Everest Yayınları, edebiyat dünyasının tartışmasız en büyük isimlerinden biri olan Anton Çehovun tüm yapıtlarını yayımlamaya devam ediyor. Mehmet Özgülün Rusça asıllarından yaptığı özenli çevirileriyle kronolojik olarak yayımlanan Çehov kitaplığının beşinci cildi Öylesine Bir Öykü, 1888-1891 yılları arasında yazılmış 15 öyküyü kapsıyor.
Yazarın olgunluk çağının meyveleri sayılabilecek öykülerin yer aldığı bu kitap, dünya klasikleri arasındaki en önemli eserlerden biri. Felek benim gibi tanınmış bir bilimadamını ölüme mahkûm ettiği için, belki altı ay sonra bu salonda benim yerime dersi başkası vereceği için acıyla haykırmaktan zor alıkoyuyorum kendimi. Bağırmak istiyorum, çünkü zehirlendiğimi, daha önceden bilmediğim yepyeni düşüncelerin ömrümün son günlerinde beni ağuladığını, beynime sivrisinekler gibi zehir akıttıklarını düşünüyorum. Böyle anlarda durumum bana o derece korkunç görünüyor ki, öğrencilerimin de dehşet duyarak yerlerinden fırlamalarını, acı çığlıklarla kendilerini dışarı atmalarını bekliyorum.
Andrey Belıy’ın Rusya tarihinin felsefesi üzerine tasarladığı epik üçlemenin ilki olan bu romanında, Doğu’nun okült (gizlicilik) güçleriyle kuşatılmış bir kişilikten yola çıkarak, Rusya’nın Doğu ve Batı arasındaki konumu ele alınıyor.
Olaylar Rusya’nın bir köyünde geçer. Romanın başkişisi Daryalski Batı ve antik kültürü özümsemiş, okült öğretisiyle tanışmış, ama yeni bir gerçekliğin peşinde koşan tatminsiz genç bir aydındır. Sonunda kenti terk edip bir köyde yazlık bir ev kiralar. “Güvercinler” adlı mistik bir tarikatın üyesi olan köylülerle tanışır ve onlara katılarak köye yerleşir. Halkla kaynaşmaya ve derinliklerine girmeye çalışarak köy yaşam tarzı sürmeye başlar. Köylülerin esrimeye varan tutkulu mistisizmi ve tarikat üyesi bir kadınla yaşadığı aşk onu burgaç gibi içine çeker. Doğu ile Batı arasında gidip gelen Daryalski katıldığı tarikatın Rusya değil, Doğu’nun karanlık uçurumu olduğunu çok geç de olsa anlar ve kurtulmak için bu Rus köyünün karanlık, okült güçleriyle umutsuz bir mücadeleye girer.
Roman “Rusya’nın kurtuluşu nerededir, Doğu’da mı, Batı’da mı?” geleneksel sorusuna bir yanıt denemesidir.
Gogol, orijinal el yazmalarını, şeytana uyarak yazdığı kuruntusuyla ateşe verdiği için elimizde ancak “kurtulmuş” sayfaları olan Ölü Canlar dünya edebiyatının başyapıtları arasında en çok sevilip okunanlar arasında yer alıyor. Bu sayfalar, gerçekten şeytana uyularak mı yazıldı hiçbir zaman bilmeyeceğiz ama bir şey var ki Puşkin’in verdiği fikirle yazılan bu kitabın üstünden geçen tam 167 yıl onu hiç eskitmedi. Oysa bu 167 yılda güneşin altında neler neler eskidi, neler neler unutulup gitti.. Ama Ölü Canlar, adına inat hep diri kaldı. Çünkü insan dehasının insana dair yazdığı en güçlü metinlerden biriydi…Konusunu Puşkin’in verdiği, Gogol’ün buhranlar içinde yazdığı Ölü Canlar’ı Erol Güney-Melih Cevdet Anday ortak çevirisinden 1901 Rusça baskısının çizimleriyle birlikte okurlarımıza sunuyoruz. Nikolay Vasilyevic Gogol’ün 200. yaşının anısına…Daha yüzlerce yıl okunması umuduyla.
Bu kitap, belirli bir sözcük çerçevesi içinde ve en basit Rusça ile yazılmış hikayelerden oluşmuştur. Kitabın özelliği, her Rusça sayfasının karşısında Türkçe çevirisinin bulunması ve ayrıca her hikaye sonunda onunla ilgili sorular ve cevapların yer almasıdır. Bir yıllık Rusça öğrenimi sonunda rahatça okunabilecek kolaylıkta olan bu kitap Rusça hikayeler serisinin en basit düzeyi olan ´birinci derece´ kitaplarından biridir. Aynı derecede olan iki hikaye kitabı daha mevcuttur.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.