İngilizce yazan eleştirmenlerin çok azı Rus düşüncesi ve kültürü hakkında Isaiah Berlin kadar ferasetli yazılar yazabilmiştir. İşte elinizdeki kitap, Berlin’in otuz küsur yıllık bir süreçte yazdığı, Rusya’nın olağanüstü yazar ve filozoflarının Rus kültürü üzerindeki benzersiz etkilerini çeşitli temalar etrafında irdeleyen bu tarihî yazılarının derli toplu bir derlemesi niteliğini taşıyor. Rus Düşünürleri’nde Berlin, ünlü “Kirpi ile Tilki” makalesinde ele aldığı Tolstoy’un tarih felsefesine ek olarak, “Rusların dünyadaki sosyal değişime en büyük katkısı” diye betimlediği Rus entelijansiyasını oluşturan Herzen, Bakunin, Turgenyev ve Belinski gibi on dokuzuncu yüzyılın büyük yazar ve düşünürlerini ortaya çıkarmış toplumsal ve siyasal koşulları da inceliyor.
“Berlin, Rus düşünürleri hakkındaki bir dizi canlı portre yazısında, entelijansiyanın en dikkat çekici mensuplarını, mutlak değerlerden duydukları şüphe ile ahlaki eylemlere ilişkin bütün meseleleri bir anda çözüme kavuşturacak tek bir hakikati keşfetme arzuları arasında sürekli olarak bölünmüş figürler şeklinde resmeder.”
“Pyotr Andreyich Grinyov em Andreyich Grinyov emekli bir askerin tek hayatta kalan çocuğudur. Pyotr 17 yaşına geldiğinde babası onu askerliğini yapması için Orenburg’a gönderir. Oraya giderken yolda bir tipi çıkar ve Pyotr yolunu kaybeder. Fakat gizemli bir adamla karşılaşır ve o Pyotr’a yolunu gösterir. Buna ufak bir karşılık olarak Pyotr kılavuzuna tavşan kürkü ceketini hediye eder.
Orenburg’e geldiğinde Pyotr komutanına çıkar ve onun tarafından Yüzbaşı Mironov emri altında Belogorsky kalesinde ödev verilir. Kale koyun etrafında bulunan yüksekçe bir tahta perdeden oluşan çit gibidir. Bu koy ve kale sanki Yüzbaşı’nın karısı Vasilisa’nin idaresi altındadır. Pyotr burada bir düelloda rakibini öldürdükten sonra sürgüne gönderilen subay Şvarbin ile arkadaş olur. Pyotr komutanı Miranov tarafından bir akşam yemeği davetinde yüzbaşının kızı Masha ile tanışır ve ona aşık olur.”
The Cossacks (Russian: Казаки [Kazaki]) is a short novel by Leo Tolstoy, published in 1863 in the popular literary magazine The Russian Messenger. It was originally called Young Manhood. Both Ivan Turgenev and the Nobel prize-winning Russian writer Ivan Bunin gave the work great praise, with Turgenev calling it his favourite work by Tolstoy. Tolstoy began work on the story in August 1853. In August 1857, after having reread the Iliad, he vowed to completely rewrite The Cossacks. In February 1862, after having lost badly at cards he finished the novel to help pay his debts. The novel was published in 1863, the same year his first child was born.
Boyhood (Russian: От Отрочество, Otrochestvo) is the second novel in Leo Tolstoy’s autobiographical trilogy, following Childhood and followed by Youth. The novel was first published in the Russian literary journal Sovremennik in 1854.
Later in life, Tolstoy expressed his unhappiness with the book.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, bataklıklardan, göllerden, granit taşlarından oluşan Finlandiya ülkesinin nasıl kalkındığının, “zambaklar ülkesi”ne nasıl dönüştüğünün hikayesidir. Finlandiya’nın, bir avuç insanın çabasıyla ve azmiyle nasıl küllerinden doğduğunu anlatır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, tüm öğrencilere tavsiye edilmesini ve özellikle askeri okullarda zorunlu olarak okutulmasını istediği bu kitap, herkes için bir başucu eseri niteliğindedir.
Martin: "Kimsin?" diye belirsiz söylendi. "Benim!" dedi ses. Ve karanlık köşede Stepaniç belirdi. Gülümsedi, bir bulut gibi gözden kayboldu ve bir daha gözükmedi" Ses yine: "Benim!" dedi ve karanlığın içinde kucağında çocuğu olan kadın belirdi. Kadın gülümsüyor, çocuksa gülüyordu. Onlar da bir bulut gibi kayboldular. "Benim!" dedi ses tekrar. Ve karanlığın içinde elma satan yaşlı kadınla çocuk göründü. İkisi de gülümsediler, sonra onlar da kayboldular. Martin’in ruhu sevinçle dolmuştu.. Sonra okumaya başladı: "Açtım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni buyur ettiniz." Sayfanın en altında ise şunlar yazılıydı: "Kardeşlerime iyilik yaptınız, bana iyilik yapmış gibi oldunuz."
Vişne Bahçesi, toplumsal değişimin insanlar üzerindeki etkisini ele alan bir oyundur. Eserde, on dokuzuncu yüzyıl ortalarında Rusya’da toprak köleliğinin kaldırılmasıyla birlikte orta sınıfın yükselişi ve devrime ayak uyduramayan aristokrasinin, tüm çabalarına rağmen toplumsal statüsünü kaybedişi verilir.Vişne Bahçesi’nde, ipotek borcuna karşılık aile mülkleri (ünlü büyük vişne bahçesi de dâhil) açık arttırmayla satışa çıkarılan bir Rus aristokrat ailesi anlatılır. Çehov bu oyunu komedi olarak yazdı, ama Moskova’da bir tragedya olarak sahnelendiğini görünce şaşkına döndü. Yapıt, hâlâ her iki oyun türünde de yorumlanarak sahnelenmektedir.
Beyaz Geceler, Dostoveyski’nin ilk yapıtlarından biridir.
Kitabın adı “aydınlık geceler” anlamındadır.
Olayın geçtiği St. Petersburg’da kış geceleri hava geç kararır.
St. Petersburg sokaklarında hayaller kurarak dolaşan kahramanımız, Neva Irmağı kıyısında ağlayan Nastenka ile karşılaşır.
Birbirlerine kendi öykülerini anlatırlar ve aralarında masum bir aşk belirir.
Nastenka’nın öyküsü acaba nasıl sonuçlanacak, gözyaşları dinecek midir?
Sovyet-Rus şair ve yazar Larisa N. Vasileva'dan şiir lezzetinde bir eser: Kremlin Kadınları. Sosyalizmin son dönemini yaşamış ünlü yazar Larisa N. Vasileva, o dönemi araştırıyor, kadınca sezgileriyle ama temkinli bir bakış atıyor o "sera"ya ve gördüklerini okurlarla paylaşıyor. Devrim öncesi yurt dışında, 1917 devrimi sonrası yurt içinde Lenin'in yanında - yakınında bulunmuş Ivan Popov'un yazarımıza anlattıkları çok ilginç: Çar ailesi ile Maria A. Ulyanova (Lenin'in annesi) arasındaki büyük sır nedir? Basit söylentiler mi, gerçek mi?.. Marksist-Leninist "sera"da, en çok özgürlük vadedilen kadınların durumu nasıldı? Üstelik, Kremlin'in hanımefendileri olan o kadınların tarihi süreçteki rolleri neydi; Kremlin'in kunt duvarları arasında mutlu muydular? Neden o kadınların bazıları zindanlara kapatıldı, sürgünlere gönderildi ve devletin zirvesindeki eşlerin, onları kurtarmak için, kılı kıpırdamadı? Duvarlar yıkıldı; elini dudaklarına götürerek "Konuşma!", "Çok dikkatli ol. Böyle zamanlarda duvarın da kulağı var" diye ikaz eden başı kızıl çatkılı kadın afişleri nostaljik birer objeye dönüştü, ama o "sera"nın gizemi aralandı mı? Elinizde tuttuğunuz bu kitabı okuyunca hayretler içinde kalacaksınız. Dünya dillerine çevrilmiş, çok satanlar listesinde haklı yerini almış bu eseri okurlarla ilk kez Eton Yayıncılık buluşturuyor ve önemli bir eksiği gidermiş oluyor.
Torunum Soneçka (Sofya)’ya DUA Tanrı bir görev verdi: Tüm insanlar birbirini sevsin. Verilen o kutsal görev iyi öğrenilmeli ve mutlaka yerine getirilmeli. Bunun için şu kurallara uymak zorunludur: Birinci kural, kimseyle ilgili kötü düşünmemek; ikinci kural, hiç kimseyle ilgili kötü konuşmamak ve üçüncüsü de, kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapmamak. Kim bu kuralları öğrenecek ve uygulayacak, o, herkesi sevecek, insanlardan yansıyan sevgiyle çok mutlu olacak. Ben de bütün gücümle, mutlaka, bu kuralları öğrenecek ve uygulayacağım. Sofya Andreyevna Tolstaya, dedesinin kendisi için yazdığı bu DUA’yı hep aklında tutu ve yaşamı süresince o kuralları uygulamak için gayret etti. Yaşamı sürekli sorgulayan Lev TOLSTOY’un, yediden yetmişe her yaşta insana seslenen, Türkiye’de ilk defa yayınlanan, düşündürücü öykülerinden bir demet
Tolstoy'dan Hikayeler
Dünya edebiyatının büyük ustasından , küçük öyküler..
Onun kaleminden ; akıl dolu , komik , ders veren eğlenceli hikayeler ...Esrarlı Bahçe
Küçük bir kızın , güzel bir bahçeden başka dünyaya açılan bir kapı bulmasıyla heyecan dolu serüvenini anlatan bir öykü.
Dünya klasiği bir başyapıt…
Kumarbaz Dostoyevski’nin kendi yaşamından güçlü esintiler taşıyan başyapıtlarından biridir… Dostoyevski, bu romanda eski bir Rus generali ve çevresinin Almanya kumarhanelerinde yaşadığı serüveni anlatır… Borç içinde yüzen general, sevgilisi ve tüm alacaklıları,mirasına konmak için Rusya’daki ‘Yaşlı Kontes’in(Babuşka/ Büyük Anne) ölüm haberini beklemektedirler…‘Yaşlı Kontes’ ise aradan çok geçmeden sapasağlam karşılarına çıkınca işler karışır… Üstelik ‘Babuşka’ büyük bir hevesle rulet masasına oturmuştur… Ve tüm varlığını oyun masasına sürmeye başlar.
1859’da Ukrayna’da doğan Şolem Aleyhem, bütün dünyada Damdaki Kemancı kitabıyla tanınmıştır. Aynı addaki ünlü müzikale de esin kaynağı olan bu eser, Rusya’da küçük bir Yahudi kasabasında yaşayan Sütçü Tevye’nin kendi geleneklerini korumak istemesinin ve değişen dünyaya ayak uyduramamasının öyküsüdür.
Tevye’nin büyük kızı babasının seçtiği varlıklı kasap yerine fakir bir terziyle evlenmek istemektedir... Sütçü Tevye’nin çilesi bununla bitmez.
Sırada diğer kızları da vardır.
Dostoyevski Mikhail ve Maria Dostoyevski'nin oğlu olarak 30 Ekim 1821 tarihinde Moskova'da doğdu. Altı çocuklu ailenin ikinci çocuğuydu. 23 Nisan 1849 tarihinde devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiasıyla sekiz arkadaşı ve ağabeyi ile birlikte tutuklandı.Ölüm cezasına çarptırılan Dostoyevski sekiz ay hapishanede yattıktan sonra tam kurşuna dizilmek üzerelerken ilan edilen af kararı ile kurtuldu. Dostoyevski düşünce , ve sanat deneyimini sürekli olarak arttırdı. Tanrı'dan ateizmden, kötülükten özgürlükten söz eden roman karakterleri gerçekte aynı bilincin farklı anları gibidir. Şair Nikolay Neksarov, Dostoyevski 'nin eserleri hakkında "Yeni bir Gogol doğdu"demiştir.
Sadece Rus edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en büyük yazarlarından biridir Çehov. Çehov’un edebiyatta çığır açan öyküleri, yazılmalarının üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen hâlâ tazeliğini korumaktadır. İnsanlığın evrensel sorunlarına sıradan insanın günlük yaşamı içinden seslenen, en basit ayrıntıları ustalıklı bir dille aktaran bu öykülerin sırrı Çehov’un kendine özgü kişiliğinde ve hayata bakışında gizlidir…
Öykülerinde gerçek bir edebi eserin başaracağı şekilde okuru kendisine çeken Çehov, Rus toplumunun değişik katmanlarından insanları bütün aptallıkları, çaresizlikleri, peşinden koştukları küçük hesapları ve hayalleriyle birlikte sergiler. Hem komik hem de ciddi temalar barındıran bu öykülerin duygusal ve düşünsel derinliğinin kaynaklandığı yerse Çehov’un insan sevgisidir.
Zengin bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınları tarafından büyütüldü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova'ya gitti. Çalışkan, zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. kVoltaire'i ve J. J. Rousseau'yu okudu. Eserlerinde bu iki yazarın kuvvetli etkisi görülür.
1851'de orduya girdi; Kafkasya'ya gitti. 1854'te Kırım savaşına subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Sahip olduğu soyluluk unvanı onu sıkıyordu. Çok mütevazi bir hayatı vardı. 1862'de evlendi.
Savaş ve Barış ile "Anna Kareninayı", bu sıralarda yazdı. Karısı onun en büyük yardımcısıydı. Aradan bir süre geçince, şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özellikle Rus köylüsünün, perişan durumu onu üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı; onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı.
Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını gerçekten büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden biri olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitici olarak da bilinir.
Lev Nikolayeviç Tolstoy, Zengin bir ailenin çocuğu olarak Yasnaya- Polyana'da doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınlarının elinde büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova'ya gitti. Çalışkan zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire'i ve J.J. Rousseau'yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Yasnaya- Polyana'ya döndü, yoksul köylüler arasına katıldı. İlk eseri olan "Çocukluk"u bu sıralarda yazdı. Bir süre sonra orduya girdi; Kafkasya'ya gitti. 1854'te Kırım Savaşı'na subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Asalet ünvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Mütevazi bir hayatı vardı. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı " Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina'yı", bu sıralarda yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Hatta "Savaş ve Barış"ı 12 kez düzeltmelerini yapıp yazmıştır. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özellikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı usanmadan yazmasıydı. Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy2un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını gerçekten büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı.
...Hacı Murat, kahramanlıklarıyla ün salmış Şeyh Şamil’in en iyi adamıydı. Her zaman, kendi sancağı ile, adamlarının arasında dolaşırdı. Bu kez başında, yüzünü iyice gizleyen bir şapka vardı. Kepeneğinin altından da tüfeğinin ucu görünüyordu. Yanındaysa, adamlarından sadece bir kişi vardı. Hacı Murat, mümkün olduğu kadar kendini belli etmemeye çalışarak gidiyor, şahin bakışlarıyla da, yoldan geçen herkesi büyük dikkatle süzüyordu. Köyün ortasına gelince de, sola, dar bir çıkmaza yöneldi. Çıkmazın bir tarafı, bir tepeciğe yaslanmıştı. Yokuş üzerinde oyulmuş ikinci bir toprak eve gelince durdu, çevresine bakındı. Evin önünde kimseler yoktu, çatıda yeni sıvalı, kilden bacanın arkasında, üstü parkasıyla örtülü adam yatıyordu. Hacı Murat yatan adama, kırbacının sapoyla dokundu. Parkanın altından, başında takke, üzerinde eski, hırpani bir hırka olan bir ihtiyar çıktı. İhtiyarın neredeyse kirpiksiz görülen gözleri, kıpkırmızı, çapak içindeydi. Gözlerini açmakta zorlanıyor, sık sık kırpıştırıyordu...
Nikolay Vasilyeviç Gogol gerçekçi Rus roman ve oyun yazarıdır.
Gogol orta halli toprak sahibi bir ailenin çocuğu Ukranya'da Soroçinski Köyü'nde dünyaya gelir. Gogol'un çocukluğu köy hayatı ile yoğun Kazak kültürü etkisinde geçer. Bu hayatın etkisi ileride yazacağı eserlere de yansıyacaktır.
Gogol gençlik yıllarında şiir ve edebiyata ilgi duyar. 1828'de Petersburg'a gider, orada memur olmayı ve bir şekilde geçinmeyi umar ancak işler umduğu gibi gitmez.Gogol, Petersburg'dan Almanya'ya gider ancak orada da parası bitene kadar kalabilir. Tekrar Petersburg'a dönüp iş arayan Gogol bu sefer çok düşük bir maaşla da olsa devlet memuru olarak çalışmaya başlar . Bu görevden de bir süre sonra ayrılır.
Bir Delinin Hatıra Defteri bir memurun rutin hayatını ve işi yüzünden nasıl sıkıldığını anlatır.
Ey uluslar, kulak verin bana! Yaşamın, insanın sırrına eren bir benim. Her şey boş. Sanat bayağı, zevklerimiz zavallı, şeref, kahramanlık da öyle, onlar daha da zavallı. Dünyaya, insanlara hükmeden ölümdür, ölüm! Ölüm her şeyi kemiriyor, her şey ölüm için yaşıyor. Ölüp de dirilme, uzak, pek uzak. Gogol, daha çok ‘toplumsal yergi’ denen mizahi öyküleriyle bilinir. Oysa fansatsik öğeler içeren öyküleri de en az mizahi öyküleri kadar değerlidir. Rus edebiyatında gerçekliğin kurucusu olarak kabul edilse bile... Gogol’ün eserleri başka dillere çevrilince inceliklerinden çok şey kaybettikleri söylenir. Öyle sanıyoruz ki, elinizdeki bu derleme söz konusu nitelemenin dışında tutulabilir. Nikolay V. Gogol’dan Mehmet Özgül çeviriiyle altı öykü...
Dünyanın bütün tarihleri ve kültürleri buyuruyor, gösteriyor: Aldatma! On Emir’den Kinsley Raporu’na kadar herkesin burnunu soktuğu bir eylem alanı burası. Aldatma’yı aşkın sınırları içinde karşı cinsle bir ilişkiden öteki ilişkiye geçişte yaşanan bir eylem sapması olarak özetleyebilir miyiz? Onu bir biçime sokmak, tek bir ifade, roman ya da aidiyetle açıklamak mümkün mü? "Aldatma Öyküleri" antolojisi tam olarak bu sorularla ortaya çıktı. Bütün aşıklar ve aşkın bütün durumları, aldatma için tek bir hedef gösterirler: Başka biri. Bu hareket yerine göre bencillik ve çoğu zaman da suçu başkasına atmanın esaslı bir yolu yöntemi değil midir? Aldatmaya kimi zaman cinsel politikalar ve kimi zaman da histeriler neden olabilir. Ve hayatın devam ettiğine dair bütün söylem ve söylentiler. Aldatmanın en önemli bahanesi bunlar değil midir? "Aldatma Öyküleri" antik aşkların büyük yazıcısı Tibullus’tan James Joyce’a, Mahmut Şevket Esendal’dan Ayfer Tunç’a kadar uzanan bir antoloji. Aşk acılarını biraz olsun hafifletebilmek, aşkı daha iyi anlayabilmek için yapıldı... Çünkü eminiz bunun için yazıldı o öyküler...
Yaşamı boyunca halkının ruhunu en ince detaylarına kadar gözlemleyen, öykü ve romanlarında bunları derin tahliller ve canlı tasvirlerle aktaran Tolstoy, en büyük Rus yazarlarından biridir. Bu kitaba adını veren "İnsan Ne ile Yaşar?" hikâyesinde olduğu gibi, insanların, iyilik, kötülük, doğruluk, adalet ve inançla ilgili türlü düşüncelerini ve karşılaştıkları olayları; yaşam ve ölüm karşısında değişen konum ve tutumlarını ustalıkla okuyucuya aktarır.En güzel Tolstoy öykülerinden bazılarını bir araya getiren İnsan Ne ile Yaşar?, edebiyat ve hayatın etkileyici buluşmasına iyi bir örnek olacaktır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.