İnsan neden okur? Edebiyat okumanın hoşça vakit geçirmek dışında bir faydası olabilir mi? Üniversitelerde neden edebiyat bölümleri vardır? Edebiyatın iyi ahlak sahibi, entelektüel bakımdan gelişmiş bireyler yetiştirmeye hizmet ettiği söylenebilir mi hâlâ? "Disiplinimizi geliştirmekle yükümlü öğretmen ve araştırmacılar olarak bizler, verdiğimiz uğraşın haklılığını gösterecek daha kuvvetli gerekçelere fena halde muhtacız," diyor Rita Felski. "Estetik değerin faydadan ayrı tutulamayacağını, bununla birlikte metinlere bağlanma biçimlerimizin sıradışı bir çeşitlilik, karmaşıklık, hatta öngörülemezlik sergilediğini" öne sürüyor. Edebiyatın anlamının sunduğu faydada yattığını öne sürmenin "muazzam bir pratikler, beklentiler, duygular, umutlar, hayaller ve yorumlar alanını", bir bakıma "akla hayale sığmayacak kadar bereketli, girift, bulanık, sancılı ve çapraşık bir alanı" soruşturmaya açtığını savunuyor.
N. Hikmet'e, Kemal Tahir'e, A.H. Tanpınar'a çeşitli şairlere ve edebiyat sorunlarına ilişkin bu yazılar,gerçek anlamıyla edebiyat eleştirileri değildir. Bunlar, S. Hilav'ın Felsefe Yazıları'nda dile getirmeye çalıştığı görüşleri, edebiyat alanında ve somut bir malzeme üzerinde örneklendirmeye çalışmasının ürünleridir. Edebiyat hem bireyin yeteneginin hem de toplumsal geleneğin bir ürünü olduğuna göre, Asya-tipi bir toplumdan ve Doğu Despotluğu'ndan gelen bir toplumda, ondan çok farklı ve hatta onun tam tersi olan bir Batı toplumu edebiyat geleneği nasıl başarılı ürünler verebiliyor? Bu yazılarda ele alınan temel sorun işte budur. Ve Batı kültür darbesi altındaki bir Doğulu toplumun bireyleri olarak yazarlar ne gibi formel ve içeriksel çözümler bulmuşlardır? Bu da birinci soruya bağlı olarak Edebiyat Yazıları'nın ikinci sorununu oluşturuyor. Kısacası, bu yazılardaki yaklaşım, felsefe geleneğinden yoksun olan edebiyat eleştirimizin ötesine geçmek ve kavramsal düşünce çabasına dayanmak isteyen iyi bir niyetin ürünleri görülebilir.
Türkiye’deki üniversitelerin ve akademik hayatın en büyük eksikliklerinden biri olan, Türk edebiyatı bölümleri ile Batı edebiyatı bölümlerinin birbirini tanımaması ve birbirlerinden faydalanamaması zaafını ortadan kaldırma konusunda Berna Moran’ın attığı adımın önemli bir yeri vardır. Derin Batı edebiyatı bilgisi ve kültürü ile Türk edebiyatına eğilen Berna Moran’ın, Türk edebiyat eleştirisindeki bu kopukluğu gidermeye çalışan edebiyat araştırmacılarından biri olduğunu özellikle vurgulamak gerekir.
Türk Edebiyat eleştirisine geniş bir soluk aldıran, edebiyat eleştirisinin bilimsel bir uğraş alanı olarak görülmesine büyük katkısı olan bu değerli edebiyat araştırmacısı ve eleştirmenini 1993 yılında kaybettik. Bu kitap, aynı zamanda kitabı yayına hazırlayan Bülent Aksoy ve Nazan Aksoy’la; Murat Belge, DilekDoltaş, Fethi Naci, Ahmet Oktay, Fatih Özgüven, Orhan Pamuk, Jale Parla, Şâra Sayın, Hilmi Yavuz ve Ayşegül Yüksel’in, bu değerli edebiyat adamına ölümünün dördüncü yılında verdikleri “armağanlar”dan oluşuyor. Kitapta bir araya gelen yazıların çerçevesini ise, Berna Moran’ın üç ciltlik incelemesinin adına ve içeriğine bir gönderme olan kitabın altbaşlığı “Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış” sözleri çiziyor.
Elinizdeki kitabın Berna Moran’ın başarıyla uyguladığı geniş kapsamlı ve çok-yönlü eleştiri anlayışının yeni çalışmalarla sürdürüldüğünü gösterebilecek anlamlı bir ürün olmasını diliyoruz
Bu site Ticimax® Gelişmiş E-Ticaret sistemleri ile hazırlanmıştır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.