Sen olmazsan yaşayamam, Sen olmazsan ben de olmam…
Buket yaşadığı zor günlerin ardından her şeyden uzaklaşmayı düşünerek tatil için Antalya'ya gider. Ancak hayat ona yeni oyunlar oynayacak, aslında hiçbir şeyden kaçamayacağını anlaması uzun sürmeyecektir.
Onur’un tehditlerinden bunalan Buket, Bahadır'dan yardım ister. Bu yanlış bir karardır! Bahadır’ın gerçek niyetini anladığında ise artık her şey için çok geç kalmıştır, geri dönülmez bir yola giren Buket için bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Kağan öfkesine yenik düşerek Buket’i kaybetmekle karşı karşıya kalır. İçten içe pişmanlık ve suçluluk hissederken olanları düzeltmek amacıyla Buket'in ardından Antalya'ya gider. Fakat büyük bir sorunla karşılaşır. Ama Kağan'ın umurunda değil! Önüne hangi engel çıkarsa çıksın Buket'i tekrardan kazanıp kendini affettirmeye kararlıdır.
Cansu ve Emre geçmişin iki eski âşığı şimdinin ezeli düşmanları. Ankara’dan kilometrelerce uzakta, aşklarına yeniden şans verdiklerinde, Emre’nin geçmişten gelen sırları ortaya çıkar. Cansu bir kez daha hayal kırıklığına uğrayarak yıkıma sürüklenir. Ancak bu defa hiç beklemediği bir kurtarıcısı vardır: Hakan, Cansu için herkesi karşısına almaya hazırdır.
Bir tarafta parçalanan hayatlar, diğer tarafta umut arayan çaresiz aşklar… ve akıllarda şu soru: Bu savaştan kim zaferle çıkacak, kim yenilgiye uğrayacak?
John Smith paten kaymayı seven sıradan bir çocuktur. Bir gün paten sahasında geçirdiği küçük bir kaza hafif bir beyin sarsıntısına neden olur. John bu olayın üzerinde durmaz ve olağan yaşamına devam eder. Ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Farkında olmadığı bazı değişiklikler olmuş, önsezileri ve bazı duyuları gelişmiştir.
Yıllar sonra John bir kaza daha geçirir ve yaşamındaki bazı ayrıntılar belirginleşme başlar. Artık kimsenin duymadığı, bilmediği ve hissetmediği her şey onunla arkadaş olmuştur.
Masumiyet ve Güzellik, kötülük ve dehşeti ateşleyince, genç kız içinde gelişen korkunç gücün etkisiyle çılgınlık alametleri sergilemeye baslar... Mc. Gee ve Vicky Tomlinson 1969 yılında gizli bir örgütün piyasaya sürmek istediği bir ilacın ilk denemelerine katılmışlardı. Bir yıl sonra evlendiler ve küçük kızları Charlie doğdu. Charlie üç yaşındayken, bakışları ile oyuncak ayısını tutuşturdu. Charlie sekiz yaşına gelince duygularını kontrol altına almayı öğrendi. Artık istediği zaman yangın çıkarabiliyordu. Ama gizli örgüt, bu "büyük etkili, küçük silahı" kullanmayı planlıyordu.
Ve Palyaçolarla Gözyaşları ise Simmel'in Soğuk Savaş dönemiyle ilgili olarak yazdığı en etkileyici kitaplarından biri. İki süper gücün dünyanın kaderi üzerine oyun oynarcasına giriştikleri hesaplaşmalar, inatlaşmalar ve yarışların, aslında her şeyin temeli olan insan yaşamını nasıl da hiçe saydığını son derece güçlü bir biçimde ele alan bu roman, Simmel'in barışçı ve insan merkezli dünya görüşünü de çok iyi dile getiriyor. Kısa bir zaman önce yitirdiğimiz Simmel'in kitaplarının çarpıcı atmosferi, soğuk savaş sonrasındaki günümüz dünyasında güncelliğini korumaya devam ediyor.
"Seyirciler panik içinde kaçışıyor. Sıralar arasındaki basamaklar dar. Kadınlar ve çocuklar tökezliyor. Erkekler kavga dövüş yol açmaya uğraşıyor. Kadınlara vuruyorlar. Bazı insanlar yerde yatıyor. Üzerlerine basıp kaçıyorlar. Kan. Her yerde kan. Tahta sıralardan kanlar damlıyor. Elinde tabanca tutan bir sirk görevlisi gösteri alanına doğru koşuyor.''
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.