Heterofil
Çoktan benim olanın peşinden koşmak zorunda değilim. Bunu bir başkasından teslim almak. Benim olanın sahibi sen değilsin. Doğduğum için var olan haklarım senin değil.
Medea’ya Göre Ahlak
Medea’nın başlangıcıdır bu. Medea için başlangıç.Medea’ya göre başlangıç.Medea sayesinde dünyanın başlangıcı.
Toz
Evlendiğimiz gün, annem ilk kez ruj sürüyor...Babamla onu ilk kez dans ederken görüyorum...Annem gerçekten hayatımda gördüğüm en güzel kadın...
Istırap Korosu
Dur, köprüdeyim, sallanmaktayım, yoldayım…az kaldı, bana da aynından söyle, dudağımızda başka tat olmasın…
Bir soluk alıp mola vermekte fayda var, zira Türkiye’de tiyatronun serüveni oldukça uzun ve meşakkatli. Ayşegül Yüksel de bizi bu zorlu yolculuğa rahat ve keyifli bir anlatımla çıkarıyor. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından ödenekli tiyatrolara, oradan özel, alternatif ve amatör tiyatrolara kadar sahnelerde yer etmiş deneyimli isimlerden, günümüzün umut vaat eden tiyatroya gönül vermiş gençlerine kadar kapsayıcı bir anlatımı bizlere sunuyor. Bir dönemin en önemli oyunları ve toplulukları, günümüzün ses getiren isimleri ve sahnelemeleriyle buluşuyor; AST bir yaşına daha giriyor; Dostlar yürüyüşüne devam ediyor...Ve tiyatro, tüm insanlık tarihini kapsayan sürecinde herhangi bir araştırmacının ve incelemecinin bu alanda son noktayı koymasının olanaksız olduğu yerde, dünyanın herhangi bir köşesinde olduğu gibi Türkiye’de de dört koldan gürül gürül ilerliyor. Bu kitap da tiyatronun Türkiye serüveni, kısa bir Türkiye tiyatro tarihi ve uzun yolda sadece kısa bir mola... Şimdi bir duralım, yarın yola devam ederiz...
Iphigenia
Neyi bekliyoruz, Agamemnon? Yola çıkmak için daha ne kadar bekleteceksin bizi burada? Neyin oyunu bu? Gitmemizi istiyorsan, gidelim o halde. İstemiyorsan da eve dönelim. Neredesin, Agamemnon?
Helen
Bütün notaları aynı anda çalamazsın. Zordur. Ritim, tempo. Kurallara uymalısın.
Seni Seviyorum TürkiyeAşka ve bugünden başka bir dünyaya inanmışız. Bir ülkeden kurtulmak için değil, tanımak ve kendimizi bulmak için beraber yola çıkmışız.
Berlin ZamanıCaddeler kaçışan insanlarla dolu. Bakıyorum yukarıdan. Bağırıyorum aşağıya Anne! Baba! Arkadaşlar! Sesini unuttuğum eski sevgililer. Tanıdık kimse yok mu? Nerede? Ev nerede?
Tiyatro dediğimiz şey, esasen bir insandan başka bir insana bir oyun alanı olarak karşılıklı konsensusla tayin edilmiş bir mekanda ve önceden belirlenmiş bir sürede canlı bir temasla sunuluyor olması. Bu da tiyatroya kendi iletişim coğrafyasını ve zamanlamasını oluşturabilme ayrıcalığı tanıyor. Dolayısıyla, tiyatro gerçek hayatta kolayca mümkün olamayan bir şeyi yapma, yani hem oyuncunun hem de seyircinin mevcudiyetinde, içsel bir enerji ve ihtiyaç doğrultusunda zaman/mekanla dilediği gibi oynayabilme potansiyelini taşıyor. Tiyatroda Zaman/Mekan kitabının da bu potansiyeli gerçekleştirme, soyut ve somut kavramlar üzerinde yeniden düşünme konusunda ufuk açıcı olmasını dileriz.
Sahne sanatlarının hemen hepsi ilk bakışta aynı paydayı bölüşmesine karşın tiyatro ile operanın arası hep açıktır; en azından tiyatroya gönül verenlerin neredeyse tamamına yakını operayı küçümser. Öyle ki, daha konservatuvarda başlar bu; gerekçe de hiç değişmez: en başarılı opera sanatçıları bile oyunculuk söz konusu olduğunda kırık not alır.
Türkiye'de bu yaygın kanının akademisyenleri bile etkilemiş olması kimseyi şaşırtmaz.
Murat Tuncay bu kısır döngüyü aşan ender aydınlarımızdan biridir. Bu bağlamda, son otuz yıl boyunca opera, daha doğrusu müzikli tiyatro konusunda yazdığı eleştirel denemeler İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin gizli seyir defterini çağrıştırır. Tuncay'ın akademik kariyerinde tiyatro kuramı ön planda yer almasına karşın, operaya duyduğu ilgi sıkı bir müziksever olmasından kaynaklanır esasen. Söz konusu yazıları okuma fırsatı bulan herkes çok iyi bilir: Tuncay'da tutkuya dönüşen müzik sevgisi, giderek bu alandaki izlenimlerini herkesin ciddiye alması gereken bir düzeye taşımıştır.
Yer yer şakacı bir üslûpla yazıyor olmasına gelince kimse şaşırmasın: Bu, kaleme aldığı konuda yeterince donanımlı olan bir kişinin bilinçli muzipliğidir aslında.
Dionysos müziğine inanan gönüldeşlerim, siz tragedyanın bizim için taşıdığı anlamı da bilirsiniz. Biz onda, müzikten yeniden doğan tragedya söylencesini buluyoruz. Biz bu söylencede tüm nesneleri umar ve en etkili acıyı unutabiliriz! En etkili acı, bizim için her şeydir. Bu sözcüğü anlıyorsanız, sonunda benim umutlarımı da anlayacaksınız. -Friedrich Nietzsche-
Tiyatroda her gece, anlayan bir kişi var diye oynadım. Yoksa, ben varım dedim. Bu kitabı da okuyacak bir kişi var diye yazdım. Yoksa, gene ben varım. Acaba o bir kişi, siz misiniz?
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.