1899 yılında İkdâm gazetesinde tefrika edilen Mürebbiye, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ününü sağlayan ilk romandır. Tanzimat’la birlikte başlayan Batılılaşmanın toplumsal yaşam içerisindeki etkilerinin bir eleştirisi olan Mürebbiye’de yazar, karakterleri ve işlediği konu aracılığıyla “aşksız erkekler” sorununa eğilir.
Romanın ana kahramanı Anjel, mazisi son derece karanlık Parisli bir hayat kadını iken, İstanbul’a Dehri Efendi Yalısı’na bir matmazel olarak kabul edilir. Mürebbiye olarak çalışmaya başlayan Anjel’in sırasıyla evin tüm erkeklerini kendisine âşık etmesi ve sonrasında gelişen olaylar mizahi bir dille anlatılır.
Halkının içinden yükselmiş, ama halkın içinde kalmış bir şair; kendi milleti kadar, Doğu’yu ve Batı’yı dili, edebiyatı ve müziği ile bilen bir aydın; Veterinerlik Fakültesi’nin ilk öğrencisi ve birincisi; İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçen, at binen, gülle atan ve güreşen bir sporcu; şehirde kapanıp kalmamış, Anadolu köylerindeki ahırlarda hayvan tedavi etmiş, gerçekleri yaşamış ve neye mal olursa olsun hep gerçekleri söylemiş bir adam; milletiyle birlikte savaşı, acıyı, yenilgiyi ve zaferi gören gözleri, her daim yaşlı duygulu bir insan, bir şair...
Bu adam, "İstiklâl Marşı"mızın yazarı Mehmed Akif Ersoy’dur.
O, bütün hayatı, ahlâkı, kişiliği, davranış ve düşünceleriyle birlikte, kendimiz ve çocuklarımız için, hiç çekinmeden, "İşte tam bir örnek!" diyebileceğimiz, bir millî kahramandır. Onun eseri olan "Safahat", bu milletin çağdaş destanıdır. Milletimizin bin yılda kıvama ermiş olan ruh ve fikir olgunluğu, inanç ve ahlâk sağlamlığı, cesareti ve kahramanlığı - elbette kusurları ve tedavi çareleriyle birlikte bu destanda dile getirilmiştir. Kendisi"ni ve milletini öğrenmek isteyen genç aydınlar, onu okuyacak ve anladıkları kadar bu "millet"ten olacaklardır. Mehmed Âkif gibi bir evlâda ve "Safahat" gibi bir esere sahip olmak, bir millet için, büyük bir şans ve büyük bir mutluluktur...
Çocuğunuza diş fırçalamanın önemini anlatmakta zorlanıyor musunuz? Pepee ve arkadaşları bu hikayede, çocuğunuza diş fırçalamanın ağız sağlığı için ne kadar önemli olduğunu anlatmanıza yardımcı olacak!
11 Eylül 2001’de Carmen Bin Ladin, İkiz Kuleler’e saldırdığı haberini almıştı. Bu korkunç terör hareketiyle kayınbiraderinin adının birlikte anılacağını tahmin ediyor ve kalbi Amerika’daki kurbanlar için kan ağlıyordu. Bildiği bir başka şey de, kendisinin ve ailesinin hayatının bir daha asla aynı olmayacağıydı. Yarı İsviçreli yarı İranlı olan Carmen Bin Ladin, 1947 yılında Yeslam Bin Ladin’le evlendikten sonra kendini çok geniş Bin Laden ailesinin ve ne bildiği ne de anlayabildiği bir kültürün içinde bulmuştu. Çelişkilerle sarmalanmış bir toplumun içinde karşı karşıya gelmeleri kaçınılmaz yasaklardan kızlarını korumakta kararlı olan Carmen, 1985 yılında anavatanı İsviçre’ye geri döndü.
Osmanlı döneminde kullar, anadillerini yazmaya beceremezlerdi. 2000 yılında -üst düzey kadroların önemli bir bölümü de dahil- anadilini doğru dürüst yazmayı becerebilenlerin oranı ne kadardır dersiniz? Osmanlı döneminde kul yığınlarının tipik özelliği köylü ve mesleksiz oluşlarıydı. 2000 yılında nüfusun yüzde kırk altısı hala köylü değil mi? Gerçek bir meslek sahibi vatandaş sayısı ise, sadece 100 bin kadar... Tarihin, ilerde piyade neferi olacak gençleri yüreklendirmek için bir propapaganda aracı olarak kullanılmasına artık bir nokta koymak gerekir. Objektif bir tarih bilincini yaygınlaştırmanın başka yolu yoktur çünkü. Bu kitapta Osmanlı İmparatorluğu’nda hüküm sürmüş sultanları ve kullarını, resmi tarihten çok farklı bir biçimde ama gerçek yüzleriyle tanıyacaksınız.
Yazar bu kitapta, özerklik (otonomi) ve özgür istencin biçimlendirdiği eudaimonist nitelikteki ilkçağ ahlak anlayışını derinlemesine incelerken, tümüyle toplumsal mutluluğa yönelmiş yeniçağ ahlak felsefelerinin de özgün bir panoramasını vermektedir.
Moliere, normal bir komedi kalıbı içinde, çağlar boyu edebiyatın en 'kara' tiyatrosunu yazmıştır. İnsan dene yaratığı, bir sinek gibi iğnesini saplamış ve hassas bir kıskançla onun reflekslerini oynatmıştır. Birtek refleksi vardır zaten bu yaratığın, daha dokunur dokunmaz cılız bacağını titretmeye başlayan bencilliği...
Ulu önder, büyük kurtarıcı "Atatürk"ün bundan 60 yıl önce 1927 yılında okuduğu bu "Nutuk", Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ayrıntılı bir panoramasıdır. Cumhuriyetimizin kuruluş yılları ile Atatürk ilke ve inkılaplarının yerleşme dönemini de kapsayan olayların yer verildiği "Nutuk"u günümüz Türkçesiyle özetleyip sadeleştirerek hazırladık. "Nutuk" özellikle, öğrenim çağındaki gençlerin konu ile ilgili başvuru kitabı olarak yararlanacakları bir eserdir. Okuyanların kolayca izleyebilecekleri biçimde, bölüm başlıkları ile sunulan "Öner Kemal"in hazırladığı bu eseri, öğrenci, öğretmen ve velilerin yararlanıp beğeneceğini umarız.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.