Bir Melikşah Romanı

Büyük Selçuklu İslam sancağını dur durak bilmeyen fetihler ile yaymaya devam ediyordu. Dünyada İslam sancağı altında bir birlik sağlanmaya çalışılıyordu. Bakışları keskin olan bir kartalın bu dönemlerde yetişmesi çileli bir yolculuğu andırıyordu. Büyük bir medeniyetin müjdecisi idi bu yolculuk. Yeni bir çağın başlangıcı için nice dikenli yollar döşeniyordu.
Vakit dardı. Kartal, büyük bir ideal için belli eğitimlere talip olmuştu. Keskin bakışlarını daha ulvi bir yolculuk için hazırlayacak bir Atabeg’e ihtiyacı vardı. O ise Hasan et-Tusî idi. O’nun devlet tecrübesinin, bilgisinin, teşkilatçılığının eleğinden geçecek bir melik vardı daha dokuz yaşlarında. Bu eğitim basit bir eğitim değildi.

İşte bu eğitimleri babasının talimatı ile üstlenen melik; Melikşah’tı. Ailevî eğitimlerinden sonra, askerî eğitimleri bizzat aylar, yıllar süren talimlerle Atabeg’inden öğrenecek, İdarî alandaki eğitimleri ise bizzat katılacağı divanlarda tecrübe edecek, bu tecrübeleri ise savaş meydanlarında kullanacaktı.

Zübeyir Kamil Akkaya’nın kaleminden Melik’in Doğuşu adlı bu romanı okurken Selçuklu Medeniyetine adını altın harflerle kazımış Melikşah’ın eğitim dönemine hayretler içerisinde tanıklık edeceksiniz.


Basım Ayı/Yılı : 1/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 160
Ağırlık : 160
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺88,00
Anadolu’da Emperyalist Sarmal

Ülkeleri işgal eden emperyalistler, ülke insanını önemsemediği gibi ülkenin değerlerini de önemsemez.

Anadolu’yu işgal edenler hep bu yanılgıya düşmüş derslerini alıp geldikleri gibi değil, birçok fire vererek gitmişlerdir.

İşte Anadolu yine böyle bir Emperyalist sarmalda, özgürlük uğruna örgütlenenler sadece askerler değil, çocuk denebilecek yaştaki yurtseverlerin işgalcilere karşı nasıl direnip, dünyanın en güçlü istihbaratlarını nasıl çaresiz bıraktığını, mücadelelerini bu romanda şiirsel bir anlatımla okuyacaksınız.

Her şey Tiflis’te yaşayan Ali’nin Ermeni papazlarından birini öldürmesiyle başlıyor. Bu olayla, Posof’a kaçan Ali’nin peşinden ağabeyi Nizam ve ailesinin de gelmesiyle ailenin, Tiflis’ten İstanbul’a uzanan “kaça-kaçlık” öyküsü de başlamış oluyor.

Eski bir Osmanlı subayı olan Nizam, Ardahan’da da takip edildiklerini ve orada daha fazla kalamayacaklarını anlayınca, ailesi ile birlikte, içinde yer aldığı teşkilatın yönlendirmesiyle; kimliklerini gizlemek için “konar-göçer” bir çingene kafilesinin içine giriyor.

Önceleri yadırgadıkları bu millete zamanla alışmaya başlıyor, zorluklara karşı beraber mücadele veriyorlar. Burada da yağmacı çeteler yakalarını bırakmıyor. Nizam’la birlikte, onurlu yaşamın önemini öğrenen kafile, yaşamları uğruna kendilerini savunmaya başlıyorlar. Bu sırada Nizam ve ailesini yeni bir yolculuk bekliyor. Gemiyle Samsun’a giden aile, işgal topraklarından çıkmanın özgürlüğünü tadıyor ve buradan da yine bir gemiyle İstanbul’a gidiyorlar. Kendilerine orada yeni bir hayat kuran aile bir kez daha yeni bir işgalle karşı karşıya kalıyorlar. Ailedeki her birey, Kurtuluş Mücadelesi’nde farklı sorumluluklar üstleniyor. Kitap, yıllarını mücadeleye vermiş bir ailenin savaşla, acılarla ancak umutla ve yer yer mutluluklarla geçen öyküsünü anlatıyor.


Basım Ayı/Yılı : 7/2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 344
Ağırlık : 344
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺87,60

Meydandaki mahşeri kalabalıktan çıt çıkmıyordu. Herkes, biraz sonra Selçuklu Tahtına oturacak olan Alp Arslan’ı dinliyordu. Sesi ne kadar gür çıksa da sözcüklerin boğazına düğümlenmesine engel olamıyordu Alp Arslan. “Aziz Türk Milleti ve Soylu Selçuklu Halkı!” dediği anda yeri göğü inleten; “Sultanımız çok yaşa…” nidaları gözlerini bulutlandırmaya yetmişti. Duygularını halkından gizlemedi Alp Arslan. Düşürdüğü iki damla gözyaşı, yüreğinde hissettiği coşkunun göstergesiydi. O biliyordu ki gözyaşı insan olmanın gereğiydi. Yeri ve zamanı geldiğinde sultanlar da gözyaşı dökerdi. Saray’ın duvarlarını göstererek:

“İnsanlık adına yemin ederim ki, şu gördüğünüz taş duvarlar benimle sizin aranızda bir engel teşkil etmeyecek. Dinim İslam adına yemin ederim ki, benim menfaatim sizin menfaatinizden önde olmayacak. Ben sizlere huzur, güven ve adalet vadediyorum. Zira bütün bunları sizler, benden çok daha önce hak ediyorsunuz.”
Okurlarımız dünyanın en önemli tarihsel dönemlerinden birini ve Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Sultan Alp Arslan’ı farklı bir yaklaşım ve akıcı bir üslupla anlatan yazar İlhan Akın’ın bu romanını ellerinden bırakamayacaklar.

 

Basım Ayı/Yılı : 5/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 280
Ağırlık : 280
En / Boy : 12 / 19
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺150,00

Adanmış hayatlarla kuruldu bu cumhuriyet. Hepsinin hayalleri vardı; planlan ve umutlan...
Kiminin yari sevdiceği, kiminin anası babası bacısı... Ama herkesin bir geride kalanı. Vazgeçtiler yaşamaktan.
Vatan olmadan hiçbiri olmazdı.
Takvimler 1908'i gösteriyordu. İstanbul konferansı entrikalar ve bir ülkeyi savaşa götüren imzalar...
Zaman akarken tarih yazma telaşında bir grup insandılar. Gerçektiler ve bir o kadar yoktular. Ve bu ülkeye inandılar.
İşte okuyacaklarınız; bu vazgeçilen yaşamların ve vatana adanmış hayatların hikayesi.


Basım Ayı/Yılı : 2023
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 480
Ağırlık : 480
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺166,00

İngiliz devlet adamı Churcill “Bir damla kan, bir damla petrol” demiştir. Birinci Dünya Savaşı, bir petrol paylaşım savaşı olduğu kadar da aynı zamanda büyük oyunlar ve casuslar savaşıdır da. Özellikle de Osmanlı’nın vermemek için can havliyle son bir hamle yaptığı petrol zengini Ortadoğu coğrafyası ve Arap yurtları. 
Gertrude Bell, romandaki adıyla Hatun, Ortadoğu ve İran’ı parmağında oynatan müthiş bir kadın. Onun için nice romanlar, yazılar, anılar yazıldı, filmler çevrildi. 
Kerküklü yazarımız Necmettin Bayraktar da Bell’in yani Hatun’un, özellikle kendi ana yurdu olan Irak topraklarında yaptıklarını işliyor bu romanında.
Hicaz’da İngilizlerin iğvasına ve lirasına kapılıp Osmanlı’ya karşı ayaklanan Mekke Şerifi Hüseyin’in çocuklarından Faysal’ı alıyor Gertruda Bell, cetvelle çizip çöl kumlarından oluşturduğu krallıklardan birinin, Irak’ın tepesine oturtuyor ve halkın karşı çıkmasının karşılığını şiddet ve nefretle veriyor.
Gertrude Bell’in sonu ne oluyor, bunu da okuyacaksınız bu romanda.
“Tarihin satırları öyle kolayca silinemiyor; kapanan, kabuk bağlayan yaralardan bile kan sızdığı görülüyor” der Octavia Paz. Bu roman bu sözün kanıtlandığı da bir yapıttır.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 110
Ağırlık : 110
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺32,85

Dımdım Kalesi, 17. yüzyılda kale halkı olan Kürtlerin, Osmanlı ve İran ordularına karşı kendilerini koruma amaçlı savaşının tarihini anlatıyor. Kitap, kale halkının kendilerine sağladıkları güvenlikli ortamın, refah ve adaletli yönetiminin zalim ve kötü örnek despotların tahammülsüzlüklerine karşı direnişinin tarihi aynı zamanda. Kitap Edib Polat tarafından bir çırpıda ve rahat okunan bir üslupla Kürt Edebiyatını tanımak isteyen Türkçe okurlarına kazandırılmış.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 4
Sayfa Sayısı : 240
Ağırlık : 240
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺75,60

Atilla Ünsal'dan sürükleyici bir tarihsel roman: Sultan Bayezid-i Veli Han’ın namdar kemankeşleri, Bursalı Şüca ile Tozkoparan İskender’in amansız ve hazin sergüzeşti.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 13,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺114,40
Semiramis ve Nebukadnezar

Babil efsanelere konu olmuş ve kutsal kitapların hepsinde yer bulmuş bir kentti. Kentin yapımında kullanılan kerpiç malzemelerden ve çevresinde beslenen düşmanlıklardan, kinden, nefretten yerle bir olmuştu. Modern çağlara kadar da izine rastlanmamıştı. Arkeoloji bilimi 19. yüzyılın sonlarına doğru Babil’in kalıntılarını bularak efsaneden gerçeğe dönüşmesini sağladı. Babil’in Asma Bahçeleri’nin izi ise hiç bulunamadı. Bu kentle adları özdeşleşmiş üç isim vardır: Nebukadnezar, Semiramis ve Büyük İskender. 
Ancak Babillilere fikrini soracak olursanız bu üç isimden daha önemli tek bir şey vardı: Tuz. Kadim Babil halkı için tuz, altından bile daha kıymetliydi. Yiyeceklerin korunması, lezzetlendirilmesi, derinin işlenmesi gibi hayati öneme sahip yapısı, tuzu insanların temel ihtiyaç maddesi ve ticaretin en kazançlı unsuru haline getirmişti.
Bu roman, bir tuz madeninin keşfi sayesinde Babil Krallığı’nın el değiştirmesinden, Semiramis ve onun için dünyayı fethetmeye hazır Nebukadnezar’ın azim ve hırs dolu serüvenine kadar giden bir hikayeyi konu alıyor.
Babil herkesin bir şeyler bulmayı umut ettiği bir kentti. Kimileri gücü, iktidarı, serveti; kimileri de tanrı Marduk’un adaletini veya ölümsüzlüğü arıyordu. Büyük İskender burada ölümsüzlüğü ararken aslında ölümün kendisine şah damarından daha yakın olduğunu nereden bilecekti? İşte efsaneler diyarı Babil böyle bir yerdi. Belki de değildi. Kim bilebilir?


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 384
Ağırlık : 384
En / Boy : 12,5 / 19,5
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺139,40
Göç 1.Kitap

Onlar, Osmanlının Ruslarla her kapışmasında ortada kalan ve Osmanlının yenilgisiyle sonuçlanan savaşların mağdurlarıydı.  Dağıstan, Kırım, Ahıska gibi bölgelerde yaşayan Kafkas halkları peş peşe gelen sürgünlerde ve zorunlu göçlerde sahip oldukları her şeyi geride bıraktılar.  Kış Güneşi, canlarını kurtarmanın derdine düşen bu insanların ölüm kalım savaşını, sürgünlerin yarattığı psikolojik travmaları, göçtükleri yerlerde yaşama yeniden tutunma mücadelesini tarihî gerçeklere uygun olarak, duru bir dil ve akıcı üslupla, roman çerçevesinde ele almaktadır.

“Kış Güneşi” bizim yurt coğrafyasında az tanıdığımız bir bölgede geçiyor. 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl dönemecindeki Türkiye tarihinin hareketliliği içinde bu bölgenin nelere tanık olduğunu pek öğrenemedik. Belki bundan yarım asır önce Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” adlı eserinde Birinci Cihan Savaşı’ndaki Doğu Anadolu ve Kafkaslar birlikte tasvir edildikten sonra bu tip bir edebiyatın noksanlığı hep hissedildi. Ümran Dağaşan Özlük’ün “Kış Güneşi” böyle bir aile göçünü, ortam değişimini anlatıyor. Tarihi sadece kuru tarih çalışmalarından öğrenemeyiz ve Türkiye halkının dramı henüz edebiyatın konusu oluyor.

- İlber Ortaylı


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 2
Sayfa Sayısı : 492
Ağırlık : 492
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺131,20
Esma Bint Umeys

Müşriklerin zulümleri, baskı ve işkenceleri dayanılmaz bir hadde ulaşmıştı. Allah’ın Elçisi, müminlerin Habeşistan’a hicret etmelerini buyurdu. Hicret yurdu olarak Habeşistan’ın seçilmesinin nedeni, Kral Ashame’nin zulme rıza göstermeyen, adil bir Kral olmasıydı.
Müslümanlar, ilki Allah Elçisi’nin peygamberlikle görevlendirilişinin beşinci yılında, ikincisi de altıncı yılın başlarında olmak üzere iki defa hicret ettiler. Bu hicretler birinci Habeşistan hicreti ve ikinci Habeşistan hicretidir.

İkinci Habeşistan Hicretinde kafileye Cafer Bin Ebu Talip başkanlık etti. Habeşistan’a giden Allah dostları uzun yıllar hayatlarını burada sürdürdüler. Sahih kaynaklardan yararlanılarak yazılmış olan bu özgürlük yolculuğunda, okuyucuya Esma Bint Umeys eşlik edecek.


Basım Ayı/Yılı : 2021
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 32
Ağırlık : 332
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺175,00

Cumhuriyet, Türkiye Üçlemesi'nin üçüncü kitabıdır (birincisi Diriliş, ikincisi Şu Çılgın Türkler). Objektif bilim insanları Milli Mücadele ile başlayıp Cumhuriyet'le süren bu dönemi Türk Mucizesi diye adlandırıyorlar. Bir yanda cumhuriyetçiler var, öte yanda bu daha iyi, daha insanca, daha onurlu düzeni istemeyenler. Ders ve ibret verici, uyarıcı bir dönem.

Cumhuriyet Türk Mucizesi 1. kitapta Büyük Zafer'den Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadar yaşanan gelişmeler yer alıyor.

2. kitapta ise 1923'ten 1938'e kadar olan gelişmeler anlatılıyor.

Bu sette iki kitabı bir arada sunuyoruz.


Basım Ayı/Yılı :
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 1288
Ağırlık : 1288
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺361,25

Kûtülamâre zaferinin perdesi bu romanla aralanıyor. Hasan Basri Şenel bugüne kadar göz ardı edilen Kut zaferine ışık tutuyor. Olayları bütün çıplaklığıyla, eğip bükmeden ustalıkla anlatıyor. Bir mücadelenin hikâyesinin, sarsıcı olayları ve askerimizin stratejik hamleleriyle nasıl bir zafer hikâyesine dönüştüğü çarpıcı biçimde anlatılıyor. Kut’un Dört Delisi Eşik Yayınları’nda…


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 274
Ağırlık : 274
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺80,00

Sayfa Sayısı : 168

Ebat : 13.7x21.5

Kağıt/İç Baskı : III Hm Enzo 55 gr

Cilt/Kapak : Amerikan Bristol 230 gr

Kapak Tasarımı : Rüveyda Kul

₺98,28

“Otuza yaklaşmaktayım… Bugüne kadar ne yaptığımı düşündüm. Bir sıfırdan başka netice alamadım. Hayatta hiçbir şey yapmış olmamak gibi korkunç ve utandırıcı bir şey var mı? Son zamanlara kadar ‘Fena bir şey yapmıyorum ya!’ der ve kendimi temize çıkarmaya çalışırdım. 

 

Fakat hadiseler gösterdi ki, fena olmayışım tesadüf eseriymiş, fırsat düşmemiş, zaruret olmamış.

Nitekim hayatın ilk çelmesinde yuvarlanıverdim. İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir. 

Bende bu fena cevher fazla miktarda mevcutmuş. Belki herkeste var… Fakat insan olan onu söküp atmasını, yahut boğmasını biliyor… Dokunmadan bırakmak, bir gün başını kaldırmasına meydan vermek olur…”

Sayfa Sayısı : 328

Ebat : 13.5x19.5

Kağıt/İç Baskı III Hm Enzo 55gr

Cilt/Kapak : Amerikan Bristol 230 gr

₺64,68

“Kafasından hatıralar birbirini kovalayarak 

geçmekte idi. Bütün hayatında kendine göre bir iş bile yaptığını hatırlamıyor, bu ömrü başka birinin yaşadığını sanıyordu. Çocukluğu, delikanlılığı, etrafıyla olan münasebetleri hep yabancı bir dünya ile yapılan temaslara benziyordu. 

Şimdi o, kendine bu kadar uzak bulduğu bu dünyada, ne kadar müthiş azaplar çekiyordu! Bunlara ne lüzum vardı? Neden böyle korkunç çemberler onu sımsıkı bağlıyor, neden ona yavaş yavaş, sindire sindire en öldürücü işkenceler yapılıyordu? Ne için, kim için?” 

Sayfa Sayısı : 312

Ebat : 13.5x19.5

Kağıt/İç Baskı : III Hm Enzo 55 gr

Cilt Kapak : Amerikan Bristol 230 gr

₺62,16

"Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler, bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır...

 

Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.”

Sayfa Sayısı : 184

Ebat : 13.5x19.5

Kağıt/İç Baskı : III Hm Enzo 55gr

Cilt/Kapak : Amerikan Bristol 230gr

Kapak Tasarımı : Rüveyda Kul

₺42,84

Nizamülmülk, şehri dolaşmak için dışarıya çıktı. Saray ortamında son zamanlarda çok sıkılmaya başlamıştı. Kendisini ve kendisi ile birlikte olanların güvende olmadıklarını düşünüyordu artık. Devletin zor durumda kalmasını isteyen güçlerin işbaşında oldukları aşikardı. Şimdiye kadar birçok defa böylesi durumlarla karşılaşmıştı ama kısa zamanda çözülmüştü her şey.

Sultan Alp Arslan zamanında, her yandan akın akın gelmeye başlamışlardı. Savaş meydanlarından çok içerideki hainlerle uğraşmaya harcamıştı hizmetinin büyük bölümünü. Ancak düşman hiçbir zaman boş durmaz ve devleti yıkmak için sürekli plan yapardı, şu an olduğu gibi.

Nizamülmülk, devleti yıkmak isteyenlerin yine işbaşında olduklarını biliyordu ancak onlarla mücadelede kime ya da kimlere güveneceğini bilmiyordu. Üstelik Sultan Melikşah’ı her türlü tehlikeden haberdar etmek ve onun can güvenliğini sağlamak gibi bir sorumluluğu vardı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 112
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2018
₺45,00

Bu ülkede yaşayan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Alevi, Sünni ve adını tek tek sayamayacağımız herkes bilmelidir ki; bu ülke hepimizin eşit miktar, şart ve kurallar dahilinde ortak vatanımızdır. Kim ki bu vatanın sadece kendisine ait olduğunu iddia eder, o düşüncenin sahibi bu ülkenin hainidir.

İşte biz bu ülkeyi eşit ülkemiz, vatanımız, milletimiz, sevgimiz ve sevdamız olarak görenlerle birlikteyiz. Bu birlikteliğin dışında kalan, kim ve nerede olursa olsun, en basit ifadeyle gafildir ve bunun ötesi ihanettir.

Biz; işte bu birlikteliğin adına “Vahdet Milliyetçiliği” dedik. Ülkemiz ve milletimizin hayrına olsun duamızla…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺15,20

Güçlü ve kararlı Prenses Emmaçin, daha önce hiçbir kadının başaramadığı bir şeyi başarmaya karar vermiştir: Büyükbabası, Büyük Kubilay Han’ın ordusunda bir savaşçı olmak. Moğol dünyasında saygı kazanmanın tek yolu savaş meydanında cesaret göstererek şan kazanmaktır. Emmaçin’in isteyeceği son şey ise inandığı her şeyin yabancı bir adam, Marco Polo tarafından Xanadu bahçelerinde sorgulanmasıdır. Marco Polo, “erkek sanatları” olan at sürmede, ok atmada ve güreşte hiçbir yeteneği olmayan gezgin bir tüccardır. Yine de Marco zekası ve hikaye anlatıcılığındaki yeteneğiyle Kubilay Han’ı etkilemeyi başarabilmiştir. Ama “barbar” Batı’dan gelmiş, savaştan anlamayan bir tüccarın Emmaçin’e verebileceği neyi olabilir?

13. Yüzyıl Çin’inde Emmaçin ve Marco Büyük Han’ın emriyle uzun süren bir göreve çıkarlar. “Ejderha” avlarken ve fil sırtındaki savaşçılarla cenk ederken Emmaçin bambaşka bir Marco bulur karşısında. Şimdi Emmaçin, Marco’ya olan ilgisi ile asker olarak orduda şan kazanma hayali arasında zorlu bir karar vermek zorundadır.






Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 403
En / Boy : 13,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2012
₺28,16

 Tatlı Sular, İngiliz diplomat ve yazar Harold Nicolson’un iki romanından biridir. Romanın konusu, Harold’un sevgili eşi Vita ile İstanbul ve çevresinde yaşadıklarıdır. Romanda kendisini Angus, eşi Vita’yı da Eirene olarak tanımlar. Roman ve gezi notları tadında İngilizce olarak yazılmış olan bu eserde, aslında 1912-14 Balkan Savaşı sırasında İstanbul’daki yabancı elçilikleri Osmanlı Devleti aleyhine çevirdiği entrikalar anlatılır. Romanın asli kahramanları Angus ve Eirene, o yıllarda İstanbul ve çevresinin tadını çıkarmışlar, denizinden ve doğal güzelliklerinden bolca yararlanmışlardır. Ayrıca İstanbul’un o yıllardaki durumu da tanımlanmış, Galata, Şişli, Beykoz, Eyüp, Haydarpaşa, Yenikapı, Yeniköy, Tarabya, Belgrat Ormanı, Çerkezköy, Büyükçekmece, Dolmabahçe gibi İstanbul semtlerinin muhteşem bir tasviri yapılmıştır. Türkleri seven ve İstanbul hayranı olarak ölen Nicolson’un bu değerli edebi yapıtı, İstanbul kitaplarına düşkün olanları başucundan ayıramayacakları bir eser.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 180
En / Boy : 16 / 23,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 8.2017
₺54,00

Tapınak Şövalyeleri, Avrupa'nın gidişatını, dolayısıyla da dünyanın gidişatını etkileyen güçlü bir akım. Ortaçağ'ı şekillendiren bütün olayların perde arkasında onlar var. Reformculuk, Aydınlanmacılık gibi hareketlerin mimarları da onlar. Hümanistler, Gül-Haçlar, Masonlar, Kabalacılık, Tapınakçıların görünen bir kaç yüzünden bazıları.

Dante, Kristof Kolomb, Goethe, Vasco da Gama, Galileo, Newton, Sir Francis Bacon, John Dee, Mozart, Voltaire, Faucault, Jules Verne, Martin Luther, Calvin, Napolyon, Harry S. Truman vs. bilinen kimi Tapınakçılar. Avrupa'nın, hatta bir anlamda dünyanın gerçek tarihi, "Tapınak Şövalyeleri'nin tarihinde gizli" desek sanırım abartmış olmayız. Bu gizemli tarihi ve dünyayı tanıdıkça siz de bu yargıya hak vereceksiniz.

Bir Plan'ları uğruna, kendilerini feda edip, tarikatı yer altına indiren, Plan'ı gerçekleştirmek için altı yüz yıllık bir serüvene dalan; bilmeyenler için insanın başını döndüren bir karmaşıklığa, bilenler için ise sistematik bir düzene sahip Tapınak Şövalyeleri, gerçekten de, "baş döndürecek ve soluk kesecek" türden bir konu. Bu kitapta ayrıca Tapınak Şövalyeleri ile bağlantılı olarak, Haşhaşinler, Meymuniler, Mezdekçiler, Mecusiler, Zerdüştler, Haçlı Seferleri, Süleyman Mabedi, Selahaddin Eyyübi, Keltler, Druidler bütün gizemleriyle, ilginç tarihleriyle ve Tapınak Şövalyeleri'ne olan etkileriyle ele alınmıştır.

Esrarengiz, ama gerçek bir dünya bu kitapta sizi bekliyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 224
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺63,00
Tükendi

AJAN SONYA
1942 yılında İngiltere’nin sakin bir köyünde bir kadın üç çocuğu ve yakınlarda çalışan kocasıyla birlikte küçük bir kulübede yaşıyordu. Ursula Burton arkadaş canlısı ama çekingen birisiydi ve İngilizceyi hafif bir aksanla konuşuyordu. Komşuları onun yüksek rütbeli bir Sovyet istihbarat subayı olduğunu bilmiyorlardı. Burton, Sovyetler Birliği’nin atom bombası yapmasını sağlayacak bilimsel sırları toplayan bir komünist, bir Sovyet albayı ve kıdemli bir ajandı.
Yaşamı boyunca Çinliler, Japonlar, Naziler ve MI5, MI6 ve FBI tarafından peşine düşülen ancak her defasında kaçmayı başaran casusun hikâyesi 20. yüzyılda faşizm, komünizm ve Batı demokrasisi arasındaki ideolojik çatışmayı yansıtıyor ve zamanımızın casus savaşlarına yeni bir ışık tutuyor.
***
… Ursula Kuczynski Burton, bir anne, ev hanımı, romancı, uzman radyo teknisyeni, casus şebekesi yöneticisi, kurye, sabotajcı, bomba imalatçısı, Soğuk Savaşçı ve gizli ajandı ve hepsi de aynı zamandaydı.
Kod adı “Sonya” idi. Bu, onun hikâyesidir. …

***
“Macintyre casuslukla ilgili efsaneleri hem yüceltiyor hem de yıkıyor.”
—The New Yorker


Basım Ayı/Yılı : 11/2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 448
Ağırlık : 448
En / Boy : 13,5 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺143,50
Tükendi
İkinci Dünya Savaşı’nın En İlginç Casusluk Vakası

Yıl 1943; İkinci Dünya Savaşı’nın tüm tarafları için en şiddetli ve entrika dolu dönemi: Almanya’da Naziler soykırıma devam ediyor, İngiltere Ege açıklarında tehlikeli bir oyun oynuyor ve Türkiye iki tarafın baskılarına karşı tarafsız kalmaya çalışırken kendi savaşını veriyor.

İşte böylesi karmaşık bir dönemde kimsenin tahmin edemeyeceği bir casus çalışmaya başlıyor: Arnavut asıllı bir Türk olan Elyasa (İlyas) Bazna, uşak olarak çalıştığı İngiliz büyükelçiliğindeki konumunu kullanarak elde ettiği belgeleri Almanlara satıyor. Ankara-Berlin arasında dört ay boyunca devam eden bu casusluk oyunu, sonunda Bazna’nın en derin kâbuslarında göremeyeceği kadar büyük bir hayal kırıklığıyla sonlanıyor. Kod Adı Çiçero İngilizlere duyduğu nefretle yola çıkan hırslı bir adamın, savaşın kaderini değiştiren bir casusa dönüşmesinin tarihi kanıtlara dayanan ilginç ve heyecanlı hikayesi.


Basım Ayı/Yılı : 3/2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 376
Ağırlık : 376
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺123,00
Tükendi

Kahraman(!) ve hain(!). Her ikisi de önce kahraman, sonra hain... Çerkes Ethem Yunan saflarına geçtiğinde, yanındaydı. Yüz ellilikler listesinde altmışıncı sırada. İttihat ve Terakki’nin, Teşkilat-ı Mahsusa’nın fedaisi. Gerçekle efsane arasındaki gölge. Uçan Şeyh, Kuşların Şeyhi… Enver Paşa’nın en güvendiği insan. Birinci Paylaşım Savaşı’nın hazırlıklarının yapıldığı Balkan Savaşı sonrası Enver Bey, iki rütbe birden terfi ettirilerek yarbaylıktan mirlivalığa yükseltildi. Otuz beş yaşındaydı. Apandisiti alınmış, henüz nekahet dönemindeydi. Beşiktaş’taki evinde dinleniyordu. Kapı sabırsızlıkla vurulmuş, içeriye çok sevdiği, ‘aşere-i mübeşşere’den saydığı iki arkadaşı girmişti; Kuşçubaşı Eşref ve Dr. Nazım. Arkadaşlarının geliş sebebi, kendisine Harbiye Nazırlığı teklifi nedeniyleydi. Sessizce söylenilenleri dinlemiş, bir şartla Nazırlığı kabul edebileceğini belirtmişti: “Bir tek şartla bu teklifinizi kabul edebilirim” demişti. “Ben Harbiye Nazırı olduktan sonra, bu makamın benden beklediğini tereddüt etmeden yapabilmek isterim. Ne siz ne de diğer arkadaşlarım benden hiçbir istisnai muamele istemeyeceksiniz. Bunun için söz verin.” Enver Bey de Kuşçubaşı Eşref de Dr. Nazım da sözlerinin arkasında durdular. Birinci Paylaşım Savaşı, Paşalar Savaşı’dır. Osmanlı, bir oldubittiyle kendini hazırlıksız ve donanımsız olduğu bir savaşın içinde buldu. Kuşçubaşı Eşref, bu savaşın içindeydi. İngiliz altınları ve silahlarıyla donatılmış iki bin kişilik Hicaz Ordusu’na karşı koyan kırk kişiden biriydi. Birinci Paylaşım Savaşı’ndan Malta sürgünlüğüne uzanan serüvenini içeriyor “Çöl Fedaisi Kuşçubaşı Eşref”.


Basım Ayı/Yılı : 2019
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 352
Ağırlık : 352
En / Boy : 14 / 22
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺86,00
Tükendi

XV. Yüzyılın en önemli Aristoteles uzmanı filozof Trabzonlu Yorgo (1395-1467). Latince ve Grekçeye hakim. Roma’da Papalık Üniversitelerinde profesör,din adamı.

Filozofumuz Fatih Sultan Mehmet’e aşık. Çünkü İstanbul’u fethedip çağ değiştiren Osmanlı Sultanı bir Aristoteles hayranı. Üstelik dört lisan biliyor,son derecede kültürlü. Fatih gelmiş geçmiş en büyük, en kaliteli, en dirayetli emirlerinbaşında gelir.Dünyayı o yönetmeli.Hristiyan Aleminin de İslam’ın da tepesinde böyle bir monark bulunmalı. Farklı din mensubu insanlar ve devletler onun hükümranlığı altıda kardeşçe, yan yana yaşamalı. Açıkça bunu söylüyor ünlü düşünür.

Mektuplar döşeniyor Fatih Sultan Mehmet’e. Ama ulaştıramıyor. Filozofu olmak istiyor. Yıl 1466, yollara koyuluyor. Ver elini İstanbul. Bakalım neler yaşayacak. İslam âlimleriyle sohbetler. Girit, İstanbul, Balkan seyahatleri.Roma’ya döndüğünde neden onu Osmanlı casusu olmakla suçlayarak zindana atıyorlar? Hem de yetmiş yaşını aşmışken.

Gerçeklere dayanan bir öykü... Felsefi, tarihi bir roman...

Prof. Dr. Niyazi Öktem


Basım Ayı/Yılı : 2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 254
Ağırlık : 254
En / Boy : 14 / 20
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺95,00
Tükendi

Bu çalışma, Avustralya’da bir kasabaya isyan eden iki insanın çevresine, hayat hikayelerine ve “savaş” kararı alan iç dünyalarına odaklandı. Saldırıya karar vermelerine sebep olan hayatları, ruh halleri ve Avustralya’ya gelmeden önceki geçmişleri incelendi.

Tarihe geçmiş bu olay, dönemsel ayrıntılarla, uzun ve heyecanlı bir macera eşliğinde anlatılırken, roman sanatının geniş kurgusal imkânlarından da yararlanıldı. Şahıslardan birinin dondurmacı olması dolayısıyla eser, 1910’larda Anadolu’ndan, bir Osmanlı şehrinden, dondurmasıyla meşhur Maraş’tan başlatıldı.

1915 yılında yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazılan eseri, sürükleyici kurgusuyla ve inanç sosyolojisine getirdiği farklı yorumlarıyla ilginç bulacağınızı umuyoruz.

Elinizdeki kitap, yüzyıldır bu konuda yazılan ilk roman olma özelliğini de taşıyor.

İki Osmanlı ve bir Afgan Broken Hill kasabasında 1915 yılında kendi yaptıkları Osmanlı bayrağı altında Çanakkaleye Anzak askeri taşıyan bir trene saldırdılar.

Ülke topraklarında yapılan ilk ve son savaş olan bu çarpışma tarihe “Broken Hill Savaşı” olarak geçti.

Dondurmacı Muhammed’in 1915’teki Maraş’tan Avusturalya’ya yolculuğu bu romanda…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 464
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2018
₺0,00
Tükendi

 

Nermin Bezmen, tarihin eski sayfalarında kalmış, artık yaşamayan insanların, artık var olmayan mekanların, gerçek öyküsünü anlatıyor.


Mahmutpaşa'nın, Çiftesaraylar Caddesi'nde bir göçmen mahallesi. Bizanslılardan kalma surların çevirdiği altmış hanelik küçük bir dünya. Kafkas, Kırım göçmenlerinin dünyası. Mahmutpaşa'nın ortasında bir küçük Kafkasya, bir küçük Kırım. Adı; Mengene Bölgesi. Ve 1892'nin Silistre'sinde parçalanan bir ailenin bu küçük dünyaya sığınan bireyleri.

Gönülsüz göçlerin cefakârlık, fedakârlık ve ardı kesilmeyen savaşlarla yoğrulan dramında doğan, büyüyen çocuklar. Çocukluklarını bilemeden gençliğe, gençliklerini tadamadan ihtiyarların yorgunluğuna erişen nesiller. Yasak, ayıp ve günah kavramlarının gölgesinde yaşanan masum aşklar, kalp kırıklıkları, zamanın kıskançlığında kurulan hayaller ve ilişkiler.

Bugün yerinde yeller esen Mengene'den geriye fazla bir şeyler kalmadı gibi. Ama anılar hep taze. Aynen, Mengene içinde doğan Mürvet'in anıları gibi. Kurt Seyit'in Murka'sı olduğu günlerinin anıları kadar taze...

Yazar Hakkında:
Minyatür ustası, özgün baskı sanatçısı, restoratör ve yazar Nermin Bezmen,
uzun zaman sanayi dünyasında yönetici asistanlığı, pazarlama-satın alma
görevlerini yaptıktan sonra atölyesinde yetişkinlere ve çocuklara 27 yıl
resim dersi verdi. Yoga eğitmenliği, TRT’de canlı yayın sunuculuğu, çeşitli dergilerde köşe yazarlığı, dizi röportajlar, halkla ilişkiler ve panel-organizasyon yönetimi de yapan Nermin Bezmen roman yazmaya 1991 yılında başladı. Daha çok uzun süren araştırmalardan sonra yazdığı tarihi romanlarıyla tanınan Nermin Bezmen, roman ve öykülerindeki karakter analizleri, gerçekçi anlatımı ve ustalıklı kurgusuyla kısa sürede azımsanmayacak bir hayran kitlesi edindi; kitapları aylarca çoksatanlar listelerinde kaldı.




Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 283
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2014
₺140,27
Tükendi

"Onun kollarında mı uyuyorsun? Gözlerine bakıp şarkı söylüyor musun? Söyleme ne olur! Bütün şarkıları içinde tut. Benim kulağıma söyle yalnızca.

Sevme onu! Kimseleri sevme benden başka!

Seni gördüğüm an bir şarkı başladı içimde. Sözlerini yakalayamadığım, kasıp kavuran bir şarkı. Yolunu kaybetmiş yıldızları gördüm gözlerinde. Sahipsiz, yol kenarında açan çiçekleri. Ölümün ıssızlığını, insanın yalnızlığını, yaşamın büyüsünü gördüm. Ab-ı Hayat suyu sunacakmış, sonsuz bir ömür armağan edeceklermiş gibi ellerin. Senin kollarında cennet bahçesi varmış gibi. Bir sarsan ölümsüz olurum. Ömrümün yegane sahibi sen ol. Geleceğim, umudum, düşlerim, ömrüme eşlik edecek sultanım ol."

Elini balkonun kenarına koydu. Mermerden yapılmış balkon kenarına parmakları değince içi ürperdi. Başını geriye doğru attı. Saçları kıvrım kıvrım, kuzgun kanadı gibi belinden aşağı süzülüyordu. Siyah, yakası açık bir elbise vardı üzerinde. Gecenin, elbisenin siyahı birbirine karışıyor; ayın beyazlığı ak gerdanında inci gibi ışıldıyordu. Gece kadar güzeldi Kösem. Gece kadar karanlık, sırlarla doluydu. Gece kadar kötülüğü çağrıştırıyordu. Ama diğer yandan ay ışığı kadar güzeldi Kösem. Karanlığa ışık saçıyor, yol açıyordu. Ay ışığı kadar masum görünüyordu.

Kanlı taht yolunun ölüm meleğiydi o… Aşkın, öfkenin, hırsın, ölümün masum yüzüydü. Valide-i Muazzama Mahpeyker Kösem Sultandı. Ama kan, çıkmaz bir leke gibi bulaşınca akla, ele, yüreğe zaman bile çıkaramazdı o lekeyi bulaştığı yerden.

Üzüm karası gökyüzünü aydınlatan bir meşaledir ölüm. Kimin elindedir, kimi yakacaktır bilinmez. Sırdır ölüm. Aynaların ardıdır; bakanın kendinden başkasını görmez olduğu bir yalana inanmaktır. Sustur ölüm. Ardında bıraktığı yeri göğü delen feryatlara sus olmaktır. Sestir ölüm. En sevdiğinin, kulağına söylediği güzel bir şarkıdır. Yoldur ölüm, yoldaştır; anadan, babadan, atadan, kardeşten, en sevdiğinin elinden çıkmazsa başlangıçtır ölüm.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 413
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2015
₺37,43
Tükendi

“Savcı Bey ile Osman Bey vuruldu !”
Bunu duyan Turgut ve Aykut Alp başta olmak üzere gâziler adeta çıldırmıştı sanki. Dağ olup yıkarcasına alpler, Savcı ve Osman Bey’in yanında bitmişlerdi.

Kesilen kollar, eller, dirhem dirhem düşmeye başladı. Pusat sesleri kulaklarda çınlıyor, inlemeler İkizce’yi yıkıyordu. Dağ taş o gün güneşe karşı tekbir getiriyordu.
At kişnemeleri şehâdet getiren alplerin ve çığlık atan Bizans şövalyelerinin seslerine gark oluyordu.

Osman Bey, ağasına ilk bakışında kan kustuğunu gördüğünde şehit olduğunu anladı.
Hemen ağası Savcı’nın cansız bedeninin yanında aldı soluğu. Yavaşça başını kucağına aldı.
Savcı Bey, boylu boyuna uzanmış gazâ yolunda kardeşini, beyini korumak için şehit olmuştu. Osman Bey, yaşlı gözlerle dile düştü.
    "Şehadetini melekler mi haber verdi ağam ? Senin için yanardı da benim yanmaz mı sandın ağam?   


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 208
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺30,00
Tükendi

Kayı Beyi Süleyman Şah isimli bu eserimiz, Kaya Alp’in yiğit oğlu Süleyman Şah ile İran üzerinden Anadolu’ya büyük göçünü ve yurt tutmasını ele alır.
Kitabımız iki bölümden oluşur, buna göre:
İlk elli yedi sayfalık bölüm, Türklerin şeceresi, Oğuzlar, Kayılar ve Ertuğrul Gazi’nin babasının kim olduğu erişilebilen kaynakların belgelerinden hazırlanmış araştırma dizinidir.

İkinci bölüm, Süleyman Şah’ın babası Kaya Alp’in vefatından sonra bey seçilmesiyle başlayıp, Anadolu’ya göçünü ele alan Fırat Nehri’nde son bulan hayatını, var olma mücadelesini verdiği bu topraklarda, oğullarıyla yönettiği Kayıları ele alan tarihi romandır.

Türkler Hz.Nuh’un oğlu Yafes’in çocukları mı?
Türklerin kaynaklarla soy ağacı nasıldır?
Oğuz Kağan gerçekten Müslüman mıydı?
Oğuzlar kimdir? Hangi boylardan oluşur?
Kayıların tarihi ve beyleri kimdir?
Kayılar hangi bölgelerde yaşarlar?
Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp’mi yoksa Süleyman Şah mı?

On dokuz adet farklı kaynaklardan faydalanılarak hazırlanmış bu eser, yukarıdaki tüm sorularınıza cevap verecek ve Anadolu’da doğacak büyük devletin temel kuruluşuna ışık tutacak.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 171
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺11,55
Tükendi

Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : Ankara
Sayfa Sayısı : 182
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2013
₺45,00
Tükendi

Beraber yaşayan insanların, dostların, komşuların, milliyetçilik duyguları başlayınca, yabancıların işgali ile nasıl işbirlikçi olduklarının en çarpıcı örneği bu romanda yaşanmaktadır.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’ının nasıl kazanıldığının ve bedeller ödendiğinin destanıdır anlatılan…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 216
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2016
₺11,11
Tükendi

...Zaman güçlünün ayakta kaldığı zamanlardı. Kim güçlüyse oydu kral. Kim güçlüyse yine baskın erk oydu. Büyük büyük dedesi kudretli Kral Sardur, Tuşba Kalesi'ni inşa ederken, işte onun tam da en çok sevdiği burcun altına, o koca ve yekpare olan büyük taşa kitabesini böyle yazmamış mıydı?

.....

İçinde sevgi kırıntıları taşıyan her fert, umudun bir gün tazelenip yeşilleneceğini bilir, sırrın ve gizin bir gün faş olacağını anlar, bir düşün bir gün gerçekle yer değiştireceğini sezer, bu düşün içine gizlenen perinin bir gün bir ölümlünün eliyle açığa çıkacağını görür, sırlılık perdesinin kalkacağını duyumsar...

O gün umudun bekçileri yüksek sesle şöyle bağırırlar:
"Ey sevgisini düşünden alan ölümlü! Düş aynanı kırartık hükmü kalmadı. Peçeni yüzünden yırtıp at. Gerçek aynasını eline al, onunla dünyanı yansıt."


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 282
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 9.2012
₺21,60
Tükendi

Pepek kuşunun sesiyle yankılanan dağlarda insanlığın acı dolu öyküsü yazılıyor. Masal diyarı yurtların davetkâr çeşmeleri artık yarenlik sohbetlerin ortasına akmıyor. Istıraplı insanların adımları yeniden uçurumlara uzanan silik patikalara düşüyor. Çığ yürüyor yollara, kan sızıyor. Yangınlardan geliyor insanlık. Çaresizliklerden, en derin üzüntülerden, sürgünlerden geliyor. Günü geliyor kendisine uğramayan karabasan dönüp dolaşıyor bir gün ona da uğruyor. Hiç ummadığı bir anda tüm deneyimsizliğiyle direnmeye, karşı koymaya kalkıyor. Alişer oluyor, Zarife oluyor…

Düşman zalim, düşman hain, düşman aman vermiyor!

Peki ya sen? Direniş kapının önüne kadar gelmişken görmezden gelebilir misin? Sen hep yalnız bırakıldın diye şimdi yalnız mı bırakacaksın? Sen hangi katliamın hedefinde olmadın ki? Öyle bir gün gelir ki, tüm insanlığın umudu olursun. Omuzlarındaki yük ağırdır ama ancak sen taşıyabilirsin. Hayat verirsin çevrendekilere. Kuruyan dallar yeniden yeşerir o zaman. En yakınındakilerden düşmana el verenler olduğunu bilirsin ama yine de direnirsin. Sen değil misin insanların umudu? Hep mi ihanet kol gezecek! Göğsünde ateş taşıyanların da karanlıktan hesap sorma sırası gelir elbet. Bir gün, mutlaka…

Onun adı Agasi. Agasi sensin! Beraber yedin, beraber içtin. Aynı derede yüzdün, aynı dağın havasını soluyup aynı kar kokulu sulardan içtin. Tadına baktığın bal aynı dağın çiçeklerinden toplandı. Kurduğun düşlerde aynı umudu taşıdın.

Agasi, bütün insanların acılarını dert edinmiş bir Ermeni. Dün kırımdan geçmiş, yaralı… Bugün kırıma uğrayanlar için yine direniyor. O, dün dili lâl olanlar bugün güçlü bir çığlık atabilsin diye ortaya çıkıyor.

Koçgiri kan ağlıyor. Koçgiri insanlıktan nasibini almamış Topal’ın ayakları altında inim inim inliyor. Koçgiri, en güzel evlatlarını toprağa veriyor. “Ah!” diyor insanlık ama aman dilemiyor. Zulüm nerede filizlenirse direniş de orada filizleniyor. Geriye pek bir şey kalmamış olsa da insanlık zulmün üstüne dörtnala koşmaya devam ediyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 187
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺13,89
Tükendi

Hayme Ana'nın gönlü imanla, aşkla, ahlâkla, merhametle, şefkatle bezenmiş. Bakışları asırlar ötesini görüyor, ufukları delip ötelere geçiyor. İsmi bile bilinmeyen Kayı Boyunun cihan devleti olmasına yol açmış. Dünyaya şan vermiş, Osmanlı Devletinin otuz altı pâdişâhının dip anası, kök anası olmuş. Osmanlılar, tarihe insanlık dersi vermişler. Torunu Osman bu cihan devletini kurmuş, o devlet altı asır onun adıyla anılmış. Torunlarından Fatih Istanbul'u fethetmiş, fethi müjdeleyen Hadisin şahsında tecelli etmesi şerefine ermiş.Torunlarmdan Yavuz kükremiş, verdiği insanlık dersleriyle, kahramanlıklanyla tarihe parmak ısırtmış. Torunlarından II. Abdülhamid bir siyasi dehâ olarak tarihe geçmiş. Ve bunlar gibi daha niceleri...

Bugünkü kadın ve kızlarımız aynı ihtişama kavuşmak için Hayme Ana'mızın yoluna düşmek durumundadırlar. Gönüllerinin derinliklerinde Hayme Ana'yı hissetmelidirler.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 268
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2016
₺22,50
Tükendi

Ak Ülke'nin içerisinde bulunduğu ortam pek iç açıcı değildir. İnsanlar mutsuz ve umutsuzdur. Ülkenin başında hemen her grubu da temsil eden Üçbaşlı adlı bir kral vardır. Cişein, işte bu karmaşık dönemde sahneye çıkar. O, Üçbaşlıdan umduğunu bulamayanların yeni önderidir. Cişein, Cihangirlik uğruna şeyhini bile harcayan, bu uğurda şehadeti(!) göze alan bir insanoğludur. O, ilk iş olarak Derya Ötesi Ülke'nin kralı Büyük Şeci ve gezegenin her işini organize eden Yaşe'nin desteğini almak için kanatlı büyük ejder ile Derya Ötesi Ülke'ye gider. Onların desteğini alır. Yine aynı ülkede yaşayan, eski düşmanı Güfeci'yle de bir ortaklık antlaşması yapar, Ak Ülke'ye döner. Taraftarlarınca muhteşem bir törenle karşılanır. Bu sırada hauşlar, Üçbaşlı'yı ağılar. Kral ölmese de artık iyileşemeyen bir hastadır. Cişein, öte yanda tahtı ele geçirme hazırlıkları yapmaktadır. Büyük bir güreş müsabakası ile tahtın el değiştirmesi beklenirken Üçbaşlı ölür. Taraftarları darmadağın olur. Cişein, Kutsal Mızsopkıl'ı ele geçirerek orta tahta oturur.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 216
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2016
₺11,25
Tükendi

“Gönderilen mektuptaki manzumeyi okuyan Kanuni Sultan Süleyman’ın kalbi sızlar. Evlat acısını daha evvel en derinde yaşayan ve büyük ızdıraplara düçar olan koca sultan, yine büyük ve dayanılmaz bir acının eşiğindedir. Uçurumun başında ağlayan oğulun celladına yakarışlarını hisseder yaralı yüreğinde. Babalık ve cellatlık arasında gider gelir.”

Uçurumun kenarındayım, düştüm, düşeceğim kurtar beni diye yalvaran oğluna alır eline kalemi ve bir cevap yazar;

“Ey dem-a-dem mazhar-ı tugyan u isyanum oğul

Takmayan boynına hergiz tavk-fermanum oğul

Ben kıyarmıydum sana ey Bayazid hanum oğul

Bi-günaham dime bari tevbe kıl canum oğul.

"Kadimden töredir kardeşe kıymak. Atayı anayı gasle koymak. Kabil ki Habil'e kıydı ezelden. Adet oldu, hanlar buna uymak."

Osmanlı Devleti altı asırlık saltanatı süresince, beşi on dördüncü sekizi on beşinci kırk ikisi son altıncı, beşi on yedinci ve biri de on sekizinci asırda olamk üzeretoplam 61 şehzadesini devletin bekası gerekçesi ile feda etmiştir. Bunların arasındaki 22 şehzade bilfiil isyan ettikleri diğerleri ise ileriki hayatlarında isyan edebilecekleri gerekçesi ile öldürülmüşlerdir.

Devletin bekasını her şeyin üzerinde tıtan Osmanlı hanedanı bu uğurda, birçok şehzadesini kurban etmekten çekinmemiş fakat hiçbirini reddetmemiştir. Ciğerparesi gönuru bir dayanağı beyhude yere ölmemiş, öldürülmemiştir. İyi veya kötü bir sebebi bir dayanağı mutlak surette mevcuttur. Bu sebeple "amaç" tarihten hesap sormak değil olayları ele alırken döneme ve şartlara göre değerlendirmek olmalıdır.

Osmanlı şehzedelerinin sıradışı hayat hikayelerinin anlatıldığı bu eseri okurken tüyleriniz ürperecek, gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 216
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2015
₺24,75
Tükendi

Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 187
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 4.2013
₺6,94
Tükendi

Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 254
En / Boy : 13,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .
₺18,52
Tükendi

“Benim Kazanmam Yeterli Değil Diğerlerinin Hepsi Kaybetmelidir”

Onikinci yüzyılın başlarında, ardı ardına ülkeler fethetmesiyle korku ve dehşet saçan bir devlet dünya sahnesine aniden çıktı: Moğol İmparatorluğu.

Gobi çöllerinden çıkıp gelen Moğol göçebeleri, şaşırtıcı bir hızla Çin ve Harzemşahlar gibi dönemin en büyük, en güçlü ve en medeni devletlerini yerle bir etti.

Her zaman kendilerinden kat kat üstün devletlere karşı savaşan Moğollar, Çin’den Avrupa’ya, Tibet’ten İran’a kadar dünya tarihinin hâlâ görmediği büyüklükte devlet kurdular,

Bu imparatorluğunun başında, her Moğol’un hem çok sevip, hem de çok korktuğu bir Hakan vardı: Cengiz Han.

Cengiz Han’ın yanında ileride her biri devletler fethedecek ve kendisi kadar ünlü olacak Borçu, Celme, Mukuli, Subutay Bahadır, Kurt Cebe gibi, kendisinin bizzat yetiştirdiği sadık adamlar vardı.

Bu komutanları ve birleştirdiği Moğol kabileleri ile, kendilerinden güçlü nice devletleri yıktı ve dünyanın en büyük imparatorluğunu kurdu. Bütün bu olan bitenlerin ardında tabiî ki, Cengiz Han’ın kişiliği, kendine has ilkeleri, yasaları ve liderlik sırları yatıyordu.

Bu kitap, Cengiz Han’ın kişiliğini, yaşadıklarını ve Moğol imparatorluğun bütün aşamalarını adım adım yansıtırken, başka kitaplarda bulamayacağınız birçok ayrıntılara da yer veriyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 223
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2017
₺10,42
Tükendi
Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 198
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2012
₺24,36
Tükendi
Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 558
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2011
₺23,33
Tükendi

Onlar çok iyi iki arkadaştılar…

Bilmezdi onlar Türk ve Ermeni olmanın ne demek olduğunu…
Çocuktu onlar… Aynı toprakta oynayıp, aynı suyu içip, aynı ağacın meyvesini yiyip aynı çamurda dizlerini kirletirlerdi. Minas ve Hasan… büyüdüler onlar, savaşın acımasızlığının içinde öğrendiler, Türk ve Ermeni olduklarını ama hiçbir zaman unutmadılar: arkadaşlıklarını dostluklarını….
Ah! Minas Ah! Bize n'oldu? Bize ne ettiler?..

Prof. Dr. Nihat Kınıkoğlu yaşadığı Anadolu'da yıllarca sürdürdüğü araştırmalarıyla, Türk ve Ermeni ilişkilerinin gerçeklerini bütün çıplaklığıyla gözlerimizin önüne sunuyor…
Bilmediğimiz ve anlatılmayan gerçekleriyle Anadolu toprağındaki Türk-Ermeni dostluğunun, Anadolu geleneklerinin ırklarla bozulamayacağının derin yansıması…

Doğu'daki gerçek yaşam öyküleri ve 93 Harbi'nin bilinmeyen yüzü…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 391
En / Boy : 13,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2011
₺10,35
Tükendi
Arevik dışarı çıkmıyor, oturduğu pencerenin önünden Kalesan Deresi etrafındaki söğüt ağaçlarının rüzgara tutulan yapraklarının gümüşi ışıltılarını izliyordu. Odasının üç yöne bakan pencereleri, onun için dünyaya seyahat oluyor, güneş doğudan vurunca bir süre uzaklara huzursuz tepelere bakıyor, sonra akşam güneşine kadar Kalesan tarafına geçiyordu. Mamokan tarafına açılan pencereden bakmak ise, onun nefretini kaldırıyordu. Kaçamak göz atıp ayrılırken yüzündeki huzursuzluk hemen görülüyordu. "Hayır Xıdır, doğru anladım. Yıllar önce Küçük Ermeni Krallığı tarafından gelen haberleri konuşmuştuk. Hani Müslümanlar Adana ve Mersin tarafında Ermenileri kesiyor, demiştim. Sultan fetva çıkarmış, kim ki Ermeni katleder, öbür cihanda ulu Peygamberimizin şefaati üzerinde olur, dediğini ve binlerce Ermeninin kesildiğini anlatmıştım. Adana ve Mersin Dersim’e ıraktır, bize gelene dek daha çok güneşler doğar diye düşündük. Ama şimdi katliamın sesi kulaklarımıza dolmaya başladı. Yanıbaşımızdaki Çarsancak, Peri Vadisi Ermenilerine kadar uzandı. Ermeni, derdine düşmüş, omuz üzerinde baş tutmak için girecek delik ararken, Kürtler ne yapıyor?" Arevik: Dersim Tertelesinde Bir Ermeni Kızı, Averik’in ağulu hikayesinin gölgesinde, ruhu zehirlenmiş insanın yalnızlığın çaresizliğinde, kan ve kir akan bir tarihin, acılı Dersim’in romanlaştırılmış lirik destanıdır. -Ahmet Kahraman-
Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 372
En / Boy : 13 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2013
₺16,91
Tükendi

 






Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 463
En / Boy : 11 / 16
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 6.2013
₺7,34
Tükendi

İşgalcilere karşı verilen zorlu mücadelenin destanı... Mustafa Kemal’in önderliğinde kurtuluşun ve kuruluşun tüm kahramanları bu kitapta bir araya geliyor. Tanıklarıyla, bilinmeyen belgeleriyle tüm ulusun kaderini belirleyen olayların birinci elden derlenen öyküsü ve yeni Türkiye’nin doğuşu Zafere Giden Yol’da canlanıyor. Araştırmacı yazar S. Eriş Ülger, bu zorlu yolculuğun önderi Mustafa Kemal’i, onunla birlikte özgürlük ve uygarlık yolunda ölümü bile göze alan tüm ulusumuzun var olma savaşını anlatıyor. Ayrıca iç isyanlar ve Çerkez Ethem’in ihaneti, İzmir Suikasti, Mustafa Kemal’in Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Hüsrev Gerede gibi silah arkadaşlarıyla yollarının ayrılması, onun demokrasi ve din anlayışı, devrimlerin hız kazanması ve Latife Hanım’ın tartışmalı kişiliği tüm ayrıntılarıyla Zafere Giden Yol’da yer alıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 581
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 2.2008
₺40,74
Tükendi

Gülseren Engin

Smyrna’nın Gözyaşları

Bu kitap, İzmir’in Yunanlılarca işgali döneminde geçen Rum kızı Smyrna ile Çakır Osman’ın, Seher ile

Tilki Mahmut’un aşk hikayeleridir…

Bir yandan Yunan ordusunun Ege’nin içlerine doğru saldırısı ve işgali, halka yapılan eziyetler, yakıp yıkmalar, kadınlara tecavüzler, çocuk, genç, yaşlı demeden yapılan toplu katliamlar, bir yandan da Ege dağlarında yanan çoban ateşleri, kahraman efeler, zeybekler, gönüllüler ve bir kaç subayla Kuvay-ı Milliye’nin kuruluşu… Güçlü ve donanımlı Yunan ordusuna direnen bir avuç kahraman…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2017
₺124,00
Tükendi

Osmanlı tarihine bugünün gözüyle nasıl bakmalı?

Hıfzı Topuz, Şanlı Kanlı Yıllar’da, 3. Murat ve 3. Mehmet dönemlerindeki önemli olayları işleyerek bu olayların altında yatan gerçekleri bulmaya çalışıyor.

Vahşi uygulamaları, haksızlıkları, yağmacılığı, cinsel sömürüleri günümüzde haklı görmek mümkün mü?

Geçmişimizde yalnızca gurur duyacağımız olaylar mı var? Yoksa bazı gerçekler bizi utandırıyor mu?

Hıfzı Topuz, okuru, tarihin bir dönemindeki olayları irdelemeyi sürdürürken günümüze de ışık tutuyor.

- Aydın Ergil


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 224
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 3.2017
₺90,00
Tükendi

 





Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 159
En / Boy : 13,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2007
₺9,26
Tükendi

Bundan 2500 yıl önce Ege Denizi’nin iki yakasında yaşayan ve geceleri "erimiş gün ışığı"yla aydınlanan insanların kuşkusuz aynı zamanda hırsları, kaygıları, sevinçleri, umutları ve büyük aşkları da vardı. Her iki yakada o dönemde dünya tarihine damgasını vuracak olayların yanı sıra özellikle Miletoslu bilge Aspasia ile Atina’nın güçlü strategosu Perikles arasında büyük bir aşk yaşandı. Bu aşk, karşıtlarının her fırsatta onları çekiştirmelerine neden oldu. Tüm engellemelere, iftiralara karşın ne Aspasia ne de Perikles ödün vermeden sevgilerine sonuna kadar sahip çıktılar. A. Semih Tulay, Miletoslu Aspasia’da, bu kararlı ve onurlu duruşun öyküsünü anlatıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 206
En / Boy : 13,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 7.2008
₺11,11
1 2 3 4 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı