Refik Halid, Minelbab Ilelmihrab'ın devamı niteliğinde olan Bir Ömür Boyunca'yla ülkemizin meşrutiyet, mütareke ve cumhuriyet dönemlerine ait yaşantılarını anlatmayı sürdürüyor. Lübnan, Suriye ve Turkiye'deki anılarını yazarken, kronolojik bir sıra takip etmeyen Refik Halid, anlatımında geçmişe ve geleceğe gidip gelerek toplumdaki siyasal, sosyo- kültürel değişimleri ve benzerlikleri göz önüne seriyor. Tarihimizin önemli bir bölümünü farklı pencereden bakarak daha iyi değerlendirmeyi sağlayan Bir Ömür Boyunca, Minelbab İlelmihrab ile birlikte edebiyatımızda anı türünün en güzel örnekleri arasında yer alıyor.
"Refik Halid’in romanlarını soluk soluğa okuduğum dönemlerdi. Bugünün Saraylısı’nı birkaç kez okumuş, bir türlü doyamamıştım. O yüzden bazı sahnelerini ezbere hatırlarım. Onu çağrıştıran Dişi Örümcek de çok hoşuma giderdi. Hele Nilgün, bir dönem, başucu kitabım oldu. 2000 Yılın Sevgilisi’ne gelince, beş-on sayfa okuduktan sonra, beni adamakıllı şaşırtmıştı. Bir zaman kaymasında geriye, geçmişe yolculuk... Aslında her şey en olağan roman sahneleriyle başlıyor: Fahir’le Güldal, birbirlerini tanımayan genç adamla genç kız, İskenderun Garı’ndan Ankara-İstanbul trenine binecekler. Okaliptüs ağaçlarından geniz yakıcı rayihalar. Mevsim, ilkyaz sonu. Güldal’la Fahir, besbelli, az sonra göz göze gelecekler. Geliyorlar da, ama demin dediğim gibi bir zaman kaymasına uğrayarak: Onlarınki yıldırım aşkı değil. Fahir’in iddiasına bakılırsa, 2000 yılından beri sürüyor aşk, tutku, gönül ikizliği. Böylece roman 2000 yıllık bir zaman dilimine açılma imkânı buluyor ve Refik Halid Karay da tatlı tatlı anlatıyor." -Selim İleri
Cumhuriyet tarihinin şifreleri çözülüyor... Nutuk’taki Atatürk yeniden ete ve kemiğe bürünüyor... Nutuk’un Deşifresi, Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı’nı ve sonrasındaki uluslaşma ve çağdaşlaşma hareketlerini, Nutuk’a dayalı olarak anlatan; Nutuk’un yazılışını, okunuşunu, içeriğini ve bilinmeyen özelliklerini "açıkça" ortaya koyan ve Atatürk’ün Nutuk’taki değerlendirmelerinin bugünün Türkiye’sine ışık tuttuğunu gösteren "resmi tarih dışı" bilimsel bir araştırmadır.
"İnsan bütün bunları okurken, insan kümelerini ve insan fertlerini avucunun içinde istediği gibi kullanabilen, ölçülmez bir kuvvete sahip bir ruhlar hükümdarının huzurunda bulunduğunu hayraniyet ve tebcil ile duyuyor."
- Yusuf Akçura
"Monografiden metin yayınına, antolojiden ders kitabına kadar uzanan araştırma ve incelemeleriyle Türk edebiyatı için zengin bir ‘başvuru kitaplığı’ oluşturmuştur Cevdet Kudret. ürk Edebiyatında Hikâye ve Roman bu kitaplığın seçkin örneklerinden biridir. Kronolojik akışıyla edebiyat tarihi, seçmece düzeni ve bol metin örneğiyle antoloji, değerlendirmeleriyle eleştiri karakteri gösteren bu üç ciltlik çalışma alanının en güvenilir başvuru kaynaklarından biri kabul edilmektedir. Türk Edebiyatını Tanzimat’tan 1959’a kadar dönem dönem ele alan serinin ikinci cildi 1911-1922 arasını kapsıyor. II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kadar süren bu dönemin yazarlarını hayatı/eserleri/sanatı çizgisinde değerlendiren kitap, ilk yayım yılından bu yana Cevdet Kudret’in en önemli çalışmalarından biri olmayı sürdürüyor." -Handan İnci-
Venedik körfezinin methalinde ileri bir karakol gibi mühim bir mevkide bulunan Korfo Adası’nı muhasara etmek ve onu zararsız bir hale getirmek, Venedikliler için pek büyük bir darbe olacaktı. Padişahtan avdet emrini alan Lütfi Paşa, Avlonya’ya gelmiş ve derhal huzura çıkarak Polya sahillerindeki muvaffakiyetlerini sayıp dökmüştü. Süleyman: "Venediklinin anlı şanlı kalesi Korfo’dur. Varın onu kuşatın. Yakıp yıkın ve tiz alın!" diye Korfo muhasarasını emretmiş ve kendisi de Avlonya’yı terk ederek adanın karşısındaki sahilde ordugâh kurmak için hazırlığa başlamıştı. Feridun Fazıl Tülbentçi’den yine okuyucuları soluksuz bırakacak tarihi bir macera...
Arhavi’den göçen Fermancı ailesinin; verem, zafiyet ve tifüsün kol gezdiği, eşitsizliklerin acıyla yaşandığı, karaborsa vurgunu yemiş II. Dünya Savaşı yoksulu İstanbul’da verdiği yaşam kavgası... Yanlışla doğrunun, ahlakla ahlaksızlığın birbirine karıştığı acımasız hayat labirentindeki cehennemden çıkış yolu bulup fırlayan insanların kesişen kaderleri... Yaslı aşkların, iç hesaplaşmalarının, kabadayı âlemindeki mafyaya dönüşümün, alışılagelmişe başkaldırının hayat ve kimlik verdiği maceralar sağanağı...
Bilge Umar, 50 yıllık akademik deneyimine dayanarak, üniversite öğreniminde başarı kazanmanın tekniğini, kurallarını, "püf noktaları"nı anlatıyor.
Felsefenin Kısa Tarihi Almanya’nın en ünlü ve saygın düşünürlerinden biri tarafından kaleme alınmıştır. Otfried Höffe açık ve herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek bir biçimde felsefenin antik Yunan’dan başlayarak günümüze kadar aldığı yolu bizlere aktarmaktadır. Felsefenin bitmez tükenmez zenginliğinden en önemli konuları, kişileri, ekolleri ve yapıtları seçip çıkartmak suretiyle felsefi düşüncenin gelişimini canlı bir biçimde anlatmaktadır. Kitap aynı zamanda felsefeye giriş niteliğinde olup büyük düşünürlerin rehberliğinde okurların kendi kendilerine felsefe yapmayı öğrenmelerine yardımcı olacaktır.
Barbaros Hayreddin Paşa'nın asıl adı Hızır Reis'ti. Kardeşleriyle birlikte deniz ticareti yaparken Rodos Şövalyelerine tutsak düştü. Serbest kaldıktan sonra Cerbe Adası'nı üs olarak kullanıp korsanlık yapmaya başladı.Avrupalıların Barbarossa diye adlandırdığı, Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın kaptanıderya unvanını verdiği bu ünlü Türk denizcisinin nefes kesen romanı Feridun Fazıl Tülbentçi'nin kaleminden okurlara sunuluyor.
Görmezden geldiğimiz bir ülke var yanı başımızda, özel çocukların yaşadığı bir ülke... Yalnızlık Ülkesi... Kiminin acıyarak baktığı, kiminin korkup kaçtığı, kiminin yanından uzaklaştığı, kiminin alay ettiği, kiminin de kazanç kapısı yaptığı özel çocuklara... Sokaklara terk edilen, ailesi tarafından kabul edilmeyen, bir yerlere hapsedilen ya da sürekli şiddete maruz kalan özel çocuklara... Yalnızlık Ülkesinde yalnızlığa mahkûm edilmiş tüm özel çocuklara...
"Peki... seni neden kurtarayım?" Elliott Goodman’ın, bir kalp krizinden sonra acilen ameliyata alınmak üzereyken işittiği sorudur bu. Ama soran kişi Elliott’ın cerrahı değil, Tanrı’dır. Yüce Tanrı. Tanrı, Elliott’la iddiaya girmek ister. Ona on sekiz çukurluk bir golf maçıyla meydan okur. Elliott kazanırsa kurtulacaktır; kaybederse... Golfe, hayata ve ikisinden de öğrenilen derslere dair bu zekice yazılmış, esprili ve dokunaklı roman, işte böylece başlar. Tanrı adil davranmak için (zaten hep öyle değil midir?) Elliott’la oynayıp ona birkaç numara öğretsinler diye yeryüzüne on sekiz efsanevi ve birbirinden ilginç rakip yollar. Elliott şimdiye dek yaşamış en renkli kişilerden, Leonardo da Vinci’yle (sopaları güzeldir), Marilyn Monroe’yla (her şeyi güzeldir), Bebek Ruth’la (sosisli sandviç düşkünüdür), Abraham Lincoln’le (hilecidir!) ve aralarında Musa, John Lennon, Jeanne d’Arc, Picasso, W. C. Fields, Sokrates, Bebek Didrikson Zaharias, Beethoven, Gandhi ve Shakespeare’in de bulunduğu diğer on dört ünlü kişiyle golf oynar. Vuruşlar değerlendirilirken, toplar kum engellerine takılırken ve Freud arabayı kullanırken (kontrol manyağıdır çünkü), Elliott kendi hayatının muhasebesini yaparak, mutlak rakibiyle karşılaşmadan önce neleri düzeltebileceğini ya da geliştirebileceğini anlamaya fırsat bulur.
Sabah güneşi Amerikan Büyükelçiliği’nin kuzeye bakan geniş pencerelerinden içeri süzülerek yerdeki bordo renkli makine halısının üzerinde hâreler yaratıyordu. Kocaman odada derin bir sessizlik hüküm sürüyordu; tek işitilen ses klima cihazının belli belirsiz monoton uğultusuydu. CIA’nın Irak bölgesi en üst düzey yetkilisi Michael Edward, odanın serinliğine rağmen alnında beliren ter damlalarını silmeye çalışarak, karşısında oturan ve kahredici nazarlarla kendisini süzen Harry Morgan’ın bakışlarından kurtulmaya çalışıyordu. İnce metal çerçeveli gözlüğünü burnunun üzerine doğru iten Harry Morgan, buz gibi bir ses tonuyla sorusunu tekrarladı. "Demek MİT ajanı yaşıyor, öyle mi?" Edward bu soruya zaten cevap vermişti, ama Dış Operasyonlar Daire Başkanı sanki kendisine ıstırap vermek istercesine suali yinelemişti. "Üzgünüm efendim, fakat maalesef yaşıyor." Polisiye edebiyatımızın güçlü kalemi Osman Aysu, ustaca kurgulanmış yeni gerilim romanında, okuyucularını soluksuz bırakacak bir yolculuğa çıkarıyor
Dean Koontz’un New York Times’ın en çok satanlar listesine giren muhteşem yeni kitabının genç kahramanıyla; bu sayfalarda size yüreğini sunan ve sizin yüreğinizi sonsuza kadar fethedecek olan, hayatla ölümün kesiştiği kavşağın cesur nöbetçisi Odd Thomas’la tanışın. Bazen Odd Thomas’ı arayıp bulan sessiz ruhlar sadece adalet ister. Bazen de onların verdiği ipuçlarıyla bir suçu engeller. Ancak bu kez durum farklıdır. Yaklaşan facianın habercisi olan sırtlana benzer gölgeler güruhunun refakatinde bir yabancı, Pico Mundo’ya gelmiştir. Ruh eşi Stormy’nin ve aralarında Rock’n’Roll Kralı’nın da bulunduğu bir grubun yardımıyla Odd, kötülüklerin yıkıcı sonucunu engellemek için zamanla yarışa girer. Geçmişle geleceğin, geçmişin yazgısıyla geleceğin alınyazısının birbirine yaklaştığı, her şeyi sarsan bu saatleri anlatan Odd Thomas’ın hikayesi, zamanımızın unutulmaz masalı ve Dean Koontz’un en kalıcı yapıtı olacak. "Koontz büyük bir keyifle garip durumları ele alıyor ve onları tümüyle inanılabilir hale getiriyor. Ürpertici bir kitap olduğu düşünülürse, sevimli sıradışı tipler üzerine kurulmuş olan hikaye insanı şaşırtacak kadar sıcak... Odd Thomas kendini olağandışı hayat yaşayan bir tava aşçısı olarak tanımlıyor; Koontz da bunu lezzetli ve sıcak bir şekilde servise sunuyor." -People-
Özellikle edebiyat okurlarının gereksinme duyduğu bu antoloji edebiyatımızdaki öykü ve romanın gelişim çizgisini inceliyor. Yazarları tanıtıcı bilgiler, yapıtlardan alıntılar, edebiyat tarihindeki dönemlerine uygun olarak ele alınıyor. Türk Dili ve Edebiyatı’nın tarihsel gelişimini izlemek isteyenlerin yararlanacağı bir kaynak kitap.
"Eserimiz, yalnız bir tarikatin hal tercemesi değil, bir yandan da vesikalar topluluğudur. Böylece tarihe malolan bir tarikatin kuruluşundan beri geçirdiği safhaları, tarihten aldığımız vesikalarla meraklılara, tarih ve tasavvuf ehline, tek sözle tarihe sunuyoruz." -Abdülbâki Gölpınarlı-
Dean Koontz, bu kitabında yine yeteneğini sergiliyor ve üstünde uzun süre çalıştığı bu romanını nihayet okuyucusuna sunuyor. Kitap, bir aşk hikâyesi olarak başlıyor, sonra heyecanlı bir maceraya ve korkularımızın sınırlarını tekrar çizen, bir yandan da gerçek sevgiyi yeni baştan tanımlayan usta işi bir gerilime dönüşüyor. Amy Redwing bütün hayatını, sahipleri tarafından terk edilmiş, zor şartlarda yaşayan golden retriever’ları kurtarmaya adamıştı. Amy ile uğruna hayatını tehlikeye attığı Nickie arasında çok kısa bir süre içinde esrarengiz bir bağ kurulmuştu. Ancak Nickie ile gelen mutluluk bir dizi garip olayla gölgelenecekti. Uğursuz bir yabancının ortaya çıkması ve evine yapılan gizemli bir ziyaret, Amy’nin her adımının karanlık adamlar tarafından takip edildiğinin kanıtıydı. Birileri Amy’yi, hayatını adadığı o zavallı hayvanların durumuna düşürmek için ant içmişti. Ama şimdi Amy’ye yardım eli uzatacak kimseler yoktu. Nefes kesen açılış sahnesinden şok edici finaline kadar heyecan ve gerilim dozunu maksimum düzeyde tutmayı başaran bu kitap, okuyucuyu, yarattığı kurgu dünyasının içine sürüklüyor.
Uygarlık Tarihinin "Saklanan" Gerçekleriyle Ve Atatürk'ün "Büyük Arayışıyla" Yüzleşmeye Hazır mısınız? 1936 Türkiye-Ankara: Atatürk, J.Churchward'ın 50 yıllık araştırmalarına dayanan "Kayıp Kıta Mu" kuramının izini sürmeye başladı. Churchward, Mayalar, Mısırlılar, Sümerler ve Uygur Türklerinin MÖ 12.000'lerde bir doğal afet sonunda Pasifik Okyanusu'nda sulara gömülen "Mu kıtasından" dünyaya yayıldıklarını iddia ediyordu. Atatürk, yaklaşık 3 yıl süren araştırmaları sonunda, ölmeden önce, Türklerin Orta Asya'dan önceki anavatanlarının Mu kıtası olabileceğini düşünmeye başlamıştı...
Atatürk'ün ölümünden sonra bu çalışmaları kamuoyundan saklandı! 1986 Japonya-Okinava: Yerel bir dalgıç Japonya'nın Okinava Adası yakınlarındaki Yonaguni'nin açıklarında hiç beklemediği bir görüntüyle karşılaştı. Suyun metrelerce altında, dipte, derinlere doğru alçalan basamaklarıyla garip bir antik kalıntı uzanıyordu önünde. Önce göz yanılması sandı, basamaklara yaklaşıp inceledi. Yapının çevresini dolaştıkça şaşkınlığı daha da artıyordu. Çok eski bir zamandan beri suyun altında yattığı belli olan bu basamaklı yapı düzenli kıvrımlara ve son derece hassas açılara sahip bir piramitti... Bilim dünyası şaşkındı... Yonaguni-Okinava kalıntıları günümüzden 10.000 yıl önce Pasifik'te sulara gömülmüş bir batık uygarlığa aitti...
Gencecik bir kız, parçalanmış bir aile... Anne ve babasının yeni yaşamlarıyla çatışan, bocalayan Sevi’nin umutları, aşk özlemi, kıskançlıkları, karmaşık iç dünyası... Etrafındakiler kendince haklı ama söze dökülmesinden korktukları o "Sır" nedeniyle tedirgin ve ürkekler. Aslında hiçbiri masum değil! Füsun Önal bir kez daha bilinen kalıpları zorluyor... -Pınar Çekirge- Eğitim Uzmanı
Kaşgarlı Mahmud, büyük yapıtı Divânü Lûgâti’t Türk’le Türk diline olduğu kadar Türk kültürüne, Türk tarihine, Türk sanatına ve Türklerin yaşamı algılayışına ilişkin de değerli bir belge bırakmıştır. Kaşgarlı Mahmud, Divânü Lûgâti’t-Türk’ü başta Araplar olmak üzere yabancılara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazmıştır. Türk dilinin ilk sözlüğü sayılan Divânü Lûgâti’t-Türk, çeşitli Türk boylarından derlenmiş bir ağızlar sözlüğü niteliğini taşımaktadır. Bununla birlikte yapıt, yalnızca bir sözlük olmayıp Türkçenin XI. Yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir dilbilgisi kitabı; kişi, boy ve yer adları kaynağı; Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına ilişkin zengin bilgiler içeren, aynı zamanda döneminin tıp bilgileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir yapıt niteliğindedir. Divânü Lûgâti’t-Türk bizim için yalnız dil tarihi bakımından değil; ayrıca, Türk tarihi, coğrafyası, edebiyatı, mitolojisi, folkloru, etnografyası, uygarlığı bakımından da çok değerli bir kaynaktır.
"Koontz, yazarlık formunun zirvesinde... son derece etkileyici; tam bir heyecan fırtınası... ama aynı zamanda kahramanlık, fedakârlık, günün gerektirdiği kurtarıcılık unsurlarıyla dolu, dokunaklı ve soylu. Sımsıkı örülmüş, hareket dolu ve baştan sona dehşet verici bir belirsizlik." Dünyanın sonunun geldiğinin işareti olduğunu düşündükleri o sabah, Molly ve Neil Sloan çatılarını döven yağmurun sesiyle uyanmışlardı. Parlak, gümüş renkli bir sağanak, Kaliforniya’daki küçük dağ kasabasını neredeyse sular altında bırakmıştı. Uykularına dadanmış, rüyalarına girmişti ve şimdi de, genç çift bu mor renkli şafak vakti, bir şeylerin korkunç bir şekilde yanlış gittiği hissinden kurtulamıyordu. Saatler geçtikçe, dünyanın dört bir yanından huzur bozucu, olağanüstü meteoroloji haberleri yağmaya başlamıştı. Küçük kasabaları akşam karanlığında dış dünyayla olan tüm bağlantısını yitirmişti. Yoğun bir sis tabakası, bir zamanlar sıcacık bir yuva olan kasabalarını şeytani bir labirente dönüştürmüştü. Kısa bir süre sonra Sloan’lar ve komşuları, içlerinde bulunan, varlığından asla haberdar olmadıkları cesaret ve insanlık potansiyellerini ortaya koymak zorunda bırakılacaklardı. Çünkü bu puslu karanlıkta, dünyalarının başına neler geldiğini bir anda gözlerinin önüne seren şeyle karşılaşacaklardı... onları merhametsizce avlayan bir şeyle... " Tam bir güç gösterisi."
Kitap, günümüzde işi ve ailesi arasına sıkışmış çalışan kadının, rutin işleri arasında yer alan yemek pişirme eylemi için harcadığı zamanı azaltıp kendine, özel zevklerine daha fazla zaman ayırabilmesini, yemek pişirme işlevini zorunlu bir görevden keyif verici bir uğraş haline dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Gerek iş, gerekse günlük yaşamda kadınların karşılaştıkları güçlükleri bir nebze olsun unutturmak, mutfakta onların yaratıcı yönlerini açığa çıkarmak, yaptıkları yemeklerle övgü, takdir kazanmalarını sağlayarak özgüvenlerini artırmayı hedeflemektedir. Kitapta çeşitli teknik ve yöntemlerle yemek pişirme süreleri kısaltılıp yemek tarifleri basitleştirilmiştir. Tüm tarifler denenip, kitap okurlarının karşılaşabilecekleri zorluklar hafifletilmeye çalışılmıştır. Dünya, Osmanlı ve Türk mutfağından örneklerin verildiği tarifler; çorbalar, salatalar, sebze yemekleri, et, balık, tavuk yemekleri ve tatlılar olmak üzere 5 ana bölüm altında toplanmıştır. Tariflerde, yemeklerin kaç kişilik olduğu, ne kadar sürede hazırlandığı ve pişirildiği belirtilerek, uygulamaya başlamadan önce pişirenin doğru zaman planlaması yapmasına yardımcı olunmuştur. Malzemeler, yemeğe katılma sırasına göre düzenlenip, yemeğin yapılma aşamaları numaralandırılarak tariflerin kolay ve pratik biçimde uygulanması sağlanmıştır. Sevgi dolu, sıcak ve keyifli sohbetler eşliğinde nice sofralar kurmanız dileğiyle... Şimdiden kolay gelsin, ellerinize sağlık, afiyet olsun.
Kitâbevimiz, tarihsel kalıntılara meraklı, bu kalıntıların bulunduğu yöreleri gezmeyi seven okurlarımız için özetlenmiş, yol gösterici bilgiler içeren ve görsellikle de zenginleştirilmiş bir dizi kitap yayınlama projesini "Karia" adlı kitapla hayata geçirmiş, ardından da "Lykia", "Kilikia", "Karadeniz Kappadokia’sı", "Ionia", "Lydia", "Troia", "Aiolis", "Bithynia", "Mysia", "Paphlagonia" adlı kitapları sunmuştu okurlara. Elinizdeki kitap yine aynı yazarın, Bilge Umar’ın bir çalışması: "Phrygia"... Bu kitapta "Phrygia"nın tarihsel süreç içindeki serüvenine, yine güvenilir bilgi ve yorumlar ışığında tanık olacaksınız...
Kitap satın almak için bizi tercih etmenizin bir çok nedeni olabilir. 93 yıldır kitap sektöründe sizlere hizmet veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. En çok satan ve yeni çıkan kitapların yanı sıra tüm kitapları sizlere ulaştırıyoruz. Kitap okurlarına en iyi hizmeti ve en ucuz fiyata sunuyoruz. İndirimli Kitap almak için doğru adrestesiniz. Kapıda ödeme imkanı ve kredi kartına vade farksız 6 taksit imkanı ile hızlıca kitap siparişi verebilirsiniz. %50'ye varan indirimlerle ucuz kitap siparişi vermek için en doğru adres olmaya devam ediyoruz.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.