Fattah Nazarov’un Piyano Konçertosu en popüler eserlerinden birisidir. Besteci, bu eseri kızı Gülnara Nazarova için yazmış ve sahnede ilk icralarını da Özbekistan başta olmak üzere, yurt dışında farklı ülkelerde yine kızı seslendirmiştir. Piyano konçertosunun ilk icrası kızıyla birlikte, iki piyano düzenlemesiyle, 1964 yılında Taşkent’te “Taşkent Baharı” Çağdaş Müzik Festivali’nde Özbekistan Besteciler Birliği salonunda gerçekleşmiştir. Baba ve kızı eserleri Dmitriy Şostakoviç, Aram Haçaturyan ve diğer 20. yüzyıl müzik sanatçılarının da hazır bulunduğu festival gecesinde seslendirmişlerdir. Konçerto derin izlenimler bırakmış, müzik camiası tarafından çok büyük takdir görmüş ve bu nedenle Moskova dinleyicilerine de dinletilmesi yönünde karar alınmıştır.
Nazarov’un piyano konçertosu, son derece piyanistik ve aynı zamanda piyanonun özelliklerini çok derinden kavramak amacını güderek yazılmıştır. Bu konçerto, kompozisyonun kompakt özelliği, titiz bir klasik formunun bulunması ve bölümler arasında açık bir sınırlama olmasıyla ayırt edilmektedir. Besteci, konçerto bölümleri arasında net bir çeşitlendirme prensibini, yazım, ölçü, tempo gibi müzik ögelerini değiştirerek vurgulamıştır. Bu da icracıya, nota metnini hızlı bir şekilde öğrenme, bilme ve dramaturjisini idrak etme olanağı vermektedir. Konçerto, parlak melodik karakteri ve müzik dilinin zor olmaması nedeniyle geniş yelpazedeki dinleyiciler için anlaşılır olması ile kendini göstermektedir. Aynı zamanda parlak bir Özbek milli renkliliğine sahiptir ve bu da entonasyon, mod, ritmik ve yazım şekilleriyle vurgulanmaktadır. Orkestra, konçertoda bir eşlikçi olarak ve solistle yarış yapan katılımcı olarak önemli bir rol oynamaktadır. Orkestranın fonksiyonları çeşitlidir ve ifade gücüne sahiptir.
Osmanlı saltanatının son döneminde başlayan “Klasik Batı Müziği” ile modernleşmenin basamaklarında yükselme hevesi Cumhuriyet ile beraber bir ülkü haline gelmiştir. Klasik müziğin ithalinden klasik müzikte doku nakline geçilmiştir.
Ulus inşası ulusal müziği gerektirirken, ulusal müzik de kaynaklarını halkın bağrında arayacaktı. Aradı da...
Peki, derleme çalışmaları bilimsel bir sonuca vardı mı? Köy Enstitüleri, Halkevleri girişimlerinin sonuçları ne oldu? Bu kurumların kapatılması müzikte ufkumuzu açtı mı? “Köçekçe”ye klasik Batı müziği aşısı tuttu mu? “Klasik Türk Musikisi” yasağı ulusal bir müziğin oluşumuna zemin ve zaman kazandırdı mı? Türküleri etnik kimliğinden arındırmak onları ulusal kıldı mı? Biz bugün, ne dinliyoruz?
Bir önder, siyasetçi ya da seçkinler; ulus, ulusal kültür, ulusal müzik yaratmak için politikalara mı sahip olmalıdırlar yoksa talimatlar yeterli midir? Bir provadan diğerine ulusal müzik yaratılacağı beklentisi fazlasıyla hayaldi belki ama konservatuvarların ilk ya da onuncu mezunlarıyla hedefe varılacağı gerçekçi miydi?
Müzik adına yapılanları, içeriklerinin anlamını ve uygulamanın sonuçlarını sorgulayan makaleler.
Ne yapılmaması gerektiğini sergileyen ve yapılabileceklerin ipuçlarını barındıran bir kitap...
Ülkü Özgür, elinizdeki bu kitapla, müziksel ezgi yazma alanındaki deneyimlerini sadece kendisinin okutup mezun ettikleriyle değil, tüm müzik öğretmenleriyle paylaşmakta, öğrencilerinin çoksesli duyma ve yazma becerisini geliştirmek için çaba harcayan tüm öğretmenlere yol göstermektedir. Bu kitapta, yer alan özgün ezgilerin birçoğu, derslerde öğrencilere uygulanmış ve yazar, çalışmalarını onların görüşlerini de alarak geliştirmiştir.
Cesur yeniliklerle dolup taşan bu kitabın içeriği:1. Doğu Müziği ile Batı Müziğinin Kesiştiği Yerde Bir Ülke : Türkiye2. Türk Müziğinde Yapı3. Geleneksel ve Çağdaş Türk Müziklerinde Ses Sistemleri4. Türk Müziğinde Düzüm - Usül - Ölçü5. Türk Müziğindeki Makamlar
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.