Hitchcock filmleri, Stephen King, korku, bilimkurgu ve dedektif öyküleri, popüler romantik romanlar, günümüz kitle kültürü, Stalinist pornografi, Biçimsel Demokrasi, sonra Lacan, Hegel, Kant, Sade ve diğerleri... Hepsi bir arada, yan yana. İçinde hep rahat edegeldiğimiz düşünme ve açıklama çerçevelerinin otomatikliğinin sekteye uğradığı anlarda hissettiğimiz, sezdiğimiz, ama en derinlerdeki mantığına bir türlü nüfuz edemediğimiz için söze dökülmeden kalan şeyler vardır... Son dönemde Avrupa’nın "çevresi"nde yükselen yeni sosyal hareketlerin içinden gelen Slavoj Zizek, belki tam da bu mesafesi sayesinde, bu tür şeyleri söze dökmeyi başarabiliyor. Bunu ilk elde bir arada düşünemeyeceğimiz tema ve kişileri birlikte okuyarak yapıyor: Zizek’e özgü bu "yamuk bakış" sayesinde, dik, cepheden bir bakışla asla görülemeyecek yepyeni düşünce katmanları seriliyor gözlerimizin önüne. Zizek bir taştan diğerine seker gibi yazdığı halde, anlatıyı asla dağıtmadan, olağanüstü bir akıcılıkla, yaşadığımız çağın kültürel ifadelerini boydan boya katedebiliyor. Hangi alana yerleşiyor bu kitap? Felsefe mi, psikanaliz mi? Film ya da edebiyat eleştirisi mi? Yoksa sosyoloji ya da siyaset mi? Bizce hepsine ve hiçbirine. Sadece şu söylenebilir: Böyle bir metin ancak Zizek tarafından yazılabilirdi.
Diziler yaşamın içindedir artık. Tıpkı marazi aşıklar gibi dizi izleyicisi parça-bütün ilişkisi kurar. "Parça"ya bütün yerine dokunur. İzleyici parçaya sahip olduğunda bütüne sahip olduğu yanılsamasıyla teselli bulur. İzleyicinin imdadına dara düşen yapımcılar yetişir. "Ankara Ankara güzel Ankara/ senden yardım umar her düşen dara." Öylesine doğrudur ki bu şarkının sözleri, film yapımcıları Ankara’da yeniden işe koyulurlar. Böylece izleyici Ankara’da en beklenmedik bir an’da Behzat Ç.’nin otomobilini görebilir, ekibin takıldığı bara gidebilir. Dizi oyuncuları sonunda Ankaralının komşuları olur. Kent ve içindekiler artık dizinin temel koşuludur. Yapıntı ve gerçek birbirine geçer; Erdal Beşikçioğlu’nun başarısı Ankara’nın başarısıdır artık. Ankara’da herkes oyuncudur. Ankara "ekmek teknesi"dir, Behzat Ç. "süper baba" değil, "bizim sokak"ın polisidir, Serdar Akar'ın "eşref saati"ne denk gelirsek hepimiz dizi oyuncusu olabiliriz.
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.