Bulutlar kaybolup gidince yağmuru özlemez mi kimse?
Güneşin gökte pırıl pırıl parladığı bir gün yemyeşil kırlar, piknik yapan, uzanıp kitap okuyan, bisiklet süren neşeli insanlarla dolmuştur. Ama aniden kapkara bulutlar gökyüzünü kaplar ve göz gözü görmeyecek bir sağanak başlar. Herkes mutsuzdur, bu yağmur da nereden çıkmıştır? Bir anda şimşek çakar ve yıldırımla birlikte yer yer gri yer yer kapkara biri belirir: Yağmur Adam! İnsanların yağmurdan bu kadar mutsuz olmasına içerlemiştir ve bir daha dönmemek üzere ortadan kaybolur. Bu güneşli, sıcak ve boğucu günler nasıl geçecektir? Yağmur kimileri için güneşli bir günü mahveden bir şeyken, kimileri için büyülü bir müzik olabilir mi?
Özge Bahar Sunar, bu öyküde yağmurun hayatımızdaki önemini işitme engelli bir kız aracılığıyla anlatıyor. Uğur Altun’un dikkat çekici çizimlerinde, susuz günlerin doğayı nasıl değiştirdiğini görüyoruz. Sıcak bir günde düşen yağmur damlaları bazı insanlar için ferahlatıcı bir nefes, çiçekler için can olurken, küçük bir kız için bugüne kadar görülmüş en güzel dansın şarkısı oluyor.
Aksiliğiyle ün salmış Bay Kamuki, düzenli, titiz ve planlı bir koleksiyonerdi. Hayatını koleksiyonuna adayan bu huysuz adamın tek amacı efsaneye dönüşen bir pulu bulmaktı. Fakat Bay Kamuki’nin o eşsiz pula ulaşması için hem Bayan Fifi’yle iyi geçinmesi hem de nefret ettiği farelerle yüzleşmesi gerekiyor.
Acaba huysuz kahramanımız pula ulaşabilecek, Bayan Fifi’nin gönlünü kazanabilecek ve farelerle tekrar dost olabilecek mi? Bu kitapla dostluğu ve yardımlaşmayı, sevgiyi ve nefreti hatta fareler ve insanları daha yakından tanıyacaksınız.
Çok uzun yıllardır saç terzisiyim.Başımdan geçenleri herkese anlatırım.Bir gün bir dalgınlık sonucu Yüksek Dağ’ın Prensesi’nin saçlarıyla uşağının saçlarını karıştırdım.Uşak, ayaklarına dolanan bir saça sahip olmuşken, prenses neredeyse kel kaldı.Durumu düzeltmek için yollara düşen prensesin başına neler geldi neler!Bu yolculuk hem prensesi değiştirdi hem de Yüksek Dağ’ı bambaşka bir yere dönüştürdü.
Çıplak Ayaklı Çocuk, ayakkabı giymeyi hiç sevmezdi.
Her yere çıplak ayaklarıyla gider, her işi çıplak ayaklarıyla yapardı.
En iyi yaptığı şey ise şarkılar söylemekti.
Ama sonra işler bir anda karışıverdi.
Konser günü gelip de, tüm orkestra gibi ayakkabılarını giyince, en iyi bildiği şeyi unutuverdi...
Şarkı söylemeyi.
Çıplak Ayaklılar Orkestrası, bir çocuğun kendi gibi olmayı seçmesi üzerine umut dolu bir hikaye.
Annesinin aklı Memo'da kaldı. Peki annesi akılsız ne yapacaktı? Eve dönüş yolunu nasıl bulacaktı? Memo hemen bir şey yapmalı...
Özge Bahar Sunar’ın kaleme aldığı, Mert Tugen’in resimlediği Annemin Aklı Bende Kaldı büyüklerin dünyasına çocuk gözüyle bakarken, çocukların bu karmaşık dünyayı kendi dillerince nasıl farklı yorumladıklarını ortaya koyuyor. Çocukların sorunlar karşısında naif çözümler üreten parlak zekalarına ve çocukluğun renkli dünyasına bir övgü…
Ormandaki okulda görkemli bir sınıf sergisi açılacaktır. Bu sergi her öğrencinin yazdığı A harfli dallara asılacaktır. Ama geçirdiği ufak kaza yüzünden parmakları sargıya alınan kirpi yazı yazamaz. O da yarayıcılığını kullanarak bambaşka yollar bulacaktır...
Bambaşka bir diyarda hayallerine koşan üç çocuk...Minti yepyeni bisikletiyle dağ tepe dolaşmak ister ama bu hayali biraz beklemeli çünkü Minti önce bisiklet sürmeyi öğrenmeli.
Minti ile onun yakın arkadaşları Suzi ve Volki kasabalarındaki bisiklet ustalarını gezerek nasıl bisiklet süreceklerini öğrenmeye çalışırlar. Bu işin sırrını arayıp bulmak için uzun ve engebeli bir yoldan geçmeleri gerekecektir. Uzak diyarladan, hayal kuranların öyküsü...
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.