“Kendimizi avutalım, yarın öbür gün başımız önümüze düşmesin diye esmer diyorlardı bize. Külliyen yalandı. Ben karaydım. Gobi, benden karaydı. Ferdi karaydı. Domestos karaydı. Zülküf karaydı. Ramazan karaydı. Dilan karaydı. Zülfiye karaydı. Azat vardı bir de. Bize pek benzemiyordu. Çünkü Azat kapkaraydı. Ama en fenası Şener’di. Çünkü o beyazdı. Kimimizin gözleri siyah, kimimizin kahverengiydi. Ama Şener’inkiler yeşildi. Hacca gitmiş komşularımızın dış kapılarına sürdükleri boya gibi yeşil. Hatta türbe yeşiliydi gözleri. Benim beş kardeşim vardı. Gobi’nin dört. Ramazan’ın on iki. Zülfiye’nin dokuz kardeşi vardı. Dilan’ın altı. Azat’ın, bir kısmı üvey annesinden olmak üzere toplam on altı. Ama Allah’ın belası Şener tek çocuktu. Babası maliyede memurdu. Neden bir kardeşi olmadığını bir türlü anlayamıyorduk. Annesi sağdı. Babası sağlıklıydı. Neden dokuz kardeşi daha olmuyordu mesela.”
Kemal Varol okurlarının Jar’dan ve Haw’dan bildiği, Ucunda Ölüm Var’da da bir ara uğradıkları hayalî Arkanya’nın sokaklarında geziyoruz bu hikâyelerde. Çocukça heveslerin her yaştan yoksunluklara, naif bir kalenderliğin bileyli bir mücadele azmine, hüzün ve acıların inatçı bir yaşam sevincine dolanması gibi hikâyeler de birbirine dolanıyor. Mizah ölümle, aşk oyunla...
“Kemal Varol, büyük olayların küçük hayatlarda bıraktığı izleri ayrıntılarda yakalayabiliyor.”- Ömer Türkeş / Radikal Kitap“Acılar coğrafyasının modern masalcısı.”
“Bu harikulade güzel rüya ne kadar çok devam ederse o kadar iyiydi. Onu kesmeye, yarım bırakmaya, hakikat pahasına da olsa uyanmaya hakkım yoktu.” Sabahattin Ali, başyapıtı Kürk Mantolu Madonna’da, geçmişin günlüklerinden dirilerek günümüze uzanan ölümsüz bir aşk öyküsü anlatır. Kendini bu hayatta yalnız kabul eden bir adamın sergide gördüğü bir portreyle başlayan aşkı, tutkulu bir arayışa dönüşerek hayatında silinmez bir iz bırakacaktır.
Orhan Kemal’in 1941-1967 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı öyküler, Unutulmuş Öyküler adıyla Keşif severlerle buluşuyor. Bu kitabın belki de en büyük sürprizi ilk kez gün ışığına çıkan ve Orhan Kemal’in Reşit Kemal müstearıyla Yeni Edebiyat dergisinde 15 Mayıs 1941’de yayımlanan “Bir Genç Münevver” isimli öyküsüdür. Öykülerin her birinin altına düşülen yıl, yazar ve yayın bilgisi, okurlar için müthiş bir arşiv niteliği taşıyor.
Bu elli dört öykünün tamamı, herkesçe bilinen Orhan Kemal klasiklerinin temellerinin nasıl atıldığının, metinlerdeki konu çeşitliliği ve anlatım zenginliğinin nereden geldiğinin tılsımını fısıldıyor. Çoğu öyküye eşlik eden tefrika tıpkıbasımlar da öykülerin nostaljik havasıyla bir bütünlük arz ediyor.
“Ne büyük bir yazarmış meğer o, buradaki ‘mış’ı, bu kez bilinçle yerleştiriyorum tümceye. Onun öykülerini okumadan öykü yazmaya girişenler olduğunu biliyorum. İstiyorum ki onlar da keşfetsin Orhan Kemal’i, bu ‘mış’ı biraz da onlar adına söylüyorum. Genç öykü yazarları, bir yanlarıyla eksiklik taşıyorsa eğer, bu Orhan Kemal’den bir çimdikçik bile tuz alamadıkları içindir belki, ama kendileri ayırdında mı acaba bunun?”
Osmanlı tarihine bugünün gözüyle nasıl bakmalı?
Hıfzı Topuz, Şanlı Kanlı Yıllar’da, 3. Murat ve 3. Mehmet dönemlerindeki önemli olayları işleyerek bu olayların altında yatan gerçekleri bulmaya çalışıyor.
Vahşi uygulamaları, haksızlıkları, yağmacılığı, cinsel sömürüleri günümüzde haklı görmek mümkün mü?
Geçmişimizde yalnızca gurur duyacağımız olaylar mı var? Yoksa bazı gerçekler bizi utandırıyor mu?
Hıfzı Topuz, okuru, tarihin bir dönemindeki olayları irdelemeyi sürdürürken günümüze de ışık tutuyor.
- Aydın Ergil
Sen olmazsan yaşayamam, Sen olmazsan ben de olmam…
Buket yaşadığı zor günlerin ardından her şeyden uzaklaşmayı düşünerek tatil için Antalya'ya gider. Ancak hayat ona yeni oyunlar oynayacak, aslında hiçbir şeyden kaçamayacağını anlaması uzun sürmeyecektir.
Onur’un tehditlerinden bunalan Buket, Bahadır'dan yardım ister. Bu yanlış bir karardır! Bahadır’ın gerçek niyetini anladığında ise artık her şey için çok geç kalmıştır, geri dönülmez bir yola giren Buket için bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Kağan öfkesine yenik düşerek Buket’i kaybetmekle karşı karşıya kalır. İçten içe pişmanlık ve suçluluk hissederken olanları düzeltmek amacıyla Buket'in ardından Antalya'ya gider. Fakat büyük bir sorunla karşılaşır. Ama Kağan'ın umurunda değil! Önüne hangi engel çıkarsa çıksın Buket'i tekrardan kazanıp kendini affettirmeye kararlıdır.
Cansu ve Emre geçmişin iki eski âşığı şimdinin ezeli düşmanları. Ankara’dan kilometrelerce uzakta, aşklarına yeniden şans verdiklerinde, Emre’nin geçmişten gelen sırları ortaya çıkar. Cansu bir kez daha hayal kırıklığına uğrayarak yıkıma sürüklenir. Ancak bu defa hiç beklemediği bir kurtarıcısı vardır: Hakan, Cansu için herkesi karşısına almaya hazırdır.
Bir tarafta parçalanan hayatlar, diğer tarafta umut arayan çaresiz aşklar… ve akıllarda şu soru: Bu savaştan kim zaferle çıkacak, kim yenilgiye uğrayacak?
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.