Lisede aynı sınıfta okuyan ve hepsi de ‘Dokuzlar Çetesi’nin üyesi olan arkadaşların yolları, gazetecilik, fabrikatörlük, bankacılık ya da kaymakamlık gibi seçtikleri mesleklerle ayrılır. Ancak aşk ve iş ilişkileri gibi nedenlerle birbirlerinden hiçbir şekilde kopmayacaklardır. Bener, bu romanında, insanların birbirleriyle ve toplumla ilişkilerini anlatırken, 1980’lere kadar olan kırk yıllık yakın geçmişimizin bir panoramasını da veriyor. Ortadakiler, usta yazar Erhan Bener’den, ustaca yazılmış bir başyapıt.
Çünkü her kadın biraz tanrıdır. Yalnız o güce, kendisini katarak, kanıyla canıyla besleyerek yaşam verme gücüne sahip olduğu için değil, yaşamın her alanında alçakgönüllü bir üretkenlikle yaratıcılığını sürdürdüğü, beslemek, büyütmek gibi tanrı niteliklerini, bunlarla övünmeyi aklına bile getirmeden taşıdığı için de... Yıllardır görüşmediği sevdiğinin ısrarlı çağrısına uyarak ve aşkıyla birlikte bütün geçmişini yüklenerek çıktığı gece yolculuğu bir kadını nereye ulaştırır? Bir geceye kaç anı, kaç düş; bir insanın içine kaç kişi sığar? Bir erkeğin üç ayrı kadına gösterdiği yüzlerinden hangisi kendisidir? Darbeler yalnızca toplumsal yaşamı mı etkiledi? Ya bireysel yaşama yansımaları, ya içlerde açılan onulmaz yaralar... Sentetik bir roman değil bu; insanı en derininden kavrayan, ruhsal iniş çıkışları yeni biçim arayışlarıyla görselliğe dönüştüren, roman kişilerini içlerinden bakarak anlatan şiirli bir roman, bir Türkçe şöleni...
O yıl bahar erken gelmişti, anımsıyorum. Önce lekesiz bir aydınlık içinde güneş çıkmıştı. Arkasından birden gökyüzü kararmış, bulutlar çatıların üstüne kadar alçalmış, bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamıştı. Şimşekler çakıyordu, gök gürlüyordu, çığlık çığlığa kaçışıyordu insanlar sokaklarda. Yıldırımların bulutları yırtarak çatal çatal inişleri içimi ürpertiyordu. Şiirler yazardım o zamanlar. Ateşli tutkular, çiçekler, ay ışıkları ile örülü şiirler. Hangi gizemli içgüdünün etkisiyle bilinmez, aşkla ölüm, birlikte büyürdü yüreğimde. Hiçbir şey belirli değildi. Çizgiler o kadar dağınık, o kadar saydam, çevremdeki her şey, öylesine savruk ve o kadar bunaltılı bir oluş içindeydi ki... Gerçeklikten düş dünyasına, geçmişten şimdiye, anımsamalardan betimlemelere geçerek kitap, insanı gitgide saran bir tempoyla ilerliyor. Romancı, kendi içine kapanmış bir kişinin dramını büyük bir incelik, ama amansız bir neşter vuruşuyla vermeyi başarmıştır... Philippe Brunetiere (Les Nouvelles Litteraires, Paris, 1966) Ustaca yazılmış, inandırıcı bir psikolojik tablo... Andre Miguel (Le Monde-Paris, 1966) İnsanın iç dünyasında yoğunlaşan bakış, yaratıcılığın kendini irdeleyen sesi, hayatı simgeleştirme eğilimi, anlatımda gerçekleştirme özeni... Prof. Dr. Gürsel Aytaç (Gösteri dergisi,1991)
Mithat Paşa, Batı’daki aydınlanma düşüncesi, Fransız Devrimi ve özgürlük mücadelesinden etkilenmiş bir avuç aydınla birlikte, beş yüz yıllık bir imparatorluğun artık köhnemiş zihniyetini değiştirmeyi ve çağdaş bir yönetim anlayışı getirmeyi amaçlamaktadır. Sultan Abdülhamit, Meşrutiyeti ilan etme sözüyle tahta geçmiştir. Ama asıl niyeti başkadır. Giderek artan baskıcı bir yönetimle bütün ipleri eline almaya ve kendine karşı çıkan sesleri susturmaya kararlıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş arifesinde bu iki güç karşı karşıya gelecek ve Türk tarihinin en gerilimli mücadelesini yaşayacaklardır. "Taif’te Ölüm", çöken bir imparatorluğun çağdaşlaşma sancılarını son derece akıcı bir dille anlatırken, dönemin baş aktörlerinin bireysel trajedilerini de başarıyla gözler önüne seriyor. Romanı okurken, Mithat Paşa’nın siyasal-bireysel yaşamının, dostluklarının ve aşklarının yanı sıra, günümüzdeki demokrasi savaşının tarihimizdeki kökenlerine ve bugünün siyasal ayak oyunlarına taş çıkartan saray entrikalarına da tanık olacaksınız.
Aşırı milliyetçiliğin ve terörün yükseldiği bir ortamda ayakta kalmaya çalışan sağduyulu aydınlar, 12 Eylül öncesinin kalıplaşmış ideolojilerinin yıkılmasının ardından yolunu arayan eski militanlar, Mafya ve çetelerle işbirliği yaparak servetlerini artırmayı amaçlayan aç gözlü işadamları, İhtiraslarını tatmin etmek için her yola başvuran genç kadınlar, Yüzyılın başlarından günümüze kadar, Türkiye’de yaşananlara tanık olan zengin bir "Büyükhanım"... Erhan Bener’in akıcı bir üslupla kaleme aldığı Anafor, tüm bu kahramanların arasındaki karmaşık ilişkileri başdöndürücü bir tempo içinde sergiliyor.
Bunlar kadınların öyküleri... Ürkek kuşlar onlar. Kimi geleneklerin, kimi tabuların, kimileri de kendilerine koydukları yasakların baskısı altında... Evliliklerin, hatta aşkların bile üstesinden gelemediği yalnızlık... "Çoğul bir yalnızlıktır ölüm, yaşamaksa tekil bir kalabalık," diyor bir öykü kişisi. Bu öyküler de o "kalabalık"ı anlatıyor işte.
"Oyuncu", çoğu zaman insanın ailesine ve topluma karşı rol yapmak zorunda bırakılışının anlatıldığı başarılı bir roman. Konunun çekiciliği, Bener’in akıcı roman dili ve Kerim Turgut tipinin inandırıcılığı, romanı başarılı kılıyor... -20.11.1982, Hürriyet- Erhan Bener, "Oyuncu" romanında konuya en uygun düşen biçimi yaratmış: Bir yazarın yaşayışında gündelik gerçeklikle kurmaca gerçeklik nasıl organik bir örgü oluşturuyorsa bu romanın dokusuna da o özelliği yansıtmayı başarmış... Eserin başarısı, konuyla bütünleşen kurgusunun yanı sıra anlatım tekniklerinin ustaca uygulanmasında... -Prof. Dr. Gürsel Aytaç, Temmuz 1984 (Çağdaş Eleştiri)- Erhan Bener, psikolojik romanın büyük ustası... -Prof. Dr. Neriman Sarıçay, Aralık 1985 (Varlık)- Erhan Bener’in roman sanatı edebiyat tarihimiz açısından değerlendirilirken vurgulanması gereken bir nokta, onun çağdaş Türk romanındaki birçok modern anlatım özelliklerinin öncülerinden olduğudur.. -Prof. Dr. Gürsel Aytaç, 1990 (Edebiyat Yazıları 1)-
Ekmeksizköy Öğretmeni, dünyanın her tarafına yayılmış binlerce, milyonlarca adsızdan biridir. O da başkaları için çalıştı. Ama kendisi için yaşadı ve kendisiyle doydu.
Zeyyat Selimoğlu 1922'de Istanbul'da doğdu. Alman Lisesini, Hukuk Fakültesini bitirdi. Hikayeleri yanı sıra radyo oyunları ve Almancadan yaptığı çevrileri de vardır.
1950 de Cumhuriyet Gazetesinin Yunus Nadi Armağanını "Rize'nin Köylerinden" adlı yurt yazısıyla, 1970 de Sait Faik Armağanını ' Direğın Tepesinde Bir Adam" adlı kitabıyla kazanan yazarın 'Koca Denizde Iki Nokta' adlı radyo oyunu, 1970 TRT radyo oyunları yarışmasında başarı armağanı kazanmıştır.
- Bütün şaireleri çok güzel, şairleri çok yakışıklı sanmıyordum ama, cüce, kambur, dilsiz, felçli, kör, sakat, yaralı, yorgun insanları da şairler şehri’nde görmek beni şaşırttı. - Sizi şaşırtana başaşağı bakmıyor musunuz sevgili Esin? Onlar böyle oldukları için şiir yazmıyorlar... Onlar, şair oldukları için bu hale geldiler!... - Yani... yani şiir yazmak burada bile cezalandırılıyor mu?.. - Hayır, o gördükleriniz, aramıza katıldıkları için kurtulanlar!
Yerli Roman - Öykü kategorisinin en önemli örneklerini sizler için bir araya getirdik. Ödüllü kitaplarında yer aldığı bu listeden istediğiniz yazarın istediğiniz kitabına hızlıca erişebilirsiniz.Kapıda ödeme imkanı ve kredi kartına vade farksız 6 taksit imkanı ile hızlıca kitap siparişi verebilirsiniz. %50'ye varan indirimlerle ucuz kitap siparişi vermek için en doğru adres olmaya devam ediyoruz.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.