal dizini ve sözlüğü hazırlanmış; çalışmanın sonuna dibacelerin Taşkent nüshalarının tıpkıbasımı eklenmiştir. Bedāyi‘ü’l-Bidāye dibacesi Nevayî divanlarının nüshalarında en yaygın bulunanı olduğundan şair hayatta iken istinsah edilen nüshaları çalışmaya esas alınmıştır. Ḫazāyinü’l-Ma‘anî dibacesi ise nüshalarda daha az bulunmakla birlikte en eskisi muhtemelen XV. yüzyılın sonu XVI. yüzyılın başında istinsah edilmiştir. Nevayî’nin hayatı, edebî kişiliği ve görüşleri vb. hakkında kendi ifadeleriyle bilgi alabileceğimiz kaynak olan dibacelerin üzerine hazırlanan bu çalışmayla Çağatay Türkçesi ve edebiyatı araştırmalarına katkı sağlamak amaçlanmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 264
Ağırlık : 264
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺136,00

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren akademik bağlamda hemen hemen bütün disiplinlerin birlikte hareket ettiğini, disiplinlerarası yaklaşımlarla farklı çalışma dinamiklerine, yöntemlere ve kuramlara sahip olan olguların bileşimiyle yeni akademik alanların doğduğunu görmek mümkündür. Bu bağlamda, karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarının kapsamının genişlediği, uluslarüstü, kültürlerarası ve disiplinlerarası bir nitelik kazandığı izlenmektedir.

Edebiyata, sanata ve kültüre çoğulcu bakış açısıyla yaklaşmayı gerektiren bir bilim olarak karşılaştırmalı edebiyat, kültürlerarası etkileşimin edebiyata yansımasını tüm süreçleri ile bütüncül bir biçimde konu edinmektedir. Bu kitapta yer alan nitelikli araştırmalar da disiplinlerarası yaklaşımların karşılaştırmalı edebiyat alanını ne denli geliştirdiğinin göstergesidir.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 172
Ağırlık : 172
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺71,25
(Kanuni Döneminde Meşrutiyet ve Rıza)

Bu çalışmada Kureyş kökenli olmayan bir unsurun, yani Osmanlı hanedanının kendisini hangi gerekçelerle meşru ilan ettiği sorunsalına odaklanılmıştır. Burada Osmanlı İmparatorluğu örneği ile bir İslam imparatorluğunun meşruiyet ve rıza dinamiklerini nasıl şekillendirdiği ve bu sürecin dört aşamada nasıl tamamlandığı ortaya konulmuştur. Birinci aşamada, bir tür toplumsal mukaveleye dayanan İslam siyaset düşüncesinin, “Allah’ın halifeliği” söyleminin pratiğiyle nasıl ilahî seçim teorisine dönüştüğü sorgulanmıştır. Bu aşamada Perso-Grek öğretisinden de esinli olarak, siyasi erk doğrudan hesap verilebilirliği reddetmiş ve güçlerinin kaynağını doğrudan Allah’a yöneltmiştir. İkinci aşamada ise egemen sınıf, bu teoriyi meşrulaştırmak ve gücünü tescillemek için ulemayı nasıl kullanacağını bilmiş ve ulemayı devlet kadrosuna eklemlemiştir. Artık yeni tip ulema, devletle yatay bir ilişki kurma yöntemi yerine, yöneticilerle dikey bir ilişki kurmayı seçmiş ve iktidara boyun eğmiştir. Abbasilerle başlayan bu süreçte Mansur’un şansölyesi olan İbn Mukaffa’nın yoğun etkisi vardır ve bu etki kendini en iyi patrimonyal iktidarın zirvesini temsil eden 16. asır Osmanlısında açığa çıkarır. Bu anlaşılabilir bir durumdu çünkü İbn Mukaffa, merkeziyetçi İran yönetimi fikrine aşinaydı. Üçüncü aşamada hükümdarlar bu aygıtlar sayesinde çifte hakimiyet rejimini tercih etmişlerdir. Siyasal erk, sadece dünyevi bir yönetici olarak değil, manevi bir rehber, Allah’ın velisi, mehdi ve müceddid olarak halkın karşısına çıkar. Bu kavramlar Me’mun, Timur ve Kanuni tarafından sıklıkla kullanılmıştır. Son aşamada ise hükümdarlar aşkın emperyal davranış tipini seçmiş, aşkıncı ve geri çekilmeci davranış tarzını benimsemişlerdir. Bu çalışma, Kanuni’den örnekle aslında İslam, Perso-Grek, Türk-Moğol ve Akdeniz kültürlerinin kümelendiği bir havzada entelektüel düşüncede ideal ve meşru “egemeni” sorgular.


Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺110,50

Sonra yedi tepeden yedi makamla salalar gelmeye başlı­yor... Bu salalar; kimi saba makamıyla ruhlara şecaat, cesaret, kuvvet ve huzur verirken, kimi rast makamıyla insanlarına içi­ne huzur, safa ve neşe vererek ruhları tedavi etmeye çalışıyor. Kimi hicaz makamıyla mütevazılığın ruhlara verdiği dingin­liği damla damla gönüllere akıtırken; kimi uşşak makamıyla sevinç, tebessüm, kuvvet ve kahramanlık duygularını kamçılı­yor. Kimi hüseyni makamıyla güzellik, iyilik, sessizlik, rahatlık ve ferahlatıcı özelliği semaya buram buram dağıtırken; kimi uşşak makamıyla mistik duyguların imbik imbik ruhlara in­mesini sağlıyor, kimi mâhur makamıyla ezan okuyarak gönül kapılarımızı aralayıp bizi Resul yoluna doğru bir yolculuğa çı­karıyordu…

Bizse saba makamının uhrevi dokusuyla kanatlarımızı daha büyük bir cesaret ve şecaatle çırparak Sultanahmet’in altı minaresinin etrafındaki nur ışıklarında pervane gibi dö­nüp duruyoruz. Sonra o nurun içine gark oluyoruz.


Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 230
Ağırlık : 230
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺97,75

1917 senesinde Çarlık Rusya’sı çöktü. Lenin ve Stalin ülkelerine Marksist - Komünist bir rejim getirdi. Yeni idarecileri düşündüren konuların başında ülkelerinde yaşayan Türk topluluklarını yavaş yavaş eritme, kültürel asimilasyona uğratma fikri geliyordu. İstiyorlardı ki, Anadolu’da yaşayan soydaşları ile görüşemesinler-konuşamasınlar. Ruslar 1926 Bakü Türkiyat Kongresi’nde aldırdığı kararlar ile idaresi altındaki Türk topluluklarının kullandıkları Arap Alfabesi’ni ortadan kaldırdı. Yerine Latin harflerini kabul ettirdi. Bundan iki sene sonra Türkiye’de alfabe değişikliğine giderek, aynı alfabeyi aldı. Bununla da Türkler arasında bir alfabe birliği meydana gelmiş oldu. Bu Sovyet rejimini endişelendirdi. Hiç vakit kaybetmeden hâkimiyeti altındaki Türkleri birbirlerinden farklı Kiril alfabesine geçirdi. Nihayetinde Türklerin hem tarihleri ve hem de birbirleri ile irtibatları kesildi. Sovyetler Birliği’nde Türklerden başka; Gürcü, Ermeni, Rum’larda yaşadı. Onların alfabesine neden dokunulmadı?


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 222
Ağırlık : 222
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺97,75

Yılın Babası


Basım Ayı/Yılı : 2013
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 64
Ağırlık : 64
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺22,50

Şirin Osman


Basım Ayı/Yılı : 2013
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 64
Ağırlık : 64
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺22,50

Şeytan Taşı


Basım Ayı/Yılı : 2013
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 64
Ağırlık : 64
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺22,50

Ailemi Seviyorum


Basım Ayı/Yılı : 2007
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 32
Ağırlık : 32
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺22,50

Kafkasya ve Hazar havzasında bir serhat kenti olan Artvin, tarihi süreç içerisinde yoğun göç yolları üzerinde yer almış ve buna bağlı olarak da birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel geleceği bakımından önemli bir merkez özelliğine sahip olan ve tarih boyunca da bu özelliğinden dolayı “geçiş coğrafyası” olan Artvin’in tarihi üzerine hassasiyetle çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bu hususiyetle Türkiye’nin nev-i şahsına münhasır ili olan Artvin çevresindeki gelişmeleri doğru okuması ve problemler çerçevesinde değerlendirmelerin yapılabilmesi gerekmektedir. Artvin’in siyasî, iktisadî ve sosyal dönüşüm süreçlerine tarihsel yaklaşımla ışık tutmak, bu gelişmelerin Türkiye’ye ve bölgeye etkisini incelemek amacıyla hazırlanmış olan “İlk Çağ’dan 1918’e Artvin Tarihi” başlıklı müstakil bir çalışma olan bu eser, çağın ihtiyaçlarına ve toplumun taleplerine cevap veren, aidiyet anlayışını yükselten bir üniversite misyonunu akademik çalışmalara ve bilim üretimine verdiği önem ve destek ile ortaya koyan Artvin Çoruh Üniversitesi tarafından hayata geçirilmiştir.

Bu çerçevede Artvin Çoruh Üniversitesi olarak ortaya konulan ve alanında uzman bilim insanlarının katkılarıyla “Artvin Tarihi” projemizin ilk ayağını oluşturan bu kıymetli eser, Artvin’in sahip olduğu tarihi, kültürel ve toplumsal mirasının geleceğe taşınmasına katkı sağlayacaktır.


Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 407
Ağırlık : 407
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺191,25

Milli Mücadele yıllarında başlayan Türkiye–Sovyet Rusya dostluk ve işbirliği süreci Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra da devam etmiş, 1925’te Paris’te imzalanan Türkiye–Sovyetler Birliği Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması ile II. Dünya Savaşı yıllarına kadar sürecek siyasî, ticarî ve kültürel alanlardaki işbirliği sürecinin temeli atılmıştır. Daha sonraki dönemde iki ülke arasında çok sayıda anlaşma, protokol ve mukavelename imzalanmış, kurulan dostane ilişkiler modern Türkiye’nin inşasında büyük rol oynamıştır.

Sovyetler Birliği’nin çöküşü, uluslararası sistemi bir kez daha değiştirdiği gibi küresel ve bölgesel düzeyde kurulmuş olan ittifakların dağılmasına, değişimine ve yeni teşkilatların oluşumuna neden olurken Karadeniz, enerji kaynaklarının da etkisiyle bu yeni dönemin en önemli rekabet sahası haline gelmiştir. Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü’nün organizasyonu ile alanında yetkin akademisyenler tarafından hazırlanan bu kitapta, Türkiye–Rusya siyasi ilişkileri başta olmak üzere son bir asırda Karadeniz çevresinde meydana gelen uluslararası gelişmeler yeni bilgi, belge ve yaklaşımlarla ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Milli Mücadele Dönemi Türk–Sovyet ilişkileri ve Moskova Antlaşması’nın imzalanması ile başlayan konular, Rusya’nın yakın çevre siyaseti, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve Ukrayna krizi ile devam etmekte Suriye meselesi,

uçak krizi, enerji antlaşmaları, S-400 krizi, silah ticareti ve güvenlik politikaları ile sona ermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 2/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 468
Ağırlık : 468
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺191,25

İslam düşüncesi “ed-dîn” olan İslâm’ın inzalıyla müslüman aklın vahiy ekseninde ortaya koyduğu bütün düşünce müktesebatını ifade eder. Müslüman olmayan aklın İslam’a dair düşünce müktesebatı ise “asl” makamında değil “fer’” makamındadır. Bundan dolayı müslüman olmayan/beşerî aklın geliştirdiği bilgi müktesebatı İslam düşüncesini ifade etmede otonom nitelikte bir bilgi olarak ele alınamaz. İnsanın idrakı tek bir eylem olduğundan teorik olarak epistemolojik çoğulculuğa yer yoktur. Âlem tek olduğu gibi, ilim de tektir. Vahiy/nebevî bilgide; aklî ve naklî bilgi çeşitleri tek bir bilginin ana unsurları olarak bir aradadır. Bu bilgi çeşitleri birbirinin alternatifi, müteradifi ya da zıddı değildir.

İnsan dil ve mantık aracılığıyla varlıkla ilişkisini kurar. Mantık ferdi bir realite iken dil hem ferdi hem sosyal bir realitedir. Dil bir yandan gerçeklikle diğer yandan bilinçle ilişkilidir. Dil bir toplumda ne denli ortak anlam dünyasına sahip olursa, o ölçüde doğru iletişimi sağlar. Bilgide ve buna bağlı olarak ontolojide ortaya çıkan ilâhîlik-beşerîlik ayrışması, dil ile mantık arasında olması gereken dengenin kurulamamasına bağlı olarak ortaya çıkan bir problemdir. Vahiy yoluyla gönderilen bilgiyi sadece lügavî çerçevede ele almak doğru olmadığı gibi, sadece mantık ekseninde ele almak da en az ilki kadar mahzurludur. Bu bilgiyi sadece “mantık” ekseninde ele almak vahyî bilgiyi felsefileştirirken, sadece dil ekseninde ele almak da sosyal bilim eksenine kaydırır. Bu açıdan İslâm’ın tebliğinde vahyin/Kur’an’ın cahiliye Arapçasında yaptığı anlam dönüşümü/inşâsı stratejik önemde bir konudur. Tarihî süreç sosyal hareketliliğe bağlı olarak dilsel/kavramsal çeşitliliği ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede, “dil” ortaya çıkan problemleri çözerken, belli ölçüde bazı problemlerin ortaya çıkmasına da yol açmıştır. Kur’ân’ın i’caz dili bu problemleri ortadan kaldırmanın yolunu ortaya koymuştur. Vahiy dili olmadan dildeki bu döngünün kırılması mümkün değildir. Tarih boyunca ortaya çıkan tahrif/tebdil hareketleri dilin bu döngüsüne dayanmaktadır. Kelâm düaliteyi imâ edecek biçimde ilâhî-beşerî bilgi ayrımını kabul etmez. Bu ayrımı sadece vesâil çerçevesinde pedagojik amaca matufen kabul edebilir. Kelâm epistemolojik/ontolojik çeşitliliği hiyerarşik bütünlük içinde ele alır.

Muhkem ayetlerle müteşabih ayetlerin ilişkisine bağlı olarak ortaya çıkan te’vil sistemi İslam düşüncesinde bilgi üretme/oluşturma mekanizmasıdır. Te’vilî bilginin “asl”dan/bağlamından koparılarak müstakil bir bilgi çeşidi olarak görülmesi önemli bir problemdir. Asl’a dayanan tevilî bilgi müktesebatı vahiy yoluyla gelen bilgiyle/“merkezî bilgi” ile bütünleşmeyi ifade ederken, asldan tecrid edilmiş tevilî bilgi asl/asıl bilgiden uzaklaşmayı/ayrışmayı ve epistemolojik parçalanmayı ifade eder. Bilgi disiplinlerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu disiplinler arasında iç epistemolojik bağlantıların görülmesi/kurulması gerekmektedir. Bu sayede bilgi disiplinleri arasında ayrışma yerine uyumlaşma ve bütünleşme sağlanabilir! Kelâm; amacı, bilgi kaynakları, metodu ve tarihî tecrübesi gereği te’vil sistemiyle başta sosyal bilimler olmak üzere bütün bilgi disiplinlerinin epistemolojik dayanaklarını tahlil edebilme ve buradan hareketle bilgide bütünlük/tamlık sağlayabilme imkânına sahiptir.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 358
Ağırlık : 358
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺136,00

1.Selim döneminde ülke içinde yaşanan çözülmeler ve idaredeki problemler, düzenleme çalışmaları ve yapılan yenilikler ile giderilememiş; çevre ülkelerle yaşanan sıkıntılar da devletin dağılma sürecini hızlandırmıştır. Ülkeler arasında değişen dengeler, Fransız İhtilali, Rusya ve İngiltere ile yaşanan gerginlikler, toprak bütünlüğünü tehdit eden ayaklanmalar günden güne devlet idaresini zorlaştırarak merkezi yönetimi ve padişahın otoritesini sarsmıştır.

Türk Tarihini ana hatlları ile incelemek adına ilk baskısı 1940 yılında yapılan bu çalışma, Türk Tarih Kurumu’nun kuruluş, imparatorluk, gerileme ve dağılma başlıkları altında incelenmesi plananan ve dağılma devrini Yusuf Akçura’nın hazırladığı kısımdır. Vefatı ile yarım kalan eser, XVIII. yüzyıl ve sonrasına dair detaylı incelemeleri ve özellikle III. Selim döneminin önemli bölümlerini derlediği için günümüzde de kıymetini korumaktadır. Dönemin yayın yönetmeni Faik Reşit Unat’ın düzenlemeleri ile baskıya hazırlanan eserde gerekli görülen değişiklikler ve tamamlanan eksikliklerle birlikte eklenen harita ve resimler de yine Unat tarafından seçilmiştir.

Kitabın hazırlığında ilk baskıdaki metin esas alınarak, yazarın üslubuna müdahele edilmeden imla kuralları kontrol edilmiş ve bugün kullanılmayan ya da nadir kullanılan Farsça ve Arapça sözcüklerin yerine anlamı karşılayan Türkçe sözcükler tercih edilmiştir


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 250
Ağırlık : 250
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺60,00

Klasik Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden Alî Şîr Nevāyî (1441-1501) Türk edebiyatında ilklerin temsilcisidir. Edebiyatımızda ilk tezkire yazarı, ilk hamse sahibi şairdir, ilk edebî mektup örneğini de veren yine o’dur. Türkçenin ses bayrağını Farsça karşısında yükseltip Farsa yazmaya özenen gençlere Türkçenin güzelliklerini bilimsel kanıtlarla ortaya koyarak Muhakemetü’l Lugateyn (İki Dilin Karşılaştırması) adlı eseri kaleme alan da yine Nevāyî’dir. Onun şiirden, resim ve hat sanatına, tarihten, dinî eserlere kadar çok çeşitli alanlarda kaleme aldığı otuza yakın eseri aynı zamanda çok yönlü bir sanatçı ve düşünür olmasının göstergesidir. Bu çalışma Alî Şîr Nevāyî’nin tasavvufî bir bakışla yazdığı şiirlerini ve şiirlerinde görülen bazı edebî özellikleri incelemek; en önemlisi de Timurlular devri Türkçesiyle yazdığı şiirlerini Türkiye Türkçesine aktararak genç kuşaklara ve alana ilgi duyanlara tanıtmak amacıyla kaleme alınmıştır. Onun şiirlerindeki hikmetli beyitleri, insana dair edindiği tecrübeleri ve Allah aşkıyla dolu yüreğinin sesini günümüze taşımak ona olan borcumuzu ödemeye yetmese de denizde bir damla vazifesi görecektir.

"yazganda yüzüij mushafını kātib-i takdîr

ʻışk āyetini kıldı miniij şānıma imlā (BV:32/3)

takdirin katibi (Allah, kaderin yazıcısı) yüzünün sayfalarını yazdığında aşk ayetini benim şanım için yazıya geçirdi ”

diye yüzyıllar öncesinden seslenirken biz de onun şanına layık olabilmek için bu eseri AŞK’la kaleme aldık.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 396
Ağırlık : 396
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺153,75

Peygamber Efendimizin hayatını konu alan bu kitap, hikâye tekniği ile akıcı ve sade bir anlatımla yazılmış, okuyucularımızın ellerinden bırakamayacakları bir çalışmadır.


Basım Ayı/Yılı : 2011
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 3
Sayfa Sayısı : 208
Ağırlık : 208
En / Boy : 11 / 16
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺97,75

İnsan aklını kullanarak yaşadığı anda, dünyada veya dünya ve ahirettte mutlu olur. Aklını kullanmadığı zaman akıl, ona devamlı işkence eder.

İmam Mâtüridi

Bu eser; insanın aklını doğru kullanmayı, aklın işkencesinden kurtulmasını, aynı zamnada dünya ve ahirette mutlu olma yolunu göstermektedir.


Basım Ayı/Yılı : 11/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 171
Ağırlık : 171
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺55,25

Mevlânâ Araştırmaları -7-, kitabı salgın hastalığa yakalanarak fani âlemden dâr-ı bekâya göç eden büyüğümüz Afganistanlı şair ve arif kişi Hayderî-i Vucûdî adına ithaf edilmiştir. Bu nedenle kısa bir hayat hikâyesinin yanı sıra Türkiye ile ilgili hislerini yansıtan bazı şiirleri, burada kendine yer buldu. Onun hissiyatı ve dizeleri mazlum milletler için bir çağrı niteliğindedir.

Kitabımızda Mevlevilik sahasına giren Üsküdar Mevlevihânesi Son Postnişîni Ahmed Remzi Dede’nin Soy Risalesi ile Halebli Dervîş ‘Alî el-Mevlevî’nin Kürdîlihicâzkâr Âyîn-i Şerîfi, Hz. Mevlânâ’nın eserleriyle ilgili Mesnevî’nin Yazılışı ve En Doğru, En Eski Yazmaları; Fîhi Mâ Fîh’in Yazma Nüshaları ve Muslihuddîn Mustafa Sürûrî Efendî’nin Mesnevî Şerhinin Yazma Nüshaları gibi yazılar yer almaktadır.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı :
Sayfa Sayısı : 373
Ağırlık : 373
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺174,25

"Deyim, bir ulusun duyuş, seziş, biliş birikimlerinden süzülüp gelen geleneksel - ulusal kültürün dile kattığı kazanımdır. Bu kazanım, ulusal dilin ilginç, çekici, güzel anlatımlı olmasını sağlayan bir zenginliğidir. Dillde 'Anlatımı etkili kılma yöntemi'nin en önemli ögesi olan Türkçe'nin Deyimleri'ni tanımak ve işlevini yaşatmak ulusal bir görevdir. Bu kitapta yazar, a) Deyimi doğru ölçülerde tanıtmak ve kavratmak, b)Deyimin zevkli, etkileyici söyleyişini içselleştirerek dil belleğine yerleştirmek, c)Deyimleri anlatımda kullandırarak genç kuşağın benlik - anadil bağını etkinleştirip Türk Dili Dünyasının ufkunu aydınlatmak hizmetini amaçlamıştır."

***

"Türkçe'de Deyimler Türk Edebiyatında Yaşayan Deyim Örnekleri Sözlüğü" çalışma kitabı, Ömer Asım Aksoy'un 1976 yılında çıkarttığı 'Deyimler Sözlüğü' kitabının önsözündeki "Tanınmış yazar ve sanatçılarımızın yazılarında geçen deyimlerimizi tanık olarak alıp sözlüğümüze eklemek yararlı olurdu.(...) Bizden sonrakilerin geniş taramalarla deyimler için tanıklar saptayarak bu kitabı üçüncü aşamaya ulaştırmalarını dilerim." istek hatta hayalini gerçekleştiren ilk adım ve tek örnek çalışmadır."


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 573
Ağırlık : 573
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺233,75

Anlama ve anlatma, dil edinimi ve kullanımı açısından en önemli göstergedir. Dinleyerek, okuyarak ve gözlem yaparak elde ettiğimiz anlama becerisini, sözlü ve yazılı olarak anlatırız. Birbirine bağlı olarak gelişen bu süreç, öncelikle Türkçe açısından ayrı ve özel bir öneme sahiptir. Son yıllarda Türkçe eğitimi ile ilgili yapılan çalışmalar, meselenin akademik düzey ve önemini ortaya koymakla birlikte,  dil kullanım yeterlilikleri ve gereklilikleri ile bunların birbirini nasıl tamamladığının açıklanma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın en önemli özelliği, bilginin yanında uygulama örneklerine de yer vermiş olmasıdır. Başta akademisyenler olmak üzere, Türkçenin eğitimi ve öğretimi ile uğraşan her düzeydeki öğreticiler ve öğrenenler için de önemli bir kaynak eser.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 212
Ağırlık : 212
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : Kuşe
Cep Boy Durumu : 0
₺106,25

Harezm Türkçesinin dil tarihimizde ayrı bir dönem olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü ilk kez dile getirildiğinden beri bu dönemin ne zaman başlayıp bittiği; hangi eserlerin Harezm Türkçesine dâhil edilmesi gerektiği; Harezm Türkçesinin nasıl oluştuğu; Harezm Türkçesinin yayılma alanları, Harezm Türkçesindeki farklı lehçelere ait özellikler ve dahası dönemin nasıl adlandırılması gerektiği gibi onlarca konuda Türkologlar fikir birliği içinde değildir. Elinizdeki kitap, Harezm Türkçesinin sorunları üzerine alanında uzman isimlerin hazırladığı makalelerden oluşmaktadır. Bu kitapla Türk dili tarihinin en sorunlu alanlarından biri olan Harezm Türkçesi üzerine tartışmalı hususları ilgililerin dikkatine sunarak bu alandaki çalışmalara katkı sağlamak amaçlanmıştır.


Basım Ayı/Yılı : 12/2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 404
Ağırlık : 404
En / Boy : 16 / 23,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺157,25
1 2 3 ... 20 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı