Aşk…
En sihirli kelime…
İnsanlığın var oluşuyla birlikte gönüllere girmiş, insanların yaşamlarına anlam katmış, uğruna sayfalar dolusu destanlar yazılmış üç harfli kısacık bir kelime…
Uğruna kanlar dökülmüş, savaşlar çıkarılmış, ordular serilmiş, okyanuslar aşılmış, ülkeler fethedilmiş...
Olmayacak işler yapılmış. Ferhat tutmuş, çılgın gibi dağları delmiş, Mecnun ömrünü çirkin bir kızın uğruna heba etmiş.
Cilt cilt kitaplar yazılmış, filmler çekilmiş, mısralar dizilmiş, türküler yakılmış.
Aşk, ucu bucağı görünmeyen engin bir denizmiş aslında. Herkes yakamozların büyüsüne kapıldığı için derinlerdeki dalgaları kimse ciddiye almamış ya da aşk gözlerini kör ettiği için herkes aşk denizine balıklama atlıyormuş.
Bu isim hangimizi çocuklupumuzun güzel ve umut dolu günlerine götürmüyor ki!
Annemiz ya da anneannemizin içine evlat sevgisini katık yaparak hazırladığı ballı yumurta tavasına mis gibi kokan köy ekmeğini büyük bir iştahla bandırırken belki de hayatın da her zaman ballı yumurta tadında olacağını düşünüyorduk.
Yıllar ve yollar bizi ve acılarımızı büyütmeden öncesiydi.. Hala ballı yumurtaya iştahla ekmek banan zeytin gözlü çocuklar var mıdır sahi ?
Ballı Yumurta'da, eğitimci-şair ve yazar Yılmaz İmanlık, bal gibi hikayelerin vagonunda sizi yılların ve yolların ardına, çocukluğumuzun dimağımızda bıraktığı o unutulmaz günlerine götürecek.
Peki siz, yolculuğa var mısınız ?
Solmayan hayaller ressamı, hayallerimin yeşermesini sağlayan kitap. Umutsuzluğa düştüğümde elimden tutan o oldu. Dışı kadar renkli olan içeriği harika. Başta anlayamadım bu yazar hikayeleri neden yarıda kesmiş diye. Sonra fark ettim ki yazar, okuru hikayeden hiç çıkarmamış sanki hikayeleri onlarla birlikte yazmış. Her hikayenin kahramanında kendimi buldum. Bu kitabı çok seviyorum. Kitaplığımda hep duracak.
Azize Küçük - Öğrenci
Açık olmak gerekirse bu kitabı ilk aldığımda 'Çok çocuksu' demiştim. 'Bana göre değil.' İleride belki okurum diye kitaplığımın bir köşesine bırakacağım bir kitaptı. Kitapta ilgili yorumlar dolaşmaya başlayana kadar da okumamıştım zaten. Anlaşılması zor bir kitap değil. Hatta kitap okumayı sevenler için bir çırpıda bitirebilecek kadar akıcı. Bana göre bir çırpıda bitirebileceğim, geleceğe ve şimdiye dair dersler çıkarabileceğim, bazen güldüren bazen hüzünlendiren, bazen de 'Acaba bu kim' diye düşündüren, merak uyandıran bir kitap. Bundan iki yıl önce okuluma imza günü için gelen şair şimdi dersime giren bir öğretmen. Hİçbir şey ulaşılamaz değildir.
Merve Işık - Öğrenci
Büyük bir kayanın altında altın saz olduğunu duyan Hasan kimseye fark ettirmeden o sazı almak için bir plan yapar. İnsanlar henüz uykudayken, bulduğu bir delikten kayanın içine girer. Ama altın saza ulaşmak o kadar kolay değildir. Çünkü içeride kocaman bir dev vardır.
Dev Hasan'a kötülük yapacak mı ?
Hasan kayanın içinden sağ çıkabilecek mi ?
Hasan altın saza ulaşabilecek mi ?
Son Kır Çiçeği Soluncaya Kadar Hiçbir Bahardan Ümidini Kesme…
Üç kişiydiler…
Üç kır çiçeği…
Üç umut filizi…
Güneşi özleyen üç yürek:
Hüseyin, Gülfidan ve Ayşin…
Yağmur damlaları yerine yüreklerine konan yalnızlıkları, hayal kırıklıkları ve parçalanmış hikâyeleri vardı onların.
Hayat, üçünü de ayrı iklimlerin hoyrat rüzgârlarında sürükledi ne yazık ki.
Belki bir dağ başında belki bir kayanın tepesinde ya da keskin bir uçurumun başında kendilerine gülümseyecek baharı beklediler.
Ve Bilal öğretmen… Kendini kır çiçekleri için feda eden adam…
Ve üç şehir…
Hangisi daha çok can kırığı sapladı yüreğine, hiç bilemedi.
Ve bir gün,
Kader onları küçük bir deniz kasabasında bir kelebeğin kanatlarında birleştiriverdi…
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.