Kendisini Tarifbaz olarak tanımlayan Julian Barnes’ın tutkusu hayli yalındır. Onun istediği sadece tadı yerinde, besleyici yiyecekler pişirmektir; sadece arkadaşlarını zehirlemesin yeter; repertuarını yavaş yavaş genişletsin başka bir şey istemez. Hem kendisine hem de başkalarına yönelik amansız bir eleştirmen olarak asla kendi başına yemek tarifi uyduramayacağını bilir (gene de, arada bir coşkuya kapılıp sevdiği kimi malzemelerin miktarını artırabilir ama hepsi o kadar). Bu durumda Tarifbaz başkalarının yönergelerini izleyen bir tarif bağımlısıdır.

İşte bu tarifleri ve tarifleri yazanları sorgularken Tarifbaz’ın hassasiyetleri ortaya çıkar. Bir “topak” ne kadar büyüktür? Bir “yudum” ya da “damla” ne kadar çoktur? “Serpiştirme” ne zaman yağmur sayılır? Dahası, dilimleme ile doğrama arasındaki fark nedir?

Mutfaktaki Tarifbaz, Julian Barnes’ın gastronomik kesinlik arayışının zekice ve pratik bir anlatısı. Barnes bu arayışı sırasında başından geçenleri paylaşmayı seçerek mutfağının kapısını aralık bırakıyor ve okurlarına aslında çok ketum olduğu mahrem yaşamından kesitler sunuyor. Kendisi İçin Yemek Pişirdiği Kadın’a adadığı bu kitap, keskin ve acı lezzetiyle tarif yazarları tarafından hezimete uğratılan herkes için mükemmel bir avuntu kaynağı ve Julian Barnes hayran topluluğu için de ayrıcalık duygusunu pekiştiren bir ikram olacaktır.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 128
En / Boy : 12,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2011
₺54,00

“Kahvaltı yapmam şart. Herhangi bir kahvaltı değil, doğru bir kahvaltı. İşte tam bu noktada sorunum başlıyor. Çünkü hangi tadın ne zaman doğru tat olduğunu hiçbir zaman bilemiyorum. Sabahın köründe yanlış bir tat aldığımda da bütün gün bitmiştir artık benim için. Sabahki ilk ısırık doğru değilse, bunu hemen hissediyorum, önce dilimde, sonra boğazımda, ruhumda. Paniklerim. Çünkü biliyorum ki: İlk ısırığın ikincisi yoktur.”

İnsan ile mutfak, insan ile yemek ilişkilerinin gündelik hayattaki sıradan ve özel anları üzerinde gezinen bu içten ve neşeli kitapta Gabriela von Arnim; anne, kadın ve yazar kimlikleriyle kaleme alınmış ve bu üç hayat alanının sağladığı zengin deneyimlerle donatılmış paylaşmalarıyla zengin hayat menüsünü sunuyor bizlere.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 136
En / Boy : 12,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2011
₺54,00

İncelemekte olduğunuz kitabın sofistike bir yemek tarifleri kitabı olduğunu mu düşündünüz bir an? Maalesef değil. Aslına bakacak olursanız bu iştah açıcı derleme, ussal beslenme ve bedensel beslenme arasındaki benzeşimden yola çıkarak düşünceyi bir yemek gibi işleme, hazırlama, pişirme ve sunma amacı güden felsefi bir mönüdür. Her ikisi de insanlığın en eski faaliyetleri arasında yer alan felsefe yapmak ve yemek pişirmek eylemleri arasındaki ilintinin, birinci eylem ile ikinci eylemi ifa eden bireylerin arasındaki cinsiyet farklılığı yüzünden genellikle çok farklı olduğu düşünülmüştür. Özünde tam bir dişil mekân olan mutfak ile eril niteliğini hiçbir zaman kaybetmemiş olan felsefeden bahsediyoruz. Ama " Bir kitabı yalayıp yutmak, bir olguyu hazmetmek, Latince gevelemek, bilgiye susamak" gibi sayısız kullanımın da yinelenmiş olduğu üzere, bilmek ve yemek yemek eylemleri aynı hamurdan yoğurulmuş olup aynı annenin çocuklarıdır esasında.

Esprili içerikleri ve keyif veren yapılarıyla kitabın içeriğinde kullanılmak üzere seçilmiş sözcükler, okuyucuya gastronomik felsefeye ait deneysel bir mekânın ya da başka bir deyişle yiyecek ve düşünce boyutlarının bir defaya mahsus olsa da bir araya getirildiği felsefe mutfağının kapılarını aralar. Okuyucular Kant ve Kierkegaard eşliğinde Eflatun ile beraber zeytin ve kuru incir atıştırırken, bir anda Sartre'ın müdavimi olduğu Paris'in Rive Gauche bölgesindeki restoranlarda kendilerini Wittgenstein ile patates soyarken buluverirler. Bu süreçte düşüncelerin tadına daha iyi varma ve sofradaki simyanın büyüsünü daha iyi kavrayabilme fırsatını yakalamış olurlar.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 152
En / Boy : 12,5 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2012
₺54,00
Tükendi

İlk kez 1913’te yazarı bilinmeyen bir kitap olarak yayımlanan Karagöz Mutfakta’nın çeviriyazısını Efdal Sevinçli; resimlemelerini Eray Özbek; tasarımını ise Çağla Turgul gerçekleştirdi. Karagöz Mutfakta, sınırlı sayıda yemek kitabının yayımlandığı Osmanlı dönemi Türkiyesi’nden derlenmiş bir “yemek tarifleri kitabı”.

1908’in ünlü halk mizah gazetesi Karagöz’ün bir yayını olan Karagöz Mutfakta, ucuz kitaplar aracılığıyla halka hayati konularda kitaplar sunmayı amaçlıyor. Karagöz Mutfakta’nın bilinemeyen yazarı, yemek tariflerini Batılı yayınlardan derliyor.  Bu tutumun, modernleşmenin bir parçası olduğu açıkça görülüyor.

Kitabın sosyolojik boyutu bununla kalmıyor; kitabın “önsöz”ünü izleyen “yararlı öğütler”de yazar, Osmanlı toplumunda ev, aile, evin reisi, evin hanımına biçilen rolleri üzerinde duruyor. Evin en önemli mekânı olarak tanımladığı ve ululadığı “yemek odası”nı anlatıyor.

Karagöz Mutfakta, altı çizilen unsurlar kadar, içerdiği yemek tarifleriyle de, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e mutfak kültürümüz açısından önemli bir kitaptır.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 104
En / Boy : 12 / 20
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2010
₺45,00
Tükendi

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, ülkenin maddi ve manevi birçok alanda kalkınma, yenileşme ve kurumsallaşması doğrultusunda önemli devrimler gerçekleştirdi. Örneğin dil devrimi bunların başında yer aldı. Arap alfabesi terk edildi, yerine Lâtin alfabesi getirildi. Bu alandaki en önemli adımlardan biri, bütün ülkeyi kapsayan olağanüstü bir imeceyle gerçekleştirilen Tarama Sözlüğü’ydü. Türk Dil Kurumu, dokuz ciltlik bu büyük birikimden Türkçe Sözlük’ü çıkardı.

Toplumu yeniden yapılandırma sürecinde birçok alanda gerçekleştirilen halkla ilişkiler, özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra aksamaya başladı. Ülkenin mutfak kültürü alanında biriktirdikleri için gerekli tarama 1960’lara kalmıştı. Halkbilim ve etnografya alanında önemli çalışmalarıyla bir öncü de olan Hâmit Zübeyir Koşay ile öğretmen Akile Ülkücan’ın yönettiği tarama, Anadolu Yemekleri ve Türk Mutfağı adıyla 1961’de –çok geç bir tarih de olsa– yayımlandı.

Koşay, kitabın “önsöz”ünde, “Bu eser, Türk mutfağı ve yemeği ile ilgili malzemeyi bütün teferruatı ile tanıtabilmekten henüz uzak olduğu cihetle bunu bir başlangıç sayarak eksiklerini tamamlamaya çalışmak Türk ilim müesseseleri ve aydınlarımız için milli bir vazife olacaktır” der. Fakat, o tarihten bu yana, halkbilim ve etnografya alanlarındaki kurumlarımızın bu ilgi alanını geliştiren bir çalışması yayımlanmadı. Anadolu Yemekleri ve Türk Mutfağı, 1980 sonrası yaygınlaşan kitap müzayedelerinde gözde kitaplar arasında yerini aldı. 1990 sonrası ise, salgın hale gelen yemek kitapları yazıcılığı(!) için kaynak olarak daima birinci sıradaki yerini korudu. Çiya Yayınları, Anadolu Yemekleri ve Türk Mutfağı’na sahip çıkıyor ve onu yeniden yayımlıyor. Onu “Yağma Hasan’ın Böreği” gibi yağmalanmak için değil, onun eksiklerini tamamlamak ve geliştirmeyi umut etmek için...


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 324
En / Boy : 16 / 23,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 10.2011
₺58,50
Tükendi

İlk basılı yemek kitabı olan Melceü’t Tabbâhîn (Aşçıların Sığınağı) ilk kez günümüz Türkçesiyle Çiya Yayınları tarafından yayımlandı. Mehmet Kâmil (1833-1913)’in kaleme aldığı Melceü’t Tabbâhîn, ilk olarak 1844 yılında Tanzimat Fermanı’ndan beş yıl sonra yayımlandı. Gülşah Taşkın’ın günümüz Türkçesine aktardığı eser, eski ölçülerin bugüne uyarlanmasıyla okuyucuların karşısına çıkıyor.

Çorba çeşitlerinden kebap ve külbastılara, yahniden pilakiye, börek çeşitlerinden sebze yemeklerine ve salatalara, dolmadan hoşaf ve şerbetlere varıncaya kadar 284 yiyecek ve içeceğin tarifinin yer aldığı on iki bölümden oluşan Melceü’t Tabbâhîn’de zengin bir yemek kültürünün izlerini sürmek mümkün. Kitaptaki bazı yemekler bire bir tarifine uygun olarak yapıldı ve fotoğrafları çekilerek okurlara sunuldu. Melceü’t Tabbâhîn’i okurken geçmişten bugüne değişen ya da özelliklerini koruyan yemek kültürümüze tanıklık edeceksiniz. Kitapta ayrıca orijinal metinlere de yer veriliyor.

Mehmet Kâmil, eserinin önsözünde, “Düzenlenen ve anlatılan yemeklerden yiyip zevk alanlara teşekkür ettikten sonra bu âcizi hayırla anmaları ve sevindirmeleri rica edilir” diye yazmış. Yemek kültürümüze unutulmaz katkılar sunan Mehmet Kâmil’i anmanın belki de en anlamlı yolunun, kitabını yeni kuşaklara aktarmak olduğuna şüphe yok. Aşçıların olduğu kadar yemeğe ve yemek kültürüne meraklı herkesin sığınacağı bir kaynak, Melceü’t Tabbahîn.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 304
En / Boy : 19,5 / 24,5
Kağıt Cinsi : Kuşe
Basım Tarihi : 11.2016
₺72,00
Tükendi

İlk basılı yemek kitabı olan Melceü’t Tabbâhîn (Aşçıların Sığınağı) ilk kez günümüz Türkçesiyle Çiya Yayınları tarafından yayımlandı. Mehmet Kâmil’in kaleme aldığı Melceü’t Tabbâhîn, ilk olarak 1844 yılında Tanzimat Fermanı’ndan beş yıl sonra yayımlandı. Gülşah Taşkın’ın günümüz Türkçesine aktardığı eser, eski ölçülerin bugüne uyarlanmasıyla okuyucuların karşısına çıkıyor.

Çorba çeşitlerinden kebap ve külbastılara, yahniden pilakiye, börek çeşitlerinden sebze yemeklerine ve salatalara, dolmadan hoşaf ve şerbetlere varıncaya kadar 284 yiyecek ve içeceğin tarifinin yer aldığı on iki bölümden oluşan Melceü’t Tabbâhîn’de zengin bir yemek kültürünün izlerini sürmek mümkün. Kitaptaki bazı yemekler bire bir tarifine uygun olarak yapıldı ve fotoğrafları çekilerek okurlara sunuldu. Melceü’t Tabbâhîn’i okurken geçmişten bugüne değişen ya da özelliklerini koruyan yemek kültürümüze tanıklık edeceksiniz. Kitapta ayrıca orijinal metinlere de yer veriliyor.

Mehmet Kâmil, eserinin önsözünde, “Düzenlenen ve anlatılan yemeklerden yiyip zevk alanlara teşekkür ettikten sonra bu âcizi hayırla anmaları ve sevindirmeleri rica edilir” diye yazmış. Yemek kültürümüze unutulmaz katkılar sunan Mehmet Kâmil’i anmanın belki de en anlamlı yolunun, kitabını yeni kuşaklara aktarmak olduğuna şüphe yok. Aşçıların olduğu kadar yemeğe ve yemek kültürüne meraklı herkesin sığınacağı bir kaynak, Melceü’t Tabbahîn.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 304
En / Boy : 19,5 / 24,5
Kağıt Cinsi : Kuşe
Basım Tarihi : 11.2016
₺135,00
Tükendi

Her devrin “yeni”si zamanının muktediridir. 19. yüzyıl İstanbul mutfağında kebapların, dolmaların, helvaların pilavların yanında turta, rozbif, puding gibi “alafranga” yemeklerin yer aldığı Yeni Yemek Kitabı, adından da anlaşılacağı gibi gününün mutfak akımını yansıtan “yeni” kitaplardan biri.

İlk kez 1880 yılında yayımlanan eserin yazarının kim olduğu bilinmiyor. Geleneksel yemek çeşitleriyle alafranga mutfağın bir araya geldiği kitabın önsözünde, tariflerin dönemin meşhur aşçılarının İstanbul konaklarında yaptığı yemek tarifleri olduğu belirtilir. Yeni yemekler kadar geleneksel Osmanlı mutfağının özelliklerini yansıtan pişirme teknikleri ve malzemelerin de yer aldığı Yeni Yemek Kitabı, orijinal metinleri, çeviri yazısı ve sadeleştirilmiş hâliyle yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan çok önemli bir kaynak.

“Her şey mürur-ı zamanıyla tebdîl olduğu gibi yemeklerin tertîbleri dahi şimdiki zamanda bundan yirmi otuz sene mukaddem olanlara bakarak hayli tebdîlât vukû’ bulmuştur. O sebep içündür ki bu kitabın neşrine mübâşeret etmişizdir.”


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 160
En / Boy : 16 / 24
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 12.2017
₺27,90
Tükendi

Geçmiş zaman içinde ailelerin sınıflara ayrıldığı, “hanım hanımcık olan hanımefendilerin” ev iradesinin düzenlerini bildikleri, evlerinin köşe bucaklarının üst başlarıyla aynı; çiçek gibi olduğu, latif ve leziz yemeklerin evin iç idaresinden sorumlu hanımlardan beklendiği, işinin erbabı aşçıların mutfaklarında muhakkak ayrıntılı bir “mutfak takımı cetveli”nin bulunduğu günlere uzanan bir hazine kitap: Ev Kadını.

Ayşe Fahriye Hanım’ın ilk kez 1883 yılında yayımlanan bu nadide eseri mutfak ve yemek kültürüyle ilgilenenler için eşsiz bir kılavuz. Turgut Kut’un yayına hazırladığı Ev Kadını’nda 887 yemek tarifinin yanında sofra ve hizmetçi düzeninden sofralarda uygulanacak teşrifata, yemeklerin takdim şeklinden kır ziyafetlerine dek incelikli bilgiler de sunuluyor. Tarifte ve ikramda sınır tanımayan Ayşe Fahriye, kitabının ilk basımından tam 134 yıl sonra bir kez daha yemek kültürümüzün zenginliğiyle buluşmanızı sağlıyor.


Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri : İstanbul
Sayfa Sayısı : 338
En / Boy : 19,5 / 24,5
Kağıt Cinsi : 2. Hamur
Basım Tarihi : 1.2018
₺63,00
1
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı