Freud’dan Lacan’a uzanan, yeni buluşlarla, tartışmalarla dolu uzun yol boyunca psikanaliz hem dönüşmüş, hem de insanı açıklamak bakımından beşeri bilimleri etkileyecek çeşitli imkânlara sahip olduğunu göstermiştir. Saffet Murat Tura’nın bu klasikleşmiş kitabı bir yandan dikkatimizi bu imkânlara çekip irdelerken bir yandan da Freud’un kavramlarının ve psikanalizin Lacan’ın elinde kazandığı yorumu açıklamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Psikanalizin epistemolojik statüsünü ve psikanalizin temel kavramı olan “bilinçdışı”nın felsefi olarak nasıl mümkün olabildiğini tartışıyor; fenomenoloji geleneği ile Lacan’ın görüşlerini birlikte değerlendiriyor.
İnsan hakkındaki bilgilerimizin gelişimi kuşkusuz durmadığı, günümüze değin özellikle nörobiyoloji alanındaki buluşlarla kimi zaman yanlışlanıp kimi zaman değişime uğradığı için Tura okurlarını uyarıyor: “Kitabımın bir tavsiye, bir reçete gibi okunmamasını dilerim. Ampirik değeri tartışmalı düşünce sistemleri karşısında insanlar ya bunlara tamamen biat etmeyi ya da büsbütün inkâr etmeyi seçiyorlar. Bilimin gücü hata yapmamasından değil, hatada ısrar etmemesinden kaynaklanır. Bilim bir seferde bütün zamanlar için geçerli mutlak doğruları dile getirmez. Psikanaliz kaynaklı bilgilerimizin önemini reddedemeyiz, ama psikanaliz hakkındaki tartışmaların artarak devam ettiğinin de farkında olmalıyız.”
Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken'in Galatasaray Lisesi'nde "felsefe öğretmeni" olduğu yıllarda kaleme aldığı Türk Tefekkürü Tarihi, 1933-1934'te iki cilt olarak yayımlanır. Bu kitabın üçüncü cildi olarak tasarlanan Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi ise ancak 1966'da yayımlanmıştır.Yayımlandığı yıllardan itibaren alanındaki bütün araştırmalara kaynaklık eden ve bir"klasik" haline gelen bu yapıtın yeniden basımı bugüne kadar mümkün olmamıştır. Türk düşüncesinin temel taşlarından olan Türk Tefekkürü Tarihi, 70 yıl sonra hâlâ, yeri doldurulamamış bir başucu kitabı... "Mekteplerimizde bir edebiyat tarihi okutulmaktadır. Fakat onunla muvazi [paralel] olarak giden fikir hayatı bu dersin içinde yer almamıştır. Talebe efendiler, Bakî'yi, İbni Kemal'i veya Namık Kemal'i okurken İshak Hoca veya Salih Zeki'yi bilmiyorlar. Halbuki bugünkü Türk dilini ve Türk hassasiyetini tanımak için onun tarihini, tekâmülünü [gelişimini] bilmek ne kadar zaruri ise; bugünkü Türk düşünüşünü anlamak için de onun geçirdiği istihaleleri [aşamaları] bilmek o kadar zaruridir."
Bu kitapta Tülin Bumin, Hegel'i felsefi bir antropolojinin yazarı olarak incelerken, onun dünyayı ve insanı bir bütün olarak ele alışında ve bu duruşun oluşturduğu özbilinç anlayışında, zamanı içkin kılan bir özgürlük felsefesine dikkat çekiyor. Hegel'in Fransız düşüncesindeki etkilerini, Köle-Efendi diyalektiğini ve devlet kuramını, bu bakış açısıyla yeniden okumak, felsefe tarihine Descartes'ın ve Kant'ın mirası olan ikicilikleri aşmakta ve eylem ile düşüncenin birlikteğini kavramakta yararlı kapılar açacaktır.
Eserleri çeşitli dillere çevrilen Moles, bu kitabında bilim hakkında kalıplaşmış önyargılarımızı sorgulamaktadır. Doğa bilimleri ve sosyal bilimlerden alınmış zengin örneklerden hareketle kesin olmayan, belirsiz, muğlak olguların incelenmesine uygun bir yöntembilim gelişmektedir.
Moles bu çerçevede, bazı önlemli sorulara da ışık tutmaktadır: Yöntem açısından, "kesin" denilen bilimleri (doğa bilimleri) insan bilimlerinden (belirsizin bilimleri) ayıran nedir? Belirsiz olgular, bilim konusu olma statüsüne sokulabilir mi ve bu, nasıl temellendirilebilir?
Günlük yaşamımızın dokusunu oluşturan belirsiz olgulara, kesinlik adına ve yöntem kaygılarıyla sırt çevrilebilir mi? Kitap bir yandan sosyal bilimler alanında çalışanlar için somut bir çalışma aracı, diğer yandan bilimsel bilginin sınırları ve statüsü konusunda yeni ve kışkırtıcı bir epistemoloji niteliği taşımaktadır.
Toplum bilimlerini belki de temelinden sarsan, açtığı yeni ufuklar, getirdiği farklı boyutlarla "insan"ı bambaşka ve çok daha zengin bir düzlemde ele alan budunbilimin önde gelen isimlerinden Claude Levi-Strauss, "Yaban Düşünce" ile yalnızca bir/birçok bilimin önünü açmakla kalmamış, aynı zamanda da yapısalcılık yaklaşımının uygulanım alanını genişletmiştir.
Yazarın yöntem sorunlarını ve tarih yaklaşımını sergilerken, zamanda da "ilkel" olarak adlandırılan toplulukların düşünce sistemlerini de ele alan bu temel yapıt "yaban düşünce"nin derinlerinde yatan anlamı ortaya çıkarır. "Akılcı", "insanmerkezci" Batı düşünce sistemi çerçevesinde unutulmaya yüz tutan ve şimdilerde yoğun bir biçimde diriltilmeye çalışılan insan-doğa-kültür ilişkisine yeni bir bakış getiren Yaban Düşünce, toplum bilimleri alanında güncelliğini yitirmeyen bir modern klasik olarak edindiği yeri hep aynı tazelikte korumaktadır.
Bir kitap, dünyadaki her çeşit anlamlı bütünü, insanı kuşatan yoğun ve karmaşık anlatılar evrenini daha iyi kavramamızı sağlayacak bir bilim dalının,göstergebilimin Roland Barthes tarafından yaşanan özgün ve özgür bir serüvenini sergiliyor. Avrupa göstergebiliminin kurucularından, büyük düşünce ve yazı ustası Roland Barthes, Göstergebilimsel Serüven'de yer alan yazılarında, göstergebilimin temel ilke ve kavramlarını ortaya atmakla kalmıyor, aynı zamanda anlatı çözümlama yönteminin başlıca aşamalarını gösteriyor, yazın, reklam, şehircilik, tıp, gündelik yaşamdaki nesneler gibi çok değişik alanlara ilişkin yaklaşım örnekleride sunuyor.
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.