Kitabın konusu, İslam dininin doğuş ve yayılış tarihidir. Hz. Peygamber, getirmiş olduğu dinin bütün Arap Yarımadası'na yayıldığını görme mutluluğuna erişmiştir. Onun vefatını izleyen yüz yıl içerisinde ise İslam devleti, tek merkezden idare edilen en büyük siyasi sınırlarına ulaşmıştır.
Kitabın giriş bölümünde, İslam tarihinin temel kaynakları tanıtıldıktan sonra, İslam öncesi Arap tarihi hakkında özlü bilgiler verilmiştir. Birinci ve ikinci bölümler, Hz. Peygamber'in hayatına ayrılmıştır. Bu bölümlerdeki ana başlıklar belirlenirken klasik siyer kitaplarında olduğu gibi kronoloji değil, konu bütünlüğü esas alınmıştır. Dört Halife Dönemi ve Emevîler ise ayrı birer bölüm olarak düzenlenmiştir. Türklerin kitleler hâlinde İslam'a girdikleri Abbasîler Dönemi'ne ise bu çalışmada yer verilmemiştir. Esasen tarih bölümü öğrencileri için hazırlanmış olan böyle bir eserde buna gerek görülmemiştir. Çünkü “İlk Müslüman Türk Devletleri Tarihi” gibi bazı derslerde, Türk tarihiyle ilgili olduğu ölçüde Abbasîlerden de söz edilmektedir.
Bu kitaptaki bilgiler, ilk defa burada ortaya atılmış değildir. Temel kaynakların yanı sıra, bu konuda yerli ve yabancı birçok araştırmacının yazdığı eserlerde daha fazlasını bulmak mümkündür. Bununla birlikte çok geniş bir zaman ve mekânı ilgilendiren bu bilgilerin tamamı belli bir hacim içinde sunulmuştur. Verilen bilgilerle yetinmek istemeyenler, dipnotlarda ve kaynakçada isimleri verilen eserlerden başlayarak başka kaynaklara da başvurabilirler. Bu kitap, bir ders kitabı olarak tasarlanıp hazırlanmış olmasına karşın, ele aldığı konu bakımından her kesimden okuyucuya hitap edecek mahiyettedir.
- Hicret, davetin başlangıcından da, vahyin inişinden de daha derin anlamlar içermektedir.
- Hicret, yeni bir devletin - inanç devletinin-kanun düzleminde somut bir ifadesidir.
- Yeni devlet; yani Hicret Devleti...
"Yesrib" ya da "Medine" devleti değil "düşünce" ve "inanç" devletidir, herhangi bir "toprak parçası" üzerine kurulu sıradan bir devlet değildir. Onun inancını ve düşüncesini kabul eden herhangi bir yerde tekrar kurulabilir.
- İnanç Devleti, "en üstün otorite, Allah'tır" esası üzerine kuruludur. Allah, prensipleri ve genel direktifleri ortaya koyarken tarafsız olan bir güçtür.
- Hicret Devleti düşünce ve inanca dayalı ideolojik bir devlettir, yalnız o, diğer karşıt düşünce ve inançları müsadere etmez. Çünkü ideolojik devlet, tüm insanlara açık olmak gibi bir doğaya sahip olmasından dolayı evrenseldir ve tarihteki "teokratik devletler" gibi kendini belli gruplara has kılmaz.
- Tabi olmak, inanmanın bir parçasıdır.
Alamut Piri Hasan Sabbah’ın gerçek öyküsü. Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk ile hiç okul arkadaşı olmadı. Cennet Fedaileri diye bir örgüt hiç kurulmadı. Haşhaşiler (afyonkeş) Alamut Kalesi’nde asla barınmadılar. Sahte Cennet kesinlikle yaşanmadı. Marco Polo, Alamut Kalesi’ni hiç görmeden yazdı. Gerçek Hasan Sabbah kimdir, ne yapmıştır? Alamut Kalesi ile sahte cennet efsanesinin aslı astarı nedir? Alamut Kalesi, tüm dünyanın nefretini nasıl topladı? "Afyonkeş katiller" (Haşaşiler) deyimi niçin günümüzdeki insanları bile yanılgıya düşürüyor? Bu soruları yanıtlayan eser, Hassan Sabbah hakkınnda uydurulmuş efsaneleri içeren piyasa malı tüm kitaplara bilimsel bir alternatif niteliğinde. Haçlılar ve Ortodoks İslamcıların Hasan Sabbah yandaşları hakkındaki karalama ve iftiralarını belgeleriyle ortaya çıkaran bu kitap, Türkiye’de çok az bilinen İsmaili mezhebinin gizemli tarihini açıklıyor. Batınilik ile tasavvufa giden ilk kapıyı aralıyor. Bu kitapta, aynı zamanda Hasan Sabbah’ın İslamda özgürleşme, eşitlik ve kardeşlik fikriyatının öncülleri ve ardılları olan eşitlikçi dervişan cumhuriyetlerinin hikayesi de anlatılıyor.
Endülüs sadece bir bölge değil, bir kültürdür. Farklı din, dil ve ırkların birarada yaşayabileceğine açık bir delil, farklılıkların toplumsal zenginliğe dönüştüğü bir vatandır.
Doğu kültürü Avrupa’ya Endülüs aracılığıyla girmiş ve ardında görkemli eserler bırakmıştır. Endülüs bu ihtişamını, ürettiği eserlerin zarafetine mi yoksa yüksek kültür öğelerinin Avrupa’ya geçiş kanalı olduğu gerçeğine mi borçludur? İslam dünyasıyla temasını nasıl sürdürmüştür? İklim, coğrafya ve dinlerin birbirine karıştığı İber Yarımadası’nın koşullarına ne ölçüde uyum sağlamıştır? Kendi değerlerini tüm topluma aşılayabilmiş midir? Avrupa’ya tam olarak ne kazandırmıştır?
Sahanın yetkin isimlerinden W. M. Watt ve P. Cachia bu sorulara tarihsel sürecin tüm detayları eşliğinde cevap arıyorlar. Endülüs Tarihi, Müslümanların 711’de heyecanla başlayıp 1492’de hazin bir şekilde sona eren, XVII. asrın başlarına kadar da türlü meşakkatlerle devam eden Endülüs serüvenini konu ediniyor.
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.