Ege`nin Muğla`sı ile Miami`nin Lauderdale`i birbirine ne kadar benzer, birbirinden ne kadar farklıdır? Belki de bunu en iyi, bu iki kıyı arasında milyonlarca yıldır gidip gelen caretta caretta bilebilir. Onun bu romanındaki adı Minta... Özgürlüğünün simgesi Minta... O sessizce her şeyi gördü ve anlattı. Yelkenlileri, buharlı gemileri, denizaltıları, plastik torbaları, zehirli atıkları. Ve elbette insanları da...

"Minta", efendilerin ve kölelerin yüzyıllık tarihiyle, 20. yüzyılıın hikayesiyle buluşturuyor bizi. Bir yanda köle Nada, Mısırlı Hüsnü Paşa, Salima Hatun, Amira Kadın, Arap Nijad, Hamra ve Şerif... Diğer yanda Naja, Seminol Reisi Yaralı Tilki, Nay, Thomas James, Rose, Ray... Ve onlar farklı coğrafyalarda aynı kaderi paylaştılar...

Köleliğin, savaşların, ırkçılığın ve göçlerin acısıyla savrulan insanların öfkeleri, isyanları, günahları, sırları, suçları ve tabii ki aşklarıyla yüzyüze gelirken, son yüzyılın şarkılarını da dinleyeceksiniz...

 

Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 349
En / Boy : 13,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .
₺147,70

Bana artık çok gerilerdeymiş gibi gelen çömezlik dönemimizin zorlu anlarında Rahip Istvan, ‘Kader gemisinin rotasını tam olarak kendiniz belirleyemeseniz de en azından hayat denizinin dalgaları arasında savrulurken sarılacağınız bir dümen vardır,’ derdi. Zamanında, dara düşmüş yüreğimizin cesaret ocağını alevlendiren bu cümleyle şimdilerde avunmam mümkün değil. Bence kader gemimizin rotası daha biz yeryüzüne gelmeden önce çiziliyor, elimize verilen dümense çark-ı felekle kıyaslanamayacak kadar beyhûde bir oyuncak; ama yine de hikâyemizin anlatılmaya değerliliğinden en küçük bir kuşkum olsa, ‘Şu dünyada zaten anlatılmamış ne var, eninde sonunda herkes, her şey birbirine benzer, tıpkı bizim gibi,’ der ve kalemi elime bile almazdım..." 1600’lü yılların sonları. Kolozsvarlı bir genç, Avrupa’daki güç savaşlarının sert esen rüzgârıyla doğduğu topraklardan koparılarak içinden deniz geçen şehre kadar sürükleniyor. Günbegün değişen şartlar ve yaşanılan onca acı ve yoksunluğa rağmen içinde büyüttüğü hayalini ise hiç kaybetmiyor; düşünülen ve yazıya dökülenleri kâğıda basabilmek... Altıncı romanı olan Macar’la Solmaz Kâmuran, bu kez okurlarını hayalle gerçeğin dansettiği bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Etkileyici bir kurgu ve kıvrak bir dille anlattığı bu yolculukta; kimi zaman on sekizinci yüzyıl Orta Avrupa’sının şehirlerinde dolaşacak, savaş meydanlarının dehşetiyle sarsılacak, bir sarı bukle eski bir aşk şiirindeki "cim" harfini hatırınıza getirecek ve hüzünleneceksiniz. Kimi zaman içinden deniz geçen şehrin Galata’sında dik yokuşları tırmanacak, Haliç’te bir kayık gezintisi yaparken dönemin İstanbul’unun atmosferini soluyacaksınız. Sonra günümüze dönüp Budapeşte’nin parklarında soluklanıp Moskova’nın ara sokaklarında bir eskici dükkânında tozlu raflarda çoktan unutulmuş hayat hikâyelerine can vereceksiniz. İstanbul’da ise heyecanı ve aşkı yakalayacaksınız. Macar, İbrahim Müteferrika ekseninde içsel bir yolculuğun iz bırakacak anlatımı... <


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 334
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2010
₺159,60

Bana artık çok gerilerdeymiş gibi gelen çömezlik dönemimizin zorlu anlarında Rahip Istvan, ‘Kader gemisinin rotasını tam olarak kendiniz belirleyemeseniz de en azından hayat denizinin dalgaları arasında savrulurken sarılacağınız bir dümen vardır,’ derdi. Zamanında, dara düşmüş yüreğimizin cesaret ocağını alevlendiren bu cümleyle şimdilerde avunmam mümkün değil. Bence kader gemimizin rotası daha biz yeryüzüne gelmeden önce çiziliyor, elimize verilen dümense çark-ı felekle kıyaslanamayacak kadar beyhûde bir oyuncak; ama yine de hikâyemizin anlatılmaya değerliliğinden en küçük bir kuşkum olsa, ‘Şu dünyada zaten anlatılmamış ne var, eninde sonunda herkes, her şey birbirine benzer, tıpkı bizim gibi,’ der ve kalemi elime bile almazdım..." 1600’lü yılların sonları. Kolozsvarlı bir genç, Avrupa’daki güç savaşlarının sert esen rüzgârıyla doğduğu topraklardan koparılarak içinden deniz geçen şehre kadar sürükleniyor. Günbegün değişen şartlar ve yaşanılan onca acı ve yoksunluğa rağmen içinde büyüttüğü hayalini ise hiç kaybetmiyor; düşünülen ve yazıya dökülenleri kâğıda basabilmek... Altıncı romanı olan Macar’la Solmaz Kâmuran, bu kez okurlarını hayalle gerçeğin dansettiği bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Etkileyici bir kurgu ve kıvrak bir dille anlattığı bu yolculukta; kimi zaman on sekizinci yüzyıl Orta Avrupa’sının şehirlerinde dolaşacak, savaş meydanlarının dehşetiyle sarsılacak, bir sarı bukle eski bir aşk şiirindeki "cim" harfini hatırınıza getirecek ve hüzünleneceksiniz. Kimi zaman içinden deniz geçen şehrin Galata’sında dik yokuşları tırmanacak, Haliç’te bir kayık gezintisi yaparken dönemin İstanbul’unun atmosferini soluyacaksınız. Sonra günümüze dönüp Budapeşte’nin parklarında soluklanıp Moskova’nın ara sokaklarında bir eskici dükkânında tozlu raflarda çoktan unutulmuş hayat hikâyelerine can vereceksiniz. İstanbul’da ise heyecanı ve aşkı yakalayacaksınız. Macar, İbrahim Müteferrika ekseninde içsel bir yolculuğun iz bırakacak anlatımı...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 332
En / Boy : 14,5 / 22,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2010
₺261,80

Yıllardan beri her iktidar döneminde, hep aynı iddiayı taşıyan politik demeçler çınlatılır; "Hukukun üstünlüğüne inanmış bir hukuk devleti olarak..." Derken kıyısından köşesinden; tetikçileri, suikastçıları, haraççıları, uyuşturucu kaçakçılarıyla resmi kimliklere de bürünmüş yasa dışı suç örgütlerinin umacı tırnakları görünmeye başlar; onların peşine düşmeye kalktıkları halde, başarıya ulaşamamış bazı sorumlu kişilerin açıklamalarıyla, önleri barikatlanmış bazı savcı iddianamelerinde. Zaman zaman dört bin savcı ve yargıç eksikliğiyle, üç bin de mahkeme binası eksikliğinin dile geldiği ve Adalet Bakanlığı’nın bütçeden ancak binde 9’luk pay aldığı bir ülkede; kazara, "hukuk betonarmesi" çürük bir "devlet"in gerçekte "gizli bir çeteye" dönüşeceği korkusundan dem vurunca da; Solmaz Kâmuran’ın, ince bir titizlikle gerçekleştirdiği bu kitaptaki belgesel serüvenler yaşanır. On yıl önce yaşanmış olan o serüvenlerde ortaya çıkan umacı tırnakları; bugün de, "Ergenekon davası" etiketli haber yayınlarında kıpırdarken, ne tür kanlı darbelerin planlandığı da ortaya döküldükçe dudakları uçuklatmakta. "Devlet çeteye dönüşmemeli" uyarısıyla temennisinde bulunurken; çok da haksız olmadığımızı kanıtlamayı, bugün de sürdürüyor olaylar. Ve bu kitabın sunduğu gözlüklerle, sütrelenmiş bambaşka bir Türkiye başlıyor görünmeye... Çetin Altan


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 301
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2008
₺123,20
"Kiraze", 1492 yılında İspanya’dan kovulan binlerce Sefarad Yahudisi’nin çileli yaşam mücadelesinden yüzyıllık bir kesit sunuyor. Bu insanların kimi Hollanda’ya, kimi Kuzey Afrika’ya, kimi de II. Beyazid’in daveti üzerine Osmanlı topraklarına ulaşabilmenin peşindeydiler. Çoğu, daha yola çıkmadan Engizisyon’un acımasız elleriyle ya da yollarda sefalet içinde yok olup gitti. Estler Kira da (diğer adıyla Kiraze), ağır zulümlerden geçip İstanbul’a varabilmiş bir Sefarad Yahudisi’nin kızıydı. Kısa zamannda hırsı, zekası ve cazibesiyle, Osmanlı sarayını derinden etkileyen Yahudiler’in en önünde yer almayı başardı. Önce Hürrem Sultan’ın yakın ilgisini kazandı, daha sonra Safiye Sultan’ın akıl hocası, sırdaşı oldu. İktidar, zenginlik ve gücün ne anlama geldiğini biliyordu çünkü. Ama 88 yaşındayken patlayan bir sipahi isyanı her şeyin sonu oldu. Bu roman, Sefarad Yahudileri’nin yaşadıklarına ışık tutarken, o dönemde Osmanlı ve Avrupa saraylarının dinsel, siyasal ve toplumsal hayatı nasıl etkileyip kontrol ettiğini sergiliyor ve okuru derinden sarsan, muhteşem bir resim çiziyor. Neler yok ki bu resimde: Sultanların ve kralların gerçek yüzleri... Batı, Doğu, Müslüman-Hıristiyan çekişmeleri, ölümcül entrikalar... İsyanlar, ayaklanmalar, yangınlar ve 1509 büyük İstanbul depremi... Lalalar, cariyeler, odalıklar... Aşk, seks, ensest... ve yönetilenlerin tüyler ürperten kaderleri... "Kiraze", bu konuda bir Türk yazarın kaleminden çıkmış ilk roman...
Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 390
En / Boy : 14 / 22,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .
₺231,70

Kiraze’nin yazarı bu kitabında kimlik sorunu çerçevesinde bir aşkı anlatırken, Atatürk’ün ölümünden sonra çalkanan Türkiye’den, Varlık Vergisi’ne, Auschwitz’den İstanbul’a kadar uzanıyor. Okur ise bu öyküde, yakın geçmişteki Çanakkale’nin Müslüman, Levanten, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yahudi, Rum ve Ermenilerden oluşan kozmopolit yapısına tanık olurken, çok küçük yaşlardan itibaren kemanı ile çevresini büyüleyen Bedia’nın hüzünlü aşk dolu hikayesine eşlik ediyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 253
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2007
₺112,70

"Kiraze", 1492 yılında İspanya’dan kovulan binlerce Sefarad Yahudisi’nin çileli yaşam mücadelesinden yüzyıllık bir kesit sunuyor. Bu insanların kimi Hollanda’ya, kimi Kuzey Afrika’ya, kimi de II. Beyazid’in daveti üzerine Osmanlı topraklarına ulaşabilmenin peşindeydiler. Çoğu, daha yola çıkmadan Engizisyon’un acımasız elleriyle ya da yollarda sefalet içinde yok olup gitti. Estler Kira da (diğer adıyla Kiraze), ağır zulümlerden geçip İstanbul’a varabilmiş bir Sefarad Yahudisi’nin kızıydı. Kısa zamanda hırsı, zekası ve cazibesiyle, Osmanlı sarayını derinden etkileyen Yahudiler’in en önünde yer almayı başardı. Önce Hürrem Sultan’ın yakın ilgisini kazandı, daha sonra Safiye Sultan’ın akıl hocası, sırdaşı oldu. İktidar, zenginlik ve gücün ne anlama geldiğini biliyordu çünkü. Ama 88 yaşındayken patlayan bir sipahi isyanı her şeyin sonu oldu. Bu roman, Sefarad Yahudileri’nin yaşadıklarına ışık tutarken, o dönemde Osmanlı ve Avrupa saraylarının dinsel, siyasal ve toplumsal hayatı nasıl etkileyip kontrol ettiğini sergiliyor ve okuru derinden sarsan, muhteşem bir resim çiziyor. Neler yok ki bu resimde: Sultanların ve kralların gerçek yüzleri... Batı, Doğu, Müslüman-Hıristiyan çekişmeleri, ölümcül entrikalar... İsyanlar, ayaklanmalar, yangınlar ve 1509 büyük İstanbul depremi... Lalalar, cariyeler, odalıklar... Aşk, seks, ensest... ve yönetilenlerin tüyler ürperten kaderleri... "Kiraze", bu konuda bir Türk yazarın kaleminden çıkmış ilk roman...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 390
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2000
₺163,80
Tükendi

"Bütün ağrılarıyla, kavuşmalarıyla, ayrılıklarıyla, gözyaşları ve kahkahalarıyla harmanlamak zamanı. Sonra o zamana bırakmak kendini. Dalıp gitmek... ‘Gecenin Yakamozu’ndaki yazılar işte böyle dalıp gitmelerin yazıları. Pek çoğu gecenin geç saatlerinde yazıldı, pencereden görünen engin Marmara’nın karanlıklarına, adaların ve o pek sevdiğim vapurların uzak ışıklarına dalıp gitmelerin ardından, çoğunlukla da bir gün yayınlanacakları düşünülmeden. Başlangıçta yalnız benim içindi onlar, ama sonunda öyle olmadı. Onları önce internet tutkunlarına uzattım belki okurlar diye, korka korka... turkiye.net’te ‘Sarhoş Bir Saydamlık’ adlı köşecikte 1997’den bu yana yayınlandı dalıp gitmelerimin zabıtları. Ama sonra ‘kağıt da kağıt’ diye tutturdu o kelimeler. Onlar benim şu dünya güzeli İstanbul’la kankardeş hayatımın anı kırıntılarından, hayallerinden, umutlarından bir tutam..."


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 174
En / Boy : 13,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2002
₺1,56
Tükendi

Herkes önce melektir, bazıları sonra şeytan olur…

Kara bulutların sırlarla gölgelediği bir imparatorluk… Osmanlı tarihinin en debdebeli, serkeş, başıbozuk yıllarında güç ve iktidar savaşı. Masum bir genç kızdan tarihin kader çizgisinde hükümranlığıyla efsaneleşmiş bir saltanat naibesi Kösem Sultan'a evrilişinin lirik, destansı hikâyesi. Kösem'in saraya girişi, padişahın gözdesi olması, haseki sultanlığa yükselmesi, kendi oğullarını tahta geçirmek için verdiği mücadele, devletin bekası için işlenen cinayetler ve kendi evlatlarını yiyerek ayakta kalmaya çalışan bir dünya imparatorluğu…

Solmaz Kâmuran, her satırı inceliklerle örülü yedinci romanı Kösem'de hayallerine sığmayan masum bir genç kızın tarihin ve kaderin hükmüne yön veren bir valide-i muazzamaya dönüşümünün trajik hikâyesini anlatıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 13,7 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 11.2015
₺180,60
Tükendi

"Kendinden dışarı taşınandır aşk." Aşk Tutulması resimle yazının, iki kardeş dünyanın birbirine akrabalığını onaylattığı özel bir şiirselliğin kitabı. Solmaz Kâmuran’ın fantazmagorik üç küçümen öyküsüne ressam Nevin Hirik düşselliğin sınırlarını zorlayan resimleriyle eşlik ediyor. Aşka yer açın... Elinizdeki kitap size gölgesini bırakıp giden bir aşkı anlatıyor. Her satırında şiirin, öykünün ve aşkın düş dünyasından taşıp önünüze gelen bir suç ortaklığının lirik başyapıtı. Aralarında aşktan daha iyi bir şey bulunduğunu hisseden âşıklara bundan daha iyi bir kanıt, bundan daha iyi nefes verilebilir mi? Bazen aşk size kalbinizin ışığını hatırlatır. Bazen aşk size bir yangını büyütmenin hatırasını verir. Bazen aşk rüzgârda unutulan bir mumdur. Bazen aşk binlerce yıldır tanıdığınız bir yabancıdır. Bazen aşk... Yalnızca aşk... Her kelimesiyle aşka bakan, üşüdükçe üstüne tülden iyiliğini örten lirik bir güneşin altında ısınmaya var mısınız? Aşk Tutulması nicedir unutulan iyiliğin harflerini sevgililerin kalplerine ilmek ilmek ören bir düş bahçesi. Şimdi bu bahçede konaklamanın, nefes almanın vaktidir. Kalpten kalbe taşınan iyiliklerin gölgesi hep yanı başınızda artık... Onu tülden bir aşkın iyiliğiyle sarıp sarmalamanın vaktidir. Yazıya, aşka ve hayata yepyeni koridorlar açan büyüleyici, usta işi bir yapıt Aşk Tutulması. Herkes için ve hiç kimse için yazılmış bir kitap Aşk Tutulması.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 79
En / Boy : 14,5 / 20,5
Kağıt Cinsi : Kuşe
Basım Tarihi : .2012
₺130,90
Tükendi

Ege’nin Muğla’sı ile Miami’nin Lauderdale’i birbirine ne kadar benzer, birbirinden ne kadar farklıdır? Belki de bunu en iyi, bu iki kıyı arasında milyonlarca yıldır gidip gelen caretta caretta bilebilir. Onun bu romandaki adı Minta... Özgürlüğün simgesi Minta... O sessizce her şeyi gördü ve anlattı. Yelkenlileri, buharlı gemileri, denizaltıları, plastik torbaları, zehirli atıkları... Ve elbette insanları da... "Minta", efendilerin ve kölelerin yüzyıllık tarihiyle, 20. yüzyılın hikâyesiyle buluşturuyor bizi. Bir yanda köle Nada, Mısırlı Hüsnü Paşa, Salima Hatun, Amira Kadın, Arap Nijad, Hamra ve Şerif... Diğer yanda Naja, Seminol Reisi Yaralı Tilki, Nay, Thomas James, Rose, Ray... Hepsi de farklı coğrafyalarda aynı kaderi paylaştılar... Köleliğin, savaşların, ırkçılığın ve göçlerin acısıyla insanların öfkeleri, isyanları, günahları, sırları, suçları ve tabii ki aşklarıyla yüz yüze gelirken, son yüzyılın şarkılarını da dinleyeceksiniz...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 348
En / Boy : 15 / 22,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2002
₺231,70
1
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı