Hayvan ve İnsan Duyguları

Kırk yıldan uzun süredir hayvanların duygu ve davranışları üzerine çalışan Frans de Waal hayvan ve insan duygularının büyüleyici dünyasını keşfe çıkıyor.

Mama’nın Son Sarılışı, biyolog Jan von Huff ile derin bağlar kuran bir şempanzenin ölümüyle başlıyor. Mama, ölmek üzereyken Van Huff gece vakti son bir sarılma için onu ziyaret etti. Bu olay filme alınmıştı ve tüm dünyada bu veda vakti büyük popülarite kazandı. Milyonlarca insan için, Mama’nın genellikle insanlara özgü olduğu düsünülen ancak bütün primatlar için ortak bir davranış olan  kocaman bir gülümsemeyle güven verişi, profesörün sırtını okşayıp onu kucaklaması çok etkileyiciydi.

Waal bu kitabında, insanların sevme, nefret etme,  korkma, utanma, suçluluk duyma, neşelenme, iğrenme ve empati kurma gibi becerilere sahip tek tür olmadığını gösteriyor. Waal yüz ifadelerini, insan politikalarının ardındaki duyguları, özgür iradeyi, hayvan sezgilerini ve tabii ki Mama’nın hayatını ve ölümünü tartışmaktadır. Mama’nın Son Sarılışı, insan duygu ve davranışlarının evrimsel köklerini tartışmaya açmak açısından çok önemli bir yapıttır. Bu kitap dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olan Pen Amerika Bilim Ödülü’nü kazanmıştır.

‘’Siz de bu kitabı okurken benim gibi kendinizi sevimli, şefkatli ve anlayışlı, kitapta ayrıntıları verilen şempanzelerin çok tanıdık davranışlarını taklit ederken bulabilirsiniz. Ama kaşlarınızı çatarken, dişlerinizi sıkarken ve onlar gibi kıçınızı kaşıdığınızda, belki de bütün bu davranışlarımızın sadece bizimle ilgili olmadığını hatırlayın.’’

- Adam Rutherford – The Guardian


Basım Ayı/Yılı : 2020
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 368
Ağırlık : 368
En / Boy : 14 / 21
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺145,00
Bir Primatoloğun Gözünden Cinsiyet Kavramı

Gücü, muhtemelen başkalarına çekici gelebilen ama kesinlikle bize öyle gelmeyen bir şeymiş gibi tartışıyoruz. Psikoloji profesörü olarak geçirdiğim otuz yılın bana öğrettiği şey, en önemli bilim insanlarının bile gözlerinin önündeki davranışları görmezden geldiğidir. Güç, bir tabu konusu olmayı sürdürüyor ve biz bu bağlamda diğer türlerle ne kadar benzer olduğumuzu kesinlikle duymak istemiyoruz.

Primatolog Frans de Waal, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet konusunda dilsel bir kafa karışıklığı yaşandığını; birincisinin biyolojik, ikincisinin kültürel cinsiyet olduğunu ancak farklı anlamlarına rağmen bu iki terimin özünde birleşmiş olduğunu ve birini diğeri olmadan tartışamayacağımızı ifade eder.

Genç erkek ve dişi primatların cinsiyet rollerini birbirlerine benzer şekilde geliştirdiğini düşünüyor. Nasıl davranılacağını öğrenmek için kendi cinsiyetlerinden yetişkinleri gözlemlediğini söylüyor. Primatların davranışsal ve biyolojik farklılıklarını aydınlatırken insan davranışıyla karşılaştırmaktan da geri durmuyor!

Ataerkil Düzene Hapsolan Yalnızca Biz miyiz? klasik konuşma tarzı ve alaycı gözlemlerle dolu anlatımıyla cinsiyet kimliği, toplumsal cinsiyet rolleri, cinsellik, eşcinsellik, arkadaşlık ve yetiştirme gibi konuları ele alıyor.


Basım Ayı/Yılı : 2022
Basım Yeri :
Baskı Sayısı : 1
Sayfa Sayısı : 336
Ağırlık : 336
En / Boy : 14 / 23
Cilt Tipi : Ciltsiz
Kağıt Tipi : 2. Hamur
Cep Boy Durumu : 0
₺198,00

“İnsanlar neden hayvan zekâsını küçümsemeye bu kadar hevesli? Kendimiz söz konusuyken hiç sorgulamadan kabul ettiğimiz becerileri hayvanlar söz konusu olduğunda sürekli reddediyoruz. Bunun ardında ne var? Diğer türlerin hangi zihinsel seviyede işlediğini bulmaya çalışırken, esas zorluk sadece hayvanlardan değil aynı zamanda bizim kendimizden de kaynaklanıyor. Hayvanların belli bir tür zekâya, özellikle de kendimizde takdir ettiğimiz türden bir zekâya sahip olup olmadıklarını sormadan önce üstesinden gelmemiz gereken, bu olasılığı düşünmemize bile karşı çıkan içsel direncimizdir.”

Son yıllarda hayvanların bilme yetisi konusunda yapılan araştırmalar, insan zihnini hayvan zihninden çok ayrı, “özel” bir yere koyma eğilimimizi gözden geçirmemize neden oluyor. Ahtapotların alet kullandığını, daha iyi bir yiyecek geleceğini bildiklerinde karga ve kuzgunların önlerindeki yiyeceği yemeden dakikalarca bekleyebildiğini, şempanzelerin olağanüstü hafızalarıyla insanlara parmak ısırttığını gösteren bu araştırmalar hayvanların sandığımızdan çok daha zeki, yaratıcı ve kavrayışlı olduğuna işaret ediyor. Hayvanlarla ilgili çalışmalarda insanmerkezci yaklaşımın değişmesinde önemli bir rol oynayan Hollandalı primatolog Frans de Waal kargalar, yunuslar, papağanlar, koyunlar, eşekarıları, yarasalar, balinalar ve elbette primatlarla ilgili son araştırmalardan faydalanarak hayvan zekâsının gerçek boyutlarını keşfe çıkıyor. İnsanların en tepede olduğu bir bilişsel hiyerarşiyi reddeden de Waal, onun yerine insan dahil her hayvanın kendine özgü zekâ, yeti ve yetenekleriyle değerlendirilip takdir edildiği daha objektif bir model öneriyor.

Yazar Hakkında 1948 doğumlu Hollandalı psikolog, primatolog, etolog. 1975'te Arnhem Hayvanat Bahçesi'nde dünyanın en büyük şempanze kolonisi üzerine altı yıllık bir proje başlattı; bu proje pek çok bilimsel makale ve Chimpanzee Politics (Şempanze Siyaseti) adlı bir kitapla sonuçlandı. Araştırmalarında primatlarda yemek paylaşımı, toplumsal ilişkiler ve sorun çözme yöntemlerinin yanı sıra insan toplumunda ahlak ve adaletin kökenleri gibi konulara odaklanan de Waal, 1991'den beri çalışmalarını Atlanta'daki Emory Üniversitesi'nin psikoloji bölümünde ve Yerkes Araştırma Merkezi'nde sürdürüyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 344
En / Boy : 13,5 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2018
₺117,00
Tükendi

 Açgözlülüğe hayır, empatiye evet!

 Empati ya da duygudaşlık, en basit anlamıyla, kişinin kendisini başkasının yerine koyması olarak tanımlanabilir. Başkalarının yerine geçmek, özdeşleşebilmek, diğerlerinin içinde bulunduğu durumu anlamak tüm insanlarda var olan bir yetenek, bir içgüdü müdür? Acaba empati, karşımızdakinin içinde bulunduğu durumu değiştirmeye yönelik bir eylemi de beraberinde getirir mi ya da getirmeli midir?

Frans de Waal, Empati Çağı’nda daha barışçıl ve anlayışlı bir toplumun temelinde empati duygusunun yattığını savunuyor. Waal’a göre yaşadığımız çağ, rekabete dayalı bencillik duygusunun yerine işbirliği ve dayanışmaya dayalı empatinin egemenliği altında geçecek bir dönem olacak.

Empati Çağı, hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen çok sayıda gözlem ve deneye yer veriyor. Doğadaki yaşam, sosyal Darwinizmin güçlünün hayatta kaldığı rekabete dayalı bir yaşam olduğu iddiasının aksine, canlılar arasında oldukça gelişmiş bir empati duygusunun sonucunda dayanışma ve işbirliğine dayalı bir yaşamdır. Bu nedenle, doğal yaşamdan önemli dersler çıkarmamız gerekiyor. Ne yazık ki, toplumsal gelişme, bir canlı türü olarak insanın doğasında var olan empati ya da duygudaşlık duygusunun kaybolmasına yada göz ardı edilmesine yol açarak, daha anlayışlı ve barışçıl bir toplumun ortaya çıkmasına engel oluyor.

Empati Çağı, yaşadığı çağın sorunları üzerinde kafa yoran, barışçıl ve daha anlayışlı bir toplum için çaba gösteren insanların önünde yeni ufukların açılmasını sağlıyor.

Herkesin okuması ve dersler çıkarması gereken bir kitap.

 


“İnsanın ne kadar bencil olduğu düşünülse de, onun doğasında, başkalarının talihiyle yakından ilgilenmek vardır.” Adam Smith

 


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 384
En / Boy : 14 / 21,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : .2014
₺36,98

İçimizdeki Maymun'da insan doğası hakkındaki önyargıları altüst eden de Waal, bu kez de gözlemlerini evrimci biyoloji ve ahlak felsefesi bağlamına taşıyarak eşsiz bir argüman inşa ediyor. İnsan ahlakı denilen şeyin gökten zembille inmediğini, "içten geldiğini" savunuyor: "Ahlaki davranış ne dinle başlamıştır, ne de dinle biter; evrimin ürünüdür." Hayvanlarla aramızdaki bağlar üzerinde duran de Waal, ahlakımızı aşağıdan yukarı doğru açıklamaya çalışıyor. Dinin ahlak üzerindeki rolünün sonradan gelen bir rol olduğunu, işbirliği ve empati gibi doğal içgüdülerimize ek olarak ortaya çıktığını öne sürüyor. Ve bu bağlamda, günümüzde dinin toplumun işleyişi açısından nasıl bir rol oynadığını sorguluyor:

"Beş asır sonra hâlâ dinin toplumdaki yeri konusunda kavgaya tutuşuyoruz. Hieronymus Bosch'un zamanında olduğu gibi şimdi de ana tema ahlak. Tanrısız bir dünya canlandırabilir miyiz gözümüzde? Böylesi bir dünya iyi olur mu? Sanmayın ki köktenci Hıristiyanlar ve biyoloji arasındaki savaş bilgiler üzerinden yürütülüyor. İnsanın evrimden şüphe etmesi için kanıtlara karşı epey bağışıklık sahibi olması lazım… Çatışma hakikatle değil, hakikatin ne yapılacağıyla ilgili. Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir... Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim?"


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 264
En / Boy : 13 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 2.2018
₺93,75

"Savaştan, şiddetten muaf bir dünyada yaşamak istiyoruz," diyenlere, bunun "insan doğası"na aykırı olduğu söylenir hep. Ama ya biri çıkıp da dillerden düşmeyen bu "doğamızı" sorgularsa? Ünlü primatolog Frans de Waal’in yaptığı tam da bu. Uzun yıllardır primatlar üzerine araştırmalar yürüten de Waal, bilhassa en yakın akrabalarımız olan şempanzelere ve onlardan daha az tanınan bonobolara ilişkin gözlemlerinden sonra, bu ikisinin birbirinden "geceyle gündüz kadar farklı" olduğu sonucuna varmış: "Birisi öfkesini zaptetmekle ilgili sorunlar yaşayan hırslı, haşin görünümlü bir karakter. Diğeri özgür ruhlu bir hayat tarzının eşitlikçi yandaşı." De Waal’e göre, bunca zamandır görece vahşi akrabalarımızın ön plana çıkarılması tesadüf değil. Bu durumu, bonoboların "insan doğasına dair yerleşik fikirlere uymaması"yla açıklayan de Waal şöyle devam ediyor: "İnanın bana, araştırmalarda birbirlerini katlettikleri ortaya çıksa şimdiye herkes bonoboları ezberlemişti. Asıl sorun barışçıllıkları. Önce bonoboyu tanısaydık, şempanzeyi daha sonra, hatta hiç tanımasaydık ne olurdu hayal etmeye çalışıyorum bazen. İnsan evrimi hakkındaki tartışma belki bu kadar şiddet, savaş, erkek egemenliği üzerinden değil; cinsellik, empati, özen ve ortaklık üzerinden yürürdü. Ne farklı bir entelektüel bir coğrafyaya sahip olurduk kim bilir!" Farklı bir bakış açısı benimsemek için çok mu geç? Olmadığını umuyoruz. Hayvanlara ilişkin klişeleri somut gözlemler ve ilginç anekdotlar aracılığıyla altüst ederek bizi insan doğası konusunda bir kere daha düşünmeye davet eden İçimizdeki Maymun, bu yolda önemli bir adım atıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 261
En / Boy : 13 / 19,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 2.2017
₺93,75
1
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı