Henüz 19’unda babasını kaybeden edebiyat aşığı bir genç, erken yaşta bekâr kalan korumacı bir anne ve rüya gibi bir sevgili; Şehnaz…

Nihat Ahmet, yokluk, hastalık ve fikir çatışmalarının hüküm sürdüğü bir dönemde büyüme sancıları çekiyor. Bir yandan edebiyat derneklerinde aruz ile heceyi tartışır, yayımlatacağı şiirlerle kendi ayakları üstünde durmaya çalışırken, bir yandan da aşkına mani olan annesiyle mücadele ediyor. Tam her şey yoluna girdi derken patlak veren Birinci Dünya Savaşı ise hayatının tüm seyrini değiştiriyor. Ve hiç beklenmedik bir anda göç başlıyor.

Yusuf Ziya Ortaç, ilk gençlik yıllarından izler taşıyan Göç’te zorlu bir aşkı anlatırken milli mücadeleye giden siyasi tartışmalara, yoksulla zengin arasındaki uçuruma ve dönemin edebiyat çevresine ayna tutuyor. Ortaç, Ziya Gökalp’e selam göndermeyi de ihmal etmiyor.  

***

İstanbul’da 1895 yılında dünyaya gelen Yusuf Ziya Ortaç, edebiyata Vefa İdadisi’nde okurken aruz vezninde yazdığı şiirlerle başladı. Genç yaşta tanıştığı Ziya Gökalp’in etkisiyle hece ölçüsünü benimsedi ve bu türde verdiği başarılı örnekler sayesinde “Hecenin Beş Şairi”nden biri olarak ünlendi. 1915’te edebiyat öğretmenliğine başlayan Ortaç, edebi faaliyetlerine çeşitli dergilerde yazarak devam etti. Asıl yükselişini ise 1922’de Orhan Seyfi Orhon’la birlikte çıkarmaya başladıkları “Akbaba” adlı mizah dergisi ile yaşadı. Kısa sürede en ünlü mizah yazarlarından biri haline geldi ve ölümüne değin dergiyi çıkarmaya devam etti. Dönemine yayıncılık faaliyetleriyle damga vuran Ortaç, 1946-1954 yılları arasında milletvekilliği de yaptı. Ortaç, 1967’de, doğduğu şehirde hayatını kaybetti.

 

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 168
En / Boy : 13,7/19,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺78,40

Geçmişe özlem duyan Osmanlı paşası bir dede, geleceğe kaygıyla bakan eski İttihat-Terakki üyesi bir baba ve biri milliyetçi diğeri Marksist iki düşman kardeş. Türkiye büyük bir dönüşüm yaşarken üç ayrı kuşak aynı evde siyasi, kültürel ve ahlaki çatışmalar içinde yaşam mücadelesi veriyor. Ve tüm bunların arasında tutulduğu aşkla zenginliği tadan Bedia, geçirdiği ışıltılı günlerde hayatı sorgulamaya başlıyor.

Dönemin politik tartışmaları ve amansız bir kuşak çatışması arka planında fakir kız ile zengin oğlanın aşkını okuyacak, adeta bir zaman tüneli içinde, modernleşme sancıları çeken Türkiye’ye doğru yol alacaksınız.  

***

İstanbul’da 1895 yılında dünyaya gelen Yusuf Ziya Ortaç, edebiyata Vefa İdadisi’nde okurken aruz vezninde yazdığı şiirlerle başladı. Genç yaşta tanıştığı Ziya Gökalp’in etkisiyle hece ölçüsünü benimsedi ve bu türde verdiği başarılı örnekler sayesinde “Hecenin Beş Şairi”nden biri olarak ünlendi. 1915’te edebiyat öğretmenliğine başlayan Ortaç, edebi faaliyetlerine çeşitli dergilerde yazarak devam etti. Asıl yükselişini ise 1922’de Orhan Seyfi Orhon’la birlikte çıkarmaya başladıkları “Akbaba” adlı mizah dergisi ile yaşadı. Kısa sürede en ünlü mizah yazarlarından biri haline geldi ve ölümüne değin dergiyi çıkarmaya devam etti. Dönemine yayıncılık faaliyetleriyle damga vuran Ortaç, 1946-1954 yılları arasında milletvekilliği de yaptı. Ortaç, 1967’de, doğduğu şehirde hayatını kaybetti.

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 152
En / Boy : 13,7/19,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺73,50

Bir kadının kendini yeniden keşfetme macerası, sevgi ekseninde samimi ve naif bir öykünün içinde kaleme dökülüyor… Bazen yeniden başlamak için her şeyden vazgeçmek gerektiğini, sıradan insanların nasıl sihirli bir dünya yaratabildiğini, görünenin ardında ne kadar büyük gizler olabileceğini öğretiyor bize… Karya’nın toy adımları bizi kendi hikâyelerimizle yüzleştirirken, umut etmeyi, hayal kurmayı ve inanmayı yeniden hatırlamamızı sağlıyor…Henüz Tanışmadık sürprizli finaliyle kendini hayatın akışına bırakmayı bilenler ve asla vazgeçmeyenler için dünyada hâlâ mucizelerin var olduğunu kanıtlıyor… 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 160
En / Boy : 13,7/21,5
Kağıt Cinsi : III. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺80,50

Bu kitap bir sevgi günlüğüdür. Kötülüklerin kol gezdiği dünyada aşka ve sevgiye doymuş bir kalple yazılmıştır. Hayatın sonbaharına geldiğinde yaşanan onca yılın ardından geriye kalan tek şey sevgi oluyor. Bedenine yalnızlık çöktüğünde aşk dolu hatıralar yanına koşarken öfke, kıskançlık ve kin sadece ruhu yoruyor. Yıllar sonra geri dönüp baktığında için huzurla dolsun istiyorsan zaman kaybetmeden kalbinde aşka yer aç. Gönül sende misafirken sev doya doya!


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 160
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 09.2020
₺120,40

 

Bu kitap, öncelikle Türk Müziğinin tarihsel sürecini ve dönemlerini incelemek suretiyle, Türk Müziğinde dönemsel olarak prozodi anlayışını incelemek ve prozodi konusunda dönemler arası bir karşılaştırma yapmak amacıyla hazırlanmıştır. Prozodi kavramı, genel itibariyle 15. yüzyıldan 20. yüzyıl sonuna kadar dönemsel olarak incelenmiş, her dönemin üslûp ve anlayışına göre değerlendirilmiştir. Her dönemden ön plana çıkmış ve dönemin genel üslûbunu yansıtan bestekârların seçilmiş eserlerinde prozodik incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler, dönemlerin beste anlayışları ile birlikte ortaya konulmuştur.

Bu kitap, tarihsel süreçte yer alan eserlerin sanatsal değerini ölçmek suretiyle prozodik olarak eksik, hatalı, yanlış olduğunu belirtmeye ve eserlerin beste yapılarının yeniden şekillenmesine yönelik bir çalışma asla değildir. Tam aksine eserlerin bugünkü prozodi anlayışı ile incelenerek, dönemler arası beste ve edebi anlayışları hakkında bir değerlendirme yapılması amacı taşımaktadır. Prozodinin, Türk Müziğinde 20. yüzyıldan itibaren ön plana çıkması sebebiyle Cumhuriyet dönemindeki prozodi anlayışı temel alınarak değerlendirmeler yapılmıştır. 

 

 

Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 176
En / Boy : 16 / 23,5
Kağıt Cinsi : 3. Hmr Enzo
Basım Tarihi : .08.2020

₺106,40

 

 

“Ne denirse densin, kökeni ve kaynağı ne olursa olsun sabit olan bir hakikat var ki o da insanlarda aşk denilen bir hadise vardır. Ve insanlar bu hadisenin hükmüne tabidir.”

Modern Türk romancılığının tartışmasız en büyük ustası Halit Ziya Uşaklıgil, 1935 yılında yayımlanan Aşka Dair’de pesimist bir dünya içinde bocalayan insan hayatlarından kesitler sunuyor. Aşk, yalnızlık, delilik, yoksulluk ve ölüm gibi olguları karakterlerin iç dünyalarına yaptığı yolculukla gün yüzüne çıkarırken akıllara eşsiz dili ve çarpıcı kurgusuyla kazınıyor. İlk basımından on yıllar sonra bile halen keyifle okunan Aşka Dair yazarın kendi hatıralarından da izler taşıyor.

 

 

 

 

Basım Dili : Türkçe

Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 136
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺37,80

 

 

“Hayata tutunamayan, hayat karşısında genellikle hayal kırıklıklarına uğrayan insanların dramını vermiştir Halit Ziya.” 

Oğuz Atay

Kitap olarak 1895’te yayınlanan Ferdi ve Şürekâsı, modern Türk romanının öncü ismi Halid Ziya Uşaklıgil’in, varlık-yokluk çatışması üzerinden insan ilişkilerini anlattığı ilk dönem romanlarındandır. Halid Ziya, romanın geçtiği 19. yüzyıl Türkiyesi’nin dışa kapalı atmosferini Ferdi ve Şürekâsı Ticaretgâhı ile simgeleştirerek işçi sınıf ve kentsoylu sınıfın emellerini, kaygılarını, kalp kırıklıklarını uyumsuz bir evlilik üzerinden anlatır.

 

 

 

Basım Dili : Türkçe

Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 200
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺48,30

 

 

Şık, Türk edebiyatının önemli kalemi Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yazdığı ilk romandır. Bu eser, ilk olarak Tercüman-ı Hakikat’te tefrika edilir ardından kitap olarak basılır.

“Bu ‘Şık’ hikâyesindeki Şatırzade Şöhret Bey de kendisinden 17 sene sonra doğan ‘Şıpsevdi’ kahramanı Meftun Bey’in nüvesidir.”

“Ey okuyucu! Şık’ın bu cehaletini, bu ahmaklığını romancının hayalinde vücut bulmuş bir abartı olarak görmeyiniz. Ben bu satırları sırf hayalimden yazmıyorum. Modelim, görüp işittiğim hakikatlerdir. Bu hakikatlere tesadüfümde ben de şüphe ettim. Fakat mihenge vurdum. Doğru buldum. Hayal ne kadar hayal olsa yine az çok hakikatten doğar. Hakikati hayalden, hayali hakikatten ayırmak kudretinin kazanılması pek çok akıllıca tecrübelere bağlıdır. Dolayısıyla hakikate benzer çok hayaller, hayale benzer çok hakikatler bulunduğunu hiçbir vakit dikkat ve muhakeme gözünden uzak tutmamalıdır.”

“Okuyunuz efendim, okuyunuz. Gençliğimin ihtiyarlığımdan çok neşeli ve daha güldürücü olduğunu göreceksiniz… Çünkü ben bile kendi kendime bayıla bayıla güldüm.”

 

 

Basım Dili : Türkçe

Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 122
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺35,00

 

 

“Bu ejderin öldürücü dişlerine karşı koymak için ne yapmalıyız? Yavaş yavaş vücutlarını en öldürücü zehirlere alıştıranlar yok mu? Koleradan kurtulmak için koleraya, tifodan kurtulmak için tifoya, kuduzdan kurtulmak için kuduza aşılananlar yok mu? İşte ben mikrobik aşk hastalığının bu serumunu buldum. Aşılandım. Onun kurbanları sürü sürü ahmaklar gibi ben bu dertten ölmeyeceğim. Ve kimseyi öldürmeyeceğim.”

“Hangi fiilimizi tabiat kanunlarıyla tartarak işliyoruz ki bu davada da hak ve adil seçebilelim. Bize eza veren hakikati gerçek saymayız. Bütün ıstırapları hasmımıza yükleterek dava önünden zararsız sıvışmak isteriz. Bu macerada çok azap çektim. Fakat karşılık olarak Şükran’ın çektiklerini de niçin onun boynuna sırf günah kaydedelim.”

Gönül Ticareti, ilk olarak 1939’da yayımlandı. Tıpkı romanlarında olduğu gibi öykülerinde de unutulmaz karakterler yaratmayı başaran Hüseyin Rahmi Gürpınar, İstanbul kent yaşamının anlatılmayan hikâyelerini anlatmıştır. Gözlemleyip kendi fikriyatıyla süslediği karakterlerden sağduyulu insan hikâyeleri sunmuştur.

 

Basım Dili : Türkçe

Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 104
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺41,30

 

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın en büyük hususiyeti, sokağa yakın diliyle, meddahça resmettiği hikâyelerde toplumsal meselelere dokunmasıdır.

 

 

Melek Sanmıştım Şeytanı, dönemin İstanbul kent yaşamının mahalle aralarını anlatan bir hikâye derlemesidir. Tıpkı diğer eserleri gibi, sadece muzipçe ele alınamayacak bu hikâyeler, dini istismarları, kadın-erkek ilişkisini, metalaştırılmış kadını anlatır. Bu yönüyle yazarın ruh dünyasının da büyük bir yansımasıdır. 

 

Basım Dili : Türkçe

Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 104
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺33,60

 

Elinizdeki kitap yasaklı bir roman! 21. yüzyılda bile açıklanması zor toplumsal, siyasi ve ekonomik gerçekleri olağanüstü bir gözlem yeteneğiyle henüz 20. yüzyılın başlarında haykıran Şıpsevdi, yüz yıl öncesinden bugüne ışık tutuyor. Şekli bir Batı hayranlığı kisvesinde şark kurnazlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bu kitap, muhteşem kurgusuyla adeta baş döndürüyor. Şıpsevdi, bugün hâlâ hüküm sürmekte olan sömürü düzenine isyan ederken bunu felsefi bir derinliğe bağlamaktan da geri kalmıyor. Ve tüm bunları yaparken insan türünün yüzleşmesi zor doğasını bir tokat gibi okuyucunun yüzüne çarpıyor. En muhalif kalemlerin bile cesaret edemeyeceği bir yüreklilikle yazıya dökülen bu roman, Hüseyin Rahmi Gürpınar adını Türk edebiyatına altın harflerle yazdırıyor. 

Alafranga adıyla 1901 yılında İkdam gazetesinde yayımlanmaya başlayan, ancak baskıcı İstibdat rejiminin yasaklarından kurtulamayan eser, 1911 yılında Şıpsevdi adıyla özgürlüğe kavuştu. Şıpsevdi, o tarihten beri her okunuşta ufuk açmaya devam ediyor.

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 512
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺99,40

 

Konstantiniyye… İhtişamlı surlarının karanlık diplerinde cinayetler işlenen, otobanlarında siyasetçilerin suikastlara kurban gittiği, açlıktan çocukların dilendiği, gecekondularında kadınların sessiz sedasız öldürüldüğü, yalılarında yüzyıllık zenginliğin cömertçe seyre çıkarıldığı ve güzelliğiyle Divan şairlerine yüzlerce şehrengiz yazdıran, barok sanatından izler taşıyan şehirler şehri İstanbul.

Romanları 40 dilde yayınlanan ve uluslararası pek çok ödüle layık görülen ünlü yazar Zülfü Livaneli, Konstantiniyye Oteli ile okurlarına bir İstanbul panoraması çiziyor. İstanbul’un kaymak tabakasını, alt sınıfları ve hatta ölülerin ruhlarını buluşturup başarılı bir işkadını Zehra’nın gözünden anlatıyor.  İstanbul’un köklü tarihini fona alan usta edebiyatçı, onlarca karakteri, geçmişi Bizans’a dayanan bir otelin açılışına konuk ediyor; güç ve yönetim ilişkilerinden romantizme ve “başına sevda gelenlere”  kadar uzanan, geniş bir yelpazede insan ruhunu didik didik ediyor.

Prof. Onur Bilge Kula’nın deyişiyle “senfonik bir roman” olma özelliği taşıyan Konstantiniyye Oteli, İstanbul’da yüzyıllardır süren cümbüşü anlamak açısından Türk edebiyatında önemli
bir yer tutuyor.

Elinizde tuttuğunuz bu özel kitap, yeni baskısı ve gözden geçirilmiş son haliyle okurlarına çok sesli müzikal bir yapıt sunuyor.

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 432
En / Boy : 13,7 / 23
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺408,80

Sakarya Meydan Muharebesi, 22 gün 22 gece sürer. Savaş tarihinin en uzun ve en kanlı meydan muharebesi…22 günde, yaklaşık 15 bin asker şehit düştü. Toplam zayiat, 40 bin civarında. Günde 700 kahraman, vatanı yeşertmek için kanını verdi… Mustafa Kemal Paşa’nın deyimiyle, “Büyük Kanlı Savaş…”Osmanlı Devleti’nde 1683 yılında, Viyana ile başlayan Türk toprak kaybı ve çekilmesi 238 yıl sürer… 238 yıllık çekilmeyi Sakarya’da durduran komutan… Savaş tarihine, adını altın harflerle yazdıran Başkomutan Mustafa Kemal Paşa…Yokluk, kıtlık ve milletin kalan son atımlık cephanesi…Yaralı bir Başkomutan’ın, savaş meydanında haykırışı…Kanlı Savaş Meydanı’nda düşmanlarla savaşırken, Padişah Vahdettin’le, Enver Paşa’yla mücadelesi…Hannibal, Büyük İskender, Sezar ve Napolyon’u kıskandıracak savaş ustalığı…Mustafa Kemal Paşa’nın muharebede yaşadığı duygusal anlar… Paşa’ya sevdalı Fikriye…Bu belgesel-anlatı, siz, çocuklarınız, torunlarınız… Ve gelecek kuşaklar için yazılmıştır…Bir görevi yerine getirmenin sorumluluğuyla…


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 320
En / Boy : 13,7 / 21,5
Kağıt Cinsi : 3. Hamur
Basım Tarihi : 8.2020
₺133,70

Bir gün corona geldi ve hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Ölümler, yoğun bakımlar, maske ve eldivenler, sosyal mesafeler… Nedenini araştıran herkes gözünü Çin’e dikmiş aynı merakla soruyordu…

Yaratıcı Türk zekâsı tek cümlede neden sonuç ilişkisini bir pazar esnafının gözünden tek cümlede özetleyiveriyordu: Tanrı vermiş pırasa, hiç yenir mi yarasa?

Metin Uca, şahsına münhasır muzip ve eleştirel üslubuyla, değişen hayatlarımız, alışkanlıklarımız ve nedeni konusunda inanılmaz komplo iddiaları ve cevap sanılan cevapları yani coronanın Türkiye yolculuğunu anlatıyor.

Tanrı vermiş pırasa, hiç yenir mi yarasa? Türkiye’deki sağlık sistemine ve kriz yönetimine dair hasar tespit raporu niteliğinde.

Sokağa çıkmak kimlere, ne zaman, ne kadar yasak? Corona hafta sonları daha mı çok bulaşıyor? Uçak yolculuğunda zararsız olan corona, kültür etkinliklerinde niye saldırganlaşıyor?

₺92,40

ORADA YILDIZLAR DÜŞÜYOR MU HÂLÂ

 

Şu umut yok mu şu umut? Bizi peşinden sürüklüyor, bizi beklediğini hayal ettiğimiz yerlere…

Yol nedir, yol? Yol umuttur.

Bazen iki yol çıkar karşına, birden. Acaba bunlardan hangisi? Onu da sen bileceksin.

Canlı cansız her varlığın gözünde yabancıyız. Sezdirmeden gidiyoruz, selam vermeden geçiyoruz…

En büyük korkumuz kafileden ayrı düşmek.

Bir sonraki sabahın bizlere ne getireceğini bilmiyoruz ve ümitten başka servetimiz yok…

Gün oluyor, ne bir şey bekliyor ne de bir umudumuz oluyor. Dağ başındaki tek ağaç, fırtınadaki bir tekneden farksızız…

₺84,00

Türkiye 200 yıllık geri kalmışlık kısır döngüsünden neden kurtulamıyor?

Japonya Osmanlı’dan, G. Kore Türkiye’den neden daha başarılı oldu?

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan kurumlar nelerdir?

Türkiye’de kurumlar neden dışlayıcıdır? Arka plandaki taşıyıcı sosyo-siyasi iktidar paktı nasıl daralır ve toplum yararını göz ardı eder?

Türkiye Doğu-Batı ekseninde neden sıkışmış hisseder?

Türkiye’de hedeflerle kapasite arasındaki uyumsuzluk popülizmi nasıl besler? 

Türkiye, geri kalmışlık kısır döngüsünden çıkıp üretken bir döngüye girebilir mi?

Türkiye için üretken, kapsayıcı ekonomi politik ve diplomatik kurumlar dizgesi neleri içermelidir?

Türkiye, gerçekçi hedeflere yönelik yüksek bir ülke kapasitesini nasıl inşa edebilir?  

Bunu başaracak bir alternatif sosyo-siyasi iktidar koalisyonu nasıl kurulabilir?

Prof. Tekin, Türkiye’nin geri kalmışlığını karşılaştırmalı ekonomi politik dinamikler üzerinden ele alıyor.

₺138,60

ABD’nin hegemonik rolü bitti mi? Çin yeni küresel hegemon olabilir mi?  Çin’in kısıtları ve Batı’nın avantajları nelerdir?

Hızlı küreselleşme, Doğu Asya’da yüz milyonları yoksulluktan çıkarırken, neden başka bölgelerde belirsizlik ve popülizmi harekete geçirdi?

Post-popülist arayışlar nelerdir? Kapitalizmin sonu mu geldi?

2010’larda Türkiye’de (otoriter) popülizm nasıl yükseldi? Siyasi güç yoğunlaşması, rant ekonomisi ve diplomatik yalnızlık sarmalı sürdürülebilir mi? Yoksa, ilk kritik kavşakta, bu kısır döngü kırılabilir mi?

2020’lerin başında Türkiye’de yaratıcı bir kadro, kapsayıcı bir toplum sözleşmesi ve destekleyici bir alternatif sosyo-siyasi iktidar koalisyonu kurgulayabilir mi? Hangi toplumsal katmanlar, hangi dışlanmış kesimler hedeflenmelidir? 31 Mart 2019 yerel seçim sonuçları neyi ima ediyor?

Türkiye’nin dönüşüm ajandası neleri içermelidir? Siyasi, ekonomik, toplumsal ve diplomatik hangi kurumsal reform adımları atılmalıdır?

Türkiye’nin geleceğinden neden ümitli olmalıyız? Geçmiş-bugün-gelecek dengesini nasıl yakalayabiliriz? Bilim/teknoloji çağında Türkiye’nin uygarlığa katkı yapma potansiyeli nedir?

Prof. Dr. Ali Tekin, bu kitapta, 2020’lerin küresel ve yerel koşullarında, Türkiye için üretken/erdemli bir döngüye geçişi mümkün kılabilecek kurumsal dönüşüm dinamiklerini irdeliyor.  

₺104,30

 Bu kitap, toplum psikolojisini güncel siyasi gündemin önünde tutarak, çatışmalı ilişkilere neden olan psikolojik temelleri ve bu çatışma süreçlerinde kullanılan toplumsal sembolleri irdeliyor.

Elinizdeki çalışma, Üsküdar Üniversitesi Politik Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde siyasal ve sosyal bilimler alanında akademik çalışmalarını sürdüren bilim insanları ve misafir öğretim üyeleri tarafından yazılan 12 makaleden oluşuyor. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan editörlüğünde hazırlanan Travmaların Gölgesinde: Politik Psikoloji, Türkiye ve dünya tarihinden örneklenen politik süreçlerde insan ve toplum davranışlarını inceliyor, güncel siyasal refleksler ile toplum tarihi arasındaki bağlantıları ortaya koyuyor.

Politik psikoloji disiplinine önemli bir katkı sağlayan bu akademik çalışma; grup kimliklerinin oluşumu ve dinamiği, kitle psikolojisi, etnik kimlikler, “ben” ve “öteki” ayrımı, terörizmin psikolojik temelleri, kitle iletişim araçlarının kullanımı, propaganda aygıtları, iç savaş, soykırım ve katliam gibi geniş kapsamlı konulara ilişkin ön kabulleri tartışmaya açıyor. Okurlara toplumsal travma, yas ve seçilmiş zafer süreçlerine yönelik tutum ve davranışlarını ve bunu doğuran toplumsal belleklerini sorgulama olanağı tanıyor.

Travmaların Gölgesinde, siyaset bilimi ile psikoloji biliminin kaçınılmaz kesişim noktası olan “politik psikoloji” literatürüne başlangıç için kılavuz niteliğinde.

Makaleleriyle katkıda bulunanlar: Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, Doç. Dr. Murat Koç, Doktorant Kudret Eren Yavuz, Doktorant Ayfer Hatipoğlu, Doç. Dr. İ. Arda Odabaşı, Dr. Öğretim Üyesi Bahadır Kaynak, Doktorant Gül Koçyiğit, Doktorant Ayşe Şenay Koç, Dr. Öğretim Üyesi Meltem Narter, Dr. Öğretim Üyesi Ömer Osmanoğlu, Doktorant Büşra Avşar, Dr. Öğretim Üyesi Vahit Çalışır, Doktorant Ayça Ferda Kansu.

₺153,30

“Bu benim ülkem… Bu topraklarda doğdum, bu topraklarda büyüdüm ben. Burada âşık oldum ilk kez. İlk gözyaşlarımı burada döktüm. En sevdiklerimi burada kaybettim. En büyük pişmanlıklarımı da burada yaşadım. Oysa şimdi;  köklerini kaybetmiş bir haymatlos gibiyim. Ne buraya ne de başka bir yere ait hissediyorum kendimi. Arada kalanlardan biriyim ben de. Ve tüm arada kalanlar gibi, ben de bir yabancıyım. Burada olmamalıydım… Bu yolculuğa hiç çıkmamalıydım.”

***

“Oysa ne kadar çok sevmiştim seni. Aptalca fikirlerine ve tüm arada kalmışlığına rağmen sevmiştim hem de. Daha ilk tanıştığımız anda, ‘işte’ demiştim, benim sevebileceğim biri. Zaman içinde tutkuya dönüştü bu sevgim. Hep seninle düşünmeye başladım küçük dünyamı… Hani sen de çok sevmiştin beni?  ‘Sen yoksan bu dünya da yok benim için.’ diyordun? En güzel aşk sözcüklerini kulağıma fısıldamış, aşkını Knidos’un asil halkına bile ilan etmiştin. Hatırlıyor musun, ‘Neden olmazmış, haydi açıkla.’ diye bana bağırdığın o günü?  Ya sen sevgilim… Şimdi sen nasıl açıklayacaksın şu halimizi?”

₺77,70

Buğra Gülsoy, Birinci Kıyamet’in devamı olan, serinin son kitabı İkinci Kıyamet’te okurlarını sürükleyici bir yolculuğa daha çıkarıyor. Yaşanmış akıl almaz bir hikâyeden esinlenen roman, aşkın ve savaşın tanıklığında tüm zamanların içinde geçiyor. 

Birinci Kıyamet, Poe’nun “En korkunç canavarlar, ruhlarımızda gizlenenlerdir” cümlesiyle başlıyordu. İkinci Kıyamet ise yine Poe’nun “Bir taht inşa etmiş ölüm, uzak batıda yalnız bir şehirde”  cümlesiyle devam ediyor. 

Roman, boksör Sabri Mahir’in hiç bilinmeyen hikâyesinin detaylarını duygu yüklü bir dille anlatıyor. Türkiye’den gitmek zorunda kalan ve tüm dünyanın kıyısında aç, sefil dolaşan Sabri’nin tek hayali İstanbul’da bıraktığı Pera’sına, vatanına kavuşmaktır. Gittiği her ülkede yeni bir kıyametle tanışır, her kıyamet onu aşkına yaklaştıracak birer ipucudur. 

Tevfik Fikret’ten Sakallı Celal’e, Marlene Dietrich’den Bertolt Brecht’e, Osmanlı’dan Hitler Almanyası’na kadar tüm zamanların içinden geçen Sabri Mahir İkinci Kıyamet’te, akıl almaz serüvenine, “Güneşin Doğduğu Yer”e, Pera’sına seslenerek devam ediyor:

“Bu sana son mektubum… Geliyorum… 

Dönüyorum sana, yuvama, gerçeğime. İçi bizimle dolu bir gelecek olamaz artık biliyorum. Tek bildiğim son bir kez daha bakabilmek gözlerine, yüzüne bakabilecek cesareti kendimde bulabilirsem eğer…”

₺120,40

Bebek, Aile ve Sağlık Çalışanlarının Gücüne Güç Katacak Bir Derleme 

Genellikle sağlık hizmetlerine hasta açsından bakılır. İnci Hanım bu kitabıyla sağlık çalışanları açsından da bakmış: doktor ve hemşirelerin hangi şartlarda ve duygularla çalıştığına dikkat çekerek, ne kadar büyük bir yük taşıdıklarına değinmiş.

Aslında prematüre ebeveynleri için doktor ve hemşireleri anlamalarına yardımcı olmak istemiş.

Ailelerin; ebeveyn, doktor, hemşire yani hepimizin aynı tarafta olduğunu,  hepimizin aslında mucizelere tanıklık etmek için var gücümüzle çalıştığımızı vurgulamak istemiş.

Değindiği diğer bir konu da kanguru bakımı, aile merkezli bakım, benim çok önem verdiğim, hem ebeveyn hem de bebeğe çok iyi gelen aile bağının kurulduğu o altın dakikalar…

Bu kitabı Yenidoğan Yoğun Bakım ünitesi ortamını algılamaları ve bebekleri için nasıl bir mücadele verildiğini anlamaları için özellikle prematüre ailelerinin okumalarını tavsiye ediyorum.

Neonatoloji Uzmanı Dr. Fatma ÇAKMAK ÇELİK

Kitabı okurken aslında Yenidoğan Yoğun Bakım hemşireleri olarak hepimizin yaşadığı ne kadar ortak duygu olduğunu gördüm, kimi zaman gözyaşlarımı tutamadım...

İnci Hanım bir prematüre annesi olarak, prematüre bebeklere bakım veren hemşirelerin değerini yaşayarak öğrendiği için ailelerde bu konuda farkındalık yaratmak istemiş.

Bu kitabı okurken Prematüre ailelerinin bebeklerine bakım veren hemşireleriyle daha güvenli bir ilişki kuracaklarına inanıyorum.

YYBÜ Sorumlu Hemşiresi Zeynep KÖSE

Her istatistiğin ardında bir hayat hikâyesi var, bu yüzden istatistikler ve rakamlara değil birlikte faydaya odaklandık. Bu kitabın hem ailelere ve bebeklere, hem de sağlık çalışanlarının hayatlarına dokunması ve güçlerine güç katması dileğiyle.

Philips Avent Pazarlama Müdürü Selcan ÇALIŞIR

₺106,40

“Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu’nun yeni bir kitabı çıktı. Okumanızı öneririm. ‘Beni Hatırlayınız.’ Cumhuriyet’in Sonbaharı. Ara başlıklardan biri şöyle: ‘FETÖ sızmadı, gizlenmedi, şımartılarak tercih edildi.’ Çok doğru bir tespit. Cemaat, bütün kurumlara böyle daldı. Cemaat işini gizlice değil açıktan yapıyordu. Dolayısıyla emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu’nun yukarıda değindiğim tanımı çok doğrudur ve aynen öyledir: ‘FETÖ sızmadı, gizlenmedi, şımartılarak tercih edildi.’” 

Emin Çölaşan

1960’larda, “Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa…” marşını coşku dolu tertemiz duygularla söylerdik milli bayramlarda. Bayramlara; öğretmenler titizlikle hazırlanır, öğrenci olarak bizlerin heyecanı doruklara çıkardı. 2016’ya gelindiğinde, Cumhuriyet Ordusu, kendi içindeki işbirlikçilerin desteği ile tasfiye edildi. 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi ile 2.225 yıllık köklü bir tarihe sahip TSK’nın itibarı yerle bir edildi. Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu,  Atatürk’e ve Cumhuriyet’e yapılan ihanete, TSK içinde tanık bir asker. Cumhuriyet Ordusu’nun tasfiye sürecini, Cumhuriyet’in sonbaharını belgelerle gözler önüne serdiği kitabında, kimi zaman şaşkınlık, kimi zaman hüzün var. Ama hepimizi umuda götüren bir de son… O da Atatürk’ün üzerini çizdiği sözlerde gizli: “Beni hatırlayınız…”

₺113,40

Çanakkale Cephesi, denizde ve karada 287, karada 260 gün devam etti. 8,5 ay süren Kara Muharebeleri çok daha kısa zamanda sona erebilirdi. Savaş neden uzatıldı?

İtilaf Kuvvetleri, büyük umutlarla başladıkları Gelibolu Harekâtı sonunda, 8,5 ayda Seddülbahir bölgesinde 5, Arıburnu bölgesinde ise ancak 1,5 km ilerleyebildiler. Kazanılan bu kadar sınırlı bir arazi için işgal kuvvetlerinin 252.000, kaybedilen bu toprak parçası için Türk tarafının 250.000 kayıp verdiği bilinir. Kayıpların gerçek sayısı ne kadardır?

Çanakkale Cephesi’nde Türk komutanların hazırladıkları Savunma Planı’nı Ordu Komutanı Alman General Liman von Sanders değiştirdi. Almanların gerçek amacı neydi?

Türk komutanların hazırladıkları Savunma Planı uygu-lansaydı ve muharebeler Türk komutanları tarafından yönetilseydi, Çanakkale Zaferi çok daha kısa sürede sonuçlanabilir miydi?

Çanakkale Muharebeleri, her iki taraf için çok fazla zayiata mal oldu. Daha az sayıda kayıpla, aynı zafer elde edilemez miydi?

Çanakkale’yi savunmak için kurulan Osmanlı 5’inci Ordu Komutanı Alman General Sanders, başta Mustafa Kemal olmak üzere savunma düzenine karşı çıkan Türk komutanları neden görevden aldı?

Çanakkale Muharebeleri’yle ilgili gizli 

kalmış gerçekler ve bu gerçekleri gün ışığına çıkaran belgeler…

₺133,70

Mustafa Kemal Atatürk’ü Çanakkale’de yok etmek isteyenlere karşı izi silinmeyecek bir tokattır bu belgesel-anlatı. 

Mustafa Kemal’in tokadıdır…

Çanakkale Cephesi’nde göreve atandığı andan, ayrılışına kadar yaşadıklarının bir öyküsüdür. 

En kanlı savaş meydanında, gece-gündüz 9 ay 13 gün…

34 yaşında genç bir komutanın ölümden ağır sorumluluk duygusunu… Yorucu, sıkıntılı, ölü ve yaralılarla dolu muharebe ortamını belgelerle anlatır. Dost ve düşman askerlerin gerçek kaleminden… Hüzün de var, gözyaşı da... 

Kan da tebessüm de... Ve biraz da mutluluk…

Gömülemeyen ölülerin, çürüyen bedenlerin sinen kokusunu; yaralıların çığlıklarını…

KEMALYERİ’ni… 

Mustafa Kemal’in kurşuna dizme emrini verişini…

Truva’nın ve Hektor‘un intikamını alışını anlatır.

Siz, çocuklarınız, torunlarınız... 

Ve gelecek kuşaklar için yazılmıştır…

Bir görevi yerine getirmenin sorumluğuyla…

₺98,00

Elinizdeki kitapta Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli ve açık oturumlarında yaptığı konuşmalar ve Meclis’te okunan tezkereleri ilk kaynaklarından yorumsuz olarak bir araya getirilmiştir.

Metinler günümüz okurunun kolayca okuyup anlaması için sadeleştirilmiş, dönemin söyleyiş özellikleri korunarak yalnız bugün anlaşılmayan sözcüklerin günümüzdeki karşılıkları kullanılmıştır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün 1920 ve 1938 yılları arasında yaptığı, günümüze de ışık tutan bu konuşmalarını eksiksiz olarak yayımlıyoruz.

₺340,90

 

Uzun zaman önce, çok çok uzak bir galakside…

Luke Skywalker, Tatooine’in uzak gezegenindeki amcasının çiftliğinde çalışıyor ve orada yaşıyordu; ayrıca bu tekdüze hayatından çok sıkılmıştı. Yıldızlar arasında maceralar, kendisini en uzak galaksilerin ötesindeki yabancı dünyalara götürecek maceralar yaşamak istiyordu. 

Ancak Luke, karanlık ve güçlü bir savaş kralı tarafından tutsak edilen güzel bir prensesin şifreli mesajını çözdüğünde istediğinden fazlası gerçekleşti. Prenses'in kim olduğunu bilmiyor ama yakın zamanda onu kurtaracağını biliyor; çünkü zaman tükeniyor. 

Sadece cesaretiyle ve babasının ışın kılıcıyla donanmış olan Luke, şimdiye kadarki en vahşi uzay savaşının ortasına atıldı ve düşman savaş istasyonundaki amansız bir çatışmaya katıldı.

 

₺104,30

Asi İttifakı için karanlık bir zamandı... Han Solo, karbonitin içinde dondurulmuş bir şekilde alçak gangster Jabba the Hutt'ın eline düşmüştü. Onu kurtarmaya kararlı olan Luke Skywalker, Prenses Leia ve Lando Calrissian, Jabba'nın Tatooine üzerindeki sığınağına doğru tehlikeli bir göreve çıkarlar. 

Asi kumandanları, Asi filosunun tüm savaş gemilerini bir araya toplayarak dev bir donanma haline getirmişlerdir. Yeni ve daha da güçlü bir Ölüm Yıldızı'nın inşa edilmesi için emir veren İmparator ve Darth Vader, Asi İttifakı'nı ilk ve son kez ezmek için planlar yapmaktadır.

₺98,00

Luke Skywalker’ın maceraları, Ölüm Yıldızı'nın yok edilmesiyle bitmedi.

Asi İttifakı önemli bir savaş kazanmasına rağmen, İmparatorluk’a karşı verilen savaş daha yeni başlamıştı.

Birkaç ay geçti ve Asiler, Hoth’un donmuş topraklarında gizli bir karakol kurdular. Fakat o buzlu durgun su gezegeninde bile, Darth Vader’ın kötülüklerinden uzun süre kaçamadılar.

Yakında Luke, Han, Prenses Leia ve onların sadık yoldaşları, Karanlık Lord’dan ve kölelerinden kaçmak için her yöne dağılmak zorunda kalacaklar.

₺98,00

“Biz kadınlar bazen en başından olmayanı oldurmaya çalışıyoruz. Böyle kodlanıyoruz. El attığımız her şeyi düzelteceğimize o kadar inanıyoruz ki ‘onu da’ düzelteceğimize emin oluyoruz. Ama eşek kadar adamlar değişmiyor, olmayandan da olmuyor. Ve evet ne yazık ki bizim bunu anlamamız için iyice sarsılmamız gerekiyor. Farkındayım çok zor; üzücü, gurur kırıcı, yorucu sıfırlanmak… Ama emin olun şahane yanları da var…”

Aslı T. Kızmaz ikinci  romanında kendi ayakları üzerinde duran, hiç olmazsa buna çabalayan, sonunda “olmasa da olur” diyen delidolu bir kadının ayrıksı hikâyesine odaklanıyor.

Olmasa da Olur, Benden Ne Olur’un devamı olan eğlenceli, şen şakrak üslubuyla, roman kahramanının zihninde yarattığı hayali insanlarla, süratli ve nefis bir hikâye…

₺85,40

Tarihteki ilk madeni para olma özelliğini taşıyan Lidya parası, darp suretiyle basılmıştır. Sabit bir alt kalıp üzerine konan madeni pula hareketli bir üst kalıp yerleştirerek, bir çekiçle vurma suretiyle darp gerçekleştirilmiştir.

Peki, insanlar, o tarihlerde “yaşamı kolaylaştırmak’’ ve ticaretteki karmaşıklıkları ortadan kaldırmak amacıyla icat ettikleri paranın, günümüzde yol açacağı karmaşaları bilebilirler miydi? Çoğu zaman insan yaşamını daha da karmaşık hale getiren para, acaba nasıl oldu da insanlığı bu kadar esir aldı?

₺78,40

Birçok kişi yaşamını her şeye “evet” diyerek kolaylaştırdığını zanneder. Ancak, sizin için gerekli olan durumlarda ve zamanlarda “hayır” demeyi öğrendiğinizde yaşamın çok daha kolaylaştığını göreceksiniz. Yaşamı bazen farkında olmadan bizler zorlaştırıyoruz. Ya da yaşamı daha çok kolaylaştırmak adına yaptığımız birçok şey yaşamımızı daha da zorlaştırabiliyor.

 Bugüne kadar yaşamınızda “hayır” demekte çok zorlandıysanız ya da bir şeyleri kaybetmemek adına “hayır” demekten hep kaçındıysanız artık “hayır” demeyi öğrenmenin tam zamanı…

₺83,30

Kadın ile erkeğin aşkı yaşama şekilleri, aşktan anladıkları ve algıladıkları şeyler çok farklıdır. Bir kadın aşk konusunda erkeğin duygularından ne kadar emin olsa da bazı şeyleri duymak ister. Örneğin, erkeğinin ona “Seni seviyorum” demesini ister... Ona çok büyük bir güven bile verse, “aldatmayacağını” kelimelere dökmesini ister... Bu şekilde belki de kendine olan özgüveni tazeler.

Weodrow Wyatt’ın sözü de erkek ile kadının aşkı algılayışındaki farkı oldukça keskin bir şekilde özetliyor: “Erkek, gözleri ile âşık olur, kadın ise kulakları ile...”

₺84,70

Dere kenarında balık tutmak isteyen çocuklar bir kadın cesedi bulur. Ceset suda bulunduğundan tanınmayacak

haldedir ancak cesedin kolundaki bileziği gören Kadı, maktuleyi tanıdığını ifade eder. Ceset, Sancakbeyi

Alaattin Paşa’nın ikinci hanımı Zinnur’a aittir. Zinnur, Divina isimli bir gayrimüslim iken Müslüman olmuş ve

Zinnur ismini almıştır.

Eşrefzade İdris Bey’in kendine has iz sürme ve akıl yürütme yöntemleri, bu vakada kadı naibi olarak tayin

edilmesini sağlamıştır. Hafiye İdris Bey kolları sıvar, Zinnur’u kimin, ne için öldürmüş olabileceğini araştırmaya

başlar. Gerçeği öğrenmek için her yolu deneyen İdris Bey, günah sayıldığı için lafını etmenin bile mümkün

olmadığı bir usulü dahi gizlice deneyecek, maktuleye otopsi yapacaktır… 

Yeni ipuçları çıktıkça vaka daha da karmaşık bir hal almaktadır. Vaziyet basit bir cinayetten ibaret değildir.

Araştırdıkça Zinnur’un asıl kimliği ortaya çıkar. Hiçbir şeyden haberi olmayan Sancakbeyi ise dehşet

içerisindedir. Şimdi sıra, Zinnur’u ortadan kaldırmak isteyebilecek kudretli adamları bulmaya gelmiştir.

Dersaadetli Hafiye Eşrefzade İdris Bey’in maceraları Divina’nın Bileziği ile devam ediyor…

₺93,10

● Suç ile ifade özgürlüğü arasındaki sınır nasıl belirlenir?

● Kimlerin ağır eleştirilere katlanma yükümlülüğü var?

● Basın özgürlüğü sosyal medya faaliyeti kapsamında da geçerli mi?

● Suç içerikli bir paylaşımı yeniden paylaşmak ya da beğenmek suç mu?

● Başkasına ait olan sanatsal veya düşünsel bir ürünün kaynağı belirtilmeksizin sosyal medyada yayımlanması suç mu?

● Sosyal medyada işlenen suçlar nasıl soruşturulur?

● Hangi sosyal medya alışkanlıkları hukuki sorun  doğurabilir?

● Kimliği belirsiz kullanıcılarla etkileşimin hukuki sakıncası var mı?

● Sosyal medya profiline paylaşımların sorumluluk doğurmayacağına dair uyarı yazısı koymanın hukuki önemi var mı?

● Sosyal medyada sıklıkla işlenen suçların unsurları nelerdir?

● Sosyal medya faaliyetinden ötürü soruşturulan kişinin hak ve yükümlülükleri nelerdir?

Bunlar ve daha birçok sorunun doğru cevabı bu kitapta…

₺98,70

Rusya tarihi, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu’nun kurulmasından en az bin yıl önce, –tarımla uğraşan, yerleşik bir topluluk olan– Slav kabileleri ile Fin ve Baltık komşularının bir Nors savaşçı grubunu derebeyleri olarak tanımasıyla başlar.

Bu kitapta bir dizi Rus devletinde yaşamış olan halkların sert çevresel koşullarda zorluklara göğüs gererek hayatta kalma çabaları, toplumsal ve politik örgütlenme süreçleri, topraklarını genişletip savunma girişimleri, işgal ve siyasi çöküş dönemlerinden sonra güçlerini geri kazanıp yeniden yapılanma çabaları aktarılmaktadır.

₺126,00

“İlk panik atağımı yaşadığımda on dokuz yaşındaydım. Bir pazar günü ikindisinde, bulutsuz bir gökyüzünde çakan şimşek gibi çarpmıştı beni. Kafamın aniden ağır bir hastalığın etkisi altında kaldığını düşünmüştüm, öyle ki o an öleceğimi sanmıştım.

O günden sonra bu korku yaklaşık otuz yıl beni hiç bırakmadı, neredeyse her gün ensemdeydi ve bağırarak duyamadığım bir şey söylüyordu. Bu zaman içinde korku benimle beraber yaşadı ve hayatımda attığım her adımın olağanüstü eziyetli olması için elinden geleni yaptı.”

 

Monika Tuğutlu yaşadığı otuz yıllık panik atağı böyle anlatıyor ve nasıl özgürleşeceğinin sorularını da kendine sormayı ihmal etmiyor…

Önündeki şu otuz yılı nasıl geçirmek istiyorsun? Hayatın boyunca hep ikinci kemancı olarak mı kalacaksın? Başkalarının dikte ettiklerini mi tekrar edeceksin bundan sonra? Senin içinde ukde kalmış bir şey yok mu hiç? Hayat kesinlikle burada donup kalmış olamaz, değil mi?

“Yıllarca çocuklarıma, iş arkadaşlarıma ve hayat arkadaşıma dayanak olmuştum. Onların istinat duvarıydım ben… Peki, ben kime yaslanmıştım bunca yıl boyunca? Bu zorlu hayatı yaşamak için gücü ve cesareti nereden almalıydım?”

 

Monika Tuğutlu yıllarca panik atakla yaşadı. Korkularına direndi, üstüne gitti ve sonunda yendi… Bu kitap panik atakla yaşayanların el kitabı olacak. Tuğutlu’nun kendi deneyiminden yola çıkarak panik atağı nasıl yendiğini, korkularıyla nasıl mücadele ettiğini okuyacaksınız. Herkesin bir çıkış yolu vardır, “Panik Ataktan Kurtul” bu çıkış yoluna adım attığınızın bir işareti… Korkularınızı geride bırakıp özgürleşmek istiyorsanız kendi çıkış yolunuzu bulmaya ne dersiniz?

₺81,20

Karların arasından çıkarılıp, battaniyeye sarılıp annemin kucağına veriliyorum. Zaman zaman bu sahneler tekrarlanmış maalesef. Öte yandan hava buz gibi olsa da kalplerde sıcak dostluklar da kurulurdu küçük yerlerde. Yoksa çekilmez olur bu çileler. Tam oraya alışacakken iki sene sonra gene babam “Toparlanın gidiyoruz,” der, dostluklar da yarım kalırdı. 

***

Okuyacağınız kitap sadece bir özyaşamöyküsü değil, bir şeye umutla bağlanmanın anlatısıdır. Hayata bir tutkunun eşiğinden bakanlar için acı tatlı onca şey, hatırlanınca tebessüm ettirecek bir anıdır sadece; “Ah biz de çok sanatçı olmak istedik ama ailemiz izin vermedi,” diyenlere anlatılacak. 

₺58,80
  • ANARŞİSTLER, EŞİTLİKÇİLER, GELENEKÇİLER, ÇOĞULCULAR, BÖLÜCÜLER VE REFORMİSTLER KİM VE NEDEN BAŞKALDIRIP HÜKÜMETLERE KARŞI SİLAHLI MÜCADELEYE GİRİYORLAR?

  • TARİHE BAKILDIĞINDA, BU GRUPLARIN HANGİSİ BAŞARILI OLMUŞ VE SİYASİ AMAÇLARINA ULAŞABİLMİŞTİR?

  • BUNLARIN YURTİÇİ VE YURTDIŞI DESTEK SİSTEMLERİ NASIL ÇALIŞIYOR VE MÜCADELE ALANI OLARAK NERELERİ SEÇİYORLAR?

  • TERÖRİZM HEMEN ÖNLENEMEZ VE EYLEMLER GİDEREK ARTARSA, HANGİ DURUMLARLA KARŞI KARŞIYA KALINIR?

  • GAYRİNİZAMİ SAVAŞLA YÜZ YÜZE GELEN HÜKÜMETLER VE ORDULARI BEKLEYEN SORUNLAR NELERDİR?

  • KONTRGERİLLA NEDİR, NASIL BİR GÜCE VE TEŞKİLATA SAHİPTİR?

  • KONTRGERİLLA; İSTİHBARAT, PSİKOLOJİK VE ASKERİ OPERASYONLARI NASIL YÜRÜTÜYOR?

  • KONTRGERİLLA, HÜKÜMET VE REJİME AİT FAALİYETLERİN DE İÇİNDE Mİ?

  • EMPERYALİZM KURDU SAĞLAM ELMADA BULUNMAZ.
₺84,00

Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, gizlilik sıfır. Sosyal medya senin tüm sırlarını biliyor. Monoton hayatlarımızı televizyon ya da internette gördüğümüz senaryolara ya da akıl almaz başarı hikâyelerine dönüştürme derdindeyiz.

Arkadaş olarak, sevgili olarak, eş olarak, dost olarak dışarıda bir yerlerde mükemmel birileri var. Sen de onlara şans eseri denk geleceksin.  Peki, sorun ne mi? Ya o mükemmel seni katledecek ya da sen onu bozacaksın. Nasıl mı? 

Bu kitapta amacımız ilişkilerin kötü yönlerini göstermek değil. En azından sadece o değil. Potansiyel hataları görelim ve nasıl bir şeyleri düzeltebiliriz ya da yanlışları engelleriz onu bilelim. Yoksa güzel başlayan ama büyüsünü bozduğumuz tüm diğer ilişkilerimizde olduğu gibi zaten önümüzdeki maçlara bakacağız. 

Hazırsan biraz hayallerini yıkacağız. Seninle ben yıkacağız. Fakat söz veriyorum: 

YERİNE DAHA İYİLERİNİ İNŞA ETMEK ÜZERE! 

₺84,70

Cemil abi kıytırık bavulunu çekiştirip kapının ağzına geldi, daha bir hafta evvel sevdiği kadınla beraber bin bir pazarlık ile aldığı ayakkabıları geçirdi ayağına, “Tolstoy’ da seksen küsur yaşındaydı evini bırakıp gittiğinde” dedi, belli belirsiz… Yeşil gözlü kadın güldü, “O arkasında Savaş ve Barış’ı bıraktı sen, elektrik faturasını…”

***

Can Yılmaz, Klişe Hayatlar Matbaası, Yap Bi Babalık, Bilinmeyen Numaralar ve Hayatım Roman kitaplarının ardından, KAFA’da Kalmasın serisine “Schopenhauer’ın Askerleriyiz” kitabıyla devam ediyor...

₺76,30

Doğa bize birçok güzellik yaşatırken zaman zaman da kötü sürprizler hazırlayabilir. Deprem de doğanın insanoğluna hazırladığı kötü sürprizlerden biridir. Bu kitapta, depremin nasıl oluştuğunu, deprem öncesinde, deprem sırasında ve deprem sonrasında ne tür önlemler almamız gerektiğini öğreneceğiz. Sonra da öğrendiklerimizi çevremizdekilere de öğreteceğiz. Unutmayalım ki büyüklerin de küçüklerden öğreneceği çok şey var!

₺126,00

Doğa bize birçok güzellik yaşatırken zaman zaman da kötü sürprizler hazırlayabilir. Deprem de doğanın insanoğluna hazırladığı kötü sürprizlerden biridir. Bu kitapta, depremin nasıl oluştuğunu, deprem öncesinde, deprem sırasında ve deprem sonrasında ne tür önlemler almamız gerektiğini öğreneceğiz. Sonra da öğrendiklerimizi çevremizdekilere de öğreteceğiz. Unutmayalım ki büyüklerin de küçüklerden öğreneceği çok şey var!

₺126,00

Isı ve ışık kaynağı ateş, dikkatli kullanmadığımız zaman yaramaz akrabası yangına davetiye çıkarır. Bu kitapta; bir enerji kaynağı olan ateşin günlük hayatımıza kattığı faydaları ve yangından nasıl korunmamız gerektiğini öğreneceğiz. Sonra da öğrendiklerimizi büyüklere anlatacağız. Çünkü büyüklerin çocuklardan öğrenecekleri çok şey var!

₺126,00

Yalan ne yalnızca kullanılan kelimelerden ne de söze dökülmemiş davranışlardan anlaşılabilir. Yetişkin insanları yalan söylerken, küçük çocuklardan ayıran en önemli özellik, onların tüm vücutlarını ve gayretlerini kullanarak yalan söyledikleridir. Bu nedenle yalan yakalamak zahmetli ve bir o kadar zorlayıcı bir çabadır. 

Sözsüz Sızıntı II’nin tamamı yalan yakalamaya yararlı ipuçları taşır. İnsanların yalanını yakalamaya çalışmaktan önce, onları tanımaya çalışın. Gerisi kendiliğinden gelecektir. Bu kitap, kendinizi ve başkalarını tanımanın el kitabıdır.

₺80,50

Bu kitap yalnız polisler ve gizli servis elemanları için değil ister öğrenci ister akademisyen ya da sadece tesadüfen ilgilenen herhangi birisi olsun, herkes için çok değerlidir. Sözsüz iletişime dair her gün büyüyen sözsüz iletişim çalışmalarına büyük bir katkıdır ve benim bakış açıma göre okuma ve değerlendirme için çok değerlidir.

                                                        Joe Navarro

Bu kitap, daha kolay okunması ve konu bütünlüğü sağlanması için iki kitap haline getirildi. Bu kitaplardan birincisi, sözsüz iletişim ve onun alt başlığı olan beden dili kavramını derinlemesine inceliyor. İkinci kitap ise bu ilk kitabın temelleri üzerinde, aldatma ve yalana dair geniş bir incelemeyi içeriyor.

₺100,10

     Anadolu’da bir Osmanlı sancağında iki cinayet işlenmiştir. Aynı usulle işlenen bu cinayetlerin maktulleri kilitli odalarda bulunur.
İşlenmesi imkânsız görünen bu cinayetleri Sultan tarafından İstanbul’dan görevlendirilen Eşrefzade İdris Bey çözecektir. Gizemli aile üyelerinden iş ortaklarına, evdeki hizmetliden mahalle esnafına kadar herkes şüpheliler listesinde...

    İdris Bey, somut delilleri toplamakta usta olmasının yanı sıra akıl yürütme becerisi sayesinde pek çok kişinin göremediği detayları görmektedir. Adım adım iz sürerek katilin peşine düşer fakat kendini Devlet-i Âli’nin dahi içine sızmış bir ihanet ağının ortasında bulur. Mesele tahmin ettiğinden çok daha büyüktür.
Yardımcıları Zabit Musa Bey ve afacan sokak çocuğu Ali Cengiz ile hainlerin peşine düşen İdris Bey’in maceraları Kızıl Şebeke ile başlıyor.

₺126,00
Tükendi

 Yaşar Kemal’in önsözüyle: “Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”

Son Ada… Martılar, yasemin kokuları, çam ormanları, renk renk balıklar ve mutlu insanlarla dolu anakaraya uzak bir sığınak. En iyi korunan sır, yeryüzünün gizli cenneti. 

Bu son insani köşe, son sığınak nasıl kaybedildi? Geri kazanmak mümkün mü?

Ünlü edebiyatçı Zülfü Livaneli’nin en politik romanı olan Son Ada, ismini bilmediğimiz bir adada yine ismini bilmediğimiz insanların ve bir diktatörün ekseninde yaşananları anlatıyor. Livaneli, Türkiye’den ve dünyadan tüm okurların aşina olduğu “diktatörlük” gerçeğine alegorik bir anlatımla dikkat çekiyor.

Türk edebiyatının mihenk taşlarından Yaşar Kemal’in Önsöz’de yer alan sözleriyle: “Zülfü bu romanda inanılmaz ölçüler, olanaklar yaratmış. Her şey birbirine uyuyor. Edebiyatta görkemli bir söz vardır, büyük kapıdan girmek. Bu, büyük bir eserin yazarı demek. Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”

2009 Orhan Kemal Roman Armağanı’na layık görülen ve pek çok dile çevrilip dünya çapında okunan Son Ada, Gezi direnişçilerini selamlayan yenilenmiş finaliyle tekrar okur karşısına çıkıyor.

₺92,50
Tükendi

Hayatındaki sorunları düşün; değersizlik duygun, sana zarar veren ilişkilerinden vazgeçemeyişin, başarısızlıkların, aynı hataları tekrar tekrar yapışın, başkalarına şefkatle yaklaşırken kendine acımasız oluşun, içindeki kaybolmayan öfke ve hatta kıskançlıkların…

Bunları yaşamayı sen mi seçtin? Ya da belki de geçmişte yaşadıkların bugün böyle hissetmene neden oluyor. Kendini suçlamayı bırak, bu işleri daha kötü hale getirmekten başka bir işe yaramaz.

Bu kitapla birlikte geçmişinin karanlık dehlizlerine doğru bir yolculuğa çıkacağız; içine doğduğun aileden, yaşadığın travmalara kadar, bugün var olan problemlerinin geçmişteki izini süreceğiz. Çocukken alman gereken sevgi, saygı ve güveni alamadığın zaman neler olduğunu, zehirli anne baba davranışlarının nasıl yıkıma yol açtığını görecek; bazen önemsiz sanılan küçük bir travmanın uzun vadeli etkilerinin çok büyük olduğunu fark ettikçe hafifleyeceksin.

Bu kitap sana mucizeler vaat etmiyor, hiçbir şey mükemmel olmayacak, ancak şu anki halinden daha iyi hissetmen kesinlikle mümkün. Beraber yürüyeceğimiz yolun amacı bu.

Kendine bu şansı vermelisin…

₺107,10
Tükendi

Japonya tarihi ve insan yerleşimleri en az 35.000 yıl öncesinden başlar ancak MÖ 10.000 yılından öncesi hakkında bilinenler daha çok Japonya’nın jeolojisi hakkındadır. Japonya’nın doğal yapısı canlı bir kültüre yol açmışsa da erken dönem bin yılı, tam bir giz perdesiyle örtülü geçmişi hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenleri çaresiz bırakır.

Bu kitap Japonya’nın coğrafi zaaflarını nasıl avantaja çevirebildiklerini, nasıl zengin bir kültür yaratabildiklerini, yabancılarla kurdukları ilişkileri, sosyal ve dini hayatlarını aktarmaktadır.  

₺112,70
Tükendi

Amacım büyük bir iş yapmak falan değildi.

Tam aksine “küçücük” bir iş yapmak istiyordum.

Birkaç genç insana bilgiyi, bilmeyi sevdirmek; tatmin edilemeyen tek şehvetin bilgi şehveti, doyurulamayan tek açlığın bilgi açlığı olduğunu göstermek amacında idim.

Bir, tek bir kişinin hayatına dokunabilmek, tek bir izleyiciyi bilime ve bilgiye yönlendirmeyi başarabilmekti hedefim.

Fatih Altaylı

Fatih’in televizyon silahını kullanarak Budé’liğe soyunması ve bu teşebbüsün benim her türlü beklentimin çok çok fevkinde başarı kazanması çok, ama çok önemlidir, bir ulusal beka aracıdır. İşte elinizde tuttuğunuz kitap bu çabanın bir ürünüdür.

A. M. Celâl Şengör

Oldukça uzun bir süreden beri ülkemizde entelektüel faaliyetlerin hemen her alanda canlılığını kaybettiği, radyo ve televizyonlarda yapılan yayınların, açık oturumların, tartışmaların belli bir eğitim almış insanların ilgi ve ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, sıkıcı, kısır politik, stratejik tartışmalar ve konular etrafında cereyan ettiği hepimiz tarafından gözlemlenen ve yakınılan genel bir olgu haline gelmiştir. Bu genel bıkkınlık ve entelektüel kuraklık ortamı içinde Sayın Altaylı’nın giriştiği bahis, gözlemlediğim kadarıyla durgun bir suya atılan büyük bir taşın meydana getirdiği dalgalar gibi hayli geniş, canlı ilgi uyandırmıştır.

Ahmet Arslan

Bilim tarihi ile ilgili pek çok yayın var. Türkçe yazılmış, Türkçeye çevrilmiş çok sayıda eserden farklı bir içerik bekliyor sizi. Bilim tarihini insanlık tarihiyle paralel taşıyan içerik, aynı süreçlerin düşünce evrelerini, tartışmalarını ve aşamalarını da sunuyor.

Fatih Kuşçu

₺57,40
< 1 ... 7 8 9 10 11 ... 56 >
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı