"Küllerinden Doğan Dil ve Roman", Mehmed Uzun’un 1997-2004 yılları arasında, yerli-yabancı pek çok gazete ve dergide yayınlanmış söyleşilerinden oluşan bir derleme. Necmiye Alpay’ın önsözüyle sunduğumuz "Küllerinden Doğan Dil ve Roman", Uzun’un edebiyat, sanat ve politika ekseninde gerçekleştirdiği, modern bir Kürt roman dili yaratma, evrensellik, çokkültürlülük ve çokdillilik üzerine düşüncelerini bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Uzun, yalnızca Kürt dili ve edebiyatı açısından değil, Türkiye ve dünya edebiyatı açısından da yaşamsal önemde bir yazar. Modern Kürtçe roman dilinin yaratıcısı olması bu sav için gerekli dayanağı sağlamaya bir başına yeterli. Ama bundan bağımsız düşünülebilirse, romanları da öyle; özellikle son romanı Dicle ikilisiyle birlikte. Üçüncü bir dayanak daha var: Uzun’un, poetikasını net bir biçimde ortaya koyduğu edebiyat dışı yazı ve söyleşileri. -Necmiye Alpay-
Alain Bosquet, Yaşar Kemal ile 1957'de bir Amerikan dergisi için söyleşi yapmak amacıyla tanışmıştı. Tanışmakla yetinmedi, Yaşar Kemal'i yakından tanıdı. 1984'e gelindiğinde, artık yakın dost olduğu Yaşar Kemal'in "kendini anlatması" fikri gelişti aralarında. Yazışmalarla yürüyen bu büyük söyleşi 1989'da tamamlandı. Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor'da Yaşar Kemal masalsı öğelerle bezenmiş çocukluğundan Anadolu topraklarının tarihine, demokrasisi kesintiye uğrayan bir ülkede yazar, birey, insan olmaktan kendi acılarına dek, kendini ülkesiyle, insanlarıyla, beslendiği kaynaklarla birlikte evrensel yazarı dünya yazarları ve edebiyat hakkındaki görüşlerini de çekindemeden, açık seçik dile getiriyor. "Nobel Jürisi'ne açık mektup: Oyunuzu Yaşar Kemal'e verin. Bugün size, neslinin ve çağının en büyük yazarlarından saydığım bir romancıdan söz edeceğim. Kuşkum yok ki ileride bir Thomas Mann, bir Nikos Kazancakis ya da bir Sinclair Lewis'le birlikte anılacaktır. Öylesine güçlü, öylesine inandırıcıb" -Alain Bosquet, Le Quotidien de Paris
Romanlarında Anadolu insanının gerçek dünyasını destansı boyutlara taşıyan, yaşanmş ve yaşanan gerçeği mitlerin, efsanelerin evreninde çoğaltan Yaşar Kemal, sadece bir romancı ve halkbilimci değil, gazetelerimizde modern röportaj yazarlığının da kurucusudur. Onun, her biri yayımladığı dönemde olay yaratan röportajlarında gerçek, hayat buldu ve okuyucuyu sarstı. Bu Diyar Baştanbaşa dörtlüsünün ilk kitabı Nuhun Gemisi acıtıcı gerçeği şiirsel bir güzellikle okura sunarken, gerçeğin acısıyla edebiyatın hazzı aynı anda hissedilir. "İnsan birden irkiliveriyor. Atom bombası bu şehre düşmüş sanki. Yer yer taş yığınları, harabeler. Diyarbakır pas tutmuş. Diyarbakır, eski, çok eski bir demir kapı kadar paslı. (...) Bu şehir kılıf içinde." -Yaşar Kemal- "Türk umumi efkarından ve memleketten neler sakladığını görmek, hakikatin ne olduğunu anlamak için Yaşar Kemal'in sade bir kalemle, yalnız realiteyi ifade azmiyle yazdıklarını okumalı." -Hüseyin Cahit Yalçın, Ulus, 6 Eylül 1953-
Vera Tulyakova Hikmet, Nazım Hikmet'in ölümünden sonra, onunla yaptığı söyleşiler olarak nitelendirdiği bu kitabında, şairin ülkesinden ayrıldıktan sonra,1951'de üçüncü ve son kez gittiği Sovyetler Birliği'nde, coşkulu gençlik yıllarında idealinde yarattığı sosyalizmin gerçekliştirilememesi ve yeni insan tipinin yaratılmaması karşısında yaşadığı hayal kırıklıklarını, şaşkınlıklarını, acılarını; SSCB'de XX. Kongre öncesinde ve sonrasında Merkez Komite'nin sanata ve sanatçılara olan yaklaşımını, Sovyet Yazarlar Birliği çevresinde yaşanan olayları ve bütün bunların karşısında Nazım Hikmet'in taviz vermez duruşunu anlatıyor. Nazım Hikmet'in derin yurt sevgisi, karısı Vera'ya duyduğu sınırsız aşk ve kıskançlıkları;Aragon, Neruda, Erenburg, Pasternak gibi dünyaca ünlü yazarlarla yakın dostluk ilişkileri ve edebiyat tartışmaları; ölüm önsezileri ve korkusu, çizgi dışı aşkları, şairin iç dünyasına girilerek, kişisell duygularıyla, içten ve şiirsele varan bir dille aktarılıyor Bahtiyar Ol Nazım'da. Kitabın son sayfalarındaki ölüm üzerine söyleşiler, insanı derinden sarsan ölçülerde... Giderayak işlerim var bitirilecek,giderayak. Ceylanı kurtardım avcının elinden ama daha baygın yatar ayılamadı. Kopardım portakalı dalından ama kabuğu soyulamadı. Oldum yıldızlarla haşır neşir ama sayısı bir tamam sayılamadı. Kuyudan çektim suyu ama bardaklara konulamadı. Güller dizildi tepsiye ama taştan fincan oyulamadı. Sevdalara doyulamadı. Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
Türkçe şiirin ayrık bir sesi ve en önemli modern ustalarından olan Ece Ayhan'dan apaçık bir (başka) saldırı- Sanat dünyamızın 'marj'lara yakın duran sanatçılarıyla, durmadan eski 'marjinal'lere ve tarihe göndermeler yaparak kurduğu söyleşilerde, Ece Ayhan, Hayat'a, Dünya'ya, Sanat'a, Sanatçı'ya, Düzen'e ve İkitdar'a cevabı zor sorular yöneltiyor. Kimi kez karşısındakini dinlemediğini, cevabını yok saydığı oluyor, hedefi tam da kalbinden vurmak adına. Daha önce Şiirin Bir Altın Çağı adlı kitapta başka söyleşiler ve yazılarla yan yana duran Hay Hak! Söyleşiler, bu kez bir başına, 'sıkı' bir kitap halinde.
Romanlarında Anadolu insanının gerçek dünyasını destansı boyutlara taşıyan, yaşanmış ve yaşanan gerçeği mitlerin, efsanelerin evreninde çoğaltan Yaşar Kemal, sadece bir romancı ve halkbilimci değil, gazetelerimizde modern röportaj yazarlığının da kurucusudur. Onun, her biri yayımlandığı dönemde olay yaratan röportajlarında gerçek, hayat buldu ve okuyucuyu sarstı. Bu Diyar Baştanbaşa dörtlüsünün ikinci kitabı Yanan Ormanlarda Elli Gün “Doğuda İnanılmaz Şeyler Gördüm” başlıklı bir röportajla başlar. İnanılmaz ve acı şeyler Yaşar Kemal’in satırlarında masalsı bir güzelliğe bürünür, içimize işler. Hayat kaynağımız doğaya yaptığımız kötülüklerle bizi yüzleştirir. “Halk duyarlığının yarattığı efsanelerin sınıf gerçeğinden soyutlanmadan, kısaca bir mystification’a gitmeden yansıtıldığına tanık oluyoruz.” Hilmi Yavuz, Cumhuriyet, 8 Nisan 1971 “Yazar, hikayeci ve romancı Yaşar Kemal nereye gitmişse, kimle karşılaşmışsa, hangi konuya eğilmişse hiçbirinde yüzeyde kalmamıştır. Bir hukukçu değildir, bir iktisatçı hele, hiç! Ama o iki meslekten olanlardan daha çok yurdunun sorunlarına, insanın dertlerine ve kişiliklerine eğilmesini, bakmasını ve görmesini bilmiştir. Tarık Dursun K., Milliyet, 11 Mart 1971
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.