Edgar, iki Almanya'nın olduğu zamanlarda, Doğu Almanya'da yaşayan bir genç. En sevdiği iki kitap: Daniel Defoe'nun "Robinson Grusoe"su ile Salinger'ın "Gönülçelen"i.Blucinin, blues müziğin ve kızların ergen gençler için uzak olduğu günlerde, Edgar yolunu bulmaya çalışırken tesadüfen, Goethe'nin ünlü eseri "Genç VVerther'İn Acılan"yla karşılaşır. Kitabı okuduktan sonra ise, Edgar VVibeau kendini Genç VVerther'in yerine koymaya, yaşadığı olayları onun bakış açısıyla algılamaya başlar.Genç VV.'nin Yeni Acıları, bir başyapıtın yirminci yüzyılda dirilişi... ilhamını aldığı eser gibi, yazıldığı günden bu yana tartışılan, pek çok dile çevrilmiş bir modern klasik.
Avusturyalı yazar Robert Musil'in (1880 - 1942) Niteliksiz Adam başlıklı dev romanı, günümüzde modernizmin roman alanındaki birkaç başyapıtından biri sayılmaktadır.
Kafka, Joyce ve Harmann Broch'la birlikte yirminci yüzyıl romanının kurucuları arasında yer alan Musil, 1921 yılından başlayarak ölünceye kadar Niteliksiz Adam üzerinde çalıştı. Romanın ilk iki kitabı 1930'da, üçüncü kitabı ise 1933'te yayımlandı. Tamamlanmadan kalan dördüncü ve son bölümün yayımlanması ise ancak aradan neredeyse yirmi yıla yakın bir süre geçtikten sonra gerçekleşebildi.
Niteliksiz Adam, gerçek anlamda bir çağ ve geçiş dönemi romanıdır. Yazar tarafından "İmpkralya" diye adlandırılan, gerçekte 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında artık çöküş sürecine girmiş olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu simgeleyen bir ülkede Musil, modernizm sürecindeki bir toplumun ve bireyin tüm çalkantılarını sergilemeyi amaçlar.
Bu çalkantılar, romanın başkişisi, yani "niteliksiz adam" olan Ulrich'in kimliği aracılığıyla sergilenir. Ulrich, bir ayağıyla eski'de, öteki ayağıyla yeni'de durmaktadır. Bütün sorun, onun bu geçiş konumunun doğal sonucu olan çelişkilerin üstesinden gelip gelemeyeceği sorusunda odaklanır.
Bu roman üzerine çok önemli bir inceleme kaleme alan Virgil Newmoianu'ya göre Niteliksiz Adam, dikkatli bir okura yalnızca bir geçiş dönemini değil, fakat yakın geleceği de çok çarpıcı biçimde sergileyen başyapıtlardan biridir.
Çağımızın en çok okunan yazarlarından Hermann Hesse'nin ünlü romanı Narziss ve Goldmund, kişilikleri ve dünya görüşleri çok farklı iki insanın sıradışı dostluğunu gözler önüne sererken, yaşam, ölüm, sanat, us, aşk, tutku ve cinselliği irdeliyor. Hermann Hesse'nin Narziss ve Goldmund adlı romanı Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı.
Bir yanda manastırın dışındaki dünyaya kapalı, yaşamın yalnızca entelektüel boyutunu önemseyen bilge Narziss, öte yanda manastırın sunduklarıyla yetinmeyen, dünyadaki her zevki tatmak isteyen sanatçı Goldmund; ikisi de kendi yolunda, "kendini gerçekleştirme" yolunda mükemmel'e ulaşmaya çabalasa da, mükemmel'e karşıt yönlerden yaklaşmayı başarabiliyorlar ancak. Karşıtlıkların iki insanı birbirinden koparmadığı, tersine, birbirlerini bütünlemelerini sağladığı bu roman, bundan tam 71 yıl önce yazılmış olmasına ve ortaçağda geçmesine karşın güncelliğini hep koruyacak, bugün olduğu gibi yarın da çağdaş dünyaya önemli mesajlar vermeye devam edecek. Çağımızın en çok okunan ve en saygın yazarlarından biri olan Hermann Hesse'nin bu eşsiz yapıtı, Kâmuran Şipal'in özenli çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından bir kez daha Türkçeye kazandırıldı.
Anatol Ludwig Stiller adlı heykeltraş uzun süredir kayıptır. İsviçre’ye giriş yaparken Mr. White adlı biri tutuklanır, çünkü bu kişinin kayıp Stiller olduğu sanılır. İşin garibi, karısı da dahil tüm yakınları bu kuşkuyu doğrular. Mr. White bunu kabullenemez tabii; bir başkası olmayı seçebilme özgürlüğünü elinde tutmak ister çünkü. Tutukevinde notlar tutar ve zamanla Stiller’in kimliğine ilgi duyar: "Dünyanın karşısında, dünyanın çoğunlukta olması ve üstünlüğü karşısında yorulmamak çok güç, bunların doğruluğunu kabul ediyorum. İnsanın yalnızken yaşadığını sandığı şeyleri tek başına, yanında tanık olmadan bilmesi çok güç, asla kanıtlayamayacağım bir bilgiyi taşımam da çok güç." Stiller, okuyucuyu da "oyuna" katan bir başyapıt.
Hesse, 1943 yılında, tüm dünyanın savaş cehennemini yaşadığı sırada yazdığı Boncuk Oyunu'nda, Doğu ve Batı felsefelerinin kusursuz bir bileşiminden oluşan yeni ve ütopik bir dünya düzeni sunar okura. Sanat ve bilimde disiplinlerarası bir uyum üzerine kurulu, Hesse'nin düş ve düşün gücünün ürünü fütüristik bir oyun olan Boncuk Oyunu, bu yeni düzenin simgesidir. Bu kitabı "Doğu seyyahlarına", Batın'nın toplumsal dayatmalarına karşı Doğu'nun bireysel özgürlüğünü yüceltenlere, toplumsal ahlakın bireyin iç ahlakını yok ettiğine inananlara adar Hesse; yeni dünya düzenini bireysellik üzerine temellendirir; "Tanrı senin içindedir, kavramlarda ve kitaplarda değil. Gerçek yaşanır, öğretilmez." Hesse'nin Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasında büyük payı olan bir başyapıt Boncuk Oyunu. Thomas Mann'a göre: "Örselenmiş zamanımızın bizlere sunduğu az sayıda gözüpek ve özgün tasarıdan biri..."
Uçarı bir "yaşam" insanı olmaya kalkışan katıksız bir "düşün" insanının, bu ikilemin gelgitleriyle oradan oraya savrulan yalnız bir ruhun, Bozkırkurdu'nun hikayesi.
Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenlerin, bilmediklerini küçümseyenlerin, bunu yaparken bilinçli ya da bilinçsiz yaşamı kaçıranların yüzüne inen bir tokat.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.