Bakmayın onların ufak tefek olduklarına. Çocuk değiller ama çocuk gibi neşeliler ve yerinde durmazlar. Onlar orman cüceleri… Meraklı mı meraklılar, şakacı mı şakacılar, maceradan maceraya koşuyorlar. Mızıka çalmaktan duvarcılığa, deniz yolculuğundan tren yolculuğuna koşturup duran Yusufçuk, Doktor Merhem Kutusu, Fırdöndü, Acar, Tekdiş, Sakallı Dede ve diğerleriyle tanışmaya hazır mısınız?
Nâzım Hikmet’in kaleme aldığı Orman Cücelerinin Sergüzeşti ilk kez 1932 yılında yayımlanmıştı. Uzun yıllardan sonra Ayşe İnan’ın resimleriyle yeniden çocuklarla buluşuyor.
“...Ayşe kız bir öpücük yolladı parmaklarının ucuyla buluta. Ayşe kızın öpücüğü buluta ulaşınca, bulut şöyle bir şaşırdı. Ama sonra toparlandı, koskocaman bir gül biçimini aldı. Gökyüzü gökyüzü olalı, bu mavi atlasa böylesine güzel, böylesine iri ak bir gül açmadı. Ayşe kız bu ak gülü hayran hayran seyrederken, bulut yine kımıldadı, yayıldı, toparlandı, yürek biçimini aldı, yani bulut oldu yine. Lafı fazla uzatmayalım,o günden sonra bulut, Ayşe kızdan ayrılmadı.”
Bir tarafta Türkiye’nin ilk opera sanatçılarından yüksek dramatik soprano Semiha Berksoy. Diğer tarafta Berksoy’un dünya çapında “değerini” herkesten evvel fark eden Türkçenin en büyük şairlerinden Nazım Hikmet.
İkilinin ortak yönü olan “sanat” vesilesiyle başlayan ve kimi zaman aşka evrilen bir yakınlık. Nâzım’ın mahpusluğu yüzünden “gerçekleşmeyen” bir aşk ve bunun da etkisiyle iyice pekişen bir dostluk.
Bu aşkî dostluğu tüm yoğunluğu ve saflığıyla ortaya koyan karşılıklı mektuplar...
Nâzım Hikmet ve “Tosca”sı Semiha Berksoy - Mektuplaşmalar, merkezinde aşkın yer aldığı bu dostluğu 70 yıl öncesinden bugüne, bugünden sonsuza taşıyor...
Sonunda, hep iyiden yana dönecek dünya...Nâzım Hikmet’ten umut üstüne unutulmaz bir masal...Sevdalı Bulut, Türkiye ve dünya edebiyatının büyük ozanı Nâzım Hikmet’in yazdığı masallardan bir masal. Sevdanın, dostluğun, bağlılığın ve iyiliğin kazandığı bir dünya resmi. Kim asmak istemez ki bu resmi kalbinin duvarına?
“Ayşe kızın ela gözleri gün ışığıyla doluydu. Sırma saçlarıpırıl pırıldı. Bir eliyle, sağındaki tavşanın uzun kulaklarını çekiştiriyor, öbür eliyle sol omuzundaki güvercini okşuyordu. İşte bulut tam bu sırada bahçenin üstünde belirdi. Bahçeye bir gölge düştü, ama çok durmadı, ortalık yine ışıklandı. Derken bahçeye, demin soldan sağa düşen gölge bu sefer sağdan sola düştü. Sizin anlayacağınız, bulut yukarda soldan sağa bahçenin üstünden geçmiş, sonra arkasına bakıp bahçede Ayşe kızı görünce gerisin geri yine bahçenin üstüne gelmişti. Ayşe kız da bulutu gördü. Tavşan da gördü bulutu, tanıdı da. Güvercin de gördü bulutu, kendini kurtaran bulut olduğunu anladı, kanatlarını çırptı hafiften.”
“Nâzım’ın, 1933’ten 1950’ye kadar, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden kendisine yazdığı mektupları, Piraye bir tahta bavulda saklardı. Ceviz ağacından yapılmış, 41 x 26 x 14 cm boyutlarında küçük bir tahta bavul. Küçük olduğu için, belki “çanta” demek daha doğru. Bu ceviz çantayı ona Nâzım sanırım Çankırı Cezaevi’ndeyken yapmıştı.
(...)
Bu kitaptakiler, Nâzım’ın Piraye’ye yazdığı mektupların hepsi mi? Çantadakilerin hepsi... Belki bir gün başka yerlerden de bir şeyler çıkar, bilemem.”
- Memet Fuat
Nazım Hikmet 1921`de gittiği Moskova`da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924`te Moskova`da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938`de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı.
12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliğine giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nazım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Şaka değil yaşamak dediğin...
Büyük usta Nazım Hikmet’in pek çok kuşağın diline doladığı üç şiiri “Yaşamaya Dair”, “Ceviz Ağacı” ve “Masalların Masalı”, 7’den 70’e bütün sevenleriyle yeniden buluşuyor. Bu kez, Sedat Girgin’in resimleriyle...
“Yaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.”
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"...
Nâzım Hikmet'in da daha az bilinen bir yazarlık yönünü dışa vuruyor hikâyeleri ve masalları. Hikâyelerde, keskin bir gözlem gücü, keskin bir alayla birleşiyor ve çelişkilerin gülünçlüğü sergileniyor. Alabildiğine doğal bir güldürü ustasıyla karşılaşıyoruz bu hikâyelerin çoğunda. Şiirin büyük ustası, bazı masallarda çocuk dünyasının o sınır tanımaz hayal gücünü ayaklandırırken, bazı masallarında gelenekselden çağdaş bir yorum çıkartıyor, çağdaşla gelenekseli kaynaştıran bir anlatım dili kullanarak. İster doğrudan çocukların hedeflediği masallar olsun ister daha çok yetişkinlere seslenenler... Bu masallarda zengin bir anlatı dünyası sizi bekliyor. "Nâzım Hikmet Külliyatı" masallar ve hikâyelerle tamamlanıyor.
Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, Henüz vakit varken, gülüm, Yüreğim dalındayken henüz, Ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter Rıhtımı’nda dayayıp seni duvara Öpmeliyim ağzından Sonra dönüp yüzümüzü Notrdam’a Çiçeğini seyretmeliyiz onun, Birden bana sarılmalısın, gülüm, Korkudan, hayretten, sevinçten Ve de sessiz sessiz ağlamalısın, Yıldızlar da çiselemeli İncecikten bir yağmurla karışarak.
"Tek kitap"la kitaplıklar kuran Delta Dizisi, bu kez dünya şairi Nâzım Hikmet'i ağırlıyor.
Şairin Bütün Şiirleri, eksiksiz olarak tek bir ciltte bir araya geliyor. Farklı tasarımı ve baskı kalitesiyle beğeni toplayan Delta Dizisi, Türk şiirinin yatağını değiştiren bu büyük dizelerin tamamını avucunuza bırakıyor, sekiz kitabı elinize sığdırıyor... Çağdaş şiirimizde bir klasik olan, dünya şairi Nâzım Hikmet'in kaynak metinler temelinde yeniden gözden geçirilerek yayımlanan şiirleri, Delta Dizisi'yle şimdi bir arada.
İki bin sayfayı aşan Bütün Şiirleri, 835 Satır, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Kuvâyi Milliye, Yatar Bursa Kalesinde, Memleketimden İnsan Manzaraları, Yeni Şiirler, Son Şiirleri ve İlk Şiirler'i içeriyor.
Güçlü bir dramatik yapı, çok kişili doğal bir diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bir dram anlayışı... Nâzım Hikmet, şairliğine eş bir oyun yazarı olduğunu da gözler önüne seriyor... "Nâzım Hikmet Külliyatı"nda
Nâzım Hikmet'in daha az bilinen bir yazarlık yönünü dışa vuruyor hikayeleri ve masalları. Hikâyelerde, keskin bir gözlem gücü, keskin bir alayla birleşiyor ve çelişkilerin gülünçlüğü sergileniyor. Alabildiğine doğal bir güldürü ustasıyla karşılaşıyoruz bu hikâyelerin çoğunda. Şiirin büyük ustası, bazı masallarda çocuk dünyasının o sınır tanımaz hayalgücünün ayaklandırırken, bazı masallarında gelenekselden çağdaş bir yorum çıkartıyor, çağdaşla gelenekseli kaynaştıran bir anlatım dili kullanarak. İster doğrudan çocukların hedeflendiği masallar olsun ister daha çok yetişkinlere seslenenler... Bu masallarda zengin bir anlatı dünyası sizi bekliyor. "Nâzım Hikmet Külliyatı" masallar ve hikâyelerle tamamlanıyor.
Nazım Hikmet'in daha az bilinen bir yazarlık yönünü dışa vuruyor hikayeleri ve masalları. Hikâyelerde, keskin bir gözlem gücü, keskin bir alayla birleşiyor ve çelişkilerin gülünçlüğü sergileniyor. Alabildiğine doğal bir güldürü ustasıyla karşılaşıyoruz bu hikâyelerin çoğunda. Şiirin büyük ustası, bazı masallarda çocuk dünyasının o sınır tanımaz hayalgücünün ayaklandırırken, bazı masallarında gelenekselden çağdaş bir yorum çıkartıyor, çağdaşla gelenekseli kaynaştıran bir anlatım dili kullanarak. İster doğrudan çocukların hedeflendiği masallar olsun ister daha çok yetişkinlere seslenenler... Bu masallarda zengin bir anlatı dünyası sizi bekliyor. "Nâzım Hikmet Külliyatı" masallar ve hikâyelerle tamamlanıyor.
Nazım Hikmet'in sayısı sadece dört olan romanları yaratıcı calışmaları içinde daha sınırlı sayıda olsa da, yazarı bütüncül olarak tanımak için vazgeçilmez bir okuma oluşturuyor. Genelde Nazım Hikmet'in bireye, topluma, olaylara ve olgulara "tarihsel diyalektik" açıdan bakışını veren bu romanlar, aynı zamanda, özellikle Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim'de gizli bir otobiyografi niteliği de taşıyor."Nazım Hikmeti Külliyatı" bu romanlarsız düşünülemez...
Nâzım Hikmet'in sayısı dört olan romanları yaratıcı çalışmaları içinde daha sınırlı olsa da,yazar bütüncül olarak tanımak için vazgeçilmez bir okuma oluşturuyor. Genelde Nâzım hikmet'in bireye, topluma, olaylara ve olgulara "tarihsel diyalektik" açıdan bakışını veren bu romanlar, aynı zamanda, özellikle Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim'de gizli bir otobiyografi niteliği de taşıyor. "Nâzım Hikmet Külliyatı" bu romanlarsız düşünülemez...
Yazılar, Nâzım Hikmet'in çok yönlü yazar kişiliğini farklı bir boyutta sunuyor: "Orhan Selim" imzalı Akşam yazılarında İstanbul'un, bugün bile diriliğini koruyan temel srounlarını irdelerken kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla ırkçılığın tarihçesinden çağının sanatına, kültürüne, dış politikasına ve kendi serüvenli yaşamına geniş bir yelpazeden dünyayı kuşatıyor... "Nâzım Hikmet Külliyatı"nın düşün damarı...
Yazılar, Nâzım Hikmet'in çok yönlü yazar kişiliğini farklı bir boyutta sunuyor: "Orhan Selim" imzalı Akşam yazılarında İstanbul'un, bugün bile diriliğini koruyan temel sorunlarını irdelerken kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla ırkçılığın tarihçesinden çağının sanatına, kültürüne, dış politikasına ve kendi serüvenli yaşamına geniş bir yelpazeden dünyayı kuşatıyor... "Nâzım Hikmet Külliyatı"nın düşün damarı...
Güçlü bir dramatik yapı, çok kişili doğal bir diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bir dram anlayışı... Nâzım Hikmet, şairliğine eş bir oyun yazarı olduğunu da gözler önüne seriyor... "Nâzım Hikmet Külliyatı"nda...
Güçlü bir dramatik yapı, çok kişili doğal bir diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bir dram anlayışı.. Nazım Hikmet, şairliğine eş bir oyun yazarı olduğunu da gözler önüne seriyor... "Nâzım Hikmet Külliyatı'nda...
Güçlü bir dramatik yapı, çok kişili doğal bir diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bir dram anlayışı... Nâzım hikmet, şairliğine eş bir oyun yazarı olduğunu da gözler önüne seriyor... "Nâzım Hikmet Külliyatı"nda...
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzetilmiş "külliyatı"...
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler eses alınarak düzeltilmiş "külliyatı"...
“Onlar da güzel günlerdi Kemal, zaten düşünüyorum da, bizim için güzel olmayan gün yok sanıyorum. Günleri bir daha çirkinleşemiyecek, kepazeleşemiyecek hale getirmek için çalışan insanların bu çalışma seyrinde kötü günleri olabilir mi? Satıhta vehimli ve hesaplı fakat dipte alabildiğine umutlu nikbinliğim ferden ihtiyarlayıp ölüme yaklaştıkça bir kat daha kuvvetleniyor ve bir kat daha nikbin ve ümitli oluyorum. Günün birinde öleceğimi bildiğim için hayatı seviyorum ve onun daha güzel olabileceğine ve olacağına inanıyorum biraz da.”
Kemal Tahir’e Mahpusaneden Mektuplar, Nâzım Hikmet’in 1940-1950 yılları arasında Bursa cezaevinden Kemal Tahir’e yazmış olduğu mektuplardan oluşuyor. Mektuplar, aynı dünya görüşünü benimseyen iki mahpus arasındaki dostluğun yanı sıra, edebiyatımızın iki büyük isminin edebiyat ve sanat konusundaki tartışmalarını da içeriyor. Okur, yaşadığı dönemin sorunlarına ilişkin Nâzım Hikmet’in görüşlerine, dünyada ve ülkede yaşanan gelişmeler karşısındaki heyecanları ve umutlarına, hapishane hayatındaki özlemleri ve beklentilerine, geçim sıkıntısı ve hastalıklar gibi günlük kaygılarına, her şeye rağmen hiç yitirmediği iyimserliğine, insan sevgisine, yaşama ve aşka bağlılığına tanık olurken, aynı zamanda sanat ve edebiyata yaklaşımını, eserlerini oluşturma sürecinde Kemal Tahir’le paylaştığı düşüncelerini ve arayışlarını da anlama olanağı buluyor.
Mektuplarını yayınladığımdan ötürü Nâzım Hikmet'ten af dilemek istiyorum. Biliyorum ki Bursa Cezaevinde Vâlâ'ya, bana bu mektupları yazarken bir gün yayınlanacaklarını aklına hiç getirmedi. Karşısında yalnız biz dostlarını gördü ve yazacaklarını kendi sansüründen geçirmeyi gereksiz sayarak zaman zaman duygularını bütün çıplaklığıyla anlatmayı sakıncasız buldu. Şimdi ben, onun, bize açtığı iç dünyasının kapılarından kalabalıkları içeri sokarken, kendimi kendime karşı ancak onun artık tüm varlığıyla kalabalıkların malı olduğunu düşünerek savunuyorum. Eğer, Moskova'da kurulacak yerde "Nâzım Hikmet Arşivi" Türkiye'de kurulsaydı, mektupları sorumlulara teslim edecektim. Vâ-Nû'nun da arzusu buydu. Fakat müzesi, arşivi bir yana, vasiyet ettiği halde onu hâlâ Moskova mezarlığından alıp Anadolu topraklarına gömmek görevini yerine getiremedik. Bu duruma göre ben, kendi payıma düşen görevi yapmak, yani, onun hayatının bir bölümünü, önemli bir bölümünü yansıtan belgeleri sürgit karanlıkta bırakmamak, henüz yaşamaktayken sorumluluğum altında yayınlanmalarını sağlamak istedim.
Müzehher Vâ-Nû (1986)
Not:Bu mektuplar ve bu kitabın tüm hakları Müzehher Vâ-Nû tarafından Nâzım Hikmet Vakfı'na bağışlanmıştır.
Dikkat! Dikkat!
İşte Karşınızda Orman Cüceleri…Ormana gezmeye gittiğinizde , çevrenize iyice bakın ! Kim bilir!Bir orman cücesi yakınınızda olabilir...Orman cüceleri de kim mi?Onları ormanın derinliklerinde,yere düşmüş kocaman yaprakların altında, İncecik sesleriyle bağrışırken fark edebilirsiniz.Uzaktan ağustosböceği ya da çekirge sanabilirsiniz.
Ancak zaman zaman ormandan çıkıp dünyayı dolaşmaya da çıkarlar..İyi insanlara yardım etmeye , gülüp eğlenmeye ,Bazen de fenalıkların cezasını vermeye giderler.Küçücük boylarına bakmadan...Çok isterseniz, belki sizinle de gelip arkadaşlık ederler...
17. yüzyılın en tanınmış Fransız şairi La Fontaine’in bazı insan karakterlerini hicvetmek amacıyla, kahramanları hayvanlar aracılığıyla kurgulayıp manzum olarak kaleme aldığı mesel fabl’lar Hindistan’dan İran, Anadolu ve Avrupa’ya yayılmış, bütün dünyaca ünlenmiştir.
La Fontaine’den Masallar, edebiyatı masalla başlatan Dünya şairi Nâzım Hikmet’in cezaevindeyken Ahmet Oğuz Saruhan takma adıyla ve kendi ifadesiyle “Okunduğunda hece vezniyle yazıldığı intibaı uyandıracak (...) hece veznine stilize edilmiş serbest vezinle” yaptığı çevirinin söyleyiş biçimindeki yalınlık ve Türkçe lezzetiyle okundukça renklenen, hiç eskimeyecek, evrensel bir kitap.
"Sana tüm şiirlerimi banda kaydedeceğim. Yaşamımın tüm sesi seninle kalsın ... Sonra Türkiye'ye de ver bu sesi. Bizim barışmamız ölümümden sonra olacak. Ülkeme dönmek için ölmek zorundayım." Nazım'dan Vera'ya...
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun "Bu kaydı çok iyi saklayın, aman ha!" diye vasiyet ettiği kayıttaki ses Nâzım Hikmet’e ait. 1960’ların teknolojisi bir makara bantta tam 50 yıl bekledikten sonra Nâzım ülkesine sesiyle de olsa dönüyor...
Bedri Rahmi ve Nâzım hikmet 1961 yılında Paris’te bir araya geliyorlar. Bedri Rahmi "Patırtı yapmayın" diyerek başlıyor "Yeşilden mordan pembeden" şiirine, sonra Nâzım’a bırakıyor mikrofonu. Nâzım 55 şiirini soluksuz okuyor. 56.’sına geldiğinde kısa bir ara vermek istiyor ve sonra "Bir Garip Yolculuk"la devam ediyor (Biz bu şiiri "Saman Sarısı" olarak biliyoruz). Şiirler arasında ikisi var ki ilk kez bu kayıtla ortaya çıkıyor.
"Büyük İnsanlık" Kendi Sesinden Şiirler adını alan bu çalışma Yapı Kredi Yayınları ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın birlikte hazırladıkları ses ile şiirin buluşmasıdır. İki şairin 50 yıl sonra gerçekleşen mürüvvetleridir.
"Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni yazmak sana dair"
Nazım Hikmet'in oyunları YKY'deki Nazım Hikmet Külliyetı kapsamında beş ciltte toplanmıştı: Kafatası, Ferhad ile Şirin, Yusuf ile Menofüs, Demokles'in Kılıcı, Kadınların İsyanı. Fatma, Ali ve Diğerleri Türkiye'de ilk kez yayımlanmakta... Nazım Hikmet'in 1952'de Moskova'da yazdığı aynı yıl orada sahnelenen ve yayımlanan oyunda, Türkiye'nin Kore'ye asker gönderme kararına karşı çıkmak, "barış için savaş vermek", halkı bu konuda bilinçlendirmek üzere kurulmuş Barışı Koruma Derneği'nin içinde ve çevresinde olup bitenler, kısacası savaş karşıtı Türk insanının direnci ve dramı konu ediliyor. Nazım'ın öbür oyunlarındaki güçlü dramatik yapı, çok kişili doğal diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bakış açısı burada da görülüyor. Nazım'ın manüskrisinin yanı sıra arşivlerdeki çevirileri ve Memet Fuat Arşivi'ndeki Asım Bezirci nüshası dikkate alınarak yayımlanan Fatma, Ali ve Diğerleri canlılığını ve güncelliğini koruyor.
Nazım Hikmet'in sayısı sadece dört olan romanları yaratıcı çalışmaları içinde daha sınırlı sayıda olsa da, yazarı bütüncül olarak tanımak için vazgeçilmez bir okuma oluşturuyor. Genelde Nâzım Hikmet'in bireye, topluma, olaylara ve olgulara "tarihsel diyalektik" açıdan bakışını veren bu romanlar, aynı zamanda, özellikle Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim'de gizli bir otobiyografi niteliği de taşıyor. "Nâzım Hikmet Külliyatı" bu romanlarsız düşünülemez...
Yazılar, Nazım Hikmet'in çok yönlü yazar kişiliğini farklı bir boyutta sunuyor: "Orhan Selim" imzalı Akşam yazılarında İstanbul'un, bugün bile diriliğini koruyan temel sorunlarını irdelerken kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla ırkçılığın tarihçesinden çağının sanatına, kültürüne, dış politikasına ve kendi serüvenli yaşamına geniş bir yelpazeden dünyayı kuşatıyor... "Nazım hikmet Külliyatı"nın düşün damarı...
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.