Tükendi

3) Kitap... Bu kelime, etimolojik ve terim olarak, yasa, bilgelik, hukuk, medeniyet manalarına gelir. Yazılma manasına gelmesi şundan dolayıdır: Çünkü eski çağlarda sadece yasalar, hukuk metinleri ve bilgelik yazıları kaydediliyordu.

Ehl-i Kitap ise, bu değerlere bağlı olan, yasal yaşayan insanlar demektir. Ehl-i Kitap kavranunın iki zıt karşıtı vardır:

a) Müşfik... Çünkü müşrik kişi ahirete, vahye, helal ve harama yani düzenli yaşamaya karşıdır. Ehl-i Kitap ise, Müslüman değilse de bu üç hakikate inanıyor. Onun için, onlarla evlenilir. Ve yemekleri yenilir.

Demek bir kısım Müslümanların Ehl-i Kitabı müşriklerle bir tutması dinen yanlıştır.

b) Ehl-i Kitabın ikinci karşıtı " Ünuniler " dir. Ümmiler demek, medeniyet imkanlarına ve yazılı bir hukuk sistemine sahip olmamakla beraber Ehl-i Kitap gibi, belli bir inanışa ve geleneğe bağlı olanlar demektir.

4) Kıssa ve Kıssalar... Bu kavramı etimolojik olarak bulmak için kardeş telaffuzlanna bakmak gerekir; şöyle ki: Makas (elbiseyi insana uyarlayan alet), Kısas (işlenen suçu suçluya uygulama), Kasas ibret için anlatılan, tarihi yasa ve yasanın evrensel uygulanışını belgeleyen ifade ve metin.)

" Kassa aleyhi ": Tarihi ve yasal bir olayı, herhangi bir peygambere veya topluma uygulama.

İşte Edebiyatı, Sosyolojiyi, yasal ve tarihi gerçekleri ifade eden dinin bu yegane terimi, maalesef " Ashastar olmayan, efsane ve hurafe bir kuru hikaye " diye çevriliyor. Ve elde dinin başka hiç bir silahı kalmıyor.

Buna kıyasen bilin ki, dinin buna benzer binlerce değeri ve kavramı hurafeleşmiştir. Din ve inanç insan için ekmek su kadar gerekli bir gerçek olduğu halde insanlar bugün için " Ben dindarım " diyemiyorlar. Üstelik, işin içine miinafıklık, sahtekarlık, komplo teorileri girince gerçekten, inanmayanlar masum kalıyor.

8) Kur'an bütün peygamberleri ve onların samimi etbâlarım, doğru ve kurtuluş ehli olarak kabul etmekle beraber, 3 insanı kavram olarak " sıddikıyet" (yüzde yüz isabet, doğruluk ve verimlilik ) ile niteliyor.

a) İdris (AS)... " İdris " kelimesi, tam eğitim ve ders ve ilim adamı demektir. Yani insanların birçok doğru değerleri olabilir. Fakat emprik ve laboratuara giren bilginin sağa sola kayma şansı yok. O tam isabet eder. Zaten " sıddik " çok doğru olan ve realiteye çok çok bağlı olan demektir.

b) İbrahim (AS)... İbrahim, madde ile manayı, dünya ile âhireti, Doğu ile Batı'yı, Babil ile Mısır'ı ve benzeri binlerce zıddı diyalektik süreç içinde birleştirdiğinden ve verimli hale getirdiğinden, o da tam isabet etmiş oluyor. Zaten Hz. Muhammed İslam pratikleri ile Onun (AS) çağdaş bir versiyonudur.

Yusuf'a da maneviyat ve ruhanilik manasında veya İbrahim ve İslam manasında arkadaşı tarafından " Sıddık " denilmiştir.

c) Meryem (AS)... Bu kelime de etimolojik ve dini ontolojik markası ile insanlık demektir. Evet insanlık başta sağa sola yalpalasa da onun dengeden ve doğruluktan başka şan-sı yok. Bu kavram dinin yerine geçmese de, ondan ayrı bir şey değildir.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 408
En / Boy : 16,5 / 24
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2008
₺81,00
Tükendi

"Risale-i Nur Kur'an-ı Hakim'in bu asırdaki bir dersidir. Anlaşılmayan bir kitap hiç hükmündedir. İşte kainat kitabı bütün boyutları ile anlaşılsın, diye Allah bazı insanları görevlendirmiştir. Risale-i Nur, bu görevlilerin bir varisidir."

"Eğer Sorsan: Senin bu Muhakemat kitabında çokça telaş etmen, herkesçe bilinen ilimler için güçlü deliller getirmen, nedendir? Zira fikirlerin birikimi ve deneylerin keşfiyle bedahet sahasına çıkmış olan meseleler için, güçlü delil getirmek malumu ilamdır. Bu da senin gibi bir alime yakışmaz!?

Cevaben Derim: Maalesef benimle beraber bu asırda ortak yaşayanlar, gerçi şeklen 20. asrın insanlarıdırlar. Fakat fikir ve kalkınmışlık seviyesi itibarı ile Ortaçağın bu çağa gönderdiği harika hatıralardır. Adeta çağdaşlarımız, 9. asırdan ta 20. asra kadarki zamanın bir karışımı veya numuneleri veya melez bir toplulukturlar. Öyle ki, bu asrın bedihi bilgileri dahi, onlarca vehim kabul ediliyor."

"Lafız meale, meal manaya, mana ise, harici manaya engeldir." [Kimileri Kur'an'ın lafızları ile meşguliyetten, onun meal-i zahirisini dahi bilmiyor. Kimileri mealde kalıyor, manayı öğrenemiyor. Kimileri manayı biliyor, fakat o mananın kainattaki yerini göremiyor. Bir misal "Yeni Said Eski Said'den çok farklı yazıyordu" cümlesinin mealini herkes anlıyor. Fakat her iki Said'in özelliklerini ve o iki Said'in yazdıklarını bilmeyenler, asla bu cümlenin manasını anlayamazlar.]

"Felsefe ve fen bilimlerinin yanlış kullanılmalan ve ihtiyaçlarm artması ile materyalizm, tabiatçılık ve benzeri cereyanlar, bu asrın bütün hayat sahalarını işgal etmiştir. Eğer bu aldatıcı cereyanları cevaplayacak; onları manaya ve istikamete çekecek bir iman hizmeti icra edilmezse; hiç kimse mehdiyi, mesihi ve tahayyül edilen altın çağı beklemesin. Çünkü imansızlığın adeta tabii bir sonucu olan anarşizm, sosyal bir kıyametin kopmasına sebep olacaktır."

"Hayat bir cilve-i vandettir. Hayat bir birlik kanunu olan ruhun ziyasıdır. Şuur bu ziyanın nurudur." (Kur'an, güneşe ziya, aya nur diyor. Demek cemaatlerin meslek ve meşrepleri, Kur'an'dan kaynaklanan birer hakikat olmalı. Eğer bunlar, Kur'an'dan kaynaklanmıyorsa; makes olmaya bedel, sosyal hayatın bünyesini bozan birer mikrop türü olurlar).

"Hayat kaynakları tükenecek, diye korkmamak lazım. Çünkü kainatı bir memleket gibi; dünyayı o memleket içinde bir saray gibi; yeryüzünü o saray içinde bir beşik gibi; o beşik içinde insan denilen mucizeyi yaratan ve onu sonsuz mucizeyi nimetlerle besleyen bir kudret, ilim ve irade var. Demek eğer ağaç baki ise, meyvelerin tükeneceğini sanmamak gerek. Evet, ilim, bilinç, şefkat, san'at ve rahmetle beslenen bu hayat ağacı ölümsüzdür. Halbuki insanlann çoğu, sonsuzluğu ve soyut (mücerred) değerleri bilmediklerinden bu hayat ağacını bir darağacı olarak görüyorlar."


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 490
En / Boy : 16,5 / 24
Kağıt Cinsi : 1. Hamur
Basım Tarihi : .2010
₺81,00
Tükendi

İnsan, sonsuz karanlıklar içinde çok renkli bir ışık.. Varoluşun ruhu ve bilinci. Kozmosun canlı direği. Bütün somut verilerin soyut ve anlamlı sanatı. Hem Adem, hem Yusuf, hem Yunus, hem Musa, hem İsa olan sosyal bir alem. Saniyeyi sene, kuruşu milyar yapan bir makine. Yüz milyar çarpı yüz milyar yıldızdan daha parlak bir star. Sayısız dram ve trajediyi, saadet ve şekaveti içeren bir kitap..

İnce bir tel, zayıf bir yavru kadar nazik ve zavallı… Bununla beraber bütün evrenden daha büyük bir bene sahip… Bu benle dünya denilen rahme düşmüş; öyle sonsuz mana meyvelerini veriyor ki; 14 milyar ışık yılı kadar geniş olan bu galaksiler kümesi dahi ona dar geliyor. Ötesini ve sonsuzu istiyor.

İşte bu kitapta bütün bu destansı manaları delilleri ile beraber göreceksiniz. Ve çoğunlukla da onları yaşayacaksınız.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 304
En / Boy : 14,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2012
₺54,00
Tükendi

Münazarat; Söz, Envar, Yeni Asya, Zehra ve İttihad yayınevleri tarafından tam metin olarak yayınlanmıştır. Bu beş yayını esas aldık; hiçbir nüsha farkı dışarıda kalmasın, diye hepsini değerlendirdik.

Münazarat metni çok veciz olduğu ve birçok farklı konuya değindiği için; sadeleştirme yoluna hiç gitmedik. Bu kitapta yaptıklarımızı şöyle beş başlık altında anlatabiliriz:

a) Son derece veciz, bir miktar kapalı ve ağır bir Osmanlıca olan metinler havada kalmasın diye ilk olarak Osmanlıcada zor ve ağır olan kelimeleri parantez içi olarak açıkladık. Fakat metnin orjinalliği bozulmasın diye buralarda aşırı gitmedik.

b) Metinlerde gerek paragraf ve gerek cümle ve kelimelerle ifade edilen konuları bazen şerh ve izah ettik; bazen de yeni bir kompozisyon ile bugünkü dilde yeniden yazdık.

c) Metinde geçen Arabî ibareleri, metin ile ilişkileri anlaşılabilecek şekilde tercüme ettik; şifreli olan o ibarelerin şifrelerini açıkladık.

d) Konunun daha etraflıca anlaşılması için müstakil yazılar şeklinde ara izahlar koyduk.

e) En önemlisi de bu kitapta geçen 120 ana konunun mana veya zaman ve zemin olarak birbiriyle olan ilişkisini yani nazm-ı maanisini gösterdik. Çünkü Üstad, Kur'andan aldığı bir metod olarak birkaç cümleyi veya birkaç soru ve cevabı bir araya getirmekle, tek başına o kelime ve cümlelerde olmayan başka manaları da söylemek istiyor. Bu kitapta bu boyut çok önemlidir. Sadece iki yerde bu boyut zayıf olduğu için Üstad bu sorular arasında münasebet arama diye uyarıyor. Risale-i Nurun meseleleri, nokta ve nükteleri arasında da böyle münasebetler vardır. Münasebet olmayan yerde Üstad yine burada münasebet arama diye söylüyor. (11. Mektubun meseleleri hakkında söylediği gibi.)

İşte bu bilinçli dizayn ve bütünlük bozulmasın ve kitabın akıcılığına halel gelmesin, diye kitabın yüzden fazla olan konularına, yeni ilave başlıklar koymadık.. Evet böyle önemli konulara yönelik olan bu kitabın bir bütün olarak okunması gerektiğine inanıyorum.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 300
En / Boy : 14,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 3.2013
₺63,00
Tükendi

Varlık, yaratılış ve Allah birbirinden ayrı değildir; yaratmak Allahın kendini ve isimlerini yaşamasıdır. Kuran Allah, her şeyde şehiddir, derken bu hakikate baktırıyor. Çünkü şehid, bir hakikati fiilen yaşayan demektir. Şahid ise dışarıdan gözlemleyen demektir. Kuran Allahın şahitliğini sadece insanın yaptığı işlerde dile getirir; diğer işlerde Allah şahiddir, yerine Allah şehiddir, diyor. Bu önemli nükteyi bildikten sonra; dünya ve insan, kainat içinde bir kum tanesi bile değildir; dolayısıyla sadece dünyamıza ve insana göre dizayn edilen dini literatür gerçek değildir, diyenlerin yanlışı ortaya çıkar. Dindarlar da dini hakikatlerin evrenselliğini ve sonsuzluğunu anlar, varoluşsal kaygıları biter, dünyada dahi cennet hayatını yaşarlar.

Hulasa: Varoluştaki bütün enerji, Allahın kudreti olduğu gibi, bütün formlar ve olaylar ve eşyanın asıl varlık sebebi olan yazılım ve programlar, Allahın ilmidir; yaşamak ve gelişme sürecinin ruhu ise, Onun iradesidir. Allah dışında hiçbir şey ve hiçbir gerçeklik yoktur ki, ateizmin ve dinsizliğin sağlıklı bir değeri olsun. Fakat Allah, bu gibi şeylere izin veriyor ki, sonsuz varlık sistematiği içinde insan denilen güzel ve önemli hakikat, özgürlük çerçevesinde gerçekleşsin.

Bu bütüncül gerçeklik, Ortaçağda din ve bilimin ayrılığından önemli ölçüde zihinlerden kaybolduğu gibi; asrımızın bilim ve felsefesinin öncüleri olan Freud, Jung ve Adlerin ayrılığından da ayrıca darbe aldı. Çünkü Adler, sadece gücü gördü; Jung her şey bir dosya, yazılım ve arketiptir, dedi; özgürlüğü dışladı. Freud ise hayatta tek değer, insanın özgürlüğüdür; dolayısıyla insan kendini, aile ve din obsesyonlarından kurtarmalıdır, diye iddia etti. Evet, bunlar ve bunların öncüleri olan Batılı feylesoflar, iki bin yıl önce İsanın anlattığı birliği göremediler, zihinler şizofren oldu. Bu şizofrenlik daha sonra topluma yansıdı.Galiba buradan da biyolojiye ve ekolojiye yansıyacaktır.Hayat, gerçekliğini kaybettiği gibi, ruhunu da kaybedip ölecektir.Eğer tevhid ve bütünlük ilacı, sisteme bir ruh olarak üflenmezse.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 14 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2014
₺63,00
Tükendi

Bu kitap ile açıkça anlaşılacaktır ki; eğer dinin özgün ontolojik ve sosyal konuları anlaşılmazsa, binlerce fiziki mucize gerçekleşse de, yüzlerce mehdi ve mesih gelse de insanların kalbinde ve hayatlarında hiçbir değişiklik olmayacaktır.

İnsanların çoğunun farkında olmadığı böyle hayati bir sorunun anlaşılması için; bu kitabın birçok meselesi, dinin ontolojik ve sosyal konularının özellikle mehdiyet ve mesihiyet ile ilgili metinlerin anlaşılmasına yönelik yazılmıştır.

Demek bu kitabın bazı konularının mehdiyet ve mesihiyet ile ne ilgisi var, diye itiraz edilmemelidir. Çünkü yüzlerce senedir çözülmeyen o konuların anlaşılması ile herkes kendi dünyasında, ailesinde ve toplumunda önce manevi sonra maddi ve sosyal bir mehdiyet ve mesihiyetin tecelli ettiğini görecektir. Dindar toplumların da meşru bir rönesans ve aydınlanmayı yaşayabileceğini anlayacaktır.

Evet, Mehdi, insanları gerçek dini anlayışa ve doğru yola ileten demektir; Mesih ise, dini egemen kılan demektir. Demek eğer dini konular doğru bilinmezse, ne doğru yol elde edilir; ne de din hayata egemen olur.

Özetlersek: Genel manada ve sosyolojik olarak medeniyetin rönesans ve aydınlanma dönemleri var olduğu gibi dinin bütün yönleri ile anlaşılmasının da bir rönesans ve aydınlanma dönemi vardır. Yahudilik ve Hıristiyanlık bu döneme Mesih demiştir; İslam ise Mehdi diyor. Bunun özünün özü ise insanların soyut ve sonsuz algı seviyesine çıkabilmesidir, somut ve sınırlı noktalarda boğulmamasıdır.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 14 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2014
₺72,00
Tükendi

Bütün medeniyetlerde özellikle Sümer, Mısır, Babil ve Yunanda felsefi ve bilimsel çalışmalardan önce bilgi olarak sadece mitolojik veriler var. Bu mitolojik veriler için bazıları hayali hikayeler; bazıları hurafevari inançlar diyor. Bazıları da bu mitolojik metinlerin gelişmiş parçalarını tarihi bilgi sanıyor. Birçok yazarın Gılgamış ve Troya destanlarını tarih sanması gibi...

Benim kanaatim (ki bu kanaatimi ilmi analizler ile isbat edebilirim) bu mitolojik metinler, ne hayali hikayelerdir, ne hurafevari inançlardır, ne de yanlış ve eksik aktarılmış tarihi bilgilerdir. Bunlar, sonsuz bir bilinç ve manalar içeren varlık ağacının, insan kalbi (bilinçdışı duyusu) üzerinden görünüp kaleme alınan insanlık arşivinin ilk belgeleridir.

Çünkü insan uyurken veya çocukluk döneminde iken üst kortex aktif olmadığı için; onun bilinçdışı duyusu aktif olur. Bunları net görebilir. Eski insanlarda üst kortex tam çalışmadığı için insanlık bir nevi tufuliyet (çocukluk) çağını yaşadığından mitolojik veriler denilen bu arketipleri daha net görebilmiştir.

Çünkü insan, sonsuz bilinç ve mana içeren varlık ağacının çekirdeği ve meyvesi olduğundan, o mana ve bilinç katmanları onu DNA' sında ve beyin katmanlarında yazılıdır. Bunlar ihtiyacın tetiklenmesiyle ortaya çıkarlar. Bu bilimsel noktayı bilmeyenler, ilkel insan ve çocuk insan, magic beyne sahiptir, bu gibi şeyleri uydurmuşlardır, diyebiliyorlar. Gılgamış Destanı üzerine yazdığım yorumlar bu metinlerin yapısının böyle olmadığını gösteriyor. Bu mitolojik malzeme Sümer ve Babil'de fazlaca var olduğu gibi; Yunan da da zengin bir malzeme vardır.

İnsanlığın ilk dersi olan mitolojik metinlerin birçok faydalı sonucu olmuştur.

Mesela;

a) İnsanda sağlam bir kişiliğin oluşması... (Çünkü yüce veya ölümsüz bir O'yu bilen insanda sağlıklı bir ben oluşur; insan bensizlik ve kişiliksizlik veya psikopat olmaktan kurtulur.)

b) Varlığı kutsal bilmek ve dolayısıyla ona değer vermek. (Samilerin her kelimenin önüne İlah manasına gelen el takısını ve Aryen milletlerin yine Teo manasına gelen the edatını koyması bunun delilidir.)

c) Bu metinlerdeki açıklamalar sayesinde insanlık basit de olsa nedenselliği ve nasıllığı öğrenmiştir.

d) Ki bunun bir sonraki adımı felsefi ve bilimsel düşünce ve çalışmalar olmuştur.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 352
En / Boy : 14,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2015
₺72,00
Tükendi

Ey Paşalar ve Subaylar! Bütün gücümle derim ki:

Gazetelerde yayınladığım bütün makalelerimde anlattığım bütün konularda son derece ısrarlıyım. (Bu nutuk ve makalelerdeki gerçekleri ifade etmekte asla pişman değilim.)

Eğer geniş zaman tarafından Asr-ı Saadet mahkemesinin adaletli şeriat kanunlarının celbiyle ifadete çağrılsam, yayınladığım hakikatleri aynen ortaya sunacağım. Olsa olsa; o zamanın mecburi modasına göre o gerçeklere yeni bir elbise giydiririm.

Şayet gelecek zaman tarafından üç yüz sene sonraki akılların eleştirisi mahkemesinin emriyle, tarihin tutuklama celbiyle ifadeye çağrılsam, yine aynı hakikatleri söyleyeceğim. Yalnız o zamanın zorlamasıyla genişlenerek çatlayan bir kısım noktalarını yamalayıp taptazen olarak orada da bu hakikat ve gerçekleri göstereceğim.

Demek hakikat başka bir şeye tahavvül etmez: (zıddına dönüşmez.) Hakikat haktır. El-Hakku ya'lü wela yu'la aleyhi...(Hak üstün gelir; ona asla üstün gelinmez.)

Millet uyanmış, aldatma ve yanılmayla kandırılsa da bu durum devam etmeyecektir. Çünkü hakikat sanılan hayalin ömrü çok kısa olur. Kamuoyunun (efkar-ı ammenin) fışkırmasıyla o aldatmalar ve yanıltmalar dağılacak; hakikat ve doğru olan fikir ve işler ortaya çıkacaktır.

Sıkıyönetim Mahkemesine olan Savunmasından 

(İki Mekteb-iMusibet Şehadetnamesi'nden)


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 351
En / Boy : 14,5 / 21
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 5.2015
₺72,00
Tükendi

Kitabın üslubundan ve müellifin diğer kitap ve makalelerinden anlaşılan odur ki; Filibeli Ahmed Hilmi Bey, bu gerçeklerin çoğunu veya benzerlerini bizzat yaşamıştır. Kitabın ismine gelince; hayal soyut bir manayı veya gerçeği görüntü şeklinde tasvir ve temsil etme duyumuz demektir. Kelimenin etimolojik yönü, çok güzel atlar kafilesinin insanın gözü önünden geçmesi manasına gelir. Duru görüş denilen, veli insanların keşifleri de bu hayal duygusunun biraz daha fazla gelişmesidir. Bu büyük zatlar, çok önemli, derin ve soyut manaları, hayal duygusu ile somut nesne ve olaylar olarak görürler. Normal insanların rüyada gördüğü gibi.. Nitekim bazı dinî kitaplarda keşfin ismi rüyettir. Rüyet somut görüş demektir.

Amak-ı Hayal ise hayal, keşif ve rüyetin en derin ve gerçek şekilleri demektir. Evet, Ahmed Hilmi Bey bu kitabında bine yakın soyut ve manevî gerçeklerin fotoğrafını çekmiştir; tasvirini yazmıştır; o manevî ve soyut gerçekleri bizzat hayatında yaşamıştır. Mantık ilmine göre soyut ile somut, mahiyet ile hüviyet birleşirse hakikat ortaya çıkar. Demek bu kitap hakikatin en yüksek seviyede ifadesidir.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 237
En / Boy : 14,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2016
₺54,00
Tükendi

İster kadın ol, ister erkek ol, fark etmez. Önemli olan, insan olmaktır ve bir adım daha ileri gitmeye çalışmaktır.

İster inanın, ister inanmayın, eski çağlardaki kraliçeler, bu çağdaki kraliçelerden daha çokturlar.

İnsanın hızı ses hızını on kat geçti. Fakat bu hareket onu ilerleteceğine geriletmiştir.

Babaerkilliğin temeli ve okulu, anaerkilliktir.

Büyükannemiz tabiat zehirlenmiştir. İşte ona şifa olsun diye bu satırlar mersiye olarak yazıldı.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 350
En / Boy : 14,5 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2007
₺54,00
1
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı